Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/70 E. 2023/251 K. 17.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/70
KARAR NO: 2023/251
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 05.07.2019
NUMARASI: 2015/1280 Esas – 2019/726 Karar
DAVA: Rücuen Tazminat (Kara yoluyla eşya taşımadan kaynaklı).
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı her iki taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı … ile dava dışı …Şirketi arasında nakliyat emtia sigorta sözleşmesi imzalandığını ve 25.02.2013 gün … nolu sigorta poliçesine bağlandığını, bu poliçe ile Hindistan/ Türkmenistan kara yolu ile eşya taşımasında çıkabilecek rizikoların sigorta himayesine alındığını, sigortalı …Şirketi’nin Türkmenistan’da yüklendiği edim için Hindistan’da mukim dava dışı …’ten ex-works olarak yüksek gerilim devre kesici emtiası aldığını, nakliye için sigortalı …Şirketi’nin davalı … ile anlaştığını, davalı …Şirketi’nin bu edimi için 87.000 USD bedelli fatura düzenlediğini, taşımanın karma bir taşıma olduğunu, emtianın 20.04.2013 günü Farab/ Türkmenistan’a hasarlı olarak ulaştığını, hasarlı emtianın üç konteyner muhteviyatı olduğunu, hasarın beş sette olduğunu, tespit edilen 318.514,00 TL hasarın sigortalı …Şirketi’ne ödendiğini, davalı …Şirketi’nin deniz+karayolu şeklinde karma taşıma yaptığını, hasar nedeninin aşırı savrulma ve sarsıntı olduğunu, davalı …Şirketi’nin hasarın konteyner içindeki ambalajın yeterli ve uygun olmamasından kaynaklandığını bildirerek hasarı reddettiğini, ancak davalı tarafından taşınan benzer emtiaların aynı şekilde ambalajlanmasına karşın hasarsız olarak alıcısına teslim edildiğini, davalının savunmasının hukuki dayanağı olmadığını, hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, TTK’nın 902. maddesi atfıyla 850 vd. maddeleri ile 875.maddesine göre hasardan davalı …Şirketi’nin sorumlu olduğunu belirterek, açıklanan nedenlerle 318.514,00 TL tazminatın, ödeme tarihi olan 21.08.2013 tarihinden itibaren ticari(avans) faizi ile birlikte, davalı …Şirketi’nden alınıp davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, savunmasında özetle; davanın dokuz aylık zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığını, bu nedenle zamanaşımı definde bulunduklarını; esasa ilişkin olarak da hasarın yükleme ve istifleme hatasından ve yetersiz ambalajdan kaynaklanması nedeniyle zarardan taşıyıcının sorumlu olmadığını, dolaylı zararların ve %10 kâr marjının taşıyıcıdan talep edilmesinin mümkün olmadığını, malın tamir edilmeyip tamamının hasarlı sayılmasının kabul edilemeyeceğini, en azından sovtaj değerinin mahsup edilmesi gerektiğini, davadan önce temerrüde düşmediklerini, bu nedenle ancak dava tarihinden itibaren faiz istenebileceğini, davanın fiili taşıyıcı … firması ile … firmalarına ihbarını talep ettiklerini belirterek, davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddine, bu savunma yerinde görülmez ise davanın esas bakımından reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Olayımızda davalının, davacının sigortalısı ile birlikte müterafik kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır. Bu durumda kusur oranını taktir yetkisi Hakime aittir. Kusur oranı bakımından incelendiğinde gerek 27.01.2017 tarihli raporu düzenleyen bilirkişiler Mak.Y.Mühendisi Prof. Dr. …, Elektrik-elektronik-bilgisayar mühendisi … ve CMR-Taşımacılık-Sigorta Uzmanı bilirkişi …, gerekse 14/01/2019 tarihli raporu düzenleyen Sigorta, lojistik ve Taşıma Uzmanı bilirkişi Dr. … tarafından davalının kusur oranının %30, dolayısıyla davacının sigortalısının kusur oranının %70 olduğu yönünde kanaat bildirmişlerdir. Tüm dosya kapsamına göre, Hakimler Heyetince de, davalının düzenlediği navlun faturasında FOB teslim şekliyle ve konteyner içeriği bilgisini vererek-kabul ederek taşımaya aldığı değerlendirilmekle, nezaret sorumluluğu kapsamında davalının %30 oranında kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır. Sonuç olarak, her ne kadar davacının sigortalısına ödeme miktarı üzerinden 95.554,20 TL tazminatın rücu edilebileceği sonucuna varılmakta ise de, Mahkememizce dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli kabul edilen teknik bilirkişi raporlarında toplam zarar miktarı 105.000 EURO mal bedeli ve 13.088 USD navlun olarak hesaplandığından, %30 kusur oranına göre davacının, davalıdan 88.847,95 TL talep edebileceği…” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 88.847,95 TL’nin davanın açıldığı 04.04.2014 tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek 3095 sayılı Kanun’unn 2/2. maddesine göre avans esasına göre hesaplanacak temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin 229.666,05 TL’lik istemin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Malın teslim şeklinin kararlaştırıldığı metnin satış sözleşmesi olup taşıma sözleşmesinde bu teslim şeklinin dışına çıkılmasının hukuka aykırı olduğunu, gerekçelerinin ise Ex-Works teslim esaslı satış sözleşmesinde taşıyıcının alıcının ifa yardımcısı sıfatına sahip olması olduğunu, asli edimin ifasının Ex-Works olarak kararlaştırılmışken, ifa yardımcısının (taşıyıcının) teslim şeklini FOB olarak değiştirmesinin hukuken mümkün olmadığını, ilk defa bilirkişi raporunda yapılan ve ilk derece mahkemesi kararı ile tekrar edilen hatanın, taşıyıcının önce bağımsız mı yoksa bir ifa yardımcısı olarak mı hareket ettiğinin belirlenmemesi ile meselenin çözüme bu noktadan başlanmaması olduğunu, taşıma hukukunun ihtilafının ancak taşıyıcının doğru konumlandırılması halinde doğru çözülebileceğini, bu durumda gerekçeli karardan farklı olarak ortada bağımsız olan tek bir sözleşme bulunmakta olup bu ilişkide satıcının … Ltd. Hindistan, alıcının … Ltd. olduğunu, satış sözleşmesinde teslim şeklinin EXW olarak kararlaştırıldığı için alıcının eşyayı fabrikadan teslim alma edimini taşıyıcı … Loj. Ltd. aracılığıyla ifa ettiği ve artık …’un da alıcının ifa yardımcısı sıfatını taşıdığını, ortada bağımsız olan tek bir sözleşme bulunduğundan satış sözleşmesinde teslim şekli EXW olarak kararlaştırıldığından, alıcı …’nun eşyayı fabrikadan teslim alma edimini taşıyıcı … Loj. Ltd. aracılığıyla ifa ettiğinden ve artık davalı taşıyıcının da alıcının ifa yardımcısı sıfatını haiz olarak asıl sözleşmeden kararlaştırılan teslim şeklini değiştiremeyeceğinden ilk derece mahkemesi kararının ortadan aldırılması gerektiğini, … Ltd.’nin Hindistan’da fabrikada hazır halde bekleyen yüksek gerilim devre kesici emtiasını … Loj. Ltd. ile taşıttığını, davalı taşıyıcıyı ifa yardımcısı olarak yayin ettiğini, bu nedenle %70 olacak şekilde istif kusurunun alıcı/sigorta ettiren …’ya yüklenmesinin hatalı olduğunu, Somut olayda dosyaya sunulan ekspertiz raporunda; 105.000,00 Euro eşya zararının, 4.552,87 Euro Hindistan-Atamurat navlun bedeli, 13.656,61 Euro Hindistan Farab navlun bedeli olmak üzere toplam zararın 123.211,48 Euro olarak belirlendiğini, 7.000,00 Euro muafiyet düşülünce 116.211,00 Euro gerçek zararı gösterdiğini, ödeme tarihinde euro kuru 2,58 TL olduğundan, ilk derece mahkemesi tarafından %70’e %30 kusur oranına göre yapılan hesabın hatalı olduğunu, hatanın ilk derece mahkemesinin Hindistan- Atamurat navlununu hükme esas almamasından kaynaklandığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve talepleri gibi davanın tam kabulüne karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemenin hatalı bilirkişi raporunu gerekçeye kopyaladığını, tarafların Türkiye’de yerleşik olduğunu, MÖHUK’un 1/2 maddisi gereğince uygulanacak konvansiyon bulunmadığı gerekçeleri ile somut olayda TTK’nın karma taşımalara ilişkin hükümlerinin uygulanması gerektiğine hükmedildiğini, hükmün öncelikle bu yönden hatalı olduğunu, FBL konşimentosu üzerindeki “…” kaydının dikkate alınmamasının da bozma nedeni olduğunu, dosyada mübrez ekspertiz raporlarında da konteyner içerisindeki malzemenin bir kısmının birbirinin üzerine düşmesi, üstteki yüklerin devrilmesi, bir kısmının konteynerlerin sert şekilde elleçlenmesi, yere sert şekilde bırakılması nedeniyle hasara uğramış olabileceği, ancak konteynerlerde herhangi bir hasar bulunmadığı tespitinin yapıldığını, ekspertiz raporundaki bu bulguların hasarın nedeninin nakliye hatası değil, istifleme hatası olduğunu ortaya koyduğunu, bu iki husus birlikte değerlendirildiğinde hasarın taşıyıcının kusurundan kaynaklanmadığı, istifleme hatası nedeniyle hasar oluştuğu, bundan da taşıyıcının sorumlu olmadığı sonucuna varılması gerekirken mahkemenin tamamen dayanaksız gerekçelerle kusur oranını paylaştıran hatalı bilirkişi raporu doğrultusunda taşıyıcının %30 kusurlu olduğu sonucuna vardığını, kararın bu yönüyle de yasaya, yerleşik Yargıtay kararlarına ve en önemlisi dosya kapsamına açıkça aykırı olduğunu, Gerekçeli kararda konşimento üzerindeki said to contain kaydı dikkate alınmadığı için taşıyıcının içerik taahhüdünde bulunduğunu, içerik taahhüdünde bulunduğuna göre de yükleme ve istiflemeye nezaret ettiği, bu nedenle yükleme ve istif hatasından ileri gelen hasardan sorumlu olduğu şeklinde son derece hatalı, dosya kapsamına açıkça aykırı bir sonuca varıldığını, kapalı ve mühürlü olarak kendisine teslim edilen konteyner içeriğini taşıyıcının bilmesinin mümkün olmadığı için içerik taahhüdünde bulunmasının fiilen de imkansız olduğunu, gerekçeli kararda bu konudaki itirazlarının ve beyanlarının hiç tartışılmadığını, eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, Gerekçeli kararda, taşıyıcının yükü Ex Works olarak teslim almış ise meydana gelen tüm zarardan, FOB olarak teslim almış ise zararın %30’undan sorumlu olacağı şeklinde buna ilişkin ulusal ve uluslararası mevzuatta asla yeri olmayan bir gerekçe ile 88.847,95 TL’nin müvekkili taşıyıcıdan tahsiline karar verdiğini, gerekçeli karardaki bu teslim şekillerine ilişkin açıklamalar ve dolayısıyla varılan sonucun hatalı olduğunu ve bozulması gerektiğini, çünkü EXW- Ex Works teslim şeklinde satıcının, alıcı ile mutabık kaldıkları miktardaki malı daha önce anlaşılmış teslim tarihinde işyerinin önünde hazır etmesi gerektiğini, bu andan itibaren elleçleme de dahil olmak üzere tüm operasyon ve yükümlülüğün alıcıya ait olduğunu, yani satıcı tarafından hazır edilecek ara nakliye veya nakliye aracına malı yükleme sorumluluğu da alıcının yükümlülüğünde olduğunu, Bu davada gerekçeli kararın esasen bilirkişi raporunun aynısı olduğunu, dayanak bilirkişi raporunun fahiş hatalar içerdiği halde mahkeme bilirkişi raporuna ve bilirkişi kurulu üyelerinin uzmanlığına yönelik itirazlarını hiç dikkate almadan, dava konusu hasardan dolayı hiç bir sorumluluğu olmayan taşıyıcının %30 kusurlu olduğuna hükmettiğini, düzenlenen raporlardan dava konusu uluslararası taşıma ve uluslararası teslim şekilleri konusunda yeterli uzmanlığı sahip olmadığı izlenimi uyandıran bilirkişi kurulunun görüşünün esas alınmasının, bilirkişi kurulunun oluşumuna yönelik haklı itirazlarını dikkate alınmaması sebebiyle de kararın bozulmasını talep ettiklerini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın tümüyle reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının nakliyat emtia sigorta poliçesi kapsamında, taşıma sırasında yükte meydana gelen hasar karşılığı dava dışı sigortalısına yaptığı ödemenin davalı taşıyandan rücuen tahsili istemiyle açılmış bir tazminat davasıdır. İlk derce mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, her iki taraf vekillerince, yasal süreleri içinda istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında taşıma sözleşme ilişkisinin bulunduğu, hasara konu emtianın konteynerler içinde karma taşımasının davalı tarafından üstlenildiği, davalının bu kombine taşıma için navlun faturası düzenlediği hususları ihtilafsızdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, meydana gelen hasardan davalı taşıyanın kısmen veya tamamen sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle taraflar arasındaki kara yolu taşımasının hangi hukuki düzenlemeye (TTK ya da CMR) tabi olduğu belirlenmeli, bundan sonra, taşımanın konteyner içinde yapıldığı da gözetilerek ve konteyner taşımalarına ilişkin ticari kural ve teamüller ile konişmentodaki kayıtlar dikkate alınarak, davalı taşıyanın özen yükümlülüğünün kapsamının ne olduğu, taşıyanın özen yükümlülüğüne aykırı bir davranışının bulunup bulunmadığı, hasarın ne sebeple oluştuğu ve tüm bu tespitler sonucunda davalı taşıyanın hasardan sorumlu olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekir. Öncelikle taşımanın CMR hükümlerine mi yoksa TTK hükümlerine mi tabi olduğunun ortaya konulması gerekir. Davaya konu taşımanın önce deniz yoluyla başladığı, konteynerler içindeki yükün Hindistan’dan İran’a deniz yoluyla taşındığı, daha sonra aynı konteynerler içindeki yükün İran’dan Türkmenistan’daki alıcının adresine kara yoluyla taşındığı, taşımanın tüm aşamalarının davalı tarafından üstlenildiği anlaşılmaktadır. Davacı, tazminat talebine konu hasarın, kara yolu taşıması sırasında yükün özenli taşınmamasından kaynaklandığını iddia etmektedir. Dava başlangıçta, İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmış, anılan mahkeme uyuşmazlığın deniz ticaretini ilgilendirdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vererek dosyayı İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesine göndermiştir. Denizcilik ihtisas mahkemesi sıfatıyla İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesince de davaya konu hasar iddiasının kara yolu taşıması sırasında olması nedeniyle uyuşmazlığın TTK’daki deniz ticaretine ilişkin hükümlere göre değil, uluslararası kara yolu taşımasını düzenleyen CMR hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Bu görevsizlik kararlarının kanun yollarına başvurulmaksızın kesinleşmesi üzerine görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosya kendisine gönderilmiş olan Yargıtay 20. Hukuk Dairesi, 2015/9755 E- 2015/10363 K sayılı, 03.11.2015 tarihli kararla, davaya konu uyuşmazlığın Hindistan ile Türkmenistan arasında yapılan kara yolu taşıması esnasında meydana geldiği iddiasına dayandığı, uyuşmazlığın karma taşıma olması nedeniyle CMR hükümlerine tabi olduğu, TTK’nın deniz taşımasına ilişkin hükümlerine tabi olmadığı, bu nedenle davaya İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesince bakılması gerektiği gerekçesiyle bu mahkeme yargı yeri olarak belirlenmiştir. Görüldüğü üzere Yargıtay, uyuşmazlığın CMR hükümlerine tabi olduğuna karar vermiştir. İlk derece mahkemesince alınan 27.01.2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda, aynı heyetin 19.06.2017 tarihli ek raporunda taşımanın CMR hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir. Her ne kadar ilk derece mahkemesince alınan 14.01.2019 tarihli, taşıma uzmanı bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, taşımanın CMR’nin 2. maddesi kapsamında olmadığını, çünkü taşımanın başlangıcında konteynerlerin kara yolu taşıma aracına yüklenmeden doğrudan gemiye yüklendiğini, deniz taşıması tamamlandıktan sonra konteynerlerin kara taşıma aracına yüklendiğini, bu nedenle taşımanın CMR hükümlerine tabi olmadığını, TTK’nın “Değişik Tür Araçlarla Taşıma” başlıklı 902. maddesi kasamında olması nedeniyle uyuşmazlığı TTK hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir. Taşınan konteynerlerin doğrudan gemiye yüklenmiş olması, yani kara yolu taşıma aracına (TIR’a) yüklü şekilde gemiye alınmamış olması nedeniyle CMR’nin 2. maddesine göre taşımanın CMR hükümlerine tabi olmayacağına dair tespit kısmen doğru ise de eksik bir değerlendirmedir. Yani, bilirkişinin CMR’nin 2. maddesine ilişkin yorumu doğru ise de Konvansiyon’un uygulanma alanını düzenleyen 1. maddesine göre, CMR konvansiyonu, yükleme yeri veya teslim için belirlenen yerin en az birinin âkit ülke olması halinde, tarafların yerleşim yerine veya milliyetine bakılmaksızın, taşıma CMR hükümlerine tabi olur. Somut olayda yükleme yeri olan İran ülkesi CMR konvansiyonuna taraf olduğundan, eldeki taşıma CMR hükümlerine tabidir. Nitekim TTK’nın 902. maddesinin 1. fıkrasının d bendi uyarınca, uygulanması gerekli bir uluslararası sözleşme varsa, taşımanın bu uluslararası sözleşmeye tabi olacağı açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle, bilirkişinin vardığı sonuç isabetsiz olmuştur.Tüm bu açıklamalara göre, davaya konu kara yolu taşıması CMR hükümlerine tabi olup taşıyanın özen yükümlülüğünün kapsamının anılan Konvansiyon hükümlerine göre belirlenmesi gerekir. Bu bağlamda, taşımanın konteyner içinde yapıldığı ve hasarın oluşma nedeni de gözetilerek davalı taşıyanın özen yükümlülüğünü ihlal edip etmediği, yükte meydana gelen hasardan tamamen veya kısmen sorumlu olup olmadığının değerlendirilmesinde: Ekspertiz raporunda ve ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporlarında hasarın meydana geliş şekli hakkında değerlendirmeler yapılmıştır. 05.08.2013 tarihli ekspertiz raporunda emtianın hasarlanmasında sefer sürecindeki yükleme, aktarma, tahliye çalışmalarında bazı konteynerlerin sert şekilde bırakılması, savrulması, aşırı sarsılması vb. sebeplerin etkin olmuş olabileceği, ancak hasarın nerede, ne zaman ve nasıl meydana geldiğini tespit etmenin mümkün olmadığı, diğer taraftan nihai varış adresinde konteynerlerde bir hasar tespiti yapılmadığı, konteyner içindeki emtianın orijinal tahta kasa/palet ambalajındaki istifinden devrildiği ve kırıldığı, birbirine zarar verdiğinin görüldüğü, konteyner içi palet sabitlemesinde ise bir çarpma/kayma görülmediği, sadece palet üstünde tahta kasa ambalaja sabitlenmiş kesicilerin kırıldığı, devrildiği, sefer esnasında yaşanan aşırı sarsıntı, savrulma ve bazı hadiselerden dolayı bazı kasalarda montajlı/ambalajlı kesicilerin devrilip kırıldığı tespitlerinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Görüldüğü üzere eksper tarafından hasarın kesin nedeninin belirlenemeyeceği değerlendirilmesi yapılmıştır. Yine eksperin tespitine göre konteynerin kendisinde herhangi bir hasarın olmadığı anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince oluşturulan ve makine mühendisi, elektrik elektronik mühendisi ile taşıma ve sigorta uzmanından oluşan bilirkişi kurulunun düzenlediği 27.01.2017 tarihli heyet raporunda; taşımanın CMR hükümlerine tabi olduğu, hasarın nedeninin, 1/5-2 metre yüksekliğindeki ve her biri 2500 kg ağırlığında olan yükün gerek deniz yolu, gerek elleçleme, gerek kara yolu aşamalarında yanal ivmelerden etkilenmesini engellemek için istiflemenin tahta paletlerin ve yükün ayrı ayrı konteynere sabitlenmesi şeklinde yapılması gerekirken bunun yapılmamış olmasına bağlı olarak tahta paletin ve palet üzerindeki emtianın nakliye sırasında konteyner içinde hareket etmesine, devrilmesine bağlı olarak hasarın oluştuğu belirlenmiştir. Aynı bilirkişi kurulunun 19.06.2017 tarihli ek raporunda ise; hasarın, konteynerin gemiye yüklenmesi, boşaltılması aşamasındaki elleçleme sırasında meydana geldiği sonucuna ulaşıldığı belirtilmiştir. Mahkemece oluşturulan ikinci bilirkişi kurulunun 28.06.2018 tarihli raporunda; dava konusu hasarın ambalajların konteyner içine iyi sabitlenmemesi ve bağlanmaması sonucu yükün birbirine ve konteyner çeperine çarpmasından oluşmuş olabileceği, meydana gelen hasarın iyi bağlama – sabitleme ve yerleştirme işlemleri yapılmamasından kaynaklanmış olabileceği, konteyner içindeki yüklemeden taşıyanın kusur ve sorumluluğunun olmadığı görüşü belirtilmiştir. Mahkemece atanan taşıma uzmanı tek bilirkişinin düzenlediği 14.01.2019 tarihli raporda ise; hasarın sebebinin konteyner içi yüklemenin usulüne uygun yapılmamış olduğu, taşıma faturasının FOB teslim şartına göre düzenlendiğini, ancak bu teslim şekline göre taşıyanın konteyner içi yüklemeye nezaret yükümlülüğü bulunduğu ve bu nedenle %30 oranında kusurlu olduğu görüşü beyan edilmiştir. Tüm bu teknik tespitlere göre; konteynerin dış yüzeyinde herhangi bir hasar belirtilisi bulunmadığı, konteynerin sağlam vaziyette olduğu, konteynerin taşıma sırasında kötü elleçlendiğine dair herhangi bir kanıt bulunmadığı, bilirkişilerce tespit edildiği üzere hasarın, emtianın konteyner içine iyi sabitlenmemesinden dolayı yükün konteyner içinde hareket etmesinden kaynaklandığı kanaatine varılmıştır. CMR’nin 17/1. maddesi uyarınca taşıyan, yükü teslim aldığı andan teslim edinceye kadar yükte meydana gelen hasarlardan sorumludur. Aynı maddenin 4. fıkrası uyarınca, yükün gönderici, alıcı veya bunlar adına hareket eden kişiler tarafından alınması, yüklenmesi, istiflenmesi veya boşaltılması nedeniyle oluşan hasarlardan ve ambalaj yetersizliğinden kaynaklanan hasarlardan taşıyan sorumlu değildir. Ancak yerleşik Yargıtay içtihadı uyarınca taşıyan, taşınacak emtianın yüklenmesine ve sabitlenmesine özen göstermek, gerekli önlemleri almak ve gerekirse bu konuda taşıma evrakına çekince koymakla yükümlüdür. Özen yükümlülüğünün ihlali halinde taşıyan, bu kusurundan kaynaklanan zarardan sorumludur. Bu hukuki açıklamaya göre somut olaya gelindiğinde: Hasar konteyner içi yeterli sabitleme yapılmamasından kaynaklanmıştır. Konteyner içi yüklemenin dava dışı satıcı – gönderen … Ltd tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. Karma taşımanın deniz taşımasıyla başladığı, deniz taşımasına ilişkin konşimento örneklerinin dosyaya sunulduğu görülmektedir. Anılan konşimento içeriklerinde konteynerlerle ilgili olarak “…”, “…”, “…” kayıtlarının bulunduğu anlaşılmaktadır. “…” kaydı, taşıyanın konteyner içindeki malları kontrol etmediği, emtianın nitelik ve sayılarını yükletenin beyanına göre düzenlediği anlamına gelmektedir. “…” kaydı ise konteyner içi yükleme ve istifin yükleten tarafından yapıldığını, konteynerin kapalı olarak taşıyana teslim edildiği ifade eder. …, … ifadesi ise deniz yolu taşımacısının sorumlu olmadığına ilişkin bir kayıttır. Bu kayıtlarla yükü teslim alan taşıyan, kapalı konteyneri mühürlü bir şekilde teslim almış, konteyner içi yüklemeye herhangi bir müdahalesi olmamıştır. Bu kayıtlar taşıyanın konteyner içi istiflemeyi ve sabitlemeyi yapma ve bunları kontrol yükümlülüğü olmadığını gösterir. Bu kayıtlar dikkate alındığında taşıyanın, konteyner içi yükleme ve istiflemeye nezaret borcu ve yükümlülüğünün olmadığı anlaşılmaktadır. Davalı taşıyan, taşımanın deniz ve kara yolu ile yapılacak tüm bölümlerini üstlenmiş, yük kendisine limanda konteyner içinde ve yukarıdaki kayıtlarla birlikte teslim edilmiş, deniz taşımasının bittiği İran’dan kara taşıma araçlarına yine aynı konteynerler içinde yüklenerek varış yeri olan alıcının adresine götürülüp teslim edilmiştir. Yani taşımanın tamamı konteynerler hiç açılmadan yapılmıştır. Bu nedenle konteyner içi sabitleme hatasından kaynaklanan hasardan taşıyanın sorumlu olduğundan söz edilemez (Yargıtay 11. HD’nin 2015/4024 E.-2015/11254 K.sayılı, 28.10.2015 tarihli kararı; aynı Dairenin 2007/6117 E.-8400 K.sayılı, 04.06.2007 tarihli kararı; aynı Dairenin 2011/6596 E.-2012/12991 K.sayılı, 11.09.2012 tarihli emsal kararı).Bilirkişiler tarafından taşıyana kusur izafe eden raporlar bu nedenlerla yerinde görülmemiştir. Esasen mahkemece oluşturulan ikinci bilirkişi kurulu heyetinin 28.06.2018 tarihli raporunda, konteyner içi yüklemeden, konteynerin kilitli ve mühürlü olarak taşıyana teslim edilmiş olması nedeniyle taşıyanın kontrol yükümlülüğü bulunmadığı gerekçesiyle kusur izafe edilemeyeceğine dair tespit yapılmış olup bu tespit isabetlidir. Mahkemece son alınan tek kişilik bilirkişi raporunda, sadece alıcı ve satıcı arasında hüküm doğuran teslim şekilleri tartışılmak suretiyle taşıyanın satıcının ifa yardımcısı konumunda olduğundan bahisle kusur izafe edilmiş ise de bu görüşün hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Somut olayda taşıyanın, satıcının ifa yardımcısı olduğuna dair hiçbir bulgu yoktur. Kaldı ki davalı taşıyanın düzenlediği taşıma faturasında … teslim şekillerinden FOB teslim şeklinin yazılı olduğu görülmektedir. Yani alıcı ve satıcı arasındaki Exworks teslim şeklinin sadece alıcı ve satıcı arasında hüküm ifade ettiği, sözleşmelerin nispiliği prensibi gereği bunun taşıyana karşı ileri sürülemeyeceği açıktır. FOB teslim şeklinde satılan eşya, taşıma aracında teslim edilir. Somut olayda da satıcı dava dışı yükleten … LTD tarafından taşımaya konu yük, konteyner içinde ve konteyner kapalı ve mühürlü bir şekilde davalı taşıyanın fiili taşımacısı olan deniz taşıma aracına, yani gemiye teslim edilmiş ve teslim sırasında konşimentoya yukarıda anılan kayıtlar konulmuştur. Dolayısıyla satım sözleşmesi uyarınca satıcının teslim şekli ne olursa olsun, taşıyanın yükleme konusunda satıcının ifa yardımcısı olduğundan söz edilerek davalı taşıyana kusur izafe eden bilirkişi görüşünün benimsenmesi mümkün görülmemiştir. Tüm bu açıklamalara göre, meydana gelen hasardan davalı taşıyan sorumlu olmadığından, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesi gerekirken, taşıyana kusur izafe edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuş ve bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına ve neticede davanın reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda;1-Davanın reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL harcın, davacı tarafça yatırılan 5.439,45 TL harçtan mahsubu ile artan 5.259,55 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 47.591,96 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde yatıran taraflara iadesine, 5-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Taraflarca yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, b-Tararlarca yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran taraflara iadesine, c-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, d-Davalı tarafından harcanan 121,30 TL başvuru harcı gideri ile 45,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 166,30 TL kanun yolu giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, 7-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 17.02.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.