Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/287 E. 2023/75 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/287
KARAR NO: 2023/75
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/10/2019
NUMARASI: 2017/233 E. – 2019/886 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili 10.03.2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin dişçilik sektöründe uzun yıllardır faaliyet gösteren yerli ve yabancı bir çok firmaya distribütörlük yapan Türkiye’nin her bölgesinde tanınan ve iş yapan bir diş deposu olduğunu, davalılardan …’nin ise küçük bir İsviçre firması olup AB sınırları dahilinde tescilli ve herhangi bir tanınırlığı olmayan “ …” markalı ürünlerin Türkiye’de pazarlama ve satışını tek başına yapabilecek kapasitede olmayan bir şirket olduğunu, bu sebeple davalı ile müvekkili şirketin arasında 2011 yılında imzalanan distribütörlük sözleşmesine göre … ürünlerinin zamanında üretilmesi ve distribütöre tesliminden sorumlu olacak, müvekkili şirketin ise kendi adına ve hesabına Satış Bölgesi ( Tüm Türkiye) ürünlerin kalıcı ve münhasır satış ve pazarlama sorumluluğunu üstleneceğini, davalı …’nin, davalı … aracılığıyla müvekkilinin ortağı olduğu şirkete ürün gönderdiğini, müvekkili şirketinde markanın tanıtımını yaparak satış ve pazarlama faaliyetini gerçekleştirdiğini, sözleşmenin tarafı …’nin küçük bir İsviçre firması olduğunu, müvekkili şirketin … markası için ulusal bazda birçok reklam verdiğini, tanıttığını, fuarlara katıldığını, firma markasına yüklü yatırımlar yaptığını, 2015 yılı başlarında … ve üretimi yapan … ‘nin müvekkiline son zamanlarda ciddi maddi sıkıntılarla karşı karşıya olduklarını ve bu nedenle ürün gönderemeyeceklerini bildirdiklerini, hatta ürünlerin parası ödenmesine rağmen gönderilmemesi nedeniyle … şirketine karşı Alman Mahkemesinde icra takibi başlatıldığını, halen borcun ödenmediğini, ancak kendisinin ürün tedarik edememesi üzerine müvekkilinin ürünlerin üretimini sağlamasına önce onay veren davalı şirketin daha sonra haberi yokmuş gibi bu olayı bahane ederek 04.12.2015 tarihinde sözleşmeyi tek taraflı olarak feshettiğini, sözleşmenin yapıldığı tarihten beri üretimin yapıldığı fabrikayı görmek isteyen müvekkili şirket yetkililerinin davalılar tarafından sürekli oyalandığını, müvekkili şirkete üretimin yapıldığı yerin gösterilmediğini, davalıların, Türkiye ‘de tanınmış bir diş deposu olan müvekkilinin kaliteli ürün dağıttığından emin olmak için fabrikayı görme isteğinden sürekli endişe etmelerinin, ürünlerin kalitesi ve üretim yeri konusunda müvekkilde intiba yarattığını, üretim yerini dahi gösteremeyen davalının, müvekkilinin ürünlerinin üretimini Konya’da 1998 yılında kurulan ve Türkiye’nin ilk yerli implant üreticisi olan … End.A.Ş fabrikasında sağlanmasından güya rahatsız olarak ürünlerin sanki merdiven altında üretiliyormuş gibi bir algı yarattığını, ürünleri tedarik edememesi üzerine müvekkilinin Türkiye’de üretim yaptırdığından haberi ve onayı olan davalının bu olayı bahane ederek distribütörlük sözleşmesini feshetmesine önce anlam verilemediğini, daha sonra, müvekkili şirket bünyesinde çalışan davalılardan …’nun 09.03.2016 tarihinde davalı şirket yetkilisi ile davalı … Tic.A.Ş ünvanlı şirketi kurduklarını, …’nun müvekkilinin distribütörlüğünü yaptığı şirket yetkilileri ile şirket kurduğunun öğrenilmesi ile davalının çalıştığı dönemde davalı şirketlere bilgi sızdırdığı, müşteri bilgilerini bu şirketlerle paylaştığı, müşterilerle iletişime geçerek müvekkili şirketle çalışmayı bıraktırmaya ve kendi kuracakları şirketle çalıştırmaya ikna etmeye çalıştırdığının ortaya çıktığını, suç duyurusunda bulunulduğunu, savcılıkta müvekkili borçlu olan kişinin gerçeğe aykırı beyanda bulunarak, müvekkilinin sağladığı ürünlerin insan sağlığını tehdit ettiğini iddia ettiğini, şikayetin amacının müvekkilinin zor durumda bırakılarak alacağından vazgeçmesini sağlamak olduğunu,TTK 55. maddenin (1) b maddesinde açıkça yer aldığı üzere davalı şirketleri yıllarca reklamını yaparak tanınmışlığa ulaştırdığı “…” markasının tanınmışlığından tek başlarına yararlanmak için gerçekleştirilen haksız ve hukuka aykırı eylemlerin TTK m.55 de haksız rekabet olarak nitelendirildiğini, distribütörlük sözleşmesini haksız ve tek taraflı olarak fesheden ve Türkiye’de kurduğu şirket ile müvekkilinin müşteri çevresini kullanan …’nin TTK 122 hükümlerine göre denkleştirme tazminatı ödemekle yükümlü olduğunu iddia ederek, haksız rekabetin men’i, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını ve haksız rekabetten zarar gören müvekkili zararının şimdilik 10.000,00 TL olmak üzere HMK m 107 kapsamında fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar, … Tic.A.Ş ve … vekili savunmasında özetle; belirsiz alacak davası açılamayacağını,01.07.2011 tarihli distribütörlük sözleşmesinin 04.12.2015 tarihli noter ihtarnamesi ile haklı nedenle feshedildiğini, müvekkili …’nin davacı şirket bünyesinden 10.09.2015 tarihinde ayrıldığını, müvekkili hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/4405 numaralı dosyası ile yürütülen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, TTK 60 .maddede haksız rekabet davalarında zamanaşımın düzenlendiğini ve haksız rekabet taleplerinin bir yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra dava konusu edildiğinin ortada olduğunu, davacı tarafın TTK 122. madde gereğince denkleştirme tazminatı anlaşılabilir olmasa dahi 122/4. fıkrası gereğince denkleştirme isteminin sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde ileri sürülmesi gerektiğini, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, davalı şirketler tarafından davacı şirket yetkilileri hakkında yapılan şikayetler neticesinde, haksız rekabet suçu nedeniyle İstanbul 66. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/57 Esas, 2016/36282 numaralı dosya ile yürütülen dolandırıcılık suçu ile ilgili soruşturma, dava dışı Tuğçe Baş tarafından yapılan şikayete istinaden İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/35 Esas sayılı dosyasında yargılamanın devam ettiğini, ceza davalarının sonucunun huzurdaki davayı etkileyecek nitelikte olduğunu bekletici mesele yapılmasını, … Şirketler Grubunun, dünyanın önde gelen diş implantı üreticilerinden biri olduğunu, implant ürünlerini CE Belgesi esasları dahilinde ürettiklerini, Avrupa Birliği dahilinde tescilli “ … “ topluluk markası satışını yaptığını, davacının ise 01.07.2011 tarihli Distribütörlük Sözleşmesine istinaden … markalı diş implantı ürünlerini Türkiye’deki satış ve pazarlama faaliyetlerini yürüten şirket olduğunu, sözleşmenin 04.12.2015 tarihli ihtarname ile sahte … marka diş implant ürünlerinin davacı şirket tarafından kopyalanarak satılmış olması nedeniyle haklı nedenle feshedildiğini, Türkiye’de satılmakta olan ürünlerde bir sorun olduğunun, davacı şirketin hukuka aykırı eylemlerinin 07.09.2015 tarihinde … ürünlerini kullanılan ve bu ürünleri yetkili distribütör olarak davacı şirketten satın alan diş teknisyeninin gönderdiği e- posta ile rastlantısal bir şekilde öğrenildiğini, bunun üzerine davacı şirket ve yetkilileri hakkında şikayetler kapsamında, haksız rekabetin ihlaline istinaden İstanbul 7. Sulh Ceza Mahkemesinin 03.12.2015 tarih ve 2015/4738 Değişik iş sayılı arama kararı ile ele geçirilen sahte implant parçalarına el konulduğunu ve İstanbul 66.Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/57 Esas sayılı dosyasında yargılamanın devam ettiğini, implantların adli emanete alındığını, davacı şirket bünyesinde satış elemanı olan müvekkili …’na davacı şirket yetkilileri tarafından kendisine ürün kutularının yurtdışında değiştiği şeklinde yalan bilgi verdiklerini, müvekkilinin işten ayrılış tarihinden kısa süre önce müşteri şikayetlerinin artması üzerine şüphelenerek fark ettiğini, güven kaybetmemek ve hastalara geri dönülemez zarar vermemek adına işten ayrıldığını, davacının, dava dilekçesinde Türkiye’de izinsiz ve lisansız üretim yaptıklarını açık ve kesin şekilde ikrar ettiğini, … markası ile ilgili Bakırköy 1. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2017/6 Esas sayılı dosyasında açılan davanın devam ettiğini savunarak davanın usul ve kabul edilmezse esastan reddine karar verilmesini istemiştir.Davalılar, … ve … vekili savunmasında özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, ceza davalarının bekletici mesele yapılmasını, müvekkili şirketlerin tescilli bir şirket olduğunu, davacı ile sözleşme gerçekleştirildiğini, Türkiye’de satılan ürünlerde bir sorun olduğu ve davacı şirketin hukuka aykırı eylemlerinin 07.09.2015 tarihinde bir diş teknisyeninin gönderdiği e-posta ile rastlantısal bir şekilde öğrenildiğini,haksız rekabet hükümlerini ihlali ile ilgili gerçekleştirilen aramada sahte implant parçalarına el konulduğunu, davanın devam ettiğini, tutanağa geçen beyanlardan, davacı şirketin bizzat kendisinin haksız rekabet suçunu işleyerek sahte üretim ve satış yaptığını ortaya koyduğunu, … firması tarafından ülkesinde bir inceleme yaptırıldığını, uzman Alman bilirkişi Dr. … tarafından hazırlanan raporda da söz konusu sahteliğin insan sağlığı üzerinde kalıcı, derin etkiler bırakan sorunlar yarattığını ortaya konulduğunu, Türk uzmanlarında, sahte implantların diş ve çevresindeki kemikte dönüşü olmayan hasarlara sebebiyet vereceği noktasında birleştiğini, doğrudan markayı ve ürünleri korumakla yükümlü olan davacı şirketin tüm yükümlülüklerinin aksine sahte ve taklit ürünler meydana getirdiği ve bununla haksız kazanç sağladığı TTK anlamında haksız rekabet sağladığının anlaşıldığını savunarak, davanın usul veya olmaz ise esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Bilindiği üzere TTK 122/5. maddesine göre denkleştirme tazminatı istenebilir ise de aynı maddenin 3. fıkrası gereğince sözleşmenin müvekkil tarafından haklı nedenlerle feshi halinde denkleştirme tazminatı talep edilemeyeceği gibi, aynı maddenin 4. fıkrası gereğince denkleştirme istem hakkının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde ileri sürülmesi gerekir. Kanun tarafından ön görülen bu süre zamanaşımı süresidir. Davacının denkleştirme tazminatı talebine karşı davalılar zamaşımı itirazsında bulunmuş olup bu itirazın incelenmesi gerekmiştir. Taraflar arasındaki sözleşme sözleşmenin tarafı davalı … tarafından 04/12/2015 tarihinde feshedilmiş, davacı bu fesih bildirimine karşı 17/12/2015 tarihinde cevabi ihtarname ile cevap verdiği gözetildiğinde feshi en geç bu tarihte öğrenmiştir. TTK 122/4. maddesi gereğince denkleştirme tazminatı istem hakkının bu tarihten itibaren bir yıl içinde ileri sürülmesi gerekirken davanın 10/03/2017 tarihinde açılmış olması karşısında bu istem zamanaşımına uğradığından davalıların zamanaşımı itirazı yerindedir.Hal böyle olunca, davacının davalıların … veya birlikte davacı şirket aleyhine haksız rekabet yaptıkları ispat edilemediğinden haksız rekabetin men’i ve haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılması ve zararın tazminine ilişkin taleplerine yönelik davalılarca ileri sürülen zamaşımı itirazının reddi ile davanın esastan reddine, davacının TTK 122. maddesine dayalı denkleştirme talebine yönelik davalılarca ileri sürülen zamaşımı itirazının kabulü ile denkleştirme talebinin zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, Davacının haksız rekabetin men’i ve haksız rakabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılması ve zararın tazminine ilişkin taleplerine yönelik davalılarca ileri sürülen zamaşımı itirazının reddi ile davanın esastan reddine, davacının TTK 122. maddesine dayalı denkleştirme talebine yönelik davalılarca ileri sürülen zamaşımı itirazının kabulü ile denkleştirme talebinin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kararın hukuka aykırı olduğunu, dosya kapsamında ki delillerin yok sayıldığını, haksız rekabet iddiası yerinde görülmemiştir şeklindeki tek cümle ile red kararının adil yargılanma hakkının ihlali olduğunu iddia ederek ve dava dilekçesinde ki iddiaları ve diğer dilekçelerini tekrarla, tanıkların dinlenmediği gibi yalnızca cevap dilekçesine dayanarak hüküm kurulduğunu, deliller yok sayılarak gerekçesiz bir şekilde verilen kararın hukuka açıkça aykırı olduğunu, mahkemenin portföy tazminatına dair istemin 1 yıllık süre içinde istenmemiş olması nedeniyle zamanaşımı itirazının kabulü yönündeki kararın kaldırma nedeni olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK m 56 kapsamında haksız rekabetin men’i,haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılması, haksız rekabet nedeniyle oluşan zarar ile Distribütörlük Sözleşmesinden kaynaklanan TTK 122. madde gereğince portföy tazminatının tahsili istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında, davalılardan … ile davacı şirket arasında 01.07.2011 tarihinde “Distribütörlük Sözleşmesi” nin imzalanması, sözleşmenin davalı şirket tarafından 04.12.2015 tarihli noter ihtarı ile fesh edilmesi, davalı gerçek kişinin davacı şirket çalışanı iken 10.09.2015 tarihinde ayrılması, davacı hakkında ceza davası ve hukuk davalarının olduğu, davalı gerçek kişi hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur.Uyuşmazlık,mahkeme kararının gerekçesiz olup olmadığı, adil yargılanma hakkının ihlalinin söz konusu olup olmadığı, portföy tazminatı yönünden zamanaşımı red kararının yerinde olup olmadığı, delillerin eksik değerlendirilip değerlendirilmediği ile tanıkların dinlenmemiş olmasının usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamından, 01.07.2011 tarihli Distribütörlük Sözleşmesinin amacının, ”1” .maddede, …‘in implantoloji amaçlı ürünler sunduğu ve bu ürünleri, bayileri vasıtası ile doğrudan son müşterilere satmak olduğu, Distribütörün bu ürünlerin distribütörlüğünü ( dağıtımını) üstlenmek istediği, dağıtım konusunun, ek 1 de belirtilen implantoloji ürünleri olduğunun belirtildiği, sözleşmenin “B” bendinde, distribütörün asli görevleri başlığı ile dağıtım lisansı,satış ve pazarlama,satış promosyonu, reklam ve ticaret sergileri, piyasa takibi, raporlama, yıllık bütçe, alt lisanslama olarak sıralandığı, sözleşmenin “D” maddesinde 1. bentte, distribütörün faaliyetlerinde adet olan özeni göstereceği ve bilgisi ve kanaat dahilinde … ‘in çıkarlarını koruyacağına yer verildiği,04.12.2015 tarihli yazı ile davalılar … ve … tarafından, 01.07.2011 tarihli distribütörlük Sözleşmesinin derhal önemli nedenlerden dolayı feshedildiğinin belirtildiği, davalı … tarafından davacı şirkete Beyoğlu … Noterliğinin 04.12.2015 tarihli noter ihtarnamesi ile distribütörlük Sözleşmesinin haklı nedenle derhal feshedildiğinin belirtildiği, davacı şirket tarafından İstanbul … Noterliğinde düzenlenen ihtarnameye cevabı ihtarname düzenlendiği, 03.02.2015 tarihli davacı şirkete ait iş yeri arama tutanağı düzenlendiği, aynı tarihli iş yeri arama el koyma ve yedi emin tutanağı düzenlendiği, tutanakta işyeri sahibi … imzasının da bulunduğu tutanakta, toplam 4139 adet taklit markalı, logolu veya desenli ürünün zapt altına alındığı, 18 adedinin adli emanet memurluğuna gönderilmek üzere el konulduğu, 4121 adedinin yediemine bırakıldığının belirtildiği, şikayet sonucu dava dışı implant alanların ifadelerine başvurulduğu, dava dışı …’a ait davalı şirket yetkilisine gönderilen 7 Eylül 2015 tarihli mailde, 10 yılı aşkın süredir diş teknisyeni olarak çalıştığını, … implantları ile 3-4 yıldır çalıştığını, son günlerde kullanılan mekanizma ile problemler yaşandığını, desteklerin implant analoglara tam olarak oturmadığını, sıkıştıklarını, sökmek için çok uğraştıklarını, birlikte çalıştıkları bir çok doktorunda aynı şikayette bulunduğunu, Türk Distribütör şirketin bu sorun ile ilgili olarak kendilerine yardım etmediğini, ürünlerin fotoğraflarını göndermek istediğini, ürünlerde üretim hatasının olabileceğine dair beyanda bulunduğunu belirttiği, davalı … hakkında şikayet üzerine davalı hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Fikri ve Sınai Haklar Soruşturma Bürosunun 2016/4405 soruşturma nolu dosyada 26.07.2016 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, kararda, …’nun çalıştığı iş yerinde satışa sunulan diş implant malzemelerinin orijinal olmadığını fark etmesi ve bazı diş doktorlarının aldıkları implant parçalarını iade etmemelerinden kendisine ve parçaları hasta ağzında olması gereken yerlere oturmadığını yada kırıldığını belirtmeleri sonrasında iş yerinde bulunan malzemelerin fotoğraflarını üretici firmaya gönderdiği devamında ise bunların orijinal olmadığının belirlenmesi ile satıcı firma hakkında yasal işlem yapıldığı bunun bir haksız fiil olmadığı, çalışanın durumdan ileri de sorumluluğun kendisine atfedilmesini önlemek için bu yola başvurduğunun anlaşıldığı gerekçelerine yer verildiği, Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun 25.05.2018 tarihli yazılarında; “… Tic. Ltd. Şti. ve … marka diş implantları hakkında, Kurumumuzca yürütülen denetimler neticesinde tespit edilen hususlara ilişkin dokümanlar ve söz konusu denetim süreçleri hakkında hazırlanan değerlendirme ilgi yazınız doğrultusunda yazımız ekinde mahkemenize iletilmektedir.Değerlendirme yazımızda da belirtildiği üzere söz konusu denetimlerde 4703 sayılı Kanun gereği müeyyide gerektiren hususlar tespit edilmiştir. Ancak Kurumumuzca yürütülen denetim sürecinde söz konusu firma hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen 2015/146891 soruşturma kapsamında yapılan incelemede, firma stoklarında “…” markası yapıştırılmış taklit ürünlerin tespit edildiği öğrenilmiştir. Bununla birlikte … Tic. Ltd. Şti. hakkında şikâyetçi olan … firmasının vekili Av. … tarafından; … marka diş implantları kapsamında, … San. Ve Tic. Ltd. Şti. hakkında; İstanbul 66. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/57 E. Sayılı dosyası ile —“Haksız Rekabet” suçundan yürütülen yargılama, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca … numarası ile yürütülen “Dolandırıcılık” (TCK m.158) suçu ile ilgili soruşturma ve … numaralı dosyası ile yürütülen “ Vergi Usul Kanuna Muhalefet” (VUK. m.359/b) suçuyla ilgili soruşturma, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/35E. sayılı ceza davasında “Dolandırıcılık” suçundan yürütülen yargılamaların bulunduğu ve bu süreçlerin devam ettiği Kurumumuza bildirilmiştir. Bununla birlikte 4703 Sayılı Kanunun 12. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “Bu Kanundaki idari para cezaları, aynı fiilin bir suç veya daha ağır idari para cezası ile cezalandırılmayı gerektiren kabahat oluşturmaması hâlinde uygulanır.” hükmü yer almaktadır. Bu hususlardan hareketle, … Tic. Ltd. Şti. ve … marka diş implantları hakkında Kurumumuzca yürütülen denetim sürecinin sonuçlandırılabilmesi adına, … markasını taşıyan ve sahte olduğu yönünde tespitler bulunan ürünlerin … Tic. Ltd. Şti. tarafından etiketlendiği kanaatine varılması ve bu hususla ilgili adli süreçlerin devam etmesi sebebiyle, mezkur Kanunun ilgili hükmü doğrultusunda konunun adli mercilere intikal ettirilmesi kararı alınmıştır.” ifadelerine yer verildiği, Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2017/6 esas, 2017/196 Karar ve 26.10.2017 tarihli kararında; davacı … tarafından davalı … aleyhine açılan markanın hükümsüzlüğünden kaynaklanan dava sonucunda, … ibaresinin davalı tarafın lisansa dayalı olarak distribütör olarak kullandığı ve satışı yaptığı bir marka olduğu, davalı tarafın daha sonradan orijinal ürünler yanında sahte fason ürünler üretmek suretiyle lisans hakkını ihlal ettiği, daha sonrada markayı kendi adına tescilini sağladığı, davalının markada üstün hakkı olmadığı gibi üstün hakkın kendisine ürün satan davacı olduğu, davalı tarafın bile bile kötü niyetle markayı tescil ettirdiği, kötü niyetin korunmasının mümkün olmadığı, gerekçeleriyle davanın kabulüne ve markanın kötü niyetli tescili nedeniyle hükümsüzlüğüne TPE kayıtlarından terkinine karar verildiği, İstanbul 28.Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/36 Esas, 2019/774 Karar ve 19.11.2019 tarihli karar ile sanığın üzerine atılı haksız rekabet suçunu işlediği gerekçesiyle cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.Mahkemece tanıklar dinlenilmiştir. Bilirkişi raporu alınmıştır. 10.09.2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacı … TİCARET LTD. ŞTİ. ile İsviçre’de mukim davalılardan … arasında … marka diş implantolojisi ürünlerinin temini ve satışı konusunda 01.07.2011 tarihinde distribütörlük sözleşmesinin imzalandığı, sözleşmeye konu bulunan diş implant malzemelerinin imalatçısının diğer davalılardan Almanya’da mukim … olduğu, diğer davalılardan …’nun davacı şirket nezdinde çalışırken 10.09.2015 tarihinde şirketten ayrıldığı bilahare kurulan diğer davalılardan … İŞ MALZEMELERİ TİCARET A.Ş.’nin ortağı olduğu, davacı şirket ile davalılardan … arasında münakıt distribütörlük sözleşmesinin 04.12.2015 tarihinde yukarıda B bendi içinde 1. maddede açıklanan hususlar çerçevesinde haklı nedenle feshedildiği, her ne kadar davacı davalı şirketin sözleşmeyi haksız feshi nedeniyle zarara uğradığı iddiasında ise de sözleşmenin haklı nedenle feshinin kabul edilmesi halinde davacının TTK 122. Maddesine dayanarak uğradığını iddia ettiği zararı talep edemeyeceği kanaatine varıldığı, davacı tarafın davalıların 6102 TTK’nun 55. Maddesi çerçevesinde haksız rekabete yönelik hukuka aykırı davranışlarının mevcudiyeti iddiasına yönelik olarak yukarıda B bendinde yer alan 4. Maddedeki açıklamalar çerçevesinde davalıların tamamının veya bir kısmının davacıya yönelik haksız rekabette bulunduğu konusunda kanaat oluşmadığı, mevcut davada mahkemece haksız rekabetin oluştuğu kanaatine varıldığı taktirde, davacının yukarıda hesaplanan 87.41.98 TL faaliyet kârı veya 212.783,79 TL brüt kârı talep edebileceği, yukarıda yer alan ilgili tutarlara için hesaplama yöntemlerinin hangisinin hakkaniyete uygun bulunduğu hususunun mahkemenin takdirinde bulunduğu, mahkemece distribütörlük sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği ve haksız rekabet koşullarının oluştuğu kanaatine varıldığı takdirde davacı tarafın 166.070.18.-TL pazarlama, reklam ve faaliyet giderlerini talep edebileceği, alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, mevcut dava İçin belirsiz alacak davası açılıp açılamayacağı ve bekletici mesele hususundaki taraf iddiaları ve savunmaları konusunda değerlendirme ve karar verme yetkisinin mahkemenin takdirinde olduğu belirtilmiştir. Dosyaya ibraz edilen İstanbul 28.Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/429 esas sayılı dosyasında düzenlenen; 09.03.2018 tarihli bilirkişi rapor sonucunda, … ibareli marka tescilinin müşteki tarafından şikayetten sonra alındığından marka korumasından yararlanamayacağı, şikayet tarihinde tescilinin bulunmadığı, suça konu malzemelerin tamamının orijinal … markalı ürünlerden olmadığı, … markalı ürün görüntüsü vermek amacıyla ambalajlarında … markasının ve üretici adresinin bulunduğu, tüm ürün kodlarının ve renklerinin orijinal ürün kodları ve renkleri ile uyumlu olduğu, suça konu ürün kalitesinin orijinal ürün kalitesiyle uyumlu olmadığı farklarının bulunduğu, suça konu ürünlerin tamamının … ibaresi ile üretilmiş taklit ürünlerden olduklarının tespit edildiği belirtilmiştir. Mahkemece bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre davacının haksız rekabete ilişkin taleplerinin esastan reddine, TTK 122.maddesi kapsamında denkleştirme talebine yönelik isteminin ise zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen 01.07.2011 tarihli distribütörlük sözleşmesinin B/1/d bendinde rekabet etmeme yasağı düzenlenmiştir. Söz konusu madde de”distribütörün ürünlerin dahil olduğu alanda doğrudan ve dolaylı olarak ve kendi veya üçüncü şahısların hesabına işbu sözleşmenin süresi ve sonrasındaki bir yıl boyunca her türlü rekabet faaliyetinde bulunmaktan imtina edeceği …’in bu rekabet etmeme hükmünün icrasını talep ederek ve bu hükmün her türlü ihlalin giderilmesini distribütörden talep edebileceği belirtilmiştir. Dosya kapsamından, bilirkişi raporlarında ayrıntılı şekilde yer verildiği üzere davacı distribütörün sözleşmeyi ihlal ettiği, taklit ürünler imal ettiği sabittir. TTK 55/1-a-4 maddesinde, başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleriyle karıştırmaya yol açan önlemler almak dürüstlük kurallarına aykırı davranışlar olarak kabul edilmiştir.. Bu durumda, sözleşmenin tarafı olan davalı şirketten davacının haksız eylemlerine ve dolayısıyla sözleşmenin ihlaline katlanması beklenemeyeceğinden, davacı ile gerçekleştirmiş oldukları sözleşmeyi haklı olarak feshettiklerinin kabulü ile davacının buna yönelik taleplerinin reddinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Davacı diğer davalılara yönelik aynı veya benzer mahiyette iddialarda bulunmuşsa da iddialarını kabul edilebilen delillerle ispatlayamamıştır.Davalı gerçek kişiye yönelik iddialar hazırlık dosyasında araştırılmıştır.Her ne kadar kovuşturmaya yer olmadığı kararı hukuk mahkemesini bağlamaz ise de davalının davacı işyerinden ayrılması haklı gerekçelere dayandığı gibi şirket ortağı olmasında da herhangi bir hukuka aykırılıktan söz edilemeyektir.Davacının zarara ugradığını iddia ettiği olayların kendi hareketinin sonucu olduğu dikkate alındığında davalıların haksız eyleminden söz edilemeyecektir. Diğer taraftan, davacı TTK 122.maddesi gereğince portföy tazminatı talebinde bulunmuştur. TTK 122.maddenin üst başlığı denkleştirme istemidir. 3.fıkrasında müvekkilin fesih haklı gösterecek bir eylemi olmadan acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşmenin müvekkil tarafından haklı sebepler feshedilmesi halinde acentenin denkleştirme isteminde bulunamayacağı, 4.bentte ise denkleştirme istem hakkının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içerisinde ileri sürülmesi gerekeceği belirtilmiştir. Bilirkişi raporunda davacının buna yönelik talebi mahkemenin taktirine bırakılmak şartı ile terditli şekilde hazırlanmıştır. Mahkeme tarafından talebin zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. Sözleşmenin fesih tarihi 04.12.2015 tir. Dava 10.03.2017 tarihinde açılmıştır. Bu sebeple mahkemenin buna yönelik kabulünde de herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiğinden aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı vekili tarafından peşin olarak yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına, bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline Hazineye gelir kaydına,3-Davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,5-Karar kesinleştikten sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 26.01.2023 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.