Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/601 E. 2023/162 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/601
KARAR NO: 2023/162
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/12/2019
NUMARASI: 2017/1112 E. – 2019/1388 K.
DAVANIN KONUSU: |Alacak (Ticari satımdan kaynaklanan)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin başta turizm ve tekstil alanında faaliyet gösteren, ülke çapınca tanınmış köklü ye saygın bir firma olan … Holding A.Ş.’nin (“…”) grup şirketi olduğunu, şirket … ile davalı .. arasında karşılıklı ticari bir ilişki gelişmiş olduğunu, bunun sonucunda, davalının Suriye’de tekstil alanında iş yaptığını dile getirerek müvekkili şirkete yüklü miktarda gömlek siparişi verdiğini, müvekkili şirketin yapılan sözleşme sebebiyle kendisine düşen edimi gereği gibi yerine getirdiğini ve davalı karşı tarafa yükü miktarda malı gönderdiğini, ilgili mal sevkıyatına ilişkin belgeleri sunduklarını, işbu bahsi geçen iş ilişkisinden dolayı gelişen cari hesap ilişkisi kapsamında davalının müvekkili şirkete yüklü miktarlarda borçlu olduğunun tespit edilmiş olduğunu, ancak davalı tarafın ifa etmesi gereken edim olan ödeme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, bu sebeple davalı tarafın aynı zamanda ticari defter ve kayıtlarda da şirkete borçlu olarak gözükmekte olduğunu, cari hesap ilişkisinin cari hesap sözleşmesiyle veya bu sözleşmenin düzenlenmemiş olması durumunda tarafların ticari defler kayıtlarıyla tespit edilebildiğini, davacı şirket …’ın davalı taraftan alacağının tespiti açısından konşimento ve sair taşıma ve sevkıyat evraklarının yanı sıra, tarafların ticari defter kayıtlarının bilirkişi incelemesine konu edilmesi gerektiğini, böylece müvekkili şirketin alacağının somut bir şekilde ortaya çıkacağını belirterek, alacaklı olduğunun tespiti ile davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 02.05.2019 tarihi ıslah dilekçesi ile dava değerini arttırarak, 1.003.875,34 TL’nin 24.03.2011 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı savunmasında özetle; taraflar arasında karşılıklı ticari ilişki gelişmiş olduğunu, bunun sonucundat davalının Suriye ve tekstil alanında iş yaptığını dile getirerek müvekkiline yüklü miktarda gömlek siparişi verdiği, yine Ankara’da tebligatın Ankara’ya yapılmış olması ve fakat davacnın kendi iş merkezinin olduğu yer mahkemesinde dava açmasının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 9. Maddesindeki dava …davalının ikametgahı yer mahkemesinde görülür” hükmüne aykırı olduğunu, dava dilekçesi ekindeki Konşimento Belgesinden Fatura Adresinde “…” denildiğini, Sicil Numarası olarak da … verildiğini, aleyhine dava açılan davalının gerçek kişi olduğunu, davacının ibraz ettiği faturada, adresi ve … olarak Ticaret Sicil Numarası verilenin ise Suriye/Halep ’de faaliyet gösteren … İthalat ve İhracat Şirketi olduğunu, davacının bir tüzel kişi olan … İthalat ve İhracat Şirketi ‘ne karşı dava açması gerekirken gerçek kişi olan şahsına dava açıldığını, şahsi olarak davacı ili arasında bir ticari ilişki söz konusu olmadığını, davacı ile arasında bir mal siparişi, sözleşme, v.s söz konusuda olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda;”…Somut olayda, davacı tarafın açıkça delil olarak dayanmasına ve mahkememizce de o yönde ara kararı verilip, gereği yerine getirilmesine rağmen, davalı taraf, kendisine ait ticari defterleri bilirkişi incelemesine esas olmak üzere mahkemeye sunmamış, dolayısıyla, bilirkişi incelemesi dosya kapsamındaki deliller ve davacı tarafın ticari defterleri ile sınırlı olarak yapılmıştır. Bu durumda HMK. 220. maddesi uyarınca, davacı tarafın davalıya ait ticari deferlere ilişkin açıklamasının, yani alacağın dayanağını oluşturan faturaya konu mal ve hizmetin davalıya teslim edildiğinin davalı defterleri içeriğinden anlaşılacağı yönündeki davacı iddiasının doğru bulunduğunun kabulü gerekir. Kaldı ki dosyadaki diğer deliller de bunu doğrulamış olup davalı tarafından imzası inkar edilmemiş fatura bedeli kadar iki kez senet düzenlenerek davacıya verilmiştir. Böylelikle sunulan belge ve kayıtlardan davacının 24/10/2016 dava tarihi itibari ile davalıdan 1.003.875,34 TL (315.922,50 EUR) alacaklı olduğu sonucuna varılmıştır. Faiz başlangıcı yönünden ise davacı her ne kadar senet vade tarihini esas almış ise de söz konusu danın esasını taraflar arasındaki ticari alım satım oluşturmakta olup bedel istemine dayalı olup davalının toplam alacak bakımından davadan önce temerrüde düşürülmesi gerekmektedir davacı doğrudan senetten kaynaklanan alacağı talep etmemiş olduğu dikkate alınarak, 818 sayılı BK’nun 101. maddesinde “Muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarıyla mütemerrit olur” hükmü getirilmiştir. 6098 sayılı Borçlar Kanunun 117. maddesinde bu hüküm ”Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer” şeklinde düzenlenmiştir. Temerrüt, ya bir ihtar ile ya da dava açılması vs. suretiyle gerçekleşir. Alacaklı dava tarihinden evvel davalıları temerrüde düşürecek bir ihtarda bulunmadan dava açtığından dolayı davacının işlemiş faizi davalı dava tarihi öncesinde temerrüde düşürülmediğinden ancak dava tarihinden itibaren işlemiş faiz talep edilebileceği sonucuna varılarak Davacı, 02.05.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 963875,34 TL artırmış, buna ilişkin ıslah harcını yatırmıştır. Her ne kadar davacı vekili, 02.05.2019 tarihli ıslah dilekçesinde alacağa konu 09.03.2011 tarihli faturada vade tarihi yer aldığını ve temerrüt faizinin bu tarihten itibaren işletilmesini talep etmiş ise de, faiz başlangıcı her halükarda dava tarihinden başlayacağı dikkate alındığından davacı ilk defa ıslah dilekçesiyle talepte bulunduğu anlaşılmış olup sözleşme ilişki olduğundan ıslah talebinde talep ettiği tarihten itibaren hesaplanmış ve harçlandırılmış bir faiz talebine de yer verilmediği görülmekle davanın 1.003.875,34 TL üzerinden kabulü gerekmiş, dava dilekçesiyle davacı taraf faiz talebinde bulunmamış olup ilk defa ıslahla bulunduğu dikkate alındığından temerrüt tarihi olarak kabul edilen dava tarihi ile ıslah tarihi arasında oluşan faiz faiz talebi yönünden harçlandırılmış bir talep olmadığından ilk talep miktarı olan 40.000 TL’lik kısım bakımından da faiz talebi yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davanın ıslah talebiyle birlikte kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı şirket ile müvekkili arasında ticari ilişkiden kaynaklanan uyuşmazlığın söz konusu olduğunu, kararın hukuka aykırı olduğunu, davaya konu alacağın davacı şirket ile … İthalat ve İhracat Şirketi arasında var olan bir ilişkiden kaynaklandığını, fakat davanın müvekkiline karşı açıldığını, evrakların hiçbirinde müvekkili adına dair ibarenin bulunmadığını, davacının sunmuş olduğu delillerin arasında müvekkili isminin yanında sicil numarasının mevcut olduğunu, faaliyet için sicil numarasının gerektiğini, davacının sunmuş olduğu senette … İthalat ihracat Şirketi yazdığını, mahkeme tarafından vergi dairesine müvekkili şahsında ticari faaliyetin yürütülüp yürütülmediğinin sorulduğunu, cevabı yazıda ticari faaliyet olmadığının belirtildiğini, şahsi olarak herhangi bir ticari ilişkiden kaynaklanan bir mal siparişi sözleşmesi, mal teslimi ilişkisinin olmadığını, alıcı kişinin konşimentoda ad, soyad, unvan, kimlik numarası veya sicil numarasına göre işlem yapabildiğini, somut olayda kimlik numarası değil sicil numarasının mevcut olduğunu, basiretli tacir olan davacının ticaret yapacak ise şahsı veya şirketi araştırması ve bilmesi gerektiğini, gerekçeli kararda davalının 31.12.2015 vadeli 315.922,50 Euro bedelli bonoyu imzalayarak borca ilişkin şahsi teminatta vermiş olduğu gerekçesiyle husumet itirazının dinlenmediği belirtildiğini, fakat herhangi bir şahıs ismi veya açıklamasının senette mevcut olmadığını, ayrıca senedin gerçekliğinin de araştırılmadığını savunarak kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satımdan kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya kapsamından, davacı şirket tarafından ihracatçı firma olarak 09.03.2011 tarihli konşimento talimatı düzenlendiği, talimatta fatura adresi olarak davalı gerçek kişinin adı ile Suriye Halep’teki adresiyle birlikte sicil numarasının gösterildiği, mal tanımında dokuma erkek gömlek bilgisine yer verildiği, mal değerinin 315.922,50 Euro toplam adedin 26.000, teslim şeklinin …, koli adedinin toplam 1358 olarak gösterildiği, 31.12.2015 vadeli davalı tarafça davalı adının yanına ithalat ihracat ifadeleri eklenmek suretiyle 315.922,50 Euro bedelli bononun davacı şirket adına düzenlenmiş olduğu anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı tarafın dosyaya ibraz edilen konşimento, bono ve diğer bilgi ve belgelere dayanarak davalı şirketin alacak talebinde bulunup bulunamayacağı, İTO ve vergi dairesinin cevabı yazılarında davalı gerçek kişinin ticari işletme kaydının bulunamadığı, dava dışı şirketlerde ortaklık kayıtlarının bulunduğu beyanları doğrultusunda davacının iddia etmiş olduğu şekilde davalı şahıs şirketiyle yapıldığı kabul edilen ticari alışverişten dolayı davalı gerçek kişiye husumet yöneltilip yöneltilemeyeceği ve mahkeme kararının usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına dairdir. 22.01.2019 tarihli bilirkişi raporunda; incelenen davacı şirkete ait 2011 yılı ticari defterlerinden olan yevmiye defterihin açılış tasdikinin kanuni süre içerisinde yaptırıldığı, 2011 yılı yevmiye defterinin kapanış tasdikinin bulunmadığı, ancak fatura ve verilen yasal BS Formunun defter bilgilerindeki kayıtlarla birbirlerini teyit ettiği, 2011 yılı kapanış hesaplarının kendinden sonraki hesap dönemi olan 2012 yılı yevmiye ve envanter defterlerinin açılış kayıtlarıyla uyumlu olduğu, 2012 ve 2015 yılı ticari defterlerinin açılış tasdikleri ile yıl sonunda yaptırılması gereken kapanış tasdiklerinin yasal süresinde TTK. Hükümlerine göre usulüne uygun yaptırılmiş olduğu, davacı şirketin 2012 ve 2015 yılı ticari defterlerinin TTK hükümlerine göre usulüne uygun tutulduğu ve kendinden sonraki hesap dönemlerindeki yevmiye ve envanter defterlerinin açılış kayıtlarıyla uyumlu olduğu, 2016 ve 2017 yılı Ticari defter ve belgelerinin Elektronik Defter Genel Tebliği usul ve esaslarına göre tutulduğu, Elektronik Defterler ile Envanter Defterinin yasal süresinde onaylandığı ve davacı şirketin 2016 ve 2017 yılı ticari defterlerinin TTK hükümlerine göre usulüne uygun yaptırılmış olmasından dolayı davacı şirketin 2011, 2012, 2015, 2016 ve 2017 yılları ticari defterlerinin sahibi lehine delil nitcliği taşıdığı, davacı şirketin 2011 yılında düzenlediği faturadan kaynaklı olarak dava tarihi olan 05.12.2017 tarihi itibariyle davalı …’ndan 1.003,875,34 TL (315.922,50 EUR) cari hesap alacağının bulunduğu belirtilmiştir. Davacı vekili 02.05.2019 tarihli dilekçe ile dava değerini arttırarak davasını ıslah etmiştir. 24.06.2019 tarihli ek bilirkişi raporunda; dosyadaki mevcut belgeler ve ek defter incelemesi neticesinde; kök raporda yer bulan görüşün aynen muhafaza edildiği belirtilmiştir. Davalının ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması amacıyla Ankara Batı Nöbetçi Ticaret Mahkemesine talimat yazılmıştır. Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/153Talimat sayılı dosyasında 16.12.2019 tarihli ara kararında davalıya ve vekiline tebligat çıkarıldığı, muhatabın aynı adreste yaşaması ve adresinin bilinmemesi nedeniyle bila iade edildiği, davalı vekiline çıkarılan tebligatın ise tebliğ edildiği ancak verilen süre içerisinde ticari defter ve kayıtların sunulmadığı, bu sebeple talimatın yerine getirilemediği gerekçesiyle dosyanın iade edilmiş olduğu anlaşılmıştır. 19.09.2019 tarihli ek ikinci bilirkişi raporunda; dosya mevcudu, asıl dava, birleşen dava ve faiz yönünden yapıları değerlendirmeler sonucunda ve raporun içinde açıklanan nedenlerle; davacı şirketin 2011 yılında düzenlediği faturadan kaynaklı olarak dava tarihi olan 05.12.2017 tarihi itibariyle davalı …’ndan 1.003.875,34 TL (315,922,50 EUR) cari hesap alacağının bulunduğu, kök raporda yer bulan görüşünü aynen muhafaza ettiğini, birleşen Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/670 Esas sayılı dosyasında davacı şirket unvanının …Sanayi ve Ticaret A.Ş. olduğu, asıl dava dosyasında ise davacı şirket unvanının … Dış Ticaret ve Tekstil San. A.Ş. olduğu, asıl ve birleşen dava dosyalarında davacı şirketlerin tüzel kişiliklerinin farklı olduğu, asıl ve birleşen dava dosyalarında davalı yanın ise … olduğu, asıl ve birleşen dava dosyalarında alacağın dayanağının farklı alacaklardan kaynaklandığı, davacı şirketin asıl alacak miktarı olan 1.003,875,34 TL’ye (315.922,50 EUR) dava tarihi olan 05.12.2017 tarihi itibariyle avans faiz talep edebileceği belirtilmiştir. Mahkemece ıslah dilekçesine göre davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosyanın incelenmesinden, Bakırköy 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1101 Esas sayılı dosyasında davacı … San. Ve Tic. A.Ş tarafından davalı … hakkında 06.12.2017 tarihinde alacak davası açıldığı, mahkemenin 2018/681 Karar sayılı dosyasında 01.06.2018 tarihinde istinaf konusu Bakırköy 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1112 esas sayılı dosyasıyla birleştirilmesine karar verildiği, mahkemenin 07.11.2018 tarihli celse ara kararının 7 no’lu bendinde Bakırköy 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1101 Esas sayılı dosyasının tefrikine ayrı bir esasa kaydına karar verildiği, daha sonraki aşamada işbu dava dosyası ile Bakırköy 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/670 esas sayılı dosyasının birleştirildiği, mahkemenin 14.05.2019 tarihli ara kararı ile dosyanın dava değeri itibariyle heyete tebliğine karar verildiği, söz konusu ara kararda birleştirilmiş dosyaya da yer verilmiş olduğu, 15.05.2019 tarihli heyet ara kararında mahkeme dosyası ile birleştirilen 2018/670 Esas, 2019/554 Karar sayılı dosyasının gösterildiği, ara kararda asıl ve birleşen dosyalar yönünden ek rapor alınmasına karar verildiği, bilirkişinin ek raporunda mahkeme ara kararına atıf yapılarak aslı ve birleşen dosyalar yönünden ek rapor verilmesine dair karar verildiğinin belirtildiği, son olarak 19.09.2019 havale tarihli ikinci ek bilirkişi raporunda mahkemenin 11.07.2019 tarihli ara kararına atıf yapılarak inceleme yapıldığı ve rapor sonucunda birleşen 2018/670 Esas sayılı dosya yönünden de değerlendirme yapıldığı, mahkemenin gerekçeli kararında dosyanın tefrik edildiği ve mahkemenin 2019/730 Esas sayılı dosyasına kayıt edilerek yargılamaya devam olunduğu anlaşılmıştır. Davalı vekili tarafından müvekkilinin gerçek kişi olup dosyadaki konşimento ve diğer belgelerde ad ve soyadının belirtilmiş olmasına rağmen sicil numarasına yer verildiğinden kendisine husumet yöneltilemeyeceğini iddia edilmiş ise de mahkemenin 07.11.2018 tarihli celse ara kararının 2 nolu bendinde, HMK madde 124 gereği maddi bir hatadan kaynaklanan ya da dürüstlük kurallarına aykırı olmayan taraf değişikliği talebine karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edilebileceğinden davalının … İthalat ihracat Ltd. Şti olduğu anlaşılmakla davalının husumet itirazının reddine şeklinde ara karar oluşturulduğu, söz konusu ara kararda davalı vekilinin istinaf nedenlerine cevap verilmiş olduğu, bu durumda karar başlığında davalı olarak … İthalat İhracat Ltd.Şti olarak gösterilmesi gerekir iken söz konusu davalı yerinde yalnızca … adına yer verilmiş olması maddi hata olarak ve ilk derece mahkemesince her zaman düzeltilebileceğinden davalı vekilinin aksine iddiaları ve husumete yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. HMK’nın 190. maddesinde, ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, TMK’nın 6. maddesinde ise taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir.Davalı tarafça ticari ilişki reddedilmiş ise de şirket yönünden 14. 07.2018 tarihli ek beyan dilekçesinde ticari ilişki kabul edilmiş fatura bedeline itiraz edilmiştir.Fatura tek başına akdi ilişkinin ve alacağın varlığını kanıtlamaz.Davalının fatura konusu mal bedelinden sorumlu tutulması için faturaların tebliği ve malların tesliminin kanıtlanması gerekir. Somut davada ise sipariş konusu malların davalı adına düzenlenen konişmento ve fatura ile yurt dışına gönderildiği anlaşılmaktadır.Bilirkişi raporu ile davacı şirketin usulüne uygun olarak düzenlenmiş ticari defter ve kayıtları ile BS formundan davalıdan alacaklı olduğu tespit edilmiştir.. Her ne kadar HMK 222.maddesi gereğince usulüne uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve ya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir ise de somut olayda davalı vekiline usulüne uygun şekilde yapılan tebligata rağmen talimat mahkemesine herhangi bir defter veya belge ibraz edilmediği gibi mazerette belirtilmemiştir.Gümrük Beyannamesinde alıcı olarak davalı adına yer verilmiştir.09.03.2011 tarihli cif değeri toplam 315.922,50 EURO tutarlı faturada davalı adına düzenlenmiştir. Bu durumda davacının alacağının ispatı ile davanın kabulünde bir isabetsizlik olmadığına karar verilmesi uygun görülmüştür. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/.b.1 maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 51.374,72 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,5-Karar kesinleştikten sonra dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 09.02.2023 tarihinde, davanın esası bakımından oy birliğiyle, davalıdan tahsili gereken nispi istinaf harcı bakımından ise oy çokluğuyla ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.
KARŞI OY: Nisbi harca tabi olan davalarda, özellikle 492 sayılı Harçlar Kanunu ile bağlı tarife hükümleri, 5235 sayılı Kanun ve ilgili tüm yasal mevzuat, ulusal ve uluslararası yargı kararları kapsamında, ilk derece mahkeme kararı kaldırılarak esas hakkında karar verilmedikçe Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf kanun yoluna başvuran davalıdan başvuru aşamasında ve istinaf başvurusunda nisbi değil maktu karar ve ilam harcı alınması gerektiği kanaati nedeniyle, çoğunluğun nisbi harç alınmasına dair görüşüne katılmadığımı ve hükmün ilgili bentlerine muhalif kaldığıma dair görüşümü bildiririm.