Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/290 E. 2022/1824 K. 30.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/290
KARAR NO: 2022/1824
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/09/2019
NUMARASI: 2018/512 E. – 2019/1163 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan Sebepsiz İktisab Nedeniyle)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; şirket sahibi ve şirket yetkilisi olan … tarafından 17/04/2017 tarihinde … Libadiye Şubesi’ne gidilerek banka çalışanı …’a 3 adet çekin teslim edildiğini, davacının 04.06.2017 tarihinde söz konusu şubeden kredi kullanmak istediğini, ancak şubece bankaya teslim ettiği çekler nedeni ile kredi kullanılamayacağının davacıya bildirildiğini, davacının söz konusu çekleri istemesi üzerine 2 adet çekin banka uhdesinde kaybolduğunu ve iade edemeyeceklerini bildirdiğini, davacı tarafından davalı bankaya 20.07.2017 tarihinde Üsküdar … Noterliği … yevmiyeli İhtarnamenin gönderilerek çeklerin vade tarihinde tahsilat yapılamayacağından bahisle çeklerin iptal tarihine kadar geçen süre için maddi ve manevi zarara uğranılacağından bahisle toplam 280.000.-TL nin ödenmesinin talep edildiğini, (100.000+180.000 TL lik çekler) çeklerin vadesinde ödenmemesi halinde maddi ve manevi tazminat davaları açılacağının belirtildiğini, ancak davalı bankanın tebliğ aldığı bu yazıya herhangi bir yanıt vermediğini, davalı bankanın davacıya ait kaybettiği çeklerden olan … Sancaktepe Şubesi … çek seri nolu 27.09.2019 vade tarihli 100.000.-TL lik … A.Ş olan çek hakkında davalı banka tarafından İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2017/648 E sayılı dosyası ile çek iptal davası açıldığını ve 22.01.2018 tarihinde çekin iptaline karar verildiğini, verilen çek iptali kararı üzerine çekin teşhis fonksiyonu kalmadığını, şirketin keşideciye başvurma olanağının bulunmadığını, davalı bankanın şirketin zararını ödedikten sonra elindeki iptal kararına ve sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak keşideciye başvurabileceğini,(Yargıtay 19 HD. E.2014711699, K.2014/15291) kendisine tahsil için tevdi edilen bu çekin kaybolmasından dolayı doğan borçtan bankanın davacıya karşı zarardan sorumlu olduğunu, davalı … A.Ş’ne 28.03.2018 tarihinde Üsküdar … Noterliği’nin … yevmiye nosu ile ihtarname gönderilerek, çekin iptal olduğunu, çek bedeli 100.000.-TL nin ödenmesini, ödeme yapılmaması halinde dava açılacağının bildirildiğini, davalının bu ihtarnameye de yanıt vermediğini, davacının söz konusu çek nedeni ile alacağını tahsil edemediğini, çekin vade tarihinden itibaren oluşan zararının devam ettiğini, bu zararın oluşmasında davalı bankanın özensizliğinin yol açtığının kuşkusuz olduğunu, zararın sabit olduğunu, bu nedenle işbu davanın açılmasının gerek duyulduğunu, belirterek davanın kabulü ile 100.000.-TL lik kaybolan çek bedelinin 28.03.2018 temerrüt tarihinden itibaren ticari faiz ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davacının keşidecisi … A.Ş. olan 27.09.2017 vadeli … seri nolu 100.000.-TL bedelli çeki müvekkili bankanın Libadiye Şubesi’ne teslim ettiğini, söz konusu çekin şubede kaybolduğunu, bankaca açılan iptal davası sonunda çekin iptali için İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/648 E 2018/23 K sayılı ilamı ile çekin iptaline karar verildiğini, davacının çekin kaybolması sebebi ile zarara uğradığını iddia ederek çek bedelinin banka tarafından tazminini talep ettiğini, söz konusu çekin kaybolmasının akabinde bankaca derhal çekin iptali davası açıldığını ve çekin iptaline mahkemece karar verildiğini, davacının bankaya 28.03.2018 tarihli … sayılı ihtarname gönderdiğini, bankanın bu ihtarnameye 07.05.2018 tarihinde cevap verdiğini, davacının iddia ettiği 20.07.2017 tarihli bir ihtarnamesinin bankaya ulaşmadığını,davacının açtığı davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle reddine karar verilmeini istediklerini beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm deliller toplandıktan sonra, bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiş, E. Öğr. Görevlisi Emekli Banka Müd/ Müf. … tarafından hazırlanan 24/06/2019 tarihli bilirkişi raporunda, “…davalı banka basiretli bir tacir gibi davranmayarak kendisine tahsil edilmek üzere tevdi edilmiş olan dava konusu çeki kaybetmesi dolayısı ile %100 kusurlu olduğu, davacının zarara uğradığını ortaya koysa dahi öncelikle çek bedelinin ilgili firmalardan tahsil edilmesi gerektiği halde dava konusu çeki bankaya tevdi eden davacı firmanın zarara uğradığı hususunu ciranta ve çek keşidecisine başvurmaksızın doğrudan davalı bankadan tahsil etmek yoluna gittiği, böylece davacı firmanın çekin tahsil kabiliyetinin bulunup bulunmadığını ortaya koymadığı, bu nedenle çek bedelinin bankadan talep edilmesinin yerinde olmadığı,ayrıca davalı bankanın dava konusu çekin kaybından dolayı sorumlu olmakla birlikte bu çekin kaybolmaması halinde ödeme kabiliyetini kaybettiğine ilişkin herhangi bir iddia ve tespitte de bulunmamıştır…” sonuç ve kanaatine ulaşıldığını mütalaa ettiği anlaşıldı.Taraflar arasındaki ihtilaf davacının kredi çekmek amacıyla bankaya teslim ettiği çekin banka uhdesinde kayıp olması nedeniyle davacının alacağını tahsil edememiş olması nedeniyle davalıdan çek bedelini talep edip edemeyeceği, talep şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.Çekin bankaya kredi işlemleri için verildiği ancak banka uhdesinde iken kayıp olduğunun sabit olduğu, bu durumda davacının çek bedelinin tahsili için öncelikle çek borçlularına başvurmadan, doğrudan bu bedelin davalıdan tahsilini talep edemeyeceği, davacının asıl borçlu keşideci ve varsa kendinden önceki cirantalara başvurup başvurusu karşılıksız kalmadan, çekin karşılıksız olduğu ispatlanmadan bankanın sorumluluğunun doğmayacağı, dolayısıyla asıl borçluya karşı başvuru yolları tüketilmediğinden davalıdan talepte bulunulamayacağı anlaşıldığından, dosyada alınan bilirkişi raporu da gözetilerek davanın reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili şirket yetkilisi tarafından çekin vade tarihinden evvel takas edilme gayesi ile 17.04.2017 tarihinde … Libadiye şubesine giderek banka çalışanı …’a çekin teslim edildiğini ve fakat yine çek vadesinden evvel banka tarafından çekin zayii olduğu ve bankanın çekin iptali davası açılarak ve neticesinde müvekkil firma tarafından bankaya ibraz edilen çeklerin kesinleşmiş mahkeme kararıyla iptal kararı verilmesi ile müvekkilinin uhdesinde bulundurduğu çekin tahsil kabiliyetinin sırf bankanın çekleri kaybetmesi dolayısıyla bir çok haklarından mahrum bırakılmasıyla ikame ettiği tazminat davası neticesinde özetle her ne kadar bankanın %100 kusuru bulunsa da öncelikle çek keşidesine başvurulmadan iş bu tazminat davası açıldığı gerekçe ile ikame ettiği davanın reddine karar verildiğini çekin vade tarihinden evvel bankanın çeki kaybetmesi neticesinde çekin iptali kararıyla, kambiyo senedine özgü icra takibi açma hakkının önüne geçmekte yanı sıra vadesinden sonra ödemeyen lehtara karşı karşılıksız çekten dolayı icra ceza davası ikame etme hakkının da sona erdiğini, bunun yerine sıradan bir ilamsız icra takibi açılabilecek ve sanki müvekkiline hiç çek keşide edilmemiş gibi bir durumda bırakılarak müvekkili zarara uğrattığını, öncelikle davalı bankanın kaybetmiş olduğu … Sancaktepe Şubesi … çek seri no’lu 27.09.2017 vade tarihli 100.000Tl bedelli, keşidecisi … A.Ş. Olan çeke ilişkin çekin iptali kararı davalı banka tarafından alınmasının ardından keşideci … A.Ş.’ye 28.03.2018 tarihinde Üsküdar …Noterliği … yevmiye no ile çek bedelinin ödenmesine yönelik ihtarname gönderildiğini, ne var ki çekin borçlusu … Tic .A.Ş. İş bu ihtarnameye hiç bir cevap vermediği gibi ödemenin de tarafına yapılmadığını, bunun üzerine de tarafınca davalı bankaya yönelik çekin zayiiliğine kendi kusuru ile sebebiyet vermesi hasebiyle tazminat talebinde bulunma zarureti hasıl olduğunu, dolayısıyla mahkemenin gerekçesinde belirtmiş olduğu gibi müvekkili şirketin doğrudan bankayı muhatap olarak görüp tazminat talebinde bulunmayıp öncelikle çeki ödemekle yükümlü borçlu şirkete ihtarname gönderdiğini, dolayısıyla mahkemenin matbu bir hadise gibi tarafınca borçlu … Tic. A.Ş. ‘ye ilişkin icra takibi olmadığından tazminat talep edebilme hakkının reddine karar verilmesinin açıkça hakkaniyet ilkesine aykırılık teşkil ettiğini, zira müvekkilinin şayet çek davalı banka tarafından kaybedilmemiş olsa idi müvekkilinin vade tarihinden sonra karşılıksızdır şerhini alarak kambiyo senedine özgü icra takibi gibi oldukça tahsil kabiliyeti güçlü bir takip açarak neticesinde ise İİK’nın 344 vd. Hükümlerinde belirtilen karşılıksız çeke ilişkin dava ikame edebilecek ve çek borçlusunu çek bedelini mecburen ödemeye yükümlü hale getirebileceğini, ne var ki tüm bu yasadan doğan hakların mahkeme dosyasında mübrez bilirkişi raporunda %100 banka kusuru olduğu tespit edilen çeki kaybeden banka hasebiyle müvekkilimin adeta elinden alındığını, dosyada mübrez Yargıtay Kararları doğrultusunda müvekkili şirketin vade tarihinden evvel çeki kaybeden banka hakkında tazminat talep etmekte haklı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, bankaya ibraz edilen çekin davalı tarafından kaybedilmesi nedeniyle çek bedelinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında davacı şirketin lehtar, dava dışı … Tic. A.Ş’nin keşideci olduğu, … Bankası A.Ş’nin Sancaktepe şubesindeki çek hesabından 27.09.2017 vade tarihli 100.000,00 TL bedelli keşide edilen çekin davacı şirket tarafından davalı bankaya ibraz edildiği, çekin banka uhdesinde iken şubesinde kaybolduğu, banka tarafından çek zayi nedeniyle iptal davası açıldığı konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur.Uyuşmazlık, lehtar olan davacının çekin kaybından dolayı yasal haklarını kaybedip kaybetmediği, herhangi bir zararının olup olmadığı ve mahkeme kararının usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir. Dosya kapsamından, davalı banka tarafından, davacı şirketin bankaya ibraz ettiği çekin banka şubesinde kaybedilmesinden dolayı İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/648 Esas sayılı dosyasında 13.07.2017 tarihinde hasımsız şekilde çek iptali davasının açıldığı, çekin bankaya ibrazından sonra banka şubesinde kaybedilmiş olduğu, mahkemenin 2018/23 Karar ve 22.01.2018 kararı ile çekin iptaline karar verildiği, davacı tarafça işbu davanın açılmış olduğu, davadan önce davacının davalı bankaya çek bedelinin ödenmesi için ihtarname tebliğ edildiği anlaşılmıştır. 24.06.2019 tarihli bilirkişi raporunda; davacı firmanın banka tarafından, açılan çek iptal davası sonrası çek bedelinin tahsili için keşideci … A.Ş ile ciranta … San.Lt Şti’nden çek bedelinin tahsiline yönelik bir talepte bulunulduğuna dair herhangi bir belge ve yine takip yoluna gidildiğine dair bir belgenin dosyaya ibraz edilmediği, bu nedenle söz konusu çek bedelinin tahsili kabiliyetinin bulunup bulunmadığının tespit edilemediği, bu durumda davacının zararının gerçekleştiğinden bahsetmenin mümkün olmadığı, bankalardan kaybolan çek bedelinin talep edilebilmesi için davanın zararının gerçeklemiş olmasının gerekli olduğu, öncelikle çek borçlusundan talep edilmiş olması, sonuç alınamaz ise bankadan talepte bulunulmasının icap ettiği, (Yargıtay 11.HD.E.1991/2382 K.9393 T.01.10.1992 kararı) esasında söz konusu çek bedelinin tahsil kabiliyetinin de mümkün olup olmadığının bilinmeyen bir husus olduğu, tahsil kabiliyeti bulunmayan bir çekin bankaya teslim edilmiş olması sebebiyle çekin bedelinin bankadan istenilmesinin mümkün olmadığının bir gerçek olduğu, (Yargıtay 11.HD. 2018/10528 E. 2010/1393 K. 08.02.2010 kararı) Diğer taraftan haksız fiilden kaynaklanan zararın tazmini mümkün ise de zararın oluştuğunun belgelenmesinin gerektiği, (Yargıtay 19.HD.E. 2014/11699 K, 2014/15291 kararı) Yapılan bu değerlendirmeler çerçevesinde; davalı bankanın basiretli bir tacir gibi davranmayarak kendisine tahsil edilmek üzere tevdi edilmiş olan dava konusu çeki kaybetmesi dolayısı ile %100 kusurlu olduğu, davacının zarara uğradığını ortaya koysa dahi öncelikle çek bedelinin ilgili firmalardan tahsil edilmesi gerektiği , dava konusu çeki bankaya tevdi eden davacı firmanın zarara uğradığı hususunu ciranta ve çek keşidecisine başvurmaksızın doğrudan davalı bankadan tahsil etmek yoluna gittiğini böylece davacı firmanın çekin tahsil kabiliyetinin bulunup bulunmadığını ortaya koymadığını bu nedenle çek bedelinin talep edilmesinin yerinde olmadığı, ayrıca davalı bankanın çekin kaybından dolayı sorumlu olmakla birlikte bu çekin kaybolmaması halinde ödeme kabiliyetini kaybettiğine ilişkin herhangi bir iddia ve tespitte de bulunmadığı, nihai olarak yapılan açıklamalar çerçevesinde davalı bankanın çekin kaybından dolayı davacının zararına sebebiyet verdiği konusundaki değerlendirmelerin hukuki nitelik taşıdığından mahkemece davalı bankanın davacının zararına sebebiyet verdiğine karar verilmesi halinde davacı bankanın çeki kaybetmiş olması sebebi ile %100 hatalı olduğu dikkate alınarak dava tarihi 08.06.2018 itibarı ile davacının davalı bankadan, kaybedilen 100.000,00 TL’lik çek bedeli yanında söz konusu çek bedelinin 10.04.2018 tarihinden itbaren 60 gün üzerinden %9.75 avans faizi de talep etmesi gerektiği belirtilmiştir.Davacı vekili tarafından bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde; davalı bankanın çek keşidecisine sebepsiz zenginleşmeye dayalı dava açabileceğini, iptal kararı verilen çekin teşhis fonksiyonu kalmadığından müvekkilinin keşideciye başvurma olanağının kalmadığını belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekil ise davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece bilirkişi raporu gereğince davanın reddine karar verilmiştir. Kıymetli evrakta hakkın çeke bağlı olması nedeniyle, çekin zayi edildiği durumlarda, çeke bağlı hakkın çeksiz de ileri sürülebilmesi için TTK’nın 651. ve 652.maddelerinde hamile iptal davası açma hakkı getirilmiştir. İptal kararı alan hamil hakkını çek olmadan ileri sürebilecek yada borçludan yeni bir senet tanzim edilmesini isteyebilecektir. Bu davayı açma hakkı hamile aittir. Çek keşidecisinin veya temsilcisinin TTK’nın 757 ve 818/s.maddesi gereğince iptal davası açma hakkı bulunmamaktadır.Bir çek ibraz tarihinden önce zayi edilebileceği gibi, usulüne uygun şekilde ibraz edilerek karşılıksız işlemine tabi tutulan bir çekin de zayi edilmesi mümkündür. Her iki durumda da zayi olan çekin iptalinin istenilmesinde hamilin hukuki yararı bulunmaktadır. Somut olayda, çekin ibraz sonrasında banka uhdesinde zayi olduğu konusunda herhangi bir ihtilaf mevcut değildir. Yargıtay 11.HD’nin 2015/9988 Esas, 2016/3243 Karar ve 23.03.2016 tarihli emsal ilamında;”…Dava, tahsil cirosuyla davalı bankaya verilen bononun kaybedildiği, alacağın tahsil edilemediği ve bu nedenle zararın doğduğu iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Dava dışı borçlunun keşideci, davacının lehtar olduğu bononun tahsil amaçlı olarak davalıya verildiği ve henüz vadesi gelmeden davalı nezdinde kaybedildiği hususları çekişmesizdir. Ayrıca, davacının asıl borçluya karşı başlattığı takibin semeresiz kaldığı, haczi kabil mallarının bulunmadığının tespit edildiği, borçluya dair borç ödemeden aciz vesikası sunulduğu yönleri de dosya kapsamıyla sabittir. İşbu dava, bononun vekil hamili konumundaki davalının senedi tahsil aşamasında kaybettiği, bu nedenle bedelinin tahsil edilemediği ve zararın doğduğu iddiasına dayanmaktadır. Davalının vekil hamil olarak zarardan sorumlu tutulabilmesi için, bononun kaybedilmesi ile davacının bono bedelini tahsil etmemesi arasında doğrudan illiyet bağının ve bu şekilde vekalet akdinin ihlal edildiğinin kanıtlanması gerekmektedir. Bononun kaybı sonrasında dava dışı borçlunun bu kayıptan yararlanarak davacı alacaklının alacağına kavuşmasını engelleyici davranış ve tasarruflarının varlığı ispat edilmelidir. Başka bir ifadeyle, bono kaybedilmemiş ve vadesi sonunda hemen takibe konulmuş olsa bile dava dışı borçlunun borcunu ödeyemeyeceği sabitse, davalının salt bononun kaybedilmesi nedeniyle sorumlu tutulmasının gerektiğinin kabulü doğru değildir. Bu durum karşısında, açılan bu davanın bir tazminat davası olduğu dikkate alınıp, yukarıda açıklanan hususlar çerçevesinde davacıya ispat imkanı tanınıp, tüm kanıtlar değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle hüküm bozulmuştur. Yargıtay 11.HD’nin emsal ilamı kapsamında dosya değerlendirildiğinde; davacının alacak talebinin, uğradığını iddia ettiği zarara ilişkin tazminat davası olduğu ve davacının çek bedelini tahsil için keşideciye başvurmadığı, herhangi bir zarara uğradığına dair delilin mevcut olmadığı, tazminata konu alacağa hak kazanabilinmesi için davalının kusurlu olmasının yeterli olmayacağı, kusurla birlikte, kusurun neden olduğu bir zararın da olması ve bu zarara neden olan eylemin hukuka aykırı olması gerekir.. Somut olayda tazminata neden olan diğer unsurların gerçekleşmiş olduğu kabul edilse dahi henüz davacının tazmini gereken bir zararının bulunduğu kanıtlanmadığından ilk derece mahkemesince davanın reddine dair verilen hüküm isabetli olup davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davacı vekili tarafından peşin olarak yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline Hazineye gelir kaydına,3-Davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların davacı üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 30.12.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.