Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/282 E. 2023/102 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/282
KARAR NO: 2023/102
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/10/2019
NUMARASI: 2014/925 E. – 2019/603 K.
DAVANIN KONUSU: Sözleşmenin hükümsüzlüğünün tespiti
Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacılar vekili, 05.09.2012 tarihli dava dilekçesinde özetle; davalılardan … A.Ş ‘nin Liman yapımı, gemi işletmeciliği, depolama ve her türlü terminal işletmeciliği, kuru yük ve konteyner taşımacılığı, yat limanı yapımı ve marina işletmeciliği gibi konularda faaliyette bulunmak üzere 22 Mart 1991 tarihinde kurulduğunu, 2006 yılının Aralık ayında … A.Ş ‘nin %95 oranındaki ( A) Grubu hisseleri Lüksemburg’da kurulmuş olan müvekkili … (…) adlı şirkete devredildiğini, …’ın sahip olduğu tek malvarlığının … A.Ş şirket hisseleri olduğunu, …’ın %50’sine sahip … ‘nın Şişli … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı ve … Esas sayılı dosyalar İle … aleyhine iki adet icra takibi başlattığını, borç miktarı 16.985.937,50 TL, takibe dayanak olarak …’nın … ile yapmış olduğu 28 Aralık 2007 ve 6 Mayıs 2008 tarihli iki sözleşme ve ödeme makbuzlarını gösterdiğini, yaklaşık 1 aylık süre zarfında …’a ait 169.460.996 adet A.Ş hissesinin haczedilip, ardından ihale alıcısı … adlı şirketçe sözde iktisap edilmesi ile sonuçlandığını, ancak usulsüz tebligatlar yoluyla ve danışıklı olduğundan icra işlemlerine karşı açılan takibin şikayet yoluyla iptali ve ihalenin feshi davaları neticelerinde hem tebligatların usulsüzlüğüne karar verildiğini, hem de ihalelerin feshedildiğini, kararların kesinleştiğini, ihalenin feshi davalarında hukuka aykırı İcra işlemleri neticesinde … tarafından iktisap edilen hisseler üzerine tedbir konulması talep edildiğini, Şişli 4. İcra Hukuk Mahkemesinin 5 Nisan 2011 tarihinde Yargıtay bozma ilamı ile usulsüzlüğü sabit hale gelen ihaleler neticesinde devredilen hisselerin üçüncü kişilere devri ve temlikine Şişli 4. İcra Hukuk Mahkemesince tedbir kararı verildiğini, … hisselerinin … tarafından sözde iktisabının hemen ardından … ‘ın kötüniyetli ve muvazaalı olarak 99.460.996 adet payı … adlı şirkete devrettiğini, İhtiyati tedbire aykırı olduğu sonradan anlaşılacak olan geçersiz bir devirle de bu kez 60.000.000 adet hissesini davalı … ( … ) adlı Rus şirketine devrettiğini, hiçbir ticari faaliyeti ve finansal hareketi bulunmadığını, kesinleşen mahkeme kararları ile birlikte … A.Ş sermayesinin %95’ini oluşturan 169.460.996 adet hissesinin … ‘a ihalesi ile sonuçlanan Şişli … İcra Müdürlüğünün … ve … Esas sayılı İcra takip dosyaları üzerinden yürütülen icra işlemlerinin tümüyle hukuka aykırı ve kesin hükümsüz hale geldiğini, bu hisselerin halen …’ın mülkiyetinde olduğunu, bu nedenle, İcra takiplerine ıttıla tarihi olan 1 Nisan 2010 tarihinden önce gerçekleşen haciz, kıymet takdiri ve ihale gibi tüm icra işlemlerinin kesin hükümsüz hale geldiğini, Şişli … İcra Müdürlüğünün 23.06.2011 tarihinde tüm İcra işlemlerinin geçmişe etkili olarak kesin hükümsüz olduğunu tespit ederek, işlemlerin geçmişe etkili olarak İİK 40. madde yoluyla tasfiye edilmesine karar verildiğini, 23.06.2011 tarihli işlemler esnasında … ve … yetkilileri tarafından hazırlanmış tarihsiz yönetim kurulu kararları ve “ …” biçiminde imzalanan ve “ihtiyaca göre” doldurulmak üzere boş bırakılan yönetim kurulu karar taslakları ile yine şirketin sözde hissedarlarının temsilcilerince hazırlanmış ve ihtiyaç halinde kullanıma hazır bekletilen ıslak imzalı şablon ciro metinleri bulunduğunu, … A.Ş ‘nin 8 Nisan 2011 tarihinde yapılan genel kurulunun ve bu genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespiti ve iptali talebiyle İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/535 Esas sayılı dosyasında 23.06.2011 tarihinde … A.Ş ‘ye ait taşınmazlar üzerinde ayni veya şahsi hak tesisinin önlenmesi bakımından İhtiyati tedbir konulmasına karar verildiğini ve ayrıca yönetim kurulunun tüm karar ve işlemlerinden haberdar edilmesi için … A.Ş ‘ye denetim kayyımı atandığını, tedbir kararı incelenirken, … A.Ş ‘nin en önemli taşınmazı üzerine … A.Ş ortaklarından … ‘ın Gebze … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 28.476.299,18 TL alacak için haciz koydurduğunun tespit edildiğini, icra dosyası incelendiğinde, … A.Ş ile ortaklarından … arasında yapılan 1 Aralık 2011 tarihli sözleşme ve ek sözleşme bulunduğunu, faiz miktarının mutabakatla %14,50 çıkarıldığını, ancak sözde ortakların arasındaki sözleşmelerin ve icra takibinin danışıklı olduğunu, tarafların bu sözleşmeyi yapmaktaki asıl amacının mevcut davalar neticesinde ortaya çıkabilecek olumsuz sonuçlardan kendilerini korumak, tedbiri etkisizleştirmek ve esasen mevcut olmayan bir alacağın tahsil edilmesini sağlamak olduğunun açık olduğunu, … A.Ş ‘nin fiili kontrolü, hissedarlık vasıfları bulunmadığı açık olan …,… ‘ın elinde olduğunu, söz konusu şirketler arasındaki işlemlerin danışıklı olduğunu, asıl ve nihai amacın … ‘ın hisselerine ulaşmasını engellemek ve … A.Ş ‘nin kontrolünü usulsüz ve hukuka aykırı olarak elde tutmak olduğunu, … ‘ın, … A.Ş ‘nin %95 oranındaki hisselerini yok hükmündeki cebri icra ihalesi yoluyla 6-7 Ocak 2010 tarihlerinde devraldığını, …’nin çoğunluk hisselerinin …’e cebri ihalesinden çok kısa bir süre sonra 22 Şubat 2010 tarihinde devraldığını, aynı doğrultuda … … hisselerinin 60.000.000 adedinin … ‘a devrinin tedbir kararının tebliğ alınmasından 6 gün önce gerçekleştirildiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kısa aralıklarla yapılan işlemlerin muvazaa emaresi olduğunu kabul ettiğini, iyi niyetli üçüncü kişi ve yabancı yatırımcı olduğunu iddia eden … ‘ın son derece kompleks bir liman işletmesi yatırımında çoğunluk hisselerini hiçbir hukuki ve mali incelene çalışması yapmadan devraldığını, bu durumun ticari hayatın gereklerine ve ticari teamüllere aykırı olduğunu, iyi niyetli üçüncü kişi olduğunu iddia eden… ile hisseleri ona devreden … arasındaki devir müzakerelerinin ve hisse devrine ilişkin tüm sözleşmelerin bir buçuk ay içinde müzakere edilerek sonuçlandırılması ve devir işleminin yapıldığı gün yönetim kurulu kararı alınarak devrin pay defterine işlenmesinin hayatın olağan akışına aykırı ve son derece sıra dışı olduğunu, söz konusu şirketlerin icra takipleri başladığı andan itibaren birlikte ve planlı hareket ettikleri, yaptıkları işlemler ile … A.Ş’nin gerçek hissedarı … ‘ın hisselerine ulaşmasını engellemeye çalıştığının açık olduğunu, aslında aynı merkezden yönetildiğini, aralarında planlı bir işbirliği bulunduğunu, aralarında gerçekleşen tüm hisse devirlerinin muvazaalı işlemlerden ibaret bulunduğunun hiçbir tereddüte meydan vermeyecek kadar açık olduğunu, davalıların danışıklı işlemleri ve yetkililerinin … A.Ş ‘yi zarara uğratıcı ve hukuka aykırı işlemler yaptıklarının Şişli … İcra Müdürlüğü tarafından yapılan 23.06.2011 tarihli muhafaza işlemleri esnasında elde edilen belgelerle sabit olduğunu, … A.Ş ile … arasında imzalanan sözleşmelerin amacının … A.Ş ‘yi borçlu konuma getirmek amacıyla İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen tedbiri hükümsüz kılmak olduğunu, muvazaalı sözleşmelerin, … A.Ş ‘ye atanan denetim kayyımının bilgisi dışında gerçekleştiğini, Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesinin, usulsüz ve hileli işlemleri gerçekleştirmekle suçlananlar hakkında kamu davası açılması için yeterli delil olduğuna karar verildiğini, sözleşmelerin muvazaa sebebiyle kesin hükümsüz olmalarının yanı sıra emredici hükümlere aykırılık, imkansızlık sebepleriylede kesin hükümsüz olduğunu, şirkete verildiği iddia edilen paraların hukuken sermaye avansı olarak nitelenemeyeceğini, mevcut, geçerli ve tahsili talep edilebilir bir alacağın söz konusu olmadığını, bu alacağın temlik edildiğinden de bahsedilemeyeceğini, muvazaa nedeniyle kesin hükümsüz olan 9 Mayıs 2011 tarihli sözleşmede … A.Ş ‘nin sözde ortaklarından… ‘nin … A.Ş ‘den olan sermaye avansı alacağının …’a temlik edildiğinden bahsedildiğini ve bu para ile birlikte yine …’ın sermaye avansı olarak ödediği veya ödeyeceği toplam miktarın … A.Ş tarafından sermaye artırımı suretiyle sermayeye ekleneceğinin kararlaştırıldığını, ortada somut bir sermaye artırımı kararı olmadan yapılan ödemelerin sermaye avansı olarak nitelenemeyeceğini, muvazaalı sözleşmede, sözde ortak… ‘nin … A.Ş ‘den sermaye avansı olarak 19.552.421 TL tutarında bir alacağı olduğu bu alacağını … ‘a temlik ettiği, yine … ‘ın sermaye avansı olarak ödediği veya ödeyeceği toplam miktarın şirket sermayesine ekleneceğinin belirtildiğini, … A.Ş ‘nin muvazaalı sözleşmeler tahtında …’a herhangi bir borcuda bulunmadığını, muvazaalı sözleşmelerin temelini oluşturan sözde alacağın temliki işleminin de tamamen fiktif bir işlem olduğunu, hukuki sebepten yoksun olduğunu, … A.Ş adına muvazaalı sözleşmeleri imzalayanların gerçekte ortak olmayan sözde hissedarlar tarafından belirlenen imza yetkisi kapsamında işlem yaptıklarını, … A.Ş adına sözleşmeyi imzalayan kişilerin şirket yetkili organları adına herhangi bir taahhütte bulunma yetkileri bulunmadığını iddia ederek, … A.Ş ile … arasında imzalanan ve Gebze … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına ibraz edilen 9 Mayıs 2011 ve 1 Aralık 2011 tarihli sözleşmelerin muvazaa, emredici hükümlere aykırılık ve imkansızlık sebepleriyle kesin hükümsüzlüğünün tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili, savunmasında özetle; müvekkili şirketin … A.Ş nin 181.000.000 hissesinden 60.936.530 hissesine sahip ortağı olduğunu, davacı …’in, … A.Ş nin 181.000.000 hissesinin sadece 1 adet hisse sahip ortağı olduğunu, davacı … ‘ın … A.Ş’nin ortağı olduğunu iddia ettiğini, ancak hisselerinin icra ihalesi yolu ile satılmış olduğundan İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/535 Esas sayılı dosyasında öncelikle hissedar olduklarının tespit ettirilmesine karar verilmekle İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/154 Esas sayılı dosyasında “ ortaklığın tespiti” davası açıldığını, davanın derdest olduğunu, … ‘ın … A.Ş ‘nin hissedarı olmadığını, HMK 114/f maddesi gereğince davacı vekili tarafından usulüne uygun düzenlenmiş vekaletname ibraz etmediğini, ibraz edilen vekaletname ile İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/354 Esas sayılı dosyasında Lüksemburg Medeni Kanunun 1166.maddesine dayanarak açtıkları davanın ehliyetten reddedildiğini, davacıların aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşmediğini, davacıların iptali istenen sözleşmenin ve icra takip dosyasının tarafı olmadıklarını, sözleşmenin mevzuata uygun olduğunu, sözleşme ile davacıların zararı olmadığını, müvekkili firma tarafından sağlanan finansman ile limanın bugün hukuki engellerin kaldırılması halinde faaliyete geçebilecek konuma geldiğini, müvekkilinin makbuzlardan görüleceği üzere ortak olduğu tarihten bugüne kadar … A.Ş ‘ye kaynak sağladığını, sağlanan finansmanın tamamen müvekkilinin şirket öz kaynaklarından ve banka aracı kullanmak suretiyle sağlanmış olup taraflar arasında bir sözleşme olmasaydı dahi müvekkili firmanın alacak hakkının doğduğunun kabul edilmek zorunda olduğunu, müvekkilinin bu kaynağı sağlarken hiçbir teminat almadığını, davacıların kötüniyet içeren yaklaşımlarını görünce en azından alacağını teminat altına almak üzere gerekli hukuki girişimleri yapmak zorunda kaldığını, davacıların birbiri peşi sıra açtıkları davalarda sürekli olarak mahkemelerden tedbir konulmasını ve kayyım atanmasını talep etmelerinin … A.Ş ‘nin tüm ortakları üzerinde olumsuz etkiler yarattığını, herhangi bir geliri bulunmayan ve bu sebeple müvekkili … tarafından sağlanan mali destekle inşaatını tamamlama aşamasına getiren … A.Ş ‘nin müvekkiline olan borcun gerçek bir borç olmadığını iddia etmenin abesle iştigal olduğunu, müvekkilinin … A.Ş ‘den olan alacaklarının bir kısmının muhasebe kayıtlarından önce sermaye avansı olarak yer aldığını, ancak şirketin sermaye artırımı temin edememesi halinde herhangi bir şekilde şirket varlıklarına tedbir konulması riskide varken müvekkilinin … A.Ş ‘ye vermiş olduğu ve vermeyi devam etmeyi taahhüt ettiği finansman alacaklarını güvence altına almak amacı ile tedbirleri almasından daha doğal ne olacağını, … A.Ş ‘nin gayrimenkulleri üzerine ihtiyati tedbir konulduğunu ve denetim kayyımı atandığını, davacıların sözleşmenin taraflarından herhangi bir hak ve alacağı bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … A.Ş vekili, savunmasında özetle: müvekkili şirketin 1991 yılında kurulmuş olduğunu, davalı … ‘ın 2007 yılında %95 hissesine sahip ortağı olduğunu, … ‘un ortaklarının ise %50’şer paya sahip … ve … Ltd olduğunu, … ‘un %50 hissesine sahip … ‘nın Şişli … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında ve … Esas sayılı dosyasında … aleyhine icra takibi başlattığını, … ‘un, … ‘deki %95 hissesinin haczine karar verildiğini, hisselerin satışa sunulduğunu ve … tarafından satın alındığını, ihalenin kesinleşmesi ile icra müdürlüğünün …’ye gönderdiği yazı gereğince …’nin %95 hisseye sahip ortağı olarak kaydedildiğini, ancak öncelikle limanın tamamlanması için gerekli finansmanı tek başına karşılayamayacağını gören … ‘un sahip olduğu hisselerden %56’sını 22.02.2010 tarihinde davalı… ‘ye, %34’de 30.03.2011 tarihinde davalı …’e devrettiğini, … A.Ş ‘nin ortaklık yapısının, %5,5 …, %56… , %33,5 … Ltd, %5 Dilovası Belediyesi olarak teşekkül ettiğini, … A.Ş ‘nin … döneminde iflas aşamasına getirildiğini, bu durumdan kurtarmak ve durmuş olan liman inşaatına yeniden hız vermek için çalışmalara başlandığını, sağlanan finansmanla … ‘tan kalan borçları ödediklerini ve duran liman inşaatına yeniden başladıklarını, ancak davacıların bu davada olduğu gibi diğer mahkemelerde devam eden davalarda ileri sürdükleri dayanaksız ve asılsız iddialar nedeniyle yaptırılan özel denetim sırasında … ‘nin 23.02.2012 tarihinden itibaren geriye doğru tüm işlemlerin incelendiğini ve rapora bağlandığını, raporda, … A.Ş ortaklarının 2010-2012 dönem içinde … A.Ş ‘ye 48.258.205 TL nakit kaynak sağladıklarının tespit edildiğini, böyle bir haksız talep sonucunda İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/535 Esas sayılı dosyasında ihtiyati tedbir kararı verilerek bir de denetim kayyımı atandığını, bu haksız kararların iyiniyetle hareket eden şirket ortaklarını haklı olarak endişeye sevk ettiğini ve yatırıma devam etme konusunda tereddüt yaşamaları yanında o tarihe kadar sağladıkları finansmanı güvence altına almak düşüncesi ile dava konusu sözleşmenin yapılmasının istendiğini, söz konusu kararların ihalelerin feshinden sonra verildiğini, davacıların iddialarının aksine icra işlemlerinin ve ihalelerin kesin hükümsüz olmadığını tespit ettiğini, ihalelerin feshedilmiş olmalarına rağmen bu İhalelere fesat karıştırıldığına dair hiçbir iddia ileri sürülemediğinden ihale alıcısı … ve ondan hisse alan … ve … ‘ın iyi niyetli olduğu yönünde hiçbir tereddüt yaratmadığını ve İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin, ihalelerin feshine rağmen davacı … ‘dan hissedarlığın tespiti davası açmasını istediğini ve İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin ise şirket ortaklarının hisselerini devretmemesi yönünde tedbir talebini reddettiğini, bütün bu kararlardan görüldüğü üzere şirket ortaklarının iş ve işlemlerinin yasalara uygun ve iyi niyetle sürdürdüklerinin mahkemeler tarafından tespit edildiğini, … A.Ş defterleri üzerinde inceleme yapıldığında aynı sonuca ulaşılacağını ve iddiaların asılsız olduğunun görüleceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İSTANBUL 37. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2012/200 ESAS, 2012/240 KARAR ve 09.11.2012 TARİHLİ KARARI: Mahkemece, dava dosyası ile İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/535 Esas sayılı dosyası arasında hukuki ve fiili irtibat nedeniyle HMK 166.maddesi gereğince dosyaların birleştirilmesine, yargılamanın İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/535 Esas sayılı dosyası üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir.
İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2011/535 ESAS sayılı dosyasında 30.11.2012 tarihli ara karar ile; Genel kurul kararının iptali ve hükümsüzlüğü davalarının açılması, bakılıp görülmesinin TTK 381 vd maddelerinde özel düzenlemeye konu olduğu, şirketin hissedarlık durumunun ihtilaflı olduğu, bu durumun çözüme kavuşturulması için davacılara süre verildiği, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/154 Esas sayılı dava açılıp görüldüğünü, neticesinin beklendiğini, genel kurul kararının iptali davasında hissedarlık durumuna dair dahi inceleme yapılamadığını, birleştirilen dosyada, davalılar arasında yapıldığı iddia edilen sözleşmelerin hükümsüzlüğü davası ile elde ki davanın birlikte görülemeyecek davalardan olması dikkate alındığında birleştirme kararının yasal engele rağmen verilmiş bulunması gözetildiğinde tabii hakim ilkesini aşma düşüncesiyle verildiği kanaatine varıldığı, birleştirme kararının yok hükmünde olduğu gerekçesiyle dosyanın tefrikine, dosyalar arasında bağlantı nedeniyle değil yasanın amir hükmü gereği tefrik kararı verildiği belirtilerek, dosyanın İstanbul 37. Asliye Ticaret Mahkemesine iadesine kesin olarak karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacıların aktif husumet ehliyetlerinin olmadığına yönelik husumet itirazına gelince davacılardan …, davalı … Şirketinin % 1 ortağı olup sözleşmelerin tarafı olmamakla birlikte 3.şahıs olarak mutlak muvazaa iddiasında bulunma ve dava açma hakkında sahip olmakla birlikte davacılardan … Holdings A.Ş.’ye gelince her ne kadar davacı % 95 hisseye sahip iken usulsüz ve hukuka aykırı yapılan ihale sonucu hisselerin satıldığını, daha sonra ihalenin feshedilmesiyle hisselerin kendisine iade edildiğini ve dava tarihi itibariyle … İşletmeleri A.Ş.’nin ortağı olmakla muvazaa iddiasında bulunmaya hakkı olduğunu ileri sürmüş ise de taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davası olan İstanbul 14.ATM ‘nin 2011/535 E.sayılı dosyasında ihtilaflı bulunan hususta davacı …’a ” ortaklığın tespiti ” için süre verildiği, bu davanın İstanbul 15.ATM ‘nin 2012/154 E.sayılı dosyasında açıldığı, 21/12/2017 tarihinde davanın reddine karar verilerek hükmün gerekçesinde ” İstanbul 2.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2013/1134 E.sayılı dosyasında “ihale konusu hisse senetlerinin geçersiz olduğuna ilişkin iddiasının daha önce İstanbul 4.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2012/384-308, 2012/349-309 E.K sayılı dosyaları ile reddedildiği,davacının … ‘dan alacağı temliklere ilişkin sözleşmenin geçerli olup ihalenin feshini gerektirecek başka bir neden bulunmadığından davanın reddine ” ilişkin verilen hükmün Yargıtay’ca onanarak kesinleştiği,açıklanan icra hukuk mahkemesi dosyasındaki maddi vakaların tespit edildiği, kesin hüküm haline gelen maddi vakalarla mahkemenin bağlı olduğu, hisselerin …’ye ait olduğu talebinin reddine karar vermek gerekmiştir” şeklinde açıklandığı, işbu dosyanın açıldığı tarihte ve halen davacı …’nin ortak sıfatını taşımadığı, … A.Ş.’nin ortağı konumunda olmayan ve menfaat ihlalinden de bahsedemeyecek durumda olan davacının mutlak muvazaa nedeniyle sözleşmelerin hükümsüzlüğünü ileri süremeyeceği, 09/05/2011 ve 01/12/2011 tarihli sözleşmelerin tarafı konumunda da olmadığı anlaşılmakla aktif husumet ehliyeti bulunmayan davacı … yönünden davanın reddine karar vermek gerekmiş, diğer davacı olan ve şirketin % 1 ortağı konumunda bulunan … yönünden esasa girilecek olursa sözleşmelerin TBK 19/2 Mad.gereğince mutlak muvazaa nedeniyle yok hükmünde sayılıp sayılamayacağı yani tarafların sözleşme yapma iradesi bulunmamasına rağmen 3.kişileri aldatma maksadı ile sözleşme yapılıp yapılmadığının anlaşılması için mali yönden defterler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, 09/05/2011 ve 01/12/2011 tarihli sözleşmelere uygun olarak ilgili işlemlerin ticari defterlere kaydedildiği, transferlerin bankalar aracılığı ile yapıldığı, sermaye avansına ilişkin işlemlerin gerçekleştirilmiş olduğu muvazaa iddiasının ispatlanamadığı anlaşılmakla davacı … yönünden de davanın esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davacı … yönünden açılan davanın aktif husumet ehliyeti bulunmadığnıdan reddine, davacı … tarafından açılan davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kararın hukuka, hakkaniyete ve maddi vakıanın özelliklerine aykırı bulunduğunu, davanın ispatlanmasına imkan tanımadan, bekletici mesele yapılan davaların sonucu beklenmeden davanın reddine karar verildiğini, uyuşmazlığın özünde, müvekkili … ‘a ait … A.Ş hisselerinin müvekkilinin iradesi dışında elinden alınması sonrası dönemde … A.Ş ile Rus menşeli şirket arasında yapıldığı iddia edilen sözleşmelere istinaden muvazaa iddiasında bulunduğunu, … ‘un sahibi olduğu … A.Ş nin hisselerinin usule aykırı işlemlerle müvekkili şirketin elinden alınarak İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/154 Esas sayılı dosyasında taraf olan şirketlere geçirildiğinden bu süreçte yapılan işlemlerin aynı zamanda yoklukla malul olduğunu, hissedarlık durumunun İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/154 Esas sayılı dosyasında yargılama konusu yapıldığını, ayrıca hisselerin rıza dışında alınması ardından yapılan hukuka aykırı genel kurulların her biri için açılmış olan iptal davaların devam ettiğini, kaldı ki bekletici mesele yapılan davalardan İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/142(eski 2013/324) E. sayılı dosyasında verilen YHGK kararı ile … A.Ş’nin gerçek hissedarının müvekkili olduğuna hükmedildiğini, önceden bekletici mesele yapılan davaların yargılama halen devam etmekte iken mahkemece davaların sonuçları beklenmesine dair karardan dönülerek bilirkişi incelemesi yaptırıldığını, itirazları doğrultusunda yeniden inceleme ve keşif yapılmadığını, bekletici mesele yapılıp ancak sonra kesinleşmesi beklenmeyen davanın reddine karar verildiği ifade edilmişse de bu kararın kesinleşmiş olmadığını, kararda İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/154 Esas sayılı dosyasında usul ve yasaya aykırı olarak dayanıldığı gibi maddi hukuk anlamında kesin hüküm teşkil ermeyen takip hukuku anlamında kısıtlı inceleme yapabilen icra mahkemesi kararlarına dayanıldığını bunun hukuken kabul edilemeyeceğini, davanın genel hükümler çerçevesinde açılmış dava olduğunu, davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle red gerekçesinin hukuka aykırı olduğunu, … A.Ş nezdinde gerçek hak sahibi olmayan hukuka aykırı şekilde hisseleri elde edilen şirketler tarafından atanan hukuka aykırı yönetici ve temsilcilerce yapılan ve muvazaalı olan işlemlerin yok hükmünde olduğunu, bilirkişi raporunda, bekletici mesele yapılmış olan davaların farklı olduğu ve incelemeye alınamayacağı yönündeki beyanları da haksız ve hukuka aykırılık teşkil ettiğini, bir dosyanın bekletici mesele yapılıp yapılmayacağı konusunda bilirkişiler görüş paylaşamayacağını, …’un aktif husumet ehliyeti yönünden ve davadaki iddiaların ispatlanabilmesi yönünden davaların temelini teşkil eden uyuşmazlığın en önemli tartışma noktasının yargılama konusu edildiği davaların sonucu beklenmeksizin karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişilerin dava konusu sözleşmeleri ve … A.Ş nezdindeki ticari kayıtları inceleyerek sözleşmelerle ilgili bir muvazaa bulgusuna rastlayamadıklarını belirttiklerini, …’nin %50’sine sahip olan … ‘nın … İle yapmış olduğu kredi sözleşmelerini dayanak göstererek Şişli ( şu an için İstanbul …) İcra Dairelerinde … aleyhine icra takibi başlattığını, …’yi temsile yetkili olan yönetim kurulu üyelerinin tebligattan hiçbir surette haberdar etmeyerek takibi kesinleştirdiğini, akabinde müvekkilinin tek malvarlığı olan …’nin hisselerinin haczedildiğini ve satışının istendiğini, … tarafından satın alınan hisselerin derhal davalılara satıldığını, elinde %5,5 oranında hisse kaldığını, …’nın …’yi saf dışı bırakarak müvekkilinin …’de sahip olduğu hisselere hissedarlık sözleşmesine aykırı olarak sahip olmak adına hukuki kurum ve araçları kullanarak bir çok muvazaalı işlemler yaptığını, mahkemece değerlendirme yapılmadığını, İcra mahkemesinin maddi hukuk anlamında kesin hüküm teşkil etmeyen kararlarına istinaden iyi niyetli üçüncü kişi oldukları peşinen kabul edilen şirketlerin mali ve hukuki bir inceleme yapmadan hayatın olağan akışına aykırı bir hızla … A.Ş ‘nin hisselerini sözde pay sahibi … ‘den aldıklarını, işletme hakkı sahibi olduğu liman bölgesi ve arazileri ile piyasa değeri 500 milyon Amerikan Doları civarında olduğu tahmin edilen … A.Ş ‘nin hisselerinin bu kadar çabuk ve bu konuda hiçbir tecrübesi bulunmayan hepsi ayrı ülkelerde kurulmuş sermayeleri 100.000 İsviçre Frangı vb, tutarlarda olan şirketlere satılıp devredilmesinin muvazaalı işlemlerin bir başka göstergesi olduğunu. … A.Ş’nin danışıklı olarak …’ın borçlandırılması bunun sonucunda icra takibi başlatılıp kesinleştirilerek … A.Ş ‘ye ait taşınmazın üzerine haciz koydurmak ve İstanbul 14.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/535 Esas sayılı dosyasında verilen İhtiyati tedbir kararlarını bertaraf etmek olduğunu, müvekkili şirket elinden alınan hisseler ile … A.Ş’nin kontrolünün gerçek hak sahibi olmayan ve olamayacak olan kişiler eline geçtiğini, bu kişilerin … A.Ş ‘nin yönetim ve kayıtlarına da sahip olduğunu bu şekilde şirketi borçlandırdıklarını, sözleşmeler imzaladıklarını, mahkemece sonuçları beklenmesi gereken davalar beklenmeden, bu kararlardan gerekçesiz ve mesnetsiz şekilde rücu edilerek dosyada değişiklik olmamasına rağmen bilirkişi incelemesine karar verildiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalılar arasında gerçekleştirilen 09.05.2011 tarihli sözleşme ve 01.12.2011 tarihli ek sözleşmenin muvazaa, emredici hükümlere aykırılık ve imkansızlık sebepleriyle kesin hükümsüzlüğünün tespiti istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın, davacı şirket yönünden aktif husumet yokluğu nedeniyle, davacı gerçek kişi yönününden ise esas bakımından reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacılar vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında, davacı şirketin davalılardan … AŞ’de de %95 oranında hissedar iken dava dışı davacı şirket ortaklarından … tarafından davacı şirket aleyhine başlatmış olduğu icra takibi sonucunda davalı şirket hisselerinin haczedilmesi ve satışı ile hisselerin dava dışı …’ye satılması ve satın alan şirketin ise hisselerin %56’sını dava dışı … ‘ye, %33 hissesini ise davalılardan … Ltd.’ye devretmesi ve hisselerinin %33 oranında devredilen davalı … A.Ş ile %33 hisseyi devir alan davalı … Ltd. arasında dava konusu sözleşme ve ek sözleşmelerin gerçekleştirildiği, hisse satışına neden olan ihalenin feshine karar verildiği, hisse satışına neden olan ve ihalenin feshi ile sonuçlanan icra takip tarihinden sonra olaylarla ilgili çok sayıda hukuki uyuşmazlıkların, ceza davasının ve icra takip dosyaları ile icra hukuk mahkeme kararlarının mevcut olduğu konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Öncelikle davacıların davalı şirket hakkında genel kurul kararının iptali talebi ile İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/535 Esas sayılı dava dosyasında açmış oldukları davada mahkemece şirketin hissedarlık durumunun ihtilaflı olması ve bu durumun çözüme kavuşturulması, tespiti amacı ile dava açılmasına dair davacılara vermiş olduğu süre sonunda, davacıların şirketin hissedarı oldukları iddialarına dair açmış oldukları İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/154 Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasından vazgeçilerek karar verilmiş olmasının ve ceza mahkemesinin beraat kararının ve icra hukuk mahkemesi kararının esas alınarak karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Dava konusu 09 Mayıs 2011 tarihli sözleşme, davalılar arasında gerçekleştirmiştir. Sözleşmenin “2.Maddesinde “Tarafların Hak ve Yükümlülükleri” başlığı ile …’ın …’nin ortaklarından … ‘den alacağın temliki yolu ile devraldığı 19.552.421 TL’lik sermaye avans alacağı ile birlikte … ‘ın sermaye avansı olarak ödediği ve ödeyeceği toplam miktar, … tarafından sermaye artırımı suretiyle sermayeye ekleneceği, bu amaçla sermaye artırım kararı verecek genel kurulun toplanması için … yönetim kurulunun en geç 15 Haziran 2011 tarihinde genel kurulun toplanması için karar alacağı, 15 Haziran 2011 tarihine kadar … yönetim kurulunun böyle bir karar almadığı takdirde, … ‘den temlik alınan miktar ve … ‘ın sermaye avansı olarak ödediği ve ödeyeceği toplam miktarın, 15 Haziran 2011 tarihi itibariyle borç hükmü kazanarak muaccel olacağı, …’nin …’a olan borcu 15 Haziran 2011 tarihinden itibaren %9,75 oranında temerrüt faizi ile birlikte … ‘a ödemeyi herhangi ek bir bildirime veya işleme gerek kalmaksızın kabul, beyan ve taahhüt ettiği hususunun belirtildiği, 01 Aralık 2011 tarihli ek sözleşmede ise 09.05.2011 tarihli sözleşmenin ayrılmaz parçası olduğu, … A.Ş yönetim kurulunun 06.07.2011 tarihli kararı gereğince 09 Mayıs 2011 tarihli sözleşme kapsamında … ‘ın …’ye vermiş olduğu borç miktarının ek sözleşme altında ABD 8.000.000 Dolar artırıldığını, yönetim kurulu kararında da belirtildiği üzere …’ye mahkemelerce herhangi bir tedbir verilmesi durumunda tedbir tarihinden itibaren gerek 09 Mayıs 2011 tarihli sözleşme altında verilen borç tutarının tamamına gerekse iş bu ek sözleşme altında verilen ve/ veya verilecek borç tutarına uygulanacak faiz oranının %9,75’den %14,50 faiz oranına çıkartılmasının karar altına alındığı, İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/535 Esas sayılı dosyasında …’nin gayrimenkullerine konulan ihtiyati tedbir kararına 04.10.2011 tarihinde muttali olunduğu, bu sebeple … tarafından gerek 09.05.2011 tarihli sözleşme altında verilmiş gerekse de iş bu ek sözleşme altında verilmiş ve verilecek olan ABD Doları tutarlara 04.10.2011 tarihinden itibaren %14,50 oranında faiz uygulanması hususunda tarafların mutabık olduğu belirtilmiştir. Dosya kapsamından, davalı … A.Ş’nin 22.03.1991 tarihinde ana sözleşmesinin tescil edildiği, şirketin (A) grubu hissedarlarının, … San.ve Tic.A.Ş, …,…, …, …, …, …, …, … ve … olduğu, şirketin kurucuları arasında Kocaeli Vilayeti Gebze İlçesine bağlı Dilovası Belediyesi’ninde yer aldığı, şirketin amaç ve konususun ana sözleşmesinin 4. maddesinde, özel liman ve gemi işletmeciliği ile depolamacılık ve özel antrepoculuk, her türlü kimyasal ve boyar maddelerin, cam petrol ve petrol ürünlerinin tüm metal ve ürünleri ile alaşımlarının yurt içi ve yurt dışı kara, hava, deniz ve demiryolu taşımacılığı, perakende olmamak şartıyla alımı, satımı ve pazarlaması vb olduğu, 24.01.2007 tarihli olağan genel kurul toplantısına ait hazirun cetvelinde, hissedarların, …,… …, …, Dilovası Belediyesi ve …’in yer aldığı, 08.04.2011 tarihli genel kurul toplantısına ait hazirun cetvelinde, pay sahiplerinin ve sermaye miktarlarının …(99.460.996), … Limited(60.000.000),, … (10.000.000),… (1), … (1),… (1) ve… (1) olduğu, … ve … şirketinin İsviçre uyruklu, … şirketinin ise Rusya uyruklu ortaklar olduğu, Şişli … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında yapılan icra takibinde satış sonrasında 84.000.000 adet … A.Ş hisse senetlerinin satışa çıkarıldığı, 14.000.000 adet hissenin İsviçre’de mukim… tarafından satın alındığı, ayrıca Şişli … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında daha önce ihalesi yapılan 85.460.996 adet hissenin tamamının alınarak toplam 99.460.996 adet hisseye sahip olunduğu, yaklaşık 2 ay sonra … şirketine karşı ihalenin feshi davasının açıldığı, ihalenin feshine karar verildiği, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında alacaklı … tarafından borçlu … aleyhine 06.05.2008 tarihli sözleşme ve ödeme makbuzuna dayalı olarak 5.000.000,00 USD karşılığı vb toplam 8.396.875 TL alacağın tahsili amacı ile takip başlattığı, borçlu şirketin şikayetinin kabulüne karar verildiği, ödeme emri tebliğinin 1 Nisan 2010 olarak belirlendiğinden bu tarihten önce yapılan işlemlerin İİK 40. maddesi kapsamında iadesi gerektiği belirtilerek borçlu şirket talebi üzerine … hisselerine … ‘a iade edilmek üzere el konulmasına, geçici ilmuhabere veya paya bağlı hisselerin bulunamaması halinde 85.460.996 adet … hissesinin … ‘a ait olduğunun pay defterine işlenmesine, yapılan ihale ile … ‘a ihale edilen 85.460.996 adet … hissesinin malikinin halen … olduğuna dair sicile yazı yazılmasına ihale alıcısı … tarafından icra dosyasına yatırılan ve dosya alacaklısı … ödenen ihale bedelinin dosyaya yatırılması hususunda alacaklı vekiline müzekkere yazılmasına dair icra müdürlüğünce 23.06.2011 tarihinde karar verildiği, ihale feshedildiği için tahsil edilen miktarın borçtan mahsubunun mümkün olmayacağına talebin reddine dair 23.06.2011 tarihinde icra müdürlüğü tarafından karar verildiği, … şirketi kararı şikayet ettiği. İstanbul 15. İcra Hukuk Mahkemesinin 31.02.2012 tarihli, 2011 /822 Esas, 2012/116 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği, kararın Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 24.09.2012 tarihli, 2012/10923 Esas, 2012/27539 Karar sayılı ilamı ile onandığı, onama ilamına karşı şikayetçi… vekilinin karar düzeltme İstemi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 2012/31033 Esas, 2013/1417 Karar ve 22.01.2013 tarihli ilamı ile “ Türk Medeni Kanunun 763. maddesi gereğince bir taşınırın zilyetliğinin iyiniyetle ve malik olmak üzere devralan kimse, devredenin mülkiyeti devir yetkisi olmasa bile zilyetlik hükümlerine göre kazanmanın korunduğu hallerde o şeyin maliki olur. 818 sayılı BK’nın 231. maddesine göre müzayede ile menkul bir mal alan kimse onun mülkiyetini ihale anında kazanır.İhale ile menkul mal alıcıya teslim edildiği andan itibaren alıcı, bu menkul mal üzerinde temliki tasarrufta bulunabilir. Bu şekilde ihale alıcısından satın alan kişi dahi iyiniyetlidir ve o menkul malın mülkiyetini kazanır. Her ne kadar ihalenin feshi kararı, ihale alıcısı … etkilese de hisseleri ihale alıcısından satın alan üçüncü kişi … ‘nin kazandığı mülkiyet hakkını etkileyemez.Bir başka anlatımla, ödeme emrinin tebliğ tarihi olan 01.04.2010 tarihinden önce yapılan işlemlerin (06.01.2010 ve 07.01.2010 tarihli ihalelerde dahil olmak üzere ) yol hükmünde sayılması, ihale bedelini ödeyip malı teslim alan alıcıdan söz konusu hisseleri satın alan iyiniyetli üçüncü kişilerin kazanımlarını etkilemez. Bu durumda mahkemece, icra müdürünün mülkiyet hakkına müdahale eder şekilde, satışı yapılan ve … ‘ye devredilen hisse senetlerinin de borçluya ait olduğuna ilişkin kararının iptal edilmesi gerekirken yazılı şekilde istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz..” gerekçesiyle önceki onama kararının kaldırılarak kararın bozulduğu, İstanbul 15. İcra Hukuk Mahkemesinin ise 2013/189 Esas, 2013/416 Karar ve 09.04.2013 tarihli kararı ile bozma ilamına uyarak, davanın kabulüne, devredilen hisse senetlerinin borçluya ait olduğuna ilişkin kararın iptal edilmesine karar verildiği, davacıların 24.08.2011 tarihinde İstanbul 14.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/535 Esas sayılı dosyasında davalı … A.Ş hakkında genel kurul kararının iptaline dair dava açtığı, mahkemenin 21.12.2011 tarihli ara kararı ile kayyım atanmasına karar verildiği, kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2012/2510 Esas, 2012/7869 Karar ve 16.02.2012 tarihli ilamı ile onandığı, aynı mahkemece davacılara şirket hissedarlığının tespiti için dava açmaları için süre verildiği, davacıların İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/154 Esas sayılı dosyasında tespit davası açıldığı, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/154 Esas, 2017/1118 Karar ve 21.12.2017 tarihli kararı ile asıl ve birleşen davanın reddine karar verildiği, red kararına karşı davacıların istinaf başvurusunun İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 25.09.2019 tarihli, 2018/846 Esas, 2019/1221 Karar ile reddedildiği, red kararının Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/7482 Esas, 2022/4328 Karar ve 01.06.2022 tarihli ilamı ile tespite dair asıl dava yönünden bozulduğu, İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/425 Esas, 2014/4 Karar ve 20.01.2014 tarihli kararı ile dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik suçlaması nedeniyle aynı olayla ilgili açılan kamu davası sonucunda şirket yöneticileri ve diğer sanıklar hakkında konu ve iddiaların tamamen hukuki uyuşmazlık olduğu, mahkumiyetlerine yeterli kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle ayrı ayrı beraatlerine karar verildiği, kararın oy çokluğu ile alındığı, Yargıtay 23. Ceza Dairesinin 2015/18025 Esas, 2015/1785 Karar ve 25.05.2015 tarihli ilamı ile onandığı, davalılardan … Limited tarafından davalı … A.Ş hakkında Gebze … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 30.06.2011 tarihinde iş bu dava konusu olan sözleşmelerden 09.05.2011 tarihli sözleşmeye istinaden 17.383.126,29 ABD Dolar( 28.475.299,18 TL ) alacağın tahsili amacı ile icra takibi başlattığı, davacıların takip konusu sözleşme/ sözleşmelerin geçersizliğinin tespiti için iş bu davayı açmış olduğu anlaşılmıştır. Mahkeme tarafından 11.11.2015 tarihli celse ara kararının 1 nolu bendi ile İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/154 Esas sayılı dosyasının hisse tespitine ilişkin olduğu ve mahkeme dosyasını aktif dava ehliyeti yönünden ilgilendirdiği gerekçesi ile bekletici mesele sayılmasına karar verilmiştir.26.04.2018 tarihli celsede ise dosya safahatı, usul ekonomisi ilkesi gerekçesi ile bekletici mesele talebinin reddi ile bilirkişi incelemesine karar verilmiştir. 23.10.2018 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacı …’ın aktif husumet ehliyeti bulunup bulunmadığı hususunun mahkemenin takdirinde olduğu, esasen dava dosyası kapsamında, husumet ile ilgili sav ve savunmaların tümünün irdelenmesinin …bunlar usule ilişkin hususlar… cümlesinden olmakla.. mahkemeye ait bulunduğu; dava konusu 9.5.2011 ve 1.12.2011 tarihli sözleşmelerde sözü edilen işlemlerin … A.Ş’nin ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, transferlerin bankalar aracılığı ile yapıldığı dolayısıyla Gebze …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında başlatılmış olan takibin ve dayanağı olarak gösterilen dava konusu sözleşmelerin yasanın dolanılmasına yönelik ve/veya muvazaalı işlem ve takip olmadığı, mali kayıtların tetkikine bağlı olarak davalı yanın savunmasının mahkemece benimsendiği durumda, davanın reddinin bahis konusu olabileceği belirtilmiştir. Mahkemece, yukarıda yer verilen gerekçelere istinaden davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece önce bekletici mesele yapılıp daha sonra ise sonucu beklenmeksizin karar verilen İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/154 Esas sayılı dosyasının incelenmesinden, mahkemenin 2012/154 Esas, 2017/1118 Karar ve 21.12.2017 tarihli kararı ile asıl ve birleşen davaların reddine karar verildiği, kararın istinaf edilmesi sonucunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 13. Hukuk Dairesinin 2018/846 Esas, 2019/1221 Karar ve 25.09.2019 tarihli kararı ile istinaf başvurusunun reddine karar verildiği ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/7482 Esas, 2022/4328 Karar ve 01.06.2022 tarihli ilamı ile “…1-Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince birleşen davada verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından birleşen dava yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir. 2- Asıl dava, davalı … A.Ş. hisselerinin davacı şirkete ait olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Davacılar vekili dava dilekçesi ve beyanlarında; müvekkili şirketin dava dışı ortağı …’nın şirketten olan alacağı için Şişli … İcra Müdürlüğünün … E. ve … E. sayılı dosyaları üzerinden başlattığı icra takibinde ödeme emrinin müvekkili şirketin Lüksemburg’daki adresi yerine, şirkete alacaklı … tarafından yönetim kurulu üyesi olarak atanan …’e usulsüz şekilde tebliğ ettirildiği ve bu kişi tarafından takibin şirketten gizlenmesi suretiyle itiraza uğramaksızın takip kesinleştirilerek, şirketin tek malvarlığı olan davalı … A.Ş.’deki %95 oranındaki hisselerinin haczedildiğini, 500 Milyon ABD doları değerinde limanı olan şirketteki hisse değerinin üç gün içerisinde kıymet takdirinin yapıldığını, kıymet takdir raporunun ise bu defa … tarafından şirkete atanan diğer yönetim kurulu üyesi … tarafından usulsüz olarak tebliğ alınması ve yine müvekkili şirketten gizlenerek itiraza uğramaması sağlanarak, 5 – 6 Ocak 2010 tarihinde düşük tirajlı bir gazetede satışın ilanı yapıldığını, ilandan yalnızca birer gün sonra 6 ve 7 Ocak 2010 tarihlerinde yapılan ihale ile hisselerin davalı 19.000 İsviçre Frank sermayeli, türü itibariyle ortaklık yapısı gizli (…) … GMBH’ye satıldığını, ihale alıcısının da bu hisselerin %56’sını (çoğunluğunu) çok kısa bir süre sonra 22.02.2010 tarihinde liman işletmesi konusunda hiçbir deneyimi ve tecrübesi bulunmayan 100.000 İsviçre Frank’ı sermayeli davalı …’ye, %33,5 oranındaki hisselerini ise 30.03.2011 tarihinde hiçbir finansal hareketi, ticari faaliyeti ve çalışanı bulunmayan … Ltd’ye devrettiğini, devirlerin muvazaalı olduğunu, Şişli 4. İcra Mahkemesince ihalenin feshine karar verildiğini bu kararın Yargıtay 12. HD tarafından onanarak kesinleştiğini, bu defa … tarafından ihale sonucu edinilen hisselerin İcra Müdürlüğü tarafından İİK m. 40 uyarınca yeniden müvekkili …’a iadesine karar verildiğini, böylelikle haciz, kıymet takdiri, muhafaza, ihale gibi tüm işlemlerin geçmişe etkili olarak hükümsüz hale geldiğini, tebligatın müvekkiline 01.04.2010 tarihinde yapılmış sayıldığını, davacıya ait … hisselerinin yeniden iadesini sağlamak üzere İcra Müdürlüğünce yapılan 23.06.2011 tarihli muhafaza işlemi sırasında usulsüz ihale ile …’a, ondan da diğer davalılara geçen … A.Ş.’ye ait ilmuhaberlerin … yöneticilerinin kullandığı odadaki kilitli dolapta ele geçirilerek müvekkiline iadesinin sağlandığını, bu esnada …, … ve … şirketleri yetkilileri tarafından, beyaza imza şeklinde ıslak imza ile atılmış … AŞ hisselerinin devrini öngören ancak devir bedeli içermeyen boş devir/ciro belgeleri ile ihtiyaç anında kullanılmak üzere hazırlanmış yönetim kurulu kararlarının ele geçirildiğini, ancak davalıların bu ilmühaberleri etkisiz kılmak için, ilmuhaberlerin iptaline ve hisse senedi bastırılmasına ilişkin yönetim kurulu kararı almaksızın panik halinde geçmiş tarihte basılmış gibi hisse senetleri bastırdıklarını, tüm bu usulsüz işlemler nedeniyle davalı şirket yetkilileri ile hakkında İstanbul Ağır Ceza Mahkemesinde nitelikli dolandırıcılık ve özel evrakta sahtecilik suçundan kamu davası açıldığını, …’un hiçbir şekilde … AŞ hisselerinin maliki olmadığının ve yapılan devirlerin yok hükmünde olduğunun mahkeme kararıyla kesinleştiğini, kendisi malik olmayan ve TMK m. 988 uyarınca emin sıfatıyla zilyet olmayan …’un, tabela şirketi olan… ve …’a yaptığı devirlerin de hükümsüz olduğunu, hisselerin hak sahibinin rızası ve iradesi dışında elinden çıkması nedeniyle bu hisselere iyi niyetle dahi malik olunamayacağını, kaldı ki tüm davalıların el ve işbirliği içerisinde kötü niyetle hareket ettiklerini, son derece kompleks bir liman işletmesi yatırımının hisselerinin hiçbir hukuki ve mali inceleme çalışması (due diligence) yapılmadan devralınmasının ticari teamüllere aykırılık taşıdığını, hisse devir işlemlerinin davacı şirketin hukuka aykırı şekilde kaybettiği hisselerine kavuşmasını engellemeyi amaçladığını, devirden 4 gün önce…’nin imza yetkilisinin değiştirildiğini, … ve …’in iki ay içerisinde üç genel kurul toplantısı yaptığını, bunun son ikisinin üç gün arayla yaptığını, yine alacaklının sahibinin eşi tarafından kullanıldığına dair deliller olan odada bulunan evraklar gözetildiğinde bu devir işlemlerin birlikte planlandığının, sürecin birlikte yürütüldüğünün, davalıların alıcı ile birlikte hareket ettiğinin ortaya çıktığını ileri sürmüş ve … A.Ş.’nin %95’ine tekabül eden hisselerin davacı …’a aidiyetinin ve muvakkat ilmühaberlerin geçerli olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, davanın reddine ve Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf isteminin reddine karar verilmiş ise de, ihalenin feshi kararıyla …’un hiçbir şekilde davaya konu hisse senetlerine malik ve iyi niyetli zilyet olmadığının kesinleştiği, her ne kadar … A.Ş.’deki %95 hissenin davacı şirkete aidiyeti yönünde … A.Ş.’nin pay defterine şerh düşülmesine dair İcra Müdürlüğü işleminin iptali istemiyle açılan Yargıtay 12. HD’nin 2012/31033 E. – 2013/1417 K. Sayılı ilamında, …’tan hisse devir alan… ve …’ın iyi niyetli kişi olduklarına dair tespitlere yer verilmiş ise de, kural olarak icra hukuk mahkemelerinin dar yetkili mahkemeler olduğu, verilen kararların sadece icra işlemleri açısından sonuç doğuracağı, İİK dışında genel kanunlar yönünden yapılan takdir ve değerlendirmeleri ile verdikleri kararların genel mahkemeler yönünden hiçbir bağlayıcılığının bulunmadığı, ihalenin feshi kararlarının kesinleşmesiyle birlikte davalı …’un iyi niyetli zilyet ve malik sayılmasının mümkün olmadığı, …’un sonradan iptal olunan ihale ile ele geçirdiği 500 Milyon USD değerinde liman işletmesi olduğu ileri sürülen … A.Ş. hisselerinin %56’sını…’e, %33’ünü …’a çok kısa sürede devrettiği, anılan şirketlerin geçmişte hiçbir liman işletmesi tecrübesi, yeterli personeli bulunmayan ve oldukça düşük sermayeli şirketler olduğu, devir öncesinde ticari teamüllere aykırı şekilde hiçbir hukuki ve iktisadi inceleme (due diligence) raporu alınmadığı, hisse alım satımına ilişkin para trafiğine rastlanmadığı, ihalenin feshi kararı sonrası icra müdürlüğü tarafından yapılan muhafaza işlemi sırasında şirketin yeni hissedarlarına ait ıslak imzalı … A.Ş.’ye ait liman tesislerine ait yirmialtı dönüm taşınmazın 5 milyon TL’ye satılmasına dair yönetim kurulu karar taslağı ile beyaza imza şeklinde … A.Ş.’nin hisselerinin devrine dair… yönetim kurulu başkanına ait ıslak imzalı çok sayıda devir tarihi ve bedel içermeyen, alıcı kısmı boş ciro belgelerinin ele geçirildiği gibi, davalılar …, … ve …’ın hayatın olağan akışına aykırı, kötü niyetli ve muvazaalı olarak birlikte hareket ettiklerine dair ciddi ve haklı itiraz ve iddiaları hususu dikkate alınmaksızın, üçüncü kişiler arasındaki muvazaanın her türlü delille ispat edilebileceği, delil yetersizliği sebebiyle verilen beraat kararlarının hukuk mahkemelerini bağlamayacağı, kaldı ki İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kararda da olayın hukuki ihtilaf olduğu ve değerlendirmenin hukuk mahkemeleri tarafından yapılması gerektiğinin ifade edildiği gözden kaçırılarak, iyi niyetin sonuca etkisi tartışılmaksızın, genel mahkemeler açısından bağlayıcılığı olmayan icra hakimliği ilamına istinaden davalı şirketlerin hisse senetlerini iktisapta iyi niyetli sonraki müktesip oldukları kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi isabetli görülmediği gibi, dava … A.Ş.’ye ait hisselerin davacı şirkete aidiyetinin tespiti istemine ilişkin olması, …’un eylemlerinin dava konusu ve bu hususta verilecek kararın …’u da ilgilendirmesi sebebiyle, … yönünden hisseleri devrettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi de isabetli görülmemiş ve asıl davada verilen hükmün bu nedenle temyiz eden davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” gerekçeleriyle bozulduğu anlaşılmaktadır. HMK 165. Maddedesinde, “Bekletici Sorun” başlığı ile “(1) Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir. (2) Bir davanın incelenmesi ve sonuçlandırılması başka bir davanın veya idari makamın çözümüne bağlı ise mahkeme, ilgili tarafa görevli mahkemeye veya idari makama başvurması için uygun bir süre verir. Bu süre içinde görevli mahkemeye veya idari makama başvurulmadığı takdirde, ilgili taraf bu husustaki iddiasından vazgeçmiş sayılarak esas dava hakkında karar verilir.” hükmüne yer verilmiştir. İlk derece mahkemesince, yukarıda alıntı yapılan bozma ilamında da belirtildiği üzere, karara esas alınan ceza mahkemesi beraat kararının delil yetersizliğinden kaynaklı olup hukuk mahkemesini bağlamayacağı ve aynı şekilde icra hukuk mahkemesi kararının genel mahkemeler yönünden bağlayıcılığının bulunmadığı hususlarının göz önünde bulundurarak, sonucu beklenen mahkeme ilamı ve tüm dosya kapsamına göre uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, dosya sonucunu etkileyecek dava dosyasının kesinleşmesi beklenilmeksizin ve dosya kapsamına uygun olmayan gerekçelerle, davanın davacı şirket yönünden aktif husumet yokluğu nedeniyle, davacı gerçek kişi yönünden ise esastan red kararı isabetli görülmemiştir. İlk derece mahkemesince daha önce bekletici mesele sayılan dava dosyalarının akıbetleri araştırılıp kesinleşmesinin beklenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle sonucu beklenmeden hüküm tesis edilen mahkeme ilamına dair Yargıtay bozma gerekçesi ışığında, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacılar vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacı vekili tarafından İİK’nı 36. maddesi uyarınca yatırılan teminatın davacılara iadesine, 5-Davacılar tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,6-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 26.01.2023 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.