Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/691 E. 2023/248 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/691
KARAR NO: 2023/248
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 10.12.2019
NUMARASI: 2018/170 Esas – 2019/1169 Karar
DAVA: Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirkete gelen sipariş üzerine değerli kumaş ve işçiliğe sahip toplamda 9.000,00 TL tutarında ürünlerin 11/09/2017 tarihinde davalının Gaziantep Şubesine teslim edildiğini ancak paketin davalı firma tarafından kaybedildiğini, ürünlerin zamanında ve kaybetmek suretiyle müvekkil şirkete ulaştırılamaması sebebiyle siparişlerin iptal olduğunu ve müvekkil şirketin madden ve manen zarara uğratıldığını, müvekkil şirketin zararının tazmini için Kadıköy … Noterliği’nin 20/10/2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile davalı şirketin ihtar edildiğini ancak herhangi bir cevap verilmediğini ve tüm bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 11/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte müvekkil şirketin 9.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi zararının davalı şirketten tahsiline, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkil şirketin mezkur taşımaya ilişkin olarak davacıya karşı herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, eşyanın niteliği ve değerinin taşıyana teslim anında beyan edilmediğini, müvekkil şirkete malzeme olarak beyan edildiğini, TTK.nun 864.maddesi uyarınca gönderen kusuru olmasa da taşıma senedine yazılan bilgilerdeki gerçeğe aykırıklılar ile yanlışlık ve eksikliklerden doğan zararın göndericiye ait olduğunu, davacının kargo içeriğinin özel sipariş olduğu iddiasını ispatlaması gerektiğini, davacı tarafından sunulan faturaların taşıma tarihinden yaklaşık 3 ay sonrasına ait olduğunu ve işbu belgeye istinaden yeni ürün bedeli talep edilmesinin hukuka aykırı ve kötü niyetli olduğunu, olayda tam tazminata hükmedilmesini gerektiren koşullar bulunmadığını, davacının manevi tazminat talebinin mesnetsiz olup TBK uyarınca manevi tazminat şartlarının oluşmadığını ve son derece fahiş ve haksız olduğunu ve tüm bu nedenlerle davanın reddine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Yapılan yargılama, toplanan deliller, tarafların iddia ve savunmaları, tanık beyanı ile dosya kapsamındaki tüm belge ve bilgiler birlikte değerlendirildiğinde; davacı ile dava dışı tanık … arasında konsinye satış yapıldığı, satılmayan ürünlerin karşı ödemeli olarak dava dışı tanık … tarafından davacıya gönderildiği, davacının kargo ücretini ödeyecek olması sebebiyle işbu davada aktif dava ehliyeti bulunduğu, ürünün kargo firmasına teslim edildiği konusunda bir ihtilaf bulunmadığı ancak ürünün alıcıya teslim edildiğinin ispat olunamadığı, davacı tarafından dava dışı tanık …’a 9.000,00-TL’lik fatura düzenlendiği, kargoya verilen ürünlerinde işbu fatura bedeli kadar olduğunun kabulü gerekeceği, davalı tarafın kargo firması olarak verilen maddi zarardan sorumlu olduğu, olayımızda Türk Ticaret Kanunu 850 ve devamı maddelerinin uygulanma yeri bulunmadığı anlaşıldığından maddi tazminat talebinin kabulüne, bir kısım giyim eşyasının kargoda kaybolması sebebiyle davacının kişilik haklarında bir zedelenme olmayacağı ve davalı tarafın kötü niyetli bulunmadığı anlaşıldığından manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş…” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 9.000,00 TL maddi tazminatın 11/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacı tarafın manevi tazminat talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Aktif husumet ehliyeti bulunmayan … Ltd. Şti. tarafından ikame edilen bu davanın usul yönünden reddi gerekirken verilen karar son derece hatalı olduğunu, mahkemece Türk Ticaret Kanunu 850 ve devamı maddelerinin işbu davada uygulanma yeri bulunmadığına ilişkin gerekçesi hiçbir surette kabul edilemez olduğunu, iş bu uyuşmazlığın kara taşıma hukuku konusunda uzman bilirkişice incelenmesi ve değerlendirilmesi gerektiğini, teslim anında kargonun içeriği ve değeri müvekkili şirkete yanlış bildirildiğini, kargonun içeriği faturalardan da anlaşılacağı üzere malzeme olarak bildirildiğini, TTK md. 864 uyarınca, gönderen kusuru olmasa da; taşıma senedine yazılan bilgilerdeki gerçeğe aykırılıklar ile yanlışlık ve eksikliklerden doğan zarar göndericiye ait olduğunu, bu anlamda gönderici kargonun içeriği ve değeri taşıyıcıya tam ve eksiksiz olarak bildirmekle mükellef olup yapılan eksik bildirimler dolayısıyla müvekkili şirketin sorumluluğuna gidilmesi kabul edilemez olduğunu, zira Kara Yolları Taşıma Kanunu md. 8 gereği gönderenin tam ve eksiksiz bildirim yükümlülüğü ve eksik bildirimden doğacak her türlü zararın gönderene ait olduğu da açıkça hüküm altına alındığını, Olayda tam tazminata hükmedilmesini gerektiren koşullar bulunmadığını, (Y.11.HD. 26.12.2003 T. 2003/13744 E. 2003/12152 K.) (Y.11.HD. 27.04.1998T. 1998/1090E. 1998/2862K.) kararlarının ekli olduğunu, TTK md. 886’nın yorumlanması niteliğindeki ekte yer alan kararlarda, tam tazminat istenmesi koşulunun kast ve pervasızca davranış olacağı belirtildiğini, iş bu taşımada müvekkili şirketin kusurlu olduğu kabul edilse dahi, ağır kusur ve hile durumu mevcut olmadığını, zira, mübrez Yargıtay kararlarında, ağır kusur durumunun hangi durumlarda oluşacağı belirtilmiş olup, davaya konu olayımızda ağır kusurun oluşmadığı açık ve net olduğunu, Taşıyanın sorumluluğu TTK hükümleri uyarınca sınırlandırıldığını, her ne kadar yerel mahkemece TTK madde 850 ve devamı hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığı gerekçe gösterilmişse de aksine ilgili maddelerin uygulanması gerekliliğinin açık olduğunu, Müvekkili şirketin sorumluluğunu ve davacı tarafın iddialarını kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte, bir an için müvekkil şirketin tazmin yükümlülüğü düşünülse dahi TTK Madde 882 uyarınca taşıyıcının sorumluluğunun üst sınırı bulunduğunu, teslim anında kargonun içeriği ve değeri müvekkili taşıyana bildirilmediğini, dolayısıyla talep edilen tazminat miktarı fahiş olup, taşıyıcının sınırlı sorumluluğu prensibine aykırı olduğunu, tekrardan kaçınmak amacıyla, müvekkili şirketin sorumluluğunu gerektirecek durumların vuku bulmadığını daha önce sunduğumuz dilekçeler ile detaylarıyla açıklamış olmamız sebebiyle tekrar etmediklerini, ancak müvekkili şirketin sorumlu tutulamayacağı açık olup yine de istinaf incelemesi neticesinde müvekkili şirketin sorumlu olduğuna kanaat getirilecek ise de bu sorumluluk ancak TTK M.882 uyarınca kargonun her bir kilogramı için 8,33 Özel Çekme hakkını karşılayan tutar ile sınırlı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle yurt içi kargo taşıması sırasında zayi olan emtia bedelinin, TTK’nın 875 vd. maddeleri uyarınca, davalı taşıyandan tahsili istemiyle açılmış maddi ve manevi tazminat davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda maddi tazminat talebi yönünden davanın kabulüne, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, kargo gönderisinin kendisine teslim edilmediğini ileri sürerek tam zayi nedeniyle meddi ve manevi tazminat talep etmektedir. Eldeki davanın taşıma sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle, ilk derce mahkemesinin gerekçeli kararında somut uyuşmazlıkta TTK’nın 850 vd. maddelerinde düzenlenen taşıma hukuku hükümlerinin uygulanamayacağı yönündeki gerekçesi yerinde değildir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden, dava konusu taşımaya konu giysilerin taşınmak üzere davalıya teslim edildiği, uyuşmazlığın davalıya teslim edilen taşıma konusu emtianın alıcısı davacıya teslim edilip edilmediği ve kargo içeriğinde ne olduğu, alıcıya teslimin gerçekleşmemesi nedeniyle davalının sorumluluğu mevcutsa sorumlu olduğu miktarın ne olduğu, sınırlı sorumluluk hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı noktalarında toplanmaktadır.Davacı şirket yetkilisine teslim edilmek üzere kargonun dava dışı … tarafından davalı şirketin Alleben şubesine teslim edildiği, taşımanın davalı tarafından gerçekleştirildiği, taşınan emtianın cinsinin 1 paket 1 adet malzeme 3 kg 3 desi olduğunun taşıma senedine yazıldığı anlaşılmaktadır. TTK’nın 875. maddesi uyarınca, taşıyıcı, eşyanın taşınmak üzere teslim alınmasından alıcısına teslim edildiği ana kadar geçen süre içinde eşyanın ziyaından veya hasarından doğan zararlardan sorumludur. Aynı Kanun’un 879. maddesi uyarınca, taşıyıcı, adamlarının görevlerini yerine getirmeleri sırasındaki fiil ve ihmallerinden de kendi fiil ve ihmali gibi sorumludur. Somut olayda, kargonun alacısına teslim edildiği davalı yanca kanıtlanmalıdır. Adreste teslim kaydı bulunan emtianın alıcısı davacıya teslim edildiğinin kanıtlanmaması halinde davalı taşıyıcı, yukarıda anılan maddeler uyarınca meydana gelen zarardan sorumlu olacaktır. Bu durumda davalının, 876 ve 878. maddelerinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma hallerinden birisinin bulunduğunu kanıtlayarak sorumluluktan kurtulması mümkündür. Ayrıca TTK’nın sınırlı sorumluluğa ilişkin hükümlerinin de değerlendirilip, davalı taşıyanın sınırlı sorumluluk hükümlerinden yararlanma hakkını yitirip yitirmediği ve neticede davalı taşıyanın sorumlu olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Tüm bu açıklamalara göre taşıma hukuk kapsamında delillerin değerlendirilmesi eldeki dava bakımından zorunludur. Buna karşın ilk derece mahkemesinin, taşımaya dair TTK hükümlerinin eldeki davaya uygulanmayacağına dair gerekçesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Bu açıklamalar kapsamında davalının sorumlu olup olmadığı, zarar miktarının tespiti ve sınırlı sorumluluk hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı gibi hususların açıklığa kavuşturulması bakımından alındığında taşıma konusunda uzman bilirkişiden rapor alınarak sonuca gidilmesi gerekecektir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı tarafça yatırılan istinaf peşin karar hacının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4- İİK’nın 36. maddesi uyarınca yatırılan teminatın, yatıran tarafa iadesine,5-Davalı tarafça yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair;HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.16.02.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.