Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/44 E. 2022/1550 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/44
KARAR NO: 2022/1550
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/07/2019
NUMARASI: 2016/507 E. – 2019/689 K.
DAVANIN KONUSU: Haksız Rekabetin Tespiti ve Tazminat
Taraflar arasındaki haksız rekabetin tespiti ve tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili … AŞ’nin 2004 yılından bu yana telekomünikasyon sektöründe faaliyet gösterdiğini, 26.01.2016 tarihinde … AŞ ile entegrasyon süreci başlatılarak …, … ve … markalarının “…” markası altında birleştiğini, davalının Beşiktaş Jimnastik Kulübü (BJK) ile sponsorluk anlaşması imzalayarak 10.04.2016 tarihinde açılan yeni stadyumunun isim sponsoru olduğunu, … stadının açılışının tanıtımı amacıyla ulusal televizyonlarda 06.04.2016 ile 13.04.2016 tarihleri arasında yayınladığı reklamlarında BJK’nm yeni stadyumu …’nın “…” olduğunun iddia edildiğini, reklamın çeşitli aralıklarda 25.04.2016 tarihine kadar yayınlandığını, internette ve sosyal medyada ise hala yayınlanmaya devam ettiğini, reklamın dış sesinde kullanılan “…” ifadesiyle tüketicilerin kasıtlı olarak yanıltıldığını ve müvekkilinin … ve …’nda sunulan akıllı stadyum özelliklerine nazaran kendini üstün duruma getirerek haksız rekabette bulunduğunu, reklamın yayın tarihi itibariyle Türkiye’de akıllı stat bulunmadığı algısı yaratıldığını ve Türkiye’nin ilk akıllı stadyumunun … olduğunun belirtildiğini, oysa müvekkilinin … ve …’na akıllı stadyum teknolojisini kurduğunu, aynı sektörde olan davalının bunu bilmesine rağmen kötü niyetli şekilde müvekkillerinin söz konusu projelerini görmezden gelerek haksız rekabete yol açtığını, …’nın açılış tarihinden önce …’na ve …’ya müvekkili şirketler tarafından gerekli altyapının kurulduğunu, … ve …’ nın müvekkili şirketler sayesinde akıllı stadyum niteliğine haiz olduğunu, müvekkili şirketlerin televizyon, internet ve diğer mecralarda yayınlanan reklamlarda ve çeşitli mecralarda yapılan tanıtımlar aracılığıyla … ve …nun akıllı stat olduğunu belirtiklerini, dolayısıyla …’nın “…” olmadığını, davalının bu iddiasına ilişkin olarak reklam ve tanıtımlarda herhangi bir bilgi ve belge sunmadığını, yanlış ve yanıltıcılığı sabit olan bu bilgilerle kendisini başta müvekkili şirketler olmak üzere diğer rakipleri karşısında üstün duruma getirerek haksız rekabete neden olduğunu, yapılan stat işlemlerininin müvekkilince daha önceden yapılan işlemlerden farkının açıklanmadan soyut olarak belirtilen ibarenin kullanılmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, haksız rekabetin tespitine, maddi tazminat dahil olmak üzere 50.000TL tutarındaki manevi tazminatın davalıdan tahsiline, masrafları davalı tarafından karşılanarak kararın yayınlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davanın TTK’nın 60. maddesinde belirlenen zamanaşımı süresinden sonra açıldığını, “…” nitelendirmesinin müvekkilinin iş ürünü olarak kabul edilemeyeceğini, müvekkilinin yapılan anlaşma gereği söz konusu stadyuma sponsor olduğunu, …’ nın bütünleşik altyapısı merkezi sistem ve telekom odaları, enerji kontrol sistemi, sürdürülebilir yeşil bina özellikleri, geçiş kontrol sistemi CCTV yüz tanıma, görüntü işleme servisi, 2G, 3G, 4.5G altyapısı, single das özelliği, wifı altyapısı, positioning hizmeti, digital signage ve yayın altyapısı, … mobil uygulaması ve katma değerli servisleri gibi özellikleri ile diğer stadyumlardan ayrıştığını, “…” ibaresi taşıyan teknolojilerin günümüzde sıklıkla kullanıldığını ve davacıların tekelinde olan bir kavram ya da tanımlama olmadığını; “…” ibaresinin müvekkilin tescilli markası olduğunu ve 10.03.2014 tarihinden itibaren ticaret-hizmet markası olarak tescil edildiğini, müvekkilinin ilk akıllı stadyum ibaresini davacılardan daha önce kullandığını ve davacıların söz konusu ibareyi müvekkilin kullanmasına zımni muvafakati bulunduğunu, anılan ibarenin başka kişilerce de kullanıldığını, davacıların uzun yıllardan beri bildiği bu durum karşısında sessiz kaldığını, manevi zararın kanıtlanamadığını, dava dilekçesinde talep sonucunun açık olmadığını, manevi tazminatın hangi davacı yararına talep edildiğinin anlaşılmadığını ve manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacılar vekilince, müvekkilinin sponsoru olduğu … ve …larının, davalının sponsoru olduğu …ndan daha önce açıldıkları ve açıldıkları tarih itibariyle … niteliğini haiz oldukları, bu iki stadyumdan daha sonra açılan …’na ait davalı reklamlarında ‘…’ ibaresinin kullanıldığı ve bu hususun haksız rekabet teşkil ettiği iddia olunmuştur. Davalı vekilince zamanaşımı def’inde bulunulmuş ise de; 06/07/2017 tarihli bilirkişi raporunda inceleme tarihi itibariyle davalı internet sitesinde halen ‘…’ ibraresinin bulunduğu, başka ifade ile gerek dava gerekse inceleme tarihi itibariyle haksız rekabet teşkil ettiği iddia olunan eylemin halen devam ettiği anlaşıldığından, TTK’nun 60 maddesi uyarınca zamanaşımı def’inin yerine olmadığı anlaşılmıştır. Mahkememizce tamamen teknik bilirkişilerden oluşturulan ikinci bilirkişi heyetinden; … için gereken asgari standartların ve her üç stadyumun akıllı niteliği haiz olup olmadığının yerinde inceleme yapılarak tespiti talep edilmiş, alınan bilirkişi raporunda bir stadyumun akıllı kabul edilmesi için ulusal veya uluslararası asgari standart bulunmadığı, her üç stadyumun da akıllı olarak nitelenemeyeceği, ancak inceleme tarihi itibariyle …nun teknolojik açıdan diğer stadyumlardan daha ileri seviyede olduğu tespit edilmiştir. Alınan bilirkişi raporunda önemle üzerinde durulması gereken husus akıllı stadyumun ne olduğuna dair ulusal veya uluslararası asgari bir standardın bulunmadığıdır. Başka ifade ile her üç stadyumun da hangi ölçülere göre akıllı kabul edilip edilmeyeceğine dair elimizde objektif ölçüler bulunmamaktadır. Bilirkişi heyetince bir akıllı sistemin ne olduğuna ilişkin kabaca verilen tanım stadyumlar açısından değerlendirilmiş; bir akıllı stadyumdan beklenenin; öğrenebilen, şartlara göre kendini uyarlayabilen ve seyirciler için etkileşimli bir platform sunan bir yapı olması olduğu, bunun için yüksek kapasiteli bir Wi-Fı altyapısının bulunmasının ve etkileşimli bir mobil uygulamanın olmasının gerek şart olarak öne çıktığı, bu ölçüye göre her üç stadyumunda akıllı sayılamayacağı, ancak …nun teknolojik açıdan daha ileride olduğu belirtilmiştir. Her ne kadar bilirkişi heyetince her üç stadyumun da akıllı olmadığı tespitine yer verilmiş ise de; bu tespite ulaşmayı sağlayacak objektif ulusal ve/veya uluslararası kriterlerin mevcut olmadığı da öncelikle belirtilmiştir. Şu halde ‘akıllı stadyum’ ibaresinden ne anlaşılması gerektiği teknik açıdan belirsizdir. Bu belirsizlik karşısında davacıların; ilk akıllı stadyumların … ve …ları olduğu, …’nın ilk akıllı Stadyum olmadığı yönündeki iddiaları ispatlanabilir değildir. Benzer şekilde davacılar vekilinin dava dilekçesi ekinde deliller kısmında sunduğu ve … için kullanılan ‘…’ ve … için kullanılan ‘…’ ifadelerinin teknik açıdan gerçeği yansıtıp yansıtmadığının tespitine olanak sağlayacak bilimsel ve teknik standartlar mevcut değildir. Nitekim dosyada mevcut hem davacılar hem de davalı tarafından sunulan delillerden … ile ilgili ‘…’ ibaresinin kullanıldığı reklam içerikli yayınların dava tarihinden üç yıl önce kullanılmaya başladığı, davacıların bu üç yıllık süre içerisinde dava tarihine kadar herhangi bir haksız rekabet iddiasında bulunmadıkları açıktır. Saptanan bu durum karşısında; bilirkişi heyet raporunda yer alan her üç stadyumun da akıllı olmadıklarına yönelik tespit esas alınacak olursa, davacıların sponsoru oldukları … ve …ları da akıllı stadyum olmadıklarından, davacıların iddiası temelsiz kalacak ve davanın reddi gerekecektir. Mahkememizce bilirkişi raporundan ayrık olarak akıllı stadyumun ne olduğuna dair teknik asgari standartlar mevcut olmadığından ‘…’ ifadesinin gerçekliğini ve bu ifadenin kullanımının haksız rekabet teşkil edip etmeyeceğini denetleme olanağı bulunmadığı yönündeki kabulü esas alındığında da davanın yine reddi gerekecektir. İzah edilen gerekçelerle davalının eyleminin TTK’nun somut olay bakımından uygulanma olanağı bulunan TTK’nun 55/1-a bendinde yer alan eylemlerin hiçbirini teşkil etmediği, haksız rekabet unsurlarının somut olayda mevcut olmadığı anlaşılmakla davanın reddine…” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava konusu reklamın karşılaştırmalı reklam niteliğinde olduğunu, karşılaştırmalı reklamlar ile ilgili öne sürülen iddiaların doğru ve ispatlanabilir olması gerektiğini, bilirkişi raporuyla sabit olduğu üzere, davalının sponsoru olduğu …’nın “…” olmadığı gibi “…” da olmadığını, …’nın açılışının tanıtımı amacıyla televizyon ve internet mecralarda yayınlanmış reklamlarında …’nın “…” olduğunu iddia edildiğini, bu ibareyle tüketicilerin kasıtlı olarak yanıltıldığını ve yanlış bilgili verildiğini, bu yolla rekabette davalının kendisini daha üstün bir konuma getirdiğini, TTK’nın 54/ f. 2. maddesine göre, aldatıcı veya objektif iyiniyet kurallarına aykırı davranışlar ile normal rekabet düzeninin bozulmasına sebep olan fiillerin haksız rekabet oluşturduğunu, olayda haksız rekabetin tüm unsurlarının oluştuğunu, TTK’nın 55. maddesinde hangi durumların haksız rekabet yaratacağına ilişkin detaylı açıklama yapıldığını, bu kapsamda, “Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek”, “Kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek”, “Kendisini, mallarını, iş ürünlerini, faaliyetlerini, fiyatlarını, gerçeğe aykırı, yanıltıcı, rakibini gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun tanınmışlığından yararlanacak şekilde; başkaları, malları, iş ürünleri veya fiyatlarıyla karşılaştırmak ya da üçüncü kişiyi benzer yollardan öne geçirmek” eylemlerinin haksız rekabet olarak tanımlandığını, reklamda “…” iddiasında bulunulunuğunu, bilirkişi raporlarıyla da sabit olduğu üzere davalının sponsor olduğu …’nin ilk akıllı stadyumu olmadığını, bu durumda anılan ibarenin kullanılarak müvekkilleri aleyhine haksız rekabet oluşturulduğunu, müvekkilinin stadyumlarının “…” özelliklerine sahip olup olmamasının dava bakımından herhangi bir önemi bulunmadığını, çünkü davalının dava konusu reklamda kendisinin “Türkiye’nin ilk akıllı stadyumu”nu kurduğunu iddia ettiğinden bu önermenin objektif olarak ispatlanabilmesi gerektiğini, aksi halde davalının sahip olmadığı bir özelliği varmışçasına duyurarak rekabette hukuka aykırı olarak öne geçerek haksız rekabet yarattığının kabulü gerektiğini, karşılaştırmalı reklamların, bilimsel raporlarla ispatı gerektiğini, davalının sponsoru olduğu ve reklamını yaptığı …nun “akıllı stadyum” özelliğini haiz olmadığı gibi “…” da olmaması nedeniyle davalının eyleminin haksız rekabet niteliğinde olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 54 vd. maddeleri uyarınca haksız rekabetin tespiti ve tazminat talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Haksız rekabet TTK’nın 54 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup 54/2. maddede, rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırı olarak nitelendirilmiştir. TTK’nın 55. maddesinde sayılanlarla sınırlı olmamak üzere başlıca haksız rekabet halleri düzenlenmiştir. Davacının iddiası TTK’nın 55/1.a.1, 1.a.2 ve 1.a.5 maddeleri kapsamında ileri sürülmüştür. Anılan maddelerde dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle; başkalarını veya onların mallarını, işlerin, ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini, yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek, kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve ilişkileri kapsamında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek, kendisini, mallarını, iş ürünlerini, faaliyetlerini, fiyatlarını, gerçeği aykırı yanıltıcı, rakibini gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun tanınmışlığından yararlanacak şekilde; başkaları, malları, iş ürünleri veya fiyatlarıyla karşılaştırmak yada üçüncü kişiyi benzer yollardan öne geçirmek filleri haksız rekabet olarak düzenlenmiştir. Haksız rekabetin bulunması halinde açılacak davalar anılan Yasanın 56. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik faaliyetleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse fiilin haksız olup olmadığının tespitini ve haksız rekabetin men’ini talep edebilir.Somut olayda davacı tazminat talebiyle birlikte haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve kararın ilanını talep etmiştir.Davacı, dava dilekçesinde davalı tarafından yaygın ve sosyal medya organlarında 06.04.2016 tarihinden itibaren yapılan ve …’nın “…” olduğuna ilişkin reklamlarını haksız rekabet oluşturduğunu, ileri sürmektedir. Davacı ayrıca bu tarihten çok önce kendisi tarafından internet altyapısı yapılan … ile …nın akıllı stat niteliğinde olduğunu ileri sürmüştür. Nitekim dava dilekçesinde davacı ile anılan stadı kullanan taraflar arasında düzenlenen sözleşme ve protokollerde bu ibarenin kullanıldığı belirtilmiştir. Dava dilekçesinde karşılaştırmalı reklam yapılması nedeniyle, davalı iddiasının ispatlanması gerektiği de ileri sürülmüştür. İlk derece mahkemesince yapılan bilirkişi incelemesi, dava dilekçesinin 6 vd. sayfalarındaki açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, akıllı stat ibaresi için genel kabul görmüş evrensel bir tanım bulunmadığı anlaşılmıştır. Nitekim, davalı tarafından yapılan başvuru üzerine Reklam Öz Denetim Kurulunca da bu husus belirlenmiştir. Davalı ise eylemlerinin haksız rekabet oluşturmadığını, 2013 yılından itibaren bu ibarenin kullanılmasına rağmen davacıların sessiz kaldığını ve 2014 yılında “…” kendisi adına tescilli olduğunu savunmuştur. Davacının istinaf dilekçesinde de belirtildiği üzere, eldeki davaya konu reklamın, “karşılaştırmalı reklam” niteliğinde olup olmadığının ortaya konulması gerekir. Karşılaştırmalı reklam, reklam verenin şahsı veya ürünleri ile rakiplerin şahsı veya ürünleri arasında ilişkilendirme yapılan reklam olarak tanımlanmaktadır (ASLAN, Adem, Türk Reklam Hukuku (AB Hukuku İle Mukayeseli), İstanbul, 2021, s.43). Karşılaştırmalı reklam yapılması kural olarak mümkündür. Ancak bu tür reklamların da tüm reklamlarda olduğu gibi, haksız rekabet teşkil edecek unsurlar içermemesi gerekir. Somut olayda davalının davaya konu reklamında, “…” ibaresinin yer aldığı, bu ibare içeriğinde yar elan “…” ibaresinin bir karşılaştırma içerdiği, yani davalının akıllı stadyum sistemini Türkiye’de ilk kuran şirket olduğuna dair bir iddianın ortaya konulduğu anlaşılmaktadır. Ancak davalı, bu reklamı yaparken, herhangi bir rakibini anarak karşılaştırma yapmamıştır. Yani davacıya ait stadyumlardan söz edilmemiştir. Dolayısıyla davalının reklamıyla, davalının ürünlerinin kalitesi ve niteliği hakkında olumsuz bir öge içermediği, genel geçer bir ifadenin kullanıldığı anlaşılmaktadır. Belli bir rakibi ya da onun ürün veya hizmetlerini doğrudan ya da dolaylı olarak hedef almayan ve süperlatif öge içeren bir reklamın karşılaştırmalı reklam olduğundan söz etmek oldukça zor görünmektedir. Ancak, … tarafından da belirtildiği üzere, sınırlı sayıda şirketin hizmet verdiği GSM sektöründe yapılan karşılaştırmalarda, karşılaştırmaya konu rakibin kimliği dolaylı olarak ifade edilmiş olmaktadır (ASLAN, s.43). Bu durumda, reklamın karşılaştırmalı reklam sayılması söz konusu olabilecektir. Böyle bir durumda ise reklamın içeriğinin haksız rekabet niteliğinde olup olmadığının hükme esas alınması gerekir. Dosya kapsamındaki delillerden, akıllı stadyum ibaresinin her iki tarafça da kullanıldığı, herhangi bir ayırt edici özelliği bulunmayan bu ibarenin taraflarca kullanılmış olmasının, tarafların temel faaliyet alanı olan telekomünikasyon sektöründeki asli faaliyetleri bakımından zarar verici bir özellik taşımadığı anlaşılmaktadır. Esasen iddia ve savunmaya konu stadyumların akıllı stadyum niteliğinde olup olmaması, doğrudan tarafların piyasaya sürdüğü hizmetin kendisiyle ilgili değildir. Yani davalı, davaya konu reklamında, kendisinin piyasaya sunduğu telekomünikasyon hizmetinin davacılar tarafından sunulanlardan daha üstün olduğunu iddia etmemiş, bu konuda bir karşılaştırma yapmamıştır. Stadyumlarla ilgili faaliyetlerin sponsorluk kapsamında yapıldığı anlaşılmaktadır. Yani, davalının davaya konu reklamındaki karşılaştırma, taraflarca pazara sunulan telekomünikasyon hizmetlerinin kendisiyle ilgili değildir. Karşılaştırılan husus, tarafların doğrudan ticari faaliyetlerinin konusu olmayan ve dava dışı futbol kulüplerine ait stadyumların teknik özellikleridir. Esasen davacının da ilk akıllı stadyumların kendisi tarafından yapıldığını ileri sürdüğü, davalı tarafından yapılan ilan ve reklamlarda davacıların markasının veya iş araçlarının ve fiyatlarının kötülenmediği, davalı markasının haksız rekabet oluşturacak şekilde öne çıkarılmadığı anlaşılmaktadır.Diğer taraftan, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda da tüm dünyada kabul edilmiş ortak bir akıllı stadyum tanımının bulunmadığı belirtilmiştir. Bu nedenle, hangi tarafın sponsoru olduğu stadyumun … olduğunu söylemek imkânsız görünmektedir. Her iki taraf da akıllı stadyum sloganını kullanmaktadır. Bilirkişiler, teknik olarak davalının reklamında adı geçen …nun teknolojisinin daha yeni olduğu belirlenmiştir. Dolayısıyla davalının reklamının ve karşılaştırmasının gerçeğe aykırı olduğu da söylenemez. Tüm bu açıklamalar ve ilk derece mahkemesinin karar gerekçesinde belirtilen nedenlerle, davalının davaya konu reklamının haksız rekabet oluşturmadığı, bu nedenle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının hukuka uygun olduğu sonucuna varıldığından, davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacılar tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye irat kaydına, bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline,3-Davacılar tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 17.11.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.