Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/517 E. 2023/140 K. 03.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/517
KARAR NO: 2023/140
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 03.12.2019
NUMARASI: 2019/280 E. – 2019/1246 K.
DAVANIN KONUSU: Haksız Rekabetin Tespiti ve Önlenmesi
Taraflar arasındaki haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda, mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 1954 yılından bu yana Türkiye’de faaliyet gösteren önde gelen bir ilaç firması olduğunu, müvekkilinin üretip piyasaya sunduğu ”…” markası ile piyasaya sürdüğü ürünlerin tüketiciler tarafından güvenle kullanıldığını, davalı firmanın, müvekkiline ait … markalı ürünler ile karıştırılmaya yol açan renk kullanımı, ambalaj ve tasarım ile ”… onarıcı bakım kremi, … nemlendirici bakım kremi ve … pişik kremi” isimli kozmetik kategorisindeki cilt bakım ürünlerini piyasaya sunduğunu, davalının, müvekkili davacının piyasada tüketiciler nezdinde oluşturduğu güvenden faydalanmak suretiyle tüketicilerin yanıltılmasına neden olduğunu ve bundan haksız menfaat sağladığını, … markasının krem tüpü üzerinde uzanış biçimi ve … markasının krem tüpü üzerinde yerleştirildiği biçimin dikkate alındığında ortalama bir tüketicinin ayrım yapmasının daha da zorlaştırıldığını, bu şekilde TTK’nın haksız rekabete ilişkin hükümleri uyarınca davalının haksız kazanç sağlamayı hedeflediğini ileri sürerek, davalı şirketin eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine ve haksız rekabetin önlenmesine, haksız rekabet oluşmasında etkili olan ürünlerin toplatılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, savunmasında özetle; mahkemenin görevli olmadığını, İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunu, … ve … markalı ürünler arasında görsel, işitsel, kavramsal benzerlik bulunmadığını, müvekkilinin ”… ve … Şekil” markalarını kullandığını, markaların da TPE nezdinde sırasıyla … ve … no ile tescilli olduğunu, aynı zamanda tanınmış marka olduğunu, davanın haksız olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Dava hukuki niteliği itibariyle, haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve sonuçlarının kaldırılmasına ilişkindir. Davacı taraf, kendisinin kullandığı ürün ambalajının benzerinin davalı tarafından kullanıldığını iddia ederek dava açmıştır. Davalı yan ise, ambalajdaki ibare ve şeklin marka olarak tescilli olduğunu, kullanımın tescilli markaya dayandığını ve tanınmış marka olarak kabul edildiğini savunmuştur. Davacının hem haksız rekabet hem de Sınai Mülkiyet Kanunu’yla düzenlenen, tasarım haklarına dayandığı anlaşılmaktadır. Haksız rekabet aldatıcı davranışların yaptırımı, Sınai Mülkiyet ise mülkiyet hakkını korunmayı hedeflediğinden tasarım hukukuna dayanılması durumunda mülkiyet hakkına dayanılmış sayılır. Birden fazla fazla sorumluluğun söz konusu olması durumunda TBK 60. Madde gereğince zarar görene en iyi giderim imkanı sağlayan sorumluluk sebebine göre karar verilir. SMK 57.maddeye göre Tescilsiz tasarımlar kamuya sunulduğu takdirde hak sahibi tasarım hakkına yönelik ihlallerden dolayı dava açmaya yetkilidir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16.Hukuk Dairesi’nin 18/07/2018 tarih ve 2018/2218,2018/1705 sayılı kararında” SMK 57. gereğince tescilsiz tasarımlara yönelik olarak Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde dava açılması mümkün olup, dava açıldıktan sonra tasarımın aynı yasanın 69/2.maddesine göre bu yasayla öngörülen korumadan yararlanıp yararlanmayacağı, yararlanmıyorsa Türk Ticaret Kanunu’nun 55/a-4 maddesi kapsamında haksız rekabet koşullarının oluşup oluşmadığı değerlendirmesi SMK a göre işin çözümüne ilişkin bir değerlendirme olmakla bunun Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemelerince yapılması gerekmektedir. Haksız rekabete de dayanıldığından SMKnunun uygulama koşullarının bulunmadığının tespiti halinde bu kez TTK haksız rekabete ilişkin hükümlerine aykırılık bulunup bulunmadığının tespiti ile hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden ”denilerek tasarım hukukuna dayalı olarak haksız rekabetin önlenmesi amacıyla açılan davalarda Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu belirtmiştir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 02.05.2012tarih 2012/5861 Esas, 2012/7053 Karar,12.07.2011 tarih 2009/9793 Esas, 2011/8770 Karar) Yukarıda anlatılan nedenlerle davada Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemelerinin görevli olması nedeniyle mahkememizin görevsiz olup davaya bakmanın mümkün olmadığı, görevin dava şartlarından olduğu ve HMK nun 115(1) maddesi uyarınca davanın her aşamasında resen gözetilmesi gerektiği dikkate alınarak mahkememizin görevsizliği nedeniyle … ” gerekçesiyle, davanın usulden reddine, HMK’nın 20.maddesindeki prosedür çerçevesinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; somut olayda TTK’nın 54 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan haksız rekabete ilişkin talepte bulunduklarını, SMK’da ayrık bir hüküm yer almadığından haksız rekabetin önlenmesine ilişkin işbu uyuşmazlığın çözümünde yetkili mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, SMK’nın “Marka Olabilecek İşaretler” başlıklı 4/1.maddesi “Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.” hükmünü içerdiğini, Sınai Mülkiyet Kanununun gerek kapsamının belirlendiği gerek marka olabilecek işaretlerin tanımlandığı ilgili maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, ambalajların ancak sicilde gösterilebilir olma şartını sağladığı hallerde marka olabilecek işaretler arasında yer alabileceğini, bu nedenle sicilde gösterilebilir olma koşulunu sağlamayan ”…” markalı ürünlerin ambalajlarına veya ambalajlarının tasarımlarına yönelik korumanın, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında sağlanamayacağını, çünkü … markalı ürünün marka adı Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli olmasına karşın; … ürünlerine ilişkin ambalajlara ve ambalaj tasarımlarına ilişkin herhangi bir sicil kaydı bulunmadığını, görevli mahkemenin tespitinde tarafların özel olarak korunan fikri haklardan birine dayalı talepte bulunup bulunmadığının esas alınması gerektiğini, taraflardan birinin özel olarak düzenlenmiş bir fikri hakkı ileri sürdüğü hallerde artık ihtisas mahkemelerinin görevli olduğunun kabul edileceğini, ancak davanın fikri mülkiyet hukukunda korunması gereken tescilli bir hakka ilişkin olmadığı hallerde, uyuşmazlığın Ticaret Kanununun haksız rekabet hükümlerine göre Asliye Ticaret Mahkemelerinde çözülmesi gerektiğini, … markasının TPE nezdinde tescil edilmiş bir marka olmakla birlikte ambalajının ve ambalaj tasarımının tescil edilmemiş olduğunu, taleplerinin ve iddialarının tescilli bir hakka dayanmadığını, dayanaklarının TTK’nın haksız rekabete ilişkin 54 vd.maddeleri olduğunu, davalının, davacıya ait Bepanthol markalı ürünün ambalajını, renklerini ve tasarımını kullanarak … markalı ürünler ile karıştırılmaya yol açan eylemlerde bulunduğunu, yanıltıcı eylemleri sebebiyle haksız rekabet hükümlerini ihlal ettiğini, görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 56.maddesi uyarınca haksız rekabetin tespiti ve men edilmesi istemlerine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekili, davalının piyasaya sürdüğü ”… onarıcı bakım kremi, … nemlendirici bakım kremi ve … pişik kremi” isimli kozmetik kategorisindeki cilt bakım ürünlerinin, renk kullanımı, ambalajı ve tasarımı yönünden müvekkiline ait … markalı ürünleri ile iltibasa yol açtığını, davalının bu şekilde, müvekkili davacının piyasada tüketiciler nezdinde oluşturduğu güvenden faydalanmak suretiyle tüketicilerin yanıltılmasına neden olduğunu ve bundan haksız menfaat sağladığını ileri sürerek haksız rekabetin tespiti ile önlenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Sınai Mülkiyet Kanununun 1.maddesine göre, bu Kanunun marka, coğrafi işaret, tasarım, patent, faydalı model ile geleneksel ürün adlarına ilişkin başvuruları, tescil ve sonrası işlemleri ve bu hakların ihlaline dair hukuki ve cezai yaptırımları kapsadığı hüküm altına alınmıştır. Sınai mülkiyet hukukuna dair uyuşmazlıklarda ise görevli mahkeme Fikri ve Sınai Haklar Hukuk mahkemesidir. Ancak talebin hukuki niteliği itibariyle bu kanun kapsamında kalması, hukuki korumanan bu kanun kapsamında talep edilmiş oması gerekir.Ancak somut olayda davacı taraf, dava dilekçesinde Sınai Mülkiyet Kanunu hükümleri uyarınca tescilli markadan kaynaklanan öncelik ya da üstünlük haklarına dayanmamıştır. Davacı iddialarını TTK’nın 54 ve devamı düzenlenen haksız rekabet hükümlerine dayandırmış ve davalının ”… onarıcı bakım kremi, … nemlendirici bakım kremi ve …” isimli kozmetik kategorisindeki cilt bakım ürünlerinin, renk kullanımı, ambalajı ve tasarımı yönünden müvekkiline ait … markalı ürünleri ile iltibasa yol açtığını ileri sürmüştür. Dosya kapsamında davacının, sicilde kayıtlı tescilli marka veya tescilli ambalaj tasarımına dayalı olarak talepte bulunduğuna dair bir bilgi veya belge de bulunmamakta olup davacının hukuki koruma talebinin içeriğine göre görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesi olmasına rağmen mahkemece bu hususlar gözetilmeden yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK 353/1.a.3. maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, karar veren mahkemenin görevli olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf isteminin kabulüyle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.3 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının kaldırılmasına,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafça yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde davacıya iadesine,4-Davacı tarafça yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 03.02.2023 tarihinde oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.