Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/774 E. 2023/272 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA N : 2020/774
KARAR NO : 2023/272
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/12/2019
NUMARASI: 2018/285 E. – 2019/1089 K.
DAVANIN KONUSU : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının davacı bankada 22/03/2013 tarihinde iş başı yaptığını ve 02/03/2015 tarihinde iş akdini tek taraflı olarak feshettiğini, davalının son aldığı brüt ücretinin 7.865,20 TL olduğunu, en son Bomonti Şubesinde Premier Müşteri İlişkileri Yöneticisi olarak çalıştığını, davalının 02/03/2015 tarihinde istifa ettiğini ve davacı bankaya ayrılış mülakatında …bank A.Ş.’de özel bankacılık alanında çalışacağı bilgisini verdiğini, buna karşılık davalının istifa tarihinden 14 gün sonra 16/03/2015 ve 03/04/2015 tarihlerinde Bomonti şubesinde bulunduğu ve davacı banka müşterilerine eşlik ettiğinin tespit edildiğini, durumun araştırılması sonrasında Güvenlik &Dolandırıcılık Risk Birimi tarafından sunulan Mayıs 2015 Araştırma ve İnceleme Raporuna göre; davalının 16/03/2015 tarihinde davacı bankanın bir müşterisi ile birlikte Bomonti şubesine gittiği ve müşterinin davalının yanında 1.549,185.24 TL bakiyesini çektiği, 03/04/2015 tarihinde vadeli mevduat dönüşü olan yine bir başka davacı banka müşterisi ile birlikte Bomonti şubesine gittiği ve müşterinin davalının yanında 1.375,946.86 TL bakiyesini çekerek hesabını kapattığının tespit edildiğini, ilgili rapora göre iki müşterinin hesaplarındaki bakiyeyi davalı nezaretinde çekmiş olmalarının eski çalışanın görev yaptığı dönemde imzaladığı sözleşme kapsamında personel ve müşterileri teşvik etmeme yükümlülüğü’ne aykırılık olarak değerlendirildiğini, aynı raporda yapılan incelemede davalının bankadan istifa etmesine yakın 02/02/2015-27/02/2015 tarihleri arasında görev tanımı kapsamındaki işlerle ilgisi bulunmayan banka müşterilerine ait müşteri sırrı ve banka sırrı niteliğindeki bilgileri işyeri bilgisayarında görüntüleyerek bir kısım müşterilerine ait bilgileri kaydettiği ve yoğun şekilde izleme yaptığının tespit edildiğini, ilgili listede davalının Bomonti şubesinde eşlik ettiği banka müşterilerinin de bulunduğunu, davalının bu müşterilerin bilgilerini 04/02/2015 ve 12/02/2015 tarihlerinde görüntülediğini, davalının davranışları ile kendisi ile imzalanan 21/03/2013 tarihli iş sözleşmesinin yanı sıra düzenlenen ek sözleşmenin 2.maddesini, bankacılık mevzuatı ve bankacılık etik ilkelerini, bankacılık davranış yönetmeliği ve bilgi güvenliği kurallarını ihlal ettiğini, davacı banka tarafından Beşiktaş 11.Noterliğinin … yevmiye sayısı ile 09/06/2015 tarihinde hem davalıya hemde şu an çalışmakta olduğu muhatap kuruma ihtarname keşide edilerek paylaşılacak/tespit edilecek banka ve müşteri sırrı niteliğindeki bilgilerin sistemden silinmesi, 3.kişilerle paylaşılmasının engellenmesi için tedbirlerin alınması ve de davalının sözleşmeye aykırılık nedeniyle cezai şartı ödemesinin ihtar edildiğini, davalının ihtarnameyi 10/06/2015 tarihinde tebliğ almasına rağmen bugüne kadar davalı tarafından cezai şartın ödenmediğini, bu nedenlerle fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla cezai şartın ve bu kapsamda yapılan masraflar ile bu masrafların yapıldığı tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte hesap edilecek şimdilik 47.191,20 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davalının davacı bankada çalıştığı süre boyunca görevini özen ve sadakat yükümlülüğüne en üst seviyede dikkat ederek yerine getirdiğini ve davacı tarafından da kendisine defalarca ödül verildiğini, öncelikle davalıya imzalatıldığı iddia edilen ek sözleşmenin geçersiz olduğunu, davalının böyle bir sözleşmeyi imzaladığını hatırlamadığını, hatırlayamamakla birlikte imzalatılmış ise ve var ise işbu sözleşmenin çalışma devam ederken baskı altında imzalatıldığını, çalışana baskı altında imzalatılan bu tür sözleşmelerin bir çok ülkede mobbing kabul edildiğini, ayrıca sözleşmenin bir örneğinin kendisine verilmediğini, tek yanlı ve fahiş miktarlı cezai şart maddeleri içerdiğini, davalının hiçbir müşterisine, “mevduatını çek, benim çalıştığım bankaya yatır” şeklinde yönlendirmede veya teşvikte bulunmadığını, para çekilmesi sırasında kişinin yanında bulunmanın teşvik olarak değerlendirilemeyeceğini, davalının işinin niteliği gereği işlemlerini yaptığı müşteriler ile yakın ilişki içerisinde olduğunu, davalının orada bulunmasının müşterinin isteği üzerine ve nezaket gereği olduğunu, kesinlikle iş hukukunun kendisine yüklediği yükümlülüklerine aykırı bir hareketi olmadığını, davalının görev tanımı dışı olarak müşteri bilgilerine bakması veya kaydetmesi şeklinde bir eylemi olmadığını, davalının görev tanımında olmamasına rağmen davacı işveren vekillerince kendisine verilen birçok işi yapmak zorunda bırakıldığını, iddia edilen tarihlerde yoğun şekilde işveren tarafından istenildiği için …A.Ş. nin maaş ödemelerini yaptığını, her ay 1600 kişinin maaş ödemelerini hatasız şekilde kontrol ederek yaptığını ve bu ödemelere ilişkin işlemleri şube müdürünün bilgisine de sunarak, tüm e maillere şube müdürünün e mailini (CC) “bilgi” olarak ekleyerek tamamladığını, bu işlemleri yapmak için anılan firmanın hesap bilgilerine bakmasının işi gereği olduğunu, talep edilen cezai şartın fahiş olduğunu, aksi kanaatte hüküm kurulacak ise işçinin ekonomik olarak mahvına sebep olabilecek yüksek miktarlı cezai şartın indirilmesi gerektiğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut uyuşmazlıkta, davalının davacı bankanın Bomonti şubesinde Premier Müşteri İlişkileri Yöneticisi olarak çalışmaya başladığı, davalının 02/03/2015 tarihinde istifa yoluyla bankadan ayrıldığı ve …bank Hadımköy şubesinde çalışmaya başladığı, davalıya görev tanımı gereği bankanın bilgisayar sistemine giriş için yetki verildği, işbu yetki ile şubenin tüm müşteri bilgilerine ulaşmasında herhangi bir isabetsizlik olmadığı, davacı bankanın mevduat müşterilerinden …ün davacı banka ile 02.09.2011 tarihinden itibaren çalışmaya başladığı, dava dışı …bank A.Ş.’nin İkitelli Şubesin’nde 24.04.2008 tarihinde vadesiz mevduat hesabı bulunduğu, 2009 yılında aynı bankanın Atrium Şubesi’nde vadesiz mevduat hesabı açtığı, davacı banka nezdindeki hesabını kapattıktan sonra davalının çalıştığı Hadımköy Şubesi’ne değil, daha önceden de müşterisi olduğu dava dışı bankanın İkitelli Şubesi ile çalışmaya devam ettiği, …in ise dava dışı …bank A.Ş.’nin farklı şubelerinde vadeli/vadesiz mevduat hesaplarının bulunduğu, 2011 tarihinden beri mevduat ve kredi ilişkisi içinde bulunduğu, netice itibariyle her iki mudinin de davacı bankadan önce dava dışı …bank A.Ş.’nin mevduat müşterisi olduğu, adı geçenlerin her iki bankanın da mevduat müşterisi olmasında herhangi bir aykırılık olmadığı gibi dinlenen tanık ifadelerinden de aksine bir durum anlaşılamamış olup, somut uyuşmazlıkta anılan sözleşme hükmüne aykırı herhangi bir davranışı tespit edilemeyen davalı hakkında açıklanan nedenlerle sübut bulmayan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hukuka aykırı şekilde davanın reddine karar verildiğini, gerekçeli karar incelendiğinde rekabet yasağına ilişkin tüm unsurların oluştuğunun açıkça tespit edildiğinin görüleceğini, iş akitlerinin kural olarak İş Kanunu kapsamına girmekle birlikte rekabet yasağını düzenleyen herhangi bir hüküm bulunmadığından rekabet yasağına ilişkin düzenlemelere ve sözleşmelere TBK’nın 444 ve devamı maddelerinin uygulandığını, müvekkili banka ile davalı arasında akdedilmiş olan rekabet yasağı sözleşmesi dikkate alındığında davalının fiil ehliyetine sahip olduğu, davalı ile müvekkili banka arasında akdedilmiş geçerli bir sözleşmenin olduğu, davalı işçinin özgür iradesi ile ihbar önelini kullanarak istifa etmek suretiyle iş sözleşmesini sonlandırdığını, 30.01.2015 tarihli ek sözleşme ile rekabet yasağına yönelik geçerli bir sözleşmenin var olduğu, davalının son görevi olan Premier Müşteri İlişkileri Yöneticisi konumu dikkate alındığında davacının müvekkili banka müşteri çevresine hakim olduğu ve bu müşteri çevresini rakip bankalara yönlendirmesinin önemli bir zarara sebep olacağının tespit edildiğini, ancak mahkeme gerekçesinde davalı tanıklarının daha önceden de dava dışı …bank A.Ş’de hesaplarının olması başka şubeye mevduatlarını yatırdıkları gerekçesiyle davayı reddetmesinin açıkça hukuka aykırılık teşkil ettiğini, tanık … ile bir ay sonra ise …ile birlikte müvekkili bankanın Bomonti şubesine gelen davalının geldiği tarihin tanıkların mevduat hesaplarındaki bitim günü olduğunun bankada bulunan yüksek meblağlı mevduatların tümünün şubedeki hesaplarından çekip davalının çalıştığı dava dışı …bank A.Ş’ye yatırdıklarının açıkça tespit edildiğini, dolayısıyla müvekkili bankanın iki müşterisini ve toplamda 3.000.000,00 TL’ye yakın mevduat miktarını kaybettiğinin kesin olduğunu, bunun sebebinin davalı olduğunun tespit edildiğini, davalı tanık beyanları ile fiillerinin çelişkili olduğunu, mahkemece tanık beyanlarına dayanarak hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu iddia ederek , kararın kaldırılmasını ve müvekkili lehine hüküm kurulmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, TBK’nın 444 ve devamı maddeleri gereğince rekabet yasağının ihlali nedeniyle cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Taraflar arasında iş sözleşmesinin varlığı, sözleşmedeki rekabet yasağı, taahhütname ve onay beyanı davalının davacı bankanın Bomonti Şubesinde Premier Müşteri İlişkileri Yöneticisi unvanı ile görev yapmakta iken 24.02.2015 tarihli yazılı dilekçesi ile 22.03.2013 tarihinde başladığı görevinden 20.02.2015 tarihi itibariyle istifa ettiğine dair beyanda bulunduğu ve 02.03.2015 tarihinde ayrıldığını ifade ettiği hususlarında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davalının sözleşme kapsamında rekabet yasağını ihlal edip etmediği, tanık beyanları ve dosya kapsamına göre verilen ret kararının usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir. Dosya kapsamından, davacı ve davalı çalışan arasında 21.03.2013 tarihinde iş sözleşmesi imzalandığı, sözleşme tarihinin 21.03.2013, işe başlama tarihinin 22.03.2013 olduğu, davalının sözleşmede çalışacağı iş yerinin bankanın Bomonti Şubesi unvanını ise Premier Müşteri İlişkileri Yöneticisi olarak belirtildiği, çalışanın yükümlülükleri 3. bentte düzenlendiği, 3. bendin 5.alt bendinde rekabet yasağına yer verildiği, 5/3. fıkrasında çalışanın sırları açıklamama yükümlülüğü iş sözleşmesinden sonra da devam edeceği, çalışanın rekabet yasağına ilişkin yükümlülüğünün iş sözleşmesinin sonra ermesinden itibaren bir yıl için Marmara ve son görev yaptığı şube/birimin bulunduğu coğrafi bölge kapsamındaki iller için geçerli olduğunun belirtildiği, aynı maddenin 4. fıkrasında bendinde çalışanın iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra üstlendiği sır saklama ve rekabet etmeme yükümlülüğüne aykırı hareket etmesi halinde işveren tarafından yapılacak yazılı bildirime istinaden belirtilen yükümlülüklere aykırı eylem ve davranışlarına son vermeyi ve işverene aylık brüt ücretinin altı katı tutarında bir meblağı cezai şart olarak ve bir hafta içinde dava açılmasına ve icra takibine gerek kalmaksızın ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğine yer verildiği, 30.01.2015 tarihli ek sözleşmenin ikinci maddesinin son bendinde personel ve müşteri teşvik etmeme yükümlülüğü başlığı altında çalışanın bu madde de düzenlenen teşvik etmeme yükümlüğüne aykırı hareket etmesi halinde işveren tarafından yapılacak yazılı bildirime istinaden belirtilen yükümlülüklere aykırı eylem ve davranışlarına son vermeli ve işverene son aylık brüt ücretinin altı katı tutarında cezai şart olarak ve bir hafta içinde dava açılmasına ve icra takibine gerek kalmaksızın ödemeyi kabul beyan ve taahhüt ettiğini belirttiği, davalının imzasının olduğu, davacı banka tarafından Beşiktaş 11. Noterliğinde düzenlenen 09.06.2015 tarihli ihtarnamenin davalı ve dava dışı …bank AŞ’ye gönderilerek bankanın eski personeli tarafından banka ve müşterilerine ait kanunen sır niteliğindeki bilgilerin …bank AŞ nezdinde izinsiz kullanımına engel olunması, taraflarına bilgi verilmesi, banka ile imzalanan ek sözleşme uyarınca cezai şart miktarının muhataptan tahsil edileceği hususunun belirtildiği, 47.191,20 TL cezai şart tutarının yedi gün içinde ödemekle yükümlü olduğunun belirtildiği ve işbu davanın açılmış olduğu anlaşılmıştır.
Mahkemece, taraf delilleri dosyaya ibraz ettirilerek bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Görevsizlik kararı veren iş mahkemesi tarafından davalı tanıkları dinlenilmiştir.
Davalı tanığı …, 24.05.2017 tarihli zapta geçen beyanında; davacı bankanın müşterisi olduğunu, yaklaşık bir yıl önce 1.000.000,00 TL parasını bankadan çektiğini ancak kendisinin parayı çekmesinde davalının herhangi bir tesiri olmadığını, samimiyetinin bulunmadığını, bankaya gittiğinde kendisiyle karşılaştığını, banka dışında bir ilişkisinin olmadığını, parayla ev aldığını, birtakım yatırımları olduğunu beyan etmiş, davalı tanığı Hayriye ise 11.07.2017 tarihli zapta geçen beyanında, davacı bankanın müşterisi olduğunu, vadeli mevzuat hesabında parasının bulunduğunu, parasını vade sonunda çektiğini, davalı ile herhangi bir samimiyetinin olmadığını, emekli hakim olduğunu, kimsenin yardımına veya teşvikine ihtiyaç duyacak bir insan olmadığını, davalı ile sadece bankanın önünde karşılaştığını, hatta bankaya bir gün öncesinde paraları hazırlamaları için haber verdiğini, o tarihte davalının çalışıp çalışmadığını bilmediğini beyan etmiştir.14.1012019 tarihli bilirkişi heyet raporunda; taraflar arasında 22.03.2013 tarihinde imzalanan sözleşme ile davalının, davacı bankanın Bomonti Şubesinde “Premier Müşteri İlişkileri Yöneticisi” olarak çalışmaya başladığı, davalının 02.03.2015 tarihinde istifa yoluyla bankadan ayrıldığı ve …bank/ Hadımköy Şubesinde çalışmaya başladığı, davalı çalışan görev tanımı gereği bankanın bilgisayar sistemine giriş için kendisine yetki verildiği, işbu yetki ile şubenin tüm müşteri bilgilerine ulaşmasında ber hangi bir isabetsizlik olmadığı, bankadan istifa ile ayrılması sonrasında her iki bankanın da mevduat müşterileri arasında bulunan… ile …’in davacı bankadaki mevduatlarını, dava dışı Finansbank’a taşımaları akabinde, davacı bankanın işbu mevduat çekiminde davalının etkili ve yönlendirmesinde olduğunu iddia ederek, 30.01.2015 tarihinde davalı tarafından imzalanan ancak davacı banka tarafından imzalanmayan ek sözleşme’nin 2 maddesine dayanılarak son brüt ücret olan 7.865.20 TL x 6 – 47.191.20 TL cezai şart bedelinin ödenmesinin talep edildiği, işbu raporun yukarıda yapılan detaylı açıklama ve değerlendirmeler sonucunda: davacı banka tarafından imzalanmayan ek sözleşme’nin 2 maddesine göre cezai şart talep edip edemeyeceğine ilişkin hukuki takdirin mahkemeye ait olduğu, davalı bankanın söz konusu sözleşmeyi imzalamamakla birlikte kabul ederek dosyaya sunduğu ve yükümlülük altına giren davalının imzasını taşıdığı, bu sebeple geçerli olduğu, bahsi geçen sözleşmenin davalının belirli bir sürede, belirli bir coğrafyada ve belirli konularda davacı ile rekabet etmesi yasağını içermediği, yani işçinin anayasal çalışma hürriyetini hakkaniyete uygun sınırlamalar içinde kısıtlayan genel bir “Rekabet yasağı sözleşmesi” olmadığı, sözleşme incelendiğinde, davalının genel olarak rekabet teşkil eden davranışının yasaklanmadığı; aksine ve spesifik olarak davalının, davacının yanında iken iletişim kurduğu müşterileri ile temasının yasaklandığı, dava konusu ihtilaftan da açıkça anlaşıldığı üzere davacı tarafın, davalının rakip bir kuruluşta işe başlamasını değil somut ve özel olarak “iki müşterisi ile olan ilişkisine davalının müdahalesini” dava konusu ettiğinin görüldüğü, bu sebeple dava konusu sözleşmenin TBK m. 444 anlamında bir “rekabet yasağı sözleşmesi” olarak değerlendirilemeyeceği, bu sözleşmeyi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da davalıyı sır saklama ve sadakat yükümlülüğü altına sokan, iş sözleşmesinin eki niteliğinde özel bir sözleşme olarak nitelemek gerektiği, dolayısıyla ihtilafın iş ilişkisinden ve iş sözleşmesinden kaynaklandığı, davalının sözleşmeye aykırı eyleminin sabit olduğu, dava konusu ihtilafta haksız rekabet açısından uygulanacak hükümlerin, eylem anında taraflar arasındaki iş ilişkisinin sona ermiş olduğu da dikkat edilerek TTK m. 54 vd hükümleri olduğu, davalının eyleminin TTK m. 55/1-b hükmü bağlamında haksız rekabet teşkil ettiği belirtilmiştir. Mahkemece davacının dava dilekçesindeki iddiaları ile sözleşme hükmü birlikte değerlendirilerek, dava dışı müşterilerin, davacı banka ve davalının istifa sonrasında çalışmaya başladığı banka arasındaki hesap ilişkileri de incelenmek sureti ile dava dışı müşterilerin yine dava dışı bankanın daha önceki yıllarda hesaplarının mevcut olduğu, netice itibariyle her iki müdinin de davacı bankadan önce dava dışı bankanın mevduat müşterisi olduğu, tanık ifadelerinden aksine bir durumun anlaşılamadığı, davalının sözleşme hükmüne aykırı herhangi bir davranışının tespit edilemediği gerekçesiyle ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiştir. TBK’nın 444. maddesi uyarınca, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Öte yandan, TBK’nın 445/1. maddesi hükmüyle, rekabet yasağı kaydının işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceği hüküm altına alınmıştır. Bununla birlikte Kanun’un 445/2. maddesinde ise hâkime, sözleşmede yer alan aşırı nitelikte rekabet yasağını kapsam ve süre yönünden sınırlayabilme yetkisi verilmiştir.İşçi işe alındığı andan işten çıkarılacağı ana kadar işverene karşı rekabet yapamaz. Zira, söz konusu zaman parçası içinde yapılmış rekabet sadakat borcuna aykırılık oluşturur. Hizmet sözleşmesinin devam ettiği dönem için ayrıca bir rekabet yasağı sözleşmesinin akdedilmesine gerek yoktur. İşçinin İş Kanununun 25./II. b,d ve e bentleri gereğince doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması sadakat borcunun ihlali olarak kabul edilmiş; bu halde işverenin iş akdini feshedebileceği gibi tazminat da isteyebileceği hükme bağlanmıştır. Buna karşılık taraflar, sözleşmenin bitiminden sonra işçinin rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmü iş akdine koyabilecekleri gibi bu konuda ayrı bir sözleşme (rekabet yasağı sözleşmesi) de yapabilirler. Somut olayda, davacının ceza koşulu alacağı, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra davalının ayrılma tarihinden itibaren on iki ay süresinde kendi adına veya bir başka şahıs şirket, firma veya organizasyon adına doğrudan veya dolaylı olarak daha önceden bu gibi hizmetleri sunmak için bireysel olarak iletişimde bulunduğu, herhangi bir faal veya potansiyel müşteriye bankacılık veya ilgili finansal hizmetleri gerçekleştirmek veya sunmak amacıyla yaklaşmak, ricada bulunmak, nabız yoklamak veya tavsiyede bulunmak gibi satış veya pazarlama faaliyetlerinde bulunmamayı, bu müşterilerin şirketle olan sözleşmesel ilişkisine müdahale etmemeyi veya bu ilişkileri sona erdirme konusunda teşvik etmemeyi kabul ve beyan ettiği, çalışanın madde de düzenlenen teşvik etmeme yükümlülüğüne aykırı hareket etmesi halinde işveren tarafından yapılacak yazılı bildirime istinaden belirtilen yükümlülüklere aykırı eylem ve davranışlarına son vermeyi ve işverene son aylık brüt ücretinin altı katı tutarında bir meblağı cezai şart olarak ödemeyi kabulüne rağmen davanın davacı bankanın iki ayrı müşterisine eşlik ettiği, araştırma ve inceleme raporuna göre müşterilerin davalının yanında hesaplarından bakiyelerini çektikleri ve bu şekilde personel ve müşterileri teşvik etmeme yükümlülüğüne aykırı davranmış olduğuna dayandırılmaktadır. Yani, dava konusu eylem, davalı işçinin, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonraki rekabet yasağının ihlal ettiği iddiasıdır. Ne var ki davacının cezai şart alacağına dayanak yaptırmış olduğu iddiasını ispat etmiş olduğunun kabulü mümkün görülmemiştir. Mahkeme gerekçesinde ayrıntılı şekilde yer verildiği üzere, iddia edilen iki müşterinin daha önceden dava dışı banka şubelerinde mevduat hesaplarının mevcut olduğu, davalı çalışanla da cezai şartı içeren herhangi bir ilişkilerinin olmadığı anlaşılmıştır. Davacı, davalının rekabet yasağı anlaşmasına aykırı davrandığını kanıtlayamamıştır. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararı usul ve yasaya uygun olup davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı vekili tarafından peşin olarak yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; davacı vekili tarafından başlangıçta ödenen 805,90 TL harçtan, alınması gereken 179,90 TL harcın mahsubu ile artan 626,00 TL harcın, talep halinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,
3-Davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 23.02.2023
KANUN YOLU : HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİHİ : 23/02/2023

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.