Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/494 E. 2023/329 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/494
KARAR NO: 2023/329
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/10/2019
NUMARASI: 2015/1099 E. – 2019/742 K.
DAVANIN KONUSU: Tespit
Taraflar arasındaki tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, dava dışı … Geliştirme ve Tic. AŞ’nin hâkim ortağı olduğunu, adı geçen şirketin bağlı şirket olduğunu ve davacının bu şirketin % 99,99’una tekabül eden ve beher değeri 1 TL olan toplam 6.049.901 adet hissesine sahip olduğunu, davalının bu bağlı şirkette toplam payının 0,01%’ine tekabül eden 99 adet hisse sahibi olduğunu, davalının ayrıca bağlı şirketin eski yönetim kurulu üyelerinden olduğunu, bu göreviyle bağlantılı olarak bağlı şirkette gerçekleştirdiği hukuka aykırı işlemlerden dolayı hakkında İstanbul Anadolu 56. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/373 Esas sayılı dosyası kapsamında güveni kötüye kullanma suçunu işlediği gerekçesi ile ceza davası açıldığını, bu soruşturma kapsamında davalıya, bağlı şirketin taşınmazını sattıktan sonra bedelini bizzat kendisine ve akrabalarına geçirttiği, davalının sahibi olduğu bir başka şirketin borcunu azaltmak için çek senet hareketleri yaratarak aslında ödeme olmamasına rağmen ödeme var gibi gösterip menfaat sağladığı, çek keşide edip bağlı şirketin portföyüne sunarak kendisini alacaklı konuma getirdirdiği şeklinde isnatlarda bulunulduğunu, davalının bu eylemleri ile bağlı şirkete ve dolayısıyla davacıya zarar verdiğini, davalının, bağlı şirketin ticari iştigal konusu aynı olan üç ayrı şirkette hakim ortak olduğunu, davalının bağlı şirketin ortağı sıfatıyla bağlı şirketin bilgi ve belgelerini inceleme hakkını kullanarak edindiği bilgileri kendi şirketlerine fayda sağlamak için kullanıp gizliliği ihlal etme ihtimali bulunduğunu, davalının hiç bir katkısı olmamasına rağmen bağlı şirketin ticari kazancından ve itibarından faydalandığını, davalının bağlı şirketin hızlı ve etkin çalışmasına engel olduğunu, davalının sahip olduğu son derece düşük hisse oranıyla bağlı şirketin katlanması gereken ek masrafların ortaya çıktığını, davalının mevcudiyeti sebebiyle çok daha pratik halledilebilecek genel kurul toplantı yeri, temini, çağrı usulü ve bilgi verme gibi bir çok konunun daha uzun ve masraflı şekilde yapılabildiğini, çağrıldığı genel kurullara katılmadığını, huzursuz ve uyumsuz tavırları sebebiyle çağrısız genel kurul yapılamadığını, bağlı şirket bünyesinde başka pay sahibi bulunmadığını, davalının TTK 208. maddede belirtilen tüm olumsuz davranışları gösterdiğini, şirkette dürüstlük kuralına aykırı davranışlar sergilediğini, şirket içinde huzuru bozacak nitelikte ve bağlı şirketin faaliyetlerine engel olacak şekilde sıkıntılar yarattığını, bağlı şirketin çalışmasına engel olduğunu, bağlı şirketin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürecek biçimde pervasızca hareket ettiğini, bu nedenle davacının kanunun kendisine verdiği yetkiyi kullanmak sureliyle azlık pay sahibi davalının payları üzerinde satın alma hakkını kullanmayı talep ettiğini ileri sürerek, TTK’nın 208 maddesinin atfıyla TTK’nın 202/2 maddesi uyarınca davalının hissesinin gerçek değerinin bilirkişi marifetiyle tespit edilmesine ve söz konusu gerçek değere ilişkin bedelin mahkemece belirlenen yere vekil edeni şirket tarafından depo edilmesi kaydıyla davalının 99 adet payının TTK’nın 208 maddesi uyarınca davacıya hükmen devrolunmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davalı müvekkili hakkında İstanbul Anadolu 56. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/373 Esas sayılı dosyası ile açılan davanın henüz ilk celsesinin dahi yapılmadığını, davacının bu davayı mesnet göstererek kendine yol açmak istemesinin kabul edilemeyeceği, İstanbul Anadolu 56. Asliye Ceza Mahkemesindeki davanın davalının ortaklığına ilişkin olmadığını ve yönetime ilişkin olduğunu, ortaklık ile yönetimin tamamen farklı konular olduğunu, davalının ortak olarak lüzum gördüğü genel kurullara katıldığını, ortağın genel kurula katılmıyor diye ortaklıktan çıkarılmasını talep etmenin ortaklık anlayışına açıkça aykırı olduğunu, davacının, davalının hisseleri talep etmediğini, bunu yargı yolu ile istemelerinin manidar olduğunu, davalının bugüne kadar hiçbir şekil ve surette ortağı olduğu şirketle ilgili bir bilgi talep etmediğini, ortağı olduğu … AŞ’nin şu anki faaliyetlerinden bihaber olduğunu, davacının kötüniyetli olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Dava; TTK 208 maddeye dayalı olarak dava dışı … Ticaret A.Ş. nezdindeki davalı paylarının, davacıya hükmen devri talebinden ibarettir. 6102 sayılı TTK 208 maddede; “Hâkim şirket, doğrudan veya dolaylı olarak bir sermaye şirketinin paylarının ve oy haklarının en az yüzde doksanına sahipse, azlık şirketin çalışmasını engelliyor, dürüstlük kuralına aykırı davranıyor, fark edilir sıkıntı yaratıyor veya pervasızca hareket ediyorsa, hâkim şirket azlığın paylarını varsa borsa değeri, yoksa 202 nci maddenin ikinci fıkrasında öngörülen şekilde belirlenen değer ile satın alabilir.” hükmü ile, 6102 sayılı TTK 202 (2) madde de; “Hâkimiyetin uygulanması ile gerçekleştirilen ve bağlı şirket bakımından açıkça anlaşılabilir haklı bir sebebi bulunmayan, birleşme, bölünme, tür değiştirme, fesih, menkul kıymet çıkarılması ve önemli esas sözleşme değişikliği gibi işlemlerde, genel kurul kararına red oyu verip tutanağa geçirten veya yönetim kurulunun bu ve benzeri konulardaki kararlarına yazılı olarak itiraz eden pay sahipleri; hâkim teşebbüsten, zararlarının tazminini veya paylarının varsa en az borsa değeriyle, böyle bir değer bulunmuyorsa veya borsa değeri hakkaniyete uygun düşmüyorsa, gerçek değerle veya genel kabul gören bir yönteme göre belirlenecek bir değerle satın alınmasını mahkemeden isteyebilirler. Değer belirlenirken mahkeme kararına en yakın tarihteki veriler esas alınır. Tazminat veya payların satın alınmasını istem davası, genel kurul kararının verildiği veya yönetim kurulu kararının ilan edildiği tarihten başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar.” hükmü düzenlenmiştir. Getirtilip incelenen dava dışı … Ticaret A.Ş’nin sicil dosyası ve en son 23/12/2015 tarihli hazirun cetveline göre 6.050.000-TL sermayeli olup, 6.049.901-TL itibari değerde, toplam 6.049.901 payın …’a , 99-TL itibari değerde, 99 yapın …’na ait olduğu anlaşılmaktadır. Davacının Finlandiyada yerleşik şirket olduğu, Türkiye ile Finlanda Cumhuriyeti arasında bağıtlanan 12/08/1929 tarihli ikili anlaşma uyarınca davacının teminat göstermekten muaf tutulduğu anlaşılmakla, iş bu davada davacı teminattan muaf tutulmuştur. Toplanan deliller ve dosya kapsamına göre, TTK 208 maddeye dayalı olarak açılan iş bu davada TTK 202 maddeye göre inceleme yapılmak üzere dosya bilirkişiler kuruluna verilmiş, 11/10/2017 tarihli rapor alınmıştır. Raporda ; hukuki açıdan davacı tarafından davalının paylarının bedelleri ödenerek şirketten çıkartılabilmesi için, somuta indirgenerek ileri sürülen gerekçelerin TTK md. 208’de yer alan hakkın kullanımı için yeterli olmadığı kanaatine varıldığı, aksi halde TTK 202 (2) maddesi dikkate alınarak, şirketin piyasa değerinin tespiti için kullanılacak en uygun yöntemlerin, piyasa çarpanları yöntemi ile düzeltilmiş öz varlık yönteminin olacağı, düzeltilmiş öz varlık yöntemine göre şirket değerinin tespit edilmesi için, şirket aktiflerinde kayıtlı stokların (satışa hazır daireler) 2015 yılından beri aktifte yer aldıkları dikkate alınarak, piyasa rayiçlerinin belirlenmesi gerektiği, piyasa çarpanları yöntemlerinden, “Piyasa Değeri/Defter Değeri Oranı (PD/DD)” oranının kullanılması ile dava dışı … Yapı A.Ş. nin pazar değerinin ise 15.768.643,08 TL olacağı tespit ve rapor edilmiştir. Kök rapor doğrultusunda şirkete ait taşınmazlara ilişkin tapu kayıtları getirtilmek ve heyete gayrimenkul değerleme uzmanı bilirkişi de dahil edilmesi suretiyle, 28/02/2019 tarihli ek rapor ve rapora itirazlar üzerine heyete bu kez mimar/değerleme uzmanı bilirkişi de dahil edilmek suretiyle 07/08/2019 tarihli 2.ek rapor alınmıştır. Raporlarda; dava dışı … Ticaret Şirketi A.Ş.’ne ait tüm taşınmazların 2019 yılı ek rapor tarihindeki piyasa rayiç değerleri toplamı, neticede öz varlık tutarı 22.513.519,30-TL esas alınmak suretiyle davalı yan hisse değerinin 22.513.519,30/6.050.000×99= 368,40-TL olabileceği tespit ve rapor edilmiştir. Dosya kapsamına, rapor içeriğine ve özellikle itirazlar içeriğine göre; rapora soyut itirazlar yerinde görülmemiştir. Kök raporda mütalaasını bildiren Ticaret hukuku Profesör Dr. … tarafından hukuki inceleme ve değerlendirme yapılarak; olayda TTK 208 madde yorumu itibariyle, azlığın ancak belirli durumların gerçekleşmesine bağlı olarak şirketten çıkarltılmasına izin veriyor olması gözönüne alındığında, davalı aleyhine ceza yargılamasının devam ediyor olmasının aleyhine bir hüküm bulunmadığından dürüstülük kuralına aykırı davranış olarak henüz değerlendirilemeyeceği, şirketin daha fazla masrafa katlanmak zorunda kalmasının, örneğin genel kurul yapılmayarak zaman kaybedilmesi ve masrafa girilmesinin azlığın şirketten çıkarılması için yasada gösterilen gerekçelerden şirketin çalışmasının engellenmesi bağlamında değerlendirilemeyeceği, şirketin çalışmasının engellenmesinden kastedilenin, örneğin azlık tarafından genel kurul kararları aleyhine sürekli dava açılması, esas sözleşmede oybirliği gerektiren hallerde çoğunluğa muhalif kalınması gibi haller olabileceği, bilgi edinme hakkı kullanılmasının şirketin ticari sırlarına erişilmesi sonucunu doğurmayacağını, dolayısıyla ileri sürülen gerekçelerin hakkın kötüye kullanımı için yeterli olmadığı kanaati ileri sürülmüş ise de; özellikle davalı vekilinin kök rapora itirazına ilişkin 08/11/2017 tarihli dilekçelerinde; davalı vekiledeninin şirketin iş ve işleyişinden bihaber olduğunu, şirket yönetiminden 21/06/2012 tarihi itibariyle ayrıldığını, 5 yılı aşkın sürede … Ticaret Şirketi A.Ş. ile hiç ilgilenmediğini, sadece 2 genel kurula katıldığını, İstanbul Anadolu 56. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/373 esasında derdest davanın halen sonuçlanmadığını ve bu davada delil değeri olmadığını bildirir beyan dilekçeleri dikkat çekici olup, ikrar mahiyetindedir. Bu durumda özellikle davalı yan kendi beyanları ile 21/06/2012 tarihinden itibaren dava dışı … Ticaret Şirketi A.Ş. ile hiç ilgileri olmadığını açıkça beyan etmişlerdir. Dava dışı …. A.Ş.’nin bilirkişi vasıtası ile hesaplanan öz varlığı ve davalı payına düşen miktar birlikte nazara alındığında, davalının ortak olarak kalmaya devam etmesinde hukuki veya ekonomik bir yararı bulunmadığı sabittir. Bunun yanında henüz neticelenmemiş ise de, mahkememizce getirtilip incelenen İstanbul Anadolu 56. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/373 esas sayılı dava dosyasında müşteki … A.Ş yönetim kurulu üyeleri tarafından şüpheliler … ve …, … Yazıcı aleyhine … Yapı ….. A.Ş içinde 2006 – 2011 yılları arasında gerçekleştirdikleri özel belgede sahtecilik, güveni kötüye kullanma, nitelikli dolandırıcılık, şirket veya kooperatifler hakkında yanlış bilgi vermek, vergi usul kanununa aykırılık suçlarından yapılan şikayet üzerine, İstanbul Anadolu CBS’nin 2015/22043 soruşturma nolu dosyası ile yürütülen soruşturma sonucunda güveni kötüye kullanmak suçundan “şüphelilerin … Yapı …A.Ş. ait muhtelif banka çeklerinin kendi görev ve ünvanlarını kötüye kullanarak, bahse konu çekler üzerinde tahrifat yaparak ve bu çekleri kopyalamak suretiyle haksız kazanç elde ettikleri, ayrıca bu şirkete ait 68 dairenin satış bedellerinin bir kısmının tahsil edilmemesine sebebiyet vermek ve bu dairelerin bedellerinin tapuda düşük göstermek suretiyle tapu harcı yükümlülüğünden kurtuldukları, firma adına yapılan bir takım anlaşmalarda imzalanan sözleşmelerde firmayı zarara uğrattıkları, bu ve buna benzer olaylarla şüphelilerin haksız kazanç elde ettikleri” gerekçesi ile şüpheliler hakkında 29/06/2015 tarihli iddaname ile dava açıldığı, yargılamının İstanbul Anadolu 56 Asliye Ceza Mahmekesinde 2015/373 esasında yürütüldüğü, yargılamanın henüz sonuçlanmadığı, son celse taraf vekillerinin beyanlarına göre davanın görevsizlikle İstanbul Anadolu 8 Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/384 esas sayılı dosyasına tevzi olunduğu ve duruşma gününün 2020 yılı Şubat ayına erteli olduğunun bildirildiği görülmüştür. Ceza yargılamasında şüpheli olarak gösterilen … ve diğerleri bu dava kapsamında incelenen aşağıda yazılı takip dosyalarında da borçlu sıfatı ile takip edilen kişiler olup, ayrıca borçlu sıfatı ile takip edilen şirketler …. A.Ş.’nin de ortak ve yöneticileri olduğu anlaşılmaktadır. Yine davalı aleyhine girişilen takiplere ilişkin olmak üzere İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası, İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası getirtilip incelenmiş, takip dosyalarında alacaklıların … bank A.Ş. , … bank A.Ş. oldukları ve borçluların … ve diğer borçlular olduğu (… Ticaret A.Ş. (davalı … bu şirkette yönetim kurulu üyesidir) , …, … Turizm İnşaat … Ltd. Şti.) ve borç miktarının her bir dosyada ayrı ayrı 2 milyon TL’ye yaklaşık olduğu ve takip dosyalarının derdest olup, dosyadan borçlu … için … Yapı .. A.Ş.’ne hisse haczi için haciz teskeresi ve maaş/ücret, prim, ikramiyelerinin haczi için haciz teskereleri gönderildiği anlaşılmaktadır. Netice itibariyle davalının, … …. A.Ş nezdinde %0.01 oranına tekabül eden 99 adet hissesine rağmen, şirket ile hiçbir ilgisinin olmadığını açıkça ikrar ettiği, buna karşın takip dosyaları ile sabit olduğu üzere başka şirketlerde fiilen ortak ve yönetim kurulu üyesi olduğu ve bu şirketler ve kefaleti dolayısıyla yüklü miktarda borçları sebebiyle … A.Ş nezdinde hisseleri ve maaş/ücreti üzerine haciz konulmasına sebebiyet verdiği, ayrıca yönetim kurulu tarafından yapılan şikayet üzerine güveni kötüye kullanma suçundan Asliye Ceza Mahkemesi nezdinde açılan davanın suçun ağırlığına göre, görevsizlik kararı ile Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği, ceza yargılamasındaki sanıkların takip dosyalarında ki borçular ve… Şirketlerinin yönetim kurulu üyeleri ve ortakları oldukları, hernekadar davalı aleyhine henüz mahkumiyet hükmü verilmemiş ise de, davalının ….A.Ş. nezdinde güveni kötüye kullanmaktan yargılanmasının 208 maddede bildirilen farkedilir sıkıntı yaratma ve pervasızca hareket olgularına temas ettiği, davalının ….A.Ş’nin nüfuz ve itibarını bu şekilde piyasaya ve borçlularına karşı kullandığı neticesine ulaşıldığı, ceza dosyasında suçlamanın kapsamını da zaten bu hususların teşkil ettiği ve bunun dürüstlük kuralına da aykırı olduğu, bu sonuca ulaşılabilmesi için davalının mutlaka ceza yargılaması sonucu ceza alması sonucu ve kesinleşmesinin beklenmesi zorunlu olmadığı, zira davalının ortağı olduğu …. A.Ş.’ne karşı dürüst, basiretli, sorumlu davranmadığı kabul edilmekle, bilirkişi raporu ile tespit edilen davacı hissesi rayiç bedeli depo edilmesi kayıt ve şartı ile davalının dava dışı …. ve Ticaret A.Ş.’de ki 99 adet hissesini davacı şirket adına hükmen devrolunmasına karar vermek yasal ve yerinde görülmüştür…” gerekçesiyle, davanın kabulüne, davacı tarafından bilirkişi raporuyla tespit edilen hisse bedeli 370,00 TL’nin … bank Çağlayan Şube’de vadesiz faiz getiren bir hesaba depo edilmesi kayıt ve şartıyla; davalının dava dışı … Ve Ticaret AŞ’de mevcut %0,01 oranına tekabül eden 99 adet hissesinin TTK’nın 208.maddesi uyarınca dava dışı … Ve Ticaret AŞ ortağı davacı … adına hükmen devrolunmasına karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 11.10.2017 tarihli bilirkişi raporunda, hukuki açıdan davacı tarafından davalının paylarının bedelleri ödenerek şirketten çıkartılabilmesi için somuta indirgenerek ileri sürülen gerekçelerin TTK’nın 208.maddesinde yer alan hakkın kullanımı için yeterli olmadığının belirtildiğini, buna rağmen mahkemece davanın kabul edildiğini, devralmanın kanuni şartlarının oluşmadığını, maddeye göre azınlık ortağın kastî ve ağır kusurlu bir dizi eylemle şirketin çalışmasını engellemesi, dürüstlük kuralına aykırı davranması ve fark edilir ( çok ciddi) sıkıntı yaratması veya pervazsız hareket etmesi gerektiğini, davalının 2012 yılında şirket yönetiminden ayrılmış ve o gün bu gün genel kurul toplantıları hariç şirketle ilgili hiçbir eylemi olamadığını, dava tarihine kadar dört yıl ve dava evresi olan beş yıl boyunca hiç bir tutum tavır, davranışı ve eylemi olmayan davalının şirket hisselerinin devralınmasına hükmedilmesi, şirketler vasıtası ile sermayenin tabana yayılması ilkesi ile bağdaşmayacağını, maddede sayılan hususların azınlık ortağın kusurlu eylemleri olduğunu, ancak davalının kusurlu eylemi bulunmadığını, davacının dayanak yaptığı İstanbul Anadolu 56. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/373 Esas sayılı dosyasının henüz kesinleşmediğini, davalı müvekkilinin 2012’de bağlı şirketin yönetiminden ayrıldığını, davalının bağlı şirketi zarara uğrattığına ilişkin dosya kapsamında bir veri olmadığını, TTK’nın 208.maddesinin geçmişe değil şimdiki zamana ve geleceğe ilişkin olduğunu, davanın 2015 yılında açıldığını, 2011-2012 yılları hariç tüm genel kurullarında yönetim kurulunun aklandığını, müvekkilini, İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/523 E. sayılı dosyası ile genel kurul kararın iptali davası açtığını, dava dışı şirket tarafından müvekkili davalı aleyhine açılmış bir sorumluluk davası olmadığı nedeni ile davanın reddini istediğini, buradan varılacak sonucun ortak olunan … AŞ’nin müvekkil eylemleri nedeni ile zarar etmediği olduğunu, davacının bir başka iddiasının müvekkiline güvenmemesi ve müvekkilinin şirketin ticari bilgilerini kendi şirketlerinin çıkarı için kullanması olduğunu, bu iddianın doğru olmadığının kök raporla ortaya konulduğunu, davalının yönetim kurulu üyeliğinin 2012 yılında sona erdiğini, o tarihten bu yana şirkette bir görevi olmadığını, sadece hissedar olduğunu, dolayısı ile akrabalarının menfaatini gözeterek bir eylem yapmasının mümkün olmadığını, şirket bu güne kadar kar dağıtımı yapılmadığını, savalının kazanç sağlamasının da mümkün olmadığını, genel kurula çağrı masraflarının belli olduğunu, davacı mantığı ile bakıldığında çok hissedarlı tüm şirketlerdeki hissedarların teke indirgenmesi gerektiğini, bunun da anonim şirket mantığı ile uyuşmayacağını, genel kurulun ivedi karar almasını gerektiren bir hususun da bulunmadığını, bu güne kadar süreçte bir sorunda yaşanmadığını, mahkemece, davalı adına sunduğu beyan dilekçesindeki “şirketin iş ve işleyişinden bihaber olduğu” 5 yılı aşkın sürede … Tic.A.Ş. ile hiç ilgilenmediği, sadece iki genel kurula katıldığı” şeklindeki beyanların ikrar mahiyetinde kabul edilmesinin kabul edilemez olduğunu, sundukları dilekçenin kendi bağlamından çıkarılıp başka amaçlara kullanmanın yargılama amaç ve mantığı aykırı olduğunu, davalının (süreçte 2019 yılındaki genel kurul ile üçüne) katıldığını, sermaye koyma taahhüdünü yerine getirdiğini, davalıdan ortaklık ilgisi bağlamında başkaca beklenebilecek bir husus olmadığını, mahkemenin “ Hesaplanan öz varlığı ve davalı payına düşen miktar birlikte nazara alındığında davalının ortak olarak kalmaya devam etmesinde hukuki veya ekonomik bir yararı bulunmadığı sabittir” şeklindeki gerekçesinde de hiçbir isabet olmadığını, davalının borçlu olmasının da hadise ile bir ilgisi bulunmadığını, maddenin gayet açık olduğunu, ortaktan kaynaklı şirketin işleyişine ilişkin kusurlu eylemler olması ve bunun da ciddi sonuçlar doğurması gerektiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 208. maddesi uyarınca davacının, dava dışı … Ticaret AŞ nezdinde davalının payının değerinin tespiti ile davacıya hükmen devri istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, dava dışı … AŞ’nin %99,99 pay sahibi olarak hakim şirket olduğunu, dava dışı şirketin bağlı şirket olduğunu, bağlı şirkette davalının da %0,01 pay sahibi olduğunu, davalının, bağlı şirketin çalışmasını engellediğini, dürüstlük kuralına aykırı davrandığını, uyumsuz ve pervasız hareketleri nedeniyle, bağlı şirkete zarar verdiğini ileri sürerek, davalının payının değerinin tespiti ile kendi adına hükmen devrolunmasına karar verilmesini talep etmiş, davalı, maddedeki şartların somut olayda gerçekleşmediğini savunmuştur. TTK’nın ”Satın Alma Hakkı” başlıklı 208.maddesi ”(1) Hâkim şirket, doğrudan veya dolaylı olarak bir sermaye şirketinin paylarının ve oy haklarının en az yüzde doksanına sahipse, azlık şirketin çalışmasını engelliyor, dürüstlük kuralına aykırı davranıyor, fark edilir sıkıntı yaratıyor veya pervasızca hareket ediyorsa, hâkim şirket azlığın paylarını varsa borsa değeri, yoksa 202 nci maddenin ikinci fıkrasında öngörülen şekilde belirlenen değer ile satın alabilir.” hükmünü içermektedir. Yukarıda yer verilen TTK’nın 208. maddesi, bir sermaye ortaklığından bir ortağın veya pay sahibinin paylarının satın alınması yoluyla çıkarılmasını (ihracının) düzenleyen özel bir hükümdür. Anılan madde, bir toplulukta topluluğun çalışmasını engelleyen azlığın bu oyunu sonuna kadar oynamasına engel olmak amacıyla öngörülmüştür. Hükmün uygulanabilmesi için bir toplulukta hakim ortaklık, bağlı ortaklığın en az yüzde doksanına sahip bulunmalı, en çok yüzde oranındaki azlık, bağlı ortaklığı çalıştırmamalı ve MK’nın 2.maddesine aykırı veya sıkıntı yaratıcı ya da pervasız hareketlerle devamlı sorun yaratmalıdır. Mesela haklı olmadığı halde her genel kuruldan sonra iptal davası açmak, özel denetim istemek, olağan genel kurulu ertletmek gibi. Madedeki ”pervasız” kelimesi ‘korkusuz’dan çok ortaklığa verilen zararı, bu zararın sonuçlarını, özellikle ortaklığın piyasada, bankalarda yaratması olası olumsuz algıyı düşünmeden hareket etmek anlamına gelmektedir (Poroy/ Tekinalp/Çamoğlu, Ortaklıklar Hukuku, 2019 Basım, İstanbul, C:II, s.809-810). Ticaret sicil kayıtlarına göre, dava dışı … Tic.AŞ’nin şirket merkezinin İstanbul ili Pendik ilçesinde bulunduğu, şirket sermayesinin 6.050.000,00 TL olduğu, davacının 6.049.901,00 TL’lik, davalının 99,00 TL’lik hisseye sahip olduğu, davacının Finlandiya merkezli bir şirket olduğu görülmektedir. Somut olayda davacı tarafça dava dilekçesinde TTK’nın 208.maddesine dayalı talebine ilişkin olarak; davalının bağlı şirketin daha önce yönetim kurulu üyesi iken bu sırada yaptığı hukuka aykırı işlemlerden dolayı hakkında İstanbul Anadolu 56. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/373 Esas sayılı dosyası kapsamında güveni kötüye kullanma suçu nedeniyle ceza davası açıldığını, bu soruşturma kapsamında davalıya, bağlı şirketin taşınmazını sattıktan sonra bedelini bizzat kendisine ve akrabalarına geçirttiği, davalının sahibi olduğu bir başka şirketin borcunu azaltmak için çek senet hareketleri yaratarak aslında ödeme olmamasına rağmen ödeme var gibi gösterip menfaat sağladığı, çek keşide edip bağlı şirketin portföyüne sunarak kendisini alacaklı konuma getirdirdiği şeklinde isnatlarda bulunulduğunu, davalının, bağlı şirketin ticari iştigal konusu aynı olan üç ayrı şirkette hakim ortak olduğunu, davalının bağlı şirketin ortağı sıfatıyla bağlı şirketin bilgi ve belgelerini inceleme hakkını kullanarak edindiği bilgileri kendi şirketlerine fayda sağlamak için kullanıp gizliliği ihlal etme ihtimali bulunduğunu, davalının hiç bir katkısı olmamasına rağmen bağlı şirketin ticari kazancından ve itibarından faydalandığını, davalının bağlı şirketin hızlı ve etkin çalışmasına engel olduğunu, davalının sahip olduğu son derece düşük hisse oranıyla bağlı şirketin katlanması gereken ek masrafların ortaya çıktığını, davalının mevcudiyeti sebebiyle çok daha pratik halledilebilecek genel kurul toplantı yeri, temini, çağrı usulü ve bilgi verme gibi bir çok konunun daha uzun ve masraflı şekilde yapılabildiğini, çağrıldığı genel kurullara katılmadığını, huzursuz ve uyumsuz tavırları sebebiyle çağrısız genel kurul yapılamadığını, bağlı şirket bünyesinde başka pay sahibi bulunmadığını, davalının TTK 208. maddede belirtilen tüm olumsuz davranışları gösterdiğini, şirkette dürüstlük kuralına aykırı davranışlar sergilediğini, şirket içinde huzuru bozacak nitelikte ve bağlı şirketin faaliyetlerine engel olacak şekilde sıkıntılar yarattığını, bağlı şirketin çalışmasına engel olduğunu, bağlı şirketin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürecek biçimde pervasızca hareket ettiğini ileri sürmüştür. Mahkemece; davalı vekilinin 08.11.2017 tarihli beyan dilekçesi de nazara alınarak davalının ortağı olduğu … AŞ’ye karşı dürüst, basiretli, sorumlu davranmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, gerekçede; davalı ortak hakkında açılan ceza dosyasındaki suçlamaların kapsamının dürüstlük kuralına aykırı olduğu, mutlaka ceza yargılamasında davalının ceza almasının ve bu kararın kesinleşmesinin beklenmesinin zorunlu olmadığı belirtilmiştir. Her ne kadar mahkemece ceza davasının sonucunun kesinleşmesinin beklenmesine gerek olmadığı gerekçesine dayanılmış ise de; dava dışı müşteki … AŞ yönetim kurulu üyeleri tarafından, davalı ile dava dışı … , … Yazıcı aleyhine şirkette 2006 – 2011 yılları arasında gerçekleştirdikleri özel belgede sahtecilik, güveni kötüye kullanma, nitelikli dolandırıcılık, şirket veya kooperatifler hakkında yanlış bilgi vermek, vergi usul kanununa aykırılık suçlarından yapılan şikayet üzerine, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/220432 soruşturma sayılı dosyası ile “şüphelilerin …AŞ’ne ait muhtelif banka çeklerinin kendi görev ve ünvanlarını kötüye kullanarak, bahse konu çekler üzerinde tahrifat yaparak ve bu çekleri kopyalamak suretiyle haksız kazanç elde ettikleri, ayrıca bu şirkete ait 68 dairenin satış bedellerinin bir kısmının tahsil edilmemesine sebebiyet vermek ve bu dairelerin bedellerinin tapuda düşük göstermek suretiyle tapu harcı yükümlülüğünden kurtuldukları, firma adına yapılan bir takım anlaşmalarda imzalanan sözleşmelerde firmayı zarara uğrattıkları, bu ve buna benzer olaylarla şüphelilerin haksız kazanç elde ettikleri” iddialarıyla davalı ve diğer şüpheliler hakkında İstanbul Anadolu 56. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/373 Esas sayılı davasının açıldığı, yargılamanın henüz sonuçlanmadığı, davanın görevsizlikle İstanbul Anadolu 8.Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/384 Esas sayılı dosyasına tevzi olunduğu anlaşılmakta olup söz konusu ceza dosyasının sonucunun kesinleşmesinin beklenmesi eldeki dava açısından gereklidir. Zira davalıya isnat edilen fiiller, davalının bağlı şirkette yönetim kurulu üyesi olarak yaptığı faaliyetlere ilişkin olup bu davanın sonucunda verilecek hüküm eldeki dava dosyasında verilecek hükme doğrudan etki edecektir. Bu durumda mahkemece, İstanbul Anadolu 8.Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/384 Esas sayılı dosyasına tevzi olunduğu anlaşılan ceza dava dosyasının sonucunun kesinleşmesi beklenerek, isnat edilen suçlamalar ile davacı tarafça eldeki dosya kapsamında ileri sürülen tüm iddialar çerçevesinde TTK’nın 208.maddesinde aranan şartların somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görüldüğünden ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, işin esasına girilmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemeseine gönderilmesi gerektiğinden aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına girilmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 02.03.2022
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.