Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/306 E. 2022/1672 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/306
KARAR NO: 2022/1672
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 12.11.2019
NUMARASI: 2018/422 Esas – 2019/1216 Karar
DAVA: Menfi Tespit
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2016 yılından bu yana devam ettiğini, ticari ilişki kapsamında davacı şirketin ayrıca perde ve tül işlerinde faaliyet gösteren … Tic. LTD. ŞTİ. Unvanlı şirketin bulunduğunu anılan şirketin imal ettiği ürünlerin bir kısım ham maddesinin 2016 yılından bu yana kısmen davalı tarafından temin edildiğini, bu ticaret için davacının, davalıya hem kendi çeklerini keşide ederek verdiğini hem de … şirketinin müşteri çeklerinin cirolanarak, uzun vadeli olarak davalıya verildiğini, çekleri alan davalının, davacı tarafından talep edilen ham maddeleri, davacının talep ettiği zamanda temin ederek, teslimini üstlendiğini, ardından faturalandırma işlemlerinin yapıldığını, cari hesap ekstresinden anlaşılacağı üzere davalı tarafta halen vadesi gelmiş ve gelecek olan 302.018,95TL kıymetli evrak bulunmasına rağmen 2017 yılı aralık ayından bu yana tüm ısrarlara rağmen davalı tarafça ürün teslimi yapılmadığını, ayrıca davalının maddi sıkıntı içinde olduğunu, davalının edimini yerine getirmemesi nedeniyle ödenen çeklere rağmen ham madde göndermediğini ileri sürerek, … A.Ş ye ait 30.04.2018 keşide tarihli 40.000TL bedelli çek ile 30/05/2018 keşide tarihli 40.000TL bedelli 2 adet çekin bedelsiz olduğunu tespiti ile çeklerin iptaline, telafisi imkansız zararların oluşmaması için teminatsız veya uygun görülecek teminatla çeklerin ödenmesini ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; çekin kayıtsız şartsız borç miktarını içeren kıymetli evrak olduğunu, çekteki keşideci imzasının inkar edilmediğini, müvekkili ile davacı arasında akdi ilişki bulunmadığını, dilekçeden anlaşılacağı üzere ilişkinin davalı ile dava dışı şirket arasında bulunduğu, davacı şirketin iştigal alanı itibariyle de böyle bir ticari ilişki bulunamayacağını, çekin avans çeki veya teminat çeki olduğunun yazılı delil ile kanıtlanması gerektiğini, müvekkilinin herhangi bir ödeme güçlüğünün bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut olayda davacı keşidecisi olduğu ve ticari defterlerine göre ticari ilişki içerisinde bulunduğu davalıya çek vermiş çekleri defterlerinden avans hesaplarında takip etmiştir. Kambiyo evrakı olan çek kural olarak muaccel bir borcun tasfiyesi amacıyla düzenlenir. Yani diğer bir anlatımla çek bir ödeme aracı olup kredi aracı değildir. Somut olayda da davacı ticari ilişki kapsamında çeki teslim ettiğinden kural olarak muaccel bir borcun ödenmesi amacıyla çekin verildiği kabul edilmelidir. Çekin avans çeki veya teminat çeki olduğuna ilişkin iddialar iddia eden davacı tarafından yazılı (kesin) delille kanıtlanmalıdır. Dosya kapsamında davacı tarafından herhangi bir yazılı delil sunulmadığından ve dilekçesinde kesin delil olan yemin deliline dayandığından mahkememizce davacıya yemin hakkı hatırlatılmış, 16/07/2019 tarihli dilekçede yemin teklif edilmeyeceği bildirilmiştir Bu durumda çeklerin yasal karinede olduğu gibi muaccel bir borcun tasfiyesi amacı dışında avans niteliğinde verildiği davacı yanca usulüne uygun delillerle kanıtlanmadığı…” gerekçesiyle, davacının sabit görülmeyen davasının reddine, 40.000,00TL’lik çek yönünden tedbir kararı verilip tedbir uygulandığından İİK’nın 72/4 maddesine göre takdiren 8.000,00TL tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Huzurdaki davada, taraflar arasında uzun süredir cari işleyen ticari ilişki içerisinde davalıya verilmiş ancak mal teslimi yapılmadığını ve tüm görüşmeler sonucunda yapılma imkanı da olmadığı anlaşıldığını, çeklerle ilgili olarak İİK 72.maddesi kapsamında tedbir ve menfi tespit davası ikame edildiğini, davalı şirketin cevap dilekçesinde, taraflar arasındaki ticari ilişkiyi inkar ettiğini, taraflar arasında hiçbir ticari ilişki olmadığını bunun da ticari defter ve belgelerle kanıtlanacağını ileri sürdüğünü, Davalının taraflar arasında ticari ilişkinin olmadığı yönünde savunması üzerine kendilerince sunulan 30/05/2018 tarihli dilekçede de belirtildiği üzere; davalı şirket iddiasının aksine, resmi kayıtlara intikal etmiş cari hesaplarda davacı ile davalı şirketin 2016 yılından bu yana ticari ilişki içerisinde oldukları, davacı şirketin davacıya yaptığı ürün bedeli, peşinat ve avans ödemeleri ile tevdii edilen çek, müşteri senetleri ve bunun karşılığında aynı zamanda davalı tarafından gönderilen ürünler ve davalı tarafın düzenlediği imzalı faturaların göründüğünü, bu faturalarda her iki tarafın hesaplarında göründüğünü, taraflar arasında her ne kadar ticari ilişki olmadığı davalı tarafından ileri sürülmüş ise de tarafların 2 yıldır aktif ticari alım satım yapmakta, bizzat davalının verdiği ürünlere dair 170’in üzerinde fatura davalı tarafından davacı müvekkili firmaya düzenlendiğini, ancak son dönemde davalının mal tedarik edememesi nedeni ile müvekkilinin yaptığı avans ödemelerine dair vadeli çekler müvekkili tarafından ödendiğini, ancak davalının müvekkiline ürün göndermediğini, davalı şirket yetkilisi ile yapılan görüşme de de davalı şirket yetkilisi durumu kabul ettiğini, zaten resmi cari hesaptan da anlaşılacağı üzere davacının hali hazırda davalıdan alacaklı konumda olduğunu, HMK. 29. Maddesi uyarınca taraflar dürüstlük kurallarına uygun davranmasının zorunlu olduğunu, ancak sözleşme bulunmasına rağmen davalının dürüstlük kuralına aykırı davrandığını, tedbir kararı verilmesi konusunda yaklaşık ispat kuralının sağlandığı göz önüne alınarak 30/08/2018 tarihli ihtiyati tedbir kararı verildiğini, İş bu dilekçenin zaman darlığı ve çekin ödeme günü olması nedeni ile örnekleme suretiyle verdikleri bir kısım fatura dışında, resmi işleme konulmuş ve davalının da inkar etmediği, davacı müvekkiline ait tüm defter belge, ödeme ve faturalar bilirkişi incelemesine sunulduğunu, davalının ise dürüstlük kuralına aykırı olarak başta kabul ettiğini ve ibraz edeceğini beyan ettiği defter belgelerini ibraz etmekten kasıtlı olarak kaçındığını, yaptırılan bilirkişi incelemesinde de davalının, bahsi geçen çekler nedeni ile alacaklı olmadığı gibi resmi hesaplara girmiş olan ve delilleri arasında yer alan ticari defterlere uygun cari hesap ekstresine göre davalının müvekkili şirkete 288.587,30 TL’sı borçlu olduğu sabit kabul edildiğini, bu tespite davalının bir itirazı olmadığını, ayrıca müvekkilinin dosyaya sunulan ticari defterlerinin kanun maddesinde belirtilen şartları taşıdığı bilirkişi tarafından yapılan inceleme ile tespit edildiğini, müvekkilinin iddiasını ticari defterlerindeki mevcut kayıtlara göre ispatlayabileceğini, her iki tarafın da ticari deter ve kayıtları delil olarak gösterdiğini, 10.07.2018 tarihli duruşmada ise davacı, davalı ve davadışı … şirketinin ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiğini ve ihtar edildiğini, davalı tarafın ihtara rağmen defterlerini sunmadığını, bilirkişi incelemesi sadece davacı müvekkili şirket ve davadışı …’un ticari defterleri üzerinden yapılabildiğini, dosyaya sunulan 20.05.2019 tarihli bilirkişi raporunda ; müvekkili şirket ve davadışı şirket ticari defterleri üzerinden yapılan incelemeyle davalarının haklılığının ortaya konulduğunu, ancak mahkeme tarafından tamamen hakkaniyete ve yasa hükümlerine aykırı olarak, çeklerin avans çeki olduğuna dair iddianın yazılı ( kesin ) delille ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini, Davalı taraf, delil olarak gösterdiği ve ibraz edeceğini beyan ettiği ticari defterlerini sunmaktan kaçınarak yargılama neticesinde hakkaniyetin ortaya çıkarılmasını engellemeye çalıştığını ve taraflara dürüst davranma yükümlülüğü getiren 4721 sayılı TMK’nun 2. Ve 6100 sayılı HMK’nun 29. Maddelerine aykırı davrandığını, tarafların usul hükümlerini kullanarak hakkaniyeti ve gerçek durumu gizleme gayretinin hukuken korunmasının mümkün olmadığını, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 26.09.2018 tarihli, 2018/2696 Esas ve 2018/3431 Karar sayılı ilamının, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 13.06.2017 tarihli, 2016/2310 Esas ve 2017/2537 Karar sayılı emsal Yargıtay kararlarında bu durumun detaylı olarak ele alındığını, yine konuyla ilgili Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 20.02.2014 tarihli, 2013/13573 Esas ve 2014/3094 Karar sayılı emsal nitelikli ilamının bulunduğunu, Bir kısmına yer verilen Yargıtay kararında açıkça belirtildiği üzere davacının münhasıran davalının defterlerine delil olarak dayandığı durumlarda iddiasını yazılı delillerle ispatlaması gerekmediğini, müvekkilinin, davalının ticari defterlerini delil olarak kabul ettiğini dosyaya sunduğu delil dilekçesiyle belirttiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalıya avans ve teminat olarak verildiği ileri sürülen iki adet çekten ötürü davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti talebiyle İİK’nın 72. maddesi uyarınca açılmış bir menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davaya konu 40.000 TL tutarlı iki adet çekin davacı tarafından davalıya avans ve teminat çeki olarak verildiği, ancak davalı yanca çekler karşılığı mal teslim edilmediği ileri sürülmüştür. Davacı yanca çeklerdeki imzaların sahteliği de ileri sürülmemiştir. Mahkeme gerekçesinde de vurgulandığı üzere, çek kıymetli evrak olup sebepten mücerret bir ödeme aracıdır. Buna göre çeklerin, aradaki ticari ilişki nedeniyle avans olarak verildiğinin davacı yanca usule uygun delillerle kanıtlanması gerektir. Davacı yanca usule uygun yazılı delil ile bu husus kanıtlanmadığı gibi çeklerin avans çeki olup bedelsiz oldukları yönünde davacıya hatırlatılan yemin deliline de dayanılmamıştır. 6100 sayılı HMK’nın 222. maddesine göre ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulması, açılış ve kapanış onaylarının yaptırılması ve defter kayıtlarının birbirini doğrulaması gerektiği, bu şartlara uygun biçimde tutulmuş defter kayıtlarının, sahiplerinin lehine delil olarak değerlendirilmesinin ise diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması şartlarına bağlı olduğu, ayrıca söz konusu maddenin son fıkrası uyarınca, davadaki taraflardan birinin diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtmesine rağmen karşı tarafın defterlerini ibrazdan kaçınması halinde ibrazı talep eden tarafın iddiasını ispat etmiş sayılacağının düzenlendiği, davacı tarafın HMK’nın 222/son maddesi uyarınca delillerini davalının defterlerine hasretmediği , aynı madde gereğince davalının ticari defterlerini ibrazdan kaçınmış sayılarak iddianın ispatlanmış kabul edilmesine olanak bulunmadığı,davacının dava konusu çekleri avans ve teminat için verildiğini kanıtlayamadığı ve davacının mahkemenin hatırlatmasına rağmen yemin deliline dayanmadığını bildirdiği de gözetildiğinde, ilk derece mahkemesi kararı isabetli olup aksi yöndeki davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Yukarıdaki açıklama ışığında ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davacı tarafça yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçların Hazineye gelir kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 08.12.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava değerine göre karar kesindir.