Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/349 E. 2023/344 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/349
KARAR NO: 2023/344
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 17.09.2019
NUMARASI: 2016/285 Esas – 2019/688 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin müşterisi … AŞ’nin ürününü … Ltd. Şti.’ye taşıttığını, taşımacılık şirketinin şoförünün taşıma esnasında müşterisinin ürününe %100 kusurlu olarak zarar verdiğini, bunun üzerine müşterisinin zararını sigorta şirketinden karşıladığını, sigorta şirketi … Sigorta AŞ’nin de tazminat ödemesinin rücu edilmesi amacıyla taşımacılık şirketinin şoförü ve müvekkili şirket adına dava açtığını, açılan davada da müvekkili şirketin müşterinin taşıtanı olarak sözleşme gereği müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarına hükmedildiğini, mahkeme kararına istinaden sigorta şirketinin müvekkili şirket ile taşıma şirketi ve şoförü hakkında icra takibi başlattığını, müvekkili şirketin haciz baskısı altında 200.494,66 TL ödeyerek dosyayı infaz ettiğini, davalının 09/04/2014 tarihinde İstanbul Ticaret Odası’na ticareti terk beyanı vermesine rağmen halen aynı adreste aynı unvanla aynı araçlarla ticari faaliyetlerini devam ettirmekte olduğunu ve müvekkili şirket için taşıma işleri yaparak halen fatura kestiğini, davalının alacaklılarından mal kaçırmak için müdürü ve %99 pay sahibi olduğu …’ı hukuki ve cezai sorumlulukları üzerine alacak işlevsiz bir şirket olarak kullandığının tespit edildiğini, davalı ile taşımacılık şirketi arasında organik bağ bulunduğunu ve dolayısıyla davalının borçtan sorumlu olacağının sabit olduğunu, taraflarınca da mahkeme kararı ve ödeme belgeleriyle davalı taraf dahil borçlular aleyhine İstanbul 6. Ticaret Mahkemesi’ne başvurularak bu organik bağın ispatlanarak 2016/344 D.İş ile ihtiyati haciz kararı alındığını, ihtiyati haciz kararının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından infaz edildiğini, ihtiyati haczi takiben yasal süresinde ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının ise icra takibine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, tüm bu nedenlerden dolayı fazlaya dair talep ve dava haklarının saklı kalması kaydıyla davalının İstanbul .. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yaptığı haksız itirazının iptaliyle takibin devamını, mahkeme kararıyla sabit olan alacak bakımından yapılan itirazın kötü niyetli olduğu sabit olduğundan davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini ve yargılama giderleriyle vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkilinin davacı şirkete borcu olmadığını, davacının müvekkilinin olmayan ikrarına dayanarak hak iddia etmeye çalışmasının da davanın dayanaksızlığını baştan ortaya koyduğunu, söz konusu davanın rücuen tazminat istemine ilişkin olduğunu, ancak davanın tarafları arasında müvekkilinin olmadığını, müvekkilinin ödendiği iddia edilen paraya ilişkin sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkilinin sadece taşıma şirketinin ortağı olduğunu, kamu borçları dışında şirketin üçüncü kişilere olan borçlarından dolayı ve şirket alacaklılarına karşı ortağın hiçbir surette sorumluluğunun olmadığını, karşı tarafın müvekkili ile … Ltd. Şti.’nin ticari faaliyetlerini aynı adreste yaptığına dair iddialarının asılsız olduğunu, müvekkilinin davacı tarafa hiçbir hukuki sözleşmeye dayalı borcu olmadığını ve dürüstlük kuralına aykırı hiçbir eylem işlem ve davranışının da olmadığını, tüm bu nedenlerden dolayı davanın reddini, %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan tahsilini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı yana yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…İddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre sonuç olarak, perdenin aralanması teorisi kapsamında; tüzel kişilik perdesinin düz aralanmasıyla, ortağın mal varlığına gidilmesine, perdenin tersten aralanmasıyla ortağın şahsi borcundan dolayı tüzel kişiye gidilmesine imkan sağlanmıştır.Bir ticaret şirketinin borçlarından, başka bir tüzel kişinin sorumlu tutulmasına, çapraz olarak perdeyi kaldırma denilmektedir. Bu durum özellikle aynı şirketler topluluğu içinde yer alan kardeş şirketler bakımından söz konusu olmaktadır. Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması ilkesince sorumluluğun doğabilmesi için her şey den önce her iki şirket arasında iktisadi özdeşliğin bulunması gerekir.Ancak dosyamızda aldırılan 12/11/2018 tarihli ek bilirkişi raporunda 2011, 2013 ve 2014 yıllarında dava dışı …’ nin mal ve hizmet aldığı ve sattığı firmalar ile davalı … firmasının ticaret ilişkisinin olmadığının ticari defterlerden anlaşıldığı ve esasen zarar verici ve davalının şirket ile aynı ekonomik birlik içinde olduğu sürecin 2010-2012 yıllarında açıkça gözüktüğü, 2009 ve öncesinde bu şekilde bir iktisadi özdeşlik tespit edilmediğinin açık olduğu belirtilmiştir.Dosyamızda tespit edilen organik bağın tek başına perdenin aralanması için yeterli olmadığı kabul edilmiştir.Zira davalı zarar tarihinde şirketin yetkilisi dahi değildir.Ve yine davalının davacı şirket ile bir sözleşmesi ve ilişkisi de olmadığı gibi haksız fiile bir katkısı da yoktur.Burada olayın temelinde haksız fiil söz konusu olmakla, sonradan davalının dava dışı şirketin hakim ortağı haline gelmesinin davalı aleyhine perdenin aralanması hükümlerinin uygulanmasını gerektirmemektedir.İddia olunan şirket mallarının davacıya devri iddiasının ise bu davanın konusu olmadığı değerlendirilmiştir.Zira davalı ile dava dışı …’ nin kendi aralarında ya da 3. Kişilere yönelik araç satış ve devirlerinin her dönemde sıklıkla yaşandığı da kayıtlardan anlaşılmış ve davacı taleplerinin yerinde görülmediğinden davanın reddine ve yine davalı kötü niyet tazminatı talebinde bulunmuş ise de koşulları oluşmadığı…” gerekçesiyle, davanın reddine, davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davanın tüzel kişilik perdesinin kaldırılması suretiyle ortağın sorumluluğu davası olmadığını, davanın organik bağ sebebiyle davalı tarafa yöneltildiğini, davalının alenen Limited Şirketi faaliyetlerini şahıs firmasından devamı ettirdiğini ikrar ettiğini, Organik bağın tek başına tespitinin dahi davalıların borçtan müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması için yeterli olduğunu, dosyadan 22.12.2017 ve 12.11.2018 tarihlerinde iki bilirkişi raporu alındığını, bu incelemeler sonucunda değerlendirilerek taraflar arası organik bağ tartışmaya yer verilmeyecek şekilde tespit edildiğini, müşterek ve müteselsil sorumluluğun kaçınılmaz olduğunu, Davalının 9499 hissedarı ve müdürü olduğu dava dışı Limited Şirketten tüm malları kendi şahıs firmasına devrettiği Vergi Dairesi kayıtlarından ve Emniyet/Polnet sorgularından sabit olduğunu, BK’nın 203.maddesi uyarınca borçtan davalının sorumlu olduğunu, Dava konusu takibin dayanağı rücu alacağının kaynağı zararı davalının şoförü neden olmuş olmakla, davalının çalışanın neden olduğu zarardan BK’nın 66.maddesi uyarınca adam çalıştıranın kusursuz sorumluluğu ilkesi gereği sorumlu olduğu gözden kaçırıldığını, dava konusu edilen zararın davalı nezdinde çalışan … tarafından meydana geldiği kesinleşmiş mahkeme kararıyla sabit olduğunu, SGK kayıtlarından bu husus tespit edilmesine rağmen davalının sorumluluğuna gidilmemesinin isabetsiz olduğunu, …’ın alacaklılarından mal kaçırdığının en büyük delili davalının Ticaret Sicili’ne verdiği 09.04.2014 tarihli mal beyanında aktifinin olmadığını belirtmesine rağmen, infaz edilen ihtiyati hacizle davalının üzerine kayıllı 8 araç ve 1 taşınmaz olduğunun tespit edildiğini, ilk derece mahkemesi kararının isabetsiz olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, dava dışı sigortalının hasarını sigorta şirketine cebri icra yoluyla ödeyen akdi taşıyıcının, alt taşıyıcı şirketin hasardan sorumlu olduğu ve davalı şirket ortağının ise organik bağ nedeniyle hasardan dava dışı şirket gibi sorumlu olduğu iddiasına dayalı olarak başlatıtığı takibe vaki itizarın iptali istemine ilişkindir. İlk derce mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı yasal sürede davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dava dışı … A.Ş ile davacı arasındaki taşıma sözleşmesi uyarınca alt taşıyıcı dava dışı … Ltd. Şti tarafından yapılan taşıma sırasında meydana gelen hasarın, sigorta şirketi tarafından sigortalısı … A.Ş ye ödendiği, sigorta şirketinin … Ltd. Şti, … Ltd. Şti ve araç şoförü aleyhine açtığı rucu davasının lehine sonuçlanıp kesinleştiği, sigorta şirketinin yaptığı takip kapsamında borcun iş bu davanın davacısı … Ltd. Şti tarafından ödendiği, takip konusu borcu ödeyen … Ltd Şti tarafından dava dışı … Ltd. Şti ye karşı İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesine açılan itirazın iptali davasının kabul ile sonuçlanıp, İstanbul … İcra müdürlüğünün … E sayılı takip dosyasında itirazın iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacı iş bu davanın davalısı olan …’ ın kendisine karşı rucu sorumlusu olan … Ltd. Şti nin ortak ve yetkilisi olduğunu, …Ltd. Şti ile davalı arasındaki organik bağ nedeniyle borçtan dolayı müteselsil sorumluluğunun kabulü gerektiğini ileri sürerek, eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.Dava dışı …ayrı tüzel kişiliğe sahip ticari şirket olup, davalı ise dava dışı şirketin zarar tarihinde ortak ve yetkilisidir. Sermaye şirketinde ortaklar açısından sınırlı sorumluluk ilkesi geçerli olup, ortağın borcu taahhüt ettiği sermayeyi ödemektir. Sermaye şirketinin ortak ve yetkilileri şirket borçlarından kural olarak doğrudan şahsen sorumlu görülemez. Yargılama aşamasında alınan bilirkişi ek rapor içeriğindeki tespitler ışığında ilk derce mahkemesi karar gerekçesinde de işaret edildiği üzere, ticari defter ve kayıtların incelenmesi sonucu 2011, 2013 ve 2014 yıllarında dava dışı …’ nin ticari ilişkide bulunduğu firmalar ile davalı … şahıs işletmesinin ticaret ilişkisinin olmadığı anlaşılmıştır. Yine davalı ile dava dışı …’ nin kendi aralarında ya da 3. Kişilere yönelik araç satış ve devirlerinin her dönemde sıklıkla yaşandığı da kayıtlardan anlaşılmakla, dava dışı şirketin mallarını davalıya devrettiği iddiasıyla davalının dava dışı şirket ile organik bağı nedeniyle borçtan sorumlu görülmesi gerektiği yönündeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Davanın dayanağı olarak gösterilen zarar tarihinde davacının davalı ile sözleşmesel ilişkisi olmayıp, dava dışı şirket ile sözleşmesel ilişkisi bulunduğu gibi, davacının rucu alacağını dava dışı şirketten tahsili cihetine gidip, sonuçsuz kaldığı da delillendirilmemiştir. Bunun dışında hasara neden olan kazayı yapan sürücünün kaza tarihinde dava dışı şirketin çalışanı olup, davalı şahıs şirketi çalışanı olmadığı da gözetildiğinde, davalının TBK 66 maddesi uyarınca adam çalıştıranın kusursuz sorumluluğu nedeniyle davalının zarardan sorumlu görülmesi gerektiği yönündeki istinaf nedenleri de yerinde değildir.İlk derce mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusununu HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye irat kaydına; bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince davacı vekiline tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 02.03.2023 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, karar miktar itibariyle kesindir.