Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/736 E. 2023/222 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/736
KARAR NO: 2023/222
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13.01.2020
NUMARASI: 2019/4 E. – 2020/9 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
Taraflar arasındaki haksız rekabet nedeniyle tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın usulden reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkili şirketin yönetim kurulu başkanı olduğunu, 28/12/2017 tarihli yönetim kurulu kararıyla davalının, müvekkili şirketin yönetim kurulu başkanlığına devam etme yetkisinin alındığını, davalının rekabet, sorumluluk, dürüstlük ve sadakat yükümlülüklerine aykırı davrandığını, davalının … firmasına resmi ortak olmadan önce firmanın kuruluşunda perde arkasında olması, bu süre zarfında müvekkili şirkete ait konumu gereği elde etmiş olduğu ticari sırları, müşteri bilgilerini vs hususları kendisi ve başkası lehine kullanarak müvekkili şirketi zarara uğrattığını, daha sonrasında firmaya yüzde seksenlik bir hisseyle ortak olarak müvekkili şirkete karşı olan yükümlülüklerine aykırı davranarak tüm emeğini bu firma lehine kullanarak müvekkili şirkete zarar verdiğini, davalının … firmasına hem ortak olmadığı dönemde hem de ortak olduğu dönemde müvekkili şirketin müşterilerinin … firmasıyla çalışıyor olması, bu müşterilerin tespit edilmesi ve çalışmalarının sebebi mail görüşmelerinden de görüleceği üzere davalının müvekkili şirketten edindiği bilgiler sebebi ve konumuyla ilgili olduğunu, ayrıca … firmasının ilk kurucusunun …’ın müvekkili şirkette bir dönem davalının yardımcısı olarak sigortalı çalıştığını ve davalı ile irtibatlarının hiç kesilmediğini, müvekkili şirketin müşterilerine … adına hem … tarafından hem de davalı tarafından ulaşılmasının birlikte hareket ettiklerini gösterdiğini, müvekkili şirketin var olan ticaret kar payını kaybetmesi ve yoksun kaldığı kazançları elde edememiş olması müvekkili şirketin zararı olduğunu ileri sürerek, şimdilik 1.000.00 TL zararın yasal faizi ile müvekkili şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; dava dışı … İhr. Tic. Ltd. Şti.’nin kendi taraf ehliyeti olduğunu, müvekkilinin husumet ehliyetinin bulunmadığını, davaya bakmaya görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, müvekkilinin … AŞ’nin yönetim kurulu başkan ve yardımcısı olduğunu, …’ın bir ticari faaliyette bulunmasına herhangi bir hukuki engel bulunmadığını, davacının fiilen bir zarara uğradığını ispat etmek zorunda olduğunu, şirketlerin müşteri kitlelerinin benzer olabileceğini, davanın haksız olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… 6325 sayılı Kanuna eklenen 18/A- maddesinde ise, ” (1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır. 2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” düzenlemesi mevcuttur. 6100 sayılı HMK’nın 115/2 maddesinde ise mahkemece dava şartı noksanlığı tespit edilirse davanın usulden reddine karar verileceği belirtilmiştir. Yukarıdaki yasal düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A maddesi uyarınca 01.01.2019 tarihi itibarıyla Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiştir. Davacı tarafından yukarıda anılan mevzuat uyarınca dava tarihi itibariyle arabuluculuğa başvurduğundan bahsetmediği gibi buna ilişkin tutanağının sunulmadığı da görülmüştür. Söz konu dava şartı davanın başında olması gereken ve tamamlanabilir bir dava şartı da değildir.6102 sayılı TTK’nun 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 5/A maddesinin 1.fıkrası gereğince arabulucuya başvurmadan konusu bir miktar paranın ödenmesine ilişkin ticari dava açılmayacağından ve davanın arabulucuya başvurulmaksızın açıldığı sabit olduğundan herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddine dair karar vermek gerekmiştir. … “gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davanın 31.12.2018 tarihinde İzmir Adliyesinden muhabere yoluyla açıldığını, muhabere dosyasının da Uyap’ta kayıtlı olduğunu, 6325 sayılı Yasa’nın 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe girdiğini, dava tarihinin bu tarihten önce olduğunu ve davanın arabuluculuk kapsamında olmadığını, bu durumun cevaba cevap dilekçesinde de dile getirildiğini ancak mahkemece nazara alınmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 396.maddesi uyarınca şirket yöneticisinin rekabet yükümlülüğüne aykırı davranışı sebebiyle şirketin uğradığı zararın tespiti ile davalıdan tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı taraf, davalı şirket yöneticisinin rekabet yasağına ve dürüstlük kuralına aykırı davranışları sebebiyle şirketin uğradığı zararın tespiti ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, mahkemece arabuluculuğa başvurulmadan dava açıldığından davanın usulden reddine karar verilmiştir. 19/12/2018 tarihli ve 30630 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’ya eklenen 5/A(1) maddesi “Bu Kanunun 5. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmünü haiz olup maddenin yürürlüğe girdiği 01/01/2019 tarihinden itibaren açılacak bu davalarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması dava şartı olarak kabul edilmiştir. Ancak, 6100 sayılı HMK’nın “Davanın açılma zamanı” başlıklı 118.maddesi hükmü “(1) Dava, dava dilekçesinin kaydedildiği tarihte açılmış sayılır.” şeklinde olup somut olayda, UYAP’ta kayıtlı bulunan 2018/23092 sayılı Muhabere evrakına göre eldeki davada dava dilekçesinin, davacı vekilince İzmir Adliyesinde nöbetçi asliye ticaret mahkemesine 31.12.2018 tarihinde sunulduğu, dava dilekçesinin bu tarihte UYAP sistemine kaydedildiği, harçların da aynı gün yatırıldığı, bu durumda 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren TTK’nın 5/A maddesinde öngörülen zorunlu arabuluculuk şartının eldeki davada geçerli olmadığı, davanın açılış tarihi itibariyle davanın zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığı anlaşıldığından mahkemece, işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken, davanın usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyasının kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafça yatırılan istinaf peşin harcının talep halinde iadesine, 4-Davacı tarafça yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 16.02.2023 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.