Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/501 E. 2023/233 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/501
KARAR NO: 2023/233
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25.11.2019
NUMARASI: 2018/1236 E. – 2019/1109 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacının davalıdan 17.04.2018 tarihinde taşınmaz satın aldığını, taşınmazın satışı için yapılan sözleşmede satış miktarı (338.983,00 TL) + %18 KDV (61.017,00 TL ) olmak üzere 400.000,00 TL bedel üzerinden anlaşma sağlandığını ve bu bedelin 17.04.2018’de davalıya banka kanalıyla ödendiğini, 05.05.2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 2018/11674 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile konut satışlarında KDV oranının % 18’den % 8’e düşürüldüğünü, davalının düzenlediği 28.09.2018 tarihli ve … sayılı faturada satış bedelinin 370.370,00 TL, KDV bedelinin ise 29.629,60 TL olarak belirtilerek toplam fatura bedelinin 399.999,60 TL olarak gösterildiğini, davalı tarafla bir çok kez görüşülerek taşınmazın değeri olan 338.983,00 TL üzerinden %8 KDV tahakkuku gerektiği ve bunun da 27.118,64 TL olduğu bildirilerek 366.101,64 TL üzerinden fatura düzenlenmesi gerektiği, 400.000,00 TL ödeme yapıldığını, dolayısıyla 33.898,36 TL fazla ödeme yapıldığı bildirilmesine rağmen davalının fazla aldığı parayı iade etmediğini, bu fazla bedelin iade edilmemesi üzerine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkili şirketin inşaat için lüzumlu mal ve hizmet alımlarını yaparken, her bir iş kalemi için, tedarikçilere veya alt yüklenicilere %18 oranında KDV ödediğini, inşaat için mal ve hizmet alımları karşılığında ödediği bedellerin karşılığında biriken KDV’sinin mahsuba tabi olduğunu, kendi mal ve hizmet satımları sırasında, müşterilerinden tahsil ettiği bedellerin içinde de KDV mevcut olduğunu, tahsil ettiği bedeller karşılığında kestiği faturaların KDV sini, mal ve hizmet alımlarıyla ödediği bedellerin KDV’si mahsube tabi KDV kalemi içinde bulunduğundan, birikmiş KDV’si var ise mahsup etmekte olduğunu, birikmiş mahsuba tabi KDV’si yok ise ilgili vergi dairesine ödemekte olduğunu, müvekkilleri şirket açısından, gerek satışa arz ettiği tüm taşınmazların ve gerek işbu dava konusu taşınmazın satış bedeli, satış bedelinin içinde tahsil ettiği bedel içinde yer alan KDV’nin karşılığında, daha önce tedarikçilerine ve/veya alt taşeronlarına mal ve hizmet alımı karşılığında ödediği bedeller içinde yer alan KDV kısımlarının mahsuba tabi biriken KDV’si olduğu nazara alınarak belirlendiğini, müvekkili şirket açısından satış bedelinin bu şekilde belirlendiğini, müvekkilinin inşaatlar yapan, tedarikçilerden ve/veya alt taşeronlardan mal ve hizmet alımları yapan, bu mal ve hizmet alımları sırasında KDV dahil bedel ödeyen faal bir şirket olmasaydı ve 05.05.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2018/11674 nolu Bakanlar Kurulu Kararı ile %18 olan KDV oranı %8 e düşürülmeseydi, somut olay bağlamında, davacıya sattığı taşınmaz için, satış tarihinde %18 olan KDV oranı dahil olmak üzere belirlenen 400.000,00 TL’nin %18 KDV’si olan 61.017,00 TL’yi birikmiş mahsup edebileceği KDV’si olmayacağı için mükellefi olduğu Vergi Dairesine ödemek zorunda kalacağını ve davacıdan tahsil ettiği satış bedelinden elinde net olarak 338.983,00 TL kalacağını, KDV hariç elinde net kalacak bu satış bedeli, kendisi açısından yeterli bulunuyorsa satışa ilişkin sözleşme yapmayı kabul edeceğini, satış sözleşmesi kurulurken, taraf iradelerinin esaslı unsurlarda ve esaslı unsur olan bedelde bu şekilde birleştiğinin tartışmasız olduğunu, taşınmazın, müvekkili şirket açısından tatmin edici satış bedeli belirlenmiş ve alıcı/davalı ile sözleşmesi yapılmış olduğunu, KDV’nin %8’e düşürülmesinin bedelinin davalıya yüklenmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Dava, davalı tarafça davacı tarafa satışı yapılan taşınmazın sözleşme ile kararlaştırılan % 18 oranındaki KDV tutarı ödemesinin Bakanlar Kurulu kararı ile KDV oranının % 8’e indirilmesi nedeni ile fazladan ödenen KDV tutarının iade edilmesi gerektiğinden bahisle başlatılan icra takibine yapılan itiraz üzerine İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır. Taraflar arasında, İstanbul ili Küçükçekmece ilçesi Halkalı Meydan Projesi … ada … parsel … blok …kat … nolu taşınmazın davalı tarafça davacı tarafa satılmasına ilişkin 17/04/2018 tarihli sözleşme imzalandığı, sözleşmede satış bedelinin KDV hariç 338.983,00 TL, KDV tutarının 61.017,00 TL ve toplam satış bedelinin 400.000,00 TL olarak kararlaştırıldığı hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı tarafça satış sözleşmesi uyarınca davalı tarafa 17/04/2018 tarihinde banka kanalı ile sözleşme bedeli olan 400.000,00 TL’nin ödendiği anlaşılmaktadır. Sözleşmeye konu taşınmaz satımı için düzenlenen 28/09/2018 tarihli … nolu irsaliyeli faturada KDV hariç satış bedelinin 370.370,00 TL, % 8 KDV oranının 29.629,60 TL, KDV dahil toplam tutarın 399.999,60 TL (Sözleşme bedeli olan 400.000,00 TL’ye tekabül ettiği değerlendirilmiştir) olduğu görülmüştür. Davacı taraf, mevzuat değişikliği uyarınca taşınmaz satışı için uygulanan % 18 KDV oranının % 8’e düşürüldüğünden ve bu nedenle 33.898,00 TL fazladan KDV ödediğinden bahisle bu ödemenin geri iade edilmesi gerektiğini ileri sürerken, davalı taraf ise özetle KDV dahil satış bedelinin sözleşmeyle davacı tarafça kabul edildiğini, sözleşme konusu inşaat için mal ve hizmet alımı yaparken kendileri tarafından da % 18 oranında KDV ödendiğini, KDV oranının sonradan düşürülmesinin davalı açısından öngörülebilir bir durum olmadığı ve sonuçlarının davalıya yüklenmesinin hakkaniyete uygun olmadığını savunmaktadır. 05/05/2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 2018/11674 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile konut satışlarında KDV oranının % 18’den % 8’e düşürüldüğü, taraflar arasındaki sözleşmeye konu taşınmaz satışının da bu kapsamda bulunduğu anlaşılmıştır. Mahkememizce dosya kapsamı ve tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, bir öğretim görevlisi ve bir SMMM bilirkişisinden oluşan bilirkişiler tarafından sunulan 25/06/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; tarafların ticari defter ve belgelerine göre davacı tarafın davalı taraftan 0,40 TL alacaklı olduğu (sözleşme bedelinin KDV dahil 400.000,00 TL olması ancak davalı tarafça faturanın KDV dahil 399.999,60 TL üzerinden kesilmesi nedeni ile bu farkın oluştuğu mahkememizce anlaşılmıştır), davalı şirketin 28/09/2018 tarihinde 338.983 TL matrah + 27.118,64 TL (%8) KDV olmak üzere toplam 366.101,64 TL satış bedeli ile fatura kesmesi gerekirken toplam bedeli değiştirmeyerek KDV dahil toplam 399.999,60 TL tutarında fatura kestiği, dava konusu olan 33.898,36 TL (400.000 – 366.101,64) takip dayanağı olarak bahsedilen fazla ödenen KDV bedeli olmadığını, davacı tarafından davalıya 31.387,00 TL fazladan maliyet, 2.510,96 TL ise KDV olmak üzere toplamda 33.897,96 TL fazladan fatura kesildiği ve ödemesi yapıldığının tespit edildiği, dava konusu tutar olan 33.897,96 TL’nin davalı tarafından davacıya ödenebilmesi için iade faturası kesilmesi gerektiği… kanaatine varıldığı belirtilmiştir. Böylece mahkememizce toplanan tüm deliller muvacehesinde yapılan yargılama sonucunda; taraflarca imzalanan sözleşme uyarınca satım bedelinin 338.983,00 TL + 61.017,00 TL KDV olmak üzere toplam 400.000,00 TL olarak kararlaştırıldığı, sözleşme tarihinden sonra yürürlüğe giren 2018/11674 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile konut satışlarında KDV oranının % 18’den % 8’e düşürüldüğü, davalı tarafça bu değişiklik öncesinde fatura düzenlenmeyip faturanın değişiklikten sonra 28/09/2018 tarihinde düzenlendiği ve faturada satış bedelinin 370.370,00 TL, KDV oranının ise % 8 oranında 29.629,60 TL olarak gösterildiği, taraflar arasındaki sözleşmede KDV hariç satış bedelinin 338.983,00 TL olarak açıkça kararlaştırılmış olduğu, davalı şirketin KDV oranının % 8’e düşürülmesinden sonra düzenlemiş olduğu faturayı sözleşmede açıkça kararlaştırılan 338.983,00 TL + % 8 KDV (27.118,64 TL) toplamı olan 366.101,64 TL toplam satış bedeli olarak düzenlemesi gerekir iken, KDV hariç satış bedeli ve % 8 oranında KDV meblağlarını toplamı 399.999,60 TL’ye tekabül edecek şekilde KDV hariç satış bedelini 370.370,00 TL olarak gösterdiği, mezkur Bakanlar Kurulu kararı değişikliği sonucunda satış bedeline eklenmesi gereken KDV oranının % 8 olduğu ve bu değişiklik öncesinde fatura düzenlememiş olan davalı şirketin bu değişikliği göz önünde bulundurularak fatura düzenlemesi gerektiği, sonuç itibariyle davalı şirketin davacıdan talep edebileceği satış bedelinin sözleşmeyle açıkça kararlaştırılmış olan 338.983,00 TL satış bedeline % 8 oranında KDV (27.118,64 TL) eklenmesi sonucunda oluşan 366.101,64 TL olduğu, ancak davacı tarafça davalı tarafa 400.000,00 TL ödenmiş olması nedeni ile 33.898,36 TL fazla ödemenin talep konusu 33.898,00 TL’sinin davacı tarafça davalıdan talep edilebileceği kanaatine varılmıştır. Her ne kadar bilirkişi raporunda, davalı tarafından davacıya ödenebilmesi için iade faturası kesilmesi gerektiği belirtilmiş ise de, sonuç itibariyle mahkememizce davacı tarafça davalıya fazla ödeme yapıldığının saptanmış olması ve bilirkişi raporunda belirtilen bu hususun vergisel yükümlülük kapsamında dava dışında göz önünde bulundurulabilecek bir husus olması nedeni ile bu husus mahkememizce davanın kabulü yönünde hüküm kurulmasına engel bir husus olarak görülmemiştir. Davacının icra takibindeki talebi her ne kadar kendisinden fazladan alınan KDV bedelinin tahsiline yönelik ancak bilirkişi raporunda fazladan alınan bedelin tamamının KDV bedeli olmadığı belirtilmiş ise de sonuç itibariyle davacının satış sözleşmesi uyarınca kendisinden fazla para alındığı yönünde takip başlattığı, ihtilafın KDV oranının düşürülmesinden kaynaklandığı anlaşılmakla fazladan alınan KDV şeklinde talep edilen meblağın bir kısmının ana para (KDV hariç satış bedeli) olmasının sonucu değiştirmeyeceği kanaatine varılmıştır. Davalının icra takibine yaptığı itirazın haksız olduğu ve alacağın meblağının likit olması nedeni ile şartları oluşmakla davacının icra inkar tazminatı talebinin …”gerekçesiyle, davanın kabulüne, davalının Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin aynen devamına, asıl alacağın %20’si oranında hesaplanacak icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin inşaat için lüzumlu mal ve hizmet alımlarını yaparken, her bir iş kalemi için, tedarikçilere veya alt yüklenicilere %18 oranında KDV ödediğini, inşaat için mal ve hizmet alımları karşılığında ödediği bedellerin karşılığında biriken KDV’sinin mahsuba tabi olduğunu, kendi mal ve hizmet satımları sırasında, müşterilerinden tahsil ettiği bedellerin içinde de KDV mevcut olduğunu, müvekkili ile davacının sözleşme konusu bağımsız bölümün satış bedeli, satış bedelinin ödenme şekli gibi tüm esaslı unsurlar üzerinde anlaşmasından sonra, taraflar arasında tam iki tarafa borç yükleyen akit tanzim ve imza edildiğini, bu akit kapsamında satış konusu taşınmazın bedelinin 400.000,00 TL belirlendiğini, KDV’nin 61.017,00 TL olacağını belirlediğini, KDV’nin %8’e düşürülmesinin bedelinin davalıya yüklenmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, davacının satış bedeli karşılığında ödediği 33.898,36 TL’ nin iadesinin talep edilmesinin açıkça hakkın kötüye kullanımı olup hukuken himaye edilemeyeceğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, KDV indiriminden kaynaklanan alacağın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkâr tazminatının tahsili taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya içeriğinde bulunan Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … Esaslı sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından 06.11.2018 tarihinde, 33.898,00 TL asıl alacağın tahsili için ilamsız icra takibi yapıldığı, işlemiş faiz talebi bulunmadığı, ödeme emrinin borçluya 20.11.2018 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu tarafından süresi içerisinde borca itiraz edildiği, takibin durduğu, eldeki itirazın iptali davasının da 1 yıllık yasal süre içinde açıldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında 17.04.2018 tarihli sözleşme ile Halkalı Meydan Projesi, … ada, … parsel, … blok, …numaralı bağımsız bölümün davalı tarafından davacıya satışının kararlaştırıldığı, sözleşme bedelinin KDV dahil 400.000,00 TL olarak belirtildiği, sözleşmede 338.983,00 TL satış bedeli, %18 oranından 61.017,00 TL’nin ise KDV olarak gösterildiği, 400.000,00 TL’nin 17.04.2018 tarihinde davacı tarafından davalıya ödendiği anlaşılmaktadır. Davalı taraf bu satış bedeline ilişkin 28.09.2018 tarihinde, … sayılı faturayı düzenlemiş, faturada satış bedelini 370.370,00 TL, KDV bedelini ise %8 oranından hesaplayıp 29.629,60 TL olarak göstermiş olup toplam fatura bedelinin 399.999,60 TL olduğu görülmektedir. Davacı taraf, 05.05.2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 2018/11674 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile konut satışlarında KDV oranının % 18’den % 8’e düşürüldüğünü, bu nedenle davalının taşınmazın değeri olan 338.983,00 TL üzerinden %8 KDV tahakkuku gerektiğini, bunun da 27.118,64 TL olduğu ve fatura bedelinin aslında 366.101,64 TL olması gerektiğini, ancak davalının buna aykırı fatura düzenlediğini, dolayısıyla kendisinin fazla ödeme yaptığını ileri sürerek bunun iadesini talep etmiştir. Taraflar arasında sözleşme ile satış bedeli KDV dahil 400.000,00 TL olarak belirtilmiş, sözleşmede 338.983,00 TL satış bedeli, 61.017,00 TL ise KDV olarak gösterilmiş olup taraflar bu satış bedeli ve %18 KDV’de anlaşmışlardır. Ancak Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca oran %8’e düşürülmüştür. Davalı taraf satış bedeline ilişkin düzenlediği 28.09.2018 tarihli faturada da bu Bakanlar Kurul Kararına göre KDV oranını %8 göstermiş olup %8 KDV oranının uygulanacağı davalının da kabulündedir. Ancak davalı faturayı düzenlerken sözleşmede belirlenen taşınmaz satış bedeli olan 338.983,00 TL yerine bunu daha fazla 370.370,00 TL gösterip bu miktar üzerinden %8 KDV hesabı yapmış, 29.629,60 TL KDV ekleyerek 399.999,60 TL’lik fatura düzenlemiştir. 05.05.2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 2018/11674 sayılı Kararnamenin 6. maddesine göre, 24.12.2007 tarihli ve 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan mal ve hizmetlere uygulanacak KDV oranlarının tespitine ilişkin kararın geçici 2. maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici maddenin eklendiği, eklenen geçici 3.maddeye göre, “Bu kararın 1. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen vergi oranına tabi konutların 31/10/2018 tarihine kadar(bu tarih dahil) teslimlerinde, aynı fıkranın (c) bendinde belirtilen (%8)vergi oranı uygulanır.” düzenlemesinin yer aldığı, buna göre uygulanması gereken KDV oranının %8 olduğu, nitekim davalının da düzenlediği faturada oranı %8 olarak gösterdiği anlaşılmaktadır. Bu bilgilere göre davalının %8 KDV oranını kabul etmekle birlikte sözleşmede belirlenen satış bedeline aykırı ve fazla satış bedeli göstererek hesaplama yapmış olup buna göre davacının fazladan ödediği bedelin iadesi yönündeki talebinde haklı olduğu, sözleşmeye aykırı davranarak davacıdan fazla KDV bedeli tahsil eden davalının bu fazla miktarı iade etmekle yükümlü olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenlerle, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 1.681,17‬ TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 16.02.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.