Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/344 E. 2022/1666 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/344
KARAR NO: 2022/1666
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 24.10.2018
NUMARASI: 2018/216 Esas – 2018/1077 Karar
DAVA:Alacak (acentelik sözleşmesinden kaynaklı)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın usulden reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 11/09/2009 tarihli İş Ortaklığı Sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmede davalı … ve hesabına iş ortaklığı aracılığı ile …’çe belirlenen iş ve işlemlerin yapılması, internet erişim ve veri hizmetleri, sabit telefon hizmeti gibi ürün ve/veya hizmetlerin müşterilere satışının gerçekleştirilmesi amacıyla tarafların hak ve yükümlülüklerinin tek tek belirlendiğini, müvekkili şirketin sözleşmede yer alan bütün yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirdiğini, ancak davalı şirket tarafından sözleşme şartları gereği gibi yerine getirilmediğini, işlemiş prim alacakları müvekkile ödendiğini, bu itibarla müvekkil şirketin eksik ödenen muaccel prim alacaklarının avans faizi ile tahsilinin talep edilmesi zorunluluğunun doğduğunu, alacağın miktarı tahkikat sonucu belirleneileceğinden belirsiz alacak davası olarak açıldığını, HMK 389 ve devamı hükümlerince icra takibine konu alacaklarının teminat altına alınabilmesi için davalının menkul ve gayrimenkul malvarlıkları ile üçüncü kişilerdeki hak, alacak ve istihkakları üzerine teminatsız ihtiyati tedbir kararı verilerek bunların davalı borçlulara ödenmeyerek dava kesinleşinceye kadar en yüksek mevduat faizi veren bir bankada açılacak bir hesapta değerlendirilmesine karar verilmesini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00 TL’sinin işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; iş bu davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 194. maddesi hükmü yerine getirilmediğini, taraflar arasında münakit ticari simsarlık sözleşmesi uyarınca uygulanacak komisyon oranlarının sabit olmadığını, ödemelere ilişkin faturalar davacı tarafından düzenlendiğini ve tamamı müvekkili şirketçe itiraza uğramaksızın ödendiğini, davacının hak kazandığı ödenmemiş komisyon alacağı olmadığını, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, bu nedenlerle öncelikle dava belirsiz alacak davası olamayacağından davanın HMK’nın 114’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının h bendi ile 115’inci maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca usulden reddine, bu talebinin kabul edilmediği takdirde davanın yukarıda izah olunan sebeplerle esastan reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde; davacı taraf, dava dilekçesinde, davalı bankadan kullandığı kredilere istinaden kendisinden haksız olarak masraflar alındığını, bu masrafların iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı bankanın almış olduğu masrafların hesap özetleri ile belirlenebilir nitelikte olduğu açıktır. Bu durumda uyuşmazlık belirlenebilir nitelikte bulunmaktadır. Mahkemece, davanın belirsiz alacak davası şeklinde görülemeyeceği anlaşılarak, davacıya dava konusu ettiği toplam alacak miktarını belirlemesi için kesin süre verilmesine ilişkin ara karardan dönülerek, dava belirsiz alacak davası biçiminde görülerek karara bağlanmıştır. Bu itibarla, mahkemece, davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olmadığı kabul edilerek hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde esasa girilerek karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar verilmiştir.’ şeklinde olup işbu davada talep edilen komisyon ve prim tutarlarının miktar itibariyle belirsiz olmadığı…” gerekçesiyle, belirsiz alacak davası açmakta davacının hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Somut davada, alacağın miktarının tam ve kesin olarak belirlenmesinin müvekkili şirket açısından mümkün olmadığını, sözleşmenin 8.2 maddesi uyarınca “… İş ortağının komisyon miktarı hesaplanırken müşteriye kesilen fatura esas alınacaktır.” dendiğini, sözleşmede belirlenen komisyon ücretinin hesaplanması için internet erişim ve veri hizmetleri satışı yapan müvekkilin aracılık ettiği müşterilerin tüketim değerlerinin ve bu müşterilerce davalı firmaya yapılan ödemelerin sorulması gerektiğini, bunun için ise tüm delillerin toplanması ve bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, komisyon ödemelerinin bir kısmının davalı tarafından sözleşmeye uygun ödendiğini, ancak faturaların tek olarak kesildiğini, bu nedenle de eksik ödenen komisyon tutarlarının kesin olarak tespit edilmesinin davacı bakımından mümkün olmadığını, Mahkemece taraflarına süre verilmeden dava reddedildiğini, Yargıtay 9. HD’nin 2017/3548 Esas, 2018/13808 Kara sayılı, 6.06.2018 tarihli, Yargıtay 22. H.D’nin 2014/16306 Esas, 2015/29572 Karar sayılı 22.10.2015 tarihli ve Yargıtay 9 HD’nin 2012/1756 Esas, 2012/5741 Karar sayılı, 27.12.2012 tarihli emsal kararlarının ekli olduğunu, bu içtihatların de davacıya süre verilmesi gerekiği yönünde olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, acentelik sözleşmesi uyarınca davacının davalı nezdinde doğan ve eksik ödenen komisyon/pirim alacaklarının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı gerekçesiyle hukuki yarara ilişkin dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dava, davacının taraflar arasındaki sözleşe uyarınca belirlenen komisyon oranları kapsamında eksik ödendiği ileri sürülen komisyon/ prim alacaklarının tahsili için belirsiz alacak davası şeklinde açılmıştır. Davalı yanca davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağı ileri sürülmüş, mahkemece de davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yarara bulunmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir.HMK’nın 107.maddesi uyarınca, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, belirsiz alacak davası açabilir. Buna göre, belirsiz alacak davasının açılabilmesi için davacının, davaya konu ettiği alacağın miktarını ya hut değerini hesaplamasının davacıdan beklenemeyecek olması ya da bu hesaplamanın yapılmasının imkânsız olması gerekir.Somut olayda, taraflar arasında ihtilafsız olan “… İş Ortaklığı Sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin 8.2 maddesinin” … tarafından iş bu sözleşme nedeniyle İş Ortağı’ na yapılacak komisyon ödemeleri müşteriden hizmet bedelinin tahsil edilmiş olması ön şartına bağlıdır. …, İş Ortağı’ nın hizmet sözleşmesinin düzenlenmesi suretiyle gerçekleştirdiği satışlar nedeniyle müşteriden tahsilatın yapılmasını takip eden hafta içinde, bütün hafta tatil ise tatili izleyen hafta Ek-1 ‘ de belirtilen oranları esas alarak İş Ortağı tarafından tanzim edilecek komisyon faturası karşılığı komisyon ödeyecektir. İş Ortağının komisyon miktarı hesaplanırken müşteriye kesilen fatura esas alınacaktır.” düzenlemesinin yer aldığı anlaşılmaktadır.Söz konusu sözleşme hükmü de dikkate alındığında, davacının komisyon tutarının müşteriye kesilen fatura tutarları dikkate alınarak ve Ek-1 deki oranlarla hesaplanacağının belirtildiği, müşteriye davalı tarafından kesilen fatura tutarları üzerinden komisyon alacağının belirlenebileceği dikkate alındığında, davalının kayıtları bilirkişi eliyle incelenmeden davacının alacak miktarını belirlemesi mümkün olmadığından davanın belirsiz alacak davası olarak açılıp görülmesi mümkündür. Buna göre mahkemece davanın belirsiz alacak davası olarak açılıp görülemeyeceği yönündeki gerekçesi isabetsiz olup, davacı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmüştür.Yukarıdaki açıklama ışığında, ilk derce mahkemesince dava şartlarında yanılgılı değerlendirme yapılarak karar verildiği anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derce mahkemesinin istinafa konu kararının HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, ilk derece mahkemesince, talep halinde iadesine,4-Davacı tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, İlk Derece Mahkemesi tarafından, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair;HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 08.12.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.