Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/381 E. 2022/1640 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/381
KARAR NO: 2022/1640
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/10/2019
NUMARASI: 2017/1077 E. – 2019/838 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında, müvekkili şirketçe üretilen ürünlerin davalı şirketçe satın alınarak pazarlanmasına ilişkin satış noktası sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmeye göre davalı şirkete değişik tarihlerde ürün teslim edildiğini, davalı şirketin sözleşmeye aykırı davranarak cari borcunu ödemediğini, yapılan görüşme sonucunda 18.07.2014 tarihli mutabakat formu düzenlenerek 10.06.2014 tarihi itibari ile davalı şirketin 14.332,16 TL cari hesap borcu olduğunun belirlendiğini, davalının cari hesapta bulunan ve mutabık kalınan borcunu ödemediğini, davalının sözlemede belirlenen 30 günlük vadelere uymadığını, sözleşmenin 6000 BIB/kaskoli kotalı ve 3 yıl süreli olduğunu, sözleşmenin ilgili hükmüne göre bu süreden önce sözlemenin sona ermesi halinde bayinin aldığı tüm avantaj ve ödemeleri ödeme günündeki rayiciyle iade edileceği ve sözleşmedeki özen borcuna göre satışların optimum seviyede tutulması gerektiğini, optimum seviyeden kastın 167 BIB kasakoli olduğunu, cezai şart başlıklı maddeye göre sözleşme hükümlerine uyulmaması halinde 24.000 USD cezai şartın ödeneceğini, sözleşme ile davalı tarafa bir defaya mahsus olmak üzere 33.899.00-TL+KDV münhasır satış ve reklam yeri bedeli verildiğini ve sözleşme şartlarına aykırı davranılması halinde bu bedelin koşulsuz olarak iade edileceğinin hüküm altına alındığını, davalıların alacağı ödememesi üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekili, savunmasında özetle; dava dilekçesinde 04.04.2014 tarihli satış noktası sözleşmesine dayanılmasına rağmen, sözleşmenin delillerle birlikte tebliğ edilmediğini, müvekkilii şirket kayıtlarında da sözleşmenin bulunmadığını, dava dilekçesinde sözü edilen 18.07.2014 tarihli mutabakat formunun müvekkilinin kayıtlarında bulunmadığını, müvekkili şirkete 14.332,16 TL bedelli ürün teslim edildiği ve bu miktarda borç olduğu iddia edilmesine rağmen, müvekkilinin kayıtlarında bu miktarda borç bulunmadığını, müvekkili şirkete 33.899,00 TL + KDV satış ve reklam yeri bedeli verildiği iddia edilmesine rağmen buna ilişkin kayıt ve belge bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Davalı … vekili, savunmasında özetle; müvekkilinin, davalı şirketteki paylarını 28.09.2016 tarihinde devir ederek şirket ortaklığından ayrıldığını, payın aktif ve pasifiyle birlikte devir edilmesi nedeniyle müvekkilinin taraf sıfatının kalmadığını, TBK’nın 202. maddesi uyarınca devralanın, işletme devrini alacaklılara bildirildiği tarihten sonra borçlardan sorumlu olduğunu, ticari işletmeye ait borçlar ayrıca bir borcun nakli sözleşmesi yapılmadan kanun gereği devralana geçtiğini ve icra takibindeki borç tutarından bu devir ile bir sorumluluğunun kalmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Buna göre, taraflar arasında üretilen meşrubatların satın alınarak pazarlanmasına ilişkin satış noktası sözleşmesi düzenlendiği, ancak davalı şirketin aldığı ürünlere ilişkin olarak 14.332,16 TL’lik borcunu ödemediği, bu hususun davacı defterleri ile ispatlandığı, davalı şirketin defterlerini ibrazdan kaçındığı, alınan bilirkişi raporlarıyla bunun ortaya konulduğu, yine taraflar arasında 18/07/2014 tarihli mutabakat formu ile de davalı şirketin borcunu kabul ettiğinin anlaşıldığı, ürün bedellerini ödemeyerek davalı şirketin sözleşme hükümlerine uymadığı, bu haliyle davacı tarafça sözleşmeye göre davalıya verdiği KDV hariç 33.899,00 TL münhasır satış ve reklam yeri bedelini de talep etmekte haklı olduğu, davalının bu yönde yapılan icra takibine itirazının haksız bulunduğu, davalı … her ne kadar şirketteki hisselerini devretmesi nedeniyle sorumlu olmadığını savunsa da, sözleşmeye müşterek ve müteselsilen kefil sıfatıyla taraf olduğundan borçtan sorumlu olduğu görülmekle, davanın kısmen kabulüne… ” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalıların İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasına yapmış olduğu itirazın 48.231,16 TL’lik asıl alacak yönünden iptaline, takibin aynı şartlarla devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, itirazın kötüniyetli olarak yapıldığı ispatlanamadığından icra inkar tazminat talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesinin, hükme esas aldığı bilirkişi raporunda yer alan ve KDV’nin talep edilemeyeceği yönündeki tespite dayanarak hatalı bir hüküm kurduğunu, ancak bilirkişi raporunda muhalefet şerhi de bulunduğunu, taraflar arasındaki sözleşme kapsamında müvekkilince bir defaya mahsus olarak 40.000,00 TL ödediğini, bu ödemenin münhasır satış ve reklam bedeli olduğunu, bu meblağ gönderilirken meblağın KDV’si düşülerek, KDV’siz kısmın gönderilmesinin söz konusu olmadığını, bu durumun bilirkişi raporunda da belirlendiğini, davalının bu miktarı mahsup ederek vergi dairesine ödemesinin müvekkiline bir katkısı olmadığını, mahkeme gerekçesinde de KDV’nin iade edilmeme gerekçesinin açıklanmadığını, daha önceki davalarda buna ilişkin bir karar verilmediğini ve buna ilişkin bir emsal yargı kararı bulunmadığını belirterek, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.Davalı … vekili, istinafa cevap ve katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı şirketteki payını devir ederek 28.09.2016 tarihinde şirket ortaklığından ayrılması nedeniyle, borçtan sorumlu olmadığını, işletme devri halinde, ayrıca borcun nakil sözleşmesine gerekmeksizin işletmenin borçlarının devir alana geçtiğini, külli halefiyet ilkesi gereği sonradan ticari işletmeyi devir alan önceki borçlardan da sorumlu olduğunu, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerektiğini, yapılan bilirkişi incelemesine göre, davacının KDV alacağını talep edemeyeceği belirlendiğinden, davanın reddine ilişkin kısmının yerinde olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasında düzenlenen açık satış noktası sözleşmesine aykırılık nedeniyle ödenmesi gerektiği ile sürülen cezai şart alacağının ve katkı payı alacağının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali ve icra inkâr tazminatının tahsili istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne, karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı tarafından, borçlular aleyhine 54.202,38 TL cari hesap ve yatırım bedeli alacağının tahsili amacıyla ilamsız takip başlatılmış, ödeme emrinin tebliği üzerine süresinde borç ve ferilerine itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğu, itiraz ve davanın süresinde olduğu anlaşılmıştır. Taraflar arasında 04.04.2014 tarihinde düzenlenen satış noktası sözleşmesi ile özel şartların dosyada bulunduğu, davalı …’ın sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı anlaşılmıştır. Sözleşmenin 3 yıl süreli ve 6000 Premix / Postmix/ BIB/ Kasakoli kotalı olduğu, süre dolmasına rağmen belirlenen kotaya ulaşılmaması halinde sözleşmenin kota doluncaya kadar devam edeceği belirlenmiştir. Müşteri, sürenin veya kotanın bitiminden otuz gün önce noter kanalı ile fesih ihtarında bulunmadığı takdirde, sözleşme aynı süre ve kota ile devam eder düzenlemesi bulunmaktadır.Sözleşmenin özen borcuna ilişkin maddesinde, bayinin, davacının marka ve ismine uygun şekilde davranarak satışı optimum seviyede tutacağı ve haftalık en az 167 koli satış gerçekleştireceği kabul edilmiştir. Sözleşme kapsamında, davacı, davalı şirkete 40.000 TL münhasır satış ve reklam bedeli ödemesi yapmıştır. Bu ödemeye ilişkin davalı şirket tarafından davacıya 07.04.2014 tarihli fatura düzenlenerek, bu miktar tahsil edilmiştir.Taraflar arasındaki ticari ilişkide davacının teslim ettiği ürün bedelinin ödenmediği ve 18.07.2014 tarihinde davacının 14.332,36 TL alacağı bulunduğu konusunda tarafların mutabık olduğu görülmüştür. İlk derece mahkemesince davalı … hakkında sözleşmedeki kefaletinden dolayı sorumlu olduğuna ilişkin hüküm kurulmuş ise de dosya kapsamındaki sözleşme örneklerinden kefalet sözleşmesinin TBK’nın 583.maddesindeki koşulları sağlayıp sağlayamadığı denetlenememiştir. Dosyada bulunan sözleşme suretlerinden kefilin sorumlu olduğu azami miktar kefalet tarihi ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına geldiğine ilişkin el yazısına denk gelinmemiştir. İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararında da kefaletin şekil şartlarının geçerli olup olmadığı konusunda bir değerlendirme yapılmamıştır. Bu nedenle, mahkemece tüm sözleşme asıllarının incelenerek müteselsil kefaletin geçerli olup olmadığının değerlendirilmeden karar verilmesi yerinde değildir. Diğer yandan, mahkemece bilirkişi raporuna itibar edilerek satış ve reklam yeri bedeli faturası kapsamında davacı tarafından yapılan 40.000 TL’lik ödemenin 6.101,82 TL’sinin KDV’ye ilişkin olduğu ve davalı şirketin fatura KDV’sini müşterilerden tahsil etmiş olduğu, KDV’ye mahsup edip Gelir İdaresi’ne mahsup etmiş olduğu KDV’yi bu miktarda eksik ödediğinden, davalıya ödenen KDV’den dolayı bir kaybı bulunmadığı kabul edilmiş ise de gerçekten de bu şekilde bir işlemin yapılıp yapılmadığı taraf kayıtlarından denetlenmediği gibi, davacının gerçek ödemesinin tahsili gerekip gerekmediğinin gerekçeli kararda değerlendirilmemiş olması ve icra inkar tazminatının niteliğine aykırı gerekçeyle reddedilmesi de yerinde değildir. İlk derce mahkemesi kararı belirtilen nedenlerle, yeterli inceleme ve gerekçeyi içermediğinden, istinaf incelemesine esas bir karar olarak kabul edilemez. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, birleşen dava hakkında karar verilmemesi nedeniyle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair;5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 01.12.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.