Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/454 E. 2023/142 K. 03.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/454
KARAR NO: 2023/142
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16.10.2019
NUMARASI: 2018/774 E. – 2019/849 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 13.07.2016 tarihinde … AVM ve Konut Projesine ilişkin olarak ”… Jeneratör Alım Sözleşmesi” imzalandığını, sözleşmede tanımlanan jeneratör gruplarının müvekkili şirket tarafından temini ve devreye alma işlemlerinin yapılarak davalı/borçluya teslim edildiğini, satış bedelinin KDV hariç 140.000,00 Euro olarak belirlendiğini, vade tarihi ile ödemeler arasındaki kur farkına ilişkin müvekkili şirketin, 17.826,53 Euro tutarındaki kur farkının ödenmesi için davalı/borçluya ödeme talebinde bulunduğunu ancak söz konusu ödemenin gerçekleştirilmediğini, bu nedenle 17.826,53 Euro kur farkı alacağına ilişkin davalı/borçlu aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile davalı aleyhine takip ile talep edilen asıl alacak tutarının %20’sinden az olmayacak şekilde icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı ile müvekkili davalı arasındaki 13.07.2016 tarihli sözleşmeye istinaden, davacı tarafından müvekkili şirkete, sözleşme bedelinin tamamı olan 140.000,00 EURO+KDV=165.200,00 EURO (579.306,84 TL) için 08.11.2016 tarih ve … seri/… sıra no’lu TL cinsinden fatura tanzim edildiğini, akabinde taraflarınca davacıya işbu faturaya istinaden 4 adet çek verildiğini (… Yön. Hiz. Ltd. Şti. tarafından keşide edilen, …/Levent Sanayi Şubesi … IBAN numaralı 30.01.2018 tarih, 145.000,00-TL. meblağlı … çek numaralı- … İnşaat Eml. Yön. Hiz. Ltd. Şti. tarafından keşide edilen, …/Levent Sanayi Şubesi … IBAN numaralı 28.02.2017 tarih, 145.000,00-TL meblağlı … çek numaralı-… İnşaat Eml. Yön. Hiz. Ltd. Şti. tarafından keşide edilen, …/Levent Sanayi Şubesi … IBAN numaralı 30.03.2017 tarih, 145.000,00-TL meblağlı … çek numaralı- … Hiz. Ltd. Şti. tarafından keşide edilen, …/Levent Sanayi Şubesi … IBAN numaralı 30.04.2017 tarih, 144.306,84 TL meblağlı … çek numaralı ) davacı tarafın, söz konusu çekleri, tahsilat makbuzuna herhangi bir ihtirazi kayıt koymaksızın kabul ettiğini ve çekleri vadelerinde tahsil ettiğini, ayrıca, davacı tarafın tahsilatı yaptığında da kur farkından doğan fazlaya ilişkin herhangi bir alacağını saklı tuttuğuna dair bir kayıt bulunmadığını, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 07.03.2016 tarih 2015/11007 Esas ve 2016/4155 Karar sayılı ilamlarında da bu hususun belirtildiğini, davacının, güncel kur üzerinden düzenlediği faturaya istinaden sözleşmeye uygun vadelerde düzenlenen çekleri kabul etmesi ve herhangi bir ihtirazi kayıtta bulunmaması, yine çekler vadesinde tahsil edilirken kur farkı talebinde bulunmaması nedeniyle davacının talebinde haksız olduğunu, tüm bunların dışında, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydı ile davacı gerek çekleri alırken gerekse de tahsilat esnasında kur farkı talebini beyan etmiş olsa dahi, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin buna müsade etmediğini, söz konusu 6.1 maddesi hükmünden de anlaşılacağı üzere, davacının huzurdaki davaya konu, gerek fatura ve gerekse de icra takibi üzerinden kur farkını talep etmesinin açıkça taraflar arasındaki sözleşmeye aykırılık teşkil ettiğini, bu nedenle davacı tarafından düzenlenen 24.07.2018 tarih ve 99.265,25TL bedelli kur farkına ilişkin faturaya Beyoğlu … Noterliği’nin 24.07.2018 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile itiraz edildiğini, faturanın davacı tarafa iade edildiğini, ayrıca, davacı tarafın, Türkiyede meydana gelen hızlı döviz artışını avantaja çevirmek ve haksız kazanç elde etmek kastıyla, çek tarihlerinden aylar sonra yaklaşık 1,5 yıl sonra Temmuz 2018 tarihinde kur farkı faturası tanzim etmesi ve icra takibine geçmesinin açıkça kötü niyetli olduğunu gösterdiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında davacı alacaklının davalı borçlu aleyhine 24.7.2018 tarihli kur farkı alacağına istinaden 17.826,53-Euro tutarında takip başlattığı, davalının süresi içerisinde borca itiraz ederek takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.Dosyanın ve ekli icra dosyasının tetkikinden davacı-alacaklı tarafça yapılan ilamsız icra takibine davalı-borçlu tarafından süresi içinde itiraz edildiği ve davacı-alacaklı tarafça yasanın öngördüğü 1 yıllık süre içerisinde mahkememize “itirazın iptali” davası açıldığı anlaşılmaktadır.Davacının delil listesinde dayanmış olduğu satış sözleşmesi, cari hesap ekstresi, davalı vekilinin dayanmış olduğu alım sözleşmesi, fatura örneği, ihtarname dosyaya ibraz edilmiştir. Davacı tarafın kur farkı alacağı talebinin kabul edilmesi halinde sözleşme hükümleri uyarınca faturanın davalı tarafa hangi tarihte tebliğ edildiği alıcı tarafından hangi tarihte onaylandığı belirlenerek ilk ödeme tarihinden önce onaylanmış olması halinde fatura bedeli (165.200 Euro ) fatura tarihinden itibaren başlayacak olan eşit bedelli 30-60-90-120 gün vadeliye göre döviz kuru üzerinden hesaplama yapılmak suretiyle davalı tarafından yapılan ödeme tarihleri üzerinden davacının kur farkı alacağı ve temerrüt tarihi itibari ile işlemiş faiz alacağının hesabı noktasında Mali müşavir bilirkişi …’den alınan raporda özetle; taraflar arasında 13/07/2016 tarihli “… Jenaratör Alı Sözleşmesi ” akdedildiğini, sözleşme kapsamında davacı tarafından davalı şirkete 09/11/2016 tarihli … numaralı 579.306,84-TL karşılığı 165.200-Euro’luk fatura düzenlendiğini, davalı tarafından 579.306,84-TL karşılığı 165.200-Euro’luk faturaya istinaden 30/01/2017-28/02/2017-30/03/2017 vade tarihli 145.000,00 TL bedelli, 30/04/2017 vade tarihli 148.306,84TL bedelli, toplamda 579.306,84 TL ödeme yaptığının görüldüğünü; taraflar arasında akdedilen sözleşmede ürün bedelinin 165.200-Euro olarak belirlendiğini, davalı şirketin ödemeyi TL cinsinden gerçekleştirdiğini, kur farkına ilişkin sözleşmenin 6.1. Maddesinin “işbu sözleşmede belirtilen ürün fiyat/arz … AVM Konut PRojesinin tamamlanmasına kadar sabittir. Satıcı … AVM ve Konut Projesi süresinde Bayındırılık ve İsk”an Bakanlığı fiyat/arz revize edilse dahi; vergilerin artması, yeni vergi ve resimler konulması işin yıllara sari olması,malzeme fiyatlarının yükselmesi gibi herhangi bir nedene dayanarak fiyatlara zam, fiyat farkı, eskalasyon, döviz kur farkları da teslim sürelerinin uzatılması talebinde bulunamaz” şeklinde tanzim edildiğini, davacı tarafından davalı şirkete düzenlenen 24/07/2018 tarihli 99.265,25-TL tutarındaki kur faturasının davalı şirkete aynı tarihte tebliğ edildiğini, davalı tarafça faturaya noter kanalı ile itiraz edildiğini ve kabul edilmediğini, davacı tarafın kur alacağı talebinin kabul edilmesi halinde, davacının ödeme tarihlerindeki TL alacağın TCMB Döviz Satış Kuru ile Euro çevrilmesi sureti ile davalıdan 17.640,45-Euro talep edebileceğini, icra takibinin 1fatura tebliğ tarihi ile aynı gün olması sebebi ile işlemiş faiz talebinin oluşmadığını, davacının işlemiş faiz talebinde bulunamayacağına ilişkin görüş bildirilmiştir. Dosyanın incelenmesinde, Taraflar arasında jeneratör alım sözleşmesinin akdedildiği, satış bedelinin KDV hariç 140.000,00 avro olarak belirlendiği, sözleşmenin 4.3. Maddesinde düzenlenen faturanın alıcı tarafından onaylanmasına müteakip fatura bedeli fatura tarihinden itibaren başlayacak olan eşit bedelli 30,60,90,120 gün vadeli 4 sıralı döviz çeki ile satıcıya ödeneceğinin kararlaştırılığı, sözleşme kapsamında davacı tarafından davalı şirkete 09/11/2016 tarihli … numaralı 579.306,84-TL karşılığı 165.200-Euro’luk fatura düzenlendiği, davalı tarafından faturaya istinaden 30/01/2017-28/02/2017-30/03/2017 keşide tarihli 145.000,00 TL bedelli, 30/04/2017 keşide tarihli 148.306,84TL bedelli, toplamda 579.306,84 TL’lik çek keşide edilerek davacıya verildiği anlaşılmıştır. Davalı vekilinin bilirkişi raporuna beyan dilekçesi ekinde sunduğu cari hesap mutabakatı konulu evrakın incelenmesinde; davacı tarafça 31/12/2018 tarihi itibari ile cari hesabın 0,00TL olduğunun kabul edildiği görülmüştür. 09/10/2019 tarihli celsede davacı vekiline hesap mutabakatı konulu evraktaki imzanın müvekkili şirket yetkililerine ait olup olmadığı hususunda beyanda bulunmak üzere süre verilmiş, beyanda bulunulmaması halinde evraktaki imzanın davacıya ait olduğunun kabul edileceği ihtar olunmuştur. Davacı vekilince imzanın şirket yetkilisine ait olup olmadığı hususunda beyanda bulunulmamış olup, iddianın ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı kapsamında sonradan delil sunulmasının mümkün olmadığı ve muvafakatlerinin olmadığı beyan edilmiştir.Davacı vekilince, iddianın ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı kapsamında sonradan delil sunulmasının mümkün olmadığı ileri sürülmüşse de; imzaya ve içeriğine itiraz edilmeyen cari hesap mutabakatının, cevap dilekçesinin sunulmasından sonra 31/12/2018 tarihinde imzalanmış olması göz önünde tutulduğunda HMK m145 kapsamında sonradan delil gösterilmesinin uygun olduğu kabul edilmiştir.Davacı tarafça, dava konusu alacağın tahsili için fatura düzenlenerek, faturanın karşı tarafa tebliğ edilmesinden sonra imzalanan cari hesap mutabakatında cari hesap alacağının bulunmadığının kabul edilmesi … ” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki sözleşmenin 6.1 maddesinde kur farkının hangi durumlar halinde istenemeyeceğinin düzenlenmiş olduğunu, vade tarihi ve ödeme tarihi arasında oluşan kur farkının istenemeyeceği hususunun bulunmadığını, bu sebeple davalının iddialarının aksine dava konusu talebin hukuka, sözleşmeye ve usule uygun olduğunu, yapılan ödemelerin ihtirazi kayıtla ve fazlaya ilişkin alacakların saklı olduğunun belirtilmeden kabul edilmesinin kur farkı talebinde bulunulamayacağı şeklinde kabulün mümkün olmadığını, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2015/853 Esas ve 2015/12740 Karar sayılı ilamı “Davacı, davalıya Euro cinsinden mal sattığını ve bu hususun faturada belirtildiğini, ödemelerin faturada gösterilen 90 günden sonra yapıldığını, dolayısıyla kur farkı alacağı olduğunu ileri sürerek icra takibi başlatmış, itiraz üzerine iş bu dava açılmıştır. Kur farkı alacağının doğması için satışın yabancı para cinsinden yapılması yada sözleşmenin bulunması gereklidir. Davalının da kabulünde olan mal satış faturalarında birim fiyatının Euro cinsinden, ödeme vadesinin de 90 gün olduğu belirlenmiştir. Davalının bu tarihten sonraki ödemeleri nedeniyle davacı satıcının kur farkından doğan alacağının gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Mahkemece tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilip, satış ve ödeme tarihleri belirlenerek davacı alacağının tespiti gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.” şeklinde olduğunu, mahkemece verilen karara gerekçe olarak “…davacı vekilince imzanın şirket yetkilisine ait olup olmadığı hususunda beyanda bulunmamış olması..” ve davalının, bilirkişi raporuna beyan dilekçesi ekinde dosyaya sunmuş olduğu bilgi ve belgelerin gösterildiğini, davalının, delil sunma süresinin geçmesinden sonra dosyaya belge sunduğunu, bu belgenin nihai kararın gerekçesini oluşturduğunu, yargılama sırasında dosyaya yazılı ve sözlü olarak davalının, süresinden sonra dosyaya sunmak istediği belgelerin kabulüne muvafakatler olmadığını bildirmelerine rağmen mahkemece bu hususun dikkate alınmadığını, HMK 141.maddeye açıkça aykırılık teşkil eden bu durumun kabul edilemez olduğunu, mahkemenin, bilirkişi raporunu dikkate almaksızın oluşturduğu kararın eksik değerlendirme neticesinde verildiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki alım-satım ilişkinden doğan kur farkı alacağının tahsili için başlatılan ilamsız icra takibini vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya içeriğinde bulunan İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı (takip alacaklısı) tarafından davalı (takip borçlusu) aleyhine 24.07.2018 tarihinde, 17.826,53 Euro kur farkı asıl alacağının işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsili için ilâmsız icra takibi başlatıldığı, borcun sebebi olarak kur farkı alacağının gösterildiği, ödeme emrinin davalıya (borçluya) 06.08.2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafça borca itiraz edildiği, itirazın süresinde yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, eldeki itirazın iptali davasının da 1 yıllık yasal süre içinde açıldığı anlaşılmaktadır.Davacı taraf, davalı ile aralarında jeneratör satımına ilişkin ticari ilişki bulunduğunu, jeneratör bedelinin ödeme tarihi ile vade tarihi arasında oluşan 17.826,53 Euro kur farkı alacağı bulunduğunu ileri sürmüş, davalı taraf, sözleşmede kur farkı talep edilemeyeceğinin düzenlendiğini, ayrıca davacının sözleşme bedelinin tamamını, verilen çeklerle tahsil ettiğini, tahsil ederken tahsilat makbuzuna herhangi bir ihtirazi kayıt düşmediğini, bu nedenle davacının alacağı bulunmadığını savunmuştur. Mahkemece, davalı vekilinin bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ile birlikte sunduğu 31.12.2018 tarihi itibariyle cari hesabın 0,00 TL bakiye verdiğine ilişkin belgenin davacı tarafça da kabul edildiği, davacı tarafça, dava konusu alacağın tahsili için fatura düzenlenerek, faturanın karşı tarafa tebliğ edilmesinden sonra imzalanan bu cari hesap mutabakatında cari hesap alacağının bulunmadığının kabul edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Eldeki dava kur farkı faturasından doğan alacağın tahsili için başlatılan takibe itirazın iptali davası olup takip konusu faturanın düzenlenip davalıya gönderilmesinin ardından aradaki açık hesap ilişki kapsamında borç bulunmadığına dair mutabakata varılması, alacak ve borcun ”0 ” olarak görünmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı vekili, bu belgenin sunulmasının savunmanın genişletilmesi yasağına ve delil sunulması yasağına aykırı olduğunu istinaf sebebi olarak ileri sürmüş ise de, HMK’nın 145.maddesinde bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülmesi o tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa o delilin sonradan gösterilmesine mahkemece izin verilebileceği belirtilmiştir. Somut olayda, davalının, yargılamayı uzatmak yönünden bir amacı olmadığı gibi söz konusu mutabakat belgesinin de cevap dilekçesinden sonra düzenlendiği anlaşıldığından istinaf isteminin reddi gerekmiştir. Öte yandan, kur farkı alacağının talep edilebilmesi, taraflar arasındaki sözleşmede bu konuda bir hüküm bulunmasına veya akdi ilişkinin yabancı para cinsinden kurulmasına bağlıdır. Somut olayda, taraflar arasında jeneratör satımına ilişkin ticari ilişki bulunmakta olup sözleşme kapsamında belirlenen jeneratörlerin davacı tarafından davalıya satılıp teslim edildiği, kararlaştırılan bedelin 140.000,00 Euro+KDV olmak üzere 165.200,00 Euro’nun karşılığında davalı tarafından değeri TL olarak belirtilen 4 adet çek verildiği, çek bedellerinin davacı tarafından tahsil ediliği, bu hususa ilişkin olarak davalıya 04.01.2017 tarihli tahsilat makbuzu verildiği, bu makbuzda herhangi bir ihtirazi kayıt bulunmadığı görülmektedir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 6.1.maddesi ise “İşbu sözleşmede belirtilen ürün fiyatları … AVM Konut PRojesinin tamamlanmasına kadar sabittir. Satıcı … AVM ve Konut Projesi süresinde Bayındırılık ve İskan Bakanlığı fiyatları revize edilse dahi; vergilerin artması, yeni vergi ve resimler konulması işin yıllara sari olması, malzeme fiyatlarının yükselmesi, fabrika fiyat arttırımları, enerji ve akaryakıt fiyatlarındaki artışlar, devalüasyon, nakliye ve işçi ücretlerinin artması ve buna benzer konulara kararnameler çıkartılması gibi herhangi bir nedene dayanarak fiyatlara zam, fiyat farkı (eskalasyon), döviz kur farkları ya da teslim sürelerinin uzatılması talebinde bulunamaz.” hükmünü içermektedir.Somut olayda, sözleşmede satım bedeli Euro cinsinden 140.000,00 Euro+KDV olarak belirtilmiş, ancak satım bedelinin tahsili amacıyla davacı tarafından düzenlenen 09.11.2016 tarihli fatura yabancı para cinsinden düzenlenmiş, faturada ürünlerin birim fiyatı TL olarak gösterilmiş, ayrıca düzenlenme tarihindeki döviz kuru yazılmıştır. Bu durumda sözleşmede kararlaştırılan bedel, yabancı para cinsinden olup davacı alacağını yabancı para cinsinden talep edebilir. Ancak davacı, sözleşmede yabancı para cinsinden kararlaştırmalarına rağmen alacağının tahsili için davalı tarafından verilen ve TL cinsinden düzenlenen çekleri teslim almış olmakla, çekin bir ödeme aracı olması nedeniyle çek üzerindeki bedel dışında herhangi bir kur farkı talep edemez. Zira davacı TL cinsinden düzenlenen ve teslim tarihindeki satım bedeli karşılığı olan çekleri alırken yabancı para cinsinden oluşacak kur farkını saklı tutmamıştır. Ayrıca, taraflar arasında kur farkı alacağının bakiye kalacağına ilişkin bir sözleşme hükmü de bulunmayıp bilakis taraflar arasındaki sözleşmenin yukarıda yer verilen 6.1.maddesi hükmü uyarınca kur farkı talep edilemeyeceği de açıkça düzenlenmiştir. Tüm bu sebeplerle, mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMH’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.03.02.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.