Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/468 E. 2022/1557 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/468
KARAR NO: 2022/1557
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/12/2019
NUMARASI: 2019/137 E. 2019/1322 K.
BİRLEŞEN BAKIRKÖY 2. ATM’NİN 2019/165 E. SAYILI DOSYASINDA
DAVA: Limited Şirket Ortaklığının Tespiti
Taraflar arasındaki şirket hisse devrinin tespiti ve tescili davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle asıl davada; davanın, davalı … yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddine, diğer davalı yönünden davanın kabulüne, birleşen davada; davanın kabulüne dair verilen karara karşı, asıl davada davalı … ile birleşen davada davalı şirket vekili ile davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Asıl davada davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalılardan …’ın … Tic. Ltd. Şti.’nde sahibi bulunduğu 660.000,00 TL hissesinin 264.000,00 TL’lik kısmının aktif ve pasifleri ile birlikte 264.000,00 TL bedel karşılığı davacıya Bakırköy … Noterliğinin 07.03.2014 tarih ve … yevmiye nolu noter işlemiyle devir ederek bedelini aldığını, devrin şirket genel kurulunda kabul edilmesine rağmen ticaret sicilinde tescil edilmemesi üzerine müvekkilinin kardeşleri olan diğer iki ortağa Bakırköy … Noterliğinin 16.07.2014 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesini keşide ederek pay devrinin tescil ve ilanını talep etmesine rağmen değişik bahanelerle oyalanarak pay devrinin gerçekleştirilmediğini, pay devri beklenirken davalı …’ın bu kez müvekkiline devrettiği paylar da dahil olmak üzere tüm paylarını diğer davalı …’a 2019 yılı Ocak ayında devrettiğini, bu durumda şirketin tek pay sahibi olan …’ın şirkete ait Esenler Atışalanı ilçesinde bulunan … pafta, … parsel sayılı taşınmazı satmaya çalıştığını, müvekkilinin mağdur olduğunu, şirketin mal varlığının önemli bir kısmını teşkil eden taşınmazın satılmaya çalışıldığını ileri sürerek, öncelikle ihtiyati tedbir yoluyla şirketin mal varlığı olan taşınmazın devrinin tedbiren önlenmesine, müvekkilinin 264.000,00TL’lik şirket payı yönünden ortaklığının tespiti ile tesciline, usulsüz yapılan ikinci devrin payına isabet eden kısmının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekilince, aynı gerekçelerle davalı şirket aleyhine Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/165 Esas sayılı dosyası ile birleştirme talepli dava açılarak, davalı şirketin hissesinin 264.000,00TL’lik kısmına ilişkin olarak davacının ortaklığının tespit ve tesciline karar verilmesi talep edilmiş, anılan mahkemece dava dosyalarının birleştirilmesine karar verilmiştir.Asıl davada davalı … ile birleşen davada davalı … Tic. Ltd. Şti.vekili, savunmasında özetle; şirketin usulüne uygun düzenlenen ve tutulan karar defterinde ortaklar kurulunca davacının ortaklığı yönünden herhangi bir karar alınmaması nedeniyle dava ve tedbirin TTK’nın 595. maddesine aykırı olduğunu, davalı …’ın iş hacminin artması üzerine tüm mal varlığı kendisine ait olmasına rağmen babası …’ı ortak göstererek davalı şirketi kurduğunu, 04.07.1995 tarihli kuruluşta şirketin 1.000,00 TL sermayesinin 800,00 TL’sinin davalıya 200,00TL’lik sermayesinin babası …’a ait olduğunu, daha sonra sermayenin artırılmasının ortaklarca kararlaştırıldığını, …’ın 13.10.2008 tarihinde 66.000,00 TL payını …’a devrettiğini, 14.01./2009 tarihinde …’ın 1.254.000,00TL olan sermayesinin 330.000,00TL’sini davalı …’e 264.000,00TL’sini ise davacı …’e devir ettiğini, davacının 01.04.2013 tarihinde 264.000,00TL payının …’a devri sonucu bu devirde 264.000,00TL payın …, 396.000,00 TL payının davalı …’a, 660.000TL payının ise …’a ait olduğunun tescil ve ilan edildiğini, …’ın 12.08.2013 tarihinde vefatı üzerine payının veraset ilamına göre belirlenerek tescil ve ilan edildiğini, belirtilen ilam gereği yapılan tescil ile davacı …’ın 28.285,71 TL payının bulunduğunu, devir sonrası 09.01.2014 tarihli karar ile şirketin 660.000,00 TL payının davalı …’a, 660.000,00 TL payının …’a, 660.000,00 TL payın oluşturularak karar altına alındığını, davacı tarafça ibraz edilen tasdiksiz olan 2014/1 nolu fotokopi kararın bulunmadığını, …’ın mevcut hissesinin 28.12.2018 tarihli noterlik işlemi ile …’a devir etmesi sonucu 1.320.000,00TL şirket hissesi üzerinde tek pay sahibi olduğunu, bu durumda davacının iddiası gibi pay devrinin TTK’nın 595/2. maddesi gereğince kabul edildiğine ilişkin 2014/1 sayılı bir kararı bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Asıl davada davalı …, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ” … Bakırköy … Noterliği’nin 07/03/2014 tarihli ve … yevmiye nolu düzenleme şeklindeki limited şirket hisse devir sözleşmesi ile asıl davada davalı …’ın devir tarihinde sahip olduğu 660.000,00TL’lik ortaklık payının 264.000,00TL’lik ortaklık payının davacı …’a devir ettiği anlaşılmıştır. Davacı vekili tarafından ibraz edilen 10/03/2014 tarihli 2014/1 sayılı ortaklar kurulu karar fotokopisinde pay devrinin ortaklarca benimsendiği anlaşılmış ise de davalı tarfça ibraz edilen pay devirleri aslında bu kararın bulunmadığı, karar aslının da davacı tarafından görülmekle ibraz edilen fotokopi belgeye itibar edilmemiştir. Davacı tarafından keşide edilen 16/07/2014 tarihli ihtarla devir alınan paya ilişkin tescil işlemlerinin yapılması şirketin diğeri iki ortağından talep edilmiştir. Mahkememizce 20/03/2019 tarihinde davacının payına isabet eden şirket payı ile şirkete ait taşınmazın tedbiren önlenmesine karar verilmiştir. Davacı ve davalılar kardeş olup dosya içeriği ve cevap dilekçesinin incelenmesinde şirketin aile şirketi olarak kurulduğu, çeşitli tarihlerde aile içinde devir ve miras yolu ile intikallerin yapıldığı anlaşılmıştır. Davacı vekili tarafından ibraz edilen ”gayirmenkul ortaklık, kullanım ve satış sözleşmesi” mahkememizce incelenmiş, sözleşme 27/11/2019 duruşma sırasında hazır olan davalı …y’a gösterilmiştir. Davalı sözleşme altındaki imzanın kendisine ait olduğunu ancak bu sözleşmenin, pay devrine ilişkin olmayıp ortaklık devrine ilişkin olduğunu beyan etmiştir. Sözleşmede herhangi bir düzenleme tarihi bulunmamaktadır. Sözleşmenin konusu İstanbul İli Esenler ilçesi … Mevkisi … parsel de bulunan gayrimenkulun ortaklığının satışının ve şeklinin belirlenmesine ilişkin olup gayrimenkule davalı sebahettin …’ın %50, davacı …’nın %20, davalı …’ın %30 oranında ortak olduğu, ortaklığın tesis edebilmesi için gayrimenkulün sahibi olan şirketin %20’sini …’a devredildiği, bu kişinin şirketin borçlarından alacaklarından sorumlu olmadığı, gayrimenkulün buna ilişkin kısmının davacı tarafından kullanılacağı belirlenmiştir. Tarih bulunmamasına rağmen şirketin belirtilen tarihteki 2 ortağı ile davacı arasında harici şekilde düzenlenen bu sözleşme taraflarca kabul edildiği ve şirket payının %20’sinin davacıya devrinin ön görüldüğü anlaşılmakla, taraflar arasındaki ilişki ve şirketin ortaklık yapısı dikkate alındığında sözleşmenin TTK’nın 595/2.maddesi kapsamında ortaklar genel kurulu onayı olarak kabulü gerekir.Maddi olaylara ilişkin olarak dinlenen davacı tanığı … beyanında; tarafların kardeşleri olduğunu, pay devri ile ilgili bilgisinin bulunduğunu ancak aile ortamında pay devrinin konuşulması sırasında davalının devre yanaşmadığını beyan etmiştir. Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacının, birleşen davadaki şirketin 264.000,00TL payını davalı …’dan noterde düzenlenen düzenleme şeklindeki 07/03/2014 tarihli pay devir sözleşmesi ile devir aldığı sabittir. Yukarıda açıklandığı üzere şirket karar defterinde herhangi bir karar bulunmadığı halde davacı vekilince ibraz edilen ve davalı tarafından imzası kabul edilen taşınmaz ortaklık sözleşmesinde, şirkete ait taşınmazın ortaklığının düzenlendiği bunun yanı sıra, taşınmaz mülkiyetinin düzenlenmesi amacıyla şirketin %20 payının davacıya devir edildiği kabul edilmiştir. Şirketin son payı itibariyle toplam sermayesinin 1.320.000,00TL olduğu, bu payın %20’sinin pay devir sözleşmesinde belirtilen 264.000,00TL’lik paya denk geldiği anlaşılmakla şirketin bu tarihteki her iki ortağı olan davalılar tarafından imzalanan sözleşme TTK’nın 595/2.maddesi kapsamında ortaklar genel kurul kararı olarak kabul edilmiştir. Diğer taraftan Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2018/1865-2019/3488 Esas-Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere pay devri için yapılan ihtar sonucu pay devrinin şirket genel kurulu tarafından red edilmemiş olması da şirketin aile şirketi olduğu ve tanık beyanları dikkate alındığında, TTK’nın 595/7.maddesi gereğince onay olarak kabul edilmiş ve davalı şirket ile payını devir eden davalı … yönünden davanın kabulüne, davalı …’ın sözleşmede taraf olmaması nedeniyle pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı dikkate alınarak bu davalıya yönelik davanın husumet yönünden reddine … ” gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil müdürlüğünün … sicil numarasına kayıtlı … Limited Şirketinin 264.000,00 TL’lik kısmına tekabül eden payının davacıya ait olduğunun tespiti ile bu hususun sicile tesciline, davalı … yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine; birleşen davanın kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil müdürlüğünün … sicil numarasına kayıtlı … Ticaret ve Limited Şirketinin 264.000,00TL’lik kısmına tekabül eden payının davacıya ait olduğunun tespiti ile bu hususun sicile tesciline karar verilmiştir. Bu karara karşı, asıl davada davalı … ve birleşen davada davalı şirket vekili ile asıl ve birleşen davalarda davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ Asıl davada davalı … ve birleşen davada davalı şirket vekili vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili …’ın konfeksiyon ve çamaşır alanında ticari faaliyeti bulunduğunu, … markasıyla şöhret olduğunu, 1994 yılında limited şirket kurmaya karar verdiğini ve o tarihte yürürlükte bulunan TTK gereği iki ortak zorunlu olduğundan, şirketin %95 payının müvekkili …’e, %5 payının ise müvekkilinin babası …’a ait olacak şekilde şirketin kurulduğunu, şirketin karar defterinin 07.02.1994 tarihinde noter tarafından onaylandığını, aslının mahkemeye sunulduğunu, karar defter içeriğinden de anlaşılacağı üzere davalının eldeki davayı dayandırdığı şirket ortaklar kurulunun kararı olduğunu iddia ederek bir fotokopisini sunduğu 2014-1 sayılı 10.03.2014 tarihli kararın sahte olduğunu, böyle bir kararın karar defterinde yer almadığını, davacının eldeki davayı bu sahte karara dayandırdığını, davacının pay satın aldığını bildirip bu konuda ortaklar kurulu kararı alınmasını isteyen bir ihtarnameyi göndermediğini, 07.03.2014 tarihinde noter senediyle pay devir aldığını, üç gün sonra da şirket genel kurulunun 2014-1 sayılı kararla devre onay verdiğini iddia ettiğini, oysa böyle bir genel kurul kararının mevcut olmadığını, davacının dava dilekçesindeki talebiyle bağlı olduğunu, bunun dışında bir vakıaya dayanmadığını, TTK’nın 595/2.maddesi kapsamında alınmış bir ortaklar kurulu kararının bulunmadığını, davacının sahte ortaklar kurulu kararına dayanarak mahkemeden tedbir talep ettiğini ve mahkemenin tedbir kararı verdiğini, tedbirin devamına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, karar defterinden ve sunulan belgelerden anlaşılacağı üzere, davacının şirkette hiçbir payının kalmadığını, 09.01.2014 tarihli 2014-1 sayılı alınan kararla, tarafların murisi …’ın ölümü sonucu, davacının da içinde yer aldığı mirasçıların kendilerine miras yoluyla intikal eden tüm paylarını davalı …’a devretmeleri sonucunda şirket ortaklık yapısının …’ın 660.000,00 TL ve …’ın 660.000,00 TL olmak üzere iki ortaklı hale geldiğini, davacının herhangi bir payının mevcut olmadığını, bu hususun karar defterine aynen işlendiğini, bundan sonra şirket ortağı …’ın şirkette mevcut 660.000,00 TL’lik tüm paylarını Bakırköy … Noterliğinin 28.12.2018 tarihli, … yevmiye sayılı hisse devir sözleşmesiyle …’a devrettiğini, şirket genel kurulunun 28.12.2018 tarihli ve 2018-5 sayılı kararıyla bu devrin onaylandığını ve bu devir sonucu şirketin tek ortağının 1.323.000,00 TL’lik hisse toplamıyla … olduğunu, bunun dışında bir şirket ortağının bulunmadığını, yukarıda açıklandığı üzere şirketin karar defterine göre 2014-1 nolu genel kurul kararının davacının iddia ettiği gibi örneği sunulan ve davacının pay devrinin onaylanmasına ilişkin karar olmayıp 10.03.2014 tarihli genel kurul kararı olduğunu ve o genel kurul kararında davacının da imzasının bulunduğunu, bu hususun da davacının dayandığı genel kurul kararının gerçek bir karar olmadığının ortaya koyduğunu, bu nedenle somut olayda TTK’nın 595/2.maddesindeki koşulun gerçekleşmediğinin sabit olmasına rağmen davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, TTK’nın 595.maddesinin 7.fıkrasının olayda uygulama yerinin bulunmadığını, çünkü davacının bu davada sahte ortaklar kurulu kararına dayandığını ve bu karara göre pay devrinin tescil ve ilanını istediğini, davacının talebi sahte karara dayandığından müvekkillerinin susmasının ve uzun süre cevap vermemesinin onay anlamına gelmeyeceğini, gerçekten devir konusunda alınmış bir karar bulunsaydı böyle bir kararda devralanın da imzasının bulunması gerektiğini, mahkemece objektif iyi niyet kurallarının da gözetilmediğini, sahte ortaklar genel kurulu kararına dayanan davacının dürüstlük kuralına uygun davrandığından söz edilemeyeceğini, ilk derece mahkemesinin kararına dayanak yaptığı diğer bir belgenin, gayrimenkul ortaklık kullanım ve satışı belgesi olduğunu, bu belgenin mahkemece yanlış yorumlanarak ortakların davacıya yapılan hisse devrine onay verdiği iddiasının ispatı bakımından hükme esas alındığını, oysa bu belgenin davacının davaya dayanak yaptığı 07.03.2014 tarihli noterde yapılan hisse devir senedine ilişkin olmayıp daha önce davalı … tarafından davacıya yapılan hisse devri nedeniyle Bakırköy … Noterliğinin, 13.01.2009 tarihli, … yevmiye sayılı hisse devir senediyle ve buna dair 14.01.2009 tarihli, 2009-1 sayılı ortaklar kararı ile yapılan işleme dair olduğunu, anılan hisse devri sonucu davacının şirkette 264.000,00 TL’lik hisseye sahip olduğunu, bu hisse tutarının şirketin %20’sine denk geldiğini, mahkemenin hükme esas aldığı gayrimenkul kullanım ve satış belgesinin 2009 tarihinde davacıya devredilen %20’lik hisseyle ilgili olması nedeniyle kararın hukuka aykırı olduğunu, hükme esas alınan bu belgenin 2009 tarihli devre ilişkin olduğuna dair savunmanın şirket defter karar içeriğinden de anlaşılabileceğini, davacının sahip olduğu bu %20’lik hisseyi Bakırköy … Noterliğinin 01.04.2013 tarihli, … y.sayılı devir senediyle …’a devrederek ortaklıktan tamamen ayrıldığını, bu devrin ortaklar kurul karar defterine işlendiğini ve şirket tarafından benimsendiğini ve davacının hiçbir şekilde hissesinin kalmadığını, daha sonra miras yoluyla kendisine intikal eden hisseyi de devretmiş olduğundan o hissedarlığının da sona erdiğini, karara dayanak yapılan gayrimenkul ortaklık kullanım ve satışı belgesinin iş bu davaya konu 07.03.2014 tarihli noterden düzenlenen hisse devir sözleşmesiyle ilgisi bulunmaması nedeniyle kararın hukuka aykırı olduğunu, üzerine tedbir konulan taşınmazın önceleri müvekkili …’ın şahsi malı olup daha sonra şirkete sermaye olarak konulduğunu, şirketin kredi ihtiyaçlarının karşılanmasında teminat olarak gösterildiğini, davacının bu taşınmaza tedbir koydurmak suretiyle şirkete zarar vermek istediğini, ihtiyati tedbir konulması için yasal koşulların mevcut olmadığını, herhangi bir mal kaçırma çabasında olmadıklarını, tedbirin kaldırılmasını talep etmelerine karşın mahkemece tedbirin kaldırılmadığını, bilakis ihtiyati tedbirin hükmün kesinleşmesine kadar devamına karar verildiğini, bunun hukuka aykırı olduğunu, davacının mahkemeyi yanıltarak ihtiyati tedbir kararı aldığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, davanın kabulüne ilişkin bölümünün kaldırılmasına, asıl ve birleşen davaların reddine, sahte belgelere dayalı olarak verilmiş olan ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince asıl davada davalı … hakkındaki davanın husumet yönünden reddine karar verildiğini, gerekçe olarak bu davalının sözleşmeye taraf olmamasının gösterildiğini, davadaki iddialar dikkate alındığında ve davanın sonucuna bakıldığı zaman davalı …’in iş bu davanın açılmasına sebebiyet veren kişilerden olduğunu ve dava konusu olayda taraf olduğunu, mahkemenin bu davalı hakkındaki davayı ret gerekçesinin isabetli olmadığını, bu nedenle ilk derece mahkemesinin davalı … hakkındaki davayı reddetmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına ve asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl ve birleşen davalar, TTK’nın 595.maddesi uyarınca, bir kısım limited şirket payının davacıya devredildiğinin tespiti, devrin şirket pay defterine işlenmesi ve ticaret sicilinde tescil ve ilanı taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, asıl davada davalı … aleyhindeki davanın pasif husumet yönünden reddine, davalı … yönünden asıl davanın kabulüne, birleşen davada davalı şirket aleyhindeki davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, asıl ve birleşen davada davacı vekili ve asıl davada davalı … ile birleşen davada davalı şirket vekili tarafından, yasal süreleri içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Asıl davada davalı … ile birleşen davada davalı şirket vekilinin istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede; TTK’nın 595.maddesinin 1.fıkrası uyarınca, limited şirket payının devir borcunu doğuran işlemlerin yazılı şekilde yapılması ve imzaların noterce onanması gerekir. Aynı maddenin 2.fıkrası uyarınca, şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için ortaklar genel kurulunun onayı şarttır. Şirkete karşı devir bu onayla geçerli olur. Aynı maddenin 7.fıkrası uyarınca, devralan ortağın, devrin şirket pay defterine işlenmesi için yaptığı başvuru hakkında, başvuru tarihinden itibaren üç ay içinde genel kurul tarafından başvurunun reddine karar verilmediği takdirde, şirket devre onay vermiş sayılır. TTK’da yer alan bu hükümlere göre somut olay incelendiğinde; davacı ile davalılardan … arasında yapılan limited şirket hisse devrine ilişkin Bakırköy … Noterliğinin 07.03.2014 tarihli, … yevmiye sayılı, düzenleme şeklinde yapılan “Limited Şirket Hisse Devri” sözleşmesi uyarınca, davalı …’ın, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı bulunan … Ticaret Limited Şirketindeki 660.000,00 TL’lik hissesinin 264.000,00 TL’lik kısmını aynı bedelle davacı …’a devir ettiği, davalı …’ın devir bedelini nakden ve tamamen aldığına dair devir sözleşmesine kayıt düşüldüğü anlaşılmaktadır. Bu noter senedine göre eldeki davada TTK’nın 595.maddesinin 1.fıkrasında öngörülen yazılılık ve resmi şekil şartının gerçekleştiği görülmektedir. Noter devir senedinin onaylı bir örneği noterden getirilmiş olup tarafların bu sözleşmenin sıhhatine dair bir itirazları bulunmamaktadır. Noterde düzenlenen limited şirket hisse devir sözleşmesinin şirkete karşı ileri sürülebilmesi için TTK’nın 595/2.maddesi uyarınca, şirket onayının mevcut olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir: Bu konuda davacı, davayı açarken 2014-1 sayılı 10.03.2014 tarihli bir ortaklar kurulu kararına dayanmış ise de böyle bir kararın şirket ortaklar karar defterinde yer almadığı, 2014-1 sayılı kararın davacının da içinde bulunduğu … mirasçılarının davalıya yaptığı devrin onaylanmasına ilişkin olduğu, bu nedenle davacının davaya dayanak yaptığı bu ortaklar kurulu kararının hükme esas alınamayacağı anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince de bu belge hükme esas alınmamış olup bu gerekçeler Dairemizce de benimsendiğinden, davalıların bu konuda istinaf dilekçesinde yaptıkları açıklamaların ayrıca değerlendirilmesine gerek bulunmamaktadır. Davacının bu konuda dayandığı ikinci belge “Gayrimenkul Ortaklık, Kullanım ve Satış Sözleşmesi” isimli bila tarihli belgedir. İlk derece mahkemesince verilen hüküm gerekçesinde, davacı tarafından dosyaya ibraz edilen “Gayrimenkul Ortaklık, Kullanım ve Satış Sözleşmesi” başlıklı ve bila tarihli sözleşmede şirket ortaklarının imzasının bulunduğu, bu sözleşmede %20 oranındaki şirket pay devrine muvafakat edildiğine dair açıklama bulunduğu, şirketin devre onayının mutlaka genel kurul kararı şeklinde verilmesine gerek olmayıp bu şekilde de pay devrine onay verilmesinin mümkün olduğu belirtilmiş ve bu belge içeriğine göre TTK’nın 595.maddesinin 2.fıkrasındaki devre onay koşulunun gerçekleştiği sonucuna varıldığı anlaşılmıştır. Gerçekten de bu belge içeriğinde şirketin %20’sinin davacıya devredildiği belirtilmekte olup, şirket ortakları … ve …’ın yani asıl davanın davalılarının imzası mevcuttur. Davalı taraf bu belgenin eldeki davanın dayanağı olan 16.07.2014 tarihli hisse devrine ilişkin olmayıp 2009 yılında davacıya yapılan hisse devrine ilişkin olduğunu savunmuş, davacı ise bu savunmaların doğru olmadığını, anılan sözleşmede adı geçen taşınmazların kiraya verilmesi işlemlerinin müvekkili tarafından yapıldığını belirterek, buna dair belge örneklerini dosyaya sunmuştur. Esasen eldeki davada, ilk derece mahkemesinin kararına gerekçe yaptığı “Gayrimenkul Ortaklık, Kullanım ve Satış Sözleşmesi” isimli ve bila tarihli sözleşmenin hangi tarihli olduğuna dair bir tartışmaya gerek yoktur. Çünkü öncelikle TTK’nın 595.maddesinin 7.fıkrasındaki “Devre onay vermiş sayılma” halinin gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Şöyle ki; davacı ile davalı … arasında Bakırköy … Noterliğinin düzenleme şeklinde yaptığı, 07.03.2014 tarihli, … yevmiye sayılı hisse devir sözleşmesi düzenlendikten sonra davacı tarafından öncelikle Bakırköy … Noterliğinin, 16.07.2014 tarihli, … yevmiye sayılı noter ihtarnamesi düzenlenerek muhataplar … ve …’a şirket hisse devrinin şirket ortaklar pay defterine ve ticaret siciline tescili ve ilanı işlemlerinin yapılmasını talep ettiği, noterden celp edilen tebliğ bilgilerine göre bu ihtarın muhatap davalı …’a 24.07.2014 tarihinde tebliğ edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu ihtarın davalı …’a tebliğ edilemediği anlaşılmakta ise de, bu kez aynı içerikteki bir ihtarnamenin Bakırköy … Noterliğinin, 23.07.2014 tarihli, … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile davalı …’a tebliğe çıkarıldığı, bu ihtarnamede de 07.03.2014 tarihli noter devir senediyle kendisine devri yapılan hisselerin üç gün içinde şirket ortaklar pay defterine ve ticaret siciline işlenmesini talep ettiği, bu ihtarnamenin davalı …’a 01.08.2014 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Davalı şirketin sicil kaydına ve dosyaya yansıyan şirket karar defter içeriklerine göre bu ihtarnamelerinin tebliğ edildiği tarihler itibariyle davalı şirketin eşit hisseli iki ortağının bulunduğu, bunların asıl davanın davalıları olan … ve … oldukları, imza sirkülerine göre bu noter ihtarlarının tebliğ edildiği tarihte şirketin tek yetkili temsilcisinin … olduğu anlaşılmaktadır. Görüldüğü üzere davacıya noterde yapılan hisse devrinin akabinde davacı tarafından birleşen davanın davalısı olan şirketin yöneticisi sıfatını da taşıyan ortağına ve ikinci ortağına, yani tüm ortaklarına ihtarname gönderilmek suretiyle noterde yapılan devrin şirket ortaklar pay defterine işlenmesi ve bu devrin kayıt ve tescil işlemlerinin yapılması talep ve ihtar edilmiştir. Bu ihtarnamelerin tebliğinden itibaren üç ay içinde şirket tarafından bu başvurunun kabulü ya da reddi yönünde hiçbir kararın alınmadığı anlaşılmaktadır. O halde TTK’nın 595.maddesinin 7.fıkrası uyarınca, birleşen davada davalı şirketin ve asıl davada şirket ortakları olan davalıların, davacıya noterde yapılan pay devrine onay verdiklerinin kabulü gerekir. Bu kabul yasadan doğduğundan ayrıca davacının davaya dayanak yaptığı belgelerden “Gayrimenkul Ortaklık, Kullanım ve Satış Sözleşmesi”nin tartışılmasına gerek bulunmamaktadır.Bu açıklamalara göre, TTK’nın 595.maddesinin 7. fıkrası uyarınca, davalıların devre onay vermiş sayılmaları gerektiğinden, davalı … tarafından 07.03.2014 tarihli noter senediyle davacıya yapılan hisse devrinin şirkete karşı da geçerli hale geldiği ve asıl ve birleşen davaların bu nedenle kabulü gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Davalılar vekili, istinafında davcının davasını sahte genel kurul kararına dayandırdığı, bu nedenle bu iddiasıyla bağlı olup davanın bu iddia kapsamında sonuçlandırılması gerektiğini ileri sürmüş ise de; iddiaları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelemeyi yapmak mahkemeye ait bir görevdir. HMK’nın 33. maddesi uyarınca hâkim, Türk hukukunu resen uygular. Davacı dava dilekçesinde, noter hisse devir sözleşmesine ve davalılara gönderilen noter ihtarlarına açıkça dayanmıştır. Mahkemece bu ihtarnamelerin tebliğ edilmiş olmasının hukuki sonuçlarının değerlendirilerek sonuca gidileceği açıktır. Davcının dayandığı bir delilin gerçek olmaması, bu sonuç bakımından önemli değildir. Çünkü bir delilin sahte olması, o delilin hükme esas alınmaması sonucunu doğurur. Somut olayda, yukarıda açıklandığı üzere, davacının dayandığı ortaklar kurulu kararı karar defterinde yer almadığından gerçek bir karar olmadığı sonuca varılmış olmakla birlikte, bu belge hiç dikkate alınmadan TTK’nın 597.maddesinin 7. fıkrası uyarınca, davalıların devre onay verdikleri sonucuna ulaşılmıştır. Davalı vekilinin istinaf dilekçesindeki dürüstlük kuralına dair istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir. Çünkü, gerçekliği karar defteri içeriğiyle kanıtlanmayan genel kurul kararının davacı tarafından düzenlendiğine dair bir tespit yoktur. Bu nedenlerle, asıl davada davalı … ile birleşen davada davalı vekilince ileri sürülen istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede; İlk derece mahkemesince, asıl davada davalı … aleyhindeki dava pasif husumet yokluğundan reddedilmiş ise de; bu karar usul ve yasaya aykırı olmuştur. Çünkü, şirketin sicil kaydına ve karar defteri içeriğine göre, davalı … tarafından davacıya devredilen 264.000,00 TL’lik hissenin de içinde bulunduğu davalı …’a ait 660.000,00 TL’lik tüm hisselerin, davalı … tarafından Bakırköy … Noterliğinin 28.12.2018 tarihli, … yevmiye sayılı işlemi ile düzenlenen “Hisse devir sözleşmesi” uyarınca, davalı …’a devredildiği, bu devrin şirket genel kurulunun 28.12.2018 tarihli, 05/2018 karar sayılı kararıyla onaylanarak şirket pay defterine işlendiği anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere, davalı …, 07.03.2014 tarihli noter devir senediyle davacıya devrettiği hisseler de dahil olmak üzere tüm hisselerinin 2018 yılında diğer davalı …’a devretmiş ve bu devir şirket pay defterine işlenmiş durumdadır. Davalı …’ın 2018 yılında davalı …’a devrettiği hisseler içinde, daha önce davacıya devredilmiş olan 264.000,00 TL’lik hissenin de bulunduğunu davalı … bilmektedir. Davalı …, davalı … tarafından davacıya 2014 yılında noterde yapılan devri bilmediğini iddia edemez. Çünkü davacı, davalı …’den 07.03.2014 tarihli noter senediyle hisseleri devraldıktan sonra yukarıda anılan noter intarnamelerini düzenletmiş ve bu ihtarnameler gerek davalı …’a gerekse davalı …’a tebliğ edilmiştir. Davalı …, kendisine tebliğ edilen ihtarname içeriğinden, davalı …’in hisselerinin 264.000,00 TL’lik kısmını davacıya devrettiğini öğrenmiştir. Bu devri bilerek davalı …’den aynı hisseleri devir alan davalı … iyi niyetle hisse iktisap ettiğini savunamaz. Bu nedenle, ilk derece mahkemesince davalı … aleyhindeki davanın da kabulüne karar verilmesi gerekirken bu davalı hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuş, bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1-2. maddesi uyarınca, dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, asıl davada davalı … ve birleşen davada davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine; asıl davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına ve sonuçta, asıl ve birleşen davaların kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı … Ticaret Limited Şirketi’nin hisselerinden %20 oranına isabet eden 264.000,00 TL’lik hissesinin davacıya ait olduğunun tespiti ile bu miktardaki hissenin davalı … adına olan kaydının iptali ile şirket ortaklar pay defterine davacı hissesi olarak kayıt ve tesciline, kararın tescil ve ilanına karar verilmesi gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca asıl davada davalı … ile birleşen davada davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine; asıl davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353.1.b.2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, asıl ve birleşen davaların esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Asıl ve birleşen davaların kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil müdürlüğünün … sicil numarasına kayıtlı … Limited Şirketi’nin hisselerinden %20 oranına isabet eden 264.000,00 TL’lik hissenin davacıya ait olduğunun tespiti ile bu miktardaki hissenin davalı … adına olan kaydının iptali ile şirket ortaklar pay defterine davacı hissesi olarak kayıt ve tesciline, kararın tescil ve ilanına, 2-Asıl ve birleşen davalarda alınması gereken 18.033,84 TL peşin harçtan asıl ve birleşen davada davacı tarafından yatırılan 4.597,26 TL (44,40 TL+44,40 TL+4.508,46 TL) harcın mahsubu ile bakiye 13.436,58 TL harcın asıl ve birleşen davada davalılardan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Asıl ve birleşen davalarda davacı tarafından sarf edilen 181,50 TL posta masrafı, 88,80 TL(44,40 TL +44,40 TL) başvuru harcı, 88,80 TL (44,40 TL+44,40 TL) peşin harç, 4.508,46 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 4.686,06 TL’nin asıl ve birleşen davanın davalılarından alınarak asıl ve birleşen davada davacıya verilmesine, 4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesaplanan 39.960,00 TL nispi vekalet ücretinin asıl ve birleşen davanın davalılarından alınarak asıl ve birleşen davada davacıya verilmesine, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde yatıran taraflara iadesine, 6-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Asıl davada davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; 54,40 TL istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince asıl davada davacıya iadesine, b-Asıl davada davacı tarafından harcanan 148,60 TL kanun yolu başvuru harcı gideri ile ayrıntısı UYAP’ta kayıtlı 80,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 228,60 TL kanun yolu giderinin, asıl ve birleşen davanın davalılarından alınarak asıl ve birleşen davada davacıya verilmesine, c-Asıl davada davalı … ile birleşen davada davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına; ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulduğundan, asıl ve birleşen davalarda davalılar tarafından yatırılmış olan istinaf peşin karar harçlarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, yatıran davalılara iadesine, d-Asıl davada davalı … ile birleşen davada davalı şirket tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendilerinin üzerinde bırakılmasına,7-İlk derece mahkemesince 15.03.2019 tarihli ara karar ile verilen ihtiyati tedbirin Dairemizin kararı kesinleşinceye kadar devamına,8-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,9-Karar kesinleştiğinde dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucunda, 24.11.2022 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.