Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/562 E. 2023/155 K. 03.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/562
KARAR NO: 2023/155
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 09.10.2019
NUMARASI: 2018/10 Esas – 2019/863 Karar
DAVA: Menfi Tespit
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasında imzalanan sözleşmenin Rekabet Kurumunun 2002/2 ve 2003/3 sayılı tebliğleri ve 12/03/2009 tarihinde internet sitesinde yayınlamış olduğu duyuru neticesinde bu tür sözleşmelerin yapılmasının imkansız hale geleceğinden 15/09/2017 tarihinde bayilik sözleşmesinin feshedildiğini davalıya bildirdiklerini, fesih ihtarını takiben davalı şirket 121.838,21-TL’lik cezai şart, 22.717,36-TL’lik söküm bedeli ve 82.620,40-TL’lik ariyet bedelini gerekçe göstererek davalı şirket lehine iş bankası tarafından verilen 100.000,00-TL ve 150.000,00-TL’lik kredi teminat mektuplarını iade etmediğini, ihtar dilekçesinde de belirtildiği üzere söz konusu faturaları kabul etmediklerini, müvekkilinden cezai şart adı altında alınan 121.838,18-TL’lik borcun hukuka aykırı olduğunu, İstasyon döküm bedeli altında düzenlenen faturanın günümüz şartları altında fahiş bir tutar olduğunu, bazı ardiyeleri gerkeçe göstererek müvekkili şirkete 82.620,40-TL’lik fatura kesildiğini, ancak müvekkile ait olmadığını, ardiye bedelleri faturasının 3. Kişiye kesilmesi gerekirken maliki olmadığı eşyalar için fahiş bedelli fatura kesilmesinin yine davalı şiretçe elde edilmeye çalışılan haksız kazancın göstergesi olduğunu beyanla neticeten müvekkili şirket tarafından verilen … Bankası 22/12/2015 tarihşi 100.000,00-TL ve 16/04/2015 tarihli 150.000,00-TL bedelli kredi teminat mektupşarının müvekkili şirkete iadesini, teminat mektuplarının nakde çevrilmemesi için ihtiyatı tedbir konulmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı şirkete tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkili ile davacı arasında bayilik ilişkisinin kurulmuş olduğunu, müvekkilinin bahse konu sözleşmeler uyarınca üzerine düşen edimlerini gerçekleştirdiğini, ancak davacı yanın edimlerini ve yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmediğini, davacının sözleşmeye göre her yıl belirli miktarda akaryakıt almayı taahhüt ettiğini, eksik kalan her bir akaryakıt m3’ü için cezai şart ödemeyi kabul ettiğini, davalının sözleşme uyarınca toptan alımlardan ayrık olmak üzere, müvekkili şirket tarafından belirlenen ticari koşullar ile tüm sözleşme süresi boyunca belirli bir miktar akaryakıt almayı taahhüt ettiğini, ancak eksik miktarda akaryakıt alımı yaptığını, bu eksik miktarı uyarınca taraflar arasında akdedilen sözleşmelerce belirlenmiş olan tutar üzerinden 121.838,18-TL’lik cezai şart borcunun doğduğunu, davaya konu diğer iki adet faturaya ilişkin olarak ise akaryakıt istasyonlarının gerekli nitelik ve standarta sahip olması bakımından akaryakıt dağıtıcısı firma kalıcı yatırım yapmak suretiyle istasyon arasizi üzerinde çeşitli iş ve inşaatlar yaptırmakta olduğunu, bu iş ve inşaatların tekrar kullanılmasının mümkün olmadığını, bu uygulamada iş ve inşaatlar kalıcı yatırım olarak nitelendirildiğini, müvekkili firmanın davacının istasyonunda kullanılmakta olan Kalıcı Yatırım ve kullanılmış olan birçok ekipman ve sistemin, kurulumu, servis hizmeti sağlanması ve sökülmesi bakımından taraflar arasındaki sözleşmeler uyarınca gerekli edimleri yerine getirdiğini, müvekkilin sözleşmelerin sona ermesi ertesinde ise ariyete konu malların kendisine iade edilmemesi ve/veya hasara uğramış olmaları ve yine sözleşmeler kapsamında yapmış olduğu iş ve inşaatlar nedeniyle katlanmış olduğu gider ve zararlarını davacı tarafa fatura etmiş olması ve ödeme talep etmesinin sözleşmeler kapsamında en tabi hakkı olduğunu, bu nedenlerle davacının iddia ve taleplerinin kabulünün mümkün olmadığını beyanla neticeten davacının haksız ve dayanaksız davasının reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Huzurdaki davada; taraflar arasında 06/06/2015 tarihli akaryakıt bayilik sözleşmesinin akdedildiği, sözleşmenin 32. maddesi kapsamında ise 07/09/2017 tarihinde sona ereceğinin kararlaştırıldığı, davacı bayinin, sözleşme sonra ermeden önce davalı tarafa 15/08/2017 tarihinde göndermiş olduğu ihtarname ile sözleşmenin yenilenmeyeceğini ihtar ettiği hususları sabit ve ihtilaf dışı olup yanlar arasındaki bayilik sözleşmesinin kararlaştırıldığı şekilde 07/09/2017 tarihinde sona erdiği tespit edilmiştir. Bu yönüyle somut olayda haklı yahut haksız fesih irdelemesine yer olmadığı anlaşılmıştır. Davacı tarafın bayilik sözleşmesinin süre sonunda sona ermesi kapsamında sözleşmenin teminatı olarak davalı tarafa verilmiş olan 22/12/2015 tarihli 100.000-TL bedelli ve 16/04/2015 tarihli 150.000-TL bedelli teminat mektupları yönünden menfi tespit isteminde bulunduğu, yargılama sırasında nakde çevrilmesi nedeniyle talebin istirdada dönüştüğü görülmüştür. Davalı tarafın ise eksik ürün alımına dayalı 121.838,21-TL cezai şart, 22.717,36-TL ariyeten verilen ekipmanların söküm bedeli, 82.620,40-TL sabit yatırım bedeli olmak üzere neticeten 227.175,97-TL alacaklı olduğunu savunduğu anlaşılmıştır. Menfi tespit davalarında alacağın varlığını ispat yükünün alacaklı olduğunu iddia eden davalıya ait olması karşısında somut olayda davalı yanın anılı alacak kalemlerini ispatla yükümlü olduğu tespiti ile değerlendirme yapılmıştır. Bu kapsamda davalı tarafın sunmuş olduğu deliller incelenmiş ve yine davalı tarafça (Dosyada mübrez 82.620,40-TL’lik faturaya konu) iddia edilen sabit yatırımların istasyonun yerinde incelenmesi ve tespiti ile mevcut ise işletilmesi için zorunlu olup olmadığı, istasyondan sökülüp iadesinin mümkün olup olmadığı, mevcut haliyle ekonomik değer ifade edip etmediği, davacı tarafça hala kullanılıp kullanılmadığı, istasyona değer katıp katmadığı, katmakta ise bu değerin tespiti yönünde talimat marifeti ile rapor alınmış, yerinde inceleme neticesinde faturaya konu emtialar ile istasyondaki emtialar arasında herhangi bir uyuşmanın görülmediği tespitinin yapıldığı anlaşılmıştır. Bir diğer alacak kalemi olan ariyet mallarının sökümünden kaynaklı istem yönünden ise ariyet söküm masraflarının davacı bayi üzerinde bırakıldığına dair herhangi bir sözleşme maddesine rastlanılmadığı anlaşılmakla, davalı yanın her iki alacak kalemi yönündeki talebin ispata muhtaç kaldığı sonucuna varılmıştır. Savunma kapsamındaki son alacak kalemi olan eksik ürün alımından kaynaklı cezai şart istemi yönünden yapılan değerlendirme sonucunda ise Yargıtay’ın istikrar kazanan içtihatları kapsamında belirtildiği üzere; uzun süreli akaryakıt sözleşmelerinde taahhüde aykırı davranış nedeniyle her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulunun istenebilmesi için takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince (ihtirazi kayıt) bildirilmesi veya ihtar çekilmesine bağlı olup bunlar yapılmaksızın müteakip yılın ifası gerçekleşmişse bir önceki yıla ilişkin cezai şart talep edilememektedir. Aksi durum TMK’nın iyiniyet kurallarına aykırı olduğu gibi zararın artmasına neden olması nedeniyle müterafik kusuru da bulunduğundan cezai şarttan indirim yapılarak sedece son yıl cezai şarta hükmolunması hakkaniyete ve sözleşme dengesine uygun bulunmaktadır. (Emsal karar: Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2017/2369 esas, 2018/3447 karar sayılı ilamı) Dolayısıyla somut olayda davalı akaryakıt şirketi tarafından, asgari alım taahhüdüne uyulmaması nedeniyle sonraki yıllarda mal tedarikine çekincesiz devam edilmiş olmasından dolayı sözleşme hükmüne dayanılarak önceki yıllara ait cezai şart isteminde bulunulamayacağı, ancak son yıla ilişkin cezai şart isteminde bulunulabileceği, bu miktarın davacının ekonomik mahvına sebebiyet verecek ölçüde olmadığı sonucuna varılmıştır. Tüm bu nedenlerle; davalının davacıdan eksik ürün alımından kaynaklı 54.029,18-TL (cezai şart) alacaklı olduğu, böylece davacının nakde çevrilen teminat mektupları kapsamında 195.970,82-TL yönünden borçlu olmadığı anlaşılmakla; davanın kısmen kabulü ile, dava sırasında nakde çevirilen … Bankası’nın 22/12/2015 tarihli 100.000,00-TL bedelli ve 16/04/2015 tarihli 150.000,00-TL bedelli teminat mektupları kapsamında davacının davalıya 195.970,82-TL yönünden borçlu olmadığının tespiti ile…” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile dava sırasında nakde çevirilen … Bankası’nın 22/12/2015 tarihli 100.000,00-TL bedelli ve 16/04/2015 tarihli 150.000,00-TL bedelli teminat mektupları kapsamında davacının davalıya 195.970,82-TL yönünden borçlu olmadığının tespiti ile 195.970,82-TL’nin davalıdan tahsiline, fazlaya dair talebin reddine, davacı yanın tazminat talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilinin alım taahhüdüne aykırılığı bulunmadığını, bilirkişilerce doğrudan davalı beyanları dikkate alınarak sonuca varıldığını, müvekkiline ait ticari defter ve dekontlar incelendiğinde müvekkilinin sözleşmedeki alım taahhüdüne uyduğunun anlaşılacağını, oysa bilirkişilerce bu konuda eksik inceleme yapıldığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava dışı … Şirketi ile müvekkili şirket arasında 29.08.2012 tarihli imzalanan sözleşme bulunduğunu, davcı şirket, dava dışı … Şirketi ve müvekkili şirket arasında imzalanan devir protokolleri ile müvekkili ile … şirketi arasındaki tüm sözleşmeler, taraflar arasında doğmuş ve doğacak tüm hak ve borçların davacı şirketçe devralındığını, Bilirkişilerce ariyet sözleşmesi bulunmadığı tespitinin yerinde olmayıp, cevap dilekçesi ekinde sunulduğunu, müvekkilinin sözleşmenin sona ermesi sonucu ariyet verdiği malların kendisine iadesini, hasara uğramaları halinde bedelini sözleşmeler kapsamında yaptığı iş ve inşaatlar nedeniyle katlandığı gider ve zararlarını davacı tarafa fatura etmesinin hakkı olduğunu, Taraflar arasındaki sözleşmenin 15 maddesindeki düzenleme uyarınca söküm bedellerini davacıya fatura etme hakları bulunduğunu, talimatla alınan bilirkişi raporuna itirazlarının karşılanmadığını, gerek ariyet gerekse kalıcı yatırıma ilişkin sundukları belgelerin yeterince değerlendirmeden rapor tanzim edilmesinin doğru olmadığını, Taraflar arasındaki sözleşme ve devir protokolü kapsamında sözleşmenin 7 maddesindeki düzenleme uyarınca eksik alım taahhüdü nedeniyle davacının kendilerine karşı cezai şart sorumluluğu bulunduğunu, yine sözleşme 10.2 maddesi düzenlemesi karşısında bayilik ilişkisinin son yılı için cezai şart istenebileceği kabulünün de isabetsiz olduğunu, tüm sözleşme süresi boyunca her yıl için eksik alım nedeniyle cezai şart istenmesinin mümkün olduğunu, ancak bilirkişilerce sözleşmenin bu maddelerinin dikkate alınmaksızın hesaplama yapıldığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arsındaki bayilik ilişkisi kapsamında davalıya verilen teminat mektupları nedeniyle davalıya borçlu olunmadığının tespiti ile teminat mektuplarının iadesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, her iki taraf vekillerince, yasal süreleri içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında 06.06.2015 tarihli bayilik sözleşmesi akdedildiği, sözleşmenin süre sonunda 07.09.2017 tarihinde sona erdiği ihtilafsızdır. Davacı tarafından davalı lehine verilen toplam 250.000 TL tutarlı iki adet teminat mektupları yönünden menfi tespit ve iade davası açıldığı, teminat mektuplarının paraya çevrilmesi nedeniyle talebin istirdada döndüğü anlaşılmaktadır. Davalı ise eksik ürün alımına dayalı 121.838,21 TL cezai şart, 22.717,36 TL ariyeten verilen ekipmanların söküm bedeli, 82.620,40 TL sabit yatırım bedeli olmak üzere, neticeten 227.175,97 TL alacaklı olduğunu, bu nedenle davacı talebinin yerinde olmadığını ileri sürmüştür. Davalı tarafça (dosyaya mübrez 82.620,40 TL’lik faturaya konu) iddia edilen sabit yatırımların istasyonun yerinde incelenmesi ve tespiti ile mevcut ise işletilmesi için zorunlu olup olmadığı, istasyondan sökülüp iadesinin mümkün olup olmadığı, mevcut haliyle ekonomik değer ifade edip etmediği, davacı tarafça hâlâ kullanılıp kullanılmadığı, istasyona değer katıp katmadığı, katmakta ise bu değerin tespiti yönünde talimat marifeti ile rapor alınmış, yerinde inceleme neticesinde faturaya konu emtialardan jenaratör, kompresör, LPG pompası, kesintisiz güç kaynağının marka ve model olarak uyuşmadığı, basınç testinin mevcut tanklar için yapılmadığı ve diğer emtialarında işletme sahasında görülmediği, marketin bulunduğu binanın ise fatura tarihinden sonra inşa edildiğinin anlaşıldığı, davalı savunması kapsamında … Markete ilişkin bir kullanım olmadığı anlaşılmakla, bir diğer alacak kalemi olan ariyet mallarının sökümünden kaynaklı istem yönünden ise ariyet söküm masraflarının davacı bayi üzerinde bırakıldığına dair herhangi bir sözleşme maddesine rastlanılmadığı, davalı yanın her iki alacak kalemi yönündeki talebin ispata muhtaç kaldığı sonucuna varıldığı, somut olayda davalı akaryakıt şirketi tarafından, asgari alım taahhüdüne uyulmaması nedeniyle sonraki yıllarda mal tedarikine çekincesiz devam edilmiş olmasından dolayı sözleşme hükmüne dayanılarak önceki yıllara ait cezai şart isteminde bulunulamayacağı, ancak son yıla ilişkin cezai şart isteminde bulunulabileceği, bu miktarın davacının ekonomik mahvına sebebiyet verecek ölçüde olmadığı sonucuna varıldığı, tüm bu nedenlerle; davalının davacıdan eksik ürün alımından kaynaklı 54.029,18 TL (cezai şart) alacaklı olduğu gerekçesiyle sonuca gidildiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar ilk derece mahkemesince davalının davacıya keşide ettiği ariyet malların sökümüne ilişkin fatura kapsamında, ariyet mallarının sökümünden kaynaklı istem yönünden ariyet söküm masraflarının davacı bayi üzerinde bırakıldığına dair herhangi bir sözleşme maddesine rastlanılmadığı gerekçesiyle değerlendirme yapılmış ise de tarafların kabulündeki bayilik sözleşmesinin İSTASYON BİNASI, SAHASI, MALZEME VE TESİSAT başlıklı 1 d maddesinde “Ariyet teslim ve tesellüm belgesinde gösterilen malzeme ve techizat LPG depolanması ve satılması için kullanılacağından BAYİ, malzeme ve teçhizatın kullanılmasından ve sökülmesinden sorumludur. BAYİ malzeme ve techizatın …’ e iadesine kadar bunlarla ilgili olarak gerekli tedbirleri almakla ve yürürlükteki düzenlemelere uymakla sorumlu olduğu gibi malzeme ve teçhizatla ilgili olarak doğacak her türlü sorumluluğun kendisine ait olacağını da kabul eder” şeklinde düzenlenmiş olup, yine 06.06.2015 tarihli İstasyonlu Bayilik Sözleşmesinin 15.3 maddesinde ” Bayi, Şirket ‘ in uygun gördüğünde başka cins ve sayıda malzeme ve teçhizat verilmesini isteyemez. Bu sözleşmenin feshi halinde BAYİ kendisine emaneten veya kira ile verilen teçhizat ve edavatı aynen ve kullanılır ve sağlam bir şekilde derhal iade ile mükelleftir.” şeklinde düzenleme altına alınmış olup, ariyet malların söküm masrafları ile ilgili olarak sözleşme hükmü bulunduğu anlaşılmaktadır. Buna göre mahkemenin ariyet malların söküm bedelinden davacı bayinin sorumlu olacağına dair sözleşme hükümlerinin dikkate alınmadan karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur.Davalının davacıya keşide ettiği sabit yatırım, ariyet verilen mallar ve eksik alım taahhüdü ihlali faturaları kapsamında davacıdan alacaklı olduğunu ileri sürmüştür. Alınan bilirkişi rapor içerikleri de dikkate alındığında, davalı, davacı ve dava dışı … Ltd. Şti arasında 16.04.2015 tarihli Sözleşmenin Devri Protokolü akdedildiği anlaşılmaktadır. Yine davacı ile davalı arasında 16.06.2015 tarihli bayilik sözleşmesi akdedilmiştir. 16.04.2015 tarihli devir protokolünün Konu başlıklı maddesinde “… İş bu protokol ile … ile Devreden taraf arasında 29.08.2012 tarihinde imzalanmış ve halen yürürlükte bulunan sözleşme ve ferilerinin devreden tarafından devralan tarafa TBK 205 maddesi kapsamında devir tarihine kadar doğmuş ve devir tarihinden sonra doğacak tüm hak ve borçları ile külliyen protokolün imza tarihi itibari ile devredilmesine ilişkindir..” şeklinde düzenlendiği anlaşılmaktadır. Buna göre davacının dava dışı şirket ile davalı arasındaki akdedilen bayilik sözleşmesi ve eklerini tamamen kabul ettiği anlaşılmaktadır. Yine dava dışı şirket ile akdedilen sözleşmenin Hak ve Yükümlülükleri başlıklı 7 maddesinde “… Bayi, istasyonlu bayilik sözleşmesinin ilk yılında asgari 1700 m3 akaryakıt ve otogaz, sözleşmenin ikinci yılından başlamak üzere her yil bir önceki taahhüdüne göre %2,4 oranında arttırılması ile ortaya çıkacak miktar ile her yıl 2 ton madeni yağı şirketten satın almayı kabul beyan ve taahhüt eder” şeklinde düzenlenmiştir. Bayinin yıllık taahhüdünün altında alım yapması durumunda şirkete yıllık taahhüdünün altında eksik kalan her bir akaryakıt ve otogaz m3 ‘ü başına KDV hariç 30 USD , eksik kalan her bir madeni yağ tonu başına KDV hariç 100 USD yi cezai şart olarak nakden ve defaten şirketin ilk yazılı talebi üzerine derhal şirkete ödeyecektir. Aksi halde şirket nezdindeki teminatlarının nakde çevrilerek irat kaydedilebileceğini kabul ve taahhüt eder şeklinde hüküm altına alınmıştır. Yine devreden şirket ile davalı arasında imzalanan bayilik sözleşmesinin 10.2 maddesinde “Şirketin sözleşmeye aykırılık nedeni ile cezai şart karşılıklarının ödenmesini talep etmesi hiçbir süreye şekil şartına bağlı değildir. Malik/Bayi ‘nin sözleşmeye aykırı davranışı cezai şart borcunun doğumunu ve muaccel olmasını sağlar. Sözleşmeye aykırılık nedeni ile doğmuş bir cezai şart alacağının şirket tarafından talep ve tahsil edilmemiş olması, malik/ bayi ‘ ye sözleşmeye aykırılığın şirket tarafından kabul edildiği ve sözleşmenin ilgili maddesinin aykırılık doğrultusunda zımnen değiştirildiğini iddia etme hakkı vermeyeceği gibi şirket bu alacağı her zaman talep edebilir.” şeklinde hükme bağlanmıştır. Bu durumda, sözleşmedeki cezai şart hem ifaya bağlı cezai şart hem de sözleşmenin feshi halinde doğan cezai şart olarak kullanılabilecek şekilde düzenlenmiş olduğundan, TBK’nın 179/2. maddesine göre, bu cezai şart alacağının istenmesi bakımından artık ihtirazi kayda gerek bulunmamaktadır. Bu nedenle, davalının davacı ile arasındaki bayilik ilişkisinin son yılı için yapılan hesaplama ile cezai şart talep edip edemeyeceği bu hükümler ışığında değerlendirilmesi gerekirken, sözleşme hükümleri değerlendirilmeden karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.Buna göre ilk derece mahkemesince, dosyadaki deliller sözleşme hükümleri ışığında değerlendirilmeli ve uzman bilirkişi kurulundan yeniden rapor alınarak sonuca gidilmelidir. İlk derece mahkemesince sözleşme hükümlerine uygun şekilde deliller değerlendirilmediğinden, HMK’nın 353/1.a.6 madesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-İİK’nın 36.maddesi uyarınca yatırılan teminatın, yatıran tarafa iadesine,5-Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair;HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 03.02.2023
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.