Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/399 E. 2022/1639 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/399
KARAR NO: 2022/1639
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/10/2019
NUMARASI: 2018/813 E. – 2019/1345 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 16.03.2011 tarihinden itibaren başlayan bayilik ilişkisinin uzun süre sorunsuz devam ettiğini, ancak davalının neden göstermeden 27.07.2018 tarihinden itibaren ürün sevkiyatını durdurduğunu, müvekkilinin 27.08.2018 tarihli ihtarla temerrüt durumunu bildirilerek ürün teslim edilmemesi nedeniyle uğranılan 20.000,00 TL zararın saklı tutularak ürün talep edildiğini, ihtarda verilen 7 günlük süreye rağmen ürün sevk edilmediğini, bu sebeple müvekkilinin cirosunun düştüğünü ve ayrıca müvekkilinin 30.000,00 TL zararının oluştuğunu, müvekkilinin ödemelerini çekle yapmasına rağmen davalının edimini yerine getirmeyerek sözlemenin feshine neden olduğunu, davalının Kadıköy … Noterliğinin 06.08.2018 tarihli ihtarıyla hukuki kaynağı açıklanmayan 467.529,10 TL alacak talep ederek ödenmemesi halinde sözleşmenin feshedileceğini bildirdiğini, bu tarihten sonra fesih ihbarında bulunulmadığını, buna rağmen İstanbul …İcra Müdürlüğünde 07.09.2018 tarihinde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılması ve İstanbul … İcra Müdürlüğününde takip başlatılması nedeniyle sözleşmenin devamı imkanının kalmadığını, müvekkilince keşide edilen Beykoz …Noterliğinin 18.09.2018 tarihli ihtarıyla 66.000,000 TL’nin çekle ödenmesine rağmen ürün teslim edilmediğini ve davalının temerrüde düştüğü belirtilerek, sebepsiz ödenen bu miktarın iadesinin talep edildiğini, ürün sevkinin durdurulduğu, 27.07.2018 tarihinden ihtar tarihi olan 27.08.2018 tarihine kadar ürün sevk edilmemesi nedeniyle müvekkilinin uğradığı ciro kaybı nedeniyle 20.000,00 TL zararı oluştuğunu, sözleşmenin devam etmesine rağmen ihtardan itibaren 18.09.2018 tarihli ihtara kadar ürün gönderilmemesi nedeniyle 30.000,00 TL ciro kaybı oluştuğunu, ayrıca gönderilecek ürünler için iki adet çekle yapılan 66.000,00 TL ödemenin istirdadı gerektiğini ileri sürerek, 50.000,00 TL maddi tazminat ile 66.000,00 TL sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan 116.000,00 TL’nin şimdilik 20.000,00 TL’sinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; taraflar arasında 2011 yılının Mart ayında başlayan bayilik ilişkisinin son yıllarda davacı bayinin ödeme güçlüğü nedeniyle sıkıntılı bir hal almaya başladığını, davacının sözleşmeye göre 4 ay olan ödeme süresine uymadığını, bu süreçte davacının teslim edilen ürün tutarı ile davacının ifa uğruna verdiği çekler tutarları arasındaki mesafenin açılmaya başladığını, 2018 yılında müvekkilinin üstlendiği ticari riskin kabul edilebilir sınırların üzerine çıktığını, davacının son bir yıl içinde teslim edilen ürün karşılığında fiilen ödeme yapmadığı gibi ifa uğruna verilmesi gereken çeklerin de verilmediğini, açık hesapta ticari riskinin büyüdüğünü, yapılan görüşmelerde davacının nakit sıkışıklığı bulunduğu ve en kısa sürede ödeme yapılacağını bildirdiğini, davacının ifa uğruna verdiği 31.05.2018 tarihli çekin karşılıksız çıkması üzerine davacı ile tekrar görüşüldüğünü, çekin iade edilmesi halinde kısa sürede nakit olarak ödeme yapacağını bildirdiğini, müvekkilinin birikmiş alacağı bulunduğunu, çeklerin karşılıksız işlemine tabi tutulmayarak iade edildiğini, buna rağmen borçların ödenmediğini, 06.08.2018 tarihinde gönderilen ihtarla birikmiş borçların ödemesi, aksi takdirde bayilik sözleşmesinin feshedileceğinin bildirildiğini, ihtarla verilen süre içinde davacının ekonomik sıkıntılarını gerekçe yaparak ödeme yapamayacağını beyan ettiğini, buna rağmen davacının keşide ettiği 27.08.2018 tarihli ihtarda borçlarını inkar ettiğini, bunun üzerine müvekkilinin 07.09.2018 tarihinde davacı aleyhine takip başlattığını, icra ve ödeme emrinin tebliğinden sonra 19.09.2018 tarihinde bayilik ilişkisinin davacı tarafından kesildiğini ve davacının bayilik sözleşmesini fesih ettiğine dair ihtarname keşide ettiğini, davacının ürün sıkıntısı çektiği ve bu nedenle cirosunun düştüğü iddiasının doğru olmadığını, davacının sebepsiz zenginleşmeye dayalı iade talebinin dinlenebilir olmadığını, sürekli borç ilişkilerinin cari olduğu iki tarafa edim yükleyen sözleşmelerde fesihin geriye yönelik değil ileriye yönelik sonuç doğurduğunu, dava dilekçesinin 4. maddesinde belirtilen çeklerin, avans niteliğinde olmadığını ve daha önce satılarak teslim edilen ürünlerin gecikmiş ödemelerine ilişkin olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı şirketin inceleme gün ve saatinde ticari defter ve belgelerini ibraz etmediği, dosya kapsamında yerinde inceleme talebinin bulunmadığı, davalı şirketin 2011- 2012- 2013- 2014- 2015-2016-2017-2018-2019 yıllarına ait ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırılmış olduğu, defterlerin birbirini teyit eder şekilde tutulduğu, kayıtların düzenli ve yasalara uygun tutulduğu,davalı şirketin 2018 yılına ait cari hesap ekstresinde açılış bakiyesinin 385.552,03 TL. olduğu ve mevcut bakiyenin artarak devam ettiği, davalı şirket tarafından 06/08/2018 tarih Bakırköy … noterliği … numaralı ihtarnamede 467.529,10 TL.bakiye alacağın ödenmesi yönünde davacı şirkete ihtarname gönderdiği, davacı şirketin 16/03/2011 tarihli sözleşmenin 9.maddesindeki 1.bendindeki ek 2 de belirtilen ödeme planına uygun davranmadığı ve cari hesap borcunu ödemede temerrüte düştüğü tespit edilmiş, taraflar arasında akdedilen 16/03/2011 tarihli sözleşmenin 9.maddesinde cari hesap mukavelesinde davalı tarafın defter kayıt ve belgelerinin esas olacağı hüküm altına alınmıştır. Bununla birlikte; ticari defterlerin ibrazı ve delil olması başlıklı HMK’nın 222. Maddesinde “Mahkeme ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter ve kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır” düzenlemesi yer almaktadır. Davacı ticari defterlerini ibraz etmemiştir. Tüm dosya kapsamı, alınan denetime açık ve karar vermeye elverişli bilirkişi raporu karşısında davacının davalıdan talep edebileceği bir alacağının bulunmadığı…” gerekçesiyle davanın reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesinin incelemesinin yetersiz olduğunu, mahkemece taraflar arasındaki elektronik posta yazışmalarının değerlendirilmeden ticari defterler üzerinde inceleme yapılarak karar verilmesinin hatalı olduğunu, taraflar arasında icap ve kabul ile karşılıklı edimlerin ifasının elektronik postalar üzerinden yürütüldüğünü, karşılıklı edimlerin bir kısmının ifa edilerek defter ve kayıtlara geçirildiğini, önemli bir kısmının defterlere geçirilmediğini, bilirkişi incelemesinin sadece defter üzerinde yapılmasının hatalı olduğunu, taraflar arasında ek sözlü anlaşma yapılarak indirimli satışlara sebebiyet verileceğinin kararlaştırıldığını ve bu şifahi sözleşmenin tanığı olan …r’ın dinlenmesine fırsat verilmeden verilen kararın hatalı olduğunu, sözleşmenin 16.maddesinin delil ikamesinin kısıtlaması nedeniyle geçersiz olduğunu, 23.09.2019 tarihli yazılı beyanlarının dikkate alınmadan karar verildiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, bayilik sözleşmesinden kaynaklı alacak ve uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine, karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekili, taraflar arasında 2011 yılında başlayan ilişkisinin uzun yıllar sorunsuz devam ettiğini, ancak davacının 27.07.2018 tarihinde ürün sevkıyatını durdurduğunu, müvekkilince keşide edilen 27.08.2018 tarihli ihtarla ürün sevkinin talep edildiğini, ancak bu süre içerisinde ürün sevk edilmemesi nedeniyle oluşan ciro kaybı nedeniyle davacının 20.000 TL zararı oluştuğunu, ihtara rağmen ürünün gönderilmemesi nedeniyle sözleşmenin sona erdiği 18.09.2018 tarihine kadar müvekkilinin 30.000 TL zararının oluştuğu, ayrıca ürün sevk edileceği inancıyla davalıya verilen … Kavacık şubesine ait 31.07.2018 keşide tarihli 33.000 TL bedelli çek ile 31.08.2018 keşide tarihli 33.000 TL bedelli çeklerle ödeme yapılmasına rağmen ürün teslim edilmediğini belirterek, uğranılan 50.000 TL zarar ile 66.000 TL avans ödemesinin şimdilik 20.000 TL’sinin tahsili talep edilmiştir. Davalı vekili ise, müvekkilinin edimini yerine getirmesine rağmen davacının özellikle sözleşme konusu borcun vadesinde ödeme edimini yerine getirmediğini, ifa uğruna verilmesi gereken çeklerin verilmediğini, davacının ticari hayatının aksamaması için iade edilen çek karşılığı ödemelerin yapılmadığı, bunun üzerine alacağın tahsili amacıyla ilamsız takip ve ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığını, verilen çeklerin avans niteliğinde olmadığını, daha önce satılan emtia borcu için verildiğini, davacının ciro kaybı nedeniyle zarara uğradığı olgusunun doğru olmadığını, bu tarihte davacının stoklarında ciddi miktarda ürün bulunduğunu ve davacının ekonomik sıkıntı nedeniyle ürün talep etmediğini savunarak davanın reddini istemiştir. Davacı ile davalı arasında düzenlenen 16.03.2011 tarihli bayilik sözleşmesinin incelenmesinde; taraflar arasındaki uyuşmazlıklarda davalının ticari defterlerinin münhasır delil olacağı sözleşmenin 16. maddesinde kabul edilmiştir. Sözleşmenin süresi ikinci maddeye göre iki yıl olup, davalı tarafından 17. maddeye göre, sözleşmenin feshedilmemesi halinde iki sezon için devam edeceği kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin 4. maddesine göre bayi sadece davalı tarafından gönderilen markalı ürünleri satacaktır. Ödeme şekli, vade farkı ve diğer yükümlülükler sözleşmenin 9. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre bayi sezon başında kesinleşen tüm siparişlerini ve sezon içerisinde verdiği siparişlerin bedellerini siparişin kesinleşmesi sırasında ek-2’de belirtilen ödeme planınında yazılı olduğu şekilde öder. Bayi ödeme planını aşan çek veya senet gönderdiği taktirde vade farkı öder. Yapılan her türlü ödeme öncelikle vade farkı borcuna kalan asıl borca mahsup edilir. Sözleşmenin aynı zamanda TTK’nın 87.vd maddelerine göre cari hesap sözleşmesi olduğu ve temerrüte düşülmesi halinde aylık ödeme planında belirtilen oranlarda faiz işletileceği kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin 17. maddesine göre davalı, bayinin bu sözleşme hükümlerinde birisine uymaması veya sözleşme hükümlerine aykırı davranması halinde bu sözleşmeyi süresinden önce ihtar şartına uymaksızın feshedebileceği düzenlenmiştir. Sözleşmenin ek-1 maddesinde faturası kesilen ve sevk edilen ürün ödemesinin fatura tarihinden itibaren 4 ay vadeli tek çek veya 4 ay ortalamalı sıralı çekler ile ödeme yapacağı, bayi talep ederse ödemesini fatura tarihinde nakit olarak da yapabileceği ve ödeme planına uyulmaması halinde % 5 vade farkı uygulanacağı kabul edilmiştir. İlk derece mahkemesince taraf vekillerinin hazır olduğu 06.03.2019 tarihli oturumda, ticari defter ve belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş ve incelemenin 19.04.2019 tarihinde yapılmasına karar verilmiştir. Davacının ticari defterlerini incelemek için hazır etmediği, yerinde inceleme talep etmediği, bu nedenle bilirkişi kurulunca davalının ticari defterlerinin incelenerek rapor düzenlendiği görülmüştür. İbraz edilen raporda davalının ticari defterlerinin usulüne uygun düzenlendiği ve ihtarname tarihi itibariyle davalının 467.056,87 TL alacaklı olduğu anlaşılmıştır. Davalı cari hesap alacağının tahsili amacıyla 07.09.2018 tarihinde İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 171.564,93 TL alacağın tahsili amacıyla ipotekli takip başlatmıştır. Ayrıca İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 07.09.2018 tarihinde 299.520,94 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız takip başlatılmıştır. Dairemizce istinaf incelemesi sırasında dosya içerisinde bulunan İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/949 Esas sayılı dosyasının bulunduğu görülmüştür. Dosyanın incelenmesinde, davacısının …, davalının … San. Ltd. Olduğu, 09.10.2018 tarihli dava dilekçesi ile bayilik sözleşmesi kapsamında davalı şirkete verilen 30.09.2018 keşide tarihli … nolu 30.000 TL bedelli çek nedeniyle menfi tespit talep edilmiştir. İlk derece mahkemesince dilekçelerin teatisi aşaması tamamlanmış ve 18.03.2019 tarihli oturumda dava dosyasının İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/813 Esas sayılı dosyası ile birleştirmesine karar verilmiştir. Birleştirme kararından sonra 20.03.2019 tarihinde dosyanın bu dosyaya gönderilerek, dosya arasına konduğu anlaşılmıştır. Bu tarihten sonra ilk derece mahkemesince yapılan 19.06.2019 ve 30.10.2019 tarihli oturumlarda birleştirilen dosyaların ayrılmasına ilişkin bir karar verilmediği gibi UYAP ortamında yapılan incelemede de bir ayırma kararına denk gelinmemiştir. Mahkemece ayırma kararı verilmediği gibi birleştirilen dosya ile ilgili değerlendirme yapılıp hüküm kurulmamıştır. Bu husus talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması hali olup, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını gerektirmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, birleşen dava hakkında karar verilmemesi nedeniyle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair;5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 01.12.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.