Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/308 E. 2022/1781 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/308
KARAR NO: 2022/1781
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 24.10.2018
NUMARASI: 2017/487 Esas – 2018/1007
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 23/05/2017
BİRLEŞEN BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
2018/285 ESAS , 2018/205 KARAR SAYILI DOSYASI
DAVA: Menfi Tespit
Taraflar arasındaki itirazın iptali – menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine dair verilen karara karşı, asıl davada davalı birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı tarafın davacı müvekkili ile olan alışverişinden dolayı oluşan son cari hesap bakiyesi borcunu ödemediğini, bunun üzerine davalı şirkete oluşan borç kalemi üzerinden takip yapıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini, davalının itirazının haksız ve yersiz olduğunu, bu hususun yapılacak yargılamada tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yaptırılarak inceleme ile de sarih olacak nitelikte olduğunu, davalı tarafın yaptığı itirazdan dolayı işbu davayı açma zarureti doğduğunu belirterek, davanın kabulü ile, davalının icra takibine yapmış olduğu itirazın iptaline ve takibin devamına, alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; açılan davanın itirazın iptali davası olduğunu, itirazın iptali davasının takip miktarının tamamına ilişkin olabileceğini, bu nedenle kısmi davaya konu olamayacağını, ancak davacı tarafından kısmi dava açılmış olduğunu, itirazın iptali davası yönünden kısmi dava yada belirsiz alacak davası açılamayacağından davanın usulden reddinin gerektiğini, müvekkili şirket tarafından mal alımına ilişkin faturalar nedeniyle cari hesaptan bir kısım bakiye kaldığı tespit edilmiş olduğunu, bakiye kalan 24.763,10 Euro ödemenin icra takibinden sonra yapıldığını, bu nedenle mal alımına ilişkin fatura karşılıklarının tamamının davacı firmaya ödendiğini, bu nedenle davalı müvekkili şirketin herhangi bir borcunun olmadığını, davalı şirketin … Bankası Tekstilkent Şubesinden davacı şirketin hesabına yapılan ödemeler ile bu hususun kanıtlanacağını, müvekkili şirketin vade farkı olarak bir borcu olmadığını, taraflar arasında vade farkına ilişkin herhangi bir anlaşma bulunmadığını, kaldı ki ödemelerin Euro üzerinden yapıldığından herhangi bir vade farkı oluşmasının mümkün olmadığını, bu nedenle vade farkı talebine ilişkin davacı tarafın taleplerinin haksız olduğunu, müvekkili şirketin kur farkı nedeniyle de herhangi bir borcu olmadığını, davacı tarafın faturaları daha önceki tarihli Euro karşılığı TL olarak düzenlendiğini, ödemelerin ise daha sonraki bir tarihteki Euro hesabı üzerinden yapıldığını, faturaların düzenleme tarihi ile faturaların ödeme tarihleri farklı olduğundan kur farkı nedeniyle müvekkili şirketin TL olarak fatura bedellerinden daha fazla bir ödeme yapmış olduğunu, bu nedenle müvekkili tarafından fazla ödeme yapılan bu kısım için davacı şirketin fatura kesmesi gerekmekte olduğunu, ancak kesilmesi gereken bu faturanın, fatura düzenleme tarihi ile fatura ödeme tarihinin farklı zamanda gerçekleşmesinden kaynaklı fazla yapılan TL ödemesinin faturası olduğunu, şeklen muhasebeleştirilmesi gereken bu durumun davacı tarafın herhangi bir alacak hakkı yaratmadığını, davacı yanın kesmesi gereken kur farkı faturasının davacıya ödenmesi gereken bir bedel olmadığını, sadece tarafların muhasebe sistemindeki TL ödemesinin denkleştirilmesinin sağlamaya yönelik davacı tarafın kesmek zorunda olduğu bir fatura olduğunu, ancak davacı tarafın bu faturanın mahiyetini anlamadığı gibi kendi lehlerine anlamsız bir alacak kalemi yaratarak muhasebelerindeki hatalarını müvekkili şirketten alacak talep etmek suretiyle düzeltmeye çalışmakta olduğunu, kur farkı talebine ilişkin bu haksız alacak kalemlerinin tamamının reddinin gerektiğini belirterek, davanın reddine, davacı yanın % 20 kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA; Birleşen dosyada davacı dava dilekçesinde ÖZETLE; davalı şirket tarafından müvekkili şirket aleyhine Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası ile 48.834,19 Euro üzerinden icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin itirazı üzerine takibin durduğunu, şirket kayıtlarını inceleyen müvekkilinin davalı şirkete 24.763,10 Euro borçlu olduğunu gördüğünü ve 06/06/2017 tarihinde … Bankası kanalı ile bu miktardaki ödemeyi makbuz karşılığında yaptığını, davalı şirket tarafından Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/487 esas sayılı dosyası ile kısmi olarak itirazın iptali davası açıldığını ve dosyanın derdest olduğunu, anılan dosyada bilirkişi raporu verilmiş olup, bilirkişi raporunda davalının 3.034,71 Euro vade farkı alacağı olduğunu ve bunun dışında herhangi bir alacağı bulunmadığı yönünde tespit yapıldığını, taraflar arasında vade farkına ilişkin herhangi bir anlaşma da bulunmadığını, ödemeler Euro üzerinden yapıldığından herhangi bir vade farkı oluşmasının da mümkün olmadığını, davalı yanın faturaları daha önceki tarihli Euro karşılığı TL olarak düzenlediğini, ödemelerin ise daha sonraki bir tarihte Euro hesabı üzerinden yapıldığını, faturaların düzenleme tarihi ile ödeme tarihleri farklı olduğundan kur farkı nedeniyle müvekkili şirketin TL olarak fatura bedellerinden daha fazla ödeme yaptığını, bu nedenle müvekkili tarafından fazla ödeme yapılan bu kısım için davalı şirketin fatura kesmesi gerektiğini, kesilmesi gereken bu faturanın, fatura düzenleme tarihi ile fatura ödeme tarihinin farklı zamanda gerçekleşmesinden kaynaklı fazla yapılan TL ödemesinin faturası olduğunu, davalı yanın kesmesi gereken kur farkı faturası davalıya ödenmesi gereken bir bedel olmayıp, yapılmış bir ödemenin faturası olduğunu, tarafların muhasebe sistemindeki TL ödemesinin denkleştirilmesini sağlamaya yönelik davacı tarafın kesmek zorunda olduğu bir fatura olduğunu, davalı tarafın bu faturanın mahiyetini anlamadığı gibi kendi lehlerine anlamsız bir alacak kalemi yaratarak muhasebelerindeki hatayı müvekkil şirketten alacak talep ederek düzeltmeye çalıştıklarını belirterek, Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası nedeniyle müvekkilinin davalıya 24.071,07-Euro borçlu olmadığının tespitine , haksız açılan icra takibi nedeniyle davalı yanın % 20 kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, dosyanın derdest olan Bakırköy 6. ATM’nin 2017/487 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamı itibariyle davacı ve davalı arasında ticari ilişkinin bulunduğu bu ticari ilişki kapsamında alacak borç ilişkisinin cari hesap ilişkisi kapsamında takip edildiği ancak taraflar arasında cari hesap sözleşmesinin bulunmadığı görülmektedir. Tarafların sunmuş oldukları deliller ile birlikte defter incelemesi bilirkişiye yaptırılmış ve yapılan inceleme neticesinde düzenlenen rapor itibariyle taraflar arasında vade farkı uygulamasının devam eden ticari ilişki kapsamında Euro üzerinden yapıldığından mahkememizce Euro üzerinde vade farkı talep edilebileceği, bilirkişi raporu itibariyle bu kapsamda alacak miktarının 3.034,71 Euro yani 12.293,03 TL olduğu tesbit edilmiş mahkememizce kabul edilmiştir. Mahkememizce davacının bilirkişi tesbiti itibariyle 3034,71 Euro alacaklı olduğu mahkememizce kabul edilmiştir. Asıl davacı davasını kısmi dava açarak 100 TL üzerinden açmış olduğundan bu miktarın kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. Her nekadar davacı taraf davasını ıslah ederek 12.293,03 TL çıkartmış isede, dava itirazın iptali davası olup itiraz ve itiraz sebeplerini öğrendikten sonra 1 yıl içerisinde itirazın iptali davası açılması gerekmektedir. Davacı taraf kısmi olarak açtığı iş bu dava itibariyle dava tarihinde itiraz sebeplerini öğrendiği kabul edilse dahi 1 yıldan fazla süre geçtiğinden ıslah ile arttırılan miktar itibariyle açılan itirazın iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği kanaati gelmiş olmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Birleşen Bakırköy 1. ATM 2018/285 Esas , 2018/205 Karar sayılı dosyası itibariyle davacı … Ltd şirketi tarafından açılan menfi tespit davası mahkememiz ana dosyası itibariyle aynı alacak ve borç kapsamında olduğundan mahkememiz dosyası ile birleştirilmiş, davacı taraf asıl dosya yargılama konu Bakırköy … icra müdürlüğünün … esas sayılı dosyası itibariyle 48.838,19 Euro icra takibi itibariyle kendi ticari defterleri itibariyle 24.763,10 Euro bakiye borcu bulunduğu tespit ederek ödeme yapıldığını beyan ederek bakiye miktar için menfi tespit davası açtıklarını beyan etmişlerdir. Birleşen dosya davacısı tarafından açılan menfi tespit davası itibariyle açılan icra dosyası itibariyle yerinde olduğu açılabileceği mahkememizce kabul edilmiştir. Menfi tespit davası itirazın iptali davası ile ayrı ayrı görülmesi mümkündür.Dosya kapsamı itibariyle asıl dosya olan itirazın iptali davası itibariyle bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde ve ayrıca davalının ödemeye yönelik beyanları itibariyle bilirkişi incelemesi ile alacak borç miktarı belirlenmiş ve akabinde bu kapsamda asıl dava dosya davacının alacak borç miktarı belirlenmiş olması, itirazın iptali itibariyle 1 yıl içerisinde alacak borç miktarının kesinleşmiş olması dikkate alınarak birleşen dosya davacısının davasının reddine karar verilmesi gerektiği…” gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulü ile davacının davasının 100,00.-TL’lik kısmının kabulü ile Bakırköy … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasındaki itirazın iptali ile bu asıl alacak üzerinden devamına, davacının davasının 12.093,03.-TL’lik kısmının reddine, birleşen Bakırköy 1. ATM 2018/285 Esas , 2018/205 Karar sayılı dosyası itibariyle davacının davasının reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, asıl davada davalı birleşen davada davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Asıl davada davalı – birleşen davada davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Asıl davanın kısmen kabulü yönünden verilen karar hatalı olduğunu, çünkü davacı yanın müvekkili şirketten vade farkı adı altında her hangi bir alacağı olmadığını, taraflar arasındaki ticari ilişki döviz üzerinden olduğundan fatura kesim tarihi ile ödeme tarihi arasındaki kur farkı nedeniyle bir fark oluştuğunu, döviz alacaklarının muhasebeleştirilmesi TL üzerinden olduğundan fatura tarihi ile ödeme tarihi arasındaki kur farkı nedeniyle muhesebe açısından fark oluşmakta davacının da bu fark için fatura kesmek suretiyle bu eksiği kapattığını, bu nedenle taraflar arasında kararlaştırılmış ve uygulanmış bir vade farkı uygulaması bulunmadığından vade farkı alacağı yönünden hüküm kurulması hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda vade farkı faturaları olarak belirtilen faturalar vade farkı faturası değil, yukarıda da açıklandığı üzere kur farkı faturaları olduğunu, kaldı ki ödemelerin Euro üzerinden yapıldığından herhangi bir vade farkı oluşması da mümkün olmadığını, öncelikle bu yönüyle mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini, Birleşen dava yönünden ise mahkeme tarafından bilirkişi incelemesi ile alacak ve borç miktarının belirlenmiş olmasından bahisle davanın reddine karar verildiğini, alacak borç miktarının bilirkişi marifetiyle belirlenmiş olması menfi tespit davasının haksız olduğunu göstermeyeceğini, aksine menfi tespit davasının haklı olduğunu gösterdiğini, mahkemenin “1 yıl içerisinde alacak ve borç miktarının kesinleşmiş olması dikkate alınarak” şeklindeki değerlendirmeyi de anlamanın mümkün olmadığını, mahkemeye intikal etmiş bir alacak ve borç yasal prosedür çerçevesinde kanun yolları tüketilmek suretiyle kesinleşeceğini, mahkemenin buradaki kesinleşmeden neyi kastettiğinin belli olmadığını, mahkeme tarafından bu şekilde afaki ve soyut değerlendirmeler ile menfi tespit davasının reddedildiğini, kanunda 1 yıllık sürenin sadece haksız icra takibi nedeniyle ödenen paranın iadesi halinde söz konusu olduğunu, istirdat davasının ödemeden itibaren 1 yıl içerisinde açılması gerektiğini, davada ise ödenen bir paranın iadesi söz konusu olmadığını, borcun kabul edilen bir kısmı ödendiğini, ödenmeyen kısım için menfi tespit davası açıldığını, yasada yada yerleşik Yargıtay kararlarında menfi tespit davasının açılmasına yönelik mahkemenin belirttiği şekilde bir bir sınırlama bulunmadığını, Mahkemenin menfi tespit davasını reddeden bu gerekçesi ancak ve ancak hukuki yarar yokluğu şeklinde yorumlanabileceğini ki davada da böyle bir şeyin ise asla söz konusu olmadığını, çünkü davalı müvekkili şirketin, davacı yanın başlatmış olduğu 48.834,19- Euro takip bedelli icra takibi nedeniyle dava açıldıktan sonra gerçekten borçlu olduğu 24.763,10 – Euro ödeme yaptığını, bu ödemeden sonra birleşen davada davacı olan müvekkili şirketin aynı icra takibi nedeniyle borçlu olmadığı halde 24.071,07- Euro ödeme tehdidi altında olmaya devam ettiğini, bu tehdidi bertaraf etmek adına müvekkili şirketin menfi tespit davası açmakta hukuken korunmaya yararı bulunduğunu, Diğer taraftan Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2011/19-622 E sayılı dosyasında vermiş olduğu kararın da emsal nitelikte olduğunu, Ayrıca hukuki yararın bulunup bulunmaması hususunun dava şartı olduğundan hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddi halinde karşı taraf lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nisbi vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, Mahkeme tarafından menfi tespit davasına ilişkin olarak esastan bir inceleme yapılmadığını, ret gerekçesi davanın esasına ilişkin bir husus olmadığını, bu nedenle bir an için ret kararı doğru olsa dahi nisbi yönden takdir edilen vekalet ücretinin kaldırılması gerektiğini, Davaya konu alacağın likit bir alacak olduğundan reddedilen miktar yönünden %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken bu yönüyle de karar verilmemiş olmasının hatalı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl dava, İİK’nın 67. maddesi uyarınca itirazın iptali; birleşen dava ise İİK’nın 72. maddesi kapsamında menfi tespit taleplerine ilişkindir.İlk derce mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiş; asıl ve birleşen davada kuralan hükümlere karşı, asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Eldeki asıl dava, İİK’nın 67. maddesi uyarınca açılmış itirazın iptali davası olup, takibe sıkı sıkıya bağlıdır. Davacı, icra takip talebinde alacağını döviz cinsinden talep etmiş, bu alacağın tahsil tarihindeki kur karşılığının ödenmesi istemiştir. Yani, icra takibinde alacak TL’ye çevrilmemiştir. Buna karşın eldeki dava, kısmi dava adı altında 100 TL üzerinden açılıp, ıslah ile talep 12.193,03 TL ye çıkarılmıştır. İlk derece mahkemesince de takibin döviz üzerinden yapıldığı dikkatten kaçırılarak, TL üzerinden itirazın iptaline karar verilmiştir. Bu durumda verilen kararın infazının ne şekilde yapılacağı konusunda tereddüt ortaya çıkmakta, hatta kararın infazı imkansız hale gelmektedir. Mahkemece icra takibindeki talebin döviz cinsinden olduğu dikkate alınarak ve davacıya talebi açıklattırılarak bir karar verilmesi gerekirken, infazda tereddüt yaratacak şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.Bunun dışında, birleşen menfi tespit davası bakımından ise asıl ve birleşen davaların açılış tarihlerine göre hukuki yararın bulunup bulunmadığı değerlendirilmeden karar verilmesi de usule aykırı olmuştur.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında asıl ve birleşen davaların yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Asıl davada davalı – birleşen davada davacı tarafça yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Asıl davada davalı – birleşen davada davacı tarafça yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 22.12.2022
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.