Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/286 E. 2022/1685 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/286
KARAR NO: 2022/1685
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/11/2019
NUMARASI: 2018/462 E. – 2019/1082 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı borçlu şirket arasında satış sözleşmesinden kaynaklanan ticari bir ilişkinin bulunduğunu, müvekkili şirket tarafından davalıya çeşitli adetlerde radyatör satıldığını, sevk irsaliyesiyle birlikte teslim edilip faturalandırıldığını, davacı şirketin sözleşmeye uygun şekilde satılananı davalıya teslim ettiğini, davalı tarafın bedel ödeme borcunu yerine getirmediğini, müvekkili şirkete olan borcu nedeniyle davalı şirket hakkında İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı tarafın olağanüstü hal nedeniyle borca itiraz ettiğini,itirazın haksız olduğunu iddia ederek, İstanbul …İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyasına davalı borçlunun yaptığı itirazın iptalini, takibin devamını, borçlu aleyhine % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, esasa girmeden önce yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, dosyanın yetkili İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesini, müvekkili şirkete İstanbul Anadolu 2.Sulh Ceza Hakimliği’nin 2016/4284 Değişik İş sayılı kararı ile Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında 674 sayılı Kanunun Hükmünde Kararname’nin 13. ve 19. maddeleri ile CMK 133/I maddesi kapsamında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (“TMSF”) yetkilileri kayyum olarak tayin edildiğini, müvekkili şirket Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun gözetiminde, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun ilişkili olduğu Bakanın atadığı yöneticiler tarafından yönetildiğini, yargılama süreçlerine FETÖ/PDY terör örgütüne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle adli makamlarca soruşturulan/kovuşturulan işbu şirketin ortak ve eski yetkililerine işi terk veya tutukluluk nedeniyle uzun süredir ulaşılamadığını, şirketler uhdesindeki tüm evrak ve kayıtlara adli ve idari makamlarca el koyulduğunu, davacı yanın icra inkar tazminatı talebinin hukuku aykırı olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamından; davanın cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali talebine ilişkin olduğu, davalı tarafın “Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamemin 13. ve 19. Maddeleri ile CMK 133/1 maddesi kapsamında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu yetkililerinin davalı şirkete Kayyım atanmış olduğunu beyan etmeleri üzerine TMSF’ye müzekkere yazıldığı, TMSF yazı cevabında davalı şirketin Fondan bağımsız tüzel kişiliği ve taraf ehliyetinin bulunduğunu, davalının hiçbir şekilde hak, borç, dava ve takiplerinin devralınmadığını, 5411 Sayılı Kanunun 138/1 Maddesi uyarınca tanınan muhafiyetin münhasıran TMSF’ye ait olduğu ve 6758 Sayılı Kanunun 19/6 Maddesi uyarınca Fonun Kayyum olarak atandığı şirketlerin açacakları davalar açısından harçtan muaf olduğu hususlarının belirtildiği, iş bu yazı cevabında davalı şirketin dava ve tüzel kişi ehliyeti bulunduğundan yargılamaya devam edildiği, davalı tarafın ihtarata rağmen ticari defterlerini sunmadığı, davacı tarafın incelenen ticari defterlerinde cari hesabın yalnızca bir faturadan oluştuğu ve bu fatura nedeniyle davacının defterlerine göre davalıdan takip miktarı kadar alacaklı olduğu, davacı tarafça dosyaya sunulan sipariş sözleşmelerinde davalının kaşe ve imzasının olduğu, … nolu faturaya yönelik sevk irsaliyesinde teslim alan kısmında kaşe ve imzanın olduğu görülmekle davalı vekiline bu hususta beyanda bulunması için süre verildiği, davalı vekili sevk irsaliyesinde adı bulunan …nin müvekkili şirketin personeli olup idari işler bölüm şoförü olarak çalıştığı, ancak şirketi temsil etme, mal teslim alma yetkilerinin bulunmadığı, teklif formunda yer alan imzaların üzerinde herhangi bir ad, soyad bilgisi bulunmadığından müvekkili şirket çalışanı tarafından atılıp atılmadığının anlaşılamadığı belirtilmişse de söz konusu sevk irsaliyesinde davalı şirket çalışanının teslim alan kısmında imzasının bulunduğu dolayısıyla davacı tarafından düzenlenen faturaya konu malların davalıya teslim edildiğinin anlaşıldığı, davacının bir adet fatura nedeniyle oluşan cari hesap alacağından kaynaklı davalıdan takip miktarı kadar alacaklı olduğu anlaşılmakla davanın kabulü ile davalının İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin 23.162,40 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağı takip tarihinden itibaren talep gibi yasal faiz işletilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili, her ne kadar müvekkilinin TMSF gözetiminde ve onun tarafından atanan yöneticiler tarafından yönetildiğini, yöneticilerin kamu görevi ifa ettiklerini, dolayısıyla Bankacılık Kanunu’nun 138.maddesi uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini ileri sürmüş ise de Bankacılık Kanunu 138.maddesi fonun taraf olduğu her tür dava ve icra takipleri bakımından uygulama yeri bulan bir düzenleme olup, mahkememiz dosyasında TMSF’nin taraf olması gibi bir durum söz konusu değildir. Bu itibarla davalının aksi yöndeki beyanları mahkememizce yerinde görülmemiş, davalının itirazında haksız oluşu ve alacağın likit olması karşısında hükmedilen tutarın %20’si oranında inkar tazminatının davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete İstanbul Anadolu 2.Sulh Ceza Hakimliğinin 2016/4284 Dİ sayılı kararı ile olağanüstü hal kapsamında bazı düzenlemeler yapılması hakkında 674 sayılı kanun hükmünde kararnamenin 13. Ve 19. Maddeleri ile CMK 133.maddesi kapsamında TMSF yetkililerinin kayyum olarak atandığını, müvekkili şirketin TMSF’nin gözetiminde olduğunu, TMSF yetkililerinin de aralarında bulunduğu kayyum heyeti/ yönetim kurulu tarafından yönetildiğini, hükme esas alınan raporda davacı defterlerinde yer alan faturalara konu hizmetin ifa edilip edilmediği malın teslim edilip edilmediği yönünde hiçbir inceleme ve değerlendirme yapılmadığını, bu konuda ispatlayıcı hiçbir belgeyi davacı tarafın dosyaya sunamadığını, bu kapsamda davanın reddi gerektiğini, müvekkili şirketin kayıtlarının bir kısmının bulunamaması bir kısmına ise savcılıklar tarafından el konulması eski şirket çalışanlarının görevden ayrılmış olması karşısında icra takibine itiraz edilmesinin makul ve haklı olduğunu, müvekkili şirketin yönetim organının tüm yetkilerinin TMSF tarafından atanan yönetim kurulu tarafından kullanıldığını, 674 sayılı kanun hükmünde kararnamenin 20.maddesinde yer alan TMSF’nin şirketlere kayyum olarak atanması hakkında düzenlemenin yapıldığı 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 20 nci maddesinde yer alan “19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından devralınan şirketler ve bunların varlıkları ile ilgili olarak Fona verilen yetkiler, bu Kanun Hükmünde Kararname ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna verilen kayyımlık görevi ile satış veya tasfiye işlemlerinde, bu şirketlerin yahut bunların sahiplerinin Fona borçlu olup olmadığına ve varlıkları üzerinde Fon haczi bulunup bulunmadığına bakılmaksızın kıyasen uygulanır.” hükmü ile Fonun 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile sahip olduğu bir kısım yetkilerini bu kamu görevinin ifası esnasında da kullanabilmesi sağlanmıştır. Bu itibarla 5411 sayılı Bankacılık Kanununun aşağıda arz edilen 138. Maddesinin kıyasen huzurda görülmekte olan dava kapsamında da uygulanması gerekmektedir. “Fon alacaklarının takip ve tahsilline ilişkin istisnalar. Madde 138 Fonun taraf olduğu her türlü dava ve icra takiplerinin kısmen veya tamamen Fon aleyhine neticelenmesi halinde, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununda yazılı tazminat ve cezalar Fon hakkında uygulanmaz.” hükmü gereğince müvekkili şirket için icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu iddia ederek kararın kaldırılıp davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satıma ilişkin açık hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Uyuşmazlık, davacının takip konusu etmiş olduğu cari hesap alacağının subuta erip ermediği, davalı şirkete 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında TMSF yetkililerinin kayyum olarak tayin edilmiş olması nedeniyle icra inkar tazminatına karar verilmiş olmasının isabetli olup olmadığına ilişkindir. Dosya kapsamından, davacı şirket tarafından davalı şirkete 27.04.2016 tarihli sipariş ve teklif formu düzenlediği, söz konusu formun davalı şirket kaşesi ile birlikte imzalanmış olduğu, davacı şirketin davalı şirket adına 17.06.2016 tarihli radyatörlerden oluşan emtiaya ilişkin olarak fatura ve sevk irsaliyesi düzenlediği, sevk irsaliyesinde teslim eden kısmının imzalı olduğu, teslim alan kısmında ise … isminin yazılı olduğu, fatura tutarının toplam 23.162,40 TL olduğu, davacı şirket tarafından davalı hakkında 22.11.2016 tarihinde 23.162,40 TL alacağın tahsili amacıyla İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlattığı, davalı borçlu şirketin takibe ve borca itiraz ettiği, itirazında TMSF yetkililerinin müvekkili şirkete kayyum olarak atandığının bilgisinin de verilmiş olduğu, davacı tarafça İİK 67.maddesi gereğince yasal süre içerisinde itirazın iptali davasının açılmış olduğu anlaşılmıştır. Dosya içerisindeki Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu İştirakler Ve Gayrimenkuller Daire Başkanlığı’nın 16.05.2019 tarihli mahkemeye ibraz edilen cevabı yazısında fondan bağımsız tüzel kişiliği ve taraf ehliyetine haiz olan …A.Ş’nin hiçbir şekilde hak, borç, dava veya takiplerinin devralınmadığı gibi şirket tüzel kişiliği hak ve alacaklarına sahip olduğu borç ve yükümlülüklerinden sorumlu bulunduğunun belirtildiği görülmüştür. 06.03.2019 tarihli bilirkişi raporunda; davacı tarafın 2016 yılı yasal defterlerinin birbirini doğruladığı, kanunlara uygun şekilde tutulduğu, tüm ticari defterlerin eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulduğu, Açılış ve Yevmiye defterinin kapanış onaylarının yapılmış olduğu (TK md. 64/lİl) nazara alındığında davacı tarafın ticari defterlerinin (HMK md. 222) sahibi lehine delil niteliğinin bulunduğu, diğer taraftan, davacı tarafça ibraz edilen, sair vesaikin, muhasebe fişleri ve muhasebe kayıtları, muhasebe fişlerine ekli müsbit evrakların VUK. m 229, 230, 231, 232 hükümlerine uygun şekilde tanzim edildiği ve davacı lehine delil niteliklerinin bulunduğu, davacı tarafça sunulmuş olan, davalıya ilişkin muavin defterin yapılan tespit ve açıklamalara göre; davacının yasal defter kayıtlarına göre davalı tarafın 23.11.2016 takip tarihi itibari ile 23.162,40 TL’si borçlu olduğunun belirlendiği, davacı tarafça tanzim edilen fatura davacı tarafın sahibi lehine delil niteliği bulunan yasal defterlerinde aynen kayıtlı bulunduğu, ihtarına karşı davalı tarafın yerinde inceleme talebinde bulunduğu, talep doğrultusunda davalı taraftan evrakların hazır edilmesinin istendiği ancak verilen sürelere karşın davalı tarafın evraklarını hazır etmediği, arz edilen hususlar nedeniyle, davacı tarafça ibraz edilen yasal defterlerin (HMK md. 222) uyarınca davacı lehine delil niteliğinin bulunduğu, davacının yasal defter kayıtlarına göre 23.11.2016 takip tarihi itibari ile davacı asıl alacağının 23.162,40 TL olduğu, mahkemenin davalı vekiline ihtar verdiği, davalının defter ve belge İbraz etmemesine ilişkin gönderilen maillere karşın davalının defterlerini ibraz etmediği, davalı adına tanzim edilen faturaların içeriği hizmetlerin irsaliye ile tesliminin yapılmış olduğu, davalı adına tanzim edilen faturaların sipariş sözleşmesine uygun olarak tanzim edilmiş olduğu, davalının aldığı malların bir kısmını iade ettiği ve/veya kalan kısmını ödediğine dair ispat edici mahiyette vesaik sunmadığı dikkate alındığında 23.11.2016 takip tarihi itibari ile davalı taraftan 23.162,40 TL’ si asıl alacaklı olduğunun ispatlandığı, davalı tarafın TBK. m 117 uyarınca rapor içeriğinde ayrıntısı verildiği üzere 23.11.2016 takip tarihi itibari ile mütemerrit olduğu nazara alındığında takip tarihi 23.11.2016 tarihinden itibaren talep doğrultusunda davacının asıl alacağına 23.162,40 TL’ye avans faizi işletileceği belirtilmiştir. Davacı vekili rapora karşı beyan dilekçesinde, davalının müvekkiline borçlu olduğunun tespit edildiğini, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, rapora beyan dilekçesinde davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemenin 02.07.2019 tarihli celse ara kararı gereğince davalı vekili 16.07.2019 tarihli açıklayıcı beyan dilekçesinde sevk irsaliyesinde yer alan …’nin şirket personeli olduğunu, idari işler bölümü şoförü olarak çalıştığı ancak şirketi temsil etme, mal teslim alma yetkilerinin bulunmadığı belirtilmiştir. Mahkemece bilirkişi raporu gereğince davanın kabulüne karar verilmiştir. HMK’nın 190. maddesinde, ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, TMK’nın 6. maddesinde ise taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Fatura tek başına alacağın varlığının kanıtı olamaz. Faturada yazılı malların teslim edildiğini ispat yükü satıcı olan davacı taraftadır. Fatura konusu mal bedellerinden davalıyı sorumlu tutmak için faturaların tebliği ve malların tesliminin kanıtlanması gerekir. Somut olayda, davacının takibe konu etmiş olduğu faturadan kaynaklanan cari hesap alacağına ilişkin fatura konusu malların sevk irsaliyesi ile davalı şirkete teslim edildiği anlaşılmaktadır. Davalı tarafça sevk irsaliyesinde adı geçen kişinin şirket çalışanı olduğu kabul edilmiştir. Bu durumda mahkemenin alacağın varlığına dair kabulü ile hüküm tesisinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Diğer yandan İİK 67.maddesinde öngörülen icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi, borçlunun itirazının haksız olduğunu, mahkemece karar verilmesi, takip konusu alacağın belirli, sabit olması borçlu tarafından bilinmesi veya tayin ve tetkik edilmesi mümkün nitelikte bulunması hakimin takdirine bağlı olmaması lazımdır. Somut olayda, icra takibine konu alacak belirli ve sabit olduğu gibi borçlu tarafından bilinmesi ve tayin edilmesi mümkündür. Bu nedenlerle icra inkar tazminatına karar verilmesinde bir isabetsizlik söz konusu değildir. Davalı tarafça istinaf dilekçesinde ileri sürülen hususlar İİK 67.maddesinde düzenlenen icra inkar tazminatına dair düzenlemenin aksine karar verilmesini gerektirici nedenler arasında sayılmamıştır.Açıklanan gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 1.186,67 TL istinaf nispi karar harcının davalıdan tahsiline Hazineye gelir kaydına,3-Davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davanın esası bakımınından oy birliğiyle, davalıdan alınması gereken nispi istinaf karar harcı yönünden ise oy çokluğuyla ve kesin olarak karar verildi.15.12.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.
KARŞI OY: Nisbi harca tabi olan davalarda, özellikle 492 sayılı Harçlar Kanunu ile bağlı tarife hükümleri, 5235 sayılı Kanun ve ilgili tüm yasal mevzuat, ulusal ve uluslararası yargı kararları kapsamında, ilk derece mahkeme kararı kaldırılarak esas hakkında karar verilmedikçe Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf kanun yoluna başvuran davalıdan başvuru aşamasında ve istinaf başvurusunda nisbi değil maktu karar ve ilam harcı alınması gerektiği kanaati nedeniyle, çoğunluğun nisbi harç alınmasına dair görüşüne katılmadığımı ve hükmün ilgili bentlerine muhalif kaldığıma dair görüşümü bildiririm.