Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/579 E. 2023/97 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/579
KARAR NO: 2023/97
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/09/2019
NUMARASI: 2018/713 E. – 2019/742 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat ( Bankacılık İşleminden Kaynaklanan )
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacılar tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin, davalı bankanın Tekstilkent Şubesinde bulunan hesaplarından çek defteri ve limit artışı talebinde bulunduğunu, talebin anlam verilmeyen şekilde uzun süre cevapsız bırakıldıktan sonra reddedildiğini, ardından limitin düşürülerek çek karnesi talebinin reddedildiğini, müvekkilinin tüm çabasına rağmen müşteri temsilcisi ile görüştürülmediğini, gönderilen emaillere cevap verilmediğini, oysa Bankacılık Kanun’unun 76. maddesi uyarınca bankaların müşterilerin her türlü sorularına cevap verecek bir sistem kurarak, yapılan işlemlerin onaylı suretlerini müşteriye vermesi gerektiğini, daha sonra internet bankacılığı ile telefon bankacılığı işlemlerinin yapılmasını da engellediğini, müvekkilinin yaptığı ithalat işlemlerinde davalı bankadaki hesaplarını kullandığını, hesapların kapatılması nedeniyle yapılan işlemlerle ilişkin ödemelerin takip edilemediğini, süresinde müşterilere mal teslim edilememesi nedeniyle müvekkillerinin ticari itibarının zedelendiğini, müvekkilinin bilgisi ve onayı olmadan hesaplarının bankaca kapatıldığını, bu nedenle ödemelerin ve hesap hareketlerinin karıştığını, hesaba bağlı olarak keşide edilen çeklerin ödenememe tehlikesi doğduğunu, otomatik ödeme talimatlarının iptal edilmesi nedeniyle faturaların ödenmediğini, bankanın iletişim numarasının arandığını, ancak işlemlerin şubeden yapılması gerektiğinin belirtildiğini, şube çalışanlarının da müvekkilinin taleplerine ilgisiz kaldığını, şube değişikliği talebinin dahi kabul edilmediğini, müvekkilinin usulsüz bir işlemi bulunmamasına rağmen kredi kartının kapatıldığını ve çalıntı kartlara uygulanan alıkoyma işlemi yapılarak kötü niyetli hareket edildiğini, kartta biriken puanların kullanılmasına dahi izin verilmediğini, bankaca keşide edilen 15.05.2018 tarihli ihtarla bankacılık işlemlerinin sonlandırılacağının bildirildiğini, cevabi ihtarla bankacılık kanunu ve uygulamalarına göre işlem yapılmasının talep edildiğini, ayrıca müvekkilinin hangi eylemlerinin bankacılık uygulamalarına aykırı olduğu konusunda bilgi istenildiğini, uygulanan yaptırımların hukuki bir dayanağı bulunmadığını, hesabın kapatılması halinde ticari ilişkiler nedeniyle düzenlenen çeklerin hangi hesaptan ödeneceği sorunlarının ortaya çıkacağını, keyfi uygulamalar nedeniyle müvekkilinin maddi ve manevi zarar uğradığını ileri sürerek, şimdilik 1.000 TL maddi tazminat ile 50.000 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacılar arasında dava arkadaşlığı bulunmaması nedeniyle davaların ayrılması gerektiğini, … ile müvekkili arasındaki davada asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğunu, davacıların uğradıklarını iddia ettikleri zarar ilişkin somut bir açıklama yapmadıklarını, hangi eylem nedeniyle ne miktarda zarara uğradıklarının açıklanması gerektiğini, soyut olarak bazı beyanların yazılarak, manevi zarar şartlarının oluşmadığını, davacıların hesaplarının kapatılmadığını ve dava tarihinden sonra da hesapların aktif şekilde kullanıldığını, müvekkilinin davacılara çek karnesi vermek veya kredi limitini artırma yükümlülüğü bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…davacıların talebi, davalı … Bankası Tekstilkent Şubesinin usul ve yasaya aykırı işlemleri neticesinde müvekkillerinin hem maddi hem de manevi olarak zarara uğramasına sebep olan davalı hakkında şimdilik 1.000-TL maddi tazminat ve gerek davacıların müşterileri karşısında yaşadığı sıkıntı, gerekse bankanın yaptığı yaptırımlar ile bir nevi dolandırıcı muamelesi görmüş olmanın yaşattığı stres ve kişilik haklarına saldırı sebebiyle 50.000.-TL manevi tazminat talepleri olup, davacı vekiline davacılar arasındaki dava arkadaşlığı, hangi davacının ne gibi zararları olduğu ve davaya konu maddi ve manevi zararların tam olarak neler olduğu hususunda davacılar vekiline 2 hafta kesin süre verilmiş olmasına rağmen, davacılar vekili tarafından mahkememize sunulmuş açık bir beyan olmadığı gibi bu hususların ispatına yarar bir delil de sunulmadığı anlaşılmakla davacıların soyut ifadelerle talep ettiği ve hukuki dayanağının ne olduğu anlaşılamayan maddi tazminat talebinin, ispat edilemediğinden reddine, yine davacılar tarafından talep edilen manevi tazminata esas hususların maddi tazminata esas teşkil eden hususlarla aynı olduğu, manevi tazminatın şartları olan haksız fiil, zarar, zarar ile fiil arasındaki illiyet bağı ve kusurun ispat edilemediği anlaşıldığından talebin reddine” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekili ve katılma yoluyla davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin davalı bankanın Tekstilkent Şubesi nezdinde hesapları bulunduğunu, bu hesaplardan uzun süredir yüksek hacimli işlemler yapıldığını, müvekkillerince ilgili şubeden çek defteri ve limit artışı talep edildiğini, ancak talebin uzun süre sürüncemede bırakılarak, sonradan reddedildiğini ve kredi limitlerin düşürüldüğünü, bu süreçte müvekkillerini tüm çabasına rağmen bankadaki müşteri temsilcisi ile görüşemediğini, yazılı olarak bankaya ve BDDK’ya başvurulduğunu, bankaca gönderilen 11.05.2018 tarihli mailde yapılan şikayete ilişkin inceleme yapılarak bir ay içinde bilgi verileceğinin bildirildiğini, aynı gün banka kredi kartının iptal edilmesi nedeniyle işlem yapılamadığını, bankaca keşide edil Bakırköy … Noterliğinin 15.05.2018 tarihli ihtarnamesi ile müvekkilleri ile olan bankacılık sözleşmesinin gözden geçirildiğini ve en geç bir ay içinde sözleşmenin sona erdirileceğini, bankadaki hesap ve bakiyenin başka bankalara aktarılabileceğinin bildirildiğini, banka şubesine yapılan başvuru üzerine verilen cevapta ise banka politikası gereği davacılarla çalışmama kararı alındığının bildirildiğini, müvekkillerinin bu nedenle uğradığı zararların tespiti ve tahsilinin talep edildiğini; Dava dilekçesinde anlatılan olaylarda, davalı bankanın, bankacılık ilişkisini sebepsiz sonlandırmasının haksız fiil oluşturduğu ve uğranılan manevi zararın açıkça anlatıldığını, 5411 sayılı Bankacılık Kanun’unun 76. maddesinde, bankaların gerekli sistemleri kurarak sözleşmelerin onaylı suretlerini talep eden müşterilere vereceklerinin düzenlendiğini, bankanın bu kurala aykırı davranarak müvekkillerini mağdur ettiklerini, bankanın yasaya uygun şekilde çalışan vatandaşlara bankacılık hizmeti vermekle mükellef olduğunu, kurallara uygun davranan kişilerle olan bankacılık ilişkisinin sona erdirilemeyeceğini, soyut ifadelerle ticari ilişkinin sona erdirilmesinin haksız fiil niteliğinde olduğunu, taleplerin soyut olmadığını, davalı bankanın bankacılık ilişkisini sonlandırmadaki sığındığı sebeplerin soyut ve haksız olduğunu, ihtarla hesaplarda işlem kabul edilmeyeceğinin bildirilmesine rağmen, cevap dilekçesinde hesapların kullanıma açık olduğunun belirtilmesinin tutarsız olduğunu, müvekkilinin internet ve telefon bankacılık işlemi yapma yetkisinin iptal edildiğini, bu nedenlerle ithalat işlemlerinde sıkıntı yaşandığını, geçerli bir neden olmadan müvekkillerinden habersiz şekilde hesapların kapatılmasının haksız fiil niteliğinde olduğunu, müvekkillerinin banka hesaplarına ulaşmaması nedeniyle müşterileri nezdinde itibarının zedelendiğini, hesaplara gelen ödemelerin kontrol edilememesi nedeniyle iş kaybı yaşandığını, tüm bu süreçte müşteri temsilcisi ile temas kurulamadığını, müvekkiline bankada işlem yapmak için sıra dahi verilmediğini, banka şubesi değişikliği teklifinin de usulsüz şekilde reddedildiğini, soyut olarak müvekkilinin kara listeye alındığının belirtilmesine rağmen gerekçesinin açıklanmadığını, geçerli bir neden olmaksızın kredi kartında bulunan puanların kullanılmasına izin verilmeden kartın iptal edildiğini ve kartın iptal edildiğinin işlem sırasında öğrenildiğini, tüm bu eylemler nedeniyle müvekkillerinin maddi ve manevi zarara uğradığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, katılma yoluyla istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davada maddi ve manevi tazminat yönünden ayrı ayrı vekalet ücreti hükmedilmesine rağmen, manevi tazminat yönünden hükmedilen vekalet ücretinin Tarifeye göre dava değeri üzerinden belirlenmediğini, tarife gereğince 2.750,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, davacıların soyut olarak zarar gördüklerini ileri sürdüklerini, maddi ve manevi zararın açıklanmadığını, hesapların dava süresince de kullanıldığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve manevi tazminat yönünden maktu vekalet ücretine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı bankanın bankacılık uygulamalarına aykırı şekilde davacılarla olan bankacılık sözleşme ilişkisini sona erdirmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi zararların tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine, karar verilmiş; bu karara karşı, taraf vekilerince, yasal süreleri içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı banka şubesinde bulunan müvekkili hesaplarının Bankacılık Kanun’unun 76. maddesi hükmüne aykırı şekilde kapatıldığını, hesapların kapatılması nedeniyle müvekkilinin yapmış olduğu ithalat işlemlerini takip edemediğini, hesaptan keşide edilen çek ödemelerinin imkansız hale geldiğini, kredi kartının usulsüz şekilde kapatılarak içindeki puanların dahil kullanımına izin verilmediğini, müvekkillerinin hesaplarının başka banka şubesine taşınmasına izin verilmediğini, internet bankacılığı ve telefon bankacılığı hizmetlerinin iptal edilmesi nedeniyle hesaplara gelen ödemelerin kontrol edilmediğini, yaşanan gecikmeler nedeniyle müvekkillerinin 50.000 TL manevi tazminat ile birlikte 1.000 TL maddi tazminat talebi kısmi dava şeklinde ileri sürülmüştür. Taraflar arasında bankacılık hizmet sözleşmeleri bulunduğu sabittir. Banka hesaplarının usulsüz şekilde kapatıldığı ileri sürülmüştür. Ancak, dosyada bulunan hesap hareketlerinden dava tarihinden sonrada 2019 yılında hesapların aktif olarak kullanıldığı anlaşılmıştır. Davalı banka tarafından keşide edilen 13.05.2018 tarihli ihtarla, müşterinin bankacılık mevzuatı ve resmi otoritelerce belirlenen kurallara uygun davranıp davranmadığının takibinin bankalarca yapılacağı, bu kapsamda davacı şirketle yapılan sözleşmenin gözden geçirildiği, ihtarın tebliğinden itibaren bir ay içerisinde sözleşme ilişkisinin sonlandırılacağı belirtilmiştir. Davalı şirketçe keşide edilen 08.06.2018 tarihli cevabi ihtarda, ihtardan önce bankada bulunan hesaplara internet ortamında ulaşımın engellendiğini, soyut olarak hesap sahibinin bankacılık uygulamalarına aykırı davrandığı belirtilmesine rağmen somut bir neden gösterilmediği belirtilerek, somut bir nedenin bildirilmesi talep edilmiştir. İlk derece mahkemesince 19.02.2019 tarihli oturumda, süre verilmesine rağmen davacı vekilince deliller ve dava arkadaşlığı hususunda bir açıklama yapılmamıştır. HMK’nın 24 vd maddelerine göre, hukuk yargılamasına hakim olan ilkeler arasında davanın taraflarca getirilmesi ve tasarruf ilkesi bulunmaktadır. Buna göre, bir hukuk davasındaki vakıalar, deliller taraflarca sunulacaktır. HMK’nın 119.maddesinde de, iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin dava dilekçesinde yazılması gerektiği belirtilmiştir. Davacılar vekili, dava dilekçesinde bir kısım vakıalar sıralayarak hesapların kapatılması nedeniyle müvekkillerinin genel ödemeleri alamadıklarını, bu nedenle ithalat işlemlerinde aksamalar bulunduğunu, hesapların kapatılması halinde çeklerin ödenemeyeceğini ileri sürerek, bankacılık sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararların tahsilini istemiştir. Bir sözleşmenin haksız şekilde fesih edilmesi halinde zarara uğrayan tarafın TBK’nın 112 ile 125.maddeleri gereğince, talepte bulunma hakkı söz konusu olduğu gibi TBK’nın 58. maddesindeki koşulların oluşması halinde manevi tazminat talebinde de bulunması mümkündür. Ancak, uğranılan maddi zararın açıklanması ve buna ilişkin kanıtların taraflarca sunulması gerekir. Somut olayda davacılar, maddi ve manevi tazminat yönünden, somut olarak hangi işlem nedeniyle ne tür bir zarara uğradıklarını açıklamamışlardır. Bankanın, soyut feshi nedeniyle sonraki işlemlerde aksaklık olduğu, yeni açılan veya başka bankalarla yapılan işlemler nedeniyle bir zarara uğradığını da kanıtlanmamıştır. Soyut olarak, zararın oluştuğunun ileri sürülmesi yeterli değildir. Diğer taraftan TBK’nın 58.maddesi gereğince kişilik haklarının zedelenmesinden zarar gören uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar paranın ödenmesini isteyebilir. Sözleşmenin sona erdirilmesi talebi başlı başına kişilik haklarına saldırı niteliğinde değerlendirilemez. Bankaca, sözleşmenin haksız şekilde feshedilmesi nedeniyle, davacıların kişilik haklarının zedelendiği veya bankanın işlemi nedeniyle sonradan yapılan bir kısım işlemler nedeniyle davacıların ticari itibarının zedelendiği ispat edilememiştir. Bu nedenle davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm istinaf başvuru nedenlerinin reddine karar vermek gerekmiştir.Davalı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun değerlendirmesinde; 2021 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 10. Maddesine 4. bendine göre, “Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından avukatlık ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir.” Tarife’nin bu hükmüne göre, somut uyuşmazlıkta davacılar vekilinin maddi tazminat ile birlikte manevi tazminat da talep etmiş olduğu anlaşılmakla, ilk derece mahkemesinin, manevi tazminat yönünden davalı yarına ayrıca bir maktu vekalet ücretine daha hükmedilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca vekalet ücreti yönünden düzeltilmek üzere kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca vekalet ücreti yönünden düzeltilmek üzere kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;1-Davacıların maddi ve manevi tazminat davalarının REDDİNE,2-Alınması gereken 179,90 TL harcın, peşin alınmış olan 870,96 TL harçtan mahsubu ile artan 691,06 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince davacılara iadesine, 3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kedilerinin üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, maddi tazminat üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, 5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, 6-Taraflarca yatırılan gider avansınıdan kalan kısımların karar kesinleştiğinde iadesine, 7-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden: a-Davacı vekilince yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; bakiye 135,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, b-Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; 44,40 TL peşin karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı tarafa iadesine,c-Davalı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf başvuru harcı giderinin davacılardan tahsili ile davalıya verilmesine, d-Davacılar tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendilerinin üzerinde bırakılmasına, 8-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,9-Karar kesinleştikten sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 26.01.2023 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.