Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/486 E. 2023/134 K. 03.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/486
KARAR NO: 2023/134
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 18.06.2019
NUMARASI: 2016/1119 E. – 2019/778 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında mal alım satımı sebebiyle ticari ilişki bulunduğunu, bu kapsamda davalıya satılıp teslim edilen mallar için takip konusu faturaların düzenlendiğini, taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmamakla birlikte davacının davalıya sattığı malın küçük ve büyükbaş hayvan eti olduğunu, bu işin yapıldığı piyasada etin alım satımının günlük olması ve talep üzerine satışın gerçekleşmesi ile alıcının her zaman aynı satıcıdan mal tedariki yapmaması nedeniyle yazılı sözleşme yapılmamasının ve talep anında talebin fatura ile karşılanmasının ticari teamül olduğunu, alım satımın bu şekilde yapıldığının hem tanıklarla hem bahse konu ticarete ilişkin görev yürüten sivil toplum kuruluşlarına yazılacak (odalar vs) yazılarla sabit olacağını, yazılı bir sözleşme olmamakla birlikte taraflar arasındaki ticaretin 13 ay boyunca devam etmiş olmasının taraflar arasında sözlü bir sözleşmenin varlığına delalet ettiğini, bu yönde karine oluştuğunun kabulü gerektiğini, davalının takip konusu fatura bedellerini ödememesi sebebiyle İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının borca itiraz etmesi sonucu takibin durduğunu, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, % 20 oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı taraf, davaya cevap dilekçesi sunmamış, davalı vekili duruşmalarda davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Dava konusu uyuşmazlık, taraflar arasında mal satışına ilişkin ticari ilişki kurulup kurulmadığı, malların tesliminin davalıya yapılıp yapılmadığı, faturaların davalıya teslim edilip edilmediği, bu kapsamda takip tarihi itibariyle davacının davalıdan muaccel bir alacağının bulunup bulunmadığı, varsa miktarı ile işlemiş faiz talebinin yerinde olup olmadığı ve miktarı ile itirazın iptali ve icra inkar tazminatı hüküm koşullarının bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır. Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve beyanları ve toplanan deliler kapsamında; taraflar arasında mal satışına ilişkin ticari ilişki kurulduğu, her ne kadar davalı tarafça taraflar arasındaki hukuki ilişkinin ve mal tesliminin davacı tarafça ispat edilemediği yönünde savunma yapılmış ise de celp edilen davalı yan BA formlarında da davacı ile davalı arasında dava konusu alacağın üzerinde bir tutarda mal alımına ilişkin olarak ticari ilişkinin kurulduğunun açık olduğu, dolayısıyla bu yöndeki savunmaya itibar edilmediği, her iki taraf ticari defterlerinin sahipleri lehine delil vasfını haiz olduğu, takip konusu edilen faturalara dayalı alacağın davacı ve davalı ticari defterlerinde kayıtlı olduğu ve davacı ticari defter ve kayıtlarına göre takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 144.128,73-TL alacaklı olduğu, davalı ticari defterlerine göre ise yine takip tarihi itibariyle davacıya 91.046,25-TL borcunun bulunduğu, tarafların ticari defterlerindeki farklılığın davalı tarafından yapılan ve karşılıksız olduğu belirtilen 50.000,00-TL ödeme kaydının sonradan 2016 yılında yapılan ödeme ibaresi ile davacı lehine borç olarak kaydedilmesi ve geçmiş yıllardan kaynaklanan 3.052,48-TL tutarlı alacaktan kaynaklandığı, bunların dışında kayıtların birbirini teyit ettiği, taraflar arasında TTK 89. vd. maddelerinde düzenlenen anlamda yazılı bir cari hesap sözleşmesinin bulunmadığı, borcun ödenmesinin de bir süreye bağlanmadığı dolayısı ile TBK 90. maddesi hükmünce ifa zamanı taraflarca kararlaştırılmış bir borç bulunmadığı, derhal ifa kuralı gereğince davacı alacağının muaccel olduğu ve TBK 117. maddesinde yer alan muaccel bir borcun borçlusunun alacaklının ihtarı ile temerrüde düşeceği hükmü ile davalının takip konusu faturaların defterlerine işlediği tarihten itibaren 6102 sayılı TTK’nın 1530/4-a maddesi uyarınca fatura teslim tarihini takip eden 30 günlük sürenin sonunda temerrüde düşmüş sayılarak ikinci ek raporda yapılan hesaplama doğrultusunda davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 11.403,73-TL işlemiş faiz alacağının bulunduğu, asıl alacak ve işlemiş faiz yönünden fazlaya ilişkin talebin yerinde olmadığı ve davacının rapor ile hesaplanan miktar uyarınca davacıdan olan alacağını kısmen ispat ettiği kanaatine varılarak davanın kısmen kabulü ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına davalı yanca yapılan itirazın 152.449,98-TL (141.046,25-TL asıl alacak, 11.403,73-TL işlemiş faiz olmak üzere) yönünden iptaline, kabul edilen asıl alacak miktarına takip tarihinden itibaren %11,50 ve değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine, asıl alacak likit ve itiraz haksız bulunduğundan talebin asıl alacak üzerinden yapılmış olması ve talebin aşılamayacağından hususlar gözetilerek sebebiyle kabul edilen asıl alacak miktarının takdiren %20’si oranında belirlenen 28.209,25-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının HMK 329 maddesi kapsamındaki taleplerinin yasal koşulları oluşmadığı … “gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına davalı yanca yapılan itirazın 152.449,98 TL (141.046,25 TL asıl alacak, 11.403,73 TL işlemiş faiz olmak üzere) yönünden iptaline, kabul edilen asıl alacak miktarına takip tarihinden itibaren %11,50 ve değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine, asıl alacak miktarının takdiren %20’si oranında belirlenen 28.209,25 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının HMK’nın 329.maddesi kapsamındaki taleplerinin yasal koşulları oluşmadığından reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı tarafın aradaki hukuki ilişkinin varlığını ispat edemediğini, ticari ilişkiye dair herhangi bir sözleşme bulunmadığını, fatura düzenlenmesinin tek başına alacağın varlığını kanıtlayamayacağını, müvekkilinin davacıya borcu bulunmadığını, faturalarda davalı müvekkilinin yetkilisi veya elemanının imzası bulunmadığını, defterlerin faturada yer almasının da alacağın varlığını kanıtlamak için yeterli olmadığını, yazılı delille ispatın gerektiğini, davacının alacağını ispat edemediğini, müvekkiline herhangi bir ihtar gönderilmediğini, temerrütün söz konusu olmadığını, bilirkişi kök ve birinci ek raporlarında da bu yönde görüş bildirildiğini, ikinci ek raporda ise işlemiş faiz hesabı yapıldığını, bunun usul ve yasaya aykırı olduğunu ve raporların çelişkili olduğunu, bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 67. maddesi uyarınca, faturadan kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya içeriğinde bulunan İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı (takip alacaklısı) tarafından davalı (takip borçlusu) aleyhine 23.09.2016 tarihinde, 144.128,73 TL asıl alacağın ve 12.801,25 TL işlemiş faizi olmak üzere toplam156.929,98 TL alacağın işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsili için ilâmsız icra takibi başlatıldığı, borcun sebebi olarak 35 adet fatura alacağının gösterildiği, ödeme emrinin davalıya (borçluya) 29.09.2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafça 03.10.2016 tarihinde borca itiraz edildiği, itirazın süresinde yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, eldeki itirazın iptali davasının da 1 yıllık yasal süre içinde açıldığı anlaşılmaktadır.Davacı taraf, davalı ile aralarında ticari ilişki bulunduğunu, bu kapsamda davacıya küçük ve büyükbaş hayvan eti satıp teslim ettiğini, bu nedenle takip konusu faturaların düzenlendiğini, ancak fatura bedellerinin davalı tarafça ödenmediğini ileri sürmüş, davalı tarafça, ticari ilişki bulunmadığı, kendisine mal teslimi yapılmadığı savunulmuştur. Mahkemece, alınan bilirkişi ek ve kök raporları uyarınca, takip konusu faturaların tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davalıya ait BA formlarında davacı ile davalı arasında dava konusu alacağın üzerinde bir tutarda mal alımına ilişkin olarak ticari ilişkinin kurulduğunun açık olduğu, davalının TTK’nın 1530/4-a maddesi uyarınca fatura teslim tarihini takip eden 30 günlük sürenin sonunda temerrüde düşmüş sayılacağı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya kapsamına göre gerek taraf defterleri, gerek davalıya ait BA formları uyarınca taraflar arasında mal satımından kaynaklı ticari ilişki bulunduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasında yazılı şekilde düzenlenmiş bir cari hesap sözleşmesi veya satım sözleşmesi bulunmamakla birlikte satım sözleşmesinin geçerliliği herhangi bir şekil şartına tabi değildir. Alınan bilirkişi raporlarından da anlaşıldığı üzere ticari ilişkinin cari hesap sözleşmesi şeklinde işlemediği, fatura bazında ödeme/tahsilat yapılmadığı, ticari ilişkinin açık hesap ilişkisi şeklinde işlediği, bu hesap ilişkisinde tarafların tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli bir hesap dönemine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıkları görülmektedir. Bu sebeplerle, davalı vekilinin ticari ilişki bulunmadığı ve ticari ilişkinin ispatlanamadığı yönündeki istinaf sebepleri yerinde değildir. Öte yandan, satım sözleşmesinde satılan emitanın alıcıya teslim edildiğini kanıtlama yükümlülüğü satıcıya aittir. Kural olarak satıcının, emtiayı teslim ettiğini sevk irsaliyesi gibi yazılı belgelerle kanıtlaması gerekir. Somut olayda, takip konusu faturaların teslimine ilişkin bir belge bulunmamaktadır. Mahkemece taraf defterleri üzerinde inceleme yapılmış, hükme esas alınana bilirkişi kök ve ek raporlarında da takip konusu faturaların davalı defterlerinde de kayıtlı olduğu tespit edilmiştir. Yine davalı şirkete ait BA formları ilgili vergi dairesinden getirtilmiş olup buna göre takip konusu fatura bedellerince mal alımlarının davalı tarafından mal alımı olarak vergi dairesine bildirildiği görülmüştür. Bu durumda, davalının davaya konu faturaları vergi dairesine BA formu ile bildirdiği, BA formunda eldeki davaya konu faturalara ilişkin malların da bulunduğu, bu faturalara konu borcun davalı tarafça benimsendiği ve teslim olgusunun kanıtlandığı anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle, davalı vekilinin fatura konusu malların teslim edilmediği yönündeki istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir. Diğer yandan, davalı vekilince müvekkilinin temerrüte düşürülmediği, işlemiş faiz talebin kabulünün hatalı olduğu da istinaf sebebi olarak ileri sürülmüştür. 6102 sayılı TTK 1530/4-a maddesinde, sözleşmede ödeme günü veya süresinin belirtilmemesi veya belirtilen sürenin beşinci fıkra hükümlerine aykırı olması durumunda faturanın veya eş değer ödeme talebinin borçlu tarafından alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda borçlunun ihtara gerek kalmaksızın mütemerrit sayılacağı ve alacaklının faize hak kazanacağı düzenlenmiştir.Somut olayda, taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Aralarındaki ticari ilişki dosya kapsamı faturalara göre 2015-2016 yıllarıdır. Bilirkişi raporunda 2015 öncesine ait kalan miktarın bulunduğu tespiti de yapılmıştır. Davalı şirket bir restoran işletmekte olup davacı taraf davalıya bu nedenle et ve et ürünleri tedarik etmiş ve teslim etmiştir. Bu bakımdan somut olayda taraflar arasında bir tedarik sözleşmesi bulunduğunun kabulü gerekir. Nitekim davalı tarafça, davacı ile aralarında bir tedarik ilişkisi bulunmadığı yönünde bir savunma da ileri sürülmemiştir. Bu nedenle mahkemece, faturaların davalı defterlerine kayıt tarihinden itibaren 30 gün sonunda davalının temerrüte düştüğü kabul edilerek temerrüt faizi hesaplatılarak işlemiş faiz isteminin de kısmen kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş ve davalı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 8.285,48 TL nispi istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.03.02.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.