Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/62 E. 2022/1662 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/62
KARAR NO: 2022/1662
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 19.09.2019
NUMARASI: 2018/282 Esas – 2019/883 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; dava dışı … Tic. Ltd. Şti. ile müvekkili banka arasında Genel Nakdi ve Gayrinakti Kredi Sözleşmeleri imzalandığını ve sözleşmeler kapsamında adı geçen şirkete kredi kullandırıldığını, davalı borçluların kredi sözleşmelerini müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, dava dışı borçlu firma kredi sözleşmelerinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemesi üzerine, borcun muaccel hale geldiğini, borcun ödenmemesi üzerine borçlu firma ve kefillerine 14.08.2017 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname keşide edildiğini, ancak borçluların herhangi bir ödeme yapmadığını, bunun üzerine borçlular hakkında İst. … İcra Müd. … E. sayılı dosyasından genel haciz yoluyla icra takibine başlandığını, ancak davalı borçluların icra takibine haksız yere itiraz ettiğini ve takibin durmasına sebep olduklarını, borçlunun itirazlarının gerçek dışı olup, itirazın iptali gerektiğini, borçlunun müvekkil bankaya muaccel olmuş borçlarının bulunmadığı iddiaları sadece takibi durdurmaya yönelik ve kötü niyetli olarak yapılmış itirazlar olduğunu, taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmelerine göre banka kayıtlarının kesin delil teşkil ettiğini, davalı borçlunun borca, faizine ve ferilerine itirazının da yerinde olmadığını, taraflar arasında imzalanan sözleşme kapsamında faiz talep edildiğini, borçlunun itirazları sırf müvekkili banka alacağının tahsilini geciktirmek, takiplerini sürüncemede bırakmak amaçlı, kötü niyetle yapılmış bir itiraz olduğunu, itirazın iptali için işbu davayı açmak zorunluluğu doğduğunu, açıklanan nedenlerle İst. … İcra md. … E. sayılı dosyasında yürütülen icra takibine yönelik itirazın iptaline, takibin devamına, davalının % 20’den aşağı olmamak üzere iera inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, müvekkil banka harçtan muaf olduğundan, bu dava nedeniyle harç alınmamasına, alınan peşin harcın iadesine, icra ve yargılama masrafları ile avukatlık ücretinin de davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; esas borcun tamamının kat edilmesi süre içeren bildirimde bulunmaya bağlı olduğundan ve kefil olduğu iddia edilen müvekkiline bu yönde bildirimde bulunulmadığını, doğrudan 14.08.2017 tarih ve … yevmiye no’lu ihtarname ile, borcun kat edildiği ve muaccel hale geldiği bildirildiğini, borcun TBK md. 590/3 hükmü gereği, kefil olduğu iddia edilen müvekkilinden talep edilmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin sadece 31.04.2014 tarihinde imzalanan Genel Nakdi ve Gayrinakti Kredi Sözleşmesinde kefil sıfatıyla imzasının bulunduğunu, bu nedenle öncelikle belirtmek gerekir ki, müvekkilinin imzasının bulunmadığı kredi sözleşmelerinden sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin 26.07.2016 tarihinde hissesini devretmesiyle, 31.04.2014 tarihli kefalet sözleşmesi bakımından işlem temelinin çöktüğü açık olup, bu nedenle müvekkilinin 31.04.2014 tarihli sözleşmeden de, devir tarihinden sonra sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, 31.04.2014 tarihli kredi sözleşmesi imzalandığı tarihte müvekkili evli olup, müvekkilinin eşinin de yazılı ya da sözlü bir rızası bulunmadığından da kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, müvekkilinin imzasının bulunduğu 31.04.2014 tarihli kredi sözleşmesinden doğan bir borcun olup, olmadığının da tespiti gerektiğini, gayri nakdi kredi alacağının bankaya depo edilmesi yönündeki talebinde kabulünün mümkün olmadığını, zira davacının artık kefil sıfatını taşımayan müvekkile, kefil olsaydı dahi gayri nakdi alacağının bankaya depo edilebilmesi için, genel kredi sözleşmesinde kefilin sorumlu olduğuna dair bu yönde acık bir düzenleme bulunması gerektiğini, davacı bankanın icra inkar tazminatı talebinin de kabulünün mümkün olmadığını, bu nedenlerle davanın reddine, İst. … İcra md. … E. sayılı dosyasından yürütülen takibin iptaline, davacı tarafin % 20’den aşağı olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama masrafları ile avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…SONUÇ: Yapılan incelemeler sonucunda aşağıdaki hususlar tespit edilmiştir: 1) Davacı banka, kredi alacağının tahsili için davalılar hakkında yapılan aşağıdaki icra takibine davalılar tarafından yapılan itirazın iptalini dava etmiştir: 2)Yapılan incelemede, takip tarihi itibariyle davacının davalı …’tan olan alacağı 325.846,90-TL’dir. Sayın mahkemenizce davalı …’nın dava konusu kredi borcundan sorumlu olduğuna karar verilmesi halinde, adı geçenin borcu da …’ın sorumlu olduğu borç miktarıyla aynı olacaktır. Kredi sözleşmesinde çek deposunun davalı kefillerden istenebileceği yönünde açık hüküm bulunmadığından, davalıların çek depo tutarından sorumlu olamayacağı değerlendirilmiştir. Sayın mahkemenizce aksinin düşünülmesi halinde 17 adet çek yaprağına karşılık 17 x 1.410.=23.970.-TL’nin davalı kefiller tarafından bankaya deposu gerekir. Davacı banka kayıtlarına göre, dava dışı … Tic. Ltd. Şti. asaleten, davalı taraf da müteselsil kefil/kefaleten borçlu durumda bulunmaktadırlar. Uyuşmazlık halinde Sözleşmelerin 13.5. Maddesine göre, banka defter ve kayıtlan delil kabul edilmiştir. 3)Kredi Garanti Fonundan 26.09.2017 tarihinde sağlanan 273.600.-TL tahsilatın TBK 100. mad. göre mahsubuyla dava tarihi itibariyle davacı alacağı 73.014,68-TL olarak hesaplanmıştır. 4)Davacı banka, sözleşme koşulu uyannca asıl alacak tutanna takip tarihinden itibaren %40 oranında temerrüt faizi isteyebilecektir. Keyfiyeti sayın mahkemenizin takdirlerine saygıyla arz ederiz.” denilmiştir. Bilirkişi raporuyla da tespit edildiği üzere davacı banka yeni kredi sözleşmesi imzalayarak yeni kefil alınarak kredi kullandırıldığından ve bu GKS’inde kefaleti bulunmadığından davalı …’ın dava konusu krediden sorumluluğu (husumet ehliyeti) bulunmamaktadır. Davalı … açısından davacının kötü niyeti sabit olmadığından davalı …’ın tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Davalı …’in sorumlu olduğu alacak miktarına ilişkin teknik ayrıntısı bilirkişi raporunda açıklandığı üzere üzere hükümde belirtilen miktarlar kadar olduğu, kefaletinin şekil koşullarını taşıdığı anlaşılmıştır. Kredi Garanti Fonundan tahsil edilen alacağın düşülmesi gerektiği iddia edilmiş ise de Kredi Garanti Kurumlarına Sağlanan Hazine Desteğine İlişkin Bakanlar Kurulu Kararının 6/5. bendine göre bankanın tahsil ettiği tahsilat tazmin edilen kefalet oranında KGF’na aktarılır düzenlemesi gereğince mahsup edilmemesi gerektiği, KGF’u adına tahsil sorumluluğu ve yetkisinin bankada olduğu…” gerekçesiyle, davalı … açısından davanın reddine, davalı … açısından davacının kötü niyeti sabit olmadığından davalı …’ın tazminat talebinin reddine, davalı … açısından davanın kısmen kabulü ile 320.978,72-TL asıl alacak, 4.636.36,-TL işlemiş faiz, 231,82-TL BSM olmak üzere 325.846,90-TL alacak üzerinden asıl alacak ve fer’ilerine itirazın ve ayrıca %40 temerrüt faizine itirazın iptali ile takibin bu miktarlar üzerinden ve ödeme emrindeki koşullarla davalı … açısından devamına, davalı … açısından fazlaya ilişkin istemin reddine, 325.846,90-TL’nin %20’si olan 65.169,38-TL tazminatın davalı …’den tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava dilekçesi ve duruşmalardaki beyanlarını aynen tekrarla; ilk derece mahkemesince davalılardan …’nın kefalet durumunu hatalı değerlendirilerek adı geçen hakkında hukuka aykırı şekilde davanın reddine karar verildiğini, … tarafından icra dosyasına sunulan borca itiraz dilekçesinde kefaletin geçersizliğine yönelik beyan bulunmadığını, bilakis davalı …’nın borca itiraz dilekçesiyle kefaletini kabul ettiğini, ancak bilirkişilerin kendilerine tevdi edilen inceleme görevinin dışına çıkarak ihtilaf konusu olamayan husus hakkında da inceleme yaptıklarını, Davalı/kefil … kefaletini kabul ettiğinden bilirkişiler para alacağının varlığı/yokluğu noktasında yalnızca hesap incelemesi yapmakla yükümlü olup kefaletin sıhhati yönünde tespit yapmalarının hukuka açık aykırılık teşkil ettiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davalı … yönünden de davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 67. maddesi uyarınca, ticari genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan banka alacağının tahsili için başlatılan takibe, davalı müteselsil kefillerin vaki itirazın iptali ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın davalı … yönünden reddine, diğer davalı … yönünden kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekilince davalı … yönünden davanın reddine dair verilen hüküm bölümü istinaf edilmiştir.Dosyaya sunulan deliller ile alınan bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ışığında; davalı …’ nın 31.01.2014 tarihli kredi sözleşmesinde 150.000 USD ve toplam 117.000 TL tutar yönünden müteselsil kefil olarak imzası bulunduğu anlaşılmaktadır. Yine davalı …’ nın 15.08.2016 tarihli ticaret sicil gazetesinde yapılan ilan ile, asıl kredi borçlusu şirket ortaklığından 26.07.2016 tarihinde hisse devri ile hissedarlığının sona erdiği anlaşılmaktadır. Davacı bankanın alacağına dayanak taksitli ticari kredinin ise 14.04.2017 tarihinde 304.000 TL olarak kullandırıldığı anlaşılmaktadır. Davacı banka tarafından Kullandırılan dava konusu bu kredi ile kredi borçlusu şirketin … nolu kredi borcu ile kredi kartı borçlarının kapatıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı banka tarafından yeni şirket ortakları ve asıl kredi borçlusu şirket ile 14.04.2014 tarihli yeni kredi sözleşmesi imzalandığı, dava konusu alacağa dayanak bu sözlemede davalı …’ nın müteselsil kefil olarak imzası bulunmadığı, bu nedenle dava konusu kredi borcundan davalı …’ nın sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle bu davalı yönünden davanın reddi isabetli olup, davacı vekilinin davalı …’ nın kefalet durumunun yanlış değerlendirildiği, davalı … yönünden de davanın kabulü gerektiği yönündeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında, davacı vekilinin istinaf başvuru nedenleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu, ilk derce mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2- Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından davacı tarafından yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,3-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına,4-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,6-Karar kesinleştikten sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. 08.12.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 361.maddesi maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın davacı vekiline tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.