Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/731 E. 2023/336 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/731
KARAR NO: 2023/336
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/01/2020
NUMARASI: 2014/963 E. – 2020/94 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin insan sağlığı ve hijyenine ilişkin diş hekimliğinde kullanılan malzemelerin ve tıbbi cihazların ticaretini yaptığını, aralarındaki ticari ilişki uyarınca davalıya diş sağlığı alanında kullanılan malzeme satışı yapıldığını, müvekkili tarafından davalıya satılan malzemeler karşılığında müvekkilinin kur farkı alacakları hariç olmak üzere 15.968,66 TL alacağının bulunduğunu, bu durumun düzenlenen faturalardan anlaşılacağını, davalının tüm ihtarlara rağmen borcu ödememesi üzerine davalı hakkında Büyükçekmece …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, davalının itirazının iptali ile %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacının talep ettiği tutar ile icra dosyasındaki alacak tutarının farklı olduğunu, bu nedenle davanın reddinin gerektiğini, davacının takip dosyasında geçmiş gün faizi, kur farkı ve banka farkı gibi hayali alacak iddialarında bulunduğunu, takibe itiraz etmeleri üzerine sadece asıl alacak üzerinden dava açıldığını, bu durumun davacının iddialarının haksız olduğunun göstergesi olduğunu, davacının alacak taleplerinin dayanağının bulunmadığını, faturanın tek başına akdi ilişkinin varlığına, alacağın varlığına delalet etmeyeceğini, davacının düzenlediği cari hesap ekstresinin yanlış olduğunu, davacının iddiasını ispatlayamadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir. Tüm dosya kapsamına göre; Her ne kadar davacı tarafından davalı hakkında cari hesap ilişkisi ve faturalara dayalı olarak alacaklı olduğu iddiasıyla iş bu dava açılmış ise de;tüm bilirkişi raporlarından anlaşılacağı üzere davacının cari hesap ekstresinde alacaklı olduğu gözükmekte ise de, takibe ve davaya dayanak davacı faturaları irsaliyeli fatura niteliğinde olup faturalarda teslim alan kaşe, ad veya imzasının bulunmadığı, faturalar konusu malların teslim edildiği hususunun davacı tarafından kanıtlanması gerektiği, ancak teslim hususunun kanıtlanamamış olduğu, davacı tarafından dayanılan tediye makbuzlarının dayanağı bulunmadığı gibi bir tacirin alacaklı olduğu kişiye alacak tutarlarından daha fazla miktarda borç verdiği hususunun da hayatın olağan akışına ve ticari hayatın işleyişine aykırı olduğu, bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere davacının ticari defterlerinde kayıtlı bulunan hesaplar arası virman, fatura gibi açıklamalarla kayıtlı borçlandırıcı işlemlerin hiçbirinin dayanağının bulunmadığı, dolayısıyla davacı tarafından iddia edilen alacak tutarından dayanağı bulunmayan ve teslimi kanıtlanamayan söz konusu kayıt tutarlarının düşülmesi sonucunda davacının davalıdan alacaklı olmayıp aksine borçlu durumda bulunduğu sonucuna varılmış ve davanın reddine karar verilmiştir. Davacı takipte haksız olsa da kötüniyetli olduğu kanıtlanamadığnıdan davalının tazminat isteminin reddine karar verildiği …” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında tesis edilen cari hesap ilişkisine istinaden, farklı tarihlerde satışlar meydana geldiğini, bu hususun müvekkili tarafından düzenlenerek davalıya gönderilen faturalar ve sevk irsaliyeleriyle de sabit olduğunu, dosyaya sunulan davalıya kesilen faturalardan da anlaşılacağı üzere, davalı firmanın müvekkilinden ticari ilişkinin devamı müddetince mal satın aldığını, ancak müvekkiline olan cari hesaba dayalı borcunu ödemediğini, faturalardan da anlaşılacağı üzere, davalı firmanın müvekkilden ticari ilişkinin devamı müddetince mal satın aldığını, davalı borçluya teslim edilen ürünlerin faturalarla sabit olduğunu, müvekkili şirketin alacağının likit olduğu, bilirkişi raporlarında müvekkil şirketin davalıdan alacaklı olduğu belirtilmesine rağmen Yerel Mahkemece yan deliller kabul edilmeyerek hatalı ve eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporları dikkate alınarak davanın reddedildiğini, zira mahkeme tarafından alınan bilirkişi raporunda “banka kredi faizi, banka komisyonu, kredi tutarı farkı” gibi masrafları göz önünde bulundurmayarak, hatalı olarak yapmış olduğu değerlendirme neticesinde bu alacak ve masraf kalemlerini dikkat almadığını, bunları müvekkiline alacağı olan rakam üzerinden mahsup ettiğini, bunun hukuken mümkün olmadığını, davalı tarafın da bu husus ile ilgili en ufak bir beyan ve delili dosyaya sunmadığını, itirazlarının dikkate alınmayarak ve mevcut delilleri değerlendirilmeden, yerinde inceleme yapmayan bilirkişinin raporunun esas alındığını, bilirkişiye yerinde inceleme yapması yönünde ara karar tesis edilmesine ve bu konuda gider avansı yatırmalarına rağmen bilirkişinin yalnızca dosyadaki delilleri dikkate alarak raporunu tanzim ettiğini, bu nedenle raporun esas alınamayacağını, bilirkişi raporu ile davacı müvekkilin ticari defterlerinde kayıtlı bulunan hesaplar arası virman, fatura gibi açıklamalarla kayıtlı borçlandırıcı işlemlerin hiçbirinin dayanağının bulunmadığı belirtilmişse de müvekkili şirkete ait ticari defter ve kayıtların bilirkişi tarafından yerinde incelenmesi için 14.11.2016 tarihinde talep bulunduklarını, bu hususta 100 TL’yi depo ettiklerini, ticari defter ve kayıtların bulunduğu … Mah. … Cad. … Sok. No: … Fındıkzade/İstanbul adresinde yerinde bilirkişi incelemesi yapması için başvurduklarını, buna rağmen bilirkişinin davacının ticari defter ve kayıtlarını incelemediğini, hatalı bir şekilde raporu düzenlediğini, dosyadaki 18.05.2016 tarihli bilirkişi raporunun müvekkilinin lehine olduğunu, her ne kadar gerekçeli kararında yerel mahkeme makbuzlarda imza ve kaşe olmadığını belirtse de dosyaya sunulan tediye makbuzlarında davalı tarafın kaşe imzasının mevcut olduğunu, ayrıca davalının hiç bir şey sunmadığını, bunun davacı lehine yorumlanması gerektiğini, davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarını sunmaması sebebiyle eksik incelemeye dayalı olarak bilirkişi raporları alındığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 67. maddesi uyarınca, cari hesap ve faturadan kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dosya içeriğinde bulunan Büyükçekmece …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında (yetki itirazı nedeniyle dosya İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyadan gitmiştir) dosyasının incelenmesinde; davacı (takip alacaklısı) tarafından davalı (takip borçlusu) aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyadan 09.06.2014 tarihinde 15.968,66 TL cari bakiye alacağı, 2.184,92 TL geçmiş gün faizi, 4.165,80 TL kur farkı, 3000,00 TL banka farkı alacağı olmak üzere toplam 25.319,39 TL’nin faizi ile tahsili için ilâmsız icra takibi başlatıldığı, borcun sebebi olarak ”cari bakiye listesi”nin gösterildiği, yetkili icra dairesinden yeniden ödeme emri gönderildiği, ödeme emrinin davalıya (borçluya) 12.08.2014 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafça 18.08.2014 tarihinde itiraz edildiği, itiraz üzerine takibin durduğu, eldeki itirazın iptali davasının da 1 yıllık yasal süre içinde açıldığı anlaşılmaktadır.Davacı taraf, davalı ile aralarında ticari ilişki bulunduğunu, bu kapsamda davacıya diş sağlığı alanında kullanılan malzeme satışı yapıldığını, müvekkili tarafından davalıya satılan malzemeler karşılığında faturalar düzenlendiğini, kur farkı alacakları hariç olmak üzere 15.968,66 TL alacaklı olduğunu, alacağının irsaliyeli faturalardan ve tediye makbuzlarından anlaşılacağını ileri sürmüş, davalı taraf ise faturanın akdi ilişkinin ve alacağın varlığını ispata yeterli olmadığını savunmuştur. Davacı tarafından düzenlenen ve dosyaya sunulan irsaliyeli faturalarda teslim eden ve teslim alan kısımlarında imza ve isim bulunmadığı görülmektedir. Davacı taraf, ticari defter ve kayıtlarına delil olarak dayanmış, taraflara verilen kesin süre içinde ticari defterlerin sunulması istenmiştir. Davalı tarafça defterler sunulmamış, davacı defterleri incelenmiştir. Bu kapsamda üç ayrı bilirkişiden rapor alınmıştır. 02./06.2015 tarihli bilirkişi raporunda; davalının ticari defterlerini sunmadığı, davacının ticari defterlerinde dayanak faturalar kayıtlı olup fatura konusu malların teslimine ilişkin imza bulunmadığı, davacının ticari defterlerine göre 2012 yılı alacak bakiyesinin 5.303,20 TL olduğu, davacı tarafından sunulan tediye makbuzu dekontlarının davacının cari hesabına nakit ödeme, kredi faizi, banka komisyonu, kredi tutarı farkı açıklamasıyla girilmiş olduğu, davacının davalı borçluya neredeyse ticari satışı kadar borç vermesinin, muhtelif tarihlerde tediye makbuzu düzenleyerek borçlandırmasının günün ekonomik ve teknik icaplarına, ticari hayatın olağan akışına uygun düşmediği, taraflar arasında bu konuda herhangi bir sözleşme bulunmadığı, dolayısıyla dayanağı bulunmayan bu kayıtlara itibar edilmesinin mümkün olmadığı, davacının 2013 sonu ve takip tarihi itibariyle ticari defterlerinde 11.285,20 TL alacaklı gözüktüğü, ancak dayanağı bulunmayan kayıtların düşülmesi sonucunda takip tarihi itibariyle davalının davacıdan 1.992,10 TL alacaklı olması gerektiği kanaati bildirilmiş, 21.10.2015 tarihli ek raporda; davacının ticari defter kayıtlarına göre takip tarihi itibariyle davalıdan 15.968,66 TL alacaklı gözüktüğü, ancak dayanağı bulunmayan kayıtların düşülmesi sonucunda davalının davacıdan 7.295,30 TL alacaklı durumda olması gerektiği belirtilmiş, davacının rapora yönelik itirazları ve ek ve kök raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi bakımından bilirkişiden yeniden ek rapor alınmış olup bilirkişi tarafından düzenlenen 22.12.2015 tarihli ikinci ek raporda; takibe konu faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, ancak faturalar üzerinde teslime ilişkin imza ve kaşe bulunmadığı, davacının kayıtlarında geçen 18.500,00 TL tutarlı ve 4.683,46 TL tutarlı alacak kayıtlarının dayanağının bulunmadığı, dolayısıyla davacının takip tarihi itibariyle davalıdan alacaklı olmadığı belirtilmiştir. İtiraz ve çelişki üzerine farklı bilirkişiden rapor alınmış, bilirkişi tarafından düzenlenen 18.05.2016 tarihli raporda; davalının ticari defterlerini sunmadığı, davacının ticari defter kayıtlarına göre takip tarihi itibariyle davalıdan 15.968,66 TL alacaklı olduğu, davacı tarafından sunulan tediye makbuzlarında davacı firmanın imzasının bulunmadığı, makbuzların düzenlenme şeklinin, davalı firmanın tediye makbuzlarını kendi adına düzenlemiş gibi olduğu, tediye makbuzlarında nakit ödeme, kredi faizi, banka komisyonu gibi ibareler bulunduğu, davacı defterlerinde davalı adına borç kaydedilen 4.683,46 TL’nin dayanağının bulunmadığı, yine borç kaydedilen 1.065,00 TL tutarın dayanağının bulunmadığı, bu tutarların tespit edilen alacaktan düşülmesi sonucunda bakiye alacağın 10.219,66 TL olduğu, faturalar irsaliyeli fatura niteliğinde olup teslim alan imzasının bulunmadığı kanaati bildirilmiştir. 24.02.2017 tarihli üçüncü bilirkişi tarihli raporunda; davacının ticari defterlerine göre davalıdan 15.968,66 TL alacaklı gözüktüğü, davalı tarafından ticari defterlerin inceleme için sunulmadığı, davacı tarafından düzenlenmiş olan faturalarda teslim alan bölümünde isim, imza veya kaşe bulunmadığı, dolayısıyla fatura içeriklerinin davalıya teslim edildiği hususunun ispata muhtaç olduğu, davacı tarafından dosyaya sunulmuş olan toplam 43.580,50 TL tutarlı tediye makbuzlarının 25.000,00 TL tutarlı kısmında açıklama bölümüne nakit ödeme yazılı olduğu, geriye kalan 18.580,50 TL tutarlık bölümünde ise kredi faiz tutarı, banka komisyonu, kredi tutar farkı gibi açıklamalar bulunduğu, tediye makbuzlarındaki açıklamalardan davacının davalı adına bankaya çeşitli ödemeler yapmış olduğu ve ödemelere istinaden tediye makbuzlarını düzenlemiş olduğu, ancak dayanak banka makbuzlarının bulunmadığı, davacının ticari defterlerinde kayıtlı bulunan 1.065,54 TL tutarlı kaydın dayanağının bulunmadığı, yine davacı defterlerinde kayıtlı 4.683,46 TL tutarlı kaydın dayanağının bulunmadığı, dolayısıyla davacı alacağından değerlendirme dışı bırakılan faturalar, tediye makbuzları, virman işlemi ve fatura tutarları toplamı olan 53.366,91 TL’nin davacı alacağından mahsubu sonucunda davacının takip tarihi itibariyle davalıya 37.398,25 TL borçlu olduğu ve alacağının bulunmadığı belirtilmiştir. Davacının kestiği faturalara konu malları teslim ettiğine dair herhangi bir delil sunamadığı görülmektedir. HMK’nın 190. maddesinde, ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, TMK’nın 6.maddesinde ise, taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Fatura ise tek başına alacağın varlığına delil olmaz. Bu nedenle fatura konusu alacağını ispat külfeti davacıya aittir. Dava konusu irsaliyeli faturalarda ürünlerin teslimi hukuki bir işlem olup, ancak TMK’nın 6 ve HMK’nın 190, 200 maddeleri gereği yazılı delillerle ispat edilebilir. Dosyaya ibraz edilen fatura malın teslim edildiğini göstermez. Davacı yasal delillerle teslim olgusunu ispat etmelidir. Dava dosyasında yer alan irsaliyeli faturada teslim eden ve alan kısmında imzalar mevcut değildir. Davacı teslime ilişkin başkaca bir belge sunamamış olup somut olayda malları teslim ettiğini davacı ispat edememiştir. Davacı vekilince dosyaya bir kısım tediye makbuzu sunulmuş olup bunların bir kısmında nakdi ödeme açıklaması, bir kısmında ”kredi faiz tutarı, banka komisyon, kredi tutar farkı” açıklamaları bulunduğu görülmekte olup davacı, davalı adına bankaya çeşitli ödemeler yaptığını ve bu ödemelere istinaden bu tediye makbuzlarını düzenlediğini belirtmiş ise de davacı bu ödemeleri banka dekontu ile ispatlayamadığı gibi ne amaçla böyle bir işlem yaptığını da ortaya koyamamıştır. Her ne kadar davacı vekilince son alınan bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağı, bilirkişinin yerinde inceleme yapmadığı istinaf sebebi olarak ileri sürülmüş ise de, 24.02.2017 tarihli son bilirkişi raporu ile bu rapora karşı itirazların değerlendirildiği ek rapor, hüküm kurmaya ve denetime elverişli olduğu gibi önceki raporlardaki çelişkiyi de giderici ve açıklayıcı niteliktedir. Mahkemece dosyanın bilirkişiye tevdine ilişkin ara kararda tarafların ticari defter kayıtlarının incelenmesine karar verilmiş, yerinde inceleme talep edilmesi halinde ise ek gider avansı yatırılmasına karar verilmiştir. Davacı vekili yerinde inceleme yapılmadığı için raporun eksik ve hartalı olduğunu ileri sürmüştür. Ancak bilirkişi kök ve ve ek raporunda davacının daha önce sunulmuş tüm ticari defter ve kayıtlarının incelendiği, diğer sunduğu ödeme makbuzlarının da incelendiği, bilirkişi tarafından ek bir incelemeye gerek görülmediği, bu yönde bir isteminin de bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda yerinde inceleme yapılmamış olmasının sonuca bir etkisi olmayacağı kanaatine varıldığından davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin de reddi gerekmiş ve neticede mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararı usul ve yasaya uygun olup davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı vekili tarafından peşin olarak yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına, bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.02.03.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.