Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/510 E. 2023/447 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/510
KARAR NO: 2023/447
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/12/2019
NUMARASI: 2016/868 E. – 2019/1001 K.
BİRLEŞEN DAVADA
BİRLEŞEN DAVADA
BİRLEŞEN DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen davaların ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, asıl davada davacı- birleşen davada davalı vekili ile asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Asıl davada davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin ambalaj sektöründe faaliyette bulunduğunu, davalının davacıya korona tatbik edilmiş ve ambalaj sanayinde kullanılan şeffaf … tedarik ettiğini, bu kapsamda korona tatbik edilmiş olması gereken … rulolarını Belçika’da faal müşterisi için makarna karton ambalajı işinde kullanıp ürettiği makarna karton ambalajlarını yurt dışına sevk ettiğini, ancak 2015 Ekim ayı içerisinde elinde mevcut olan … rulolarındaki koronanın zayıf tatbik edilmesi – korona yönünün ters olması gibi sorunlar nedeniyle davalıdan bilgi almak istemişse de bu talebinin karşılanmadığını ve tam olarak ne kadar sorunlu ürün kullanıldığının tespit edilemediğini, davalıdan bu konuda net bir yanıt alınamaması nedeniyle müvekkilinin kendi imkanlarıyla sorunlu ürünleri tasnife çalıştığını, bunun sonucunda 1 konteyner ürünün Belçikalı müşteriden iade alındığını, ayrıca Ocak 2016 yılında da müvekkilinin müşterisi olan … firmasının alıcısı … şirketinin de şikayetleri sonucunda müvekkilinin müşterisinin kendi alıcısına 1.252,73-Euro ve 14.318,08-Euro bedelli 2 adet … note yollamak zorunda kaldığını, müvekkilinin müşterisi tarafından yollanan … note’un kendisine rücu edileceği yönde ihtarda bulunulması üzerine bu durumun davalıya bildirildiğini ancak herhangi bir sonuç alınamadığını, bu nedenle davalıya Beyoğlu …Noterliğinin 24.02.2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin gönderildiğini, bu arada müvekkili yetkililerince sorunu çözmek için Belçikaya gidildiğini, müşteri nezdinde doğan 42.2659 Euro zararın 43.000,00 Euro olarak nazara alınmasında müşteri ile mutabık kalındığını ve bu miktarın davacı alacağından düşüldüğünü, bu nedenle davacı nezdinde … note sebebiyle 43.000,00 Euro, bir konteyner ürün iadesi sebebiyle 13.414,91 Euro, kontrol ve iyileştirme bedeli olarak 11.134,38 Euro, hukuki destek nedeniyle 5.815,00 Euro, seyahat ve işçilik nedeniyle 13.355,59 Euro olmak üzere toplam 86.719,88 Euro zarar oluştuğunu, kar kaybı da yaşadığını, bundan doğan haklarının saklı olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00 TL’nin davalıdan ticari reeskont avans faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Asıl davada davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkilinin davacıya hatalı ve ayıplı ürün sattığı iddiasının doğru olmadığını, davalının bir çok firmaya bu ürünü sattığını, ürünlerin bobinden çıkarıldıktan sonra ayıplı olup olmadığının tespitinin mümkün olmadığını, bobinden çıkarılan ürünün davalıya aidiyetinin tespitinin mümkün olmadığını, bu nedenle geri alınmasının mümkün olmadığını, …’nin evsafa uygun olup olmadığının ve kalite kontrolünün bu ürün bobine sarılı iken yapılması gerektiğini, bunun bu ürünü kullanan tüm firmalarca bilindiğini, bobinden çıkarılıp makineden geçirilen ürünün hangi firmaya ait olduğunun tespit edilemeyeceğini, davacının başka firmalardan da aynı malzemeyi aldığını, ürüne ilişkin şikayet formunda da ürünle ilgili şikayetlerin ürün bobinden çıkarılmadan iletilmesi gerektiğinin bildirildiğini, davacının ürünlerin ayıplı olduğuna ilişkin teslim sırasında kalite kontrolleri yapılarak hata ve ayıpları tespit etmediğini, yasal süresinde ayıp ihbarında bulunmadığını, davacının ileri sürdüğü ayıp veya hatanın sadece iyi yapışmamadan kaynaklandığının söylenemeyeceğini, kullanılan tutkal, işçilik gibi etkenlerin de etkili olacağını, ürünün iki yüzeyi bulunduğunu, bir yüzeyinin kaygan olup yazıya elverişsiz olduğunu, diğer yüzeyinin mürekkep ve tutkal sürülerek yazı yazmaya elverişli yapılan kısım olduğunu, davacının bu yüzeyleri hatalı kullandığını, ters yüzeyleri kullandığını, davacının iddia ettiği gibi afaki ve dayanaksız bir zarar miktarının da kabul edilemez olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Birleşen davada davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı şirket ile arasında ticari ilişkiden dolayı davalının müvekkiline 9.101,90 TL borcu bulunduğunu, davalının bu borcu ödememesi üzerine aleyhine Büyükçekmece …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itiraz ederek takibin durduğunu, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, davanın kabulü ile davalının itirazının iptalini ve %20 icra-inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davalı vekili, savunmasında özetle; öncelikle bu davanın İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/868 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesi gerektiğini, davacının konu ettiği ürünlerin ayıplı olduğunu, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, bu ayıplı mallar nedeniyle müvekkilinin zarar ettiğini, davacının alacağı likit olmadığından ispatı yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatının da reddi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Asıl dava; satım sözleşmesine istinaden ayıplı ürün iddiası nedeniyle uğranılan zararın tazmini, birleşen dava ise itirazın iptali istemlerine yöneliktir. Somut olay dahilinde davacı tarafından ambalajlama aşamasında kullanılmak üzere “oriyente polipropilen dayanaklı ve berrak film” olarak bilinen, yapışkan özellikli ve uygulamada … olarak anılan belirli miktar şeffaf ruloyu davalıdan satın aldığı, bunların davacı tarafından üretimi yapılan makarna kutularında kullanıldığı ve 1.180.090 adet kutu imalatının gerçekleştirilerek ihraç edildiği, incelenen gümrük beyannameleri kapsamında 1 konteyner olan 338.700 adet kutunun davacı tarafından dava dışı firmadan iade alınarak tamir işlemi yapıldıktan sonra tekrar ilgili firmaya gönderilmiş olduğu sabit niteliktedir. Asıl dava açısından uyuşmazlık; iade işlemi nedeniyle kullanılan … rulolarındaki ayıp iddiası kapsamında davacının uğradığı ifade edilen zarar kalemlerinin tahsili isteminin yerinde olup olmadığı, birleşen dosya yönünden ise cari hesap alacağına dayalı olarak ilgili icra müdürlüğü nezdinde yapılan itirazın haklılığının tespitine yöneliktir. Ayıplı ürün tedariki ve bundan kaynaklı illiyet rabıtasının tespiti temelde HMK 266-(1) maddesince teknik incelemeyi gerektirmektedir. Konuyla ilgili mahallinde tatbik edilen keşif ile gerek asıl ve gerekse kök rapor dahilinde yapılan incelemeler nazarında; iadeye konu edildiği ifade edilen ve davacı uhdesinde bulunan 43 adet makarna kutusu üzerinde kimi kutularda … malzemenin (şeffaf kısmın) kutudan ayrılmasındaki temel problemin koronanın ters yüzeyde olmasından kaynaklandığı belirtilmektedir. Bununla birlikte uygulamada … rulolarının imalatından sonraki 6 ay içerisinde korona özelliğini koruduğu, sonraki süreçte ise bu özelliğin azaldığı, bu minvalde satım tarihinin 2015 yılı olması itibariyle … rulolarındaki korona zayıflamasının üretimden kaynaklanıp kaynaklanmadığının açıkça tespit edilemeyeceği ifade edilmektedir. Ayıbın üretim kaynaklı olup olmadığı tespit edilememekle, oluştuğu iddia edilen zararla illiyet rabıtası da ortaya konulmamıştır. Bununla birlikte ters korona uygulamasına yönelik beyan açısından da 6 aylık kısa bir süre içerisinde korona özelliği zayıfladığından davacının üretimde kullanılacak koronaları basiretli bir tacir gibi davranarak ve sektör uygulamasında kabul edildiği üzere gerekli test işlemine tabi tuttuktan sonra korona yüzeyini mutlaka kontrol etmek suretiyle üretim aşamasında kullanması gerektiği halde bu yükümlülüğünü yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Asıl dava yönünden aradan geçen zaman zarfı içerisinde … rulolarındaki yapışkan özelliğinin kaybolmuş olması nedeniyle üretimi yapılan makarna kutularıyla oluşan zarar arasındaki illiyet bağı somut şekilde tam olarak tespit edilmediğinden bununla birlikte davacının TBK 222 ve devamı maddeleri uyarınca satım konusu malzemeyi gerekli kontrol işlemine tabi tutup süresi dahilinde varsa ayıp ihbarı bildiriminde bulunmadığından dolayı zarar tazmini isteminin reddine karar verilmesi gerektiği takdir edilmiştir. Teknik inceleme esasen dosya kapsamıyla uyumlu ve sunulan delillerle irtibatlandırılmış olduğundan davacı vekilinin vaki itirazları da değerlendirmeye alınmış olmakla aynı gerekçe dahilinde teknik incelemenin yapılmış oluşu ve hukuki tahlil mahkememize ait olduğu için başkaca bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek görülmemiştir. Birleşen dosyada ise tarafların tacir olmakla TTK. 83, 85. Maddeleri uyarınca yapılan inceleme neticesinde her iki yanın ticari defter ve kayıtlarındaki borç – alacak bedelleri birbiriyle örtüştüğünden ve takibe konu cari hesap kaydı ticari defterler nazarında tevsik edilmiş olduğundan dava konusu edilen asıl alacak bedeli üzerinden itirazın iptaline hükmedilmesi gerekmiştir. Takip öncesi işletilen faize yönelik ise iptale ilişkin harçlandırma yapılmamış olduğundan herhangi bir hüküm tesis edilmemiştir. Cari hesap dayanağı fatura alacağı kapsamında kabul edilen miktar likit ve belirlenebilir olduğundan (emsal için bknz. Yargıtay 19. H.D. 2016/5503 E. 2017/3917 K. Sayılı ilamı) kabul edilen miktar üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği kanaatiyle neticeden aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. … ” gerekçesiyle, asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulü ile Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazının dava konusu edilen asıl alacak bedeli üzerinden iptaliyle takibin 9.101,90 TL üzerinden, işbu bedele takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına, takip öncesi işletilen faize dair iptale yönelik harçlandırma yapılmadığından karar verilmesine yer olmadığına, alacak likit ve belirlenebilir olduğundan 1.820,38 TL icra inkar tazminatının birleşen dosya davalısından alınarak birleşen dosya davacısına verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı, asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili ile asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili, asıl ve birleşen davaya yönelik istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece “koronaların 6 ayda yapışma özelliklerini kaybedecekleri için hem koronalı rulolarında ve hem de makarna kutularında tespit olunan gizli ayıbın neden kaynaklandığının tespit edilmediği, ayıbın üretim kaynaklı olduğu tespit edilemediğinden oluşan zararla illiyet rabıtası da kurulamadığı, Davacının korona yüzeyini üretim sırasında test etmediğinden kusurlu olduğu, ayıbı süresinde ihbar etmediği” gerekçeleriyle asıl davanın reddine karar verildiğini, halbuki davacıya 27.10.2015 ve 25.01.2016 tarihlerinde yazılı şekilde ayıbın ihbar edildiğini, ihbarın mal tesliminden 6 ay geçmeden yapıldığını, zarar ile gizli ayıp arasındaki illiyet bağının da son derece açık olduğunu, müvekkili şirketin, dava dışı ürün sattığı yurtdışındaki müşterine somut olay sebebiyle 43.000.00. Euro tazminat ödediği, gümrük evrakından yurt dışına gönderilen makarna kutularından 338.700 adedinin iade edildiği, ürünlerin kontrol ve tamir edildiği, keza konteynerla yurtdışındaki müşteriye tekrar gönderildiği, davacı müvekkili ile yurtdışındaki müşterisinin bu mal alım satımından sonra ortaya çıkan ayıplı mallar dolayısıyla birçok görüşme geçekleştirdiği, bu süreçte hukuki destek almak zorunda kaldığının belli olduğunu, mahkeme dayanağı bilirkişi raporunun en önemli hatasının davanın münhasıran ayıplı mal bedeline hasredilmesi olduğunu, oysa ki taleplerini TBK’nın 227.maddesinin 5.fıkrasına ile 112.maddesine göre müspet zararının giderilmesi olduğunu, gümrük beyannamelerinden görüldüğü üzere, toplam 1.180.090 adet makarna kutusunun dava dışı müşterisi … S.A.’ya gönderildiği, gönderilen bu makarna kutularından 338.700 adedinin davacıya iade edildiği, iade edilen 338.700 adet makarna kutusunun (kimi yeniden yapılıp kimi tamir edilerek) bir konteynerle yine yurtdışındaki aynı müşteri firmaya gönderildiğinin sabit olduğunu, şayet ortada ayıplı mal yoksa neden 338.700 adet makarna kutusu Türkiye’de bulunan davacıya iade edildiğini, taraflar arasındaki mail yazışmalarından gizli ayıbın varlığının teyit edildiğini, davalı şirketten satın alınan … malzeme 1.180.090 adet makarna kutusunda kullanıldığını, bu kutuların 338.700 adedi iade edildiğini, ifade edilen bu miktar kutular tamir edildikten sonra bir kısmı atılmış ve yerine yenileri basılarak miktar 338.700’e tamamilanmak suretiyle, gümrük mevzuatı sebebiyle aynı miktar malın 3 ay içinde geri gitmemesi cezai müeyyide olacağından geri gönderildiğini, bu nednele 338.700 adet makarna kutusunun veya makarna kutusunda kullanılan … malzeme bedelinin iadesi talebi olmadığını, bilakis makarna kutularında kullanılan … malzemenin ayıplı olması sebebiyle 3.şahıs şirketin davacıya yansıttığı zararın ve buna bağlı feri zararın tahsili istemi bulunduğunu, e-mail yazışmalarının davalıdan satın alınmış … koronaların tamamına ilişkin olduğunu, davalının sattığı ayıplı ürünlerin tamamı davacı deposunda olsaydı bile üretim tarihinden 6 aydan fazla (2 yıl) geçtiğinden bunların ayıplı olup olmadıkları tespit edilemeyeceğini, bu sebeple ayıpli malların tamamının davacı şirket nezdinde bulunmamasının bir eksiklik olarak mütalaa edilmesinin doğru olmadığını, 1 milyon 180 bin makarna kutusunun üretildiği bir süreçte, her bir makarna kutusunun teker teker kontrol edilmesinin afaki soyut bir düşünce tarzı olup, fiiliyatta imkânsız olduğunu, davacının müşterisi kutulara makarna dolumu yapılırken, kutuların … pencerelerinin yapışkanlarının tutmaması ve makarnanın yerle dökülmesi ile anlaşıldığını, teknik inceleme yeterli olmadığını, davalı şirketten alınan … malzemenin tamamının kontrol edilmesinin anlamı; otomasyon sistemine bağlı otomatik makinelerdeki korona rulolarının bu üretim sürecinden teker teker manuel olarak el ile alınarak, insan gücüyle her birinin korona kalemi ile çizilmesi demek olduğunu, bunun da üretim sürecini tamamen durduracağını, ayrıca çizilmiş … malzemeli makarna kutusunun müşteriye gönderilmesinin ve üretimde kullanılması mümkün olmadığını, bu sebeple koronanın makarna kutusunu yapışıp yapışmadığının üretim sürecinde tek tek elle muayenesinin gerektiği gerekçesinin tamamen soyut ve afaki bir düşünceden ibaret olduğunu, koronanın 2 yıllık süre sonunda özelliğini kaybetmiş olması sebebiyle sağlıklı bir inceleme yapılamayacağına dair görüşün de yerinde olmadığını, çünkü dosyada mübrez e-mail yazışmalarından ve kök bilirkişi raporunun 15.sayfasından da anlaşıldığı üzere malların gizli ayıplı olduğunun açıkça ortada olduğunu, bun da davalı yanca kabul edildiğini, ticari defterlerde dava konusu kalemlere ( …, masraf, avukatlık ücreti, ulaşım konaklama giderleri vs) bir yorum yapılmadığını, birleşen davada ayıplı malların bedellerinin ödenmesine karar verilmesinin kabul edilemez olduğunu, alacağın likit olmadığını, icra inkar tazminatı şartlarının oluşmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, asıl ve birleşen davada kararın kaldırılmasına ve asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili, asıl davaya yönelik istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının istinaf isteminin yerinde olmadığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğunu, ancak davacının tazminat davasında müvekkili lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya uygun olmakla birlikte müvekkili lehine hükmedilen vekalet ücreti yönünden usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, asıl davadaki kararın kaldırılarak müvekkili lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl dava, TBK’nın 227/2 ve 112. maddeleri uyarınca, ayıplı mal teslimi nedeniyle uğranılan maddi zararın tazmini; birleşen dava ise cari hesap ilişkisinden doğan alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, asıl davada davacı- birleşen davada davalı vekili ile asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekilince yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Asıl davada davacı- birleşen davada davalı vekilinin asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede: Asıl davada davacı vekilince, asıl ve birleşen dava yönünden istinaf talebinde bulunulmuş olup bu kapsamda inceleme yapılmıştır. Asıl davada davacı, ambalaj üretiminde kullanmak üzere davalıdan korona tatbik edilmiş ve ambalaj sanayinde kullanılan şeffaf … satın aldığını, davalı şirketten satın alınan … malzemenin 1.180.090 adet makarna kutusunun üretiminde kullanıldığını, bu kutuların 338.700 adedinin Belçikalı müşterisi tarafından yapışkanın yeterli olmaması ve kutuların içinden makarnaların dökülmesi nedeniyle iade edildiğini ileri sürerek, asıl davada davalı-birleşen davada davacı şirketin ayıplı mal satımı sonucunda … note sebebiyle 43.000,00 Euro, bir konteyner ürün iadesi sebebiyle 13.414,91 Euro, kontrol ve iyileştirme bedeli olarak 11.134,38 Euro, hukuki destek nedeniyle 5.815,00 Euro, seyahat ve işçilik nedeniyle 13.355,59 Euro olmak üzere toplam 86.719,88 Euro müspet zararı oluştuğunu iddia etmiş ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 50.000,00 TL’nin davalıdan tahsilini istemiştir. Birleşen davada davacı ise, asıl davada davacı-birleşen davada davalı şirket ile aralarında mal alım satımı nedeniyle ticari ilişki bulunduğunu, cari hesaptan kaynaklanan 9.101,90 TL alacağı bulunduğunu, alacağın ödenmemesi üzerine icra takibi başlatıldığını, takibe itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptalini istemiştir. Dosya içeriğinde bulunan Büyükçekmece …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı (takip alacaklısı) tarafından davalı (takip borçlusu) aleyhine 20.10.2016 tarihinde, 9.101,90 TL asıl alacak ile 950,39 TL’nin tahsili için ilâmsız icra takibi başlatıldığı, borcun sebebinin ”cari hesap alacağı” olarak belirtildiği, ödeme emrinin davalıya (borçluya)26.10.2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalı (borçlu) vekilince 31.10.2016 tarihinde borca itiraz edildiği, itirazın süresinde yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, eldeki itirazın iptali davasının da 1 yıllık yasal süre içinde açıldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında korona tatbik edilmiş ve ambalaj sanayinde kullanılan şeffaf … satımına ilişkin ticari ilişki bulunduğu hususu sabittir. TBK’nın 227/2.maddesi gereğince, satıcının ayıptan sorumlu olduğu hallerde, alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır. TBK’nın 112. maddesinde ise borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi halinde borçlu, kendisine hiç bir kusurun yüklenmeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararlarını gidermekle yükümlüdür. Somut olayda da asıl davada davacı, davalıdan satın aldığı korona tatbik edilmiş şeffaf …’leri kullanarak 1.180.090 adet makarna kutusu üreterek sattığını, dava dışı Belçikalı müşterisinin bu kutuların 338.700 adedini iade ettiğini, iade edilen ürünlerdeki şeffaf … malzemesinin koronasının zayıf tatbik edilmiş olması ve ters tatbik edilmiş olması sebebiyle makarna kutularının şeffaf kısmının açıldığını ve makarnaların dökülüğünü, bu nedenle müşterisi nezdinde itibar kaybı yaşadığını, bu sorunu gidermek için bir kısım masraflar yaptığını, bu sebeple uğradığı ve yukarıda sayılan zararlarının tazminini istemiştir. Mahkemece yerinde keşif yapılarak bilirkişiden rapor alınmış, tarafların itirazı üzerine ek rapor alınmıştır. 23.03.2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle; 170,03 kg ağırlığındaki 33 adet … rulosunun üzerinde korona yüzeyi dış olarak yazılmasına rağmen … rulolarının iç koronalı olmasından kaynaklı olarak emtiaların ayıplı olduğu, ayıbın gizli ayıp sayılması gerektiğii 170,03 kg … malzemesinin KDV dahil 1.298,11 TL’den davacının muaf tutulması gerektiği, 7,04 kg ağırlığındaki 2 adet … rulosu üzerinde çift taraflı koronanın mevcut olduğu, u üretimin davalının siparişleri doğrultusunda gerçekleştirilmemesi nedeniyle emtiaların ayıplı olduğu, ayıbın gizli ayıp sayılması gerektiği, 7,04 kg … malzemesi için KDV dahil 53,75-TL’den davacının muaf tutulması gerektiği, 298,40 kg ağırlığındaki 82 adet … rulosundaki koronalardaki ayıbın KDV dahil 2.278,16 TL tutabileceği, etiket mevcut olmayan 12 adet … rulosundan 5’inde koronanın iç yüzeye kalan 7’sinde ise dış yüzeye uygulandığının belirlendiği ancak bu rulolar üzerinde etiket mevcut olmaması nedeniyle emtiaların ayıp değerlendirmesinin yapılamadığı, dosyaya sunulan gümrük beyannamelerinde davacı tarafından 1.180.090 adet makarna kutusunun dava dışı firmaya gönderildiği, bu kutulardan bir konteynerının (338,700 adet kutu) dava dışı firmadan tamir amacıyla iade alındığı gibi sonrasında tekrar gönderildiği, davacı adresinde bulunan makarna kutusu sayısının ayıp değerlendirmesi yapılabilmesi için yeterli sayıda bulunmaması sebebiyle ayıp oranının tam olarak belirlenemediği, davacı tarafından ödendiği iddia edilen 43.000,00 Euro’luk kontrol ve iyileştirme bedeli ile 5.815,00 Euro’luk hukuki desteğin ayrıca 13.355,59-Euro’luk seyahat konaklama maliyetleri konusunda bir değerlendirme yapılamayacağı kanaati bildirilmiştir. Taraflarca itiraz edilmesi üzerine alınan 14.06.2019 tarihli ek raporda; etiket mevcut olmayan 12 adet … rulosundan 22,23 kg ağırlığındaki 5 adet … rulosundaki koronanın iç yüzeye uygulandığı, 32,80 kg ağırlığındaki 7 … rulosunda ise koronanın dış yüzeye uygulandığının belirlendiği, 12 adet olan bu … ruloları üzerinde etiket mevcut olmadığından emtiaların ayıp değerlendirmesinin yapılamadığı, dosyaya sunulmuş gümrük beyannamelerinden davacının 1.180,090 adet makarna kutusunun yurtdışına gönderildiği ve bu kutulardan 1 konteynerinin (338.700 adet) tamir edilerek tekrar geri gönderildiği, davacı tarafından üretilen makarna kutularından sadece 43 adedinin davacı adresinde bulunduğu, bu kutularda ters korona uygulaması ile zayıf korona kaynaklı … malzemenin makarna kutusundan ayrılmasından kaynaklı gizli ayıplar tespit edildiği, ancak bu değerlendirmenin sadece 43 adet makarna kutusu için geçerli olup kalan kutularda aynı ayıp oranının belirlenmesinin mümkün olmayacağı, davacı tarafından ödendiği iddia edilen 43.000,00-Euro’luk …, 13.414,91-Euro’luk 1konteyner ürün iadesi, 11.134,38-Euro’luk kontrol ve iyileştirme bedeli, 5.815,00-Euro’luk hukuki destek ile 13.355,59 Euro’luk seyahat konaklama ve işçilik maliyetleri hususunda bir değerlendirme yapılamayacağı kanaati bildirilmiştir. Her ne kadar asıl davada davacı vekilince taleplerinin mahkemece yanlış değerlendirildiği, anlaşılamadığı, zarar ile davalının ayıplı mal satışı arasında illiyet bağı bulunduğu, gümrük beyannamelerine göre bir konteyner malın iade edildiği, daha sonra bunların iyileştirilerek dava dışı müşterisine yeniden gönderildiği ve zararın ispatlandığı, ileri sürülerek karar istinaf edilmiş ise de, dosya kapsamından asıl davada davacının müşterisi tarafından kendisine iade edilen 338.700 adet makarna kutusundaki eksiklik ve kusurların asıl davada davalıdan satın aldığı şeffaf … malzemesinin koronasının zayıf tatbik edilmiş olması ve ters tatbik edilmiş olmasından kaynaklandığını ispat edemediği görülmektedir. Zira davacının iddiası iade edilen makarna kutularının şeffaf kısmının davalıdan aldığı bu malzemelerle üretildiği şeklinde olup iade edilen malların üretiminde kullanılan malzemenin davalıdan alınan … malzemesi olup olmadığı anlaşılamadığı gibi davacının zararının davalıdan alınan bu malzemelerin ayıplı olmasından kaynaklandığı da açıkça ortaya konulamadığından mahkemece asıl davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekilince, birleşen davada davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek birleşen davada verilen karar da istinaf edilmiştir. Aralarında ticari satım ilişkisi bulunduğu uyuşmazlık dışı olan tarafların ticari defter ve kayıtları incelenmiş olup usulüne uygun tutulan bu kayıtlara göre birleşen davada davalı şirketin kendi kayıtlarında birleşen davada davacı tarafa 9.413,81 TL borçlu göründüğü, birleşen davada davacının ise kendi defterlerine göre 9.101,90 TL alacaklı göründüğü anlaşıldığından birleşen davanın kabulüne karar verilmesinde de bir isabetsizlik görülmemektedir. Keza alacak likit olduğundan icra inkar tazminatına hükmedilmesi de yerindedir. Bu nedenlerle, asıl davada davacı- birleşen davada davalı vekilinin asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmektedir. Birleşen davada davacı- asıl davada davalı vekilinin asıl davaya yönelik istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede:Asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekili, asıl davada davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğunu, ancak müvekkili lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, asıl dava yönünden istinaf isteminde bulunmuştur. Asıl davada davacı taraf, davalının sözleşmeye aykırı şekilde ayıplı mal sattığı iddiasıyla doğan maddi zararının tazminini istemiştir. Karar tarihi olan 12.12.2019 tarihinde yürürlükte olan AAÜT, 02.01.2019 tarihli ve 30643 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren AAÜT olup bu tarifede maddi tazminat davasına ilişkin ayrı bir hüküm bulunmadığından, davanın reddine karar verilirken asıl davada davalı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi yerinde olmamıştır. Bu nedenlerle, asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekilinin asıl dava yönünden ileri sürdüğü istinaf sebepleri yerinde görüldüğünden istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, asıl davada davacı- birleşen davada davalı vekilinin asıl ve birleşen davada kurulan hükme yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine; asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekilinin asıl dava yönünden kurulan hükme yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile asıl davada kurulan hükmün HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca vekalet ücreti yönünden düzeltilmek üzere kaldırılarak, asıl davanın reddi ile asıl davada davalı lehine 2019 yılı AAÜT uyarınca asıl dava değeri üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmek suretiyle yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki şekilde aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM;Yukarıda açıklanan gerekçelerle;A-Asıl davada davacı- birleşen davada davalı vekilinin, asıl ve birleşen davada kurulan hükümlere yönelik istinaf başvurusu yönünden:1-Asıl davada davacı- birleşen davada davalı vekilinin, asıl ve birleşen davada kurulan hükme yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine, 2-Asıl davada davacı-birleşen davada davalı tarafından asıl dava için yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; 125,50 TL bakiye karar harcının asıl davada davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,3-Asıl davada davacı-birleşen davada davalı tarafından birleşen dava için yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 466,30 TL karar harcının asıl davada davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,4- Asıl davada davacı-birleşen davada davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, B-Asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekilinin, asıl davada kurulan hükme yönelik istinaf başvurusu yönünden:Asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekilinin asıl davada kurulan hükme yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının vekalet ücreti yönünden düzeltilmek üzere kaldırılmasına, asıl dava hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, birleşen dava yönünden verilen hüküm usul ve yasaya uygun olduğundan buna ilişkin hükmün aynen tekrar edilmesine, bu doğrultuda; 1-Asıl davanın reddine, 2-Asıl dava yönünden alınması gerekli 44,40 TL harcın peşin olarak yatırılan 853,88 TL harçtan mahsubu ile artan 809,48 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde asıl davada davacı tarafa iadesine, 3-Asıl dava yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan 2019 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 5.850,00 TL nispi vekalet ücretinin asıl davada davacıdan alınarak asıl davada davalıya verilmesine,4-Asıl davada davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,5-Birleşen davanın kabulü ile; Birleşen dosya davalısının Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazının dava konusu edilen asıl alacak bedeli üzerinden iptaliyle takibin 9.101,90 TL üzerinden işbu bedele takip tarihinden itibariyle avans faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına, takip öncesi işletilen faize dair iptale yönelik harçlandırma yapılmadığından karar verilmesine yer olmadığına, Alacak likit ve belirlenebilir olduğundan 1.820,38 TL icra inkar tazminatının birleşen dosya davalısından alınarak birleşen dosya davacısına verilmesine, 6- Birleşen dosya yönünden alınması gereken 621,75 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 155,44 TL harcın mahsubu ile bakiye 466,31 TL harcın asıl davada davacı- birleşen dosyada davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 7-Birleşen davada davacı-asıl davada davalı tarafından yapılan 155,44 TL peşin harç, 31,40 TL başvuru harcı, 4,60 TL vekalet harcı 60,00 TL tebligat, posta ve müzekkere masraflarından oluşan toplam 251,44 TL yargılama masrafının birleşen davada davalı-asıl davada davacıdan tahsili ile birleşen davada davacıya verilmesine,8-Birleşen davada davacısı duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden, kabul edilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca 2.725,00 TL vekalet ücretinin birleşen davada davalıdan tahsili ile birleşen davada davacıya verilmesine, 9-İstinaf aşamasındaki harç ve giderler yönünden: a-Asıl davada davalı-birleşen davada davacı tarafından sarf edilen istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; asıl davada davalı-birleşen davada davacı tarafından yatırılan nispi istinaf karar harcının, talep halinde ve karar kesinleştiğinde iadesine,b-Asıl davada davalı-birleşen davada davacı tarafından sarf edilen 148,60 TL istinaf başvuru harcı ile 34,30 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 182,90 TL istinaf yargılama giderinin birleşen davada davalıdan birleşen davada davacıya verilmesine,10-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,11-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1-2 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 16.03.2023 tarihinde, oy birliğiyle ve asıl dava yönünden temyiz yolu açık, birleşen dava yönünden kesin olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, birleşen dava yönünden dava konusunun değerine göre karar kesindir. Asıl dava yönünden HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır