Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/419 E. 2022/1714 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/419
KARAR NO: 2022/1714
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 10/07/2019
NUMARASI: 2018/1455 E. – 2019/812 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; dava dışı … San. ve Tic. A.Ş.’nin (…) paylarının … piyasasında işlem gördüğünü, müvekkilinin davalıların yönetim kurulu üyesi olduğu şirketinin 47.000 adet payına sahip olduğunu, şirketin 18.09.2015 tarihinden itibaren … tarafından satın alınacağının …’ta duyurulmaya başlandığını, oysa … şirketinin 100 Euro sermaye ile tek ortaklı olarak …’ta yapılan açıklamadan üç gün önce 15.09.2015 tarihinde kurulduğunu, satış görüşmelerinin bir yıldan uzun devam ettiğini, 30.11.2016 tarihinde satışın iptal edildiğinin …’ta duyurulduğunu, iptal sebebi olarak Euro’nun TL karşısında hızlı yükselişinin gösterildiğini, satışın TL üzerinden yapılması kararlaştırıldığından bu gerekçenin makul olmadığını, SPK tarafından … hakkında detaylı ve objektif bilgi verilmemesi nedeniyle 308.408,00 TL idari para cezası uygulandığını, 14.01.2016 tarihinden 04.05.2016 tarihine kadar geçen sürede satış görüşmeleri hakkında herhangi bir özel durum açıklaması yapılmaması nedeniyle 81.141,00 TL, özel durum açıklamasının tam ve doğru olmaması, geçerliliğini yitiren 14.01.2016 tarihli hisse devir sözleşmesinin zamanaşımı tarihi, sözleşmede kararlaştırılan ön koşullar ve belirlenen asgari pay satış fiyatı hakkında bilgi verilmemesi nedeniyle 976.851,00 TL, 11.03.2016 tarihinde hisse devir sözleşmesinin geçerliliğini yitirdiği ve mevcut koşullarda kapanış işleminin yapılamayacağı, yeni bir sözleşme üzerinde çalışıldığı hususlarında kamuya açıklanmaması nedeniyle 78.147,00 TL, … şirketinin aktif bir faaliyeti olmadığı yönünde kamuya açıklama yapılması nedeniyle 325.617,00 TL, finansal tablo dip notlarında 2015 yılında … şirketinde hiçbir personel kalmadığı konusunda açıklama yapılmaması nedeniyle 74.016,00 TL idari para cezası verildiğini, sonuç olarak kanundan doğan tüm yükümlülüklerine aykırı davranarak yatırımcıları zarara uğratan davalılar hakkında SPK tarafından toplam 4.568.238,00 TL tutarında idari para cezası yaptırımı uygulandığını, paylarının BİST’te 1,20 TL’de durdurulması ve satış iptalinin duyurulması üzerine payların 08.12.2016 tarihinde 0,58 TL olarak işleme açılması sonucunda müvekkilin mevcut paylarını elden çıkarma imkanı bulamadığını, davalıların kanundan doğan yükümlülüklerini ağır şekilde ihlal etmeleri sebebi ile müvekkilin sahip olduğu paylarının değerini tamamen kaybetmek üzere olduğunu, SPK’nın 20.09.2018 tarihli bülteninde, idari para cezalarına konu eylemler nedeniyle zarara uğrayan yatırımcıların, yasal koşulların oluşması halinde genel hukuk hükümleri çerçevesinde bu işlemlerde sorumluluğu bulunan şirket yöneticileri aleyhine dava açabileceklerinin belirtilmesi üzerine işbu davanın yolunun açıldığını, TTK’nın 553. Maddesi uyarınca davalı yönetim kurulu üyelerinin müvekkilinin uğradığı zararı tazmin etmekle yükümlü olduklarını ileri sürerek, yönetim kurulu üyelerinin kusurları ile müvekkilin uğramasına sebep olduğu zararın şimdilik 20.000,00 TL’lik kısmının avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, savunmasında özetle;18.09.2015 tarihli … duyurusunda … Ticaret AŞ.’nin aktifinde bulunan … Tic. A.Ş. hisselerinin tamamının … ‘ye satışına ilişkin olduğundan dava dışı bir şirketin tasarrufları ve işlemleri sebebiyle müvekkillerine husumet yöneltilmesinde davacının hukuki yararı bulunmadığını, davalılardan … tüzel kişi yönetim kurulu üyesi olduğundan ve davanın tüzel kişi yönetim kurulu üyesine açılması gerektiğinden davanın husumet yokluğu nedenleriyle reddi gerektiğini, davacının pay sahipliğini belgelendirmesi ve davacının gerçekleştiğini iddia ettiği zararını kanıtlaması gerektiğini, ancak dosyada zararını ispatlar nitelikte bir belge bulunmadığını, TTK’nın 553/I. maddesinde gerçekleşmiş bir zararın varlığını zorunlu olduğunu, dava dilekçesinde gerçekleşen bir zarardan değil borsada oluşan fiyatlara göre hayali bir hesaplamaya dayalı bir zarardan bahsedildiğini, SPK tarafından verilen idari para cezalarına neden olan aykırılıkların TTK md.553/1. maddesinde geçen kanun ve esas sözleşmeden değil, Sermaye Piyasası Kanunu kapsamında ikincil düzenlemelerden kaynaklandığını, davacının manipülasyon iddiasının 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanun’unun 107. maddesinde tanımlandığını, davacının sahip olduğu payların değerinin neredeyse tamamını kaybettiği iddiasının mesnetsiz olduğunu, davacı paylarından yüksek kar edebilecekken veya zarardan kaçınabilecekken bu hak ve yetkisini iradesiyle kullanmadığı, payları satmadığı sürece davacının bir zararının oluşmayacağını, borsada oluşan fiyat ile oluşacak bir zarar için zarar ile fiil arasında illiyet bağı kurulamayacağını, müvekkillerinin özen borcunu gereği gibi yerine getirdiğinden bir sorumluluk yüklenemeyeceğini, … ile yapılan pay satış görüşmelerinin seyri ve bunların kamuya açıklanmasının … Tic. A.Ş. ile ilgili olmadığını, bu görüşmelerin dava dışı … A.Ş. adına ve bunun yöneticileri tarafından yürütülmesi nedeniyle müvekkillerine bir kusur atfedilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… … Telekomünkasyon … A.Ş. (…) pay senetlerinde Borsada gerçekleştirdiği işlemler sonucunda ilk giren ilk çıkar maliyet yöntemine (FIFO) göre davacının 17.880,98 TL, ağırlıklı ortalama maliyet yöntemine göre 11.845,27 ve son giren ilk çıkar maliyet yöntemine (LIFO) göre 2.380,98 TL zarar ettiği, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun menkul kıymet kazanç veya zararının hesaplanmasında ilk giren ilk çıkar yöntemini esas aldığı, SPK kararları, … duyuruları, davacının hesap ekstreleri, … Tic. A.Ş.’nin genel kurul toplantı hazır bulunanlar listeleri, dava dosyasındaki tarafların iddia ve savunmaları ile dosyadaki diğer tüm bilgi ve belgelerin bir bütün olarak incelenmesi sonucunda; SPK tarafından … Ticaret A.Ş.’nin yönetim kontrolünü sağlayan payların … ‘ye devrine ilişkin satış görüşmeleri hakkında yapılan inceleme sonucunda davalılar hakkında idari para cezalarının SPK tebliğ ve rehberlerine aykırılıktan verildiği, SPK kararında idari para cezalarına konu eylemler nedeniyle varsa zarara uğrayan yatırımcıların, yasal koşulların oluşması halinde genel hukuk hükümleri çerçevesinde, bu işlemlerde sorumluluğu bulunan şirket yönetim kurulu üyeleri aleyhine dava açabilecekleri belirtilmiş olmakla birlikte, idari para cezasına konu eylemlerin hangi kanunun hangi hükmüne aykırılık oluşturduğu konusunda SPK tarafından bir belirleme yapılmadığı, SPK kararında … Ticaret A.Ş.’nin yönetim kontrolünü sağlayan payların … …’ye devrine ilişkin satış görüşmelerinin gerçek dışı veya manipülatif olduğu konusunda bir tespitte bulunulmadığı, ayrıca, davalılara idari para cezası verilmesine ilişkin SPK kararlarının yayımlandığı SPK’nın 20.09.2018 tarihli 2018/40 sayılı bülteninden sonra yayımlanan SPK bültenlerinde, işbu rapor tarihine kadar, söz konusu pay satış görüşmeleri ile ilgili olarak SPK tarafından davalılar hakkında gerçek dışı veya manipülatif işlemler yaptıklarına ilişkin bir tespit yapıldığına, idari para cezası dışında başka bir yaptırım uygulandığına veya suç duyurusunda bulunulduğuna ilişkin bir duyuruya rastlanmadığı, Sermaye piyasasında borsa şirketlerinin yönetim kontrolü devrine ilişkin görüşmeler yapması olağan bir durum olup, buna ilişkin duyurulara …’ta sıklıkla rastlandığı, böylece pay satış görüşmelerinin yapılması ve görüşmelerin sonuçsuz kalmasının, pay satış görüşmelerinin yeni kurulan şirketlerle yapılmasının ticari hayatın gereklerine uygun olduğu; bu kapsamda … Tic. A.Ş. pay senetlerinin Hollandalı … şirketine satışına ilişkin görüşmelerin yapılması ve görüşmelerin başarısız olmasının ticari hayatın olağan akışına aykırı olmadığı, 22.05.2015,12.05.2016, 25.08.2017 ve 25.09.2018 tarihli genel kurul toplantı hazır bulunanlar listelerine göre, … Tic. A.Ş. pay senetlerinin Hollandalı … şirketine satışına ilişkin görüşmelerin başladığının …’ta duyurulduğu 18.09.2015 tarihinden satış görüşmelerinin başarısız olduğunun açıklandığı 30.11.2016 tarihine kadar davalıların sahip olduklan … Tic. A.Ş. pay senetleri miktarında bir değişiklik olmadığı; dolaysıyla satış görüşmelerinin başlaması ve başarısızlığa uğraması nedeniyle davalıların borsada pay senedi fiyatındaki dalgalanmalardan aynen borsa yatırımcıları gibi etkilendikleri, Dava dosyasında yer alan davacının hesap ekstrelerinden davacının … San. ve Tic. A.Ş. paylarını ilk olarak 18.11.2015 tarihinde 2,24 TL fiyattan satın aldığı, ilk olarak 23.11.2015 tarihinde 2,21 TL’den sattığı, en son ise 14.10.2016 tarihinde 1,48 TL’den satın aldığı ve en son 28.07.2016 tarihinde 1,6 TL’den sattığının tespit edildiği, böylece davacının … Sanayi ve Ticaret A.Ş. pay senetlerini istediği zaman rahatlıkla borsada alıp satabildiği” yönündeki tespit ve değerlendirmeleri ile TTK’nın 553.madde hükümlerine göre davalıların kanundan doğan yükümlülüklere aykırı eylemleri ile davacıyı zarara uğrattıklarını gösteren somut bir bulguya rastlanmadığı rapor edilmiştir. Denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunan rapor karara esas alınmak suretiyle davanın reddine.. ” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava tarihinde, … Sis. San. Ve Tic. A.Ş (…), paylarının BİST’te işlem gören halka açık bir anonim şirket olmasına rağmen, davadan sonra …’nin …A.Ş. tarafından borsa kotundan çıkarıldığını, müvekkilinin, davalılar tarafından yönetilen … şirketinin 47.000 adet payına sahip olduğunu, davalıların, yükümlülüklerine aykırı şekilde manipülatif yollarla … paylarının değerinin yükseltmesi ve yatırımcıya vermekle yükümlü oldukları bilgilerin tamamını saklayarak şirket paylarının değerini aniden ve neredeyse tamamen kaybetmesine, yol açması nedeniyle uğradığı zararın tazmini talebi dava açıldığını, mahkemece alınan bilirkişi raporunda hukuki değerlendirme yapıldığını ve mahkemece başka bir değerlendirme yapılmaksızın raporun esas alınarak karar verildiğini, … hisselerini devralacağı duyurulan Hollandalı … şirketinin, satış duyurusunun yapıldığı 18.09.2015 tarihinden üç gün önce, 15.09.2015 tarihinde 100 Euro sermaye ile tek ortaklı olarak kurulduğunun yatırımcılardan gizlendiğini, 30.11.2016 tarihine kadar bu senaryonun sürdürüldüğünü, satışın sürekli ertelenerek her seferinde satışın gerçekleşeceği izlenimi uyandırıldığını, bir yıldan uzun süre olumlu ilerlediği belirtilen sürecin 30.11.2016 tarihinde …’a yapılan iptal bildirimi ile yatırımcının payları elinden çıkarmasına fırsat verilmeden sonlandırıldığını, satış iptaline ilişkin gerekçenin yerinde olmadığını, Türk Lirasının değer kaybının alıcının lehine olduğunu, şirket değerinin manipülatif ve kasıtlı olarak arttırılmasına rağmen kamuya açıklanması zorunlu olan bildirimlerin yapılmadığını, tüm süreç boyunca gelişmelerin kasten gizlendiğini, bu tür bir satışın yapılması için alıcı şirketin yeterli kaynağa sahip olması gerektiğini ve ödemenin ne şekilde yapılacağının yönetim kurulu üyelerince belirlenmesi gerektiğini, ayrıca satışın yapılmaması halinde ne şekilde işlemlerin yapılacağının da göz önünde bulundurarak sözleşme görüşmelerine başlanması gerektiğini, davalılarca ciddi bir satış için gerekli hiç bir işlemin yapılmayarak, sanal bir satış kurgusu oluşturularak pay sahiplerinin zarara uğratıldığını, satış görüşmeleri için alınan kaporanın iade edilmesinin de satışın manipülatif işlemlerle yatırımcıyı aldatarak çıkar sağlama amacıyla yapıldığını kanıtladığını, …’in faaliyetinin olmadığının ancak 01.12.2016 tarihinde … A.Ş. tarafından … Platformunda yayınlanan özel durum bildirimi ile anlaşıldığını ve şirketin aynı gün yakın izleme pazarına alındığını, satış sürecinde yeterli bilgi verilmemesi ve şirket ile satışa ilişkin gerçek durumun gizlenmesi nedeniyle şirket yöneticileri hakkında idari para cezası uygulandığını, uygulanan idari para cezalarının, davalıların kusurlu olduğunun açıkça gösterdiğini, idari para cezası uygulanmasına rağmen başka bir tedbir uygulanmaması ve henüz SPK tarafından suç duyurusunda bulunulmamasının, davalıların kusursuz olduğunu göstermediğini, SPK kararında, davalıların tek tek hangi eylemlerinin hangi SPK kurallarına aykırılık teşkil ettiğinin açıkça belirtildiğini, buna rağmen bilirkişinin görev sınırını aşarak SPK tarafından uygulanan yaptırımın yerindeliğini sorgulayarak kişisel kanaatine dayalı olarak bir sonuca vardığını ve mahkemece bu bilirkişi raporunu esas alarak hüküm verildiğini, satım için alınan cüzi miktardaki cayma bedelinin iade edilmesinin yerinde olmadığını, davalıların daha önce de … şirketi üzerinden manipülatif usullerle şirkete çıkar sağladıklarını, piyasa dolandırıcılığı ile yatırımcıları mağdur ettiklerini, şirketin yabancı ortakça alınacak olması nedeniyle yüksek bedelle payların devir alındığını, ancak yapılan usulsüz işlemler sonucu şirket paylarının ciddi oranda düştüğünü, yönetim kurulu üyelerinin, kanundan doğan yükümlülüklerini kusurlu, hatta kasıtlı şekilde ihlal ederek müvekkilin doğrudan zarara uğramasına sebep olduklarını, pay değerinin SPK tarafından idari para cezası uygulanan eylemler nedeniyle düştüğünü, bu nedenle zararın pay sahibine ödenmesi gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı yöneticilerin kusurlu davranışlarıyla davacının uğradığı doğrudan zararların tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine, karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. TTK’nın 553. maddesine göre, yönetim kurulu üyeleri ve yöneticilerin kanun ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerine aykırı olarak kusurlu fiil ve işlemleri sonucunda şirketin doğrudan uğradığı zarar sebebiyle şirkete, pay sahiplerine ve alacaklılara karşı zarardan sorumludurlar. Davacı, davalıların yöneticisi olduğu ve … AŞ’de payları işlem gören halka açık bir anonim şirket olan … San. Ve Tic. AŞ’nin paylarının devri ve şirketin gerçek durumu hakkında …’a yanlış bilgi verilmesi nedeniyle pay sahiplerinin zarara uğratıldığı iddiasıyla oluşan doğrudan zararı için sorumluluk davası açılmıştır. Dava dışı şirket yönetim kurulu tarafından …’a 18.09.2015 tarihinde yapılan duyuruda, şirket ortaklarından … Taah. Ve Tic. AŞ aktifinde bulunan şirket hisselerinin tamamının …’ye satışı konusunda alıcı temsilcisiyle satış şartları konusunda görüşmelere başlandığı ve 60 gün süreli münhasırlık anlaşması yapıldığı bildirilmiştir. 17.12.2015 tarihinde yapılan duyuruda ise alıcı ile yapılan 30 gün süreli münhasırlık ek anlaşması sonucunda, satış şartları konusundaki görüşmelerin devam etmesi nedeniyle 18.09.2015 tarihli münhasırlık sözleşmesinin aynı şartlarda 31.01.2016 tarihine kadar uzatıldığı bildirilmiştir. 14.01.2016 tarihli duyuruda, daha önce 31.01.2016 tarihine kadar uzatılan münhasırlık anlaşmasına ilişkin görüşmelerin olumlu neticelendiği ve alıcı şirketle 14.01.2016 tarihinde hisse devir sözleşmesinin imzalandığı bildirilmiştir. 20.10.2016 tarihli duyuruda, 11.08.2016 tarihli açıklamayla, daha önce başlayan ve olumlu sonuçlandığı belirtilen devir görüşmelerinin alıcının talebi ile 20.10.2016 tarihine kadar uzatıldığını, 20.09.2016 tarihinde kamuya bildirildiği ancak alıcının devir sözleşmesindeki şartları yerine getirebilmesi için 20.11.2016 tarihine kadar ek süre talep etmesi nedeniyle bu talebinin kabul edildiği bildirilmiştir. 30.11.2016 tarihli duyuruda, önceki süreç özetlenerek, gelişmekte olan ülkelerin para birimleri ve borsadaki gelişmeler nedeniyle alıcının, payları satın almaktan vazgeçtiği ve satış sürecinin sonlandırıldığı bildirilmiştir. Davacının 18.11.2015 tarihinde 2,24 TL bedelle 10.000 adet … payını alarak …’da işleme başladığı, aynı gün başka paylarda satın alarak toplam 40.000 paya ulaştığı, 30.11.2015 ile 14.12.2015 tarihleri arasında aldığı payları değişik fiyatlardan satarak pay adedini sıfırladığı, 15.12.2015 tarihinde yeniden pay alımına başladığı, bir miktar payı 15.12.2015 ile 08.04.2016 tarihleri arasında satıldığı, 27.05.2016 ile 08.06.2016 tarihinde yeniden şirkete ait payları 2,39 ile 2,18 TL arasındaki fiyatlarla satın aldığı, 28.07.2016 tarihinde 1,60 TL’den 25.000 adet pay sattığı, aynı gün 1,62 TL’den 25.000 adet pay aldığı ve toplam 45.000 adet paya ulaştığı görülmüştür. 02.08.2016 tarihinde hesabın başka bir şirkete virman edildiği ve davacının 05.08.2016 ile 14.10.2016 tarihleri arasında satın aldığı paylarla birlikte toplam pay adetinin 50.000 adete ulaştığı görülmüştür. Bilirkişi tarafından Gelir Vergisi Kanunu’na uygun olarak toplam alım ve satıma konu paylar üzerinden yaptığı hesaplamalara göre davacının ilk giren ilk çıkar maliyet yöntemine göre 17.880,98 TL zararının oluştuğu belirlenmiştir. Davacı, davalıların pay devir süreci ile şirketin gerçek durumu hakkında sermaye piyasası mevzuatına göre yatırımcılara vermesi gereken gerçek bilgileri vermediklerini, gerçekte olmayan bir satış süreci ile şirket paylarında manipülasyon yapılarak yatırımcıların zarara uğratıldığını, şirketin mali yapısı ile ilgili özel durum açıklamalarını yapmadıklarını ve sözleşme sürecindeki eylemlerin basiretli bir yönetici davranışı olmadığını, pay devir görüşmeleri için uygun şartlar sağlanmadan alıcı şirketin ekonomik durumu ile sözleşme görüşmelerinin olumsuz sonuçlanması halinde şirket ve ortaklarının korunması için gerekli tedbirlerin alınmadığını ve sözleşme görüşmelerinden üç gün önce kurulan tek ortaklı ve yetersiz sermayeli şirketle devir konusunda görüşmeler yapıldığının kurgulanarak ortakların zarara uğratıldığını ileri sürmüştür. Davalı yöneticiler tarafından yapılan işlemlerin SPK mevzuatına uygun olmaması, özel durum açıklaması yapılmaması veya yetersiz açıklama yapılması ve şirketin mali durumu hakkında yeterli bilgi verilmemesi, devir süreci ile ilgili gerekli bilgilerin süresinde …’a bildirilmemesi nedeniyle, SPK tarafından çeşitli tarihlerde idari para cezaları uygulandığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. TTK’nın 553. maddesinde, yöneticilerin kusurlu davranışlarıyla şirketi veya paydaşları zarara uğratmaları halinde bu zararlardan sorumlu oldukları düzenlenmiştir. Maddede bahsedilen sorumluluk, bir kusur sorumluluğu olup, yöneticilerin kusurlarıyla zarar neden olduklarının kanıtlanmalıdır. Davacı tarafından ileri sürülen, yurt dışındaki alıcı şirketin yetersiz sermayeli ve tek ortaklı olarak satış görüşmelerinden üç gün önce kurulduğu, gerçek bir satış işlemi bulunmamasına rağmen uzun süre satış beklentisi ile hatalı bilgiler verilerek şirkete yatırım yapan kişilerin zarara uğratıldığı iddiası ve satış sürecindeki işlemler nedeniyle SPK tarafından somut olay ve tespitlerle düzenlenen idari para cezaları bulunmasına rağmen mahkemece bu olgular gerekçeli kararda somut olarak değerlendirilmemiştir. Mahkemece gerekçeli kararda sadece bilirkişi raporu tekrar edilmiş, davacı tarafından bilirkişi raporuna yöneltilen itirazlar gerekçeli kararda değerlendirilmemiş ve bu itirazlar ara kararla da karşılanmamıştır. Sadece bilirkişi raporunun özetlenerek gerekçeli karar oluşturulması HMK’nın 297. maddesine uygun değildir. Bu durumda, davacının, payları devir alan şirketin …’a yapılan bildirim tarihinden kısa süre önce yetersiz sermaye ile kurulduğu ve SPK tarafından satış sürecinde, yönetim kurulu üyelerinin …’a yaptığı duyurularda satış süreci ile ilgili eksik ve yanıltıcı bilgi verildiğine ilişkin tespitlerin yönetim kurulu üyeleri açısından kusur oluşturup oluşturmadığına ilişkin davacı vekilinin rapora yönelik itirazlarının karşılanması gerekir. Mahkemece, rapora yönelik itirazların değerlendirilmesi amacıyla sermaye piyasaları konusunda uzmanlıkları bulunan bir bilirkişi kurulu oluşturularak, idari para cezaları ile davacı iddialarının değerlendirilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak ve davacı vekilinin rapora yönelik ciddi itirazlarının değerlendirilmeden karar verilmesi, rapora yönelik itirazların gerekçeli kararda da değerlendirilmemesi nedeniyle kararın kaldırılması gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçeyle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, tarafların esasa ilişkin istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-İlk derece mahkemesince verilen hüküm, Dairemizin iş bu kararı ile ortadan kalktığından, İİK’nın 36/5. maddesi gereğince yatırılan teminatın, yatırana iadesine, 5-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 15.12.2022
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.