Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/712 E. 2023/456 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/712
KARAR NO: 2023/456
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1.Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 20.06.2019
NUMARASI: 2017/901 Esas – 2019/708 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari satım)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki ticari ilişki gereği düzenlenen faturaların davalıya tebliğ edildiğini, buna rağmen fatura bedellerinin ödenmediğini, bunun üzerine davalı hakkında İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, takibin kesinleşmesi üzerine cebr-i icraya yönelik işlem yapıldığını, davalıya İstanbul Anadolu 16. İcra Hukuk Mahkemesine gecikmiş itirazda bulunduğunu, mahkemenin 2016/885 E. 2017/166 K. Sayılı ilamı gecikmiş itirazı kabul ettiğini ve takibi durdurduğunu belirterek; yukarıda açıklanan nedenlerle; İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasına vaki itirazın iptali ile takibin devamına, kötü niyetli olan davalının takip miktarının %20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkilinin 2010 Ağustos ayında çalışmak amacıyla Afganistan’a gittiğini, 2012 Ocak ayında yurda döndüğünü, kısa süreler ile izin amacıyla da birkaç kez Türkiye’de bulunduğunu, alacaklı görünen şahsın 08 Aralık 2009 tarihine ait 2 adet faturayı 2011 Ağustos ayında, müvekkilinin yurtdışında iken icra takibine konu ettiğini, işin bir diğer ilginç noktasının ise, müvekkilinin alacaklı görünen şahıs ile herhangi bir ticari iş ilişkisi olmadığı halde, fatura düzenleyerek alacak iddiasında bulunduğu yani faturanın düzmece olduğunu, ne bir ticari iş nede teslim edilmiş fatura konusu malların mevcut olduğunu, Üsküdar Vergi Dairesi ve muhtemelen davacı kayıtları ile pasaport kayıtları bunları ispat edecek mahiyette olduğunu ve alacağın zaman aşımına uğradığını belirterek; davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına, %20 kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline dair karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacının, davalı borçlu ile aralarında akdi bir ilişki olduğunu, bir başka anlatımla takibe konu faturadaki fatura konusu mal ifası ile ilgili ticari ilişkiyi ispat etmeden iddia ettiği alacağın tahsilini sağlaması mümkün değildir. Akdi ilişki ise, taraflar arasında düzenlenen imzası davalı tarafından kabul edilmiş bir sözleşme, faturaya konu malların borçluya teslim edildiğine dair bir irsaliye ve teslim fişi ile vb. somut yazılı belgelerle ispat edilebilir. Akdi ilişki ispat edilemediği sürece davacının davalı adına fatura düzenlemesi ve ticari defterlerine göre bu faturalar nedeniyle alacaklı gözükmesinin davalıyı bağlayıcı bir yanı yoktur. Davacı fatura konusu malları davalı tarafa teslim ettiğini ispat edemediği…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Daha önce sunduğu iddiaların aynen tekrarla; alacağın tahsili amacıyla borçlu hakkında İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, takibin kesinleşmesi üzerine cebri icraya yönelik işlemler yapıldığını, ancak sonrasında borçlu tarafından İstanbul Anadolu 16. İcra Hukuk Mahkemesine gecikmiş itirazda bulunduğunu, mahkemenin 2016/885 E. 2017/166 K. sayılı ilamı ile gecikmiş itirazı kabul ettiğini ve takibin durduğunu, bunun üzerine itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi ve kötü niyetli borçlunun takip miktarının %20’si oranında icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesi talebi ile huzurdaki davanın açıldığını, Yargılama aşamasında 06.11.2018 tarih 2 nolu celse de bilirkişi incelemesine karar verilmiş olup gelen bilirkişi raporuna karşı yasal süre içerisinde beyanlarını sunduklarını, bilirkişi raporuna karşı vermiş oldukları beyan dilekçesinde de belirtildiği üzere taraf ticari defter ve belgeleri ile dosya kapsamı üzerinde bilirkişi incelemesi yapıldığını, 22.02.2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle “-incelenen davacı kayıtlarına göre davacının davalılardan takip tarihi itibari ile 23.201,16-TL tutarında alacaklı gözüktüğü, -konu alacağın iki faturadan kaynaklandığı “tespit edildiğini, Ancak tüm kayıtlara rağmen davalı taraf takip konusu faturalardan kaynaklanan hizmetleri almadığını iddia ettiğini fakat bu iddiasını kanıtlayacak herhangi bir belge dahi sunamadığını, dolayısıyla davalı tarafın iddiası asılsız olup, gerçeği yansıtmadığını, zira davalıya dava dilekçesinde de belirtilen hizmetlerin bizzat montaj işleminin davacı müvekkili ve ekibi tarafından yapılmak suretiyle verildiğini, kaldı ki o sırada davalı tarafın işin başında olmaması nedeni ile tüm faturaların davalının abisine teslim edildiğini, Gerek bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde, gerekse mahkeme huzurunda sözlü beyanlarında dava konusu uyuşmazlığın çözümü için fatura konusu için yapılıp yapılmadığı hususunda iddialarının ispatı amaçlı malların tespiti ve montajı esnasında mahalde bulunan tanıkların dinlenilmesi ve tanık anlatımlarından sonra dosyanın bilirkişiye gönderilerek ek bilirkişi raporu alınması talep edildiğini, ancak bu taleplerinin reddedilerek davanın reddine karar verildiğini, ilk derece mahkemesince verilen bu kararın müvekkilinin ispat hakkının engellenmesine hatta müvekkilinin neredeyse telafisi imkansız hak kaybına neden olduğunu, Tüm bu beyanları dikkate alındığın da yerel mahkemece tanıklarımızın dinlenilmesinden sonra ek bilirkişi raporu alınması amacıyla dosyanın bilirkişiye tevdiine karar verilmesi gerekirken usul ve yasaya aykırı olarak davanın reddine karar verildiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satımdan kaynaklanan faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan ilamsız takibe vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; karara karşı, yasal sürede, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut uyuşmazlıkta davacı, takip ve dava konusu iki adet faturaya dayalı olarak davalıdan alacaklı olduğunu ileri sürmüş, davalı ise borçlu olmadığını savunmuştur. Davacı alacaklı olduğunu ispat yükümlülüğü altında olup, sırf fatura düzenlenmesi ve davacı defterlerinde kayıtlı olması alacağın ispatı için yeterli değildir. Bu nedenle, alacak iddiasında bulunan davacının fatura konusu mal ve hizmeti davalıya teslim ettiğini ve fatura alacağına hak kazandığını usülüne uygun delillerle ispatlaması gerekir. Davalı tarafça, fatura konusu mal ve hizmetin kendisine teslim edilmediği savunulmuştur. Fatura konusu alacağını ispat külfeti davacıya aittir. HMK’nın 190. maddesinde, ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, TMK nun 6. maddesinde ise, taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Buna göre ilk derce mahkemesince alacağın kanıtlanmadığı yönündeki gerekçe isabetli olup aksi yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Davacının fatura konusu mal ve hizmeti davalıya teslimi konusunda tanık dinletme talebinin, davalının bu konuda tanık deliline muvafakat etmediği ve alacak miktarı da gözetildiğinde tanık dinlenmesi mümkün olmadığından davacı vekilinin bu yöndeki istinaf nedenleri yerinde değildir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı vekili tarafından peşin olarak yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.16.03.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.