Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/402 E. 2022/1642 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/402
KARAR NO: 2022/1642
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 10/10/2019
NUMARASI: 2016/1495 E. – 2019/966 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle müvekkilinin 86.620,00 TL alacağının sözlü ihtarlara rağmen ödenmemesi üzerine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, savunmasında özetle; davanın haksız olduğunu, itirazın iptali davasının süresinde açılmadığını, dava ve takip konusu borcun ödendiğini, müvekkilinin cari hesap ekstresi ve ödeme belgelerinin de ödemeyi doğruladığını savunarak, davanın reddi ile kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut olayda bu kapsamda tarafların tacir bulunuşu nedeni ile ticari defter ve kayıtların HMK 222 kapsamında şartların oluşması halinde kesin delil teşkil edeceğinden tarafların ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi cihetine gidilmiştir. Bilirkişi tarafından ibraz edilen raporda davalı defter ve kayıtlarında görülen 25/11/2014,25/12/2014 tarihli çeklerin davacı defter ve kayıtlarında görülmediği belirtilmiş ve farkında buradan kaynaklandığı rapor edilmiş bunlarında toplam değerinin takip konusu alacağın miktarına tekabul ettiği (86,620,00 TL) anlaşılmıştır. 25/11/2014 tarihli tahsilat makbuzu irdelendiğinde, bu tahsilat makbuzunun 13/02/2015 keşide tarihli, … Bankası Gebze şubesinin muhatabı olduğu, … numaralı 56,049,55 TL lik çek için düzenlendiği, tahsilat makbuzunun … tarafından tertip edildiği anlaşılmışır. Yine 25/12/2014 tarihli tahsilat makbuzunun ise 13/03/2015 keşide tarihli, … Bankası Gebze şubesinin muhatabı bulunduğu, … numaralı 30,570,83 TL bedelli çek için düzenlediği tahsilat makbuzunu da düzenleyenin … olduğu ayrıca tahsilat makbuzlarında şirket kaşesi bulunduğu anlaşılmıştır.Davacı vekili tarafından aşamalarda sunulan beyan dilekçelerinde ve 10/10/2019 tarihli celsede … isminde davacı şirketin çalışanı yada yöneticisinin bulunmadığı davalının tahsilat makbuzlarının eski yönetici veya adamları tarafından tahsil edilmiş olabileceği ancak bunun davacı şirketi bağlamayacağı beyan edilerek davacı şirket tarafından bu kapsamda yapılmış bir tahsilatın olmadığı beyan edilerek talep ve dava veçhile karar verilmesi talep edilmiştir. Davacı şirketin ticaret sicil kayıtları mahkememiz dava dosyası içerisine alınmış ve davacı şirketin 15/09/2014 tarihinde yetkilisinin değiştiği anlaşılmış yine davacı şirketin dosya kapsamına alınan SGK kayıtları ile … isimli çalışanın tahsilat makbuzlarının düzenleme tarihi itibari ile de bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu kapsamda, davalının kayıtlarında yer alan ödeme iddialarının usulüne uygun bir ödeme olup olmadığı yönünde taraflar arasında çekişmenin toparlandığı anlaşılmakla, taraflar arasında özellikle şirketin temsilcisinin değiştiği 15/09/2014 tarihi sonrasında taraflar arasında gerçekleşen açık hesap ilişkisi kapsamında davacı ticari defter ve kayıtlarında 15/09/2014 tarihi sonrası davalı tarafından davacıya başkaca ödemeler yapılıp yapılmadığı yapılmış ise tahsilatların kim tarafından yapıldığı belirlenmeye çalışılmış, davacının kayıtlarında bu kapsamda yapılan tetkiklerde 29/09/2014 tarihli tahsilat makbuzununda … tarafından tertip edildiği görülmüş ve bu tahsilat makbuzunda da davalıdan alınan 12/12/2014 keşide tarihli 53.631,22 TL bedelli çekin davacı şirket kayıtlarına tahsilat olarak yansıtıldığı anlaşılmıştır. Davacı tarafından ikame edilen dava da taraflar arasında süregelen ticari ilişkide bu şekilde davacı şirketin 15/09/2014 tarihli devri sonrası … isimli kişi tarafından düzenlenen 29/09/2014 tarihli tahsilat makbuzuna itibar edildiği ve 12/12/2014 tarihli çekin tahsilat olarak davacı şirket kayıtlarında yer verildiği anlaşıldığından artık davalının devir sonrası bu kişiye yapmış olduğu ödemelerin davacı şirket kayıtlarında yer alacağı konusunda tam bir kanaatin davacı şirket tarafından davalıda oluşturulduğu ve …’ın davacı şirketin temsilcisi gibi davalıya karşı hareket ettiği anlaşılarak, davalıdan bu kişinin yaptığı tahsilat işlemlerine davacı şirket tarafından icazet verildiği anlaşıldığından ve dava dışı …’a verilen bu yetkinin davacı tarafından geri aldığına dair davalı ile paylaşılan her hangi bir delil dosya kapsamına ibraz etmediğinden, davalı şirketin aynı kişiye yapacağı çek ödemelerinin kötü ödeme kapsamında kabul edilemeyeceği anlaşılarak, davacı tarafından ikame edilen davanın reddine karar verilmesi yönünde vicdani kanaate varılmıştır. Nihai olarak davalı tarafından kötü niyet tazminatı talep edilmiş ise de kötü niyet tazminatına hükmolunabilmesi için davacının girişmiş olduğu takipte takibin haksız olduğunun anlaşılması yanında alacaklının kötü niyetli hareket ettiğinin anlaşılması gerekmektedir. Somut olayda davacının giriştiği takibin haksız olduğu anlaşılmış ise de davacının kötü niyetle takibe giriştiği hususunda tam bir kanaate varılamadığından davalının kötü niyet tazminat talebinin şartlarının İİK 67 gereğince oluşmaması nedeni ile bu tazminat talebinin reddine karar…” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 10.09.2014 tarihinde kurularak, 15.09.2014 tarihinde tescil ve ilan edildiğini, TTK’da şirketin devir şekli düzenlendiğini, devir ve tescilin üçüncü kişilere aleniyet sağlanması için ilan edileceğinin düzenlendiğini, dava konusu 86.620,38 TL tutarlı çekin şirketin devralınmasından sonra verildiğini ve çekin müvekkili şirket yetkilisi veya tahsile yetkili çalışanı tarafından tahsil edilmediğini, davalı şirketin ödeme yaparken ödeme yaptığı kişinin şirket yetkilisi veya tahsile yetkili çalışanı olup olmadığının tespitini yaparak ödeme yapması gerektiğini, bu durumun basiretli bir tacir davranışı olduğunu, gerekçeli kararda tahsilatı yapan …’ın müvekkili şirketin devir sonrası yetkilisi olmadığı belirlenmesine rağmen, bu kişiye yapılan ödemenin geçerli sayılmasının hatalı olduğunu, ancak müvekkilin ne şekilde icazet verdiğinin açıkça ortaya konmadığını, yetkisiz temsilci tarafından yapılan işlemden müvekkilinin sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine yönelik itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunduğu ve sözleşme konusu mal ve hizmetin davalıya teslim edildiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, iki adet çekle yapılan ödemenin taraflar arasındaki açık hesap ilişkisinde dikkate alınıp alınmayacağı ve davalının çekle ödeme yaptığı kişinin davalı şirket adına ödemeyi kabule yetkili olup olmadığı noktasındadır. Ticari şirketlerin temsil ve ilzama yetkili kişileri, kural olarak sicilde ilan edilmiş kişilerdir. Bu nedenle, sözleşmenin kural olarak bu kişilerce imzalanması veya ödemenin yetkili kişiye yapılması gerekir. Somut olayda taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan ve dava konusu edilen borcun, davalı tarafından düzenlenen … Bankası OSB şubesine ait 13.02.2015 keşide tarihli … nolu 56.049,55 TL bedelli çek ile 13.03.2015 keşide tarihli … nolu 30.570,83 TL bedelli çeklerle ödendiği savunulmaktadır. İlk çek 25.11.2014 tarihinde, ikinci çek ise 25.12.2014 tarihinde davalının yetkilisi olduğu ileri sürülen …’a teslim edilmiştir. Mahkemece getirtilen çek suretlerinde keşidecinin davalı şirket olduğu, çeklerin davacı emrine düzenlendiği ve davacı cirosuyla işlem gördüğü anlaşılmıştır. Davalı vekili çekleri teslim alan kişinin şirketin yetkilisi olmadığını, çeklerin muhtemelen eski yönetici … tarafından teslim alındığı, basiretli bir tacir olan davalının davacı şirketin devri sonrası oluşan durumuna göre, şirketi temsil ve ilzama yetkili kişileri araştırmadan yapmış olduğu ödemenin geçerli bir ödeme olmadığını ileri sürmüştür. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında, taraflar arasındaki ticari ilişkideki tüm borçların çekle ödendiği ve davacı şirketin yönetim yapısının devirle değiştiği belirtilen tarihten sonrada 29.09.2014 tarihinde 53.631,22 TL bedelli … Bankası Gebze şubesine ait … nolu 12.12.2014 keşide tarihli çekin de davacı şirketi temsilen …’a teslim edildiği ve davacı tarafından ödeme olarak kabul edildiği belirlenmiştir. Davacı şirket, yönetim yapısı değişmesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan çek ile yapılan ödemeyi kabul etmiş ve ticari defterlerine kayıt etmiştir. Bu durumda, davalı nezdinde bu kişinin para tahsili konusunda yetkili olduğu hususunda davalıda güven oluşturulmuştur. Bu ödemenin kabulünden sonra davalı tarafından aynı ticari ilişki kapsamında yapmış olduğu başka ödemelerin, yetkisiz temsil nedeniyle geçersiz olduğunun ileri sürülmesi dürüstlük kuralına aykırı olduğundan, ilk derece mahkemesinin ödeme bakımından davacı şirketin temsiline ilişkin yapmış olduğu değerlendirmeler yerinde olup, davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm istinaf başvuru nedenlerinin reddine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irat kaydına, bakiye 26,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.01.12.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.