Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/635 E. 2023/173 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/635
KARAR NO: 2023/173
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/12/2019
NUMARASI: 2018/745 E. – 2019/1100 K.
DAVANIN KONUSU: Şirket genel kurul kararının iptali.
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkette azınlık pay sahibi olduğunu, çoğunluk pay sahibinin azınlığın haklarını kısıtlayıcı ve zarar verici şekilde şirketi yönettiğini, 21/06/2018 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının 4. Gündem maddesinde alınan sermaye arttırım kararının TTK, ilgili yönetmeliklere ve dürüstlük kuralını aykırı olması nedeniyle iptali gerektiğini, dava konusu genel kurul kararı ile şirketin sermayesinin 3.750.000,00 TL’den 9.500.000,00 TL’ye yükseltilmesine karar verildiğini, arttırılan sermayenin 2.900.000,00 TL’lik kısmının şirket iç kaynaklarından karşılanacağını, bakiye 2.850.000,00 TL’nin ise nakden arttırıldığını, görüldüğü üzere şirket iç kaynaklarından sermaye arttırımı ile eş zamanlı olarak nakit taahhüdü ile sermaye arttırım yoluna gidildiğini, kararın dayanağı bilanço ve raporun toplantıda pay sahiplerine talep edilmesine rağmen verilmediğini, yeminli mali müşavir raporuna göre sermayeye ilave edilebilecek iç kaynaklar toplamanın 2.954.701,61 TL olarak belirlenmesine rağmen şirketin bu tutarın 2.900.000,00 TL sini iç kaynak arttırımında kullandığını, dolayısıyla mevzuatın sermayeye eklenmesine izin verdiği fonların tamamının kullanılmadığını, alınan kararın TTK 462/3. Maddesine aykırı olduğunu, şirketin iç kaynaklarından yapılan sermaye arttırımını dayandığı 2017 bilançosunun genel kurul tarafından onaylanmadığını, onaylanmayan bilanço ile iç kaynaktan sermaye arttırımı yapılmasının mevzuata aykırı olduğunu, şirketin 2016 ve 2017 yılı karlarının kullanım şeklinin genel kurulda karara bağlanmadan bu dönem karlarının sermayeye eklenmesinin kanuna aykırı olduğunu yine sermayeye eklenmesi mümkün fonların tamamının sermayeye dönüştürülmeden farklı tutarda nakit taahhüdü yoluyla arttırım kararı alınmasının da TTK 462/3’e aykırı olduğunu, iç kaynaklardan kullanılan tutarlar ile nakit taahhüdünün farklı olmasının açıkça TTK 462/3 e aykırılık teşkil ettiğini, arttırım kararına gösterilen gerekçelerin rasyonel olmadığını, amacın sadece azınlık pay sahiplerine zarar vermek olduğunu belirterek 21/06/2018 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısının 4. gündem maddesi ile alınan kararın yasa ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu iddia ederek ,TTK 445. Maddesi gereğince iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; açılan davanın kötüniyetli olduğunu, sermaye arttırım kararının kanuna uygun olarak yapıldığını, davalı şirketin 13 yıldan beri yani 2005 yılından beri arttırılmamış bulunan 3.750.000,00 TL tutarındaki sermayesinin bir taraftan şirket iç varlıklarından arttırarak pay sahiplerinin mevcut paylarının bedelsiz paylarla %77,33 miktarında yükselttiğini, mali müşavir raporuna göre 2.954.701,61 TL olan kullanılabilir iç kaynağın 2.900.000,00 TL’sinin sermayeye dönüştürüldüğünü cüzi miktarda kalan 54.701,61 TL’nin geçici olarak bilançoda muhafaza edildiğini daha sonrada 01/08/2018 tarihli olağanüstü genel kurulda pay sahiplerine dağıtıldığını, davacının TTK 462/2 fıkrasını yanlış yorumladığını, genel kurulda TTK 462/2’nin 1.cümlesinin değil 2.cümlesinin uygulandığını, davacının tüm iddialarının dayanaksız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Toplanan tüm deliller ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, dava konusu genel kurulun 4 nolu gündem maddesi ile alınan sermaye artırım kararının TTK 462/3.maddesine aykırı olduğu, iç kaynaklar toplamının 2.954.701,61TL olmasına rağmen tamamının sermaye artırımında kullanılmadığı yine aynı maddeye göre taahhüt yolu ile artırılması ile istenen kısmın aynı miktarda olmasına rağmen bu kısmın 2.850.000,00TL olarak ön görüldüğü, 2017 tarihli yıl sonu bilançosuna göre 31/01/2018 tarihli ara bilanço dikkate alınarak sermaye artırım kararı alındığından alınan kararın kanuna aykırı olması nedeni ile aşağıdaki şekilde iptaline karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalı şirketin 21/06/2018 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 4 nolu gündem maddesine ilişkin sermaye artırım kararının iptaline, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; rapora itirazlarının dosyaya ibraz edildiğini, itiraz gerekçelerinin değerlendirilmeden hüküm kurulduğunu, TTK’nın 462/3. maddenin uyuşmazlıkta uygulama alanının olmadığını, bilirkişi raporunda uyuşmazlıkta fon kavramını hatalı tespit edildiğini, müvekkili şirketin iç kaynakları olan olağanüstü yedeklerini, kâr yedeklerini ve geçmiş yıl kârını fon kapsamında değerlendirdiğini, söz konusu kanun hükmünün işbu davada uygulanmasının mümkün olmadığını, bilirkişilerin konuya dair hatalı değerlendirme yaptıklarını, müvekkilinin iç kaynaklarının tamamının sermaye arttırımına konu etme yükümlülüğünün olmadığını, müvekkili şirketin sermaye arttırımına konu ettiği iç kaynaklarının fon olmadığından TTK’nın 462/3. maddesindeki fonlara ilişkin sınırlandırmasının işbu uyuşmazlıkta uygulanmasının mümkün olmadığını, müvekkili şirketin fon dışındaki iç kaynaklarının tamamını sermaye artırımına konu etme yükümlülüğünün olmadığının da ortada olduğunu, müvekkilinin herhangi bir kanuni yükümlülüğü olmasa da tüm iyi niyetiyle 2.954.701,61 TL değerindeki iç kaynağının neredeyse tamamını 2.900.000,00 TL değerindeki kısmını anılan sermaye artışına konu ettiğini, kalan 54.701,61 TL’lik bölümü ise kar dağıtımına konu ettiğini, hiçbir azınlık pay sahibinin hakkına zarar vermediğini, sonuç olarak davaya konu olan sermaye artışının hukuka uygun olduğunu, sermaye artırımı için iç sermaye taahhüdünün iç kaynak ile aynı oranda olmasının aranmadığını, mahkemenin onaylanmamış bilanço esas alınarak artırım yapıldığı bu hususunda kanuna aykırı olduğu tespitine itiraz ettiklerini, somut olayda Vergi Usul Kanunu (VUK) hükümleri uyarınca hazırlanan ara bilanço üzerinden sermaye artırımı yapılmasında herhangi bir hukuka aykırılık olmadığını, aksine bu durumun mevzuat gereği olduğunu, sermaye arttırımına esas olan ara bilançonun VUK’na göre hazırlandığını, 27.04.2018 tarihinde yapılan toplantıda yönetim kurulu tarafından onaylandığını, son yıllık bilançonun 31.12.2016 tarihli olduğunu, genel kurul tarafından onaylanmış bilançonun üzerinde altı aydan fazla zaman geçmiş olduğu taktirde yeni bir bilanço çıkarılması ve bunun yönetim kurulu tarafından onaylanmış olmasının şart olduğunu, bağımsız denetime tabi 2017 bilançosunun işbu dava konusu ve müvekkili şirketin acil nakit sermaye ihtiyacı nedeniyle yapıldığı tartışmasız olan sermaye arttırımı işleminde henüz denetlenmemiş olduğundan zaten genel kurul onayına sunulması ve müzakere edilmesinin mümkün olmadığını, bilirkişi raporunun kendi içerisinde bile belirsiz ve tutarsız ifadeler içerdiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 445 vd. maddeleri uyarınca anonim şirket genel kurul kararının iptali talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında, davacının davalı şirketin azınlık pay sahibi olduğu, dava konusu 21.06.2018 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının gerçekleştirildiği konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, iptali talep edilen olağanüstü genel kurul toplantısının dördüncü maddesinde yer alan sermayenin artırılmasına ilişkin ekli tadil tasarısının TTK hükümlerine aykırı olup olmadığı, iptalinin gerekip gerekmediği, mahkemenin hükme esas almış olduğu raporun hüküm vermeye yeterli olup olmadığı ve mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığına ilişkindir. Dosya kapsamından, davacı şirketin 21.06.2018 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısının dördüncü gündem maddesinde, şirket esas sermayesinin 3.750.000,00 TL’den 9.500.000,00 TL’ye yükseltilmesine ilişkin ekli tadil tasarısının müzakere edildiği, ana sözleşmenin yedinci maddesinin yeni şeklinin genel kurulun onayına sunulduğu, görüşmeler sırasında davacı vekili tarafından sorular yöneltildiği ve oylama sonucunda ana sözleşmenin yedinci maddesinin yeni şeklinin genel kurulun onayına ilişkin olarak oylamaya sunulduğu, 2220 olumlu oy ile … vekilinin 1485 olumsuz oyu ile … vekilinin 15 olumsuz oyu toplamı, 1500 olumsuz oyla tadil tasarısının oy çokluğu ile kabul edildiği, davacı vekilinin muhalefetini beyan ettiği, muhalefet şerhlerinin toplantı tutanağında belirtildiği, söz konusu genel kurulda alınan kararın iptali için davanın TTK’nın 445. maddesi gereğince üç aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmış olduğu anlaşılmıştır.27.06.2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davanın, 21.06.2018 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Taoplantısında, davalı şirketin gerek: iç kaynaklardan gerekse taahhüt yoluyla aynı anda sermaye artırımı kararının yasal prosedüre uygun olmadığı gerekçesiyle açıldığı, dosya içeriğindeki bilgi ve belgeler ile taraflarınca temin edilen belgeler çerçevesinde yapılan inceleme ve değerlendirme sonucuna göre; TTK’nın 462/3.maddesinde “Bilançoda sermayeye eklenmesine mevzuatın izin verdiği fonlârın bulunması hâlinde, bu fonlar sermayeye dönüştürülmeden, sermaye taahhüt edilmesi yoluyla sermaye artırılamaz, Hem bu fonların sermayeye dönüştürülmesi hem de aynı zamanda ve aynı oranda sermayenin taahhüt edilmesi yoluyla sermaye artırılabilir” hükmünün birlikte değerlendirilmesi durumunda davalı şirketin 2.964.701,61 TL’lık iç kaynağın tamamının sermaye artıtıımında kullanılmadığı, 2.900.000,00 TL’lık kısmının kullanıldığı, ayrıca iç kaynağın yanı sıra sermayenin taahhüt yoluyla da arttırılmasının istenmesi halinde aynı zamanda ve aynı oranda olması gerektiği yönündeki’ TTK hükümlerine uygun davranılmayarak taahhüt yoluyla artırılacak kısmın 2.850.000,00 TL olarak öngörüldüğünün, anlaşıldığı, davalı şirketin sermaye artırımında, Türk Ticaret Kanunu’nun 462/3’ncü maddesi hükümlerine tam olarak uygun davranmadığı, 21.06.2018 tarihinde, üzerinden 6 ay geçmediğinden 31.12.2017 tarihli Genel Kurulca onaylı bilanço üzerinden sermaya artırım kârarı alınması gerektiği halde, bu şekilde davranılmadığı, diğer bir ifadeyle, 2017 yıl sonu bilançosunun onaylanacağı Genel Kurul’un yapılması gerektiği halde, 31.03.2018 tarihine kadar yapılmadan 21.06.2018 tarihli Olağanüstü Genel Kurulda 31 Mart 2018 ara bilançosu dikkate alınarak, Sermaye Artırım kararı alındığı, bu durumun; Türk Ticaret Kanunu’nun 462/2’nci maddesi hükümlerine tam anlamıyla uygun olmadığı kanaatine varıldığı belirtilmiştir. Davalı şirket vekili tarafından bilirkişi raporuna karşı itiraz edilmiştir.Mahkemece bilirkişi raporuna göre olağanüstü genel kurul toplantısında alınan sermaye arttırım kararının kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bilirkişi raporu dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçelidir. Ayrıntısı bilirkişi raporunda açıklandığı üzere; TTK’nın 456. maddesinde sermayenin arttırılması üst başlığı ile genel düzenlemeye yer verilmiştir. Maddenin 1. fıkrasında iç kaynaklardan yapılan arttırım hariç payların nakdi bedellerinin tamamen ödenmediği sürece sermayenin arttırılmayacağı, sermayeye oranla önemli sayılmayan tutarların sermaye arttırımını engellemeyeceği ikinci fıkrada artırıma esas sermaye sisteminde 459. maddeye göre genel kurulun kayıtlı sermaye sisteminde 460. madde gereğince yönetim kurulunun karar verebileceği, üçüncü fıkrada arttırımın genel kurul veya yönetim kurulunun karar tarihinden itibaren üç ay içerisinde tescil edilemediği taktirde genel kurul ve yönetim kurulu kararının alınmışsa iznin geçersiz hale geleceği belirtilmiştir. 457. maddede yönetim kurulu tarafından sermaye arttırımının türüne göre bir beyan imzalanacağı, beyanın bilgiyi, iyi açık, eksiksiz, doğru ve dürüst bir şekilde verme ilkesine göre hazırlanacağı, 457/2-b bendinde iç kaynaklardan yapılan sermaye arttırımının hangi kaynaklardan karşılandığı, bu kaynakların gerçekliği ve şirket mal varlığı içinde varoldukları konusunda garanti verilebileceği ifade edilmiştir. 459. maddenin üst başlığı sermaye taahhüdü yoluyla arttırım, 462. maddenin başlığı ise iç kaynaklardan sermaye arttırımıdır. Somut olayda, tartışılması gereken ve mahkeme hükmüne esas alınan TTK’nın 462. maddesidir. Bilirkişi raporunda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, somut davada davalı şirketin sermaye arttırımında TTK’nın 462/3. maddedeki emredici kurallara riayet etmediği anlaşılmaktadır. TTK’da sermaye artırımına ilişkin olarak 462/1. maddesinde Alman ve İsviçre Hukuk düzenlemelerinde bulunmayan yeni bir mekanizma öngörmüş ve bilançoda sermayeye eklenmesine mevzuatın izin verdiği fonların bulunması hâlinde, bu fonların sermayeye dönüştürülmeden, sermaye taahhüt edilmesi yoluyla sermaye artırlamayacağı, hem bu fonların sermayeye dönüştürülmesi hem de aynı zamanda ve aynı oranda sermayenin taahhüt edilmesi yoluyla sermaye artırılabileceği hükme bağlanmıştır. TTK’nın 462/3 .maddesinin gerekçesinde gerekçesinde de açıkça belirtildiği üzere, düzenlemenin asıl amacı şirketin iç kaynaklarında sermayeye dönüştürülebilecek fonlar varken dış kaynaklardan sermaye artırımına gidilerek azlığın paylarının bu yolla sulandırılıp tamamen şirket dışına itilmesinin önlenmesidir. İç kaynakların tamamı kullanılmadan dış kaynaklardan sermaye artırımı yapılamayacağı açıkça hükme bağlanmıştır. Maddenin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesinde hem bu fonların sermayeye dönüştürülmesi hem de aynı zamanda ve aynı oranda sermayenin taahhüt edilmesi yoluyla sermaye artırılmasına izin verildiği anlaşılmaktadır.Sonuç olarak emredici nitelikteki TTK’nın 462/3.maddesi düzenlemesine aykırı olarak iç kaynakların tamamı sermayeye eklenmeden ve hem bu fonların sermayeye dönüştürülüp hemde aynı oranda ve aynı zamanda dışarıdan sermaye taahhüt edilmesi koşuluna uyulmadan genel kurul kararının alındığı anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle, genel kurulda alınan kararın kanuna aykırı olması nedeniyle iptaline dair verilen ilk derece mahkemesi kararında hukuka aykırılık görülmemiş, davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenlerinin reddi gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,5-Karar kesinleştikten sonra dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 09.02.2023 tarihinde, davanın esası bakımından oy birliğiyle, davalıdan alınması gerekli istinaf karar harcı bakımından Üye Hâkim …’nun karşı oyuyla ve oy çokluğuyla, temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KARŞI OY: Nisbi harca tabi olan davalarda, özellikle 492 sayılı Harçlar Kanunu ile bağlı tarife hükümleri, 5235 sayılı Kanun ve ilgili tüm yasal mevzuat, ulusal ve uluslararası yargı kararları kapsamında, ilk derece mahkeme kararı kaldırılarak esas hakkında karar verilmedikçe Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf kanun yoluna başvuran davalıdan başvuru aşamasında ve istinaf başvurusunda nisbi değil maktu karar ve ilam harcı alınması gerektiği kanaati nedeniyle, çoğunluğun nisbi harç alınmasına dair görüşüne katılmadığımı ve hükmün ilgili bentlerine muhalif kaldığıma dair görüşümü bildiririm.