Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/29 E. 2022/1435 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/29
KARAR NO: 2022/1435
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/09/2019
NUMARASI: 2019/116 E. – 2019/1018 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Saklama Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davacı ve davalı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalının Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Talimat sayılı dosyası üzerinden yaptığı haciz ve muhafaza işlemi sonucunda, muhafaza altına alınan menkullerin, alacaklı vekili ile müvekkili arasında imzalanan 22.12.2017 tarihli yediemin teslim zabtı ile günlüğü 360,00 TL bedelle müvekkiline teslim edildiğini, mahcuzların uzun süre teslim alınmadığı gibi peşin ödenen 32.000,00 TL dışında herhangi bir ücret de ödenmediğini, saklama alacağının tahsili amacıyla Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına ve %20 oranında icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davada hukuki yarar bulunmadığını, sözleşmenin kanunun emredici hükümlerine ve kamu düzenine aykırı olup geçersiz olduğunu, sözleşmenin gabin nedeniyle de geçersiz olduğunu, sözleşmedeki genel işlem koşullarının haksız şart niteliğinde olduğunu, sözleşmenin ücrete dair maddelerinin geçersiz olduğunu, alacak hakkında Adalet Bakanlığı’nca belirlenen ücret tarifesinin uygulanması gerektiğini, yedieminlik ücretinden borçlunun sorumlu olması nedeniyle davanın borçluya ihbarı gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… tarafların iddia ve savunmaları, içeriğine göre; davacı ile davalı arasında, davalının alacaklı sıfatına sahip olduğu Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … talimat sayılı dosyasında, alacağın tahsili amacıyla 22/12/2017 tarihinde yapılan haciz işlemi sırasında muhafaza altına alınan menkullerin saklanması için yine 22/12/2017 tarihli yediemin teslim zaptı-ücret sözleşmesi imzalanmış olup, sözleşmede günlük 360,00 TL bedel kararlaştırıldığı görülmüştür. Davalının alacaklı olduğu Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … talimat sayılı dosyasındaki haciz tutanağına göre; haczedilen malların toplam 140.000,00 TL değerinde olup, bu husus yine taraflarca imzalanan haciz tutanağından anlaşılmaktadır. Davacı Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında 22/12/2017 tarihi olan sözleşme tarihinden, takip tarihi olan 03/01/2019 tarihine kadar geçen 376 günlük alacağını günlük 360,00 TL’den hesap ederek bundan peşin ödendiğini belirttiği 32.000,00 TL düşülerek 103.360,00 TL için takipte bulunulmuş olup, davacı tarafça yapılan hesaplama mahkememizce resen hesaplanabilecek bir husus olup, doğru hesaplama yapıldığı anlaşıldığından bu konuda tekrardan bir inceleme yaptırılmamıştır. Davanın dayanağı olan yedieminlik sözleşmesi İcra Müdürlüğü’nce yürütülen haciz ve muhafaza işlemi sırasında imzalanmış ve haczedilen mahcuz mallar özel yediemin deposu işleten davacıya teslim edilmiştir. Yargıtay 13.Hukuk Dairesi’nin emsal nitelikteki kararlarına göre; hukuki ilişki Adalet Bakanlığı tarifesine bağlı olmasa bile, hakkaniyet indirimi yapılmalıdır. Zira Türk Borçlar Kanunu’nun 26.maddesinin mutlak uygulanırlığı sözleşmenin tam bir irade serbestisi içinde yapıldığı durumlar için söz konusudur. Uygulamada hacizli malların takip baskısı altında icra müdürlerince belirlenen yediemin depolarına bırakıldığı bir vakıadır. Süratle gerçekleştirilen bu işlemler için fazla bir seçenek özgürlüğü olmadığı açıktır. Ayrıca sözleşmeyi imzalayan takip alacaklısının yediemin ücretini takip borçlusuna rücu hakkı bulunduğundan, bu ücretlerin tayininde tarafların keyfi iradesinden ziyade bunun borçluya rücu olasılığına göre objektif iyiniyet kurallarına ve hakkaniyete uygun belirlenmesi zorunluluğu vardır. Adalet Bakanlığı’nın tarife belirlemesinin temelinde de zorda kalan insanları ve özellikle de borçluyu koruma saiki vardır. (İstanbul BAM 16.HD 2017/607-2017/3494 karşı oy) Her ne kadar davacı tarafın yapmış olduğu hesaplamaya göre; takibi yapılan miktarı tarafların serbest iradeleri ile imzaladıkları yedieminlik sözleşmesi hükümleri gereğince geçerli saymak ve davanın tamamen kabulüne karar vermek doğru gibi görünse de yukarıdaki paragrafta yapılan açıklamalar ışığında borçlunun mağduriyeti, hacze konu menkullerin niteliği ve değeri ile 376 gün gibi uzunca bir süre menkullerin davacı yedieminde kalmış olması, hakkaniyet kuralları, haczedilen eşyanın fazladan özen yükümlülüğü gerektirmemesi, emtianın haczedildiği tarih itibariyle talep edilen miktara yakın bir ekonomik değere sahip olması vs.gibi nedenlerle Borçlar Kanunu 51/1 maddesi kıyasen uygulanarak takdiri indirim yapılarak, yediemindeki ücretinde hakkaniyet indirimi yapılması olayı çevreleyen hal ve şartlara uygun bulunarak %50 hakkaniyet indirimi yapılmak suretiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, asıl alacak miktarı hakkaniyet indirimi yapılmak suretiyle belirlendiğinden, likit olmayıp davacının icra inkar tazminat talebinin reddine karar verilerek, reddedilen kısım indirimden dolayı reddedildiğinden davalı lehine bu hususta vekalet ücreti takdir edilmemiş ve davanın kısmen kabulüne” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 51.680,00 TL asıl alacak yönünden davalının Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takibe vaki itirazın iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece muhafaza edilen menkullerin fazla olması ve fazla yer kaplamasının irdelenmediğini, sadece emtianın değerinin dikkate alındığını, mahkeme kabulünün aksine davalının herhangi bir baskı altında kalacak durumda olmadığını, Büyükçekmece yetki alanı içerisinde özel depo olarak çalışan birden çok yediemin deposu bulunduğunu, davalının bunlardan birini seçme imkanı bulunması nedeniyle sözleşmenin imzalanması sırasında bir baskıdan söz edilemeyeceğini, ayrıca sözleşme sonrası istenildiği takdirde emtianın başka bir yere nakledilebileceğini, yapılacak hakkaniyet indiriminin zarar görenin hakkını ortadan kaldıracak miktarlar olmaması gerektiğini, borçluyu ekonomik darlığa düşürebilecek durumlarda, hakkaniyet gerektiriyorsa hakimin, tazminattan bir miktar indirim yapabileceğinin kabul edilebileceğini, alacağın likit olması nedeniyle icra inkar tazminatı talebinin kabulü gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın tam kabulüne, karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece ön inceleme duruşması yapmadan ve dava şartlarını incelemeden, tahkikat için duruşma günü verilmeden hüküm kurulmasının açıkça hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, HMK’nın 137.maddesinde dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, ön incelemede dava şartlarını ve ilk itirazların inceleneceği, tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapılacağı, ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceğinin düzenlenmesine rağmen, mahkemece bu kurala aykırı işlemler yapıldığını, yasada belirlenen ön inceleme duruşması niteliğini taşımayan bir celse ile yargılamaya başlanarak aynı oturumda tahkikat aşamasına geçildiğini ve hiçbir delil toplamadan ve tartışmadan, taraflara söz vermeden ve son savunmalarını almadan hüküm kurulduğunu, cevap dilekçesinde haczedilen mallara dair verilen ihtiyati haciz kararının verildiği Bakırköy 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/166 D.İş sayılı dosya ve kararın infazının talep edildiği Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyanın celbi ile davanın borçluya ihbarının talep edilmesine rağmen delillerin toplanmadığını, Adalet Bakanlığına yazılması talep edilen yazının yazılmadığını, mahkemece HMK’nın 143.maddesinde belirtilen şekilde tarafların davada ileri sürdükleri bütün iddia ve savunmaların incelenip delillerin toplanmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, davanın yazılı yargılama usulüne tabi olmasına rağmen mahkemece basit usulde yargılama yapılıp sözlü yargılama safhasına geçilmeden ve taraflara son sözleri sorulmadan emredici hükümlere aykırı olarak hüküm kurulduğunu, usulsüz yargılamada taraflara son beyanlarında bulunmak için süre isteyip istemedikleri sorulmadan ve süre verilmeden karar verildiğini, yazılı yargılama usulüne tabi davada tahkikatın bitmesinden sonra sözlü yargılama aşamasına geçmesi ve sözlü yargılama ile hüküm için gün tayin edilmesi taraflara son sözlerinin sorulması gerektiğini, dava şartı yokluğuna ilişkin itirazların değerlendirilmediğini ve bu yönüyle kararın gerekçesiz olduğunu, davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle reddi gerektiğini, takip masraflarından olan bu ücretin ancak icra dosyasından talep edilebileceğini, takip ve davanın yetkisiz yerde açıldığını, mahkemece sözleşmenin geçerli olup olmadığının tartışılmadığını, buna rağmen sözleşmeye yönelik savunmaların gerekçeli kararda tartışılmadığını, bu tür sözleşmelerde Adalet Bakanlığı tarifesinin uygulanması gerektiğine ilişkin çok sayıda yüksek mahkeme kararı bulunduğunu, yedieminlik sözleşmesinin kanunun emredici hükmüne aykırı olduğunu, sözleşmenin ayrıca kamu düzenine de aykırı olduğunu, sözleşmedeki genel işlem koşullarının haksız şart niteliğinde olduğunu, müvekkilinin tacir olarak hareket etmediğini, dosya alacaklısı olarak hareket edilen bir işlemde avans faizine hükmedilemeyeceğini Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, saklama sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne, karar verilmiş; bu karara karşı, taraf vekillerince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TTK’nın 4/son maddesi ve HMK’nın ilgili hükümleri gereğince, eldeki dava yazılı yargılama usulüne tabi olup, ilk derece mahkemesince yazılı usulde tensip zaptı hazırlanarak dilekçelerin teatisi aşaması başlatılmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.07.2015 tarih ve 2014/20 Esas 2015/1753 Karar sayılı ilamında belirlendiği üzere; HMK ile usul hukukumuzda ilk derece yargılamasının beş temel aşamadan oluşması öngörülmüştür. Bunlar sırası ile dilekçelerin karşılıklı verilmesi, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hükümdür. Bu aşamalar içinde yeni olan ise ön inceleme aşamasıdır. Yargılamanın gereksiz yere uzamasının engellenmesi; mahkemenin ve tarafların yargılamada gereken hazırlığı davanın başında yapmasının sağlanması bakımından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile dilekçelerin verilmesinden sonra ve tahkikat aşamasından önce gelmek üzere “ön inceleme” adıyla yeni bir yargılama aşaması kabul edilmiştir (H. Pekcanıtez/O. Atalay/ M.Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11 Bası, 2011, s.375-376). HMK’nın 137. maddesinde ön incelemenin kapsamı, 138. maddesinde ön inceleme aşamasında dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazlar hakkında verilecek kararlar, 139. maddesinde ön inceleme duruşmasına davet, 140. maddesinde ise ön inceleme duruşması düzenlenmiştir. HMK’nın ön incelemenin kapsamı başlıklı 137. maddesinde, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, 138. madde dikkate alınarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar vereceği, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebileceği, ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları kapsamında uyuşmazlık konularını tam olarak belirleyebileceği, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik edeceği ve bu hususların tutanağa geçirileceği belirtilmiştir. Ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar ile sınırlı olmak üzere tanık dinleme, belge inceleme, bilirkişi görüşü alma, keşif yapma ve yemin teklif etme gibi işlemler yapılabilir, ancak tahkikata yönelik işlemler yapılamaz. HMK’nın 137. maddesinin ikinci fıkrasında ise ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği düzenlenmiştir. Gereksiz duruşmalara ilişkin uygulamadaki eski alışkanlıkların devam etmesinin kesin olarak önüne geçilmesi amacıyla Kanun koyucu, ön inceleme aşaması tamamlanmadan ve bu aşamada alınması gereken kararlar alınmadan tahkikat aşamasına geçilmesini ve tahkikat için duruşma günü belirlenmesini kesin bir ifade ile (emredici nitelikteki bir düzenlemeyle) yasaklamıştır (H. Pekcanıtez/O. Atalay/M.Özekes, a.g.e., s.375-376). Tüm bu hususlar dikkate alındığında, dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra öncelikle dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazların incelenmesi; bu konularda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi, dosya üzerinden karar verilemeyen dava şartları ile ilk itirazlar hakkında karar verilmek ve diğer ön inceleme işlemlerini yapmak üzere tarafların ön inceleme duruşmasına davet edilmesi, HMK’nın 137 ve 140. maddelerine göre ön inceleme duruşmasında gerekli usul işlemleri yapıldıktan sonra, tahkikat duruşmasına geçilmesi gerekir. Somut uyuşmazlıkta, ilk derece mahkemesince 20.09.2019 tarihinde duruşma yapılmış ise de bu duruşma ön inceleme duruşması niteliğinde yapılmamıştır. Diğer yandan, yazılı usulle başlatılan yargılamanın anılan oturumunda basit yargılama usulüne geçilerek HMK’nın 321. maddesine göre sözlü yargılamaya geçilmiştir. Mahkemece, ön inceleme aşamasında yapılması gereken usul işlemlerinin (HMK.m.137-142) yapılması, ön inceleme duruşmasında tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tek tek tespit edilmesi, ön inceleme sonuç tutanağı düzenlenip bu tutanağın taraflara imzalatılması ve HMK’nın 147. maddesine göre tarafların tahkikat için davet edilmesi, ön inceleme aşamasında yapılması gereken tüm işlemler yapıldıktan sonra tahkikata geçilmesi gerekirken, ön inceleme duruşması usulüne uygun yapılmadan tahkikat aşamasına geçilerek davanın esası hakkında karar verilmesi doğru bulunmamıştır. Bu şekilde yapılan işlemle tarafların hukuki güvenliğinin zedelendiği ve başlanılan yargılama usulüne aykırı şekilde sürpriz işlem yapılarak hukuki dinlenilme ve savunma hakkının ihlal edildiği kanaatine varılmıştır.Diğer yandan, davalı vekili bir kısım dosyalara delil olarak dayanmasına rağmen bu dosyalar getirtilerek incelenmemiş ve davalı vekilinin ileri sürdüğü savunma nedenleri gerekçeli kararda değerlendirilmemiştir. Gerekçeli kararda yer alması gereken hususlar HMK’nın 297. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre tarafların iddia ve savunma sebeplerinin delillerle birlikte tartışılarak değerlendirilmesi gerekir. Eldeki uyuşmazlıkta davalının sözleşmenin geçersizliğine ilişkin bir kısım savunma sebepleri de değerlendirilmediğinden, ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararının istinaf incelemesine uygun bir karar olmadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, davanın çözümünde etkili ve önemli deliller tam olarak toplanmadan ve usul hukukuna ilişkin temel ilkeleri yeterince gözetilmeden karar verilmiş olması nedeniyle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-İlk derece mahkemesince verilen hüküm, Dairemizin iş bu kararı ile ortadan kalktığından, İİK’nın 36/5. maddesi gereğince yatırılan teminatın, yatırana iadesine,5-Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 03.11.2022
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.