Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/531 E. 2023/448 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/531
KARAR NO: 2023/448
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/03/2019
NUMARASI: 2014/831E. – 2019/297 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali ve Tazminat
Taraflar arasındaki itirazın iptali ve tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle asıl ve karşı davanın reddine dair verilen karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Asıl davada davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 01.06.2011 tarihinde, yasalara uygun hazırlanmış olan …, …, …, …, … ürünlerin bayilik, alt bayilik, doğrudan ve/veya dolaylı satışına ilişkin “Distribütörlük Sözleşmesi”nin imzalandığını, sözleşme imzalanmasından sonra 81.300 EURO ve 47.000,00 USD bu sözleşme kapsamında üretilen ürünlerin sağlık mevzuatına uygun olmasının ve satışa hazır bir şekilde üretilmesinin davalının sorumluluğunda bulunduğunu, davalının sözleşmenin 3.2.1 maddesine göre sözleşme konusu ürünlere ait her türlü destek, eğitim ve test raporlarını vermekle yükümlü olduğunu, davalı tarafından yasalara uygun şekilde üretildiği taahhüt edilen ürünlerin satışı ile ilgili olarak dava dışı … Dış. Ltd. Şti.’ne de yetki verildiğini, davalı şirket tarafından bu firmaya satılan ”1.000 Lt …” isimli ürünlerin müvekkilince bu firmadan satın alınarak dava dışı … Tic. Ltd. Şti.’ne satıldığını, ancak Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Kurumu yetkilileri tarafından yapılan denetim neticesinde, davalı şirket tarafından üretilmiş olan bu ürünlerin … Ürünler Yönetmeliğinin 57.maddesi ile Umumi Hıfzısıhha Kanununun 282.maddesi gereğince satışı satışı tehlikeli bir ürün olması nedeniyle idari para cezası verilerek söz konusu ürünlerin imhasına karar verildiğini, bu ürünlerin halk sağlığını tehdit etmesi nedeniyle satışı yasak bir ürün olduğunun açık olduğunu, tüm bu sebeplerle taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davalı şirket tarafından verilen ürün ile ilgili taahhütlerin asılsız olduğunu, ayrıca ürünün satışa arzı için gerekli analiz sertifikaları ve test raporlarının davacıya verilmediğini, bu sebeplerle imzalanan sözleşmenin davacı tarafından Beşiktaş … Noterliğinin 20.09.2013 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile feshedildiğini, davalıya ihtarname gönderilerek davalıya yapılan 81.300 EURO ve 47.000,00 USD tutarındaki ödemelerin iadesinin talep edildiğini, ancak ödeme yapılmadığını, bunun üzerine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibine geçildiğini, davalı tarafından takibe itiraz edildiğini, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile %20’den aşağı olmamak üzere davacının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Asıl davada davalı vekili, savunmasında özetle; davacının sözleşme gereği tek satıcılık sözleşmesi niteliğinde olduğunu, davalının, ülke sınırlarında ve uluslararası pazarda sözleşme konusu ürünleri sadece davacıya satmayı taahhüt ettiğini, başka şirkete satmadığını ve satış yetkisi vermediğini, davacının kendi kusuru nedeniyle Sağlık Bakanlığından ve diğer yetkili kuruluşlardan gerekli izin ve ruhsatları almadığını, piyasaya arz için gerekli prosedürü tamamlayamadığından ürünü piyasaya süremediğini, şirketini tasfiye aşamasına getirdiğini, ayrıca davacının izinleri almış gibi reklamlar yaparak müvekkilinin ticari itibarını da zedelediğini, davacının ham madde ürünle ilgili danışmanlık aldığı Dr. …’ya ve sözleşmeden kaynaklı tüm davacı işlerini takip eden …’e gerekli tüm analizlerin katalogların verildiğini, sözleşmenin devam ettiği iki yıllık süre boyunca sözleşme kapsamında davacının davalıya herhangi bir ihtarının bulunmadığını, sözleşme konusu ürününün ham madde olduğunu, kullanıma hazır ürün olmadığını, ürünü ham maddeden üretip tüketiciye iletecek olananın davacı olduğunu, kullanıma hazır olmayan ve ham madde olan bu ürünün davacı şirketçe imal edilecek antibakteriyel solüsyon, biyosidal ürün olma özelliği sebebiyle … Ürünler Yönetmeliğine tabi olduğunu, bu Yönetmeliğin 5.maddesi ile söz konusu ürünün piyasaya arzının ruhsat ve izne bağlı tutulduğunu, davacının bu izin ve ruhsatı almadığını, davacının grup şirketlerinden olan … Ltd. Şti.ve bu şirketin satış yaptığı yine grup şirketi olan … Ltd. Şti.nin Bakanlıktan izin ve ruhsat almadan bu ürünleri piyasaya arza kalkıştığını, bu nedenle mallara el konulduğunu, el konulan malzemelerin de davalı şirketçe dava dışı … Ltd. Şti.ne teslim edilen ham maddeden üretilip üretilmediğinin de belli olmadığı gibi el koymanın nedeninin de ürünün niteliği olmayıp izinsiz piyasaya arzı olduğunu, sözleşmeyi ihlal edenin davacı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Davalı- karşı davacı vekili, karşı dava dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki sözleşmeyi ihlal edenin davacı olduğunu, davacı-karşı davalının sözleşmenin 4.3 maddesine göre aylık en az 1000 kg ürün almayı taahhüt ettiğini, ancak bir kez bile ürün almadığını, durumun sözleşmede belirlendiği halde bir kere bile ürün alımı yapılmadığı gibi sadece bir kez tam ödeme bir kaç kez de natamam ödeme yaptığını, bu yüzden ana tedarikçi firma … ile yaptıkları ithalat kotasını yerine getiremeyerek temerrüde düştüklerini, sözleşmeyi ihlal eden tarafın davacı taraf olduğunu, davacı-karşı davalının taahhütlerine uymaması sebebiyle müvekkilinin tedarikçi dava dışı firmaya karşı da temerrüte düşütüğünü, bu sebeple zarar uğradığını, karşı davalının sözleşmeyi haksız feshetmesi nedeniyle müvekkili şirketin kar yoksunluğuna uğradığını ileri sürerek, şimdilik kaydiyla 20.000,00 TL alacağın yasal faiziyle birlikte davacı-karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı- karşı davalı vekili, karşı davaya yönelik savunmasında özetle; distribitörlük sözleşmesi gereğince üretimle davalı-karşı davacının sorumlu olduğunu, müvekkilinin perakende satışı üstlendiğini, ruhsat ve izin yükümlülüğünün davalı-karşı davacıya ait olduğunu, davalının ürünleri mevzuata uygun olarak davalının üretmediğini, sözleşme gereğince hiç bir analiz raporunu vermediğini, müvekkilinin kendisinin analiz yaptırdığını, raporlardan da ürünlerin standartlara uymadığı ve ruhsat alımına uygun olmadığının da anlaşıldığını, dolayısıyla sağlığı tehdit ettiğini savunarak, karşı davanın reddinin istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Taraflar arasında 01/06/2011 tarihinde başlayan tek satıcılık sözleşmesi davacı tarafından Beşiktaş …Noterliği’nin 20/09/2013 tarih, … yevmiye no’lu ihtarnamesi ile ürün ile ilgili taahhütlerin asılsız olması, ürünün satışa arzı için gerekli raporların verilmemiş olması nedeniyle feshedilmiş, ödemelerin yapılması için davalı tarafa 3 gün süre verilmiştir. Davacı tarafça olağanüstü fesih yolu ile sözleşme feshedilmiştir. Sözleşmenin haklı sebeple feshi için, sebebin hem objektif hem de subjektif açıdan belli bir ağırlık taşıması, yani belirli bir önem derecesine sahip olması gerekmektedir. Bunun anlamı, ortaya çıkan sebebin hem dürüstlük kuralına hem de somut olayda fesih hakkını kullanmak isteyen taraf açısından derhal feshi haklı kılacak nitelikte olması gerekmektedir. Sebebin objektif ağırlığı dürüstlük kuralı çerçevesinde, haklı sebebin varlığını iddia eden taraftan, sözleşme süresinin sonuna ya da en yakın olağan fesih dönemine kadar devamının beklenemediği hallerde mevcuttur. Ortaya çıkan şartların objektif açıdan belli bir ağırlık taşıyıp taşımadığı, aynı şartlar altında makul bir insanın o şartlar karşısında sözleşmeyi haklı sebeple fesih hakkının olup olmayacağına bakılarak tespit edilir. Ortaya çıkan sebeplerin, yalnızca sözleşmenin karşı tarafına göre sözleşmeye devamı çekilmez hale getirmiş olması haklı sebebin değerlendirilmesinde yeterli olmadığı için objektif bir değerlendirme yapılmaktadır.Gerek 08/03/2017 tarihli raporda, gerekse farmakoloji uzmanı eklenmek suretiyle oluşturulan heyet tarafından tanzim olunan 06/02/2019 tarihli raporda ürün etkinliğinin gerektiği gibi olduğu, ürünlerin halk sağlığını tehdit eder niteliğinin bulunmadığı, kesilen cezaların ürünlerin bakanlık ruhsatlarının alınmamasından kaynaklandığı, dolayısıyla feshin haksız olduğu sonucuna varılmış olmakla açılan asıl davanın reddine karar verilmiştir. Karşı dava bakımından yapılan değerlendirmede, karşı dava ile mahrum kalınan kazanç kaybı talep edilmiş ise de, bu hususun tespitine yönelik somut delil ibraz edilmediği, kar kaybı talebine ilişkin olarak ayrıntılı gelir gider listelerinin sunulmadığı, bu sebeple davalının kazanç kaybı olup olmadığının, kazanç kaybı bulunmakta ise tespitinin mümkün olmadığı, tanzim olunan bilirkişi raporuna da davalı tarafça bir itirazın bulunmadığı …” gerekçesiyle, asıl ve karşı davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı- karşı davalı vekili, asıl davaya yönelik istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalının sözleşme konusu ürünleri yasa ve mevzuata uygun üretmediğini, ürünlerin kamu sağlığını tehdit ettiğini, davalının üretici olduğunu, müvekkiline sözleşme gereği analiz raporlarının verilmediğini, bu nedenle müvekkilinin raporları aldırttığını, bu analiz raporlarında da ürünlerin halk sağlığını tehdit edici nitelikte olduğunun belirtildiğini, sözleşme konusu ürünlere ilişkin ruhsat ve izinlerin davalı üreticinin sorumluluğunda olduğunu, ancak davalının hiç bir sorumluluğunu yerine getirmediğini, sözleşmenin hiçbir maddesinde ürünlerin ruhsatının alınmadığı ve/veya ürünlerin ruhsatının müvekkili şirket tarafından alınacağına ilişkin bir düzenleme bulunmadığını, mer’i mevzuat hükümleri gereğince üretim ile ilgili tüm sorumluluğun üretici olan davalıya ait olduğunu, müvekkili şirketin ürünlerin üretim ruhsatını alma yükümlülüğü bulunmadığı gibi üretim ruhsatının üretim aşamasından önce üretici tarafından alınması gerektiğinin de yasal sorumluluğu olduğunu, söz konusu yasal zorunluluklara rağmen davalı firma tarafından alınmayan ruhsat sebebiyle … Ltd. Şti.’ye ceza kesilmesinde davalı firmanın sorumluluğu bulunduğunu, hukuki dayanaktan yoksun, çelişkili ve uzman kişilerce tanzim edilmeyen bilirkişi raporları ve heyet raporunun esas alınarak karara gidildiğini, dava itirazın iptali davası olup davanın konusu bilirkişi raporunda sanıldığı üzere sözleşme konusu ürünün üreticisinin kim olduğu/olması gerektiğinin olmadığı, hal böyle iken bilirkişi raporunda ürüne ilişkin değerlendirmeler yapıldığını, ancak tüm taleplerine rağmen bilirkişi heyetinde bir farmakolog ya da kimyager bulunmadığını, heyette yer alan doktor iç hastalıkları uzmanı olup uzmanlığı ilaç ve türevleri olmadığını, 16.12.2016 tarihli bilirkişi teslim tutanağında bilirkişi heyetine … Uzmanı … ile sözleşmeler uzmanı …’in dahil edilmesine karar verilmiş ise de bilirkişi raporunda bu kişilerin imzasına rastlanmadığını, bu hali ile mali müşavir, hukukçu ve iç hastalıkları uzmanı doktordan teşekkül etmiş bilirkişi heyetinin hazırladığı raporun esas alınarak karar verilmesinin kabulünün mümkün olmadığını, kaldı ki heyetteki bilirkişi tarafından da ürün üzerinde bir inceleme yapılarak bu ürünün içeriğinin tespit edilmediğini, bu sebeple teknik değerlendirme adı altında yapılan şeyin dosyadaki raporların değerlendirilmesi olup bilirkişilerce ayrıca bir değerlendirme yapılmadığını, 06.02.2019 tarihli ek bilirkişi raporunda; farmakoloji uzmanı … tarafından yapılmış olan ürünün etkinliğine ilişkin olan tespitlerin; davaya konu ürünün analiz raporları incelenerek yapıldığını, işbu davada bilirkişi incelemesinin sözleşme konusu ürünün bizzat incelenerek yapılması gerekirken, davalı tarafından oluşturulan analiz raporları aracılığıyla yapılmış olup bilirkişi incelemesinin faydasız hale geldiğini, yalnız ürüne ilişkin analiz raporlarının incelenmesi ile yapılmış olan söz konusu tespitleri kabulünün mümkün olmayıp davaya konu ürünlerin bizzat inceleneceği ek rapor alınması gerektiğini, 06.02.2019 tarihli bilirkişi raporunda; “…yani … Tic. Ltd. Şti.’ye kesilen bu ceza ürünün halk sağlığını tehdit etmesi veya etkinliği ile ilgili problem oluşu ile alakalı değil, gerekli resmi prosedürler yerine getirilerek bakanlıktan ruhsatının alınmamış olmasından kaynaklanmaktadır.” şeklinde tespitlere yer verildiğini, söz konusu tespitin hiçbir dayanağı bulunmadığını, şöyle ki; T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Kurumu yetkilileri tarafından … Tic. Ltd. Şti. nezdinde yapılan denetim neticesinde, davalı şirket tarafından üretilmiş olan ürünlerin … Ürünler Yönetmeliği’nin 57.madde ve Umumi Hıfzısihha Kanunu’nun 282.maddesi gereğince satışı tehlikeli bir ürün olması nedeniyle idari para cezası kesilmiş olup işbu tutanağın dosyada mübrez olduğunu, bilirkişiler tarafından yapılan incelemede davalı şirketin müvekkile 259.10.001 hesap kodu ile verilen sipariş avansları hesabında davalının 71.300 Avro + 47.000 ABD Doları olmak üzere toplam 251.885,96 TL borçlu gözüktüğünün açıkça tespit edildiğini, bilirkişilerin hukuki değerlendirme yapamayacağını, bilirkişi burada hakimin değerlendirme yapacağı bir konuda kendisi HMK 266 hükmüne aykırı olarak hukuki değerlendirme yaptığından bu değerlendirmesinin de hukuka açıkça aykırı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.Davalı- karşı davacı vekili, katılma yoluyla karşı davaya yönelik sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; asıl davanın reddi kararının yerinde olduğunu, ancak karşı davada müvekkilinin asıl davanın davacısı-karşı davanın davalısından alacaklı olduğunu, karşı davanın davalısının aylık almayı taahhüt ettiği ürün miktarı bedelinin tamamını ödemediğini, taahhüt edilen kadar ürün alınmadığı gerekçesiyle müvekkilinin doğrudan zarara uğradığını, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle yoksun kalınan zararlarının olduğu hususu gözetilmeden hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, karşı davanın reddi kararın kaldırılmasına ve karşı davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl dava, İİK’nın 67. maddesi uyarınca, sözleşmenin haklı nedenle feshi nedeniyle doğduğu iddia edilen alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkâr tazminatı istemine; karşı dava ise sözleşmenin haksız feshedildiği iddiasına dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda asıl ve karşı davaların reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı- karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş, davalı-karşı davacı vekilince katılma yoluyla, yasal süresi içinde karşı dava yönünden istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı- karşı davalı vekilinin, asıl davaya yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde: Asıl davada davacı, davalı ile aralarında imzalanan 01.06.2011 tarihli “Distribütörlük Sözleşmesi” uyarınca satın aldığı ”1.000 …” isimli ürünlerin satın alınarak dava dışı … Ltd. Şti.’ne satıldığını, ancak Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Kurumu yetkilileri tarafından yapılan denetim neticesinde, davalı şirket tarafından üretilmiş olan bu ürünlerin satışı tehlikeli ürün olması nedeniyle idari para cezası verilerek söz konusu ürünlerin imhasına karar verildiğini,bu ürünlerin halk sağlığını tehdit etmesi nedeniyle satışı yasak ürün olduğunun açık olduğunu, bu nedenle sözleşmeyi 20.09.2013 tarihli ihtarname ile haklı nedenle feshettiklerini ileri sürerek, davalıya yapılan 81.300 EURO ve 47.000,00 USD tutarındaki ödemelerin iadesi için icra takibi başlatmış, itiraz üzerine eldeki dava ile itirazın iptalini talep etmiştir.Dosya kapsamında bulunan Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusu aleyhinde 95.507,92 TL ve 223.857,35 TL toplamı 319.365,27 TL toplam alacak yönünden 05.11.2013 tarihinde icra takibi başlattığı, davalı tarafından süresinde verilen itiraz dilekçesi ile borcun tamamına ve ferilerine itiraz edildiği itiraz üzerine takibin durduğu ve davanın bir yıllık yasal hak düşürücü sürede açıldığı anlaşılmıştır. Taraflar arasında 01.06.2011 tarihli “Distribütörlük Sözleşmesi” bulunduğu, bu kapsamda sözleşme konusu ”… (…) …, …, … (…) …, … (…) …, … (…) …” ürünlerin davacı tarafça tek satıcı olarak davalıdan satın alınıp Türkiyede ve uluslararası alanda satışının kararlaştırıldığı, üretici asıl davada davalının bu ürünleri asıl davada davacı tek satıcı için üreteceği, asıl davacının da belli miktarda ürün almayı taahhüt ettiği görülmektedir. Asıl davada davacı, asıl davada davalının sözleşme kapsamında satın aldığı ”1.000 Lt …” isimli ürünlerin … Ürünler Yönetmeliğinin 57.maddesi ile Umumi Hıfzısıhha Kanununun 282.maddesi gereğince satışı satışı tehlikeli ürün olması nedeniyle idari para cezası uygulandığını, ürünlerin halk sağlığını tehdit edici nitelikte ve satışı yasaklı olduğunu ileri sürerek, 20.09.2013 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi tek taraflı feshederek yaptığı ödemelerin iadesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 9.maddesinde, tarafların sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi, sözleşme hükümlerine aykırı davranışları ve mali yükümlülüklerini zamanında ve tam olarak yerine getirmemesi hallerinde, 2 aylık süre sonunda sözleşmeye aykırılık giderilmez ve karşılıklı görüşmeler de netice vermez ise bunun haklı fesih sebebi teşkil edeceği hükme bağlanmış öncelikle anılan madde uyarınca davacının, yükümlülüklerini ihlal ettiğini belirttiği davalıya anılan madde uyarınca herhangi bir süre verilmediği, fesih prosedürüne uyulmadığı görülmektedir. Öte yandan, davacı fesih sebebi olarak satın aldığı ”1.000 Lt …” isimli ürünlerin … Ürünler Yönetmeliğinin 57.maddesi ile Umumi Hıfzısıhha Kanununun 282.maddesi gereğince satışı satışı tehlikeli ürün olması nedeniyle idari para cezası uygulandığını, ürünlerin halk sağlığını tehdit edici nitelikte ve satışı yasaklı olmasını ileri sürmüş olup bu iddialar kapsamında mahkemece konunun uzmanından bilirkişi kök ve ek raporları alınmıştır. Mahkemece hükme esas alınan, Dairemizce de hüküm kurmaya elverişli bulunan bilirkişi kök ve ek raporlarında da belirtildiği üzere davaya konu ürünlere ilişkin dosyada bulunan analiz raporlarına göre ürünün pH değerinin etiket bilgisinden farklı olmakla beraber bakterisit etkinliğinin bulunduğu, ürünün halk sağlığını tehdit eder bir yanının bulunmadığı, 05.06.20l2 tarihinde İl Sağlık Müdürlüğünce dava dışı … Tic.Ltd. Şti.nde mahallen yapılan denetimde … Ürünler Yönetmeliğinin 5.maddesine aykırılık olduğundan Umumi Hıfzısıhha Kanununun 282.maddesi hükmü gereğince kesilen cezanın sebebinin, ürünün halk sağlığını tehdit etmesi veya etkinliği olmayıp, ürünlerin piyasaya arzı için gerekli izinlerin ve ruhsatlarının alınmaması olduğu görülmektedir. Bilirkişi heyetine biomedikal uzmanı eczacı dahil edilerek alınan ek rapor hüküm kurmaya ve denetime elverişlidir. Zira sözleşme konusu ürünler medikal-kimyasal nitelikte ürünler olduğundan eczacı bilirkişinin heyet dahil edilmesi isabetli olup aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Alınan raporlarda da belirtildiği üzere sözleşme konusu ürünlerin halk sağlığını tehdit eder nitelikte olmadığı, nitekim idari yaptırım tutanağına göre idari para cezasının kesilmesinin sebebinin ürünlerin niteliğine ilişkin olmayıp Yönetmelikte belirtilen izinlerin alınmamış olması olduğu görülmektedir. Bu durumda davacının sözleşmeyi fesih sebebinin haklı sebep niteliğinde olmadığı ve asıl davaya konu talebinin yerinde olmadığı, bu nedenle ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu kanaatine varılmıştır. Diğer yandan, davacı vekili izin ve ruhsatların alınması yükümlülüğünün asıl davada davalıda olduğunu da istinaf sebebi olarak ileri sürmüş ise de sözleşmede bu konuda bir hükme rastlanmadığı gibi dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelerden davacı şirketin Türk Patent Enstitüsüne, adına kayıtlı ”… (…) …” ibareli markanın tescili için başvuruda bulunduğu görülmektedir. Bu nedenlerle, asıl davada davacı vekilince asıl davada verilen hükme yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.Davalı- karşı davacı vekilinin, katılma yoluyla karşı davaya yönelik yaptığı istinaf başvurusunun incelenmesinde:Asıl davada davacı- karşı davada davalının, kararı, asıl dava yönünden istinaf ettiği, karşı davacı-asıl davalının da bu istinaf başvurusuna sunduğu istinafa cevap ve katılma yoluyla istinaf dilekçesi ile karşı dava bakımından istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmaktadır.Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 28.11.2022 tarihli ve 2022/4066 Esas, 2022/5499 Karar sayılı emsal kararında da vurulandığı üzere; asıl ve karşı davalar birbirinden bağımsız, müstakil davalardır. Somut olayda, asıl davacı-karşı davalı, yalnızca asıl davaya ilişkin hükmü istinaf etmiş, karşı davaya ilişkin hükmü istinaf etmemiştir. Katılma yoluyla istinaf hakkı, asıl istinaf talebine sıkı sıkıya bağlı bir hak olup, karşı dava bakımından asıl dava davacısı, sadece asıl davayı istinaf edip karşı davada verilen kararı istinaf etmediğinden, karşı dava davacısının buna bağlı olarak katılma yoluyla karşı davaya yönelik hükmü istinaf etmesi mümkün değildir. Bu nedenlerle, davalı- karşı davacının karşı dava yönünden katılma yoluyla istinaf hakkı bulunmadığından, karşı davaya yönelik istinaf başvurusunun usulden reddine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı- karşı davalı vekilinin asıl davaya yönelik yaptığı istinaf başvurusunun esastan reddine; davalı- karşı davacı vekilinin katılma yoluyla karşı davaya yönelik yaptığı istinaf başvurusunun ise usulden reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;A- Davacı- karşı davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden:1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı- karşı davalı vekilinin asıl davaya yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davacı- karşı davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 135,50 TL istinaf karar harcının asıl davacı- karşı davalıdan tahsiline,3-Davacı- karşı davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,B-Davalı- karşı davacının katılma yoluyla istinaf başvurusu yönünden: 1-Davalı- karşı davacı vekilinin karşı davaya yönelik yaptığı katılma yoluyla istinaf başvurusunun usulden reddine, 2-Karşı davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davalı- karşı davacıdan tahsiline, 4-Davalı- karşı davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,6-Karar kesinleştikten sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 16.03.2023 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.