Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/300 E. 2020/877 K. 10.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/300
KARAR NO: 2020/877
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/11/2019
NUMARASI: 2019/455 E. – 2019/1031 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen işçi ile işveren arasında düzenlenen haksız rekabet sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart alacağı davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine yönelik verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkili nezdinde 13.11.2017 tarihinde işe başladığını, Marmara Bölge Satış Temsilcisi pozisyonunda çalışmaya devam ederken iş akdinin müvekkili tarafından 19.09.2018 tarihinde haklı olarak feshedildiğini, davalının çalıştığı süre boyunca satış ve pazarlama biriminde çalışması nedeniyle müvekkilinin ticari sırrı niteliğindeki üretim, stok, satış, pazarlama, fiyat politikası, müşteri çevresi gibi kritik ticari bilgilere sahip olduğunu, davalının gizlilik, doğruluk, dürüstlük ve sadakat kurallarına uymayarak iş akdinin devamı sırasında başka bir firmada çalışmak için görüşmelerde bulunduğunun tespit edildiğini, bu kapsamda iş akdinin devamı sırasında rakip konumda olan … A.Ş.’de çalışmak üzere harekete geçtiğini, bu konuda bir kısım görüşmeler yaptığının tespit edildiğini, nitekim işten ayrıldıktan sonra kısa bir süre … unvanlı işletmede çalıştıktan sonra, rakip konumdaki … A.Ş.’de çalışmaya başladığını, taraflar arasında imzalanan işe alım sözleşmesinde, iş akdinin taraflardan birinin sonlandırılması durumunda benzer işler yapan başka bir şirkette iki yıl boyunca çalışamayacağının kararlaştırıldığını, ancak davalının bu süre dolmadan sözleşmeye aykırı biçimde aynı alanda faaliyet gösteren başka bir şirkette işe başladığını ileri sürerek, şimdilik 5.000,00 TL cezai şart bedelinin avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın görevsiz mahkemede açıldığını, dava dilekçesinin 2,7 ve 8 nolu bölümlerinde akde aykırılığın sözleşme süreci ve iş akdinin feshinden sonra devam ettiğinin belirtilmesi karşısında görevli mahkemenin İstanbul İş Mahkemesi olduğunu, davacı tarafça müvekkiline mobbing uygulanarak iş akdinin feshedildiğini, fesih sonrası diğer şirketlerde çalışmaya başladığını, rekabet yasağına ilişkin şartların oluşmadığını, davacı şirkette çalışabilmesi için tek yanlı olarak düzenlenen rekabet etmeme sözleşmesinin geçersiz olduğunu, çalışma özgürlüğünü engelleyen bu tür sözleşmelerin geçerli olmadığını, TBK’nun 444 ve 445. maddeleri gereğince sözleşmenin geçerli olmasının bir takım koşullara bağlandığını, sözleşmenin geçerli olabilmesi için işçinin, işverenin üretim sırları veya işleri hakkında bilgi sahibi olma imkanı yahut bu bilgilerin kullanılması sonucu işverenin zarar görme ihtimalinin bulunması gerektiğini, hayatın olağan akışına göre işverenin uğrayacağı önemli olmayan bir zarar tehlikesinin bulunması halinde bu tür sözleşmelere geçerlilik tanınamayacağını, belirlenen cezai şartın aşrı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava, davalının iş akdinin 19/09/2018 tarihinde davacı şirket tarafından feshinden sonra davalının taahhüdüne aykırı olarak davacı şirket ile aynı iş kolunda rakip şirkette çalışmaya başladığı ve iş akdi henüz davacı şirket tarafından feshedilmeden önce yani davacı şirkette çalışmaya devam ettiği sırada davacı şirket ticari sırlarının rakip şirketlerle paylaşıldığı, davalının bu şekilde rekabet yasağına aykırı davrandığı iddiası ile cezai şart istemine ilişkindir. SGK kayıtlarının incelenmesinde; davalının 13/11/2017 tarihinde davacı şirkette çalışmaya başladığı ve 19/09/2018 tarihinde iş akdinin sona erdiği tespit edilmiştir. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’ nun 5/1-a maddesine göre: ‘6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına iş mahkemelerinde bakılır.’ düzenlemesi yer almaktadır. Davalı işçinin, iş akdinin sona erdiği tarihte yürürlükte olan 7036 sayılı yasa, 6102 sayılı TTK’dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemeyi değiştirmiş olup, bu düzenleme ile gerek iş akdi devam ederken gerekse iş akdi sona erdikten sonra oluşan rekabet yasağına ilişkin davalarda ticaret mahkemelerinin görevli olmadığı anlaşılmaktadır. Dosyamız kapsamında, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 2018/1914 Esas 2019/692 Karar sayılı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 2017/506 Esas 2018/108 Karar sayılı emsal ilamları da dikkate alınarak, davalının iş akdi devam ederken yani davacı şirkette çalıştığı sıradaki eylemleri nedeniyle ve iş akdinin sona ermesinden sonra taahhüdüne aykırı davrandığı iddiasıyla açılan işbu davada, 7036 sayılı yasa uyarınca görevli mahkemenin İş Mahkemesi olduğu kanaatine varılmış…” olduğu gerekçesiyle, HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine, REDDİNE, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın HMK’nın 20. maddesindeki usul çerçevesinde görevli İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesine, karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; ilk derece mahkemesince verilen görevsizlik kararının yerleşik yargı içtihatlarına aykırı olduğunu, bir çok yüksek mahkeme kararında bu tür uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olduğunun kabul edildiğini, 7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile yapılan düzenlemenin mutlak ticari davaları tanımlayan TTK’nın 4/1-c maddesini değiştirdiğinin kabul edilemeyeceğini, Yasa’da iş mahkemelerinin görevine geren konuların tahdidi olarak sayıldığını, somut olayda ise iş akdinden bağımsız olarak ayrı bir taahhütname ile düzenlenen iş akdinin sona ermesinden sonra rekabet etmeme borcunun üstlendiği bir sözleşmenin bulunması nedeniyle iş ilişkisine dayanılmadığını, uyuşmazlıkta iş ilişkisinin sona erdiğini, iş ilişkisi nedeniyle değil, iş ilişkisinin sona ermesinden sonra üstlenilen rekabet etmeme taahhüdünün ihlal edilmesinden kaynaklanan edimin talep edildiğini, rekabet yasağına ilişkin sözlemelerin, hizmet sözleşmesinden bağımsız hakları güvence altına alması nedeniyle bu tür uyuşmazlıklara ticaret mahkemelerince bakılması gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesinin kararın kaldırılmasına, dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra işçinin rekabet yasağını ihlal ettiği iddiasına dayalı olarak TBK’nın 446. maddesi uyarınca ceza koşulu alacağının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçelerle mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş, bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava konusu rekabet yasağı ve buna dayalı cezai şarta ilişkin olarak taraflarca hizmet sözleşmesi dışında, hizmet sözleşmesinin eki niteliğindeki ”Taahhütname ” başlıklı bir sözleşme akdedilmiştir. Bahsi geçen bu sözleşmeye işçi aleyhine rekabet yasağı öngörülmüş ve yasağın ihlali ceza koşuluna bağlanmıştır. Rekabet yasağı 6098 sayılı TBK’nın Genel Hizmet Sözleşmesi hükümleri içinde 444 ilâ 447. maddelerinde düzenlenmiştir. TBK’nın 444. maddesi uyarınca, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Öte yandan, TBK’nın 445/1. maddesi hükmüyle, rekabet yasağı kaydının işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceği hüküm altına alınmıştır. Bununla birlikte Kanun’un 445/2. maddesinde ise hakime, sözleşmede yer alan aşırı nitelikte rekabet yasağını kapsam ve süre yönünden sınırlayabilme yetkisi verilmiştir. İşçi işe alındığı andan işten çıkarılacağı ana kadar işverene karşı rekabet yapamaz. Zira, söz konusu zaman parçası içinde yapılmış rekabet sadakat borcuna aykırılık oluşturur. Hizmet sözleşmesinin devam ettiği dönem için ayrıca bir rekabet yasağı sözleşmesinin akdedilmesine gerek yoktur. İşçinin İş Kanununun 25./II. b,d ve e bentleri gereğince doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması sadakat borcunun ihlali olarak kabul edilmiş; bu halde işverenin iş akdini feshedebileceği gibi tazminat da isteyebileceği hükme bağlanmıştır. Buna karşılık taraflar, sözleşmenin bitiminden sonra işçinin rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmü iş akdine koyabilecekleri gibi bu konuda ayrı bir sözleşme (rekabet yasağı sözleşmesi) de yapabilirler. İş akdi sona erdikten sonra işçinin işverenle rekabet etmeme borcu, ancak böyle bir yükümlülük sözleşme ile kararlaştırıldığı takdirde söz konusu olabilir (Prof. Dr. S. Süzek, İş Hukuku, Beta Yayınları, 2005, S:277). İş görme ve sadakat borçları, açıkça kararlaştırılmasa bile her iş sözleşmesinde vardır. Rekabet etmeme borcu ise, ancak iş sözleşmesi taraflarının açıkça kararlaştırmaları halinde ortaya çıkar. İş sözleşmesi devam ederken, işçinin rekabet sayılacak davranışları ise “doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar olup” İş Kanunu’nun 25/II-e kapsamına girer ve işveren için haklı fesih nedeni oluşturur. Rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi halinde ise işçi, zararı tazmin ile mükelleftir. Bu kapsamda, iş akdinin devamı sırasında işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırılık halinde, bu tür davalara bakmakla görevli mahkeme iş mahkemesidir (Yargıtay 22. HD 2016/27017 E., 2020/665 K.). Somut olayda, davacının ceza koşulu alacağı, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra davalının rakip firmada çalışmaya başlamış olmasına dayandırılmaktadır. Yani, dava konusu eylem, davalı işçinin, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonraki rekabet yasağının ihlal ettiği iddiasıdır. Davacının talebinin TBK’nın 444 ve devamı maddelerinde düzenlenen rekabet yasağı sözleşmesine aykırı eylemler nedeniyle sözleşme ile kararlaştırılan ceza koşununun tahsili olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu yürürlüğe girdikten sonra, hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin rekabet yasağı anlaşmasına aykırılık iddiasıyla açılan davalarda iş mahkemesinin mi yoksa asliye ticaret mahkemesinin mi görevli olduğunu ortaya koymak gerekir. İlk derece mahkemesi, görevsizlik kararını 12.10.2017 tarihli, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesindeki görev düzenlemesine dayandırmaktadır. Anılan madde ile iş mahkemelerinin görev alanı düzenlenmiş ve mülga 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesinden farklı olarak, İş Kanunu kapsamında kalmayan ve sadece TBK’nın hizmet sözleşmesi hükümlerine tabi hizmet sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar da iş mahkemelerinin görev alanına alınmıştır. Yani, mülga 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesi, “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur. ” şeklinde bir düzenleme getirmiş iken 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde, “(1) İş mahkemeleri; a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına, b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara, c) Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” düzenlemesi getirilmiştir (Basın İş Kanunu ve Deniz İş Kanunu kapsamındaki uyuşmazlıklar, eski Kanun döneminde de iş mahkemelerinin görev alanı içinde kalmaktaydı). Görüldüğü üzere, iş mahkemelerinin görev alanını düzenleyen her iki kanun da iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına bakma görevini iş mahkemelerine vermiştir. Aralarındaki fark ise, İş Kanunu kapsamında kalmayıp sadece TBK’nın hizmet sözleşmesine ilişkin hükümlerine tabi olan sözleşmelerden kaynaklı hukuk uyuşmazlıklarının da iş mahkemesinin görev alınına alınmasından ibarettir. Bu husus, 7036 sayılı Kanun’un 5. Maddesinin gerekçesinde gerekçesinde; “Maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yapılan düzenleme ile, iş mahkemelerinin görev alanı genişletilerek 5521 sayılı Kanunda düzenlenen uyuşmazlıkların yanı sıra 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısım Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerinden (genel hizmet sözleşmesi, pazarlamacılık sözleşmesi ve evde hizmet sözleşmesi) kaynaklanan işçi ve işveren uyuşmazlıkları da kapsama alınmaktadır. Ayrıca sadece 4857 sayılı İş Kanununa tabi işçiler değil 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun kapsamındaki gazeteciler ile 854 sayılı Deniz İş Kanunu kapsamındaki gemiadamları da kapsama alınmakta ve bunlar ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına iş mahkemelerinin bakacağı kabul edilmektedir. Bu düzenlemeler 5953 sayılı Kanunun ek 4 üncü maddesi ve 854 sayılı Kanunun 46 ncı maddesiyle de uyumludur. Böylece iş mahkemeleri, işçi ve işveren arasındaki tüm ihtilafları çözmekle görevlendirilerek tam bir ihtisas mahkemesi olarak kabul edilmektedir. Bu yaklaşımla, işçi ve işveren arasında iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda istikrarlı kararların verilmesi sağlanacak, uzmanlık sebebiyle kısa sürede daha güvenilir sonuçlar elde edilecek ve yargı yoluna başvuranların hakları daha iyi korunacaktır” şeklinde ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere, Kanun gerekçesinde, TTK’nın 4/1-c maddesinin yürürlükten kaldırıldığına dair bir iradenin varlığından bahsedilmemiştir. 7036 sayılı Kanun’un genel gerekçesi ve 5. maddesinin gerekçesi göz önünde bulundurulduğunda, bu düzenleme ile kanun koyucunun TTK’nın 4/1-c ve dolayısıyla aynı Kanun’un 5. maddesindeki düzenlemeyi bertaraf etmek gibi bir arzu ve iradesinin bulunmadığı, aksine TTK’nın anılan hükümlerinin 1956 tarihli eTTK’dan bu yana hiç değişmeden gelmesinin kanun koyucunun bu uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesinde görülmesi yönündeki iradesinin ne derece güçlü olduğunu gösterdiği, sonuçta 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile TTK arasında üstünlüğün TTK’ya tanınması gerektiği ve TBK’nın 444 vd. maddelerinde düzenlenen rekabet yasağı anlaşmasından doğan uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu kabul edilmelidir (İbrahim Çağrı Zengin, “Pazarlamacının -ve İşçinin- Taraf Olduğu Rekabet Yasağı Sözleşmesinden Doğan Uyuşmazlıkların Çözümünde Görevli Mahkeme- 7036 Sayılı (Yeni) İş Mahkemeleri Kanunu Bakımından Değerlendirme”, İÜHFM, C: LXXV, S: 2, 2017, s.809). Ticari davaları düzenleyen TTK’nın 4/1-c maddesi gereğince, işçinin rekabet yasağına ilişkin TBK’nın 444 ilâ 447. maddelerinde düzenlenen uyuşmazlıklar mutlak ticari dava olup, bu tür dava ve uyuşmazlıklara ticaret mahkemelerince bakılması gerekir (Yargıtay 9. HD’nin 2015/33389 E- 2019/2979 K sayılı, 07.02.2019 tarihli kararı. Yargıtay 11. HD’nin yerleşik içtihadı da bu yöndedir: Yüksek 11. HD’nin 2014/19137 E- 2015/1379 K sayılı, 06.02.2015 tarihli kararı; aynı Dairenin 2015/4187 E- 2015/5893 K sayılı, 27.04.2015 tarihli kararı; aynı Dairenin 2016/11603 E- 2018/3697 K sayılı, 17.05.2018 tarihli kararı; Yargıtay HGK’nun 29.02.2012 tarih ve 2011/11-781 Esas, 2012/109 karar sayılı kararı). Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde yapılan düzenlemenin, TTK’nın 4/1.c maddesini ortadan kaldırdığından söz edilemez. O halde, mutlak ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığa ticaret mahkemesince bakılması gerekirken, göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi yerinde olmamıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.3 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca, görevsizlik kararını veren İlk Derece Mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmakla, ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik karanın KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde davacıya iadesine,4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 10/09/2020 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.