Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/328 E. 2023/49 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/328
KARAR NO: 2023/49
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 17.10.2019
NUMARASI: 2018/1189 Esas – 2019/1075 Karar
DAVA: Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin isim ve logosu ile bir çok ürününün TPE nezdinde marka olarak tescilli olduğunu, bu kapsamda müvekkili şirketin markası … ‘in tanınmış marka statüsünde olup TPE nezdinde “…” tescil numarası ile koruma altında olduğunu, kurulduğu günden bu yana toplumsal sorumluluk bilinci ile kültür, sanat, spor ve farklı alanlarda birçok projeye destek veren müvekkili şirketin, çocukların eğitimini desteklemek amacıyla bugüne kadar pek çok projenin önemli destekçilerinden biri olduğunu, ne var ki müvekkilinin gençlere ve eğitime verdiği desteğin son zamanlarda gündemde yer alan … Vakfı ‘na ait olduğu söylenen yurtlarda vuku bulan tecavüz skandalı nedeniyle ciddi biçimde çarpıtılarak sosyal medyada adeta müvekkili hakkında karalama kampanyasına dönüştürüldüğünü, bu kapsamda davalı … ‘nun (@… adlı Twitter kullanıcısı) adlı kişisel Twitter hesabından müvekkili hakkında ” @… #… ” şeklinde paylaşımda bulunduğunu, bu itibarla TMK 25, BK 49. ve 58. maddeleri ile TTK 55-56. maddeleri uyarınca müvekkiline karşı haksız, mesnetsiz ve hukuka aykırı olgu isnat eden ve bu şekilde müvekkili şirketin kişilik haklarını açıkça ihlal eden, bunun yanı sıra müvekkili şirket hakkında incitici beyanlarla müvekkilini mali olarak zarara uğratıp müvekkilinin rakiplerini rekabette öne çıkarma amacıyla hareket ederek haksız rekabete sebebiyet veren davalının açıklamaları nedeniyle 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davaya konu edilen yazının kendisi tarafından, hakaret kastı olmaksızın, eleştirmek amacıyla …’e yöneltildiğini, tweetin davalı şirketin kişilik haklarını ciddi şekilde zedelediği iddiasının gerçek dışı olduğunu, Yargıtay içtihatlarına göre bir kimsenin manevi tazminat talep edebilmesi için kişilik haklarına hukuka aykırı bir tecavüz yapılması ve manevi zararın oluşması gerektiğini, kişilik hakkı ihlal ile manevi zarar arasında illiyet bağı bulunması gerektiğini, tüzel kişilerin manevi tazminat istemesinin mümkün olmadığını, hukuka aykırı beyanda bulunmadığı gibi …’in zararı ile beyanları arasında bir illiyet bağı bulunmadığını, paylaşmış olduğu tweetlerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin aşikar olduğunu, açıklanan nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava konusu paylaşımın yapıldığı dönem itibariyle gerçek olaylara dayandığı ve en azından toplum algısının bu yönde olduğu, … Vakfında gerçekleşen olayın Türkiye genelinde yayın yapan gazete ve televizyon kanallarında yer aldığı, toplumun ilgi ve tepkisini çeker nitelikte bulunduğu bilinmektedir. Davacının bu olayın gerçekleştiği Vakfa sponsor olduğu iddiası toplumun belli bir kesimi tarafından bilinmekle ya da toplum tarafından bu şekilde algılanmakla beraber söz konusu olay üzerine daha da dikkat çeker ve bilinir hale gelmiştir. Dava konusu paylaşımın söz konusu olayın etkisiyle ve tepkisel olarak paylaşıldığı değerlendirilmekle birlikte, paylaşımın içeriğinin incelenmesinde; söz konusu olay kullanılmak suretiyle davacı müşterilerini hatlarını iptal etmeye teşvik eder nitelikte olduğu, kişileri, davacı şirketin sunduğu hizmetin alınmaması yönünde teşvik ettiği, davacının sunduğu hizmeti kötüler nitelikte bulunduğu, karşı tarafa maddi olarak zarar verilmesi amacını taşıyan ve davacının ticari itibarını hedef alan ifadenin, haksız rekabet oluşturduğu, ifade özgürlüğü sınırları içerisinde değerlendirilemeyeceği kanaatine varılmıştır. Yukarıda sıralanan gerekçelerle; bilirkişi raporundaki tespitler yerinde bulunmamakla, paylaşımın içeriği, eylemin oluş biçimi, tarafların konumu, olay tarihi ve yukarıda belirtilen hususlar çerçevesinde…” gerekçesiyle, Davanın kısmen kabulü ile 1.000,00-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava konusu tweetin, hakaret kastı olmaksızın, eleştirmek amacıyla müvekkili tarafından paylaşıldığını, dava konusu tweetin, TMK ve TTK uyarınca davalı şirketin kişilik haklarını zedelediği yönündeki tespitlerin gerçek dışı olduğunu, söz konusu tweetin hukuka aykırı olmadığı gibi, …’in zararı ile davacının beyanı arasında da illiyet bağı bulunmadığını, Tweet ile …’in uğradığı maddi veya manevi zararın doğrudan bağı olmadığını, zararın, …’in siyasi tavrı nedeniyle ortaya çıktığını, davalının tweeti toplumsal kanıyı yansıtmaktan ibaret olmadığını, Paylaşılan tweetin, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin aşikar olduğunu, Bilirkişinin de davanın reddilmesi gerektiği kanaatinde olduğunu, davalının hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2016/12286 Esas, 2017/127 sayılı ve 13.01.2017 günlü emsal nitelikteki kararının ekli olduğunu, Yargıtay’ın mazeretin kabulüne karar verilmesini rağmen, dosya hakkında verilmesini bozma nedeni saydığını, nitekim somut olayda mesleki mazeretin hakkında kabul veya ret kararı olmaksızın karar verilmesinin, müvekkilinin hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilmesine neden olduğunu, bu nedenle de söz konusu kararın kaldırılarak, dosyanın yeniden incelenmesi gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, davalının paylaştığı sosyal medya içeriğinin davacının kişilik haklarına zarar verdiği, davalının eyleminin aynı zamanda haksız rekabet oluşturduğu, davacıyı rakipleri karşısında küçük düşürdüğü iddiasına dayalı olarak TTK’nın 56/1.e maddesi uyarınca açılmış bir manevi tazminat davasıdır. İlk derece mahkemesince, yukarıdaki gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstanbul Anadolu 21.Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.07.2017 tarih ve 2016/192 Esas 2017/231 Karar sayılı kararı ile manevi tazminatın koşulları oluşmadığından davanın reddine kararı verdiği, söz konusu kararın istinaf edilmesi üzerine Dairemizce istinaf incelemesinin yapıldığı ve Dairemizin 18.12.2017 tarihli 2017/964 Esas 2017/921 Karar sayılı ilamı ile söz konusu uyuşmazlığı çözmekte TTK’nın 54.vd maddeleri uyarınca haksız rekabet kurallarının uygulanması gerektiğinden ilk derece mahkemesinin görevsiz olması nedeniyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. Bunun üzerine dosya kendisine gönderilmiş olan İstanbul Anadolu 8.Asliye Ticaret Mahkemesince istinaf incelemesine konu kararının verildiği anlaşılmaktadır.Somut olayda davalının sosyal medyadaki paylaşımının içeriği itibariyle, ifade özgürlüğü kapsamında bir açıklamadan ibaret olup olmadığının, davalının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup olmadığının ortaya konulması gerekir. İfade özgürlüğü; haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilme, düşünce, tavır ve kanaatlerinden dolayı kınanmama ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilme, anlatabilme, savunabilme, başkalarına aktarabilme ve yayabilme imkânlarına sahip olma anlamlarına gelir. İfade özgürlüğü; aynı zamanda demokratik toplumun temelini oluşturan, toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel unsurlardan olup bu özgürlük, sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil; incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade özgürlüğü; yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); Von Hannover/Almanya, B. No: 40660/08 ve 60641/08, 7/2/2012). Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında, Sözleşme’nin 10/1. fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini geliştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatarak ifade özgürlüğünün, Sözleşme’nin 10/2. fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen “haber” veya “fikirler” için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığını, bunun, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olduğunu, bunlar olmaksızın “demokratik toplum” olamayacağını belirtmiştir. Somut olayda, davalının twitter hesabından ” @… #…” şeklinde paylaşımda bulunduğu, davalı tarafından yapılan paylaşımda, o dönem kamuoyunda gündeme gelen dava dışı vakıf bünyesindeki bir yurtta öğretmen tarafından çocuklara cinsel saldırı niteliği taşıyan eylemlerde bulunulması ve davacı şirketin de bu vakfa sponsorluğunun bulunması nedeniyle tepkinin dile getirildiği, eylemin çocuklara karşı yapılmış olması nedeniyle toplum vicdanında infial duygusu yarattığı, toplumun tepkisini hem vakfa hem de vakfa sponsor olan davacı şirkete yönelttiği, bu paylaşımının eleştiri hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, eleştirinin sadece olumlu karşılanan veya zararsız veya tarafsız görülen bilgi ve fikirleri değil, demokratik toplumun gereklilikleri olan çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin parçası olan, rencide eden, şoke eden, rahatsız eden bilgi ve fikirleri de koruma altına aldığının AİHM’nin birçok kararında ifade edildiği, kaldı ki tüzel kişi tacir olan davacının manevi zararının oluştuğuna dair kanaat te oluluşmadığı, bu nedenle davalının sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımın kişisel değer yargısı niteliğindeki ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında ağır eleştiri olarak kabulü gerektiği, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabul kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu sonucuna varılmıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve neticede davanın reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; Davalı vekilinin istinaf isteminin HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda;1 Davanın reddine, 2-Harçlar Kanununca alınması gerekli 179,90 TL karar ve ilam harcından, davacı tarafından peşin yatırılmış olan 170,78 TL’nin mahsubu ile bakiye 9,12 TL harcın davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 9.200,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde yatıran taraflara iadesine,7-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden;a-Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davalı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince davalıya iadesine, b-Davalı tarafından harcanan 121,30 TL başvuru harcı gideri ile 31,50 TL posta gideri olmak üzere, toplam 152,80 TL kanun yolu giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,9-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 19.01.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.