Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/627
KARAR NO : 2020/1236
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/12/2019
NUMARASI :2019/432 E. – 2019/952 K.
DAVANIN KONUSU: Tapu İptali Ve Tescil (Satın Almaya Dayalı)
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde taşınmazların satış değeri tutarının davalılardan tahsili istemli davanın yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan … müvekkili şirketin hissedarı ve 01.11.2018 tarihine kadar münferit imza yetkilisi müdürü olduğunu, davalı şirketin, müvekkili şirketin müdürü ile hileli ve muvazaalı işlemler yaparak şirkete ait Maltepe ilçesi … ada … parselde kayıtlı arsada yapılan inşaatın 3.kat 23,24,25,26 nolu kat irtifak tapusu bulunan 4 adet taşınmazını satın aldığını, davalı …’ın ise, davalı şirket ortaklığından ayrıldığını ve müvekkiline ait hileli satıma konu taşınmazların halen tapu maliki olduğunu, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ile inşa edilen bağımsız bölümlerin irtifak tapusunun müvekkili adına olduğunu, o tarihte şirketin yetkilisi olan davalı … müvekkiline ati taşınmazlar üzerinde, geçerli bir hukuki neden olmaksızın davalı şirket lehine ipotek tesis ettirdiğini, taraflar arasında hiç bir ticari ilişki bulunmadan kurulan ipoteğin yasaya aykırı olduğunu, davalı şirketçe kullanılan krediler için ipotek ettirilen taşınmazların 22.11.2016 tarihinde davalı şirkete satılarak tescil edildiğini, şirket yetkilisi olan davalının, davalı şirketle birlikte hareket ederek muvazaalı ve hileli davranışlarla müvekkiline ait taşınmazları davalı şirkete devir ettiğini, davalı şirketin ortağı olan diğer davalının da taşınmazları 06.12.2018 tarihinde, davalı şirketten satın alarak devirden kısa süre sonra davalı şirket ortaklığından ayrıldığını, müvekkili şirketin anasözleşmesine göre taşınmazların ancak şirketin amacını gerçekleştirmek için satılabileceğini, yapılan işlemin gerçek bir satış olmayıp muvazaalı ve hileli olduğunu, taşınmazların gerçek bedelinden çok düşük bedelle satıma konu edilmesinin bunun kanıtı olduğunu ileri sürerek, muvazaa ve hile sebebiyle satışın iptali ile dava konusu taşınmazların müvekkili adına tesciline olmaz ise dava konusu taşınmazların bedeli olan 500.000,00 TL tazminatın davalılardan tahsiline, dava konu olan taşınmaların üçüncü şahıslara devrinin önlenmesi ve telafisi imkansız zararların oluşmaması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …Sanayi Ticaret Limited Şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın dava şartı arabuluculuk yolununa başvurmaması sebebiyle başkaca bir inceleme yapılmaksızın davanın reddi ile dava konusu taşınmazlara konulan ihtiyati tedbirin kaldırılmasını gerektiğini, uyuşmazlığın esasının davacı şirketin ortakları arasındaki güvensizlikten kaynaklandığını, müvekkili şirketin her türlü muvazaadan ari biçimde taşınmazları iktisap ettiğini savunarak, müvekkilince ödenen bedellerin iadesi konusunda dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusuna göre müvekkilinin pasif husumet ehliyetinin bulunmadığını, asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile diğer davalı … Ltd.Şti arasındaki ticari bir alım satım ilişkisinden kaynaklı davada, dava şartı olan arabulucuk şartının yerine getirilmediğinden davanın reddi gerektiğini, dava şartı yerine getirilmeksizin verilen ihtiyati tedbir kararının hakkaniyete uygun olmadığını, davacı ile diğer davalılar arasında oluştuğu iddia edilen husumette, iyi niyetli üçüncü kişi olan müvekkilinin taşınmazlarına tedbir konulduğunu, satış işleminin 22.11.2016 tarihinde yapıldığını, davacı şirket ile şirket ortağı ve yöneticisi olan … arasındaki anlaşmazlıktan kaynaklanan ve diğer taraflara şamil olan bu olayların davadan 2 yıl 2 ay önce gerçekleştiğini, bunların davacı şirketin diğer ortakları tarafından bilenebilecek olduğunu, şirket ortakları arasında ortaya çıkan anlaşmazlıkların müvekkili aleyhine hüküm ve sonuç doğurmasının mümkün olmadığını, davacı ile diğer davalı şirketin eski yöneticisi arasında olan ve oluşacak tazminat davalarının tarafının müvekkili olmadığını, davacı şirketin diğer ortakların tapuların devir ve satış tarihini bilmelerine rağmen uzun yıllar sessiz kaldığını, şirket iç ilişkisinde dahi ortakların basiretli davranması gerekirken davranmadıklarını, talebin zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın görev, zamanaşımı ve esas yönünden reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesinin kararında; “Dava, tapu iptali ve tescil (hile ve muvazaaya dayalı) veya tazminat davasıdır. Davacı vekili dava dilekçesinde açıkladığı hile ve muvazaa iddiaları gereğince dava konusu taşınmazların tapusunun iptali davacı şirket adına tesciline, olmaz ise dava konusu taşınmazların bedeli olan 500.00,00 TL tazminatın davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiştir. Dava dilekçesinde dava konusu taşınmazların bedelinin 4.200.000,00 TL olduğu açıkça beyan edildiğinden bu bedel üzerinden harç ikmali yaptırılmıştır. 19.12.2018 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak, yürürlüğüne giren 7155 Sayılı Kanunun 20. maddesi ile 6102 Sayılı TTK. ‘nın 5. maddesine eklenen 5/A maddesi gereğince ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak düzenlenmiş olması ve 7155 Sayılı Kanunun 23. maddesi ile 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa eklenen 18/A 2 maddesi ile ‘Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hlinde herhangi bir işlem yapılmakszın davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir’ hükmü getirilmiştir. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/2. maddesine göre, ”Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır’ hükmü yer almaktadır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 115. maddesi gereğince; Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ‘Terditli dava’ başlıklı 111. maddesine göre, ”(1) Davacı, aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında aslilik-ferîlik ilişkisi kurmak suretiyle, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için, talepler arasında hukuki veya ekonomik bir bağlantının bulunması şarttır. (2) Mahkeme, davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’î talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz.’ Her ne kadar davanın konusunun tapu iptali ve tescili olmaz ise tazminat ödenmesi yönünde terditli olarak açılmış olduğundan işbu davada ticari davalar için zorunlu kılınan arabuluculuk dava şartının aranıp aranmayacağı hukuki açıdan düşünülmüştür. Mahkememizce, yapılacak yargılama sonucunda davacının asli talebi olan tapu iptali ve tescili talebinin reddine karar verilmesi halinde davacının diğer dava konusu talebi olan tazminat hususunda yapılacak yargılamayla ilgili davanın ilk başından itibaren bulunması gereken zorunlu arabuluculuk şartının bulunmaması sebebiyle yargılamaya ara verilerek davacıya bu hususta süre verilmesinin kanunun konuluş amacına uygun olmadığı, davanın ilk açıldığı anda terditli davada olsa tarafların, 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi gereğince zorunlu arabuluculuğa başvurmuş olmasının kanunun amacına, yargılamanın en az masrafla ve en kısa sürede yapılması ilkesine uygun olacağı kanaatine varıldığından terditli dava açılmasının zorunlu arabuluculuğa başvurulmamasını gerektirmeyeceği sonucuna varılmıştır. Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerin değerlendirilmesine göre, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114 (2) ve 115. maddeleri gereğince, terditli de olsa tazminata yönelik ticari dava niteliğindeki dava yönünden dava tarihine göre dava açılmadan önce zorunlu arabulucuya başvurulmadan işbu davanın açılmış olduğu anlaşıldığından, davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, HMK’nın 114/2 ve 115. maddeleri gereğince davanın, zorunlu arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;Açılan davada, müvekkili şirkete ait dört adet taşınmazın, muvazaa ve hileli işlemlerle, şirket yetkilisi … tarafından davalı şirkete, davalı şirket tarafından da davalı şirketin ortağı olan …’a satışının iptali ile taşınmazların müvekkili adına tescilinin talep edildiğini, asli talebin tapu iptali ve tescili olmasına rağmen terditli olarak tapının iptal edilememesi halinde tazminat talebinde bulunulduğunu, mahkemece işin esasına girilmeden usulden ret kararı verildiğini, oysa zorunlu arabuluculuğun konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri yönünden uygulanacağını, davadaki talebin ise tapu iptali ve tescil olduğunu, dilekçede asli talebin yanı sıra ancak asli talebin kabulünün mümkün olmaması halinde taşınmaz bedelinin tahsili talebinin terditli olarak ileri sürüldüğünü, davanın zorunlu ara bulucululuğu tabi olup olmadığının asıl talebe göre değerlendirilmesi gerektiğini, ancak mahkemece asıl talep incelenmeden verilen kararın yasaya aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, davacıya ait olup, davalı şirketi, şirket tarafından da diğer davalıya satılan taşınmazların tapusunun iptali ile davacı adına tescili, olmadığı takdirde taşımazların bedelinin davalılardan tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince arabuluculuğa başvuru dava şartının yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 114/1 maddesinin birinci fıkrasında, tüm davalar bakımından geçerlilik taşıyan dava şartlarının neler olduğu hususu açıkça hükme bağlanmış, HMK 114/2.maddesinde ise diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı olduğu belirtilmiştir. 7155 sayılı Kanun ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen ve 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 5/A maddesi ile getirilen “Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmü uyarınca konusu bir miktar para alacağı olan talepler hakkındaki ticari davalarda dava açmadan önce arabuluculuğa başvurmak zorunlu hale getirilmiş, yani arabuluculuğa başvurmak dava şartı haline getirilmiş bulunmaktadır.Somut olayda ise uyuşmazlık, davacı şirkete ait taşınmazları hile ve muvazaa nedeniyle devri iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olup, asıl talebin herhangi bir nedenle yerine getirilmesi imkansız olduğu halde terditli olarak taşınmaz bedelinin davalılardan tahsili talep edilmiştir. Tazminat talebi, tapu iptali ve tescil talebinin herhangi bir nedenle imkansız olmasına bağlıdır ve terditli bir talep olarak ileri sürülmektedir. HMK’nın 111/2.maddesi gereğince, mahkeme, davacının asli talebinin esastan reddine karar verilmedikçe, fer’i talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz. Davadaki asli talebin, zorunlu arabuluculuğu tabi olmadığı sabit olup, mahkemece davanın esası ile ilgili karar verilmesi gerekirken fer’i talep nedeniyle usulden ret kararı verilmesi yerinde değildir.O halde ilk derece mahkemesince davacının asıl talebi olan tapu iptali ve tescil talebinin 6102 sayılı TTK 5/A.maddesi gereğince arabuluculuk dava şartına tabi olmadığı dikkate alınarak işin esasına girilip bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesince dava şartlarına aykırı karar verildiği anlaşılmakla, HMK’nın 353/1.a.4.maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle 1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının ilk derece mahkemesince talep halinde iadesine,4-Davacı tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle İlk Derece Mahkemesi tarafından, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair;Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 19.11.2020