Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/518 E. 2023/133 K. 03.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/518
KARAR NO: 2023/133
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 23/10/2019
NUMARASI: 2018/340 E. – 2019/1115 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine geçildiğini, takibe konu senette lehtar ve tanzim yerinin bulunmadığını, bu nedenle senedin bono hükmünü taşımadığını, dolayısıyla ortada mücerret borç ikrarı içeren bir senet bulunmadığını, alacaklı tarafa 01.05.2017 tarihli Protokol gereği bu senedin verildiğini, davalının bu Protokoldeki edimlerini de yerine getirmediğini, senet kambiyo senedi olmamakla birlikte bir an için olduğu kabul edilse dahi bedelsiz bir senet olduğunu, davalının kötü niyetli olarak takip başlattığını ileri sürerek kambiyo vasfı taşımayan evraka dayalı yapılan İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından davalı tarafa 419.630,18 TL borçlu olunmadığının tespitine, davalı aleyhine % 20’den aşağı olmamak üzere haksız takip tazminatına hükmedilmesine, takibin dava sonuna kadar tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; senedin kambiyo senedi vasfında olduğunu, davalının edimlerini yerine getirdiğini, davacının lehdar isminin bulunmadığını iddia ederken bir taraftan da senedi düzenleyerek davalıya verdiğini kabul etmekte olduğunu, davacının delillerini hasredip müvekkiline tebliğ edilmediğini, davacı delilleri taraflarına tebliğ edilmediğinden haklarını saklı tuttuklarını savunarak, davanın reddi ile %20 oranında inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava, kambiyo senedine dayalı olarak yapılan takip nedeniyle borçlu tarafından açılan menfi tespit davasıdır. Davaya konu senedin, dosyada mübrez 01/05/2017 tarihli protokole göre verildiği düşünüldüğünde, her ne kadar taraflar gerçek kişi olup tacir kaydı bulunmamaktaysa da, senedin kambiyo senedi olup olmadığının değerlendirilmesi görevi ticaret mahkemesine ait olduğu gibi, 5 adet vinç satımına dair sözleşmenin ticari amaçla yapılacağı da aşikar olduğundan mahkememizin görevli olduğu kabul edilerek yargılamaya devam edilmiştir.Davacı, takibe konu senedin bono vasfına haiz olmadığını, lehdar kısmının boş olduğunu, düzenleyen yerinin olmadığını, bu haliyle takibe konan senedin kambiyo senedi vasfında olmadığını; ayrıca davalının üstüne düşen edimi de yerine getirmemesi nedeniyle senedin bedelsiz olduğunu ileri sürmüştür. Davalı, cevap dilekçesi ile kambiyo senetlerinin illetten mücerret olduğunu, senedin bono vasfına haiz olduğunu, edemini yeirne getirdiğini ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir. Dava dilekçesi ekinde sunulan vekaletnamenin 2003 tarihli olması nedeniyle davacı vekiline güncel vekaletnamesini sunması için süre verilmiş, eksiklik tamamlanmıştır. Yine davalı tarafın cevap dilekçesi ile birlikte sunduğu vekaletname davalı asilden değil davalı asilin ortak olduğu şirketten alınmış vekalet olduğundan davalı tarafa da, sunulan cevap dilekçesine açık rıza gösterdiğini beyan etmesi veya usulünce davalı asilden alınmış vekaletnameyi sunması için süre verilmiş, davalı vekili de usulüne uygun şekilde asilden alınan vekaletnamesini sunmuş olup, cevap dilekçesi de usulüne uygun kabul edilmiştir. Bu bakımdan davalı tarafın cevap dilekçesini ıslah etmesinde hukuki yarar olmadığı gibi, ıslahtan önce mahkememizce HMK.nun 184. maddesi uyarınca tahkikatın bittiğine ve sözlü tahkikat geçilmesine karar vermiş olması nedeniyle HMK.nun 177/1 maddesi uyarınca ıslahın tahkikatın bitimine kadar yapılabileceği hükmü nazara alınarak, ıslah dilekçesine itibar edilmemiştir. Mahkememizce ön inceleme duruşması yapılmış, tarafların iddia ve savunmalarına ilişkin, senede dayanak olarak sunulan protokol de nazara alınarak bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, davacı tarafa bilirkişi ücreti yatırması için süre verilmiş, sonuçları ihtar edilmiştir. Davacı, bilirkişi ücretini yatırmamış, tacir olmadığını ve incelenecek ticari defter ve kaydının da olmadığını ileri sürmüştür. Menfi tespit davasında kural olarak ispat yükü davalıda olup, mahkememizce davacıya bilirkişi ücreti yatırması için süre verilmiş olması isabetli değilse de, davacının dava dilekçesine göre öncelikli talebi, senedin kambiyo senedi vasfına haiz olmadığı halde aleyhine kambiyo senedine özgün haciz yoluyla icra takibi yapılmış olması nedeniyle borçlu olmadığının tespiti taleplidir. Bonoda olması gereken unsurlar TTK.nun 776. maddesinde belirtilmiştir. Anılan maddenin e bendinde “kime veya kimin emrine ödenecek ise onun adı”nın; f bendinde “düzenleme tarihi ve yeri” nin bonoda bulunması gerektiği belirtilmiştir. TTK’nın 777/3 maddesine göre de açıklık bulunmadığı takdirde senedin düzenlendiği yer, ödeme yeri ve aynı zamanda düzenleyenin yerleşim yeri sayılır. Takibe dayanak senet incelendiğinde, senedin keşidecesinin davacı olduğu, lehdar kısmının boş olduğu, ödeme yerinin olmadığı, ayrıca düzenleyenin yerleşim yerinin de bulunmadığı görülmüştür. Sayılan eksiklikler sonradan tamamlanabilir unsurlar ise de, alacaklı taraf senedi bu haliyle kambiyo senetlerine mahsus yolu ile takibe koymuş olup, takibin usulsüz olduğu çok açıktır. Nitekim davacı vekilinin dava dilekçesinin sonuç kısmından yalnızca senetin kambiyo vasfı taşımaması sebebiyle başlatılan takibe ilişkin borçlu olmadığının tespitine yönelik olduğu anlaşılmış, unsurları eksik senet dayanak gösterilerek kambiyo senetlerine özgü takip yapılamayacağı göz önüne alınarak davacının takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 2017/4916 E 2019/1325 K. : 2014/18685 E. 2015/7825 K. Sayılı ilamları) Öte yandan bedelsizlik iddiasında ise, davacının netice-i talebi kabul edilebilir bulunduğundan, yerleşik Yargıtay içtihatları da dikkate alınarak işin esasına girerek ayrıca inceleme yapılması gerekmemiştir. Nitekim benzer bir davada, Davacı taraf takibe konu bono bedellerinin ödendiğini, ayrıca senet vade tarihinde tahrifat yapıldığını bu nedenle takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitini istemiş, ilk derece Mahkemesince işin esasına girilerek senet sebebinin tadili sebebiyle ispat yükünün davalıya geçtiği, davalının bonoda belirtilen alacağın varlığını ispatlayamadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş olup, Yargıtay 19 HD.nin 2017/4916 E, 2019/1325 K. sayılı ilamında: “Dava, kambiyo yolu ile yapılan icra takibine karşı açılmış menfi tespit istemine ilişkindir. İcra takibine konu alacaklısı (lehdar) …, borçlusu (keşideci) … olan 17/08/2012 tanzim tarihli belge düzenleme yeri yazılı olmadığından ayrıca borçlunun adres bilgileri yanında idari birim de gösterilmediğinden TTK’nun 776. maddesinde gösterilen bono için gerekli zorunlu şartlar bulunmadığı için kambiyo vasfında kabul edilemez. Bu belgeye dayanarak kambiyo yolu ile icra takibi yapılamayacağı ve dava da sadece icra takibine yönelik olarak açıldığından alacaklının adi belgeden kaynaklanan yasal hakları saklı kalmak üzere davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek kambiyo mevzuatına göre yapılan bir takipten bahsedilip yazılı gerekçe ile kabul kararı verilmesi doğru olmamış, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir. ” gerekçesi ile açıkça kambiyo yolu ile başlatılan icra takibinde davacı takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ediyor ise; Mahkemece işin esasına girilmeden önce senetin kambiyo vasfına haiz olup olmadığının, kambiyo mevzuatına göre icra takibi yapılıp yapılmayacağının değerlendirilmesi gerektiği vurgulamıştır. Yine 2016/14674 E. 2017/8041 K. Sayılı ilamında: “Dava, tahrifat nedeniyle takibe konu bonoya dayalı borçlu olmadığının tespitine ilişkindir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda tahrifatın varlığı tespit edilmiş dolayısıyla senet vade tarihinin keşide tarihinden önceki bir tarih olduğu açıklığa kavuşmuştur. Bu durumda dava konusu belge kambiyo vasfını yitirdiğinden kambiyo senetlerine özgü takibe konu edilemez. Davacı dilekçesinin sonuç kısmında takipten dolayı borçlu olmadığının tespitini talep etmekle mahkemece yukarıda açıklanan gerekçeler doğrultusunda davanın kabulüne dair karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.” gerekçesi ile ilk derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermiştir. Açıklanan sebeplerle takibe konan senedin, kambiyo senedi vasfında olmadığı gözetilerek, kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi yapılamayacağından, davacının dava dilekçesinin sonuç kısmında takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitini talep ettiği göz önüne alınarak davanın kabulüne, davacının dava konusu takip nedeniyle (bu takiple sınırlı olmak üzere) borçlu olmadığının tespite karar vermek gerekmiştir. Davalının takip başlatmakta haksız ve kötü niyetli olduğu ispat edilmediğinden koşulları oluşmadığından davacı yararına kötü niyet tazminatına hükmedilmemiştir. … ” gerekçesiyle, davanın kabulü ile kambiyo senedi vasfına haiz olmadığı anlaşılan senede göre yapılan İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takibi nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, koşulları oluşmadığından kötü niyet tazminatı verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava açarken sehven müvekkiline ait vekaletnameyi değil de müvekkilinin şirketine ait vekaletnameyi cevap dilekçesi ekinde sunduklarını, ancak mahkemece bu durumun müvekkiline tebliğ edildiğini, müvekkiline yapılan tebligat ise usulsüz olduğunu ve müvekkiline ulaşmadığını, bu nedenle de davanın bir süre yokluklarında devam ettiğini, savunma haklarının kısıtlandığını, yokluklarında yapılan işlemlerin tamamının yenilenmesine karar verilmesi ve yeniden yapılması gerekirken aksine devam edildiğini ve ıslah dilekçelerinin de kabul edilmeyerek savunma haklarının kısıtlandığını, sehven müvekkiline ait vekaletnameyi değil de müvekkilinin şirketine ait vekaletnameyi cevap dilekçesi ekinde sunduklarını, maddi hatadan kaynaklandığını, HMK 77.madde uyarınca vekaletnamelerinin tamamlaması için süre verilmesi ve verilen bu süre içinde tamamlanmazsa bu kere de müvekkiline yazı yazılarak yaptığı işlemleri kabul edip etmediğinin ona sorulması gerektiğini, bu hususların da yerine getirilmediğini, vekaletnamedeki hata taraflarına bildirilmeden yargılamaya devam edildiğini, bu arada UYAP sistemine kaydedilmediklerinden bu hususu UYAP üzerinden öğrenmelerinin de engellendiğini, bu şekilde duruşma gününün de taraflarına tebliğ edilmediğini, tüm bu hususların müvekkiline tebliğ çıkarıldığını, tebligatlar usulsüz olduğundan müvekkilinin de tebligattan haberdar olamadığını, davacının vekaletnamesinin de eksik olduğunu, o tarafa tüm usulün uygulandığını, ancak davalıya uygulanmadığını, takibe konu bononun kambiyo senedi vasfını haiz olduğunu, davacı tarafın iddialarının aksine senedin düzenleme yerinin İstanbul olduğunnun senet üzerinde belli olduğunu, müvekkilinin sözleşmeden kaynaklanan edimlerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, müvekkilinin davalı tarafa iş makineleri sattığını, sattığı bu iş makinelerini davalı tarafa teslim ettiğini, iş makinelerinin faturasını kesip karşı tarafa teslim ettiğini, bu uğurda müvekkili ile davalı arasında 01.05.2017 tarihli borç sözleşmesi imzalandığını, sözleşme faturaların dosyaya sunulduğunu, davacının bu borcunun ödenmesi uğruna senet düzenleyerek müvekkiline verdiğini, davacının yazılı ikrarını inkar yoluna gittiğini, bu durumun karşı tarafın kötü niyetli, olduğunu bariz bir şekilde ortaya koyduğunu, sözleşmede karşı tarafın müvekkiline borçlu olduğunun açıkça düzenlendiğini, kaldı ki kambiyo senedinin aradaki borç ilişkisinden mücerret olduğunu, davacının bir taraftan bonoda lehtar isminin bulunmadığını iddia ederken diğer taraftan da senedi düzenleyerek bizzat müvekkiline verdiğini ikrar ettiğini, davacı taraf iddialarının bu nedenlerle de mesnetten yoksun olduğunu, davacı tarafın delillerini hasrederek tebliğ ettirmediğini, davacı tarafın delileri davalıya tebliğ edilmeden yargılamaya devam edilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, dosya henüz tekemmül etmeden esasa dair hüküm verildiğini, davacının İstanbul Anadolu 14. İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/379 E. sayılı dosyası borca karşı itirazda bulunduğunu, bu dava bir şekilde davacı lehine sonuçlanacak olur ise borç ortadan kalkacağından iş bu davanın da konusuz kalacağını, konusuz kalan dava hakkında ise bir karar verilmesine yer olmadığını, bu nedenle de İstanbul Anadolu 14. İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/379 Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasına karar verilmesi talebinin kabul edilmediğini, savunma hakları kısıtlanmış olduğundan, karşı taraf aleyhine alacak davası açılacağını, bunun için İstanbul Arabuluculuk Bürosunun 2019/21448 numaralı evrakıyla arabuluculuk başvurusunda bulunduklarını, arabuluculuk başvuru evrakının dosyaya sunulduğunu, bu arabuluculuk başvurusunda karşı taraf ile uzlaşma imkanı olduğunu, bu ihtimalde de iş bu davanın konusuz kalacağını, yinene taraflar arasında bir uzlaşma sağlanamaz ise karşı taraf aleyhine alacak davası açılacağını, arabuluculuk başvurularının bekletici mesele yapılmamasının da hukuka aykırı olduğunu, dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmesine rağmen bu inceleme gününün usulüne uygun olarak taraflarına tebliğ edilmediğini, davacı tarafa ise, bilirkişi ücretini yatırmak üzere süre verildiğini, davacı taraf, ise kötü niyetli olduğundan ve de kendi defter ve kayırları aleyhlerine delil teşkil ettiği için ibraz kayıtlarını ibraz edemediğinden, bilirkişi ücretini yatırmadığını, bu nedenle de 19.06.2019 tarihli celsede eksik bilirkişi ücretini yatırmak üzere ek süre talep ettiğini, Mahkeme ise davacı tarafın ek süre talebini kabul etmeyerek bilirkişi incelemesinden vazgeçtiğini, oysa bilirkişi incelemesinin sadece davacı taraf çıkarlarını koruyan bir durum olmadığını, aynı zamanda davalının çıkarlarını koruyan bir delil de olduğunu, kendilerinin de bilirkişi incelemesi talebinde bulunduğunu, favacı tarafın bilirkişi ücretini yatırmamasının bedelinin müvekkiline ödetilemeyeceğini, bu şartlar altında ise mahkemenin bilirkişi incelemesi için ücret yatırmak üzere taraflarına üre vermesi ve bilirkişi ücretinin kendilerince yatırılmaması halinde bilirkişi incelemesi yapılmasından vazgeçmesi gerektiğini, cevap dilekçesinde yemin deliline de dayandıklarını, mahkemenin yemin delilini hatırlatıp taraflara yemin teklifinde bulunup bulunmadıklarını sorması ancak ondan sonra esasa dair hükmünü kurması gerektiğini ancak bunu yapmadığını, takibe konu senedin kambiyo senedi vasfının bulunmadığı varsayılsa dahi, bu ihtimalde de bu senet yazılı delil başlangıcı mahiyetinde bir senet olduğundan müvekkilinin alacağını tanık deliliyle ispatlama hakkı doğacağını, zira elinde yazılı delil başlangıcı mahiyetinde bir belge olan taraf alacağın varlığını artık tanık deliliyle de ispatlayabileceğini, ancak müvekkilinin alacağını ispatlamasına izin verilmeden davanın kabulüne karar verildiğini, davacının takibe itiraz süresi geçtikten sonra İstanbul Anadolu 14. İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/379 Esas sayılı dosyası ile dava açarak takibe konu senedin kambiyo senedi vasfında olmadığını iddia ettiğini, ancak sürede olmayan bu itiraz hakkını yitirdiğinin tespitine karar verildiğini, davacının icra hukuk mahkemesinin kesinleşen kararına rağmen senedin kambiyo senedi vasfında olmadığına yönelik iddiasını bu kere de iş bu dosya kapsamında dile getirdiğini ve talebinin kabul edildiğini, bunun da doğru olmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 72. maddesi uyarınca; kambiyo senedine mahsus haciz yoluyla takip nedeni ile borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davalı-alacaklı tarafından davacı-borçlu aleyhine, 01.05.2017 düzenleme tarihli ve 102.500 USD bedelli senede dayalı olarak 26.12.2017 tarihinde, kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davacı-borçluya 02.01.2018 tarihinde TK 21/1 maddesine göre tebliğ edildiği, davacının süresinde itiraz etmemesi sebebiyle takibin kesinleştiği anlaşılmaktadır. Dava ve takip konusu senedin incelenmesinde ise; 01.05.2017 düzenleme tarihli ve 30.05.2017 vadeli, 102.500 USD bedelli senette davacının keşideci olduğu, lehdar kısmının boş olduğu, düzenleme yerinin mevcut olmadığı görülmektedir. Bonolarda lehdar adı 6102 sayılı TTK’nın 776-(1)-f). maddesi gereğince; bulunması yasal olarak zorunlu unsur olup, takibe dayanak senette lehdarın adının bulunmaması nedeni ile bono ve dolaysıyla kambiyo senedi vasfı bulunmamaktadır. Bonoda düzenleme yeri ise bulunması zorunlu alternatif unsurlardandır. Yani başka unsurların bunun yerine geçebileceği durumlardaki unsurlar alternatif zorunlu unsurlardır. TTK’nın 77/1.f maddesi uyarınca bononun ön yüzünde düzenleme yeri bulunması zorunlu unsurlardandır. Ancak bu yer gösterilmezse TTK’nın 776/4 maddesine göre düzenleyenin adının yanındaki yer düzenleme yeri sayılır. Ancak böyle bir yer düzenleyenin adının yanında gösterilmemiş ise bu durumda düzenleme yeri olmayan bono da bono vasfı taşımaz. Nitekim dava konusu senette düzenleme yeri bulunmadığı gibi düzenleyenin adının yanında da herhangi bir yer adı gösterilmediğinden bu sebeple de dava konusu senet bono vasfı taşımamaktadır. Bu durumda söz konusu senedin adi senet olarak kabulü gerektiği açıktır. Bu belgeye dayanarak kambiyo yolu ile icra takibi yapılamayacağı ve dava da sadece icra takibine yönelik olarak açıldığından davanın kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır (Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 18.03.2021 tarihli ve 2020/3040 Esas, 2021/2619 Karar sayılı kararı). Zira dava dilekçesinde davacı vekilince, ”kambiyo senedi vasfı taşımayan evraka dayalı olarak yapılan İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti” talep edilmiş olup davalı-alacaklının adi belgeden, Protokolden ve sonuç olarak temel ilişkiden kaynaklanan hakları saklıdır. Bu nedenlerle, mahkemece yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Öte yandan, davacı vekili istinaf dilekçesinde savunma haklarının kısıtlandığını, ıslah ettiği cevap dilekçesinin mahkemece nazara alınmadığını, delillerini sunma hakkı verilmediğini ileri sürmüştür. Dosya kapsamından, davalı vekilinin süresi içinde davaya cevap dilekçesi sunduğu, davalı vekilinin vekaletnamesinin davalının yetkilisi olduğu şirket adına verilmiş olması sebebiyle mahkemece davalının adresine iş bu cevap dilekçesine muvafakati bulunup bulunmadığı hususunda tebligat çıkarıldığı, tebliğin usulüne uygun olduğu, davalının buna herhangi bir itirazının olmadığı, daha sonra davalı adına daha önce cevap dilekçesi sunmuş olan vekilinin usulüne uygun vekaletnamesini dosyaya sunduğu ve yargılamada davalıyı temsil ettiği, davalının delillerini sunduğu anlaşıldığından savunma hakkının kısıtlanması veya delilerinin değerlendirilmemesinin söz konusu olmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca davalı vekili, delil ve savunmalarının değerlendirilmediğini ileri sürülmüş ise de davalı alacaklının takip konusu senet kambiyo vasfını taşımasa dahi adi senet niteliğindeki söz konusu belgeye dayalı olarak yasal haklarını kullanma hakkı saklı olup davalının sunduğu faturalar, Protokol hükümleri ve ticari defterler üzerinde inceleme yapılmasının eldeki dava yönünden sonuca etkisi olmayacağı anlaşıldığından aksi yöndeki istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 27.944,60 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,3-Davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 03.02.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.