Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/663 E. 2023/907 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/663
KARAR NO: 2023/907
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 13.11.2019
NUMARASI: 2017/671 Esas – 2019/977 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin maden cevheri alım-satımı alanında faaliyeti olduğunu, taraflar arasında 30/05/2016 tarihinde Cevher Satış Sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmeye istinaden müvekkili şikretin davalıdan sözleşme şartlarına uygun vasıf ve miktarda antimon cevherinin alımı konusunda anlaştığını, müvekkili şirket tarafından avans ödemesi yapıldığını, ancak davalının teslim etmesi gereken cevheri zamanında teslim etmediğini, davalıya 09/11/2016 tarihinde Beşiktaş … Noterliğinden … yevmiye numaralı ihtarname keşide edilerek ödenen 70.000,00-USD’nin iadesi istendiğini, alacağın tahsili amacıyla davalı aleyhine İstanbul … İcra Dairesinin … E: sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu açıklanan nedenlerle davalı itirazının iptali ile takibin devamını, davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına, davalının madencilik ruhsatının satış veya devrini önlemek için ihtiyatı tedbir kararı verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa bırakılmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; taraflara arasında antimon cevheri alım-satımına dair sözleşme yapıldığını, sözleşmeye istinaden müvekkilin cevher hazırlama işlemlerine başladığını, antimon cevheri özellik itibariyle kayaçlara yapışık vaziyette çıkan ve doğada dağınık halde bulunun bir maden olması sebebiyle zahmetli bir çalışma gerektiren bir çıkarma sürecine sahip olduğunu, davacıya bu durum da iletilmiş ve kendileri tarafından mümkün olan her türlü toleransın gösterileceğinin ifade edildiğini, müvekkil yoğun çalışmalar sonucunda ilk parti antimon cevherini 100 tona yakın bir tonajda hazırladığını, davacıya satılmak üzere hazırlanan antimon cevheri, hazır edilmekle birlikte, big bag olarak isimlendirilen büyük çuvallara yüklenmişken, mevcut halinden daha küçük boyuta indirilmesinin davacı tarafından talep edildiğini, müvekkil, onlarca çuvala doldurulmuş cevheri tekrar boşaltıp, tekrar naklettirip, tekrar makinelerle kırdırıp tekrar big baglere doldurmuş ve tekrar naklettirmiş, yırtılan ve kullanılmaz hale gelen çuvalların da cabası olduğunu, müvekkilin bu ücretleri de ödemediğini, bu ücretleri de talep hakkını saklı tuttuğunu, davacının ödediğini iddia ettiği ücretten anılan masraflar kendisinin talebi olduğu içim mahsup edilmesi gerektiğini, davacının haksız ve dayanaksız davasının reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Huzurdaki davada; taraflar arasında cevher satış sözleşmesine dayalı ticari ilişkinin tesis edildiği uyuşmazlık dışı olup sözleşme kapsamında davacının alıcı, davalının satıcı olarak anılı sözleşmeyi imza altına aldıkları görülmüştür. Dilekçelerin teatisi aşaması kapsamında avans olarak davalı /satıcıya ödenen 70.000 USD’nin davalının taahhüt ettiği madeni teslim etmemesi gerekçesi ile iadesine yönelik başlatılan icra takibine itirazın iptali isteminin ileri sürüldüğü anlaşılmıştır. Yargılamanın ön inceleme duruşmasından sonra ilerleyen safhasında ise davacı taraf iddiasını değiştirerek cevherin geç teslim edildiğini ve tenör değerlerinin düşük olduğunu belirtmiş olup HMK’nın 141. maddesinin birinci fıkrası gereğince; “Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe, ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia ve savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra ise diğer tarafın açık muvafakati ve ıslah dışında iddia ve savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.” hükümleri kapsamında inceleme yapılması gerekmiştir. Bu düzenlemelere göre; yargılamanın ilk kesiti olan dilekçelerin teatisi aşamasında iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı söz konusu değildir. Tarafların cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi ile iddia ve savunmalarını serbestçe genişletmesi yahut değiştirmesi mümkündür. İddiayı genişletme veya değiştirme yasağı cevaba cevap, savunmayı genişletme veya değiştirme yasağı ise ikinci cevap dilekçesinin verilmesi ile başlar. Ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia/savunma genişletilebilir ya da değiştirilebilir. Şayet taraflardan biri ön inceleme duruşmasına mazeretsiz olarak gelmezse gelen taraf iddia veya savunmasını serbestçe (gelmeyen tarafın muvafakati aranmaksızın) değiştirebilir. Yukarıda da belirtildiği üzere; tahkikat, ön incelemede saptanan çekişmeli hususlar üzerinden yürütüleceğinden, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunmanın genişletilmesi yahut değiştirilmesi yasaktır. Bu yasağın kapsamına, dava sebebi olarak vakıalar ve talep sonucu da dahildir. Dolayısıyla somut olayda davacı yanın iddialarının değiştirilmesine davalı tarafın açık muvafakatin bulunmaması nedeni ile itibar edilemeyeceği anlaşılmış olup dava kapsamında davalı tarafın davacıya teslim ettiği mal miktarının ve bedelinin tespiti hususu aydınlatılmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda her iki taraf ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme icrası neticesinde; taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi kapsamında cevher satımını konu alan 36.068 USD bedelli bir adet faturanın mevcut olduğu, bu faturanın her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olmakla mal teslim olgusunun sabit olduğu anlaşılmış ve yanların her ikisinin ticari defterleri kapsamında davalının davacıya 33.922-USD borçlu olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla davalı tarafından davcıya yapılan 36.068- USD bedelli cevher teslimi neticesinde 70.000-USD avans ödemesinden bakiye 33.922 USD (asıl alacak) alacak ile davacı yanın davalıya 10/11/2016 tarihinde tebliğ ettiği ihtarname gereğince 663,88- USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 34.585,88-USD alacak isteminde davacı yanın haklı olup bu tutar yönünden başlatılan icra takibine davalı takip borçlusunun vaki itirazının haksız olduğu, alacağın faturaya dayalı olup likit olduğu anlaşılmakla; davanın kısmen kabulüne,…” davanın kısmen kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında, takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 33.922,00-USD asıl alacak, 663,88-USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 34.585,88-USD alacaklı olduğunun tespiti ile bu miktara vaki itirazın iptali ile takibin, asıl alacak 33.922,00-USD takip tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi gereğince USD para birimi için uygulanan en yüksek mevduat faizi uygulanmak sureti ile takibin diğer kayıt ve şartlarla aynen devamına, fazlaya dair istemin reddine, alacağın % 20’si oranındaki 24.348,46 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilinin malların tesliminde gecikmediğini, ancak tonaj artırım talebine yanıt verebilmek, daha küçük boyuta indirilmesi talebine yanıt verebilmek için ekstra çalışma yapmak zorunda kaldığını, Davacının, müvekkili tarafından üretilen ve satışa hazır hale getirilen cevheri teslim aldığını ve Çin’li bir firmaya satmış ve gönderdiğini, davacının, bu süreçten sonra ne Çin’e sattığı fiyattan bahsettiğini ne de cevherin satış değerine esas tenör değerinin ne olduğundan bahsettiğini, Davacının yaptığı şeyin, teslimden bir süre sonra, “70.000,-Dolar’ı tarafımıza iade edin” şeklindeki yakışıksız ve 100 ton civarındaki Antimon cevherin bedelini unuttuğu belli olan Beşiktaş … Noterliği’nin … yevmiye numaralı ve 09.11.2016 tarihli ihtarnamesini gönderdiğini, Taraflarınca söz konusu ihtarnameye, İzmir … Noterliğinin … yevmiye numaralı ve 22.11.2016 tarihli cevabi ihtarnamesi ile cevap verildiğini, davacının, ekte sunulan ihtarnamede belirtilen hususlara cevap vermeden ve müvekkilli ile görüşmeden İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile 70.000,-Dolar talepli icra takibi başlattığını, müvekkilinin de böyle bir borcu olmadığı için süresinde itiraz ettiğini, Sözleşme, takip ve dava tarihleri dikkate alındığında, mahkemece hüküm kurulurken kur farkının gözetilmediğini, oluşan kur farkı nedeniyle müvekkilinin aleyhine sonuç doğduğunu, değerlendirme yapılırken bu hususunda dikkate alınması gerektiğini, İcra takibi açılırken, mal teslimatına ve faturaya rağmen 70.000,-ABD Doları istenirken müvekkilinin itiraz etmesinin doğru olduğunu, haksız bir talebe karşı itiraz dilekçesi verdiğini, belirsiz bir sözde alacağın ihtilafının artık tek çözüm yerinin mahkeme olacağı ortada iken %20 icra inkar tazminatı müvekkilinin itiraz etmenin anayasal hakkı olduğunu, bir hakkın kullanımına alacak kesin ve likit değilken ceza kesmenin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Alacağın likit alacak kabulü ile müvekkili aleyhine inkar tazminatına karar verilmesinin isabetsiz olduğunu, tam tersine davacı aleyhine kötü niyet tazminatına karar verilmesi gerektiğini, Davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin tamamen hatalı olduğunu, bilirkişi raporundaki eksikliklerle ilgili itirazda bulunmalarına rağmen alınan ek raporda itirazlarının hiç bir şekilde değerlendirilmediğini ve basit bir alacak davası gözüyle bakılarak karar verildiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki cevher satış sözleşmesi uyarınca davacıya teslimi gereken cevherin teslim edilmemesi nedeniyle davalıya yapılan 70.000 USD avans ödemesinin iadesi için başlatılan takibe vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derce mahkemesince yapılan yargılama sonucu yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında 30.05.2015 tarihli cevher satış sözleşmesi imzalandığı ihtilafsızdır. Cevher satış sözleşmesinde davalı yanca verilen taahhüde göre ilk sevkiyatın kuru 100 ton olması gerekirken davalı yanca taraf defterlerinde kayıtlı olan 36.078 USD tutarlı fatura kapsamında 95.541 kg olarak davacıya teslim edildiği sabittir. Yine bundan başka bir ürün teslim edildiği davalı yanca ileri sürülmediği gibi kanıtlanmamıştır. Yine taraf defterlerine göre davacı tarafından sözleşme uyarınca davalıya 70.000 USD ödeme yapıldığı da sabittir. Bu durumda davacının davalıdan teslim aldığı 36.078 USD lik mal dışında davalıya yaptığı avans ödemesi kapsamında bakiye 33.922 USD alacağı kaldığı anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince takipte istenen asıl alacak tutarı olarak, davalı yanca bakiye avans tutarı yönünden mal teslim edildiği kanıtlanmadığı da dikkate alındığında, bu tutarın esas alınmasıyla kurulan hüküm isabetli olup aksi yöndeki davalı vekili istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. TBK’nın 99. maddesi de gözetildiğinde, taraflar arasındaki sözleşmenin USD üzerinden kurulduğu, takibin de USD olarak yapıldığı, davacı yanca itirazın iptali talebi kapsamında, mahkemece kurulan hükümde, davacının takipte isteyebileceği asıl alacak tutarının USD üzerinden karara bağlanması yasa ve usule uygun olmakla, davalı vekilinin sözleşme tarihi ile takip ve dava tarihindeki kurların dikkate alınmaksızın kurulan hükmün yasa ve usule aykırı olduğu yönündeki istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir. Davacı takipte davalıya ödediği ve karşılıksız kaldığını ileri sürdüğü avans ödemesini talep etmiş, mahkemece davacı ödemesine karşılık davalının teslim ettiği ürün tutarının mahsubu ile sonuca gidilmiştir. Davacının yaptığı avans ödemesi ile davalının teslim ettiği ürün bedeli olarak davacıya kestiği fatura taraf defterlerinde kayıtlı olmakla, davacının hüküm altına alının alacağı likit ve belirlenebilir durumdadır. Buna göre davacı lehine kabul edilen tutar yönünden davalı aleyhine inkar tazminatına karar verilmesi isabetli olup aksi yöndeki davalı vekili istinaf başvurusu yerinde değildir. Davacı takipte ve davada davalıya yaptığı toplam avans ödemesi 70.000 USD nin iadesi için takip ve dava açmıştır. Yukarıdaki paragrafta açıklandığı üzere davacı ödediği avans tutarı karşılığında davalıdan 36.078 USD tutarında mal almış, davalının bu konuda davacıya kestiği 06.09.2016 tarihli … nolu 36.078 USD tutarlı faturasının davacı defterlerinde kayıtlı olduğu alınan bilirkişi raporlarıyla anlaşılmıştır. Ancak davacı yanca davalının teslim ettiği ürün tutarının da sözleşmeye uygun ürün olmadığı, ürünü gönderdiği yurt dışı alıcısı tarafından analiz raporları kapsamında iade edilmek istenildiği, ayrıca davalının ürünleri geç ve sözleşmeye aykırı teslimi nedeniyle de zararları olduğunu ileri sürdüğü, bu hususlar da dikkate alındığında davacının takipte istediği ve reddedilen tutar yönünden takipte kötü niyeti sabit görülemeyeceğinden, davacı aleyhine kötü niyet tazminat şartları oluşmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Davalı vekilinin reddedilen tutar yönünden davacının kötü niyet tazminatına hükmedilmemesinin yasaya aykırı olduğu yönündeki istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 6.236,22 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 18.05.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.