Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/420 E. 2022/1719 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/420
KARAR NO: 2022/1719
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/11/2019
NUMARASI: 2019/320 E. – 2019/869 K.
DAVANIN KONUSU: Anonim Şirketin Feshi- Ortaklıktan Çıkma
Taraflar arasındaki ticari anonim şirketin fesih ve tasfiyesi davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkette %10 oranında paydaş olduğunu, müvekkilinin, şirketin diğer ortakları ile anlaşamaması nedeniyle şirket ortaklığından 120.000 TL bedel ile çıkma konusunda diğer ortaklarla anlaştığını, ancak diğer ortakların müvekkilinin paylarını satın almaktan vazgeçtiklerini, şirket yöneticisi olan diğer ortakların, şirketin içini boşaltma yönünde işlemler yaptığının öğrenildiğini, müvekkilinin talebine rağmen şirket ile ilgili bilgi verilmediğini, bu nedenle ortaklar arasında güven ilişkisi kalmadığını ileri sürerek, müvekkilinin 120.000 TL pay bedelinin ödenerek ortaklıktan çıkmasına, aksi takdirde davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar … ve … vekili, savunmasında özetle; müvekkillerince, hisse satışı hususunda davacıya yapılmış herhangi bir teklif bulunmadığını, davacının yönetici ortak sıfatı ile tüm finansal bilgilere sahip olduğunu, müvekkillerinin şirketin aktifini azaltmaya ilişkin bir işlemleri bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Davalı şirket, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Gerçek kişi taraflar arasında davacının davalı anonim şirketteki payının satış ve devri konusunda bir anlaşmanın bulunup bulunmadığı, var ise pay bedelinin tahsilinin gerekip gerekmediği, bu olmadığı takdirde davalı şirketin TTK.nın 531.vd.maddeleri gereğince fesih nedeninin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Davacı taraf her ne kadar taraflar arasında yapıldığı ileri sürülen hisse satış sözleşmesi gereği satış bedeli 120.000 TL’nin diğer ortaklar davalı gerçek kişilerden tahsilini istemiş ise de; taraflar arasında hisse satışına ilişkin yazılı sözleşmenin varlığı, davacı tarafça HMK’nın 200.maddesi gereği yasal kanıtlarla kanıtlanamadığı, davalı tarafça sözleşme ilişkisinin inkar edildiği, uyuşmazlığın niteliği gereği dinlenmesi istenen tanık anlatımıyla ve e-mail yazışmaları ile sözleşme ilişkisinin kanıtlanamayacağı, davacı tarafın yemin deliline de dayanmadığı anlaşıldığından kanıtlanamayan davacının bu yöndeki isteminin reddine karar verilmiştir. Şirketin feshi iddiasının ileri sürülüş biçimine göre olaya uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nın 531.maddesi ‘Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirket feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.’ hükmünü içermektedir. Anılan hüküm uyarınca sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden pay sahipleri ancak haklı sebeplerin varlığını kanıtlamaları halinde şirketin feshine karar verilmesini isteyebileceklerdir. TTK 531.maddesi uyarınca şirketin haklı sebeplerle feshine veya fesih yerine, davacı pay sahibine, payların gerçek değerlerinin ödenip şirketten çıkarılmasına karar verilebilmesi için öncelikle haklı sebeplerin gerçekleşmesi gerekmektedir. (Y.11 HD. 30/05/2017 tarih ve 2016/4639 E-2017/3180 K.) Anılan yasal düzenleme gereğince haklı nedenlerin bulunması halinde davalı şirketin feshine karar verilebileceği gibi; fesih yerine davacı pay sahiplerine paylarının değerlerinin ödenip şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verilebilir.Görüldüğü gibi anonim şirketlerde fesih dışında ortaklıktan çıkartılmaya veya diğer bir çözüme karar verebilmek için, feshi gerektiren haklı nedenlerin bulunması ön koşuldur. Diğer bir anlatımla feshi gerektiren haklı nedenler yoksa, ortaklıktan çıkartılmaya veya diğer bir çözüme karar verilemez. Yasada şirket feshini gerektiren ‘haklı nedenler’ açıklanmamış olup; haklı nedenlerin bulunup bulunmadığı her somut olayın özelliklerine göre değerlendirmek gerekir. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda somut olayda; davacı tarafça ortağı olduğu davalı şirketin dilekçede ileri sürülen nedenlerle haklı nedenle feshi talep edilmiş ise de; davacı taraf iddialarının soyut olduğu, somut herhangi bir delil bildirilmediği anlaşılmaktadır. Bilgi alma ve inceleme hakkının ihlal edilmesi gibi nedenler kanıtlansa dahi fesih için haklı neden sayılmaz. Kaldı ki davacının ortaklıktan ve yöneticilikten kaynaklanan genel kurulu toplantıya çağırma, bilgi alma ve inceleme gibi TTK’nın kendisine verdiği hakları her zaman kullanabileceği kuşkusuzdur. Diğer yandan, ortaklığı çekilmez kılacak nitelikte husumet veya anlaşmazlığa yönelik davacı tarafça açılan herhangi bir dava bulunmadığı gibi ortaklar ve yöneticiler arasında ileri sürülen anlaşmazlıklara ilişkin bir hukuk ya da ceza dava dosya numarası bildirilmediğinden, bu yöndeki soyut iddialar haklı sebep olarak değerlendirilemez. Açıklanan nedenlerle, davacı tarafça fesih nedeni olarak ileri sürülen nedenlerin, davalı şirketin feshi için haklı nedenlerden sayılamayacağı ve TTK 531.madde gereği haklı nedenle fesih koşullarının gerçekleştiğinin davacı tarafından kanıtlanamadığı anlaşıldığından davanın reddine…” gerekçesiyle davanın reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, davalı şirketteki paylarının satışı konusunda yapılan sözleşmenin gereklerinin yerine getirilmediğini ve müvekkilinin fiilen şirketten uzaklaştırıldığını, güven ilişkisinin bozulması nedeniyle genel kurul toplantılarının yapılmadığını, davalıların, hesaplarının kendi hesapları gibi kullanarak, ortakların zararlarına ve vergi kaybına neden olduklarını, bu işlemleri yapan yöneticilere karşı güvenin sarsılması nedeniyle çıkma veya fesih davası açıldığını, mahkemece ön inceleme oturumunda tanıklar dinlenmeden ve şirketin kayıtları incelenmeden, haklı nedenlerin kanıtlanmasına fırsat verilmeden davanın reddine karar verildiğini, müvekkilinin şirketteki hakkını alamadığını, bilgi ve belgenin talebe rağmen verilmediğini, müvekkilinin şirket yetkililerine ulaşamadığını, şirket hesaplarından …’ün hesabına sürekli para aktarıldığını, bu avanslara ilişkin belge bulunmadığını, buna rağmen kayıtların incelenmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2019/207126 soruşturma sayılı doyasında yaptığı şikayetin henüz sonuçlandırılmadığını, şirket araçlarının yöneticinin özel işlerinde kullanıldığını, yöneticinin aldığı bir kısım eşya beledilin şirketten ödendiğini, şirket harcamalarının fiktif işlemlerle artırıldığını, mahkemece yemin delilinin incelenmeden karar verildiğini, ayrıca delil olmasına rağmen elektronik posta yazışmalarının delil olarak kabul edilmediğini, mahkemece hiç bir delilin incelenmeden karar verildiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 531. maddesine göre anonim şirketin feshi, olmadığı takdirde pay bedelinin ödenerek davacı ortağın şirket ortaklığından çıkarılması istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. TTK’nın 531. maddesinde “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mehkemisinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüm karar verebilir” düzenlemesi bulunmaktadır. Kanun hükmünde, haklı nedenlerin bulunması halinde anonim şirketin feshinin talep edilebileceği belirlenmiş olup, haklı nedenlerin nelerden ibaret olduğu açıklanmamıştır. Ancak öğretide ortağın kanuna aykırı şekilde bir çok kez toplantıya çağrılmamış olması, azınlık ve bireysel hakları sürekli şekilde ihlali, bilgi edinme ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kâr paylarının düzenli şekilde azalması gibi sebepler, haklı sebepler olarak kabul edilmektedir. Haklı nedenlerin varlığı halinde mahkemece TTK’nın 531. maddesi kapsamında şirketin feshine karar verilebileceği gibi, fesih yerine davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerin ödenip, davacı pay sahiplerinin şirketten çıkmalarına veya duruma uygun düşen veya kabul edilebilir diğer bir çözüme de karar verilebilir. Ancak, pay değerinin ödenmesi ve diğer alternatif çözümlerin uygulanabilmesi için öncelikle fesih için haklı nedenlerin varlığının kanıtlanmış olması gerekir.Davacı, dava dilekçesinde şirketin ortağı olan yöneticilerin şirketin içini boşalttıklarını, şirkete ilişkin bilgi verilmediğini ileri sürmüştür. Davacı, delil olarak taraflar arasında yapılan elektronik posta yazışmaları, şirket kayıtları ve tanık beyanlarına dayanmıştır. TTK’nın 1521. maddesi gereğince ticaret şirketlerinde, ortakların ve pay sahiplerinin şirketle olan davaları hakkında basit yargılama usulü uygulanır. HMK’nın 316 vd. maddelerinde basit yargılamaya ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır. HMK’nın 318. maddesinde, tarafların tüm delillerini dilekçe ile birlikte verecekleri düzenlenmiştir. Ön inceleme ve tahkikatın usulü ise aynı Kanun’un 320. maddesinde belirlenmiştir. Yargılamada, tarafların ileri sürdüğü vakıaların denetlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle, gerektiği takdirde dayanılan kayıt ve belgelerin incelenmesi ve işin niteliğine uygun düştüğü takdirde gösterilen tanıkların da dinlenilmesi gerekir. Davacının iddiaları arasında bilgi edinme hakkının ihlalinin yanı sıra şirketin mali yapısını bozucu işlemlerin de yapıldığı ileri sürüldüğünden TTK’nın 83.maddesi uyarınca ticari defter ve kayıtların da ibrazı emredilerek, bu hususların şirketin kayıtları ve taraflar arasında yapıldığı ileri sürülen yazışmalarla denetlenmesi ve gerektiği takdirde tanıkların dinlenmesi suretiyle dava sonuçlandırılmalıdır. Deliller toplanıp değerlendirilmeden yapılacak bir yargılama sonucu verilen karar hukuki dinlenme hakkına aykırı olduğu gibi, bu şekilde verilecek gerekçeli kararın da HMK’nın 297. maddesinde sayılan gerekçeli karara ilişkin unsurları taşıdığı söylenemez. Bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-İlk derece mahkemesince verilen hüküm, Dairemizin iş bu kararı ile ortadan kalktığından, İİK’nın 36/5. maddesi gereğince yatırılan teminatın, yatırana iadesine, 5-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 15.12.2022
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.