Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/48 E. 2020/451 K. 01.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/48
KARAR NO: 2020/451
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/04/2019
NUMARASI: 2018/670 Esas – 2019/447 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, dava şartı yokluğu nedeniyle verilen usulden ret kararına karşı davacı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ve … A.Ş., … A.Ş.ve … A.Ş.’nin diğer azınlık hissedarları olan …, …, … ve … ile davalı … arasında akdedilen ortaklık sözleşmesiyle, azınlık hissedarlar ve Doğuş arasındaki, şirketlerin yönetimi ve idaresi ile tarafların şirketlerde sahip oldukları payları devretmek istemeleri halinde tatbik edilecek hususlar dahil olmak üzere, karşılıklı hak ve yükümlülüklerinin düzenlendiğini, … Yönetim Kurulu tarafından alınan karar ile … Genel Kurulunun 14.05.2018 tarihinde saat I1:00’de, “… Mahallesi, … Caddesi, Sarıyer/İstanbul” adresinde yıllık olağan Genel Kurul Toplantısının gerçekleştirilmesi amacıyla toplanmasına karar verildiğini, Genel Kurul Toplantı tutanağının 7. maddesinde Ortaklık Sözleşmesine ve … esas sözleşmesine aykırı şekilde, … sermayesinin en az %15’ine sahip hissedarlar tarafından önerilen aday yerine, … şirketinin hâkim hissedarı konumunda bulunan davalı … tarafından önerilen …’ın Yönetim Kurulu üyesi olarak atanmasına karar verildiğini, bu hususun esas sözleşmeye aykırılık teşkil ettiğini, davalı …’in hisseleri adına verilen oylar ile … Genel Kurulu tarafından tesis edilen Ortaklık Sözleşmesi ve esas sözleşmeye aykırılık ihtiva eden kararın iptali istemiyle İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/484 K. sayılı dosyası ile dava ikame edildiğini, tesis edilen 24.05.2018 tarihli, 2018/484 E. ve 2018/545 K. sayılı ilam ile davanın İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/483 E. sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verildiğini, daha sonra bu dosyaların tefrik edilerek … aleyhine ikame edilen davanın İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/546 E. sayısına kaydedildiğini, … ve … Yapım’ın 14.05.2018 tarihli Genel Kurul toplantılarında tesis edilen (7) numaralı kararın Ortaklık Sözleşmesinin 4.2.1. maddesine aykırılık ihtiva ettiğini, Ortaklık Söyleşmesinin 9.1.4. maddesinde, Ortaklık Sözleşmesinin 4.2.1. maddesinin ihlali hâlinde, ihlali gerçekleştiren tarafa yükletilecek olan cezai şart düzenlendiğini, davalı … tarafından Ortaktık Sözleşmesinin 4.2.1. maddesi ile kararlaştırılan Azınlık Hissedarların göstereceği adayın Yönetim Kuruluna seçilmesi için bu yönde oy kullanma borcuna aykırı davranıldığını, müvekkili lehine davalı tarafından ihlal edilen ortaklık sözleşmesinin 4.2.1. maddesine ilişkin olarak düzenlenen ortaklık sözleşmesinin 9.1.4. maddesi uyarınca hesaplanacak cezai şarta hükmedilmesini talep ettiklerini, dava konusu cezai şartın tenkise tabi olmadığını bildirerek, Ortaklık Sözleşmesinin 9.1.4. maddesi uyarınca müvekkilinin hak kazandığı cezai şart tutarının bilirkişi marifetiyle hesaplattırılmasına ve tespitine, davanın kabulü ile Ortaklık Sözleşmesinin 4.2.1. maddesinin ihlali sebebiyle Ortaklık Sözleşmesinin 9.1.4. maddesi uyarınca işleyecek olan günlük 10.000 USD tutarındaki cezai şartın her bir gün için cezai şartın muaccel olduğu tarihten itibaren işleyecek olan 3095 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (a) bendi uyarınca devlet bankalarında USD para birimi için açılan bir (1) yıl vadeli mevduat hesabına uygulanan en yüksek faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davanın görevsiz mahkemede açıldığını, davacı tarafından, dava değeri 20.000 ABD Doları olarak belirtilmiş olup sonuç ve istem kısmının dışında, talebe ilişkin detaylı açıklamanın yer aldığı tek bölüm olan dava dilekçesinin 5. sayfasında konuya; “Bu nedenle, davalı … tarafından 14.05.2018, tarihinden, Ortaklık Sözleşmesi’nin 4.2.1. maddesine aykırılığın ortadan kalkacağı tarihe kadar, Ortaklık Sözleşmesinin 9.1.4. maddesi uyarınca işleyecek olan günlük 10.000 ABD Doları tutarındaki cezai şartın, muaccel olduğu tarihten itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un (“3095 sayılı Kanun”) 4. Maddesinin (a) bendi uyarınca, devlet bankalarında USD para birimi için açılan bir (bir) yıl vadeli mevduat hesabına uygulanan en yüksek faiz ile birlikte müvekkilimize ödenmesi gerekmektedir.” şekliyle yer verildiğini, buna göre davacının 14.05.2018 tarihinden itibaren dava sonuçlanıncaya (veya sonsuza kadar) işleyecek günlük 10.000 ABD Doları tutarındaki tutarın tahsilini talep ettiğini, davacının cezai şart talep edebileceği son gün davanın açılma tarihi olduğunu bu kapsamda, hiçbir suretle kabul anlamına gelmemek kaydıyla; davacının talep edebileceği meblağın, davaya konu kararın alındığı 14.05.2018 tarihi ile davanın açıldığı tarih olan 18.07.2018 tarihine kadar işlemiş cezai şart tutarı olduğunu, dolayısı ile, davacının iddiasından yola çıkılırsa günlük 10.000 ABD Doları ve 14.05.2018-18.07.2018 arası döneme ilişkin 95 günlük cezai şart talep etmesi gerektiğini, işbu miktarın; 950.000ABD Dolarına tekabül ettiğini, bu mantıkla ve davacının talebi doğrultusunda hareket edildiği takdirde; hesaplanacak davaya esas değer 950.000 ABD Doları iken davacının harçtan muafiyet sağlayabilmek adına davayı HMK’nın 107. maddesinde yer alan Belirsiz Alacak Davası şeklinde açmasının usule aykırı olduğunu, HMK’nın 107. maddesinin İkinci fıkrasında; “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.” denilmek suretiyle belirsiz alacak davası açılabilmesinin şartlarının belirlendiğini, buna göre; alacak miktarının tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin davacıdan “Beklenememesi” veya bunun “İmkansız” olduğu hallerde davanın belirsiz alacak davası olarak açılabileceğinin belirtildiğini, davacının belirsiz alacak davası olarak davasını ikame edemeyeceğini, davacının cezai şart talep etme hakkına haiz olmadığını, söz konusu 10.000 doların davacı tarafından tek başına talep etme hakkının olmadığını, fahiş orandaki cezai şart tutarının indirilmesi gerektiğini, davacının haksız faiz talep ettiğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, “Dava; ortaklık sözleşmesine aykırılık nedeniyle sözleşme uyarınca cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK’nun 115/2. maddesinde ‘Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.’ HMK’nun 107.maddesinde belirsiz alacak davasının ‘…davanın açıldığı tarihte alacağın miktarının yahut değerinin tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde alacaklının hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktarı yada değeri belirtmek sureti ile…’ açılabileceği düzenlenmiştir. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gerekir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır. Taraflar arasındaki ortaklık sözleşmesinin 9.1.4 maddelerinde, sözleşmeye aykırılık halinde ödenecek olan cezai şart miktarı belirlenmiş olduğundan, davacının davasını belirsiz alacak davası olarak açamayacağından, davacının davasının dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”, gerekçesiyle, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF BAŞVURU NEDENLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesinin yerinde olmakla birlikte, mahkemenin öncelikle görev konusunda bir değerlendirme yapması gerektiğini, uyuşmazlığın ortaklık sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle davaya bakma görevinin asliye hukuk mahkemesine ait olduğunu, çünkü ticari davalar TTK’nın 4. maddesinde sayılmış olup bu tanıma uygun bir ticari dava bulunmadığını, bu nedenlerle, kararı veren asliye ticaret mahkemesinin görevli olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili, istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalının istinaf kanun yoluna başvurmakta hukuki yararının bulunmadığını, başvurunun kötü niyetli olduğunu, emsal Yargıtay içtihadının bu yönde olduğunu belirterek, müvekkilinin haklarının zamanaşımına uğrama riski bulunduğundan istinaf incelemesinin öncelikle yapılmasına ve istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, davalının, taraflar arasında imzalanan 29.07.2013 tarihli Ortaklık Sözleşmesi başlıklı sözleşmeden doğan yükümlülüklerine aykırı davrandığı iddiasıyla, sözleşmenin 9.1.4 maddesi uyarınca ceza koşulu alacağının tahsili istemiyle, HMK’nın 107. maddesi uyarınca açılmış bir belirsiz alacak davasıdır. İlk derece mahkemesince, davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı, çünkü alacağını hesaplayabilecek durumda olduğu, hukuki yarara ilişkin dava koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle, HMK’nın 115/2. maddesi uyarınca, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yukarıda açıklanan gerekçelerle, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davalının istinaf nedeni, ilk derece mahkemesinin görevli olmadığı, davanın ticari dava olmaması nedeniyle görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu noktasındadır. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılım yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. TTK’nın 5/1. maddesi uyarınca, ticari davalara bakma görevi, asliye ticaret mahkemesine aittir. Ticari davalar, mutlak ve nispi ticari davalar olarak ikiye ayrılmaktadır. Nispi ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinin ilk cümlesinde tarif edilmiş olup, her iki tarafın da “Ticari işletmesiyle ilgili hususlardan kaynaklanan” hukuk davalarıdır. Mutlak ticari davalar ise tarafların tacir olup olmadıklarına ve uyuşmazlığın tarafların ticari işletmeleri ile ilgili bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, yasa gereği ticari dava sayılan uyuşmazlıklardır. TTK’da düzenlenen hususlardan kaynaklanan uyuşmazlıklar ile aynı Kanun’un 4/1-a ve devamı bentlerinde yazılan uyuşmazlıklar ve diğer kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen uyuşmazlıklar, mutlak ticari davalardır. Eldeki davada, taraflar arasındaki uyuşmazlık, üç adet anonim şirket ortalığından kaynaklanan ilişkilerin düzenlendiği Ortaklık Sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Taraflar bu sözleşmeyle, ortağı oldukları üç adet şirketin yönetimi, alınacak kararlar, şirketlerin yönetimi gibi konuları düzenlemişler ve bu sözleşmeye aykırı davranışları ceza koşuluna bağlamışlardır. Bu durumda taraflar arasındaki ilişkinin ticaret şirketi ortaklığına dair olduğu, ortaklık sözleşmesinin de üç adet ticaret şirketindeki ortaklık ilişkilerini düzenlediği anlaşılmaktadır. Bu durumda, taraflar arasındaki uyuşmazlığın anonim şirket ortaklıklarından kaynaklandığı açıktır. Anonim şirketler TTK’da düzenlendiğinden, taraflar arasındaki iş bu davaya ilişkin uyuşmazlık, TTK’nın 4/1.a maddesi uyarınca mutlak ticari dava olduğundan, davaya bakma görevi asliye ticaret mahkemesine aittir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, kararı veren ilk derece mahkemesi görevli olup davalı vekilinin istinaf başvuru nedeni yerinde görülmediğinden, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma açılmadığından, ayrıca avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 6-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 01/06/2020
KANUN YOLU: Davalının istinafı münhasıran mahkemenin görevine ilişkin olup, bu nedenle HMK’nın 362/1.c maddesi uyarınca karar kesindir.