Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/482 E. 2023/136 K. 03.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/482
KARAR NO: 2023/136
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/10/2019
NUMARASI: 2018/1001E. – 2019/966 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 11.02.2016 tarihli taşıma ve cari hesap sözleşmesi akdedildiğini, iş bu sözleşmeye tevfikan davalıya ait gönderilerin müvekkili tarafından taşındığını, gönderi alıcılarına teslim edildiğini, bu sebeple müvekkilini taşıma sözleşmesinden doğan edimini gereği gibi ifa etmiş olmakla taşıma ücretine hak kazandığını, davalının müvekkil şirketi tarafından keşide olunan taşıma ücreti faturalarından 17.033,33 TL tutarındaki kısmını tediye etmediğini, bu sebeple başlatılan icra takibinin 14.812,80 TL’sine ve ferilerine itiraz ettiğini, kabul ettiği 2.220,53 TL’yi ferileri ile birlikte icra dosyasına ödediğini, Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına davalı tarafça yapılan itirazın iptali ile davalının % 20 oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, savunmasında özetle; davacı tarafından düzenlenen …, …, …, …, …, …, …, …, …, … numaralı faturaların bir kısmında anlaşmaya aykırı olarak fazla taşıma ücreti talep edildiğini, bir kısmında ödenen gümrük vergi bedellerinin belirtilmediğini, aynı ülkeye gönderilen aynı ağırlıktaki gönderilere farklı gümrük vergisi ödediğini iddia ederek bunu faturalandırdığını, ancak bu durumun nedenini gerekçeli olarak açıklayamadığını, bir kısmında vade farkı alacağı talep edildiğini, vade farkı olarak talep edilen alacağın sebebinin eksikliklerini bildirmiş olduğu fatura bedellerinin zamanında ödememesinden kaynaklandığını, ancak hangi faturaların bedelinin ödenmediği konusunda ayrıntılı olarak davacıya bilgi verildiğini, bu konuda mail gönderildiğini, bu nedenle vade farkı talep edilemeyeceğini, birinde fatura konusu gönderinin teslim edilmediğini, buna rağmen alacak talep edilmesinin haksız olduğunu, bu açıklamaların davacıya telefon görüşmelerinde de yapıldığını, mail olarak bildirildiğini, ancak davacı tarafından çelişkilerin giderilmediğini, davacının davasının haksız olduğunu savunarak, davanın reddi ile davacının dava konusu miktarın % 20’si oranında icra kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ” … Davacı ( alacaklı ) tarafından davalı ( borçlu) aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 17.033,33 TL alacak için icra takibinde bulunduğu, davalının ( borçlunun ) yasal süresi içerisinde borca itirazı üzerine takibin durmuş olduğu, davacı vekilinin yasal süre içinde davalının itirazının iptali için İİK 67 maddesine göre itirazın iptali davası açtığı, uyuşmazlığın davalının davacıya takibe konu miktardan dolayı borcunun olup olmadığı hususunda olup, dosyada deliller toplandıktan sonra mali müşavir bilirkişi ile inceleme yaptırılmış, bilirkişinin 17/09/2019 havale tarihli raporunda; ……..incelenen davacı şirkete ait 2017 yılı yevmiye ve defteri kebir e-defterterinin açılış ve kapanış (görülmüştür) beratları ile envanter defterinin açılış tasdikinin yasal süresinde olduğu, davacı şirketin 2017 yılı ticari defterlerinin TTK. Hükümlerine göre usulüne uygun tutulduğu (TTK Md.64/3) ve kendi lehine delil olma özelliğine sahip olduğu kanaatine varılmıştır. Davacı şirketin incelenen 2017 yılı ticari defterlerinde, 2017 yılında davalı yana 104.663,95 TL tutarında 11 adet fatura düzenlendiği, karşılığında davalı şirketten 86.000,00 TL tahsilat yapıldığı ve 1.630,62 TL tutarındaki 1 adet faturanın iptal edildiği, takip tarihi itibariyle davalı yanın 17.033,33 TL borçlu olduğu tespit edilmiştir.İncelenen davalı yana ait 2017 yılı işletme hesabı defterinin tasdikinin yasal süresinde olduğu, usulüne uygun tutulduğu ve kendi lehine delil olma vasfımn bulunduğu kanaatine varılmıştır. Davalı yanın incelenen 2017 yılı ticari defterinde, 213 sayılı V.U.K. 210. Maddesi hükmü uyarınca işletme hesabı defteri kullandığı tespit edilmiştir. İşletme hesabı defterinde sadece gelir ve gider kayıtlan bulunduğundan, taraflann borç alacak ilişkileri bu defterler üzerinde tespit edilememektedir. Bu nedenle işletme hesabı defterlerinde sadece düzenlenen faturalar ve yapılan mal alımlan ve giderler tespit edilebilmektedir. Davalı yanın incelenen 2017 yılı işletme hesabı defterinde davacı şirkete herhangi bir fatura kaydedilmediği görülmüştür. Ba ve Bs formlarının incelenmesi: Sayın Mahkeme’niz tarafından tarafların bağlı bulunduğu vergi dairesi müdürlüklerine 22.02.2019 tarihinde gönderilen bir yazı ile, 2017/Ocak, Şubat ve Mart aylarına ilişkin BA ve BS formlarının gönderilmesi istenilmiştir. Davacı şirketin bağlı bulunduğu Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından gönderilen 18.03.2019 tarihli cevabi yazı ekinde davacı şirkete ait BS formlarında, 2017/Ocak ayında davalı yana 94.484,00 TL tutarında 5 adet fatura düzenlendiği, 2017/Şubat ve Mart aylarında davalı yana düzenlenen faturaların BS formu bildirim alt sının olan 5.000,00 TL’nin altında kaldığından bu dönemlerde davacı yana yapılan satışlar için BS formu bildiriminde bulunulmadığı tespit edilmiştir. Davalı yanın bağlı bulunduğu Kocasinan Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından gönderilen 18.03.2019 tarihli yazıda ise davalı yanın 2017 hesap döneminde işletme hesabı esasına göre defter tutması nedeniyle BA/BS formu verme yükümlülüğünün bulunmadığı bildirilmiştir.Mali açıdan değerlendirmelerimiz: Yapılan mali inceleme neticesinde davacı şirketin ticari defter ve belgelerinde davalı yanın 17.033,33 TL borçlu olduğu, davalı yanın ticari defterlerinin kendi lehine delil olma vasfının bulunduğu, ancak davalı şirket ticari defterlerinde davacı şirkete ait hiçbir faturanın kayıtlı olmadığı, bu nedenlerle davalı yanın 17.033,33 TL borçtan sorumlu olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Davalı yan cevap dilekçesinde davacı şirketin düzenlediği faturalarda aleyhine hatalar yapıldığını belirterek itiraz etmiştir. Ancak davalı yan davacı şirketin düzenlediği faturalara TTK 21/3 madde hükmünde belirtilen sürelerde itiraz etmemiştir.
SONUÇ: 1. Yapılan mali inceleme neticesinde, davalı yanın davacı şirkete 17.033,33 TL borçlu olduğu, 2. Davacı şirketin takip tarihi itibariyle 3095 sayılı kanuna göre değişen oranlara faiz talep edebileceği, açıklanmış, bilirkişi raporunda açıklandığı üzere tarafların ticari defterlerinin TTK hükümlerine göre usulüne uygun tutulup kendi lehlerine delil olma özelliğine sahip olduğu, davalının ticari defterlerinde davacıya ait faturaların kayıtlı olmadığı, davacı ticari defterlerinde ise 2017 yılında davalıya 104.663,95 TL bedeli 11 adet fatura düzenlenip davalıdan 86.000 TL tahsilat yapıldığı, davalının davacıya 17.033,33 TL borçlu olduğu, davalının 22/10/2019 tarihli rapora karşı itiraz dilekçesinde taraflar arasındaki nakliye işini kabul ettiği, davalının birim fiyata itiraz ettiği, ancak davalının TBK 21 maddesine göre yasal süre içerisinde faturalara itiraz etmediği de göz önüne alındığında …” gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı borçlunun Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin 14.812,80 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacak üzerinden % 20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; gerekçeli kararda, müvekkilinin dava konusu faturalara 8 gün içinde itiraz etmediğinin belirtildiğini, davacı tarafın düzenlemiş olduğu dava konusu faturaların bazılarının müvekkiline hiç tebliğ edilmediğini, aradaki şifahi sözleşmeye aykırı olarak düzenlendiğini, dava konusu diğer faturaların ise müvekkilinin ticari defterlerine işlenmediğini, müvekkilinin, davacı tarafından, aradaki şifahi sözleşmeye uygun olarak düzenlenmiş olan dava dışı faturaların bedellerini davacı tarafa ödediğini, ihtilaf olan fatura bedelleri ile ilgili itirazlarını elektronik posta yoluyla davacı tarafa bildirdiğini, bir faturanın borç doğrucu nitelikte olabilmesi için; düzenlenen faturanın taraflar arasındaki ticari ilişkinin şartlarına uygun olmasına bağlı olduğunu, uygunluk mevcutsa, yasaya göre itiraz süresi olan sekiz gün içinde itiraz edilmeyen faturanın içeriğinin kabul edilmiş sayılacağını, taraflar arasındaki mevcut sözlü ya da yazılı sözleşmeye aykırı olarak düzenlenen bir faturaya 8 gün içinde itiraz edilmemesinin, faturanın içeriğinin kabul edildiği anlamına gelmeyeceğini, davacı tarafından düzenlenerek müvekkiline tebliğ edilmiş olan faturaların bir kısmının, davacı ile müvekkil arasındaki sözleşmeye uygun olarak fiyatlandırılmadığını, bazılarının mükerrer olduğunu, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2002/1631 E. 2002/3536 K., 2006/7750 E. 2007/882 K. sayılı kararlarında faturaya itiraz edilmemiş olmasının onun kesinleştiği sonucunu doğurmayacağının vurgulandığını, davacı tarafça düzenlenen faturaların, müvekkili ve davacı arasındaki fiyat listesine uygun olarak düzenlenmediğini, davacı ile müvekkili arasındaki ihtilafın sebebinin, davacı tarafın aynı zamanda ve aynı nitelikte işlere farklı fiyatlandırma yapması olduğunu, buna ilişkin davalının dava dosyasına sunmuş olduğu cevap ve ikinci cevap dilekeçsinde dava konusu faturlarla ilgili itirazlarını ayrıtılı şekilde açıkladığını, bilirkişi raporunda, müvekkilinin beyanlarına yönelik hiçbir değerlendirme yapılmadan, müvekkilinin dava konusu faturalara itiraz etmediği, bu sebeple fatura içeriklerini kabul emtiş sayılacağı yönünde şekli bir değerlendirme yapıldığını, rapora itirazının ve yeni rapor alınması isteğinin kabul edilmediğini, dava konusu faturaların bir kısmının müvekkiline tebliğ edilmediği gibi bu faturaların müvekkilinin defterlerine de işlenmediğini, ayrıca müvekkilinin dava konusu faturalara itirazlarını elektronik posta yoluyla davacı tarafa bildirdiğini, dava konusu olayın yargılamayı gerektiren bir durum olduğu, müvekkilinin dava konusu icra takibinde ihtilafsız olan borcunu ödediğini, müvekkilim itirazında haksız ve kötüniyetli değil olmadığını, icra inkar tazminatının şartlarının oluşmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, kargo taşıma sözleşmesinden kaynaklı bakiye alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı taraf, 11.02.2016 tarihli taşıma ve cari hesap sözleşmesi uyarınca davalıya ait gönderilerin kargo yoluyla taşımasının yapıldığını, ancak davalının, taşıma işi karşılığı düzenlenen faturalardan 17.033,33 TL’lik kısmının ödenmediğini, bu nedenle başlatılan ilamsız icra takibine davalı itirazının haksız olduğunu ileri sürmüş, davalı ise faturalarla sözleşmede belirlenenden fazla ücret talep edildiğini, bu nedenle ihtilafsız faturaların ödendiğini, ihtilaflı faturalara ilişkin telefon ve mail ile davacıya açıklama yapıldığını, borcu olmadığını savunmuştur. Dosya içeriğinde bulunan Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı (takip alacaklısı) tarafından davalı (takip borçlusu) aleyhine 19.10.2017 tarihinde, 17.033,33 TL asıl alacağın işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili için ilâmsız icra takibi başlatıldığı, borcun sebebi olarak cari hesap ekstresinde görülen bakiye taşıma ücreti alacağının gösterildiği, 20.09.2017 tarihli hesap ekstresinin sunulduğu, ödeme emrinin davalıya (borçluya) 01.11.2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafça 07.11.2017 tarihinde borcun 14.812,80 TL’lik kısmına itiraz edildiği, itirazın süresinde yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, eldeki itirazın iptali davasının da 1 yıllık yasal süre içinde açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece alınan 17.09.2019 tarihli mali müşavir bilirkişi raporunda; davacı şirkete ait 2017 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun olduğu, davacının 2017 yılı ticari defterlerinde, 2017 yılında davalı yana 104.663,95 TL tutarında 11 adet fatura düzenlendiği, karşılığında davalı şirketten 86.000,00 TL tahsilat yapıldığı, 1.630,62 TL tutarındaki 1 adet faturanın iptal edildiği, takip tarihi itibariyle davalı yanın 17.033,33 TL borçlu olduğu, davalının işletme hesabı defteri tuttuğu, 2017 yılı işletme hesabı defterinin tasdikinin yasal süresinde olduğu, usulüne uygun tutulduğu, işletme hesabı defterinde sadece gelir ve gider kayıtları bulunduğundan, tarafların borç alacak ilişkilerinin bu defterler üzerinde tespit edilemediği, bu nedenle işletme hesabı defterlerinde sadece düzenlenen faturalar ve yapılan mal alımları ve giderlerin tespit edilebildiği, davalı yanın incelenen 2017 yılı işletme hesabı defterinde davacı şirkete herhangi bir fatura kaydedilmediği, davacı şirkete ait BS formlarında, 2017/Ocak ayında davalı yana 94.484,00 TL tutarında 5 adet fatura düzenlendiği, 2017/Şubat ve Mart aylarında davalı yana düzenlenen faturaların BS formu bildirim alt sınırı olan 5.000,00 TL’nin altında kaldığından bu dönemlerde davacı yana yapılan satışlar için BS formu bildiriminde bulunulmadığı, Vergi Dairesi cevabına göre davalı yanın ise 2017 hesap döneminde işletme hesabı esasına göre defter tutması nedeniyle BA/BS formu verme yükümlülüğünün bulunmadığının bildirildiği, davacı şirketin ticari defter ve belgelerinde davalı yanın 17.033,33 TL borçlu olduğu, davalı yanın ticari defterlerinin kendi lehine delil olma vasfının bulunduğu, ancak davalı şirket ticari defterlerinde davacı şirkete ait hiçbir faturanın kayıtlı olmadığı, bu nedenlerle davalı yanın 17.033,33 TL borçtan sorumlu olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı, davalının cevap dilekçesinde davacı şirketin düzenlediği faturalar aleyhine hatalar yapıldığını belirterek itiraz ettiği, ancak davalı yan davacı şirketin düzenlediği faturalara TTK 21/3 madde hükmünde belirtilen sürelerde itiraz etmediği, sonuç olarak davalı yanın davacı şirkete 17.033,33 TL borçlu olduğu, davacı şirketin takip tarihi itibariyle 3095 sayılı Kanuna göre değişen oranlara faiz talep edebileceği kanaati bildirilmiştir. HMK’nın 190. maddesinde, ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, TMK’nın 6. maddesinde ise taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Taraflar arasında yapılan 11.02.2016 tarihli sözleşme uyarınca davalıya ait gönderilerin davacı tarafından kargo yoluyla taşındığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı taraf 20.09.2017 tarihli hesap ekstresine göre 17.033,33 TL alacaklı olduğunu belirtmiş, bu hesap kapsamında numaralı belirtilen faturalarla anlaşmaya varılan miktarın üzerinde taşıma ücreti talep edildiğini savunarak cevap dilekçesinde bu faturalara ilişkin açıklama ve itirazlarda bulunmuş, bu konuda davacı yana mail gönderildiğini, telefonla görüşüldüğünü belirtmiş, bir kısım mail çıktılarını sunmuştur. Yapılan bilirkişi incelemesinde davalının işletme hesabı defteri tuttuğu, bu defterinin incelenmesinde davacının faturalarının kayıtlı olmadığı belirtilmiştir. Somut olayda, aradaki taşıma ilişkisi, taşıma hizmetinin verildiği davalı tarafça kabul edilmektedir. Gerek cevap dilekçesinden gerekse istinaf dilekçesinden faturaların davalıya teslim edildiği, davalı tarafça TTK’nın 21/2.maddesi uyarınca herhangi bir itirazda bulunmadığı nazara alındığında mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan bu sebeplerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 703,46 TL nispi istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.03.02.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.