Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/606 E. 2023/164 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/606
KARAR NO: 2023/164
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/11/2019
NUMARASI: 2018/614 E. – 2019/1122 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari işletmenin devrinden kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 12 sene önce kendisinin işlettiği, Fenerbahçe’de bulunan ve o zamanki adının “…” olan restaurantı, içindeki masa, sandalye ve telefonlarla birlikte davalı …’e devrettiğini, bu devir işlemi dolayısıyla devir ücretine karşılık 20/01/2005 vade tarihli 4.000 TL bedelli 20/02/2015 vade tarihli 4.000 TL bedelli 20/03/2005 vadeli tarihli 3.000 TL bedelli ve 20/04/2005 vade tarihli 3.000 TL bedelli 4 adet senet tanzim edildiğini, ancak bu senetlerin davalı … tarafından ödeme günleri geçtiği halde ödenmemiş olduğunu, söz konusu senetlerin İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası ile başlatılan ilamsız icra takibine konu edildiğini, davalı tarafça senet altındaki imzalar inkar edilmediği halde başlatılan takibe haksız bir şekilde itiraz edildiğini, davalının takibe yönelik itirazının haksız ve mesnetsiz olduğunu iddia ederek itirazının iptalini ve davalının haksız itirazı nedeniyle %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davanın zamanaşımı süresi içinde açılmadığından reddinin gerektiğini, bono vasfındaki bir senedin TTK’nın 749/1. maddesi gereğince vade tarihinden itibaren 3 yıl içinde takip konusu yapılmaması nedeniyle zamanaşımına uğradığını, söz konusu senetlerin delil başlangıcı olarak kabulü halinde dahi senetlerin vade tarihlerinde itibaren 12 yıl geçtiğini, TBK’da belirlenen 2 ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerinin geçtiğini, davacı ile müvekkili arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTANBUL 24.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN 2017/187 ESAS, 2018/125 KARAR NUMARALI KARARINDA; Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesi ile davanın HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmiştir. Karar istinaf edilmeksizin kesinleşmiştir. İstinaf incelemesine konu karar, dosya kendisine gönderilen görevli mahkeme tarafından verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda;”…Tüm dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesinde; davacı tarafça, davalı aleyhine başlatılan icra takibine yapılan itirazın reddinin talep edildiği; davalı tarafça, takip dayanağı alacağın zamanaşımına uğradığı savunularak davanın reddinin talep edildiği anlaşılmıştır. Davalı tarafça, süresinde sunulan cevap dilekçesi ile birlikte zamanaşımı defi ileri sürülmüştür. Zamanaşımı müessesi; 6098 Sayılı TBK’nın 146. Ve devamı maddelerinde (818 Sayılı Kanun md. 125 vd) düzenlenmiş; kanunda aksine hüküm bulunmadığı takdirde, her alacağın on yıllık zamanaşımına tabi olduğu belirtilmiştir. Taraflar arasındaki ilişki işletme devri sözleşmesine dayanmaktadır. İşletme devrinden kaynaklanan alacaklara ilişkin kanunda ayrıca bir düzenleme bulunmadığından, on yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekecektir. Bu durumda; somut olay bakımından, öncelikle, taraflar arasındaki devir ilişkisinin hangi tarihte kurulduğunun tespiti gerekmektedir. Davacı vekilince, sözleşme tarihi net olarak bilinmediği belirtilmekle birlikte, işletme devrinin dava tarihinden 12 yıl önce gerçekleştiği ifade edilmiştir. Devir ilişkisinin ve devir tarihinin tespiti açısından dava dışı Türk Telekom Genel Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmış, davacı tarafından işletilen restauranta ait olduğu belirtilen telefon hattının, davacı tarafından davalıya 22/12/2004 tarihinde devredildiği anlaşılmıştır. Bu halde devir işleminin en geç iş bu tarihte yapıldığının kabulü gerekmektedir. Davacı tarafça devir bedeli karşılığından verildiği ileri sürülen ve takibe konu edilen senetlerin vade tarihleri ise 20/01/2005, 20/02/2005, 20/03/2005 ve 20/04/2005 tarihleridir. Buna karşın davacı tarafça 21/04/2016 tarihinde icra takibi başlatılmış ve huzurdaki dava da 09/05/2017 tarihinde açılmıştır. Bu hali ile; işletme devri sözleşmesinin kurulmasından ve senet vade tarihlerinden itibaren on yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, zamanaşımını kesen bir durumun bulunmadığı, davacı vekilince de açıkça yemin deliline de başvurulmayacağının belirtilmesi karşısında, davalı tarafın zamanaşımı iddiası yerinde görülmekle; dosya kapsamı ve yerleşik Yargıtay içtihatları doğrultusunda, gerekçesi açıklandığı üzere, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin on iki sene önce kendisinin işlettiği …’ı davalı ve dava dışı …’a devrettiğini, devir ücretine karşılık 20.01.2005, 20.02.2005, 20.03.2005 vadeli 4.000,00 TL bedelli ve 20.04.2005 vadeli 3.000,00 TL vadeli dört adet senet tanzim edildiğini, ancak bu senetlerin davalı tarafça ödeme günü geçtiği halde ödenmediğini, ilamsız icra takibine konu edildiğini, davalının imzaya yönelik itirazının bulunmadığını, ilişkinin kabulü anlamına geldiğini, devir işleminin tanık beyanları ile ispatlandığını, …’dan gelen cevabı yazıda hatların takip borçlusu adına 2004 yılında tesisinin yapıldığının belirtildiğini, senet tarafları ile temel ilişki bulunduğundan zamanaşımına uğramış bononun sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca talep edilebilmesi yönünde süreleri düzenleyen ilgili maddelerin uygulanma imkanının bulunmadığını iddia ederek dava konusu senetlerin zamanaşımına uğramış olduğundan dolayı ilamsız takibe konu edildiğini, adi belge niteliğinde olduğunu, temel ilişkinin niteliğine göre zamanaşımı süresinin belirlenecek olduğunu, yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğunu, ayrıca zamanaşımına uğradığı iddia edilen borcun işletme devrinin yapıldığı dava dışı … tarafından rızaen ödendiğini, dava dışı borçlu tarafından açılan menfi tespit davasında yapılan yargılamada zamanaşımı itirazlarının reddedildiğini, davanın reddine karar verildiğini belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ilamsız icra takibine karşı yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında, davacının, davalı ile birlikte dava dışı …, … hakkında İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında vade tarihi 20.01.2005, 20.02.2005 olan her biri 4 adet senet ve vade tarihi 20.03.2005 ile 20.04.2005 olan her biri 3.000,00 TL olan senetten dolayı toplam 14.000,00 TL senet alacağı ile 14.995,40 TL işlemiş faiz olmak üzere 28.995,40 TL alacağın tahsili amacıyla 21.04.2016 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının icra takibine karşı itirazda bulunduğu, itirazında borcu kabul etmediği, faiz ve ferilerine itiraz ettiği, ilamsız takibe konu senetlerin bono niteliğinde olduğu ve bonoların davalı ile birlikte dava dışı …, … tarafından ödeme tarihi 20.01.2005, 20.02.2005,20.03.2005 ve 20.04.2005 tarihlerini ihtiva eden davacı adına düzenlenmiş olduğu hususlarında ve takibe konu bonoların takip tarihi itibariyle zamanaşımına uğraması nedeniyle ilamsız icra takibi gerçekleştirildiği hususlarında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, ilamsız icra takibine konu olan ve zamanaşımına uğramış bulunan bonoya ilişkin olarak davacı alacak iddiasının dosya kapsamına göre ispatlanıp ispatlanmadığı, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir.Görevsizlik kararı veren mahkeme tarafından taraf tanıkları dinlenilmiştir. Tanıklar beyanlarında, icra takibine konu senetlerin on iki yıl öncesine dayanan iddia olduğunu, davalının herhangi bir borcunun bulunmadığını, senetlerin ödendiğini, asıl borçlunun … olduğunu, bununla ilgili dava açıldığıni, taraflar arasındaki on iki yıl öncesine dayanan borç ilişkisinin bugüne taşınmasının kötü niyetli olduğunu, ödeme yapılmasına rağmen senetlerin iade edilmediğini, ilişkinin güvene dayandığı vb belirtilmişlerdir. Tanıklardan … duruşmadaki beyanında, davacının babası olduğunu, davalı ile arasındaki devir ilişkisine konu olan yerin restoran olarak çalıştırılan bir iş yeri olduğunu, davalının iş yerini aldıktan sonra bir süre çalıştırdığını beyan etmiştir.Davalı tarafça, yasal süre içerisinde, bono vasfındaki senedin TTK 749.maddesi gereğince zamanaşımına uğradığı, aynı yasanın 732.maddesi gereğince sebepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda zamanaşımını takip eden tarihten itibaren bir yıl içerisinde talep edilmesi mümkün iken vade tarihlerinden itibaren on iki yıl geçmiş olduğunu, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, söz konusu senedin HMK 202.maddesi uyarınca yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmesi halinde ise alacağın TBK 146.madde de yer alan 10 yıllık zamanaşımına tabi olacağı kabul edilse dahi vade tarihlerinden itibaren on iki yıllık sürenin geçtiği, yazılı delil olarak dahi kabul edilemeyeceği belirterek davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini savunulmuştur. Mahkemece, dava dilekçesinde yemin deliline başvurulmuş olduğu göz önünde bulundurularak, davacı vekiline bu husus hatırlatılmıştır. Davacı vekili tarafından, 21.11.2019 tarihli duruşma zaptına geçen beyanı ile yemin deliline başvurmayacaklarını ifade ederek beyanını imzası ile teyit etmiştir. Mahkemece yukarıda yer verilen gerekçeye istinaden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/825 Esas, 2019/506 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, takip konusu bonoların vade tarihleri olan 2005 yılında yürürlükte bulunan mülga 6762 sayılı TTK’nın 690. maddesi yollaması ile bonolarda da uygulanması gereken aynı Kanunun 661. maddesinde, poliçeyi kabul edene (bonolarda keşideciye) karşı açılacak davaların vadenin geldiği tarihten itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı öngörülmüştür. Eş söyleyişle; alacaklı, senet borçlusu keşideciye karşı senetten doğan alacak hakkını vadeden itibaren üç yıl içinde kullanmadığında borçluya karşı müracaat hakkını yitirecek; senedin “bono” vasfında bir değişiklik söz konusu olmadığı için de keşideciye karşı müracaat olanağı kalmayacaktır.Diğer taraftan, mülga 6762 sayılı TTK’nın 644. maddesinde, keşideci ve poliçeyi kabul etmiş olan muhatabın, zamanaşımı sebebiyle poliçeden doğan borçları düşmüş olsa bile hamilin zararına ve sebepsiz olarak iktisap etmiş oldukları meblağ nispetinde ona karşı borçlu kalacağı hüküm altına alınmıştır. Çeklerle ilgili olarak mülga 6762 sayılı TTK’nın 730. maddesinde aynı Kanunun 644. maddesine göndermede bulunulmuş olmasına karşın, bonolara dair 690. maddesinde böyle bir atıfta bulunulmamıştır. Gerek doktrinde ve gerekse Yargıtay’ın istikrarlı uygulamasında, bono hamilinin mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 61. ve devamı maddeleri uyarınca sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre keşideciye müracaat edebileceği kabul edilmekte ve özellikle doktrinde mülga 6762 sayılı TTK’nın 690. maddesinde, aynı Kanunun 644. maddesine göndermede bulunulmamış olmasının makul bir izahının yapılamayacağı vurgulanmaktadır (Öztan F.: Kıymetli Evrak Hukuku 1997, s. 1021). Nitekim, aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 28.03.2001 tarih ve 2001/19-230 E., 2001/310 K., 23.01.2007 tarih ve 2007/19-132 E., 2007/153 K., 17.09.2008 tarih ve 2008/12-542 E., 2008/521 K., 01.06.2011 tarih ve 2011/12-338 E., 2011/378 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.Öte yandan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 778/1. maddesi, “Bononun niteliğine aykırı düşmedikçe; a) Poliçelerin cirosuna ilişkin 681 ilâ 690, b) Vadeye dair 703 ilâ 707, c) Ödeme hakkındaki 708 ilâ 712, d) Ödememe hâlinde başvurma haklarına dair 713 ilâ 727 ve 729 ilâ 732, e) Araya girme suretiyle ödemeye ilişkin 734, 738 ilâ 742, f) Suretler hakkındaki 746 ve 747, g) Değiştirmeye dair 748, h) Zamanaşımına dair 749 ilâ 751 ı) İptale dair 757 ilâ 765, i) Tatil günleri, sürelerin hesabı, atıfet sürelerine ilişkin yasak, poliçeye dair işlemlerin yapılması gereken yer ve imza hakkındaki 752 ilâ 756, j) Kanunlar ihtilâfına dair 766 ilâ 775 inci, maddeler hükümleri bonolar hakkında da geçerlidir.” şeklinde düzenlenmiştir. Aynı Kanunun 732. maddesi, “(1) Zamanaşımı sebebiyle veya poliçeden doğan hakların korunması için gerekli olan işlemlerin yapılmasının ihmal edilmiş olması dolayısıyla, düzenleyenin veya kabul edenin poliçeden doğan yükümlülükleri düşmüş bile olsa, bunlar poliçenin hamiline karşı, onun zararına zenginleşmiş olabilecekleri kadar borçlu kalırlar. (2) Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem, muhataba, yerleşim yerli bir poliçeyi ödeyecek olan kimseye ve düzenleyen, poliçeyi başka bir kişi veya ticari işletme hesabına düzenlemiş olduğu takdirde o kişiye veya ticari işletmeye karşı da ileri sürülebilir.(3) Poliçeden doğan borcu düşmüş olan cirantaya karşı böyle bir istem ileri sürülemez. (4) Zamanaşımı süresi, poliçenin zamanaşımına uğradığı tarihi takip eden tarihten itibaren bir yıldır; ispat yükü, sebepsiz zenginleşmediğini iddia edene aittir” şeklinde düzenlenmiş olup, 6102 sayılı TTK’nın 778/1-d maddesi uyarınca bononun niteliğine aykırı düşmedikçe aynı Kanunun 732. maddesinin bonolar hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir. Anılan düzenlenmede, zamanaşımına uğramış olan bono nedeniyle keşidecinin bono hamiline karşı onun zararına zenginleşmiş olabilecekleri kadar borçlu kalacağı belirtilmiş, bono hamili bu hakkını bononun zamanaşımına uğradığı tarihi takip eden tarihten itibaren bir yıl içinde kullanabilecektir. Bu durumda ispat yükü sebepsiz zenginleşmediğini iddia eden davalıya aittir.Bu şekilde mülga 6762 sayılı TTK’daki eksiklik, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda giderilerek poliçede sebepsiz zenginleşme hükümlerini gösteren 732. maddesine, aynı Kanunun 778/1-d bendinde gönderme yapılarak, gerek öğreti gerekse Yargıtay’daki baskın görüş Kanun maddesi olarak düzenlenmiştir.Somut olayda 20.01.2005, 20.02.2005, 20.03.2005 ve 20.04.2005 vade tarihli uyuşmazlığa konu bonoların zamanaşımına uğradığı ve icra takibinin üç yılı takip eden bir yıl içinde başlatılmadığı, takibin 21.05.2016 tarihinde başlatılmış olduğu sabittir. Diğer taraftan, taraflar arasında işletmenin devrine dair temel ilişkinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacı tarafça temel ilişki kapsamında alacaklı bulunduğu iddia edilmiş ise de TBK’nın 146. maddesi gereğince her alacak on yıllık zamanaşımına tabi olacağından, davacı tarafın icra takip tarihine kadar on yıllık zamanaşımı süresi içerisinde alacak talebinde bulunmamış olması nedeniyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş omasında bir isabetsizlik görülmemiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 99,20 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline Hazineye gelir kaydına,3-Davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 09.02.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.