Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/768 E. 2020/636 K. 01.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/768
KARAR NO: 2020/636
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/02/2018
NUMARASI: 2017/1134 Esas – 2018/84 Karar
DAVANIN KONUSU: Genel Kurul Kararının İptali
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından; ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ara kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı, ortağı olduğu … Ltd. Şti.’ne ortaklar arasındaki anlaşmazlık nedeniyle mahkemece kayyum olarak …’ın atanmış olup, kayyuma “..hisse devri işleminin görüşülmesi, sicile tescil işleminin yürütülmesi, şirketin temsil ve imza yetkisinin görüşülmesi, şirketin adres naklinin görüşülmesi ve şirketin ana sözleşmesi ve TTK hükümlerine göre görüşülmesi gereken hususlarda gündemi belirleyerek TTK hükümlerine göre en kısa sürede genel kurul çağrısı yapmak üzere ve genel kurul tarihine kadar davalı şirketin faaliyetinin devamı için zorunlu kararları diğer yetkili temsilci ortak veya ortaklarla müşterek temsil ve imza yetkisi (en az çift imza ile) tanınmak suretiyle” yetki verildiğini, buna istinaden kayyum … tarafından 29/07/2015 tarihinde genel kurul toplantısı yapıldığını, ancak toplantı tarihi ve yeri ile ilgili olarak tarafına herhangi bir tebligat yapılmadığını, toplantıya katılımının engellendiğini, yokluğunda alınan yapılan toplantıda tarafına ait 1.300.000 TL tutarındaki hissenin …’ya devri işlemi ile …’nun münferit temsil yetkisinin görüşülerek karara bağlandığını ileri sürerek dava konusu genel kurulda alınan kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili, müvekkilinin … Ltd. Şti.’nin iki ortağından biri olduğunu, müvekkili ile davacının şirkette eşit hisselere sahip olduğunu, davacı ortağın hissesinin %26’sına tekabül eden kısmını 29/09/2014 tarihli noter hisse devir sözleşmesi ile müvekkiline devrettiğini, bu devir ile birlikte müvekkilinin şirketteki hisse oranının %76 olduğunu, yapılan devir işlemi sonrasında hisselerin tescili için ortaklar kurulu kararı alınması talep edilmesine rağmen davacının buna yanaşmadığını, şirketin temsil ve ilzamının her iki ortağın müştereken atacakları imza ile mümkün olmasına rağmen davacının biraraya gelerek karar almaktan imtina ettiğini, bunun üzerine davacıya 31/12/2014 tarihinde noter yoluyla ihtarname keşide edildiğini ancak bundan sonuç alınamadığını, bunun üzerine talep doğrultusunda mahkemece, genel kurulun toplantıya çağrılması ve istenen hususların görüşülmesi için şirkete kayyum atandığını, davacının bilgisi dahilinde olan konularda genel kurulun toplantıya çağrıldığını, genel kurulun gündemi ve yapılması konusunda davacının kayyum tarafından bilgilendirildiğini, kötü niyetli olan davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı sıfatından çıkarılan … vekili, davanın tarafı olmayan müvekkiline husumet düşmediğini, genel kurul toplantı çağrısının usulüne uygun olarak davacıya dava dilekçesinde de gösterdiği adrese iadeli taahhütlü olarak gönderildiği gibi şirket merkezinin olduğu adrese de tebligat çıkarıldığını, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili, 02/06/2016 tarihli dilekçesi ile, HMK’nın 124/4. maddesi gereğince, davanın …Ltd. Şti.’ne karşı yönelterek davalı tarafın bu şekilde düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesinin 02/06/2016 tarihli ara kararıyla davacının taraf değişikliği talebi kabul edilerek davalının … Ltd. Şti. olarak gösterildiğinin kabulüne karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 29/12/2016 tarih, 2015/873 Esas – 2016/892 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiş, bu kararın davalılar … ve … Ltd. Şti. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemizin 09/10/2017 tarih, 2017/418-596 E.K sayılı kararıyla, dava dilekçesi ile taraf değişikliği dilekçesinin davalı şirket vekiline tebliği ile taraf teşkili tamamlandıktan sonra yargılamanın yürütülüp karar verilmesi gerekirken usulünce taraf teşkili sağlanmadan karar verildiği gerekçesiyle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak mahalli mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Davacının tedbir talebinde bulunulması üzerine, ilk derece mahkemesince, davacının yüzüne karşı 08/02/2018 tarihli duruşmadaki ara kararıyla; “Eldeki davanın genel kurul kararının iptaline ilişkin olduğu, söz konusu ihtiyati tedbir taleplerinin ancak genel kurul kararı iptal edilip, bu kesinleştikten sonra açılacak davalarla istenebilecek taleplerden olduğu; mahkemece yargılama sonunda verilecek hükümle karar altına alınamayacak hususlarda tedbir kararının verilmesininde mümkün olmadığı” gerekçesiyle davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince, kaldırma kararımızdan sonra yapılan yapılan yargılama sonucunda, istinafa konu aşağıdaki karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacının usulüne uygun genel kurul toplantısına davet edilmediği, toplantıda TTK’nın 418/1. maddesinde belirlenen nisap bulunsa da şirket adresinin nakli konusunda nitelikli çoğunluk arandığını, davacının %50 paya sahip olması sebebiyle genel kurula katılması halinde oy nisabının sağlanamayacağı, bu sebeple genel kurulda alınan kararların iptali gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı … Ltd. Şti. vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İlk derece mahkemesinin 08/02/2018 tarihli ihtiyati tedbirin reddine ilişkin ara kararına ve karşı davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ A-Davalı şirket vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; -Kayyum tarafından gerek telefonla ve gerekse de mesajla genel kurul yeri ve zamanının davacıyı bildirildiğini, genel kurul toplantı gündeminin Türkiye Ticaret Sicil gazetesinde ilan edilmiş olup yeri ve zamanının da belirtildiğini, -HMK’nın 124. maddesine dayalı taraf değişikliği koşullarının bulunmadığını, husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. B-Davacı vekili, ihtiyati tedbir talebinin reddine yönelik ara kararına karşı istinaf dilekçesinde özetle; genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğunu, mutlak butlanla batıl olduğunu, ortak …’nun münferit temsil ve ilzam yetkisinin kaldırılması ile ilgili tedbir talebinin reddine karar verildiğini, oysaki kötü niyetli ortağın şirket aleyhine işlemler yaptığını belirterek, ilk derece mahkemesinin karanın düzeltilerek, genel kurulda alınan kararların yok mutlak butlanla batıl kararlar olduğunun tespitine, tedbir talebinin reddine dair ara kararının kaldırılarak şirket ortağı …’nun münferit temsil ve ilzam yetkisinin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı, pay sahibi olduğu davalı şirketin 29/07/2015 tarihinde yapılan ortaklar kurulunda alınan kararların usulsüz ve geçersiz çağrı nedeniyle yoklukla malul olduğunun tespitini, olmadığı takdirde kanuna, esas sözleşmeye ve afaki iyi niyet kurallarına aykırı dava konusu ortaklar kurulunda alınan kararların TTK’nın 445 vd. maddeleri uyarınca iptalini istemiştir. Davalı … Ltd. Şirketi’ne … kayyum olarak atanmış ve … davalı gösterilerek dava açılmıştır. Dosya içeriği ve aşamalardaki beyanlardan anlaşıldığı üzere, aslında davacının, kayyumu taraf göstermek suretiyle davasını şirkete yöneltme iradesini ortaya koyduğunun kabulü gerekir. Bu sebeple ilk derece mahkemesince HMK’nın 124/4. maddesinde maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin kabulünde isabetsizlik bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesince yukarıda belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı her iki taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, taraflarca ileri zürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstinaf incelemesi için dairemize gelen dava dosyası, 2018/908 esas numarasına kaydedilerek istinaf incelemesi yapılmıştır. Dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiş, ancak, ilk derece mahkemesince, dava konusu genel kurul kararlarının yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken, iptal kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, davacı vekilinin bu konudaki istinafı haklı bulunmuş, ilk derece mahkemesinin kararının bu nedenle düzeltilmesi gerektiği ve ayrıca, davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin haklı olduğu gerekçeleriyle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, HMK’nın 353/1.b.2.maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, işin esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda, davalı şirketin 29.07.2015 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan kararlarının yoklukla malul olduğunun tespitine, dair 2018/908 E- 2019/172 K. sayılı, 07.02.2019 tarihli hüküm verilmiştir. Dairemizin bu hükmüne karşı, davalı şirket vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine, Yargıtay 11. HD’nin 2019/1941 Esas- 2020/435 Karar sayılı, 15/01/2020 tarihli ilamıyla, Dairemizin anılan hükmü bozulmuştur. Yargıtay bozma ilamında: “… Karar, davalı şirket vekili tarafından temyiz etmiştir. Dava, limited şirket genel kurul kararının iptali istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince dava konusu şirket genel kurul kararının iptaline dair verilen karar taraf vekillerince istinaf edilmekle, Bölge Adliye Mahkemesince, genel kurula yapılan çağrının geçerli olmadığı gibi gerekli nisap oluşmadan yapılan toplantıda alınan kararların yoklukla malül olacağı gerekçesiyle, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak ve yeniden hüküm kurularak, iptali talep edilen 29.07.2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmiştir. ‘Yokluk’; bir hukuki işlemin doğabilmesi için öngörülen kurucu veya şekli nitelikte olan emredici hükümlere aykırılık halidir (Mehmet Bahtiyar, Ortaklıklar Hukuku, s.196). Bu aykırılık, işlemin unsurlarında eksikliğe yol açar ve işlemi ‘yokluk’ ile sakat hale getirir. Yok sayılan işlem, şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluk, bunu ileri sürme konusunda hukuki menfaati bulunan herkes tarafından her zaman ileri sürülebilir ve tespit ettirilebilir, hâkim tarafından da re’sen dikkate alınır. Mahkemenin vereceği tespit hükmü, bu durumu açıklayıcı niteliktedir. Yokluk ve butlan hallerinin varlığı halinde bu hususun mahkemelerce re’sen gözönünde bulundurulacağı ve herkesin bu geçersizliği, mülga 6762 sayılı TTK’nın 381. maddesinde (6102 S. TTK 445-446) düzenlenen koşullara tabi olmaksızın ileri sürebileceği Hukuk Genel Kurulu’nun 12.03.2008 gün ve 2008/11-246 E., 2008/239 K. sayılı ilamında da benimsenmiştir. Somut olayda ise, davalı şirketin iptali istenen 29.07.2015 tarihli genel kurul toplantı tutanağı incelendiğinde, ortaklardan … ve kayyum …’ın katılımı ile genel kurul toplantısının belirtilen yer ve zamanda yapıldığı, davacı ile … arasındaki pay devir sözleşmesinin tesciline, …’nun imza yetkisine ve şirket merkezinin nakline ilişkin kararlar alındığı, anılan toplantıya davacının katılmadığı anlaşılmıştır. Davalı yanca sunulan posta alındısı üzerindeki yazılı adrese göre dava konusu genel kurula ilişkin davacıya gönderilen çağrının, davacının muhtarlıkta kayıtlı olduğu ikamet adresine gönderildiği ancak daire kapı numarasının yanlış yazılmış olduğu görülmüştür. Bu bağlamda, genel kurul toplantısına davetin asgari koşullarının oluştuğu ancak eksikliğin bulunduğu, bu durumun ise hukuken yokluk yaptırımı ile değil iptal edilebilirlik yaptırımı ile karşılaşacağı nazara alınmalıdır. Başka bir deyişle, davacıya yapılan çağrı geçersiz değil, usulsüzdür. Bu durum ise davaya konu genel kurulda alınan kararların yoklukla malul olduğu anlamına gelmeyecek ancak iptal edilebilirlik yaptırımına tabi olacaktır. Bu durumda, davaya konu 29.07.2015 tarihli genel kurulun TTK’nın 410 ve devamı maddelerinde yerini bulan çağrı üzerine toplanmış olduğu anlaşılmakla, işin esasına girilerek davacıya usulüne uygun çağrı yapılmadığından yasada öngörülen iptal nedenlerinin değerlendirilerek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile hüküm verilmesi doğru olmadığından, kararın bozulmasına…” karar verilmiştir. Yargıtay bozma ilamı izerine HMK’nın 373. maddesi uyarınca duruşma açılarak taraf beyanları alınmış, usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir. Uyulan bozma ilamında belirtildiği üzere, genel kurul için davacıya çıkarılan davetiye, davacının adresinden farklı bir adrese gönderilmiş olup, toplantıya çağrının usulsüz olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, TTK’nın 446/1.b hükmü uyarınca, davacının, iptal davası açma hakkının bulunduğunun kabulü gerekir. Çağrı usulsüzlüğünün ve bunun sonucunda davcının toplantıya katılamamasının, genel kurul kararının alınmasında etkili olup olmadığının ortaya konulması gerekir. Davalı şirket iki ortaklı olup, davacı ile diğer ortak …’nun davalı şirkette 2.500.000 TL itibari değerli eşit %50 paya sahip oldukları, davacı ortağın şirketteki 2.500.000 TL hissesinin 1.300.000 TL’lik kısmını Büyükçekmece … Noterliğinin 29/09/2014 tarihli noter hisse devir sözleşmesi ile diğer ortak …’ya devrettiği dosya kapsamıyla sabittir. Dava konusu 29/07/2015 tarihli ortaklar kurulu toplantısında, ortak … ve Kayyum … hazır olduğu halde, 2 nolu gündem maddesinde; davacının şirketteki hissesinin 1.300.000 TL’lik kısmını diğer ortak …’ya 29/09/2014 tarihli noter hisse devir sözleşmesi ile devrettiği, sözkonusu devir işleminin onaylandığı, 3 nolu gündem maddesinde ise hisse devrinin ticaret siciline tescili konusunda kayyuma yetki verildiği, 4 nolu gündem maddesinde ise şirket ortağı …’nun şirketi bir yıl süreyle münferiden temsil ve ilzam yetkilisi olarak atanmasına, 5 nolu gündem maddesinde, şirketin mevcut adresinin naklinin daha sonra karara bağlanmasına karar verildiği görülmüştür. Davcının davalı şirkette %50 oranında pay sahibi dikkate alındığında, eğer davacı ortak toplantıya katılsaydı ve olumsuz oy kullansaydı, davaya konu genel kurul kararlarının alınamayacak olduğu açıktır. Çünkü, şirket nezdinde iki ortak %50’şer paya sahiptir. Payın devri, şirkete karşı ancak ortaklar kurulunun devre onay vermesiyle sonuç doğuracak olup, mevcut durum itibariyle ve şirket açısından ortaklar, eşit paylara sahiptir. Bu açıklamalara göre, çağrı usulsüzlüğünün davaya konu genel kurul kararlarının alınmasında doğrudan etkili olduğunun kabulü gerekir. TTK’nın 446/1.b hükmü uyarınca, çağrı usulsüzlüğünün genel kurul kararlarının alınmasında etkili olduğu anlaşılmakla, davaya konu genel kurul kararlarının iptaline karar vermek gerektiğinden, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararı isabetlidir. Bu nedenlerle, davalı şirket vekilinin istinaf başvuru nedenleri yerinde değildir.Davacı ortağın tedbir yönünden esasen talebi, dava konusu ortaklar kurulu toplantısında 4 nolu gündem maddesindeki şirket ortağı …’nun şirketi bir yıl süreyle münferiden temsil ve ilzam yetkilisi olarak atanmasına ilişkin kararının icrasının geri bırakılması istemine ilişkindir. TTK’nın 449. maddesine göre, genel kurul kararlarının iptali ve butlanı davası açıldığı taktirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra dava konusu kararların yürütmesinin geri bırakılmasına karar verebilir. Mahkemenin bu konudaki takdir hakkının nasıl kullanacağı konusunda, tamamlayıcı hukuk kuralı olarak HMK’nın 389 vd. maddelerinden yararlanmak gerekir. Dava konusu genel kurul kararları yönünden yukarıda yapılan değerlendirmeler ile iki ortaklı davalı şirketin her iki ortağın dava konusu genel kuruldan önce 29/05/2014 tarihinde yapılan genel kurulda 10 yıl süreyle ve müşterek imza ile şirketi yetkili müdür atanmış oldukları ve tarafların menfaat dengeleri de dikkate alınarak, dava konusu genel kurulun 4 nolu gündemde alınan kararının yürütmesinin tedbiren durdurulması talebinin ilk derece mahkemesince reddinde isabet görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, davalı şirket vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden ve davacının geçici hukuki korumaya yönelik istinaf talebi yerinde görüldüğünden ve uyulan bozma ilamı doğrultusunda Dairemizce yeniden hüküm verilmesi gerektiğinden; ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davalı şirket vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden ve davacının geçici hukuki korumaya yönelik istinaf talebi yerinde görüldüğünden ve uyulan bozma ilamı doğrultusunda Dairemizce yeniden hüküm verilmesi gerektiğinden; ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda: 1-Davanın kabulü ile davalı şirketin 29.07.2015 tarihli genel kurulunda alınan tüm kararların TTK’nın 445. maddesi uyarınca iptaline, 2-a)Davacı tarafın ihtiyati tedbir isteminin kabulüne; 29.07.2015 tarihli genel kurulun 4. nolu gündem maddesinde alınan şirket ortağı …’nun şirketi bir yıl süreyle münferiden temsil ve ilzam yetkilisi olarak atanmasına dair kararın TTK’nın 449. maddesi uyarınca yürütmesinin geri bırakılmasına, b)Kararının Ticaret Sicilinde tescil ve ilanına, tescil ve ilan masraflarının davacı tarafından karşılanmasına, bu konuda gerekli işlemlerin ilk derece mahkemesince yapılmasına, c)Tedbirin mahiyeti ve gerekçede açıklanan nedenlerle HMK’nın 392. maddesi uyarınca, takdiren teminat alınmasına yer olmadığına, 3-Alınması gerekli 54,40 TL harçtan peşin olarak yatırılan 27,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,70 TL karar harcının davalı şirketen tahsiline, Hazineye irat kaydına, 4-Tamamı davacı tarafça karşılanan 54,40 TL harç ile 4 davetiye gideri ( sadece duruşma gününün ve raporun kendisine tebliğine ilişkin giderler olup; … ve … için çıkartılan tebligat giderleri katılmadı) 28,00 TL ve 1.200,00 TL bilirkişi gideri toplamı 1.282,40 TL yargılama giderinin, davalı … Ltd. Şti.’den tahsili ile davacıya verilmesine; karar kesinleştiğinde bakiye gider avansının davacıya iadesine, Davalı sıfatı sona eren … tarafından karşılanan 1 davetiye gideri 9 TL ve … için karşılanan 1 davetiye gideri 9 TL’nin davacıdan alınarak bu kişilere verilmesine, 5-Karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca belirlenen 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin, davalı …. Ltd. Şti.’nden tahsili ile davacıya verilmesine, 6-Davada taraf olmayan … ve … lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden: a-Davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, b-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL istinaf peşin harcının, talep halinde kendisine iadesine, c-Davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcı gideri ile 64,00 TL posta ve tebligat ücreti olmak üzere toplam 162,10 TL istinaf yargılama giderinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, d-İstinaf yargılaması duruşmalı yapıldığından ve bir duruşma icra edildiğinden, karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca belirlenen 1.700,00 TL maktu vekalet ücretinin, davalı … Ltd. Şti.’nden tahsili ile davacıya verilmesine, 10-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 11-Karar kesinleştikten sonra, dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; Davacı asilin ve davalı şirket vekilinin yüzlerine karşı, oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/07/2020
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.