Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/284 E. 2023/103 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/284
KARAR NO: 2023/103
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/11/2019
NUMARASI: 2018/943 E. – 2019/1227 K.
DAVANIN KONUSU: Sözleşmenin İptali
Taraflar arasındaki sözleşmenin iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından dava konusu … Tic. Ltd Şti’ndeki 1/2 oranındaki hissenin 1.500.000 TL karşılığında müvekkiline devredildiğini, devir sözleşmesinin noterde yapılıp bedelinin de davalıya ödendiğini, devir sözleşmesinden iki gün önce dava konusu şirkete ait kooperatif hissesinin dava dışı üçüncü kişilere devredildiğini, dava konusu şirketin işletme konusu olan petrol istasyonunun Başakşehir ilçesi … Mahallesinde kain … nolu parsel üzerinde bulunduğunu, müvekkilinin söz konusu arsa nedeniyle şirket hissesini devraldığını, taşınmaz maliki olan kooperatifteki hissenin devredilmiş olması nedeniyle müvekkilinin içi boş şirket hissesini devralmak durumunda bırakılmış olduğunu, şirket ortakları ile davalının hileli davranışlarıyla müvekkilinin aldatıldığını belirterek, taraflar arasında düzenlenen Bakırköy … Noterliğinin 01/03/2017 tarih … yevmiye numaralı hisse devri sözleşmesinin iptali ile sözleşme kapsamında ödenen 1.500.000 TL’nin avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; öncelikle davanın hile nedenine dayalı olarak açıldığını, bu nitelikteki davanın bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerektiğini, sözleşmenin düzenlendiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle öncelikle davanın bu nedenlerle reddedilmesi gerektiğini, ayrıca davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını, davacının gerekli araştırmayı yaparak şirketin kayıtlı olan 3.000.000 TL’lik sermayesinin 1/2’sine tekabül eden 1.500.000 TL ödemek suretiyle hisse devraldığını, davacının davasına dayanak yapmış olduğu arsanın rayiç değerinin 25.000.000 TL civarında olduğunu, bu kıymetteki bir taşınmaza sahip şirketin 1/2 hissesinin 1.500.000 TL karşılığında satılmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığını belirterek, yasal dayanağı bulunmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafından davalı aleyhine, kendisine devredilen şirket hissesi sözleşmesi kapsamında aldatıldığını, davalının hileli davranışlarıyla şirketin hissedarı olduğu kooperatifteki hissenin 3.kişilere devredilmesi nedeniyle şirketin faaliyetini sürdürdüğü taşınmazın da el değiştirmesinden dolayı zarara uğradığını ve bu bağlamda devri sözleşmesinin iptaliyle 1.500.000-TL’nin tahsilini talep ettiği, duruşmada dinlenen tanıkların maddi olaylara dayalı beyanlarına göre davacı tarafın dava konusu şirketle ilgili gerekli araştırmaları yapıp hisse devraldığı, kooperatif hissesinin devrinde davalının herhangi bir dahlinin bulunmadığı, devir işleminin şirket yetkilisi olan dava dışı … tarafından gerçekleştiği, davalının kooperatif hissesini devreden … ile birlikte hareket ettiği hususunda dosyaya herhangi bir delil sunulmadığı, ayrıca taşınmazın devir tarihi itibariyle belirlenen değeri ile davacının hisse devri için yapmış olduğu ödeme arasındaki fahiş fark dikkate alındığında ve davacının da şirketin kayıtlı sermayesi olan 3.000.000-TL üzerinden 1/2 hisseye tekabül eden 1.500.000-TL ödemek suretiyle şirkete ortak olmasının hayatın olağan akışına uygun olduğu hususları hep birlikte değerlendirildiğinde davalı tarafın hileli davranışlarıyla davacının iradesini fesada uğrattığına ilişkin kesin ve inandırıcı delil sunulamaması nedeniyle açılan davanın reddine karar vermek gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde maddi vakıaların açıklandığını ve deliller ile ispatlandığını belirterek iddialarını tekrar etmiş ve dinlenen tanıklarının vakıaları doğruladığını, müvekkilinin 1.500.000,00 TL nakit ödeyerek 1/2 payını satın almış olduğu şirket yönetiminden ve ticari faaliyetleri konusunda diğer ortaklar tarafından dışlandığını, müvekkilinden ayrıca yüklü miktarda sermaye koymasının istendiğini, davalı ve arkadaşlarının müvekkilini şirket işlemlerinden uzak tutması sonrasında ihtarname ile bu durumun belirtildiğini ancak beyanda bulunulmadığını, şirketin tasfiyesi amacı ile Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1174 Esas sayılı dosyasında dava açıldığını, mahkemece dava dışı kooperatife müzekkere yazılarak şirketin kooperatif üyesi olup olmadığı konusunda bilgi istendiğini, 04.01.2018 tarihli cevabı yazıda kooperatifin 34. numaralı eski ortağı olan şirketin 27.02.2017 tarihli hisse devir sözleşmesi ile hissesini tamamını devrettiğini beyan etmiş olduğunu, şirketin üzerinde faaliyette bulunulan arsanın şirkete ait olduğu hususunun tanıkları huzurunda ifade edildiğini, müvekkilinin buna inandırılarak hisse devri yapıldığını ve iradesinin sakatlandığını, müvekkilinin parasının içi boş bir şirketin yarı hissesi için ödeme yapmasının sağlandığını, şirket hisselerinin yarısının 01.03.2017 tarihinde satıldığını, ancak şirketin maliki olduğu kooperatif üyeliğinin iki gün önce 27.02.2017 tarihinde devredildiğini, hayatın olağan akışı düşünüldüğünde hiç kimsenin içi boş bir şirketin %50 hissesine 1.500.000,00 TL ödemeyeceğinin ortada olduğunu, davalı ve arkadaşlarınca hileli sözler ve davranışlar sebebi ile müvekkilinin iradesinin sakatlandığını, yanıltılarak haksız kazanç temin edildiğini, söz konusu hileli işlemlerin farkına Bakırköy 3.Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan dava dosyasında yazılan müzekkereye verilen cevapla varıldığını, davalı ve arkadaşlarının hileli söz ve davranışlarıyla müvekkilinin aldatıldığını, tanıkların duruşmada dinlenilmiş olduğunu, müvekkili tarafından yeni sermaye konulması konusundaki taleplerin haklı nedenlerle karşılanmadığını, müvekkilinin şirket ile ilgili tüm işlemlerden uzak tutulduğunu, hiçbir belgeye şirketi temsilen imza atmadığını, iradeyi sakatlayan hallerden olan hilenin yasada düzenlenmiş olduğunu, hayatın olağan akışına bakıldığında hiç kimsenin boş bir tabela şirketinin 1/2 hissesine 1.500.000,00 TL ödemeyeceğinin açık olduğunu, müvekkilinin satışa razı olmasının tek nedeninin faaliyette bulunduğu arsaya ilişkin kooperatif hissesi olduğunu, kooperatif hissesinin devredildiği kişilerin şirketin 1/2 ortağı olan …’nın çocukları ve yakınları olduğunu, pay bedelini aldığını noterde beyan ve tasdik eden davalının duruşmalarda parayı aldığını inkar ettiğini, mahkemenin davalı beyanına itibar ettiğini, mahkeme tarafından taşınmazın gerçek değeri ile hisse değeri arasındaki fahiş fark olduğunun gerekçe olarak gösterildiğini, 27.000.000,00 TL değerinde olan bir taşınmazın nasıl oluyor da 1.000,00 TL bedel ile şirketin %50 hissedarı olan …’nın akrabalarına satılabileceği ve bunun hayatın olağan akışına uygun olmadığının dikkate alınmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesini istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, limited şirket hisse devir sözleşmesinin hile nedeniyle iptali ve ödenen bedelin tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında limited şirket hisse devri sözleşmesinin varlığı hisse devir sözleşmesinden iki gün önce hisse devri gerçekleştirilen şirketin kendisine ait kooperatif hisselerini dava dışı kişilere devrettiği konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, hisse devir sözleşmesinin hile ile gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği, iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığına ilişkindir. Dosya kapsamından, taraflar arasında Bakırköy … Noterliğinde 01.03.2017 tarihinde limited şirket pay/hisse devir sözleşmesi gerçekleştirildiği, hisse devredilen şirketin dava dışı … Tic.Ltd.Şti olduğu, sözleşmede devir edenin davalı, devir alanın ise davacı olduğu, devir bedelinin 1.500.000,00 TL olarak belirtildiği, sözleşmede davalıya ait şirket payının/hissesinin devir alındığının ve bedelinin nakden ve tamamen ödendiğinin belirtildiği, 27.02.2017 tarihinde Büyükçekmece …Noterliğinde düzenlenen kooperatif hisse devri ile dava dışı şirketin yetkilisi … tarafından şirketin kooperatif hisselerini dava dışı gerçek kişilere devrettiği, davacı tarafından dava dışı şirket ve …’ya Bakırköy …Noterliğinde düzenlenen 02.11.2017 tarihli ihtarnamenin keşide edildiği, ihtarnamede hissedarı olan şirkete ait ticari faaliyetler, şirketin temsili aktif ve pasifleri ile taahhütleri konularında bilgi verilmesinin talep edildiği anlaşılmıştır. 20.09.2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda; dava dosyasında görülen 05.12.2018 tarihli tapu kayıt örneğine göre; İstanbul İli, Başakşehir İlçesi, … Mahallesi, … Mevkii, … Parsel numaralı 1.947,32 m2 alanlı “Arsa” vasıflı ana taşınmazın tamamının “… Sanayicilieri Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi” adına kayıtlı olduğu, değer tespiti talep edilen taşınmazın, tapuda 1947,32 m2 yüzölçümlü … nolu parsel üzerinde, keşif tarihi itibariyle … tarafından fiilen akaryakıt istasyonu olarak işletildiğini, toplam 6 adet ada içerisinde 12 adet pompa bulunmakta olduğu ayrıca iki katlı idari bina ile oto yıkama bölümü ve istasyonun tamamlayıcı unsuru olarak kanopi, tonoz ve totem mevcut olduğu, zemin kaplamasında saha betonu kullanıldığı, bilirkişi heyeti tarafından; dava konusu taşınmazın tüm özelliklerinin incelendiği, iş yeri, konumu, çevrenin oluşumu, bu bölgeye olan arz ve talep faktörleri, belediye hizmetlerinden yararlanması, çevrenin yapılaşma durumu, ulaşım kolaylıkları, ana taşınmazın özellikleri, brüt alanı ve çevrede yapılan araştırma sonucu elde edilen değerlendirme tarihindeki serbest alım satım rayiçleri, emlak piyasasında meydana gelen hareketlilik ve indeks değerleri üzerinde seyreden fiyat artışları, ekonomik kriz nedeni ile emlak piyasasında oluşan durgunluk ve bu bölgede verilen değerler birlikte değerlendirildiği, dava konusu taşınmazın 01.03.2017 tarihindeki piyasa değerinin 27.000.000,- TL takdir edildiği belirtilmiştir. Mahkemece tanıklar dinlenilmiştir. 20.03.2019 tarihli duruşmada dinlenen tanıklardan Urfi beyanında; davacıyı ile yıllar öncesine dayalı arkadaşlıkları olduğunu, davalı yazıhanesinde oturur iken davalının yanına geldiğini, dava konusu petrol istasyonunun 1/2 hissesinin satmak istediğini, ayrıca şirkete ait arsanında olduğunu ifade ettiğini, bulunduğu ortamda hisse devri için 1.500.000,00 TL üzerinden anlaştıklarını, davacının hisse devrine konu şirketle ilgili araştırma yaparak karar vereceği hususunda beyanda bulunduğunu, tanık … ise aynı celsede, davacıyı tanıdığını, kendisinin emlakçılık yaptığını, davacının fikir sorduğunu, şirketin işlettiği petrol istasyonu ile ilgili değerine dair ekspertiz raporu hazırlanması hususunda yardımcı olduğunu, kendisinin şirkete ortak olmasını ve taşınmazın değeri kapsamında verimli bir yatırım olmayacağını ifade ettiğini, kooperatif hissesi olduğu için kooperatif kayıtları üzerinde yapmış oldukları araştırma sonucunda arsanın sorunlu olduğunu tespit ettiklerini, tanık … aynı celsedeki beyanında ,davacının babası olduğunu, şirketteki hisseyi satın aldıktan sonra kooperatife gittiklerini, gitmelerinin sebebinin borç veya sorun olup olmadığını tespit etmek olduğunu, babasının ticaretle uğraştığını, aynı zamanda petrol istasyonu işleriyle de ilgilendiğini ifade etmiştir.Mahkemece yukarıda yer verilen gerekçeye istinaden, davalı tarafın hileli davranışlarıyla davacının iradesini fesada uğrattığına ilişkin kesin ve inandırıcı delil sunulmadığı gerekçesiyle subuta ermeyen davanın reddine karar verilmiştir. Ayrıca gerekçede davalı tarafça davanın TBK’nın 39. maddesine göre bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığı iddia edilmiş ise de davacının kooperatif hissesinin devrini öğrenme tarihinin 04.01.2018 olduğu, dikkate alınarak davanın bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığının değerlendirildiği belirtilmiştir. Davacının öğrenme tarihinin daha önce olduğuna dair somut bir kanıt bulunmamaktadır.Sözleşmenin içeriği üst başlığı ile sözleşme özgürlüğü başlığı altında TBK’nın 26. madde de tarafların bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilecekleri düzenlenmiştir. İrade bozuklukları üst başlığı altında madde 30’da yanılma, madde 36’da aldatmaya yer verilmiştir. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 31.madde karşılığı TBK’nın 39. maddedir. Mülga 31. madde de hata ve hile şeklindeki ifadelere yürürlükte bulunan TBK’nın 39.madde de yanılma veya aldatma biçiminde yer verilmiştir. TBK’nın 39. maddesinde irade bozukluğunun giderilmesi başlığı ile;”Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır. Aldatma veya korkutmadan dolayı bağlayıcılığı olmayan bir sözleşmenin onanmış sayılması, tazminat hakkını ortadan kaldırmaz” düzenlemesi mevcuttur. Davacı tarafça, davalının dava dışı şirket hisselerini devrederken şirkete ait kooperatif hisselerinin devredilmiş olmasından bahsetmeyerek devri gerçekleştirdiğini, şirkete ait kooperatif hisselerinin mevcudiyeti nedeniyle şirket hissesini devralmış olduğunu, aksi taktirde boş tabela bir şirketin devri niteliğinde olacağını ve hile ile devrin gerçekleştirildiğini iddia etmiştir. TBK’nın 36 maddesine göre, taraflardan biri diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile sözleşmeyle bağlı değildir. Hile nedeniyle sözleşmenin geçersiz sayılabilmesi için kişide aldatma kastının bulunması gerekir. Buna göre kişinin ileri sürdüğü ya da açıklanan zorunluluğu bulunmadığı halde susmuş olduğu nitelikler, karşı tarafı sözleşme yapmaya ikna etme veya sözleşme düşüncesini pekiştirme amacıyla ortaya konulmuş olmaktadır. Kişi bu eylem ve davranışlarda bulunmasaydı diğer tarafın bu sözleşmeyi yapmayacağı bilinç ve düşüncesinde olmalıdır. Aldatma kastında, kişiyi gerçek dışı eylem ve davranışlarda bulunmak suretiyle sözleşme yapmaya ikna etme düşüncesi vardır. Bir başka ifadeyle, sözleşmenin yapılması ile aldatma eylemi arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Hileye uğrayan kişinin iradesi sakatlanmış olacağından sözleşmeyi iptal etme hakkı tanınmıştır. Sözleşmenin iptali halinde tarafların aldıklarını iade etme yükümlülüğü doğacaktır. Bu hukuki açıklamalara göre somut olayda, davacı tarafça hissenin satışı konusunda iradesinin bulunduğu fakat dava dışı şirkete ait kooperatif hissesinin devredilmiş olmasına rağmen davalının şirketin kooperatif üyesi olduğunu belirterek hileli davranışları sonucunda aldatıldığını ileri sürmüş ise de davalının ne gibi somut eylemlerle hileyi gerçekleştirdiği açıklanmamış, buna ilişkin deliller ortaya konulmamıştır. Davacı tanık beyanlarında ise davacınında ticaretle uğraştığı ve şirket hissesini devir almadan önce gerekli araştırma ve incelemeyi yapmış olduğu anlaşılmaktadır. Davacının iradesinin fesada uğramış olduğu yönündeki iddialarını ispata yarar hiç bir delil ve bilgi dosyada mevcut değildir. Kooperatif hissesinin daha önceden şirket tarafından devredilmemiş olduğuna iddia somut olgulara dayanmadığı gibi hilenin varlığı da ispat edilemediğinden, ilk derece mahkemesince davanın reddine dair verilen kararda isabetsizlik görülmemiştir. Yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının ve peşin karar harcının Hazineye gelir kaydına; bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 26.01.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.