Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/508 E. 2023/236 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/508
KARAR NO: 2023/236
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23.12.2019
NUMARASI: 2018/900 E. – 2019/1316 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalının Perpa şubesi nezdinde bulunan …’e ait hesaptaki 412.385,00 TL’nin 17.11.2015 tarihinde Noterde düzenlenen sözleşme ile müvekkiline temlik edildiğini, temlikin davalıya 24.11.2015 tarihli tebliğ ile davalıya bildirildiğini, söz konusu temlik alınan bedelin, Ambarlı Gümrük Müdürlüğüne verilen 412.385,00 TL bedelli, 12.112015 tarihli ve … no’lu teminat mektubunun karşılığı olarak davalı bankaya nakten yatırıldığını, söz konusu teminat mektubunun 27.08.2018 tarihinde iade edildiğini, davacı müvekkilince bunun üzerine temlik konusu bedelin işleyen faizleri ile kendisine ödenmesini talep ettiğini, ancak davalı tarafından söz verilmesine rağmen ödeme yapılmadığını, bu nedenle davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, ödeme emri davalıya tebliğ edildikten sonra davalının 10.09.2018 tarihinde 456.949,41 TL kısmi ödeme yaptığını, bir gün sonra da takibe kötüniyetli olarak itiraz ettiğini, takibin konusunun, davacının temlik aldığı ve davalı bankaya yatırılmış olan 412.385,000 TL’nin ve bu miktara 12.11.2015 tarihinden takip tarihine kadar işleyecek en yüksek faizi ile tahsili talebine ilişkin olduğunu, bunun bilirkişi raporu ile tespit edileceğini, davalının yaptığı ödemenin davacının gerçek alacağını karşılamadığını, ödemenin öncelikle faiz ve masraflara sayılması gerektiğini, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; teminat mektubunun kıymetli evrak olmaması sebebiyle mektubun iadesinin ve ibrazının bankanın riskinin kalmadığı anlamına gelmediğini, müvekkili bankanın risk çıkışı yapabilmesi için muhatabın mektupla ilgili alacağının kalmadığını bildirmesi gerektiğini, teminat mektubu aslının müvekkiline 28.08.2018 tarihinde iade edildiğini, iade üzerine teminat mektubunun muhatabı Ambarlı Gümrük Müdürlüğünden mektupla ilgili herhangi bir alacaklarının kalıp kalmadığının sorulduğunu, yapılan görüşmelerin vakit aldığını, görüşmeler sonucunda da teyit alınması üzerine 10.09.2018 tarihinde davacıya vadeli hesaptaki söz konusu tutarın işlemiş faizi ile birlikte ödendiğini, davacının da 29.08.2018 tarihli talimatında müvekkili bankadan, teminat mektubunun nakit karşılığı olan 412.385,00 TL’nin ve vadeli hesapta işleyen faizinin tarafına ödenmesini talep ettiğini, söz konusu miktarın vadeli hesapta işleyen faizi ile birlikte 10.09.2018 tarihinde ödendiğini, davacının ödeme talimatındaki talebi ile çelişkili olacak şekilde bu dava ile fahiş faiz talebin haksız olduğunu, takipte talep edilen 102.065,00 TL faizin hangi tarihten hangi tutar üzerinden hesaplandığının belli olmadığını, davacının icra takibini 05.09.2018 tarihinde açtığını, bu takibin haksız ve kötüniyetli olduğunu savunarak, davanın reddi ile kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ” … davalı tarafından dava dışı … lehine kesin ve süresiz teminat mektubunun Ambarlı Gümrük Müdürlüğü’ne verildiği, teminat mektubuna ilişkin alacağın dava dışı şirket yetkilisi … tarafınından davacıya temlik edildiği, davacının teminat mektubunu 27/08/2018 tarihinde davalı bankaya iade edildiği, 29/08/2018 tarihinde davacı bankadan teminat mektubunun nakit karşılığının ve vadeli hesapta işleyen faizin talep edildiği, 07/09/2018 tarihinde davacı tarafından teminat mektubu bedeli ve işlemiş faiz talebi ile takip başlatıldığı, davalı banka tarafından icra takibinden sonra davadan önce 10/09/2018 tarihinde davacıya ödeme yapıldığı ve takibe itiraz edildiği hususlarında ihtilaf yoktur. Uyuşmazlık teminat mektubunun iade edilmesi talebi ile davalı bankanın ödeme yaptığı tarih arasında davacının işlemiş faiz talep edip edemeyeceği ve işlemiş faizin miktarı hususlarındadır. Davalı banka tarafından teminat mektubu bedeli iadesi için muhattabın teminat mektubu nedeniyle her hangi hak ve alacağının kalmadığının teyiti nedeniyle ödemenin mektubun iadesi ile birlikte yapılamadığını iddia etmektedir. Yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere teminat mektupları ile ilgili sözleşme, üçüncü şahsın belli bir fiilini ya da fiillerini Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 128’inci maddesi kapsamında taahhüt niteliğinde bir garanti sözleşmesidir Teminat mektubu vermekle bankalarca, lehtar ile muhatap arasındaki temel ilişkinden bağımsız, belirli bir yükümlülüğün yerine getirilmesi garanti edilmektedir. Teminat mektubunun muhatap tarafından değil de lehtar tarafından iadesi halinde bankanın mutlaka muhatabı durumdan haberdar etmesi, teminat mektubunun verilmesine sebeb olan riskin ortadan kalktığını teyit etmesi, bu doğrultuda risk çıkışını gerçekleştirmesi zorunludur. Bu hususta davalı banka tarafından davacının talebinden 13 gün sonra ödeme yapılmıştır. Davalı banka tarafından riskin ortadan kaldığının teyiti yapılması için 13 günlük süre raporda da ayrıntılı belirtildiği üzere makul bir süredir. Mahkememizce dosya bilirkişiye tevdii edilmiş, bilirkişi tarafından itiraza esas olmak üzere faiz hesabı yapılmıştır. Bilirkişi raporu ile davalının dava açılmadan önce asıl alacak ve işlemiş mevduat faizinin davacıya ödendiği bildirilmiştir. Davacı tarafından faiz hesaplamasına itiraz edilmiş dosya ek rapor alınmak üzere bilirkişiye tevdii edilmiştir. Taraflar arasında rehinli mevduat hesaplarına uygulanacak faiz oranına ilişkin herhangi bir sözleşme bulunmadığı, banka tarafından mevduat faiz oranları paralelinde değişen oranlarda faiz uygulandığı, kaldı ki davacının bankaya başvuru dilekçesinde de vadeli hesapta işleyen faizi talep ettiği bu hali ile bankanın 412.385-TL ana para 44.564,41-TL işlemiş faiz olmak üzere ödemeyi gerçekleştirdiği, ancak davanın asıl alacak yönünden değil itiraz edilen işlemiş faiz miktarı yönünden açıldığı, bu hali ile davacının faize ilişkin tüm taleplerinin karşılanmadığı, davanın konusuz kaldığından bahsedilemeyeceği, davacının faize ilişkin talep ettiği itirazın iptali davasının reddi gerektiği kanaatiyle;Davalının kötü niyet tazminatı talebi yönünden, davacı her ne kadar icra takibindeki faiz talebi yönünden haksız ise de kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden, davalının kötüniyet tazminatı talebi haklı görülmeyerek, talebin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur … “gerekçesiyle, davanın ve davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı müvekkilinin bu davadaki talebinin bankada bulunan temlik aldığı meblağın temlik tarihinden talep tarihine kadar olan süre içerisinde işleyecek en yüksek faiz ile kendisine ödenmesi olduğunu, yani temlik alınan 412.385,00 TL’nin temlik tarihi olan 12.11.2015 tarihinden takip tarihi olan 07.09.2019 tarihine kadar getirisini, faizini talep ettiklerini, bu durumda bilirkişinin yapması gerekenin temlik bedeli olan 412.385,00 TL’nin temlik tarihi ile takip tarihi arasındaki faizini hesaplama, sonra da davalı tarafın ödediği rakam ile bilirkişinin hesapladığı rakamın karşılaştırılarak eksik ödeme var ya da eksik ödeme yok, fazla ödeme var şeklinde somut bir ölçüye, faiz oranına ve hesaplamaya dayalı, merkez bankası ve diğer bankaların söz konusu döneme ilişkin dönemsel en yüksek faiz oranı ile teminat bedelinin nemalandırılarak temlik alan davacıya ödenmesi gereken bedeli tespit etmek olduğunu, ancak bilirkişinin hiç faiz hesabı yapmadığını ve dava konusu ile ilgili olmayan konularda ansiklopedik bilgiler verdiğini, benzer bir dosyada İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/400 Esas sayılı dosyasında bilirkişilerin hesaplama yaptığını, ama bu davada bilirkişinin hesaplama yapmadığını, İstanbul …İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası ile temlik bedelli 3 yıllık en yüksek mevduat faizi talepli icra takibi açıldığını, davalı bankanın takip açıldıktan sonra alacaklı hesabına haricen ödeme yaptığını, bu ödemenin eksik olduğunu, hesaplama yapılsaydı 412.385,00 TL’nin 12.11.2015-07.09.2018 arası ticari temerrüt faizinin 124.248 ,16 TL olacağını, en yüksek mevduat faizine göre ise 242,722, 94 TL işlemiş faiz olacağını, böyle bir hesaplamadan sonra kanaat belirtmiş olsaydı denetime elverişli ve somut verilere ve hakkaniyete merkez bankası ve tüm kamu-özel bankaların uyguladığı oranı kullanarak adaletli bir sonuca varabileceğini, ancak bilirkişinin hiç bir orandan hesaplamadan, vadeden, faiz oranından bahsetmediğini, 3 yıllık faizden /nemadan bahsederken bilirkişinin 13 günlük bir süreden bahsettiğini, tartışılması gereken konuları tartışmadığını, davalı tarafın cevap dilekçesini raporuna derc ettiğini, eksik incelemeyle karar verildiğini, bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, itirazın iptali ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya içeriğinde bulunan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esaslı sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından 05.09.2018 tarihinde, 412.385,00 TL asıl alacak, 102.065,29-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 514.450,29-TL üzerinden, ilamsız icra takibi yapıldığı, ödeme emrinin borçluya 10.09./2010 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu tarafından süresi içersinde 12.09.2018 tarihinde borcun 456.949,41-TL kısmının ödendiği beyanıyla borca itiraz edildiği, takibin durduğu, eldeki itirazın iptali davasının da 1 yıllık yasal süre içinde açıldığı anlaşılmaktadır. Dosya kapsamının incelenmesinde; davacının, Beyoğlu … Noterliği’nin 17.11.2015 tarihli, … yevmiye nolu sözleşme ile dava dışı temlik eden … İthalat İhracat Ltd. Şti.’nin teminat mektubu miktarının teminatı olarak bankada bulunan 412.385,00 TL alacağı, 25.000,00 TL bedel karşılığında temlik aldığı, davalı … Bankası’na ait 12.11.2015 tarihli, … no’lu ve 412.385,00 TL bedelli kesin ve süresiz teminat mektubunun muhatabının Ambarlı Gümrük Müdürlüğü, lehtarının alacağı temlik eden şirket yetkilisi … olduğu, teminat mektubunun kesin ve süresiz olduğu, teminat mektubunun davalı bankaya 28.08.2018 tarihinde iade/ibraz edildiği, davacının davalı bankaya gönderdiği 29.08.2018 tarihli talimat yazısı ile temlik aldığı ve teminat mektubunun nakit karşılığı olan 412.385,00 TL’nin ve vadeli hesapta işleyen faizinin tarafına ödenmesinin talep edildiği, davalı banka tarafından işlemiş faizi ile birlikte 10.09.2018 tarihinde davacıya 456.949,41 TL ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı taraf, 412.385,00 TL asıl alacak, 102.065,29 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 514.450,29 TL üzerinden icra takibi başlatmış, itiraz üzerine dava değerini 115.000,00 TL göstererek eldeki itirazın iptali davasını açmış, dava dilekçesinde takibin konusunun, davacının temlik aldığı ve davalı bankaya yatırılmış olan 412.385,00 TL’nin ve bu miktara 12.11.2015 tarihinden takip tarihine kadar işleyecek en yüksek faizi ile tahsili talebine ilişkin olduğunu belirtmiş, bunun bilirkişi raporu ile tespit edileceğini, davalının yaptığı ödemenin davacının gerçek alacağını karşılamadığını ileri sürmüştür. Alınan bilirkişi kök ve ek raporuna göre; davacının temlik aldığı dava dışı … ile davalı banka arasında genel kredi sözleşmesi ve mevduat rehin sözleşmesi imzalandığı, kredinin teminatı olarak da mevduat blokaj rehini tesis edildiğini, davalı bankanın Perpa şubesi nezdindeki hesapta dava dışı … tarafından açılan vadeli hesapta 849.605,00 TL para yatırıldığı, bu hesabın 32’şer günlük kırık vadeler içinde sürekli temdit edildiği, temlik sözleşmesi ile lehtar … tarafından Ambarlı Gümrük Müdürlüğü muhataplı olarak verilen 412.385,00 TL’lik teminat alacağının tamamının davacıya temlik edildiği, bir başka deyişle teminat mektubu bedelinin teminatı için bloke edilen rehinli mevduatın ana parası ve ferilerinin davacıya temlik edildiği, teminat mektubunun iade edildiği gün olan 28.08.2018 tarihinde ödenmesinin mümkün olmadığı, muhataptan ilişiksiz teyidi yazısı alınması gerektiğini, somut olayda muhataptan teyit yazısı gelinceye kadar ödeme yapamayacağını, aradan geçen 13 günlük sürenin bu kapsamda makul süre olduğu, davacının talimat yazısına uygun olarak davalının 412.385,00 TL ile mutabık oldukları 32’şer günlük kırık vadeli mevduat faizi olan 44.564,41 TL’nin stopaj düşüldükten sonra davacıya ödediği, davacının başkaca alacağı bulunmadığı kanaati bildirilmiştir. Banka teminat mektupları hakkında hukukumuzda açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte banka teminat mektupları 6098 sayılı TBK’nın 128. maddesinde düzenlenen üçüncü kişinin fiilini taahhüt müessesesine dayanmaktadır. Teminat mektubu ilişkisinin özünde, temel borç ilişkisinin taraflarından birinin bir diğerine karşı yüklendiği edimi yerine getireceği taahhüt edilmekte; bir üçüncü kişi, borçlunun bu edimi yerine getireceğini alacaklıya karşı garanti etmekte; edimin yerine getirilmemesi halinde alacaklının ilk başvurusu üzerine teminat mektubunun bedelini derhal ödemeyi yükümlenmektedir. Teminat mektubu kurumu, ticari hayatın bir gereği olarak ve sözleşme serbestisi kapsamında vücut bulmuştur. Muhatap, lehtar ve garanti eden olmak üzere bünyesinde üçlü bir ilişki içeren teminat mektubu, esas olarak üçüncü kişinin fiilini taahhüt niteliğinde olması nedeniyle bir tür garanti sözleşmesidir. 11.06.1969 tarihli ve 1969/4 E., 1969/6 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da teminat mektubunun mahiyeti itibariyle Borçlar Kanunu’nun 110’uncu maddesinde sözü edilen üçüncü kişinin fiilini taahhüt niteliğinde bir garanti sözleşmesi olduğu kabul edilmiştir. Banka teminat mektubu ile garanti eden banka, kayıtsız ve şartsız bir ödeme yükümlülüğü altına girmemekte, aksine üçüncü kişi durumunda bulunan lehtarın edimini ifa etmemesi ya da sair rizikoların ortaya çıkması halinde muhatabın uğrayacağı zararları teminat altına almayı amaçlamaktadır. TBK’nın 128/2. maddesi uyarınca belirli bir süre için yapılan üstlenmede, sürenin bitimine kadar üstlenene edimini ifa etmesi için yazılı olarak başvurulmaması hâlinde, üstlenenin sorumluluğunun sona ereceği kararlaştırılabilir. Süre belirlenmediği hallerde üstlenenin sorumluluğunun ne zaman sona ereceği konusunda herhangi bir açıklık bulunmamaktadır. Bu durumda ise somut olaya göre değerlendirme yapılması gerekmektedir. Teminat mektubu kıymetli evrak niteliğinde olmadığından teminat mektubunun lehtar tarafından bankaya iade edilmesi halinde garanti edilen borç sona ermeyip bankanın teminat mektubunun verilmesine sebep olan riskin ortadan kalktığını teyit etmesi gerekmektedir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 30.11.2015 tarih ve 2015/10116 Esas, 2015/12679 Karar). Somut olayda teminat mektubu 28.08.2018 tarihinde bankaya iade edilmiş olup davalı bankanın bu tarihten itibaren riskin kalmadığını araştırması ve muhatapla yazışması gerektiğinden teminat mektubunun iade tarihinden ödeme tarihine kadar geçen on üç günlük sürenin bu araştırma ve ödeme için makul olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece de, bankanın teminat mektubunun verilmesine sebep olan riskin kalmadığının dava dışı muhataptan sorulup ardından on üç gün sonra davacıya ödeme yapılmasının makul olduğu ve davacının alacağının bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.Her ne kadar davacı vekili faiz hesaplaması yapılması gerektiğini ileri sürmüş ise de davacının vaktinden evvel takip başlatıp dava açtığı, dolayısı ile takip anında davalının mütemerrit olmadığı anlaşıldığından aksi yöndeki istinafı yerinde görülmemiştir. Nitekim söz konusu paranın otuz iki günlük vadeli hesapta bulunduğu, davacının bankaya yazığı talimat yazısında da bu kapsamda asıl alacak ve faizin ödenmesini talep ettiği ve davalı tarafça da asıl alacak ve faiz hesaplaması yapılarak davacıya ödeme yapıldığı görülmektedir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gereçeklerle;1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye irat kaydına; bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 16.02.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.