Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/424 E. 2023/389 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/424
KARAR NO: 2023/389
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/11/2019
NUMARASI: 2017/42 E. – 2019/1079 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin ürettiği vatka ve kolbalığı gibi ürünlerin bir kısmını yurt dışına ihraç ettiğini, ürünlerin Almanya’da pazarlanması için tarafların 2011 yılında çalışmaya başladığını, başlangıçta müvekkilinin sabit bir hizmet bedeli karşılığında davalının ticari temsilciliğini yaptığını, bu süreçte müvekkiline hizmet bedeli olarak aylık 3.000 Euro ödendiğini, daha sonra taraflar arasında 09.04.2013 tarihinde imzalanan acentelik sözleşmesi ile müvekkilinin, davalı şirketin Almanya acentesi olarak faaliyet göstermeye başladığını, sözleşme ile müvekkilinin aracılık ettiği tüm satışlar üzerinden %10 oranında komisyon alacağının kararlaştırıldığını, müvekkilinin, birkaç yıllık çalışması ile davalıya, Almanya pazarında ciddi bir müşteri potansiyeli sağladığını, özellikle Almanya’nın tanınmış şirketlerinden … şirketi ile anlaşma sağlayarak davalının, Almanya pazarındaki satışlarının ciddi derecede arttırıldığını, müvekkilinin bunun yanı sıra Almanya’da faaliyet gösteren … unvanlı şirket ile de sürekli iş anlaşması sağlamasının davalıya ciddi ticari avantajlar sağladığını ve acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra davacının bu şirketle ticari ilişkisinin devam ettireceğinin açık olduğunu, davalının 20.01.2016 tarihli yazı ile haklı neden göstermeksizin acentelik sözleşmesini 30.04.2016 tarihi itibariyle feshettiğini, müvekkilinin acentelik görevini eksiksiz şekilde yerine getirerek ciddi bir pazar oluşturduğunu ve fesih sonrası davacının bu pazardan yararlanacağını, haksız fesih nedeniyle müvekkilinin ciddi zararının oluştuğunu, sözleşmenin 10/4.maddesinde, sözleşmenin sona ermesinden sonra müvekkiline 2 yıllık rekabet yasağı getirdiğinden müvekkilinin tazminat hakkı olduğunu, davalının yasağından vazgeçtiğini yazılı olarak müvekkiline bildirse dahi Alman Ticaret Kanunu (HGB) 90.maddesine göre müvekkilinin 6 aylık tazminat hakkı doğduğunu ve bu miktarın 2 yıl için yukarıdaki komisyon ücreti göz önüne alındığında 45.000,00 Euro olduğununu, bu miktarın 6 aylık tazminat hakkı ile oranlandığında 11.250,00 Euro çıktığını ve bu tazminatın sözleşmenin feshi tarihinde müvekkiline ödenmesi gerektiğini, acentelik sözlemesinin devamı süresince 2016 Ocak ayı ile 2016 yılı Nisan ayları arasındaki komisyon ücretlerinin ödenmediğini yapılan satışlara göre komisyon alacağının 16.413,85 Euro olduğunu, acentelik sözleşmesinin 5.maddesinde kararlaştırılan %10 ıranındaki acente komisyonunun eksik ödendiğini, sözleşmedeki hükme rağmen davacının 2015 yılında hiç yazılı anlaşma olmaksızın bu oranı daha düşük ödediğini, sözleşmenin 5/4.maddesi uyarınca komisyon oranlarının düşürülmesi halinde tarafların tekrar bir araya gelerek yazılı sözleşme düzenlemesi gerektiğini, bu nedenle tek yanlı olarak eksik oranda ödenen komisyonlar nedeniyle müvekkilinin 21.340,70 Euro komisyon alacağı bulunduğunu, müvekkilinin yaptığı hizmetler nedeniyle davalıya kazandırılan … şirketi ile davacının ciddi ticari hacminin bulunduğunu sözleşmenin yürürlükte kaldığı üç yıllık komisyon dikkate alındığında müvekkilinin en az 45.000 Euro denkleştirme tazminatı alacağı bulunduğunu ileri sürerek, sözleşme süresince ödenmeyen toplam 37.754,55 Euro komisyon ücretinin, 45.000 Euro denkleştirme tazminatının, sözleşmeden doğan rekabet sınırlaması nedeniyle 11.250 Euro tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkilinin 2010 yılından itibaren Alman firması olan … ile görüşmelere başladığını, birçok görüşme sonrası 05.05.2011 tarihinde ticari ilişkinin başladığını, şirket yetkilisinin ilk sipariş testleri için yurt dışına gittiğini, tercümana gerek duyulması nedeniyle bu toplantıda davacının tercüman olarak yer aldığını, toplantının olumlu geçmesi üzerine Haziran ayında ilk test siparişlerinin alındığını, müvekkilinin Ağustos 2011’de davalı ile çalışma kararı aldığını ve Almanya’daki ihracat ve tekstil işlerini takip etmesi için 3.000 Euro sabit ücretle davacı ile çalışmaya başlandığını, bir süre sonra davacının kendisine ait olan … firması üzerinden …’a mal satışının daha uygun olacağını belirtmesi nedeniyle bu önerinin kabul edildiğini, ancak bu şekilde gönderilen emtianın … tarafından kabul edilmediğini, bu nedenle hisselerin tamamı davacı şirkete ait olan bir şirketin 22.03.2013 tarihinde Almanya’da kurulduğunu, davacının dayandığı 09.04.2013 tarihli sözleşmenin yapıldığını, bundan sonra davacı ile … arasında 07.05.2013 tarihinde düzenlenen sözleşme ile davalının yurt dışında bulunan bu şirketle çalışmaya başlandığını, bu ticari ilişkinin 6 ay sonra 25.11.2014 tarihli bildirimle sona erdiğini, umulan ticari amacın gerçekleşmemesi üzerine yurt dışındaki şirketin 15.02.2016 tarihinde terkin edildiğini, davalının sözleşmedeki edimini yerine getirmemesi ve önerilerinin isabetsiz olması nedeniyle 09.04.2013 tarihli sözleşmenin 30.04.2016 tarihinde geçerli olmak üzere 20.01.2016 tarihinde fesih edildiğini, taraflar arasındaki ilişkinin sürekli ve bağımsız olmaması nedeniyle acentelik olarak değerlendirilemeyeceğini, bu ticari ilişkinin simsarlık veya hizmet sözleşmesi niteliğinde olduğunu, davacının, müvekkiline müşteri kazandırmadığı gibi sorumlu olduğu pazar alanında müşteri çevresini genişletebilecek ciddi bir çalışması da bulunmadığını, halihazırda müvekkilinin Almanya’da ticari anlamda kayda değer tek müşterisi olan … ile ilişkisinin, davacının sabit ücretle çalışmaya başladığı Ekim 2011 tarihinden yaklaşık 1,5 yıl önce 2010 yılı başlarına dayandığını, davacının 2011 ile 2016 tarihleri arasında hiç bir müşteri temin etmediğini, aksine eski müşteri …’un siparişlerinin her sene azalmasının da acentenin başarısızlığı olarak değerlendirilebileceğini, davacının sabit ücretle çalışmaya başlandığı 2011 yılından 09.04.2013 tarihli sözleşme ve fesih tarihi olan 30.04.2016 tarihine kadar geçen 5 yıllık sürede, müvekkili şirkete maddi hiçbir kazandırımının olmadığını, davacının yarattığı ileriye dönük beklennti ortamında hak etmediği ücreti dahi aldığını, 4 yıllık sürede davacının hiçbir vaadini yerine getirmediğini, müşteri çevresini genişletmediğini, müvekkili şirkete hiç bir yeni müşteri kazandırmadığını, bu sürede müvekkilini Almanya pazarına ilişkin bilgilendirmediğini, faaliyetleri hakkında rapor sunmadığını, işinde gereken özeni göstermediğini, verilen yanlış bilgi ve önerilerle müvekkilinin zararına sebep olunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Taraflar arasında 09/04/2013 tarihli acentelik sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmeye göre davacının acente sıfatıyla komisyon oranının % 10 olarak belirlendiği, 09/04/2013 tarihli sözleşmenin davalı tarafça 20/01/2016 tarihli fesih bildirimi ile 30/04/2016 tarihinden geçerli olmak üzere feshedildiğinin bildirildiği, anılan sözleşmenin 11.maddesine göre sözleşmenin 3. ile 5. yılları içerisinde 3 aylık mühlet içerisinde feshedileceğinin belirtildiği, bu durumda sözleşmenin fesih ihbar süresine uyulmak suretiyle feshedildiği, bu nedenle fesih bildiriminin geçerli olduğunun kabulü gerektiği, diğer yandan yine sözleşme hükümlerine göre, fesih bildiriminin hüküm ifade ettiği tarihe kadar sözleşmenin geçerli olduğu, bu süre içerisinde var ise sözleşmeden kaynaklanan komisyon bedelleri ile denkleştirme tazminatının davacı lehine hesaplanması gerektiği, ancak gerek 05/06/2018 tarihli kök rapor ve gerekse ticari defter ve kayıtlar üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde dosyaya sunulan 29/03/2019 tarihli rapor ile bu raporları teyit eden 07/10/2019 tarihli ek raporda yapılan değerlendirmeler birlikte dikkate alındığında, davacı tarafından davalı şirkete düzenlenen tüm faturaların ödendiği, davacının davalıdan faturadan kaynaklı bir alacağının bulunmadığı, ödenmeyen komisyon alacağı iddia edilmiş olmasına rağmen bu tutarın hangi satıştan kaynaklanan komisyon alacağına ve hangi faturaya dayandığı hususunda dosyaya sunulan somut bir bilgi, belge ve delil bulunmadığı, davacı tarafça davalı şirkete müşteri olarak kazandırıldığı ileri sürülen … şirketine davalı tarafından satış yapıldığı halde komisyon alacağının tahsil edilmediği iddia edilmiş ise de, davacı beyanlarına göre 2015 yılında 45.640,00 Euro olarak tahsil edildiği ifade edilen toplam komisyon tutarının davalı kayıtları ile de doğrulandığı, yine davacının davalıya kazandırdığı iddia edilen … A.G. şirketi ile ilgili olarak hangi müşterinin ne kadar komisyon elde edildiğine ilişkin dosyaya yansıyan somut bilgi, belge ve delil bulunmadığı, özetle davacının Ocak-Nisan 2016 tarihleri arasındaki paylara ilişkin komisyon alacağının ödenmediğini ve yine sözleşmenin 5. maddesine göre kararlaştırılan 2015 yılına ilişkin komisyon alacağının eksik ödendiği iddialarının yerinde olmadığı, zira alacak iddiasında bulunan davacının bu iddiasını ispata yönelik bilgi, belge ve delil sunmadığı ve dolayısıyla üzerine düşen ispat yükümlülüğünü yerine getiremediği anlaşılmıştır. Diğer yandan davacının denkleştirme tazminatı talebinde de bulunduğu, bu hususta ispat yükünün davacı acente üzerinde olduğu, Alman Ticaret Kanunu HGB 89b hükmü ile TTK 122.madde hükümlerine birbirine paralel düzenlemeler içerdiği, söz konusu hükümler uyarınca acentenin bu tazminatı hak kazanabilmesi için yeni müşteri kazandırması gerektiği gibi, kazandırılan yeni müşterilerle acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde edilmesi gerektiği, kazandırılan müşterilerin % 50’si ile ticari ilişkiye devam edilmesi halinde önemli menfaat elde etme şartının gerçekleşmiş olacağı, bu kapsamda davacı tarafın … şirketinin davalıya kazandırdığını ve bu nedenle denkleştirme tazminatı ödenmesi gerektiğini iddia ettiği, ancak tarafların incelenen ticari kayıtlarına göre, … şirketi ile davalı arasında davacının acentelik sözleşmesinden öncesine dayanan bir ticari ilişki bulunduğu, bu husus dikkate alındığında … şirketinin davacı tarafından davalıya kazandırıldığına ilişkin somut bir delil de bulunmadığı, kaldı ki davacının tazminata hak kazanabilmesi için birden fazla müşteri kazandırması gerektiği, somut olayda bu hususun da gerçekleşmediği, dolayısıyla davacının denkleştirme tazminatı talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Ayrıca davacının sözleşmenin 10.maddesine göre rekabet sınırlaması kapsamında tazminat alacağı talebinde bulunduğu, TTK.’nın 123.maddesi ile paralellik taşıyan Alman Ticaret Kanunu (HGB) 90a hükmünün, ‘…sözleşme ilişkisinin sona ermesine kadar, rekabet sınırlaması uygulamasından yazılı olarak vazgeçilebilir. Bu halde vazgeçme beyanından itibaren 6 ayın geçmesi ile tazminat ödeme yükümlülüğü kalkar. Taraflardan biri diğer tarafın kusurlu davranışı nedeniyle haklı sebeplerle sözleşme ilişkisini feshederse, fesihten itibaren bir ay içerisinde rekabet sözleşmesi ile bağlı olmadığını diğer tarafa yazılı olarak bildirebilir…’ şeklinde düzenleme içerdiği, somut davada davalı tarafın rekabet yasağına ilişkin sözleşme hükmünden vazgeçtiği ve bu hususun davacı tarafa bildirdiği, bu nedenle davacının bir zararının doğmayacağı kanaatine varılmakla, davacının bu yöndeki talebi de yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davanın reddine…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalı şirketin, Almanya pazarı için 2011 yılında müvekkili ile aylık hizmet bedeli karşılığında çalışmaya başladığını, müvekkilinin 09.04.2013 tarihinde imzalanan acentelik sözleşmesi ile davalının Almanya bölgesindeki acentesi olarak faaliyet göstermeye başladığını, bu sözleşmenin de davalı tarafından 20.01.2016 tarihli ihbarla feshedildiğini; Delillerin eksik incelendiğini ve 2016 yılına ait defter ve kayıtların incelenmesi talebinin yargılama boyunca dikkate alınmadığını, acentelik sözlemesi uyarınca müvekkilinin aracı olduğu tüm müşteriler üzerinden %10 komisyon alacağı bulunduğunu, 20.01.2016 tarihli fesih İhbarnamesine kadar müvekkilinin düzenli olarak komisyon alacaklarını aldığını, ancak sözleşme 20.01.2016 tarihi itibariyle feshedilmiş 2016 yılına ilişkin hiçbir komisyon alacağının ödenmediğini, sözlemenin 30.04.2016 tarihi itibariyle feshedildiğini, bu tarihe kadar doğmuş ancak ödenmemiş komisyon alacakları bulunduğunu, yargılama aşamasında 2016 yılı Nisan ayına kadar olan komisyonların istendiğinin belirtilmesine rağmen mahkemece bu talebin dikkate alınmadığını, 05.06.2018 tarihli kök raporda 2016 yılı komisyonlarına ilişkin belge bulunmadığının belirtildiğini, ancak raporun aksine dava dilekçesinde önceki yıllara ve özellikle 2016 yılına ilişkin olarak ne kadar komisyon alacağının olduğunun ayrıntılı olarak belirtildiğini, alacağın da sözlemenin 5. maddesinde göre hesaplanması gerektiğini, bilirkişilerin Alman Hukuku alanında uzmanlıkları bulunmaması nedeniyle alacağın hesaplanamadığını;Kök rapora itiraz üzerine Alman Ticaret Hukuku alanında uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla müvekkilinin defterlerinin incelenmesine karar verildiğini, düzenlenen 29.03.2019 tarihli kök ve 07.10.2019 tarihli ek raporda 2016 yılına ait ticari defter ve kayıtlar incelenmeden müvekkilinin alacağının bulunmadığının belirlendiğini, bu durumda 2016 yılı Nisan ayına kadarki komisyonlara ilişkin davanın da cevapsız kaldığını, komisyon alacağı talebinin 2016 yılı Ocak, Şubat, Mart ve Nisan aylarına ilişkin olduğunu, sözleşmenin 20.01.2016 tarihli fesih ihbarnamesiyle 30.04.2016 tarihi itibariyle geçerli olmak üzere sona erdirildiğini, feshin hüküm doğuracağı tarihe kadar müvekkilinin komisyon alacağı bulunduğunun açık olduğunu; Ayrıca komisyon oranının %10 olarak belirlendiğini, eksik yapılan ödemelerin de bu orana tamamlanması gerektiğini, sözleşmenin 5.maddesinde komisyon oranının belirlendiğini ve bu oranın bir sözleşme ile değiştirilebileceğinin düzenlendiğini, sözleşmenin açık hükmüne rağmen komisyonon 2015 yılından itibaren %10 oranından daha düşük ödendiğini, sözleşmedeki açık hüküm nedeniyle müvekkilinin eksik ödenen komisyonlara bir itirazının bulunmasının gerekmediğini, müvekkilince daha düşük bir oran açıkça kabul edilse dahi, sözleşmede, oranın ancak akit ile değiştirilebileceği hükmü nedeniyle bu oranının uygulanamayacağını, sözleşmenin ayakta olduğu sürece ancak yazılı şekilde değiştirilebileceğini, davalının tek yanlı email ile komisyon oranını %10’dan %5’e düşürmesinin müvekkili açısından bağlayıcı olmadığını; Müvekkilinin davalı şirkete bir değil, iki müşteri kazandırması nedeniyle portföy tazminatına hak kazandığını, müvekkilinin acentelik sözleşmesi kapsamında davalının iş hacmini artırarak yeni müşteriler kazandırdığını, müvekkilinin faaliyetleri ile davalıya … Şirketi ile … irketini kazandırdığını, her iki şirketin de müvekkilini aracılığıyla davalı ile ticari ilişkiye girdiğini, feshe kadar müvekkilinin bu iki şirket üzerinden komisyon aldığını, bu durumun da müşterilerin davalıya, davacı tarafından kazandırıldığını gösterdiğini, buna rağmen mahkemece hatalı gerekçeyle bu talebin reddine karar verildiğini, davalının … ile davacıdan önce ticari ilişki kurduğu kabul edilse dahi Alman Ticaret Kanunu’nun 89b. maddesinin 1. fıkrasının 2. bendinde ‘Acentenin, bir müşteriyle olan ticari bağlantıyı ekonomik açıdan yeni bir müşteri kazanımına denk gelecek şekilde asli olarak geliştirmesi yeni bir müşteri kazanımına eşdeğerdir’ hükmü gereğince, … Şirketi ile önceden bir bağı olsa dahi asıl iş ilişkisinin müvekkili vasıtasıyla başlatıldığını, ilk numunelerin müvekkili aracılığıyla gönderildiğini, … şirketinin davalı ile ticari ilişkisini sona erdirdiğini ve müvekkilinin iknası sonucu ticari ilişkinin yeniden başlaması nedeniyle portföy tazminatına hak kazanıldığını; Mahkemece 14.09.2017 tarihli duruşmada Alman Hukuku’nun uygulanması gerektiğinin kabul edildiğini, ancak Alman Ticaret Kanunu’nun açık hükmüne rağmen davanın reddedildiğini, HGB 90.maddesine göre zarar şartı aranmadığını, acentelik sözleşmesinin 10/4.maddesinde rekabet sınırlama bulunduğunu ve sözleşmenin bitiminden itibaren iki yıl için rekabet yasağı kararlaştırıldığını, fesihle birlikte davalı şirketin rekabet sınırlaması maddesinden vazgeçtiğini, ancak bu durumun tazminatı engellemediğini, HGB’nin 90/a maddesinin 2. fıkrasında ‘Müvekkil, sözleşme münasebeti sona erinceye kadar rekabet kısıtlamasından yazılı olarak feragat edilebilir ve bunun sonucunda da feragat beyanından sonraki altı ayın dolması ile birlikte tazminat ödeme yükümlülüğünden bağışık olur’ hükmüne yer verilmesi nedeniyle müvekkilinin, rekabet sözleşmesinden davalının feragatine rağmen, feragat beyanından itibaren 6 aylık bir süre için tazminat hakkı bulunduğunu, 31.03.2016 tarihli yazılı bildirim ile rekabet yasağının kaldırılmasının tazminat sorumluluğunu kaldırmadığını, bu nedenle 6 aylık tazminatın tahsili gerektiğini; Sonuç olarak taraflar arasındaki sözleşmenin 20.01.2016 tarihinde feshi nedeniyle müvekkilinin 2015 yılıyla eksik ödenmiş ve 2016 yılı Ocak-Şubat-Mart-Nisan aylarına ilişkin olarak hiç ödenmemiş komisyon alacakları bulunduğunu, komisyon tutarının %10 olarak belirlendiğini, eksik komisyonların ticari defterlerden belirlenebileceğini, müvekkilinin çabası sonucu davalının … ve … şirketi ile iş yapmaya başladığını, fesih sonrası bu şirketlerle olan ilişkilerin devam etmesi nedeniyle portföy tazminatı alacağı bulunduğunu, rekabet sınırlandırılmasından feragat edilmesine rağmen müvekkilinin Alman Ticaret Kanunu uyarınca, davalının bu bildirimden itibaren 6 ay boyunca tazminat ödeme yükümlülüğünün devam ettiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, acentelik sözlemesinden kaynaklanan denkleştirme tazminatı, komisyon alacağı ve rekabet yasağı nedeniyle uğranılan zararların tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında 09.04.2013 tarihinde düzenlenen acentelik sözleşmesi ile davacı, davalının Almanya’daki işlemlerinde temsilciliğini üstlenmiştir. Ancak taraflar arasındaki ticari ilişki bu tarihten önce başlamış olup 2011 yılı Ekim ayından itibaren davacı aylık 3.000,00 Euro sabit ücretle davalının ticari temsilciliğini yaptığı, tarafların daha sonra bu sözleşme ilişkilerini düzenlenen acentelik sözleşmesi kapsamında yürüttükleri anlaşılmaktadır. Sözleşmenin 1. maddesinde, acentenin müvekkilinin Almanya’daki temsilini üstlendiği, davalının bu bölgede kendi adına veya üçüncü kişilerle faaliyette bulunma hakkının saklı olduğu, temsil bölgesinin taraflarca yapılacak sözleşme ile değiştirilebileceği ve temsil yetkisinin, davalının halihazırda üretim ve satış programına dahil olan bütün ürünleri kapsayacağı belirlenmiştir. Sözleşmenin 2. maddesinde, acentenin faaliyet bölgesinde basiretli bir tacir gibi davranarak cironun artması ve çeşitlenmesi için faaliyette bulunacağı, kendi bölgesinde şirket adına ve hesabına işlemler yapacağı, müşteri potansiyelini artırıcı işlemler yapacağı, müşterilerle ilgi dosya tutarak talep halinde müvekkiline vereceği, şirketin sırlarını gizli tutacağı, acentelik görevinin üçüncü kişilere verilemeyeceği kabul edilmiştir. Sözleşmenin 3. maddesinde, şirketin acenteyi faaliyetleri sırasında bağımsız bir acente olduğu kabul edilerek destekleyeceği, gerekli ürün ve numuneler ile belgelerin acenteye verileceği düzenlenmiştir. Komisyon ödenmesi gereken işler sözleşmenin 4. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre acente Alman Ticaret Kanun’unun 78/2.maddesi uyarınca kendi bölgesindeki tüm işler işler için kendisinin aracılık yaptığı bütün işler için komisyon alacağı, ücret için bu işlerin acentelik sözlemesinin yürürlükte olduğu dönemde yapılmasının gerektiği, sözleşmenin sona ermesinden sonra akdedilen işler için komisyon alınabilmesi için bu işlerin acentenin ağırlıklı kısmının acente tarafından yapılması gerektiği, başka acentelerin katkılarıyla yapılan işlemlerde komisyonun oranlı olarak dağıtılacağı kabul edilmiştir. Sözleşmenin 5.maddesine göre, komisyon ödeme yükümlülüğü doğuran bütün işlemlerde tanzim edilen faturanın % 10’unun komisyon olarak ödeneceği, komisyon oranları ve hesaplanmasında kullanılan hesaplama esaslarının yalnızca bir akde bağlanmak suretiyle değiştirilebileceği karara bağlanmıştır. Komisyonun ne şekilde hesaplanacağı sözleşmenin 7.maddesinde düzenlenmiş olup, bu ücretin hesap kesim ayı itibariyle ödeneceği kabul edilmiştir. Sözleşmenin 10.maddesine göre acentenin bu sözleşmenin devreye girdiği tarih itibariyle, belirtilen adreste yerleşik … şirketi için faaliyet gösterdiği, burada gelir getirici bir faaliyette bulunduğu, başka bir gelir getirici faaliyette bulunması halinde şirketi haberdar etmesi gerektiği, yapılacak faaliyetlerin şirket açısından rekabete dönüşmesi halinde acentenin rakip şirketten derhal ayrılması gerektiği, sözleşme süresince şirketle her türlü rekabetten kaçınması gerektiği, rekabetin ancak şirketin yazılı onayıyla mümkün olabileceği kabul edilmiştir. Maddenin 4.bendinde , acentenin sözleşme münasebeti sona erdikten sonraki iki yıl içerisinde sözleşme bölgesi içerisinde sözleşmede belirtilen ürün ve hizmetler açısından rakip bir şirket için her türlü sınai faaliyette bulunmaktan kaçınmayı üstlendiği görülmüştür. Sözleşmenin 11.maddesine göre, 01.05.2013 tarihinde başlayan sözleşmenin belirsiz süreli olduğu, tarafların birinci yıl içerisinde takvim ayı sonu itibariyle bir aylık mühlet içerisinde, yine aynı şekilde sözleşmenin ikinci yılı içeresinde iki aylık mühlet içerisinde, üçüncü ile beşinci yılları içerisinde üç aylık mühlet içerisinde ve ardından da altı yıllık mühlet içerisinde fesih edebilecekleri önemli bir gerekçe halinde tarafların fesih hakkının bulunduğu ve feshin yazılı şekilde yapılacağı düzenlenmiştir. Sözleşmenin 12. maddesinde, uygulanacak Alman Hukuk’na ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Davalı tarafından keşide edilen 20.01.2016 tarihli fesih ihbarı ile 09.04.2013 tarihli sözleşmenin en geç 30.04.2016 tarihinden geçerli olmak üzere feshedildiği, sözleşmeye uygun davranılması halinde bu sürede acentelik komisyonunun ödeneceği, ancak anlaşmaya uygun olarak … bonus indirimini komisyona oranlanarak düşürüleceği, 2015 yılı için belirlenen hedeflere ulaşılmaması ve yapılan işlerin şirket tarafından sözleşmeye uygun şekilde karşılanmaması nedeniyle denkleştirme tazminatı bulunmadığı bildirilmiştir. Her ne kadar davalı, taraflar arasındaki sözleşmenin simsarlık veya hizmet sözleşmesi olduğunu belirtilmiş ise de düzenlenen sözleşme ile davalının bağımsız bir tacir olarak şirket adına veya hesabına satışa aracılık sözleşmelerini yapması ve bu kapsamda komisyon alması nedeniyle sözleşmenin acentelik sözleşmesi olduğu kabul edilmiştir.İlk derece mahkemesince, tarafların ticari defter ve belgelerinin ibrazı 13.12.2018 tarihli oturumda emredilmiş olup, davacı tarafından ibraz edilen ticari defterler incelenmiştir. İncelenen ticari defterler 2012 ila 2015 yıllarına ilişkin olup, 2016 yılı ticari defterleri ibraz edilmemiştir. Davacı vekilince ek raporun tebliğinden sonra 2016 yılı ticari defterlerinin incelenmemesi nedeniyle itiraz edildiği, mahkemece bu itiraz hakkında bir değerlendirme yapılmadan karar verildiği görülmüştür. Dava dilekçesinde açıkça 2016 yılında sözleşmenin yürürlükte olduğu döneme ilişkin komisyon alacağı talep edildiğinden, tarafların 2016 yılı ticari defterlerinin ibrazının da emredilerek, ibraz edilmesi halinde bu talebin de incelenerek karar verilmesi gerekmektedir. İlk derece mahkemesince, talep edilen bir kısım alacak konusunda inceleme yapılmadığı gibi, bu alacağa ilişkin ticari defterlerin de ibrazının istenmediği anlaşılmıştır.Bu durumda, usulüne uygun şekilde tarafların ticari defterlerinin incelendiğinden söz edilemeyeceğinden, tarafların 2016 yılına ilişkin defterlerinin ibrazı konusunda yasal düzenlemeye uygun ihtar içeren ara karar oluşturularak bu dönemdeki komisyon alacağı bulunup bulunmadığının da değerlendirilmesi, bu alacak hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve deliller toplanmadan karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Davanın yukarıdaki açıklamalar ışığında yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 09.03.2023
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.