Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/478 E. 2023/143 K. 03.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/478
KARAR NO: 2023/143
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18.09.2019
NUMARASI: 2016/500 E. – 2019/874 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklı)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı ile aralarında cari hesap sözleşmesi bulunduğunu, tarafların birbirlerinden yaptıkları mal alış verişini ve ödemeleri birbirlerine olan borçlarını kayıt ettiklerini, cari hesap sözleşmesi çerçevesinde 31.10.2013 tarihinde davacının, davalıya 18.023,40 TL borcu olduğunu kabul ettiğini, karşılıklı mutabık kalındığını, ancak davalının 1.821,22 TL borçlu olduğunu belirttiğini, alacağın tahsili için Bandırma …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan ilamsız icra takibine davalı tarafından itiraz edildiğini, mutabakat sağlanan cari hesap dökümüne göre davalının 18.023,40 TL borcu olduğunu, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, savunmasında özetle; 31.10.2013 tarihili cari hesap mutabakatı uyarınca davalı, davacıya borçlu ise de mutabakat yapıldıktan sonra da taraflar arasında süregelen bir cari hesap, işlem görmüş ödemeler olduğunu, fatura kesildiğini, davacının takip yaptığı tarih ile mutabakat tarihi arasında uzun bir süre yaklaşık 10 ay bulunduğunu, buna göre de davacının takip yaptığı tarihte müvekkilinin davacıya 1.821,22 TL borcu kaldığını, bu borcun da ödenerek kapatıldığını, davalının takipten önce temerrüte düşürülmediğini, bu nedenle işlemiş faiz talebinin de yerinde olmadığını savunarak, davanın reddi ile davacının %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Dava hukuksal niteliği itibariyle, taraflar arasındaki bila tarihli distrübitörlük sözleşmesi kapsamında mal alım satımına dayalı cari hesap alacağından doğan takibe vaki olmuş itirazın İİK’nın 67/1 maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. Davalının ticari defter ve kayıtlarında 18.023,40 TL cari hesap bakiyesinin bulunduğu görülmektedir. Diğer yandan davacı tarafından düzenlenmiş 9692 nolu 16.975,04 TL mamül fiyat farkı faturasının da 07/11/2013 tarihinde davalı defterine kaydedildiği görülmektedir. Fatura ve defter hareketlerinden görüldüğü üzere hesap mutabakat tarihi 31/10/2013 tarihinden sonra da takip tarihi 04/08/2014 tarihine değin taraflar arasındaki ticari münasebet ve mal alım sirkülasyonu devam etmiştir. Zira, 16.975,04 TL tutarlı faturanın mutabakat tanzim tarihinden sonra davalı kayıtlarına alındığı da sabittir. Davacı tarafından bu fatura yönünden itiraz edildiğine dair dosyaya herhangi bir delil sunulmadığı gibi karşı tarafa herhangi bir iade faturası tebliğ edildiği ve davalı kayıtlarına alındığı dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Zira, yaptırılan muhasebesel incelemede de davalı kayıtlarında herhangi bir itiraz ya da davacıdan sadır iade faturası kaydı mevcut olmadığı görülmüştür. Kaldı ki HMK’nın 198. maddesi bağlamında taraflar arasında varlığı çekişmesiz sözleşmenin 22. Maddesinde davalı lehine münhasır delil sözleşmesi kaydı bulunduğu gözetilerek davalı … kayıtlarında iade faturası bulunmadığı gözetilerek takip konusu alacak sabit görülmemiştir. Buna göre mutabakatta belirtilen 18.023,40 TL’den mamül fiyat farkı fatura bedeli 16.975,04 TL mahsup edildiğinde 1.048,36 TL davalının bakiye borcunun bulunduğu, ancak davalı firmanın bu miktarın çok üzerinde 1.821,22 TL borçlu bulunduğunu takibe kısmi itirazında kabul ve ikrar ettiği anlaşılmakla dosya kapsamı itibariyle beyan edilen miktarın üzerinde davacı alacağı tespit edilemediğinden davanın reddi gerekmiştir. Mahkememizce celselerde 1.821,22 TL kısmi itirazı ödeme olarak kabul ederek TBK 100. maddesi uyarınca hesaplama yaptırılması için ek raporlara gönderilmesine karar verilmişse de, yapılan incelemede esasen bu bakiye miktar 1.821,22 TL borcun takipten evvel var olduğu ve davalının bu miktarı kabul ettiği, takip ve davanın açılmasına sebebiyet vermediği, takipten sonra herhangi bir kısmi ödemenin söz konusu olmadığı anlaşıldığından öncelikle asıl alacağın fer’ilerinden mahsup yapılması yönündeki ek rapor alınmasından sarf-ı nazar edilerek yukarıda açıklanan gerekçelerler davanın reddi cihetine gidilmiştir. … ” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalı tarafından düzenlenen 16.975,04 TL bedelli faturaya itiraz edilmemesinin, işin yapılmış olduğunun veya anlaşmanın yerine getirildiğinin, davacı tarafından kabul edildiği anlamına kesinlikle gelmediğini, nitekim Yargıtay kararlarının da bu doğrultuda olduğunu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2004/7832 E., 2005/4738 K.sayılı ilamında, faturanın içeriğine 8 gün icerisinde itirazda bulunulmadığı takdirde sadece faturada belirtilen verilerin doğru olduğu karinesi doğacağı, yoksa faturanın verilmesine neden olan iş veya hizmetin de yapılmış oldugunun kabulu anlamının çıkmayacağı, uyuşmazlık halinde işin yapılmış olduğunun kanıtlanması gerektiği, faturanın deftere kaydının taşımanın gerçekleştiğine yalnızca karine teşkil edeceği, bu karinenin aksinin ispatının her zaman olanaklı olduğu hususunun belirtildiğini, sırf itiraz edilmediği için fatura bedelindeki alacağın mevcut olduğu kanaatine varılarak, faturaya konu edilen alacak sebebinin gerçekleşip gerçekleşmediği yönünde araştırma yapılmadan eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, üç ayrı bilirkişi raporunda da aynı doğrultuda davacı lehine değerlendirme yapılmasına rağmen raporların aksine davanın reddine karar verilmesinin de doğru olmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satıma ilişkin mutabakat belgesinde belirlenen alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya içeriğinde bulunan Bandırma … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı (takip alacaklısı) tarafından davalı (takip borçlusu) aleyhine 01.08.2014 tarihinde 18.023,40 TL asıl alacak, 1.645,19 TL işlemiş faiz alacağı olmak üzere 19.668,59 TL alacağın tahsili için ilâmsız icra takibi başlatıldığı, alacağın sebebi olarak 31.10.2013 tarihli cari hesap alacağının gösterildiği, ödeme emrinin davalıya (borçluya)13.08.2014 tarihinde tebliğ edildiği, davalı (borçlu) vekilince süresinde borca, sadece 1.821,22 TL borçlu olduğu belirtilerek kısmen itiraz edildiği, itiraz üzerine takibin durduğu, eldeki itirazın iptali davasının da 1 yıllık yasal süre içinde açıldığı anlaşılmaktadır. Davacı ile davalı arasında, bila tarihli ”Distribütörlük Sözleşmesi” bulunduğu, davalının ürettiği alkolsüz gazlı içeceklerin belirlenen bölgelerde tüketiciye satışının davacı tarafından yapıldığı, bu kapsamda taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu ve davacının davalıdan mal alımları yaptığı anlaşılmaktadır. Davacı, aralarındaki cari hesap sözlemesi uyarınca düzenlenen 31.10.2013 tarihli mutabakat mektubu gereğince alacaklı olduğunu belirterek takip başlatmış, itiraz üzerine eldeki davayı açmıştır. Davalı taraf ise, mutabakat metninin varlığını kabul etmekle birlikte aradaki ticari ilişkinin mutabakat tarihinden sonra da uzunca bir zaman devam ettiğini, kalan borcun 1.821,22 TL olduğunu savunmuştur. Davacı tarafın ticari defterlerinin incelenmesi sonunda düzenlenen 22.05.2017 tarihli bilirkişi raporuna göre, davacının defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, cari hesap ekstresine göre davacının defterlerinde 31.10.2013 tarihi itibariyle davalının 18.023,40 TL borçlu olarak göründüğü anlaşılmaktadır.Davalı tarafın da defterlerinin incelendiği 14.12.2017 tarihli bilirkişi raporuna göre, davalı defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davacı ile davalı arasında cari hesap sözleşmesi bulunduğu, bu sözleşme gereği tarafların birbirinden yaptıkları mal alışverişleri ve ödemeleri sonucunda birbirlerine olan alacak ve borçlarını kayıt ettikleri, davalının defterlerinde 31.10.2013 tarihli mutabakatın bulunduğu, tarafların 18.023,40 TL üzerinde mutabık kaldıkları, davalının kayıtlarında ayrıca davacı adına düzenlenmiş 07.11.2013 tarihli ve 16.975,04 TL mamul fiyat farkı faturası bulunduğu, bunun yanında davalının davacıdan aldığı teminat mektubunun komisyon bedellerini davacının müşteri hesabından mahsuplaştırdığı ve davacının hesabına kaydedildiği, davacının komisyon bedellerini ödeyerek 4 adet faturayla davalıya faturalandırdığı, tarafların cari hesap farklarının 4 adet bu fatura ile mamul iade faturasından oluştuğu, davalının defterinde davacıya 1.820,86 TL alacaklı olarak cari hesabının kapandığı ve 2014 yılına devrettiği, 2014 kayıtlarında bu miktarın davalı tarafça icra yoluyla ödendiğinin kaydedildiği, davacının davalıdan bundan başka alacağının görünmediği, 01.01.2013-11.12.2017 arasındaki cari hesap hareketlerine göre davalının davacıdan 372.265,34 TL alacaklı olduğu, davacının ise 91.298,30 TL alacaklı olduğu kanaati bildirilmiştir. 07.11.2013 tarihli ve 16.975,04 TL mamul fiyat farkı faturası davacının defterlerinde kayıtlı olmamakla birlikte kargo gönderisi olarak 15.11.2013 tarihinde teslim edildiği, davacının da bu faturanın teslim ve tebliğ edilmediği şeklinde bir itirazının bulunmadığı anlaşılmakta olup davacı vekili, faturanın tebliğ edilmesinin mal veya hizmetin de verildiği anlamına gelmediğini ileri sürerek kararı istinaf etmiştir.Taraflar arasında açık hesap ilişkisi bulunduğu, zira takip dayanağı olarak 31.10.2013 tarihli cari hesap ekstresinin gösterildiği, taraflar arasındaki ilişki kapsamında, keşide edilen faturaların ve bu faturalar kapsamındaki ödemelerin bütünlük teşkil edecek şekilde defterlere kaydedildiği, önceki yıllardan devreden bakiyelerin de aynı açık hesap üzerinden muhasebeleştirildiği görülmektedir. Davacının alacağının ispatı için sunduğu takip dayanağı 31.10.2013 tarihli mutabakat belgesinde davalının da imzası bulunmakla birlikte davalının mutabakat tarihinden sonra kestiği 07.11.2013 tarihli bir adet faturanın davacı tarafından teslim alındığı ve herhangi bir itiraz ileri sürülmediği de nazara alındığında davacının davalıdan alacaklı olduğunu ispatlayamadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle mahkemece davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olup davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına; 179,90 TL peşin karar harcının, başvuru sırasında yatırılan 277,00 TL ‘den mahsubu ile artan 97,10 TL’nin talep halinde davacıya iadesine,3-Davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,5 Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.03.02.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.