Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/386 E. 2022/1614 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/386
KARAR NO: 2022/1614
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/12/2019
NUMARASI: 2019/236 E. – 2019/1203 K.
DAVANIN KONUSU: Tapu İptali Ve Tescil- Şirket Paylarının Tescili
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalıların müteveffa …’nın mirasçıları olduklarını, müteveffanın 11/11/2013 tarihinde vefat ettiğini, murisin vefatından evvel ikinci eşi ve çocuğu olan davalılar ile hayatını sürdürdüğünü, murisin müvekkiline miras payı kalmaması için İstanbul Maltepe ve Şişli ilçeleri ile Eskişehirdeki taşınmazlarını ayrıca … AŞ ile, … AŞ’deki şirket paylarını davalılara devrini sağladığını, davalıların sözkonusu malvarlıklarını alım gücü olmadığını, murisin de mal satma ihtiyacı bulunmadığını, yapılan işlemlerin muvazaalı olduğunu belirterek taşınmazlar ve şirket paylarının davalılar adına olan kaydının iptali ile muris adına tescilini, ayrıca taşınmazlar ve şirket payları için müvekkili lehine ecrimisile hükmedilmesini, bu taleplerin karşılanmaması halinde saklı paya tecavüz teşkil eden işlemlerin tenkisini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 22.01.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile; İstanbul İli, Maltepe İlçesi, … Mahallesi Mevkiinde kain ve tapunun … pafta, … ada. … parsel Kat:… … numaralı bağımsız bölüm, İstanbul İli, Şişli İlçesi, … Mahallesi … pafta, … ada … parsel Kat:… … ve Kat:…. … numaralı bağımsı bölümler ve Eskişehir İli, … Mahallesi, …. Bölge … pafta, … ada, … parsel sayısında kayıtlı taşınmazlarıın davalılar adına olan tapu kaydının muvazaa sebebi ile iptali ile müşterek muris adına tapuya tesciline, … Tic, A.Ş. ile … Tic, A.Ş. deki davalılara ait hisse paylarının iptali ile miras hissesi oranında müvekkili adına ticaret siciline tesciline, dava konusu taşınmaz 355.000.00.TL ve şirket hisse değerleri olarak belirlenen toplam değer 617.500.00.TL olup dava başında yatırılan 40.000.00.TL bedelin harcının mahsubu ile kalan 577.500.00.TL dava değeri üzerinden harcın tamamlanmasına, şirket kar payları ve gayrimenkul ecrimisil bedeli yönünden davalarının ıslahı ve değer artırım taleplerinin kabulü ile dava dilekçelerinde talep ettikleri 10.000,00- TL’nin değer artırımı yolu ile artırılarak toplam 35.660,09.TL olarak arttırılmasına aradaki fark olan 25.660,09TL üzerinden ıslah harcı alınmasına 35.660,09,TL toplam bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkillerinin dava konusu taşınmazı muristen değil … Tic. A.Ş.den devir ve temlik aldığını, müvekkili …’nın … Makina şirketinin %20 hisseyle kurucu ortağı olduğunu, 08.06.1989 tarihinde sahibi olduğu hisseyi murise devrettiğini, murisinde 02.12.1999 tarihinde sahip olduğu hisselerinin bir kısmını müvekkilleri … ve …’a devrettiğini, yapılan tüm bu işlemlerin güncel değerler üzerinden yapılmış gerçek işlemler olduğunu, tarafların ekonomik durumunun bu işlemleri gerçekleştirebilecek düzeyde olduğunu, anonim şirket hisselerinin devri işlemlerinin resmi şekle tabi olmadığını, şekil şartı ihlali olmadığından muvazaa iddiasının dinlenemeyeceğini, tenkis talebi için ise murisin ölümünden itibaren hak düşürücü sürenin dolduğunu, ecrimisil talep edilebilmesi için tapu kaydının davalı adına miras hissesi oranında tescilli, şirket hisselerinin ise şirket pay defterine kayıt edilmiş olması gerektiği, bu hususlar kesinleşmeden ecrimisil talep etmesinde hukuki menfaat bulunmadığından bahisle davanın reddini talep etmiştir. İstanbul Anadolu 30.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/449 Esas, 2019/84 Karar ve 21.02.2019 tarihli kararı ile görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu gerekçesiyle davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. Görevsizlik kararı tarafların istinaf etmemesi üzerine kesinleşmiştir. İstinaf incelemesine konu karar, görevli mahkemece verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut olayda, mirasbırakanın 11.11.2013 tarihinde öldüğü, eldeki davanın 09.12.2015 tarihinde açıldığı, davacının, murisin vefatının ardından 11.12.2013 tarihinde murisin Yapı kredi bankasında bulunan banka hesabından miras payı oranında para çektiğinin anlaşıldığı, yine muristen kalan şirket hisselerinin payı oranında davacıya devredildiği, davacının her iki şirketteki hisselerini de 27.11.2013 tarihinde devraldığı, 26.03.2014 tarihli olağan genel kurulunda hazır bulunduğu, hazır bulunanlar cetvelinde davacının imzasının bulunduğu, davacının hisse devri alacağına ilişkin dava konusu kazandırmaları en geç hisselerin kendisine devredildiği tarihte öğrendiğinin kabul edilmesi gerektiği, eldeki davanın öğrenmeden sonra 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolmasından sonra açıldığı anlaşıldığından davacının tenkis talebinin ve ecri misil talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarla, Müvekkili ile davalıların ortak muris …’nın mirasçılarından olduğu, muris … tarafından teyzesinin yanına bırakıldığı, murisin ise sonrasında ikinci evliliğini yaptığı ve vefatına kadar ikinci eşi ve çocukları olan davalılar ile birlikte yaşadığını, müvekkillerinden mal kaçırmak amacıyla hissedarı olduğu … A.Ş ile … A.Ş’deki şirket paylarını davalılara devrettiği, muris … Ticaret A.Ş ‘deki hisselerini 19/03/1996 tarihinde; … Ticaret A.Ş’deki hisselerini ise 02/12/1999 tarihinde davalılara devrettiği, dava dilekçesinde de belirtildiği üzere murisin bu devirleri müvekkili davacıdan mal kaçırmak amacıyla gerçekleştirdiğini, ilk derece mahkemesinin ise pay devir işlemlerinin geçerli olduğunu kabul ederek davanın reddine karar verildiğini, verilen kararın hatalı olduğunu eksik incelemeye dayandığını, müvekkili davacıyı miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte davalılara bağışlamak istediği şirket paylarını, görünürde satış olarak göstermekte, iradesini satış olarak açıkladığını, somut olayda murisin görünürde yaptığı şirket paylarının satışı tarafların gerçek iradelerine uymadığından, murisin asıl amacı olan şirket paylarını davalılara bağışlama şeklindeki iradesinin de muvazaalı olduğundan geçersiz olduğunu, dava konusu olay yönünden bu şartlar incelendiğinde murisin şirket paylarını devretmesini gerektirecek hiçbir durum olmadığını, murisin şirket paylarının satış olarak gösterildiği tarihlerde kendi geçimini sağlayacak maddi yeterliliğe sahip olduğunu, yine şirket paylarının davalılara satışının yapıldığı tarihlerde davalıların bu şirket paylarının bedelini ödeyerek satın alacak ekonomik güçleri bulunmadığını, dava konusu olayda da müvekkile 1996 ve 1999 yıllarında herhangi pay devri yapılmadığı için hak dengesini gözeten bir paylaştırmadan da bahsedilemeyeceğini, ilk derece mahkemesinin terditli talebi olan tenkis talebinin davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, dava konusu olayda müvekkili davaya konu olan pay devirlerini, eş söyleyişle saklı paylarının zedelendiğini öğrenir öğrenmez huzurdaki davayı açtığını, dolayısı ile hak düşürücü sürenin geçmesi gibi bir durum söz konusu olmadığını, ilk derece mahkemesinin müvekkil davacının gerekçede belirtiliği şekilde hak düşürücü sürenin dolmuş olduğunu kabul etmesinin isabetli olmadığını, zira burada sayılan hususların müvekkilinin 1996 ve 1999 yıllarında yapılan devirleri öğrendiği anlamına gelmeyeceğini, müvekkilinin davaya konu olan pay devirlerini, eş söyleyişle saklı paylarının zedelendiğini öğrenir öğrenmez huzurdaki davayı açtığını, bu nedenle hak düşürücü sürenin dolması gibi bir durumun da söz konusu olmadığını, yukarıda açıklanan nedenlerle kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, muvazaa sebebiyle tapu iptali ile tescil olmadığı taktirde muris tasarrufunun tenkisi hisse paylarının iptali muris adına tescili ile muris banka hesaplarından davalılara ödenen bedel ile hesap edilecek ecri misil bedelinin tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya kapsamından, davacının miras bırakanı …’nın 11.11.2013 tarihinde vefat ettiği, vefatıyla davacı ile birlikte davalıların mirasçı olarak kaldıkları, tarafların … Ticaret A.Ş’de hissedar oldukları, yine tarafların … Tic. A.Ş’de pay sahibi oldukları, muris …’nın 02.12.1999 tarihli dilekçesi ile … A.Ş’deki hamiline yazılı tamamı ödenmiş 3.000 adet hissesini 300.000.000,00 TL bedelle …’ya satarak devir ve temlik ettigini, bedelinin tamamını nakden ve peşinen tahsil ettiğini belirterek, şirket pay defterine gerekli kaydın yapılmasına dair yönetim kurulu başkanlığına dilekçe sunduğu, aynı tarihli muris tarafından şirketin yönetim kurulu başkanlığına hitaben yazılan dilekçe ile dava dışı …A.Ş’deki hamiline yazılı tamamı ödenmiş 3.500 adet hissesinin 350.000.000,00 TL bedelle …’ya devir ve temlik ettiğini belirten dilekçeyi ibraz ettiği, …A.Ş’nin 24.09.2012 tarihli yönetim kurulu kararı ile şirket adına 28.05.2010 tarihli tapu senedi ile İstanbul/Maltepe Kat:… Daire:… adresindeki dairenin …’ya 360.000,00 TL ve peşin bedelle satılmasına dair karar alındığı, dava dışı … Ticaret A.Ş’deki muris …’ya ait hamiline yazılı tamamı ödenmiş 625.000.000,00 TL sermayeye tekabül eden 6.250 adet hissenin 625.000.000,00 TL bedelle …’ya satarak devir ve temlik eden dilekçenin … tarafından şirket yönetim kurulu başkanlığına hitaben ibraz edildiği, aynı tarihli dilekçenin altında … tarafından devir ve temlik alındığı hususunun yine şirket yönetim kurulu başkanlığına bildirildiği, 19.03.1996 tarihli hisse devrine ilişkin devir ve temlik senedinin düzenlenmiş olduğu, söz konusu hisse devir tarihlerinden sonra davacının da dava dışı şirket genel kurullarında hazır olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece dosyaya dava dışı şirketlerin ticari sicil kayıtları celp ve ibraz ettirilmiştir. Görevsizlik kararı veren asliye hukuk mahkemesi tarafından tapu iptal ve tescil davasına konu taşınmazla ilgili olarak mahallinde keşfen inceleme yaptırılmıştır.Keşif sonucu düzenlenen 24.12.2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda; İstanbul İli, Maltepe İlçesi, … Tapu Kütüğünde kayden kain eski … yeni … ada … parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına göre, 531,00 m2 yüzölçümünde ve “arsa” vasfında olduğu, parselde kat irtifakının tesis edildiği, 9 nolu bağımsız bölümün 80/1000 arsa paylı ve mesken vasfında olduğu, taşınmazın tamamının … adına kayıtlı olduğu, taşınmazın kök maliki … olduğu ve taşınmazı 11.01.1982 tarihinde satın alarak edindiği, 28.05.2010 tarihinde …’nın, taşınmazdaki bütün hisselerini 300.000 TL bedelli satış işlemi ile … Tic. A.Ş.’ye devir ettiği, sonrasında … Tic. A.Ş taşınmazdaki bütün hisselerini 06.11.2012 tarihinde …’ya 360.000 TL bedelli satış işlemi ile evir ettiği, İstanbul İli, Maltepe İlçesi, … Tapu Kütüğünde kayden kain … ada … parsel sayılı taşınmazın … nolu bağımsız bölümün 25.10.2017 keşif tarihi itibari ile değeri 435.000,00,TL 28.05.2010 satış tarihindeki değeri 245.000,00 TL 06.11.2012 satış tarihindeki değeri 295.000,00 TL 11.11.2013 vefat tarihindeki değeri 310.000,00 TL 09.12.2015 dava tarihindeki değeri 355.000,00 TL olarak hesap edildiği belirtilmiştir. 13.08.2018 tarihli ek bilirkişi raporunda; davacı vekilinin Muris …’nın vefat etmiş olduğu 11.11.2013 tarihinden 09.12.2015 dava tarihine kadar geçen süre için ecri misil talep ettiği, İstanbul İli, Maltepe İlçesi, … Tapu Kütüğünde kayden kain … ada … parsel sayılı taşınmazın … nolu bağımsız bölümün kök raporda açıklandığı üzere 25 10.2017 keşif tarihi itibari ile değeri 435.000,00,TL 28.05.2010 satış tarihindeki değeri 245.000,00 TL 06.11.2012 satış tarihindeki değeri 295.000,00 TL 11.11.2013 vefat tarihindeki değeri 310.000,00 TL 09.12.2015 dava tarihindeki değeri 355.000,00 TL olarak hesap edilmiştir. Taşınmazın 11.11.2013 ila 09.12.2015 tarihleri arasında getirmesi muhtemel kira değerinin, davacı payına düşen kısmı 10769 TL olarak hesap edildiği belirtilmiştir. Mahkemece tanıklar dinlenmiştir. Mahkemece dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacının terditli taleplerinden olan muvazaanın gerçekleşmediği, tenkis talebi yönünden ise bir yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Emsal Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/1244 Esas, 2020/228 Karar ve 26.02.2020 tarihli ilamında; “…Eldeki davanın konusunu oluşturan ve ‘muris muvazaası’ olarak isimlendirilen muvazaa türünün ise Türk Hukukunda büyük bir yeri ve önemi vardır. Muvazaa davalarının büyük bölümü muris muvazaasına ilişkin bulunmaktadır. Az yukarıda açıklanan Türk Borçlar Kanunu’nun genel hükmü dışında muris muvazaasına ilişkin bir düzenleme kanunlarımızda yer almamaktadır. Muris muvazaası kaynağını daha çok Yargıtay İçtihatlarından ve bilimsel görüşlerden almakta ise de esas kaynağını 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı oluşturmaktadır. 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı içtihadı Birleştirme Kararı ile “Bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması hâlinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanunu’nun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabileceklerine ve bu dava hakkının geçerli sözleşmeler için söz konusu olan Medeni Kanunun 507 ve 603. maddelerinin sağladığı haklara etkili olmayacağına” karar verilmiştir. 01.04.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, mirasbırakanın tapulu taşınmazlarının temliklerinde yaptığı muvazaalı işlemlere ilişkindir. Muris muvazaasında, mirasbırakan ile sözleşmenin karşı tarafı, aralarında yaptıkları bağış sözleşmesini genellikle satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile gizlemektedirler. Başka bir anlatımla, mirasbırakan ile karşı taraf malın gerçekten temliki hususunda anlaşmışlardır. Görünüşteki ve gizlenen sözleşmelerin her ikisinde de samimi olarak temlik istenmektedir. Ne var ki, görünüşteki satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesinin vasfı (niteliği) muvazaalı sözleşme ile değiştirilmekte, ayrıca gizli bir bağış sözleşmesi düzenlenmektedir. Görünüşteki sözleşmenin vasfı (niteliği) tamamen değiştirildiğinden, muris muvazaası aynı zamanda “tam muvazaa” özelliği de taşımaktadır. Muris muvazaasını öteki nispi muvazaalardan ayıran unsur ise mirasçıları aldatmak amacıyla yapılmasıdır. Daha açık bir anlatımla, 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere bu muvazaa türünde mirasbırakan, mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapuda kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu memuru önünde iradesini satış veya ölünceye kadar bakma akdi şeklinde açıklamaktadır. Bu nedenle, mirasbırakanın muvazaalı işlemi yaparken gerçek irade ve amacı mirasçılarından mal kaçırmak olmalıdır. Murisin mirasçılarından mal kaçırma amacının bulunmaması hâlinde 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama olanağı bulunmamaktadır. Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi de davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması ise genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Mirasbırakanın gerçek irade ve amacının mirasçıdan mal kaçırmak olduğunu ise gerek 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesindeki “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” hükmü ve gerekse 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190/1. maddesindeki “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” hükmü uyarınca davacı taraf kanıtlamalıdır. Başka bir anlatımla, muris muvazaası davalarında mirasbırakan tarafından yapılan temlikin muvazaalı ve terekeden mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat yükü davacı tarafa aittir. Delillerin az yukarıda açıklanan olgulardan da yararlanılmak suretiyle her somut olayın özelliğine göre değerlendirmesi gerekmektedir.Diğer yandan, mirasbırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırma kastından söz edilemeyeceğinden olayda 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı kuşkusuzdur. Denkleştirmenin de mirasbırakana ait her bir taşınmazda her mirasçısına pay ya da hak vermesi şeklinde yapılmasına gerek olmayıp, tüm mal varlığında her bir mirasçısına kabul edilebilir ölçüde bir mal veya hak vermesi hâlinde, mirasbırakanın amacının mal kaçırmak olmadığı, sağlığında mal varlığını mirasçıları arasında paylaştırma kastı taşıdığı kabul edilmelidir…Az yukarıda açıklandığı gibi muris muvazaası olgusundan bahsedebilmek için mirasbırakanın muvazaalı işlemi yaparken gerçek irade ve amacı mirasçılarından mal kaçırmak olmalı ve bu husus davacı tarafından kanıtlanmalıdır…” ifadelerine yer verilmiştir. Davacı dava dilekçesinde terditli talepte bulunmuştur. İlk talebine dayanak olan istemler muris muvazaasına ilişkindir. Yukarıda yer verilen Yargıtay kararında da ayrıntılı şekilde belirtildiği üzere, muris muvazaası davalarında mirasbırakan tarafından yapılan temlikin muvazaalı ve terekeden mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat yükü davacı tarafa aittir. Bu durumda davacının tüm delillerinin değerlendirilmesi gerekir. Davacının dava dilekçesinde belirttiği delilleri arasında yer alan dava dışı şirketlerin ticari defter ve kayıtları ile dosya üzerinde konusunda uzman bilirkişiden bilirkişi raporu da alınmak sureti ile tüm deliller değerlendirilerek işlemlerinin muvazaalı olup olmadığı hususunda tereddüte yer bırakmayacak şekilde bilirkişi raporu alınarak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekir iken davacı iddiaları yönünden ileri sürülen deliller incelenmeksizin ve yeterli şekilde değerlendirilmeksizin karar verilmiş olması isabetli görülmemiştir.Bu açıklamalara göre ilk derece mahkemesince gerekli araştırma ve inceleme yapılmadan ve yeterli gerekçe yazılmadan karar verilmiş olduğundan, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacı vekili tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair;HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 01.12.2022
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.