Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/274 E. 2023/165 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/274
KARAR NO: 2023/165
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/07/2019
NUMARASI: 2014/323 E. – 2019/1036 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
Taraflar arasındaki maddi tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davacı ve davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkili ile 1 numaralı davalı … (…) A.Ş ile davalının ürettiği ve sözleşmede belirtilen ürünlerin servis hizmetlerinin sözleşmede belirtilen bölgelerde icrası için 1982 tarihinde Yetkili Servis Sözleşmesi imzalandığını, zaman içinde taraflar arasındaki sözleşmenin yenilenerek devam ettiğini, son olarak 1992 tarihinde Edremit Bölgesi için servis sözleşmesi yapıldığını, 1 numaralı davalının sözleşme devam ederken 2006 yılı başlarında müvekkilinin de içinde bulunduğu 360 adet servise, belirlenen tarihten sonra 2 numaralı davalı şirketin servisi olarak faaliyet göstermeleri yönünde 2 numaralı davalı ile anlaştıklarını ve bu yönde yetkili servislerinde gerekli hazırlıkları yapmalarının istendiğini, davalıların müvekkilininde içinde bulunduğu servislere istedikleri konsept gereği personel araç ve gereç yenileşmesini, yeni araçlar alınmasını gerekirse yeni yer tutulmasını istediklerini, müvekkilinin de önemli ölçüde harcama ile istenileni yaptığını, sonrasında 2 numaralı davalı ile çalışılmaya başlandığını, faturaların kesildiğini, bedellerin tahsil edildiğini, yani 2 numaralı davalı …Ş ile yetkili servis sözleşmesi kurulduğunu, aylar sonra davalıların müştereken her servis ile sözleşme imzalanmayacağını, kendi belirledikleri servislerle sözleşme imzalanacağını belirterek aslında yürüyen mekanizmayı, kurulu sözleşmeyi anlamsızca bozmaya çalıştıklarını, davalı tarafın sözleşmeyi yazılı hale getirmeyeceğini belirterek bütün ilişkileri kestiğini, servis hizmetlerine engel olduğunu, sonuçta müvekkili ile aralarındaki sözleşmenin işlevsiz hale geldiğini, daha sonra davalıların kendi aralarında bütün servis ağının kendi aralarında 1 numaralı davalıdan 2 numaralı davalıya müvekkilininde içinde bulunduğu servislerin aleyhine sonuç doğuracak şekilde yasalara aykırı olarak satıldığının saptandığını, müvekkilinin haklarının ihlali üzerine 30.12.2009 tarihli 1 numaralı davalıya ihtarname çekilerek açıklığa kavuşturulmasının istendiğini, davalıların hakların ihlal edilmediği belirtilerek talebin kabul edilmediğini, davalıların eylemlerinin aynı zamanda TCK, Vergi Usul Yasalarına, Sermaye Piyasası Mevzuatına, İMKB Mevzuatına, Rekabetin Korunması Hakkında Kanuna aykırı ve suç niteliğinde eylemler içerdiğini bu konuda şikayetler yapılacağını, sonuç olarak davalıların, hukuka aykırı eylemleri nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını iddia ederek, fazlaya İlişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 1.000,00 TL, yapılan devir nedeniyle ödenmesi gereken bedel, 1.000,00 TL, hizmet bedellerinin tek taraflı olarak sözleşmeye aykırı şekilde değiştirilmesinden kaynaklanan zararlar, 500,00 TL … A.Ş ‘ye geçiş aşamasında istenilen konsepte uyabilmek için yapılan her türlü yatırımlar, 1.000,00 TL sözleşmenin devamı umularak yapılan yatırım bedelleri, 1.000,00 TL servis sözleşmesi süresi bitmeden işlemez hale gelmesi nedeniyle mahrum kalınan kar, 1.000,00 TL sözleşmenin haksız feshi nedeniyle ödenmeyen vergi ve SGK borçları vb,1.000,00 TL çalışan personelin sözleşmelerinin davalılar nedeniyle feshinden kaynaklanan zararlar(kıdem, ihbar vs her türlü işçilik alacakları ), 500,00 TL davalı tarafça sözleşme gereğince teslim alınması gereken alınmayan her türlü iade mallar, demirbaşlar vb,500,00 TL ihtarname vb, 500,00 TL davalı tarafça müvekkiline gereksiz ve zorla aldırılan mal,hizmet, alım bedelleri olmak üzere 8.000,00 TL maddi tazminat ile davalıların yer yer insan hakları ve çalışma haklarını ihlal eden müvekkili ağır bunalıma sokan eylemleri nedeniyle 10.000,00 TL manevi tazminatın ihtarname tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte her iki davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, 03.02.2014 tarihinde 1.000,00 TL kazanç kaybına ilişkin talebini 50.453,49 TL artırarak 51.453,49 TL yoksun kalınan kazanç kaybını ilk ihtar tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili savunmasında özetle; dava dilekçesinde davalılar olarak … A.Ş ve … A.Ş olarak gösterildiğini, … olarak gösterilen şirketin gerçek ünvanının … Elektronik A.Ş ( eski ünvanı … Elektronik A.Ş) olduğunu, bu şirketin ise 2. sırada yer verilen davalı … ile birleştiğini, birleşmenin her iki şirketin 29 Haziran 2009 tarihinde yapılan genel kurulunda kabul edildiğini, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlandığını, derdest davanın tek davalısının … A.Ş olup cevap dilekçesinin … A.Ş tarafından sunulduğunu, davacının başlangıçta … Elektronik A.Ş yetkili servisi olarak çalıştığı 2006 yılından sonra ise … Elektronik A.Ş ‘nin elektronik eşya yetkili servis organizasyonunun … A.Ş tarafından devralınması sebebiyle yetkili servis sözleşme ilişkisinin bir müddet … A.Ş ile devam ettirdiğinin doğru olduğunu, ancak iddianın aksine hiçbir tarihte davacıya … A.Ş ile uzun vadeli bir sözleşme ilişkisi içine girildiğinin bildirilmediğini,kendisinden belirli konsepte hazırlık yapması, personel, araç ve gereç yenileştirilmesi, yeni araçlar alınması, gerekirse yeni bir yer tutması gibi taleplerde bulunulmadığını, davacının 2006 yılı ortalarında kendi isteği ve iradesiyle yetkili servislik görevinden ayrıldığını, davacının kadro yapısının, işyeri fiziksel alanının ve ekonomik durumunun uygun olmadığını beyan ederek kendi isteği ve rızası ile yetkili servislik görevini bırakmak istediğini ve davacı talebinin değerlendirilerek 15.06.2006 tarihli tutanakla yetkili servise ilişkin evrakların teslim alındığını, davacının maddi tazminata dayanak gösterdiği taleplerinin dayanaksız olduğu gibi manevi tazminat gibi tazminat ile giderlerin müvekkili şirket tarafından ödenmesi talebinin hiçbir dayanağı olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkememizde yapılan yargılama sonucunda; öncelikle dava konusu sözleşmenin feshinin haklı olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Bu konudaki gerekli deliller toplanmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık sözleşmenin kim tarafından feshedildiği, feshin haklı olup olmadığı ve davacının dava konusu ettiği maddi tazminat taleplerini, talep edip edemeyeceği, talep edebilecek ise miktarının tespiti noktasında toplanmaktadır. Davacı taraf davalı yanca sözleşmenin haksız şekilde sonlandırıldığını iddia etmiş, davalı cevap dilekçesinde ve çektiği ihtarda davacının alt yapısının ve hizmet sunma kalitesinin yeterli olmaması nedeniyle istifa etmesi nedeniyle karşılıklı olarak fesih protokolü kapsamında sözleşmenin sona erdiği bildirilmiştir. Taraflardan her biri hakkının dayandırdığı olguları ispat etmekle mükelleftir. Mahkememizce dinlenen tanıklar feshin haklılığını ortaya koyacak mahiyette somut bir delil ortaya koyamamıştır. Davalı taraf feshin davacı yanın alt yapısının ve hizmet sunma kalitesinin yetersizliği nedeniyle karşılıklı olarak feshedildiği yönünde savunmada bulunsa da davalı tarafın beyanlarında belirttiği üzere davacının işlettiği servis hizmetinin davalı …’nun diğer davalı tarafından devralınması üzerine servis hizmetinin … tarafından yapılacak olması nedeniyle sözleşmenin davacıya yeni sözleşme yapılacağı inancı aşılanarak fesih protokolü imzalatılmak suretiyle davalı yanca erken ve haksız şekilde feshedildiği, dinlenen tanık beyanları, çekilen ihtarlar, taraflara ait ticari kayıtlar ile düzenlenen 25/11/2013 tarihli ve 01/04/2019 tarihli bilirkişi raporları ile sabit olduğundan, düzenlenen 01/04/2019 tarihli bilirkişi raporundaki tespit ve hesaplamalar dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli bulunduğundan sözleşmenin davalı tarafından haksız feshedilmesi nedeniyle davacı tarafın maddi tazminat talebine konu olan kazanç kaybına ilişkin sözleşmenin erken ve haksız feshi nedeniyle kazanç kaybı zararı oluştuğundan bu talebe yönelik haklılığını ispatladığından 01/04/2019 tarihli bilirkişi raporunda kazanç kaybı zararının 6.290,73 TL olduğu tespit edilmiş olup, kazanç kaybı zararına yönelik 6.290,73-TL maddi tazminatın dava tarihi olan 05/03/2010 tarihinden itibaren avans faiz oranını geçmemek üzere değişen oranlarda işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir. Davacı tarafın kazanç kaybı zararı dışındaki diğer tazminat kalemlerine yönelik davalının haksız ve erken feshi nedeniyle zarar arasında illiyet bağı oluşmaması, davacı tarafın kazanç kaybı dışındaki alacak kalemlerine yönelik zarara uğradığı iddiasını ispata elverişli delillerle ispatlayamaması nedeniyle davacının kazanç kaybı zararı dışında dava dilekçesinde talep ettiği maddi zarar kalemlerine yönelik iddiaların ispatlanamaması nedeniyle fazlaya ilişkin istem yönünden talebin reddine karar verilmiştir. Davacı manevi tazminat talep etmiş ise de, taraflar arasında ticari bir ilişkinin bulunduğu, sözleşmenin haksız olarak fesih edilmesinin mutlak olarak davacı tüzel kişiliğinin ticari itibar ve piyasadaki imajına zarar verdiğine ilişkin herhangi bir delil bulunmadığı, sözleşmenin taraflarca fesih edilmesinin her zaman mümkün olduğu, sözleşmenin haksız fesih halinde maddi zararın tazmininin istenebileceği, sırf sözleşmenin haksız fesih edilmesinin, diğer tarafın manevi şahsiyetine ve ticari itibarine zarar vermedikçe manevi tazminat talebini gerektirmediği anlaşılmakla, olayın meydana geldiği tarihte manevi zararın varlığı ispatlanamadığından ve koşulları oluşmadığından manevi tazminat isteminin reddine dair oluşan vicdani kanıya göre aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı ve davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle;mahkemenin yetkili servis sözleşmesinin davalı tarafından haklı neden olmaksızın fesih edilmesi ile ilgili maddi tespitler ile hukuki değerlendirmenin isabetli olduğunu, davalının haksız feshi nedeniyle müvekkilinin uğradığı zararın tespiti ve tazminat miktarının zararı karşılamaktan uzak olduğunu, sözleşme haksız yere fesih edilmiş ise kazanç kaybının sözleşme süresi olması gerektiğini, basit hesaplama ile böyle bir servisin kurulmasının 400.000,00-500.000,00 TL lik maliyet gerektirdiğini, … servisi iken sözleşmesi feshedilen hiçbir servis sahibinin aynı iş kolunda çalışamadığını, bunun piyasada kara bir leke olduğunu, hiçbir markanın servis sözleşmesi imzalamayacağını, bu sürenin kalan sözleşme süresi olan 56 ay olarak hesaplanması gerektiği düşüncesinde olduklarını, servis sözleşmelerinin 5 yıllık olduğunun kabul edildiğini, davalının Rekabet Kuruluna bu sözleşmelerin 5 yıllık olduğunu bildirdiğini müvekkili ile … arasındaki sözleşmenin 2007 yılında kurulduğunu, Eylül 2007 yılında da fesih edildiğini kalan sürenin 56 ay olduğunu, sektör bilirkişisi tarafından sunulan 17.11.2017 tarihli raporun olaya en uygun rapor iken yerinde gerekçeler olmadığı halde bu raporun dahi dikkate alınmadan sektörle hiçbir ilgisi bulunmayan makina mühendisi bilirkişisinin 01.04.2019 tarihli raporunun dikkate alındığını, müvekkilinin kısa sürede benzer veya farklı bir alanda iş kurmasının imkansız olduğunu, müvekkilinin kazancının sadece davalıya yapılan montaj ve garanti işlerden kaynaklandığı tespitine dayandığını bu tespitin yanlış olduğunu, müvekkilinin aynı zamanda davalının ürettiği ürünlerin garanti dışı işlerini de yaptığını, bu işlerin ücretlerinin doğrudan ürün sahibinden alındığını, emsal servis gelirleri araştırılarak gerçek kazanç kaybının belirlenmesi gerektiğini, işin devamı için yapılan olağan harcamalar olduğu bahisle davacıdan istenemeyeceği yolundaki hükme katılmadıklarını, davalının müvekkilinin uzun yıllar boyunca sürecek bir iş ilişkisi istek beklentisi ile süreklinden yatırım ve masraf yapılmasını talep ettikten sonra sözleşmeyi fesh ettiğini, sözleşme gereğince fesih sonrası müvekkilinden geri alınması gereken malzemelerin miktarı ve değerinin saptanmadığını, müvekkilinin de içinde bulunduğu servislerin sahip yada yarattığı değerlerin devir içeriğinde dikkate alınıp alınmadığının saptanmadığını, söz konusu devir işleminin … A.Ş ile … A.Ş arasında geçerli bir sözleşme olduğu yönünde değerlendirmenin doğru olmadığını, dosyaya sunulan deliller ve özellikle mailler dikkate alındığında … A.Ş … A.Ş ve tek tek bütün servisler arasında bir anlaşma olduğu bu anlaşmadan da servislerin yararlanması gerekeceği sonucuna varılacağını iddia ederek kararın kaldırılmasını davanın tam olarak kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili katılma yolu ile istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkeme gerekçesinde feshin neden haksız olduğuna ilişkin bir açıklama yapılmadığını, davacının yetkili servis sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, müvekkili şirketin hiçbir tarihte davacı dahil olmak üzere sözleşmesi feshedilen yetkili servislere kendileri ile uzun vadede çalışılacağı yönünde bir taahhütte bulunulmadığını, davacı tarafın iddialarını ispatlayacak ne de yaptıkları masrafları gösterecek tek bir delil dahi sunabilmiş olmadığını, davacının sahibi olduğu yetkili servisin bu hizmeti iyi çalışma ilkeleri, müvekkili şirketin tüketici memnuniyeti ve marka imajını koruyacak şekilde yerine getirmek konusunda yetersiz kaldığının tespit edilmesi sonucu yetkili servis sözleşmesinin feshedildiğini, davacının hizmetlerinin özellikle teknik ekip, ekipman ve işyerinin fiziki koşulları konusunda yetersiz olduğunun görüldüğünü, davacının neden emsal bir iş bulamayacağına ilişkin bir açıklamaya dahi yer verilmeksizin sözleşmenin feshi sonrasında 6,5 aylık kazancından mahrum kaldığının kabul edildiğini, emsal ilamda belirtildiği gibi öncelikle davacının emsal bir iş bulup bulamayacağının tespit edilip .makul süre için kazanç zararının hesaplanması gerektiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise davacının emsal bir iş bulup bulamayacağı araştırılmadan doğrudan emsal iş bulamayacağının kabulü ile sözleşmenin feshi için belirlenen süre olan 6,5 aylık süre için kazanç kaybı talebinde bulunabileceğinin kabul edildiğini, davacının müvekkili şirketle olan yetkili servis sözleşmesinden önce de uzun yıllardır beyaz eşya yetkili servisliği yapan basiretli tacir olarak işyerini, personelini, araç ve gereçlerini, müşteri çevresini her ihtimalle hazır hale getirmesi gerektiğini, yetkili servisliğe kıyasen uygulanabilecek olan acenteliğe ilişkin TTK m.121’de belirsiz bir süre için yapılmış olan acentelik sözleşmesinin taraflardan her biri için üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedebilir denildiğini, belirsiz süreli olduğu kabul edilecekse dahi hükme kıyasen 3 ay öncesinden bildirilerek haklı feshedebileceğinin açık olduğunu, mahkemece emsal iş bulamayacağı kabulüyle mahrum kalacağı kazancın tazminine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu iddia ederek kararın kaldırılmasını davanın reddine veya davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, yetkili servis sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davacı ve davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya kapsamından, davacının 1982 yılından itibaren … ( … )A.Ş nin yetkili servisi olduğu, … Elektronik A.Ş ‘nin dava tarihinden önce 2009 yılında … A.Ş ile birleştikleri, davacı … Yetkili Servisi olarak imzası ile fesih protokolü imzaladığı, protokolün tarihsiz ve … Elektronik A.Ş ‘nin imza ve kaşesini taşımadığı, fesih protokolü başlıklı adi yazılı protokolün 2. ve 3. maddesinde, … ‘nın faaliyetini başka bir grup şirketi olan … A.Ş ‘ye devrettiği, tarafların bu sebeple servis sözleşmesini iş bu protokolün imza tarihi itibariyle feshedildiği hususunda mutabık olduğuna yer verildiği, 15 Haziran 2006 tarihli tutanakla malzeme, mühür, araç, belge / evrakın teslimi hususunda davacı tarafında imzasının olduğu tutanak düzenlendiği, davacı tarafça davalı şirketlere Bakırköy … Noterliğinin 30.12.2009 tarihli ihtarnamesinin düzenlendiği, ihtarnamede sözleşmeye aykırı davranışın ihtar edildiği belirtilerek iradenin fesada uğratılarak sözleşmenin feshine zorlandığı, yaklaşık 360 servisten 360 adedinin kapatılıp hiçbir bedel ödenmediği, sözleşme yenilenen servislere bir çok dayatmalar yapıldığı, bir çok servisin ilgisiz yerlerdeki başka servislerle birleşme, fiili olarak kapatma zorunda bırakıldığı belirtilerek, servis ağının satışına ilişkin sözleşmenin bütün içeriğinin bildirilmesi, satışta müvekkile önceden satılan ya da almak zorunda bırakılan demirbaşlara, araç, gereçlere, müşteri birikimine değer biçilip biçilmediği, müvekkillere ödeme yapılıp yapılmadığı, servis ağının satışı sonrası hangi kriterlere göre sözleşmenin yenilendiği, hangi kriterlere göre fesh edildiği vb hususlara yanıt verilmesinin talep edildiği, davalı … vekili tarafından Beyoğlu …. Noterliğinde düzenlenen 01 Ocak 2010 tarihli ihtarnameye cevap ihtarnamede, her iki şirketin 29 Haziran 2009 tarihinde yapılan genel kurulda birleşmesine karar verildiği, … Elektronik A.Ş ‘nin TTK 451. madde gereğince … A.Ş ile birleşme nedeniyle devralındığı, muhatabın 2006 yıl sonuna kadar yetkili servis sıfatıyla sözleşme ilişkisi içinde yetkili servis olduğu yetkili servis sözleşmesinin muhatabın ekonomik durumunun, kadro yapısının hizmet sunma kalitesinin ve alt yapısının yeterli olmadığını beyan etmesi ve istifasını bildirmesi üzerine fesih mutabakatı ile karşılıklı sona erdirilmiş olduğu, muhatabın feshe zorlanmadığı, yetkili servis teşkilatının oluşumu ve idamesindeki seçimlerin basiretli bir tacirin göz önünde tutmakla mükellef olduğu objektif kriterlere göre yapıldığı vb belirtildiği, davacı ile birlikte 48 kişinin dava konusu ile ilgili olarak davalı şirketler hakkında, Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı’na, Rekabet Kurulu Başkanlığına, Sermaye Piyasası Kuruluna şikayette bulundukları ve davanın açılmış olduğu anlaşılmıştır.Taraflar arasında, yetkili servis sözleşmesinin varlığı, feshi konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, feshin haksız olup olmadığı, davacının fesih nedeniyle kabul edilen kazanç kaybı zararının isabetli olup olmadığı, davacının diğer alacak kalemlerinin reddi kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığı ile kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır. Mahkemece, tanıklar dinlenerek, bilirkişi rapor ve ek raporları alınmıştır. 25.11.2013 tarihli bilirkişi heyet raporunda; Emsal Yargıtay 11.HD’nin 17.01.2013 tarihli 2011/993 Esas ve 2013/920 Karar sayılı kararında; “…Ancak, dava taraflar arasındaki “… yetkili servis sözleşmesi”nin davalı tarafından haksız feshi nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının benzeri bir alanda faaliyete geçip iş kurabilmesi için 3 aylık süreye ihtiyacı olduğu belirtilmiş ise de davacı vekili 10.06.2010 tarihli dilekçesi ile hükme esas alınan bu bilirkişi raporuna ciddi itirazlar ileri sürmüştür. Mahkemece, davacının yaptığı iş servis işi olup özellik arzeden bir iş olduğundan, davalı … AŞ’nin de piyasada hakim firmalardan biri olduğu nazara alınarak taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafça haksız feshedildiği tarihten itibaren davacının sözleşme süresince aynı nitelikte ve şartlarda emsal bir işi bulup bulamayacağı, bulabilecekse ne kadar sürede bulabileceği, eğer aynı nitelikte ve şartlarda emsal bir iş bulamazsa özel servis olarak çalışması halinde dönem sonuna kadar ne kadar kazanç elde edebileceği, davalı şirketin servisi olarak çalışması ile özel servis olarak çalışması halinde ne kadar kazanç farkı olacağının tespiti için yeni bir bilirkişi raporu alınıp 818 sayılı E-BK’nun 325. maddesi uyarınca saptanacak miktarın davacının alacağından düşülmek suretiyle davacının kazanç kaybının hesaplanması gerekirken, yetersiz bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.” ifadelerine yer verilmiştir. Davacının 2003,2004.2005 yılları Gelir Vergisi Beyannamesindeki net karı ve zararı ortalamasının dikkate alındığı, kar yoksunluğu başlangıç tarihi sözleşmenin yenilendiği başlangıç tarihi dikkate alınmış olup beyannamedeki 2006 yılı karı olan 7.712,56 TL sözleşme açışından kıst dönem olarak kabul edildiği, 2006 yılı karının hesaplamasında tabloda görülen ve ortalama günlük kar olan 32.42 TL baz alınarak 2006 yılına tüm yıl için kar hesaplaması yapıldığı, hesaplanan 1825 tekabül eden kar yoksunluğu toplam tutarı oları 59.166,05 TL tutardan beyannamede kıst dönem karı kabul edilen 7.712,56 TL’nin tenzil edildiği, hesaplamanın Yargıtay kararı çerçevesinde sözleşme dönem sonu baz alınarak yapıldığı, böylece ödenmesi gereken tutarın 51.453,49 TL olarak teşpit edildiği, davacının sözleşmeyi feshetmekte haksız olduğu, davacı tarafın müspet zararının tazminini davalıdan talep edebileceği, davacı tarafın, davalılar arasında yapılan devir nedeniyle müvekkiline ödenmesi gereken bedel için 1.000,00 TL, hizmet bedellerinin tek taraflı olarak sözleşmeye aykırı şekilde değiştirilmesinden kaynaklanan zararlar için 1.000,00 TL, … A.Ş.’ye geçiş aşamasında istenilen konsepte uyabilmek için yaptlan her türlü yatırımın karşılığı olarak 500,00 TL, sözleşmenin devamı umularak yapılan yatırım bedelleri için müvekkili tarafından satılmak zorunda kalının menkul ve gayrimenkullerden kaynaklanan zararlar için 1.000,00 TL, davalı tarafların müvekkiline gereksiz ve zorla aldırdığı mal, hizmet vs. alım bedelleri için 500,00 TL talep ettiği, bu taleplerin, menfi zarar kapsamında olduğundan, mahkemece kabul edilebilmelerinin mümkün olmadığı, davacı tarafin, diğer talepleri ile ilgili olarak ise, servis sözleşmesinin süresi bitmeden işlemez hale gelmesi nedeniyle mâhrum kalınan gelir babında 1.000,00 TL, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle ödenmeyen vergi ve SSK borçları, kat edilen krediler, yapılan icra takipleri vs. nedeniyle ödenen faiz vs. teferuatlar, gecikme cezaları, avukatlık ücretleri vs. için 1.000,00 TL, çalışan personelin sözleşmelerinin davalılar nedeniyle feshinden kaynaklanan zararlar nedeniyle 1.000,00 TL, davalı tarafça sözleşme gereğince teslim alınması gerekirken alınmayan her türlü iade mallar, demirbaşlar vs. için 500,00 TL, ihtarname ve yol ücretleri olarak 500,00 TL talep etmekte haklı olduğu, ancak bu taleplerinin bir çoğuna ilişkin olarak, zararının varlığını ispatlayacak nitelikte dosya içeriğinde herhangi bir delilin mevcut olmadığı, bu sebeple, bilirkişi heyetince yalnızca servis sözleşmesinin süresi bitmeden işlemez hale gelmesi nedeniyle davacının mahrum kaldığı karın ne kadar odluğunun hesaplanabileceği, davacı tarafça dosyaya emsal olarak sunulan Yargıtay 11. HD.nin 17.01.2013 tarihli 2011/993E. ve 2013/920K. Sayılı bozma kararında, mahrum kalınan karın nasıl hesaplanması gerektiği hususunda, mahkemeye yol gösterildiği, huzurdaki dava bakımından da, hesaplamanın, Yargıtay bozma kararında ifade edildiği şekilde yapılmasının uygun olacağı ve hesaplamanın buna göre yapılmış olduğu, davacı tarafa ödenmesi gereken kar yoksunluğu tutarının 51.453,49 TL olduğu belirtilmiştir. 07.03.2014 tarihli bilirkişi ek raporunda; tarafların itirazları doğrultusunda, dosyaya sunulu belge ve beyan delillerinin incelenmesi neticesinde, Yargıtay bozma kararında ifade edildiği şekilde, davacının yaptığı işin serviş işi olduğu, özellik arz eden bir iş olduğundan, davalı …’nin de piyasada hakim firmalardan biri olduğu nazara alındığında, davacının sözleşme süresince aynı nitelikte ve şartlarda emsal bir işi 2 yıl içinde bulabileceği, dava dosyasının münderecatı, dosyaya sunulanı tanık beyanları, davacı ve davalı tarafın dilekçeleri ve sair deliller incelendiğinde davacının 818 s.h BK.m.325 (6098 s.h TBK.m.d08) hükmünde yazılı olduğu üzere “sözleşmenin feshi sebebiyle yapmaktan kurtulduğu giderler” ile “başka bir iş yaparak kazandığı veya kazanmaktan bilerek kaçındığı yararlar”gibi kar mahrumiyeti tutarından indirilecek herhangi bir yararının olmadığı, işletmenin kar veya zararının mali idarelerce kabul edildiği ve üzerinden vergi tahakkukunun yapıldığı davacının 2003, 2004, 2005 yılları Gelir Vergisi Beyannamesindeki tutarlar üzerinden kök raporda yapılan hesaplamanın ek raporda da aynen muhafaza edilmesi gerektiği, buna göre, davacının kar mahrumiyeti tutarınm, 15.954,04 TL olabileceği belirtilmiştir. 05.02.2015 tarihli bilirkişi heyet raporunda; incelenen davalıya ait ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırılmış olduğu, delterlerin birbirini teyit eder şekilde tululmuş olduğu (TTK, Md.66-72/son) ve (TTK. Md.82) davalı delierlerinin kesin delil vasfına haiz olduğu. mahkemece taraflar arasındaki sözleşmenin belirsiz süreli olduğu kabul edilirse, yetkili servisin benzer bir işe devam etmesi için gerekli sürenin heyetlerince 6 ay olarak belirlendiği, Yargıtay’ın yukarıda verilen içtihatlarında 3 aylık süre az bulunduğu. bununla birlikte önceki kök rapordaki 5 yıllık ve ek raporda kabul edilen 2 yıllık süre ise heyetlerince çok uzun görüldüğü, davalı tarafından cevap dilekçesinde ve davacıya gönderilen ihtarnamede sözleşme süresinin 2006 sonu olarak belirtildiği, davacının bu süreye İtiraz etmediği, buna göre feshin gerçekleştiği 15 haziran 2006 tarihinden 31 Aralık 2006 tarihine kadar geçen sürenin 6 aylık süreden uzun olduğundan davacının mahrum kaldığı karın 15 Haziran 2006- 31 Aralık 2006 tarihleri arasındaki 6.5 aylık süre için yapılması uygun olduğu, Yargıtay’ın içtihatlarında davacı servisin emsal bir iş bulabileceğinin belirlenmesi halinde belirlenecek süre için kazanç kaybı hesaplanması gerektiği, bulamayacağının belirlenmesi halinde hangi süre için zararını isteycbileceğinin saptanması ve bu durumda özel servis olarak çalışması halinde elde edeceği tutarın belirlenecek zarardan düşülmesi gerektiğinin belirtildiği, heyetlerince davacının benzer bir işi 6 aylık sürede bulabileceği, bununla birlikte sözleşmenin belirli süreli kabul edilmesi halinde davalı tarafından ikrar edilen sürcye görc 6.5 ay için mahrum kalınan karın hesap edilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığından belirlenecek kar kaybından özel servis olarak çalışılması halinde elde edilecek tutarın düşülmesi de gerekmediği, taraflar arasındaki sözleşmenin 15 Haziran 2006 tarihinde son bulduğu göz önünde tutulduğunda davacının 2006 yılına ilişkin karının sadece 5 ay l5 günlük bir süreyi yansıttığı, buna göre 2004.2005 ve 15 Haziran 2006 tarihleri esas alındığında davacının elde ettiği ortalama kar 36.035,57 TL/29,5 ay= 1.221,50 TL olduğu, davacının sözleşmenin haksız olarak feshedilmesi nedeniyle yoksun kaldığı 6.5 aylık kazanç kaybı 1.221.50 x 6.5Ây = 7,939, 75 TL olarak belirlendiği, davacının müsbet zarar olarak istediği diğer tazminat kalemlerinin ispat edilemediği, yapılan yalırım ve satılan taşınmaz mallar gibi menfi zarar kalemlerinin müsbet tazminat ile birlikte istenmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle uygun görülmediği belirtilmiştir. 16.10.2015 tarihli bilirkişi ek raporunda; davacının 05.02.2015 tarihli kök raporuna yaptığı itirazların söz konusu raporda belirtilen sebepler ve ulaştığı sonuçları değiştirecek nitelikte olmadığı, kök raporda belirtilen görüş ve değerlendirmelerin koruduğunu belirtilmiştir. 04.04.2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda; önceki kök ve ek raporlar değerlendirilerek yapılan tetkikata göre davalı yandan kaynaklanan işlem ve eylemlere bağlı olarak yanlar arasındaki ilişkinin sona ermek mevkiine geldiği, bu sona ermenin sorumluluğunun davalı yana ait olduğu görüşünün tekemmül ettiği, meselenin, mevzuat yönünden, e. BK 98/ll’nin yollaması ile, e. BK 42-44 hükümlerine göre irdelenmek gerekeceği, Yargısal içtihatlar da gözetildiğinde; bu yolla yapılan değerlendirmede, takdir mahkemeye ait olmakla birlikte, davacı yanın müterafik kusurunun olmadığı somut durumda, zarar miktarını belirlerken gözetilecek noktalardan birinin yanlar arasında münhasırlık ilişkisi olup olmadığı olacağını, münhasırlık ilişkisinin olmadığı bir durumda, davalı yanın aynı bölgede mevcut olan ve ileride olacak başkaca servis birimleri ile davalının, davacının gelirini somut olarak menfi etkileyebilecek işletmeleri açma/açtırma konusunda hak sahibi olduğunun mütalaa olunabileceği, öte yandan, davacının, davalı yan gibi büyük bir başka markanın aynı bölgede yetkili servisi olmasa da, 6,5 aylık bir sürede, yetkili servis statüsünde olmadan özel servis statüsü ile gelir elde etmesi ve hatta performansına bağlı olarak bu gelirin eski gelirinden yüksek olması da teorik olarak mümkün olduğu, ya da, davacının, basiretli bir çaba ile, 6,5 aylık bir sürede, davalı yan ile rekabet halindeki bir başka işletmenin yetkili servisi olmasının da, imkânsız seçeneklerden biri olmadığı, bu sebeplerle, dosyaya rapor sunan heyetlerden ikinci heyetin kök ve ek raporda yer verdiği gerekçelerin davacının ispat ettiği ve edemediği hususlara ait o heyetten alınan raporlarda yer alan saptaaların aynen benimsendiği, ve buna göre maddi giderim yönünden davacının 6.5 aylık kazanç kaybı olarak 7.939,75 TL isteyebileceği, 1.heyetten alınan raporlarda yer alınan süreye ilişkin saptamalara ve dolayısıyla tazminat rakamı yönünden ulaşılan sonuca katılamadıklarını bundan öte davacının diğeri iddialarını ispatlayamadığı, menfi zarar kalemi olarak tavsife salih istem kalemlerinin iştenme koşullarının somut çekişme yönünden mevcut olmadığı görüşüne ulaşıldığı belirtilmiştir. 17.11.2017 tarihli beyaz eşya sektör bilirkişisi raporunda;1982 yılından beri yenilenerek devam eden sözleşmenin belirsiz süreli olduğu kabul edildiğinde … grubu yetkili servisliğini bitiren bir servis şirketinin Türkiye’de adetsel ve ciro bazında benzer ya da muadili bir servis işi bulamayacağı; benzer bir servislik bulamayacağının kabul edildiğinden, bu durumda da yeni iş modeli ile servislik yaparak işlerini düzene koyması için en az 2 yıllık (730 günlük) zaman için söz konusu zararı isteyebileceğinin belirlenmiş olduğu; davacının yukarıda belirtildiği üzere 2004, 2005 ve 2006 yıllarındaki gelir vergisi beyannamesi göz önünde tutulduğunda davacının 3 Yıllık toplam karının 36.035,57 TL olduğu davacının fesih tutanağının tutulduğu 15 Haziran 2006 tarihine kadar çalıştığı varsayılarak, 2006 kazancının sadece 5 ay 15 günlük sürede gerçekleştiğinin kabul edilmeli ve ortalama aylık karının 36 ay üzerinde değil 29 ay 15 gün (29,5) ay esas alınarak hesaplanarak davacının elde ettiği, aylık net kar 36.035,57 TL / 29,5 ayz 1.221,50 TL bulunduğu; davacının sözleşmesi haksız olarak feshedilmeyip yetkili servis olarak çalışsa, resmi defterlerindeki verilerle 24 aylık süre için hesaplandığında; aylık ortalama karın 1.221,50’TL x24 Ay – 29.316 TI gelir elde edebileceği, davacının sözleşmesi haksız olarak feshedilmeyip yetkili servis olarak çalışsa, gayriresmi verilerle 24 aylık süre için hesaplandığında; aylık ortalama karın 3.000’TL x 24 Ay – 72.000 TL gelir elde edebileceği, davacınım özel servis olarak çalışması durumunda, resmi defterlerinde olabilecek tahmini verilerle 24 aylık süre için hesaplandığında; aylık ortalama karın 250 TL x 24 Ay = 18.000 TL gelir clde edebileceği, davacının özel servis olarak çalışsa, gayriresmi olabilecek tahmini geliri kanaatimce 24 aylık süre için hosaplandığında; aylık ortalama kar 750 TL x 24 Ay — 18.000 TL gelir elde edebileceği, kazanç kaybı hesszında resmi defterlerindeki verilerle 2 yıllık yetkili servis kazancı 29.316 TL – reşmi defterlerinde olabilecek tahmini verilerle 2 yıllık özel servis kazancı 6.000 TL – 23.316 TL Resmi Kazanç kaybı olabileceği, yine kazanç kaybı:hesabında gayriresmi verilerle kanaatince 2 yıllık yetkili servis kazancı72.000 TL – gayriresmi olabilecek tahmini 2 yıllık özel servis kazancı kanaatince 18.000’TL = 54.000 TL Gayriresmi Kazanç kaybı olabileceği, davacının 24 yıllık yetkili servisliğinin sonunda düştüğü durum, ticari sıkıntı, itibar kaybı, belirsizlik vb nedenlerle manevi tazminat talep edebileceği belirtilmiştir. 26.03.2018 tarihli beyaz eşya sektör bilirkişi ek raporunda; kök rapordaki sonucun değişmediği belirtilmiştir. 01.04.2019 tarihli makine mühendisi beyaz eşya tekstil sektör uzman bilirkişi raporunda; Beyoğlu … Noterliği nezdinde düzenlenen … yevmiye numara 11.01.2010 tarihli ihtarname ile … tarafından davacıya, davacının işlettiği servisin … Elektronik A.Ş ile 2006 yılı sonuna kadar yetkili servis sözleşmesi olduğu, ancak 15.06.2006 tarihinde fesih mutabakatı ve tutanakla sözleşmenin sona erdirildiği ikrar ve beyan edildiği, davaya cevap dilekçesinde davacının önce … servisi olarak faaliyet gösterdiğini, 2006 sonrasında ise …-… servislerinin … tarafından devralınması nedeniyle, davacının … servisi olarak çalıştığının kabul edildiği ve 2006 yılı ortalarında davacının sözleşmeyi feshettiğini belirttiğini, bu durumda, davacının kazanç kaybının erken fesih tarihi olan 15.06.2006 tarih ile taraflar arasında akdedilen sözleşmenin bitiş tarihi olan 31.12.2006 arasında geçen (6,5) aylık süre için hesaplanması gerektiğinin kabulü gerekeceği, davacının yetkili servis olarak faaliyetlerine devam edemez ise de önemli bir gelir kaybı olsa dahi özel servis olarak faaliyetlerini sürdürebilmesi mümkün olduğu, sözleşmenin erken/haksız feshi ile davacının kazanç kaybı nedeniyle maddi zararının, yetkili servis olarak elde edilebilecek kazanç ile özel servis olarak elde edilebilecek kazanç arasındaki fark kadar olacağı, davacının servis faaliyetini özel servis olarak sürdürmesi halinde ilk (2) ay sürede tanıtım vs çalışması yapması gerekeceği ve kazanç elde edemeyeceği, sonrasında ise, garanti kapsamındaki işlerin tamamını yitireceği, aksesuar vs satışları yapamayacağı, erken/haksız fesih tarihinde bölgenin özelliği itibarı ile yazlıkçıların yoğunluğu ve davalı …Ş’ nin pazar payına sahip olması gibi unsurlar dikkate alındığında yaz sezonundaki işleri kaçıracağı ve yetkili servise göre kazançlarının azalacağı kanaatine varıldığı, buna göre; davacının kazanç kaybının yetkili servis olarak elde ettiği kazancın (2) aylık kısmının %100′ ü oranında, (4.5) aylık kışında ise %70 oranında kabul edilerek değerlendirme ve hesaplama yapılacaktır. Davacının 2004, 2005 ve 2006 yıllarındaki gelir vergisi beyannamesinden davacının 01.01.2004-15.06.2006 arasında yetkili servis olarak çalıştığında (29,5) aylık net kâr toplamının 36.035,57 TL ve aylık ortalama net kârının da 1.221,50 TL olduğunun tespit edildiği, bu durumda; Davacının kazanç kaybı – (1.221,50 TL x2 ay) x 4100 4 (1.221,50TL x4,5 ay) x*94070 – 6.290,73 TL olduğu, davacının erken/haksız fesih nedeniyle kazanç kaybı zararının 6.290,73 TL olduğu, davacının talep ettiği diğer maddi tazminat taleplerinin, tespit ve ispat gerektirdiği, talep edilen diğer tazminat kalemlerinin uzmanlık alanı dışında kaldığı belirtilmiştir. Mahkemece 01.04.2019 tarihli bilirkişi rapor sonucuna göre davacının kazanç kaybı talebinin kısmen kabulüne diğer maddi tazminat taleplerinin ve manevi tazminat isteminin ise reddine karar verilmiştir. Taraflar arasındaki yetkili servis sözleşmesinin, dosyaya ibraz edilen aynı olayla ilgili emsal Yargıtay ilamlarında belirtildiği üzere haksız şekilde feshedildiği, servis sözleşmesinin 1982 yılından beri yenilenerek devam ettiği ve fesih tarihine kadar belirsiz süreli hale geldiği, davalı şirket tarafından sözleşmenin haksız şekilde feshedildiği, söz konusu bu hususun bilirkişi raporlarında ve emsal Yargıtay kararlarında da belirtilmiş olduğu, bu sebeple davalı tarafın feshin haksız olmadığına dair aksine iddialarının yerinde olmadığı, emsal Yargıtay 19.HD’nin 2013/7920 Esas, 2014/5661 Karar ve 24.03.2014 günlü ilamında da belirtildiği üzere, davalı tarafça taraflar arasındaki sözleşmenin haklı nedenlerle feshedildiği ispatlanamamıştır. Sözleşmenin davalı tarafından haksız feshinin kabulü nedeniyle davacı tarafça ancak müspet zarar talebinde bulunabilecektir.Müspet zarar, kusursuz olan tarafın temerrüde düşen taraftan sözleşme yürürlükte kaldığı sürece isteyebileceği bir tazminat türüdür.Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur.Genel olarak,menfi zarar, sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından,müspet zarar ise ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder. Sözleşmenin yerine getirilmesi gibi masraflar menfi zarar kapsamında olduğundan ve iş bu davada müspet zarar talep edilebileceğinden davacının menfi zarar kalemlerinin reddi kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.Çünkü YHGK nun 29.09.2010 tarihli,2010/14-386 Esas,2010/427 Karar sayılı ilamında da müspet zararın,sözleşmenin ifa edilmemesinden.menfi zarar ise, sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından kaynaklanan zararı ifade ettiği belirtilmiştir. Fesih ve dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı BK’nın 96.maddesinde alacaklının hakkını kısmen veya tamamen istifa edemediği taktirde borçlunun kendisine hiçbir kusurun isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bundan mütevellit zararı tazmine mecbur olduğu belirtilmiştir. 6098 sayılı TBK’nın 112.maddesinde ise borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumunda borçlunun kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe bundan doğan zararını gidermekle yükümlü olduğu belirtilmiştir. Davacı alacaklının talep etmekte haklı olduğu zarar kalemi mahrum kalınan kazançtır. Somut olayda hükme esas alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davacının davalı gibi emsal bir firmanın yetkili servisliğini üstlenemese dahi makul süre içerisinde serbest servis olarak çalışabileceği gözetildiğinde bilirkişi raporunu buna ilişkin hesabı isabetli kabul edilmiştir.Diğer taraftan 818 sayılı BK’nın 98.maddesinin ikinci fıkrasında haksız fiillerde geçerli olan hükümlerin kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerinde de uygulanacağı belirtilmiştir. Yasal düzenleme kapsamında 818 sayılı BK’nın 44.maddesinin karşılığı olan 6098 sayılı TBK’nın 52/1.fıkrasında tazminatın tenkisi düzenlenmiştir. 1.fıkrada zarar görenin zararın artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise mahkeme hakiminin tazminatı indirebileceği veya tamamen kaldırabileceği belirtilmiştir. Yasal düzenlemeler kapsamında davacı tarafın fesih tarihinden itibaren makul süre içerisinde gelir getirecek mesleki faaliyette bulunabileceği sonucu ile süreç içerisindeki kazanç kaybına dair bedele karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı tarafça kazanç kaybı haricinde dava dilekçesinde birçok maddi tazminat kalemine ilişkin alacak talebinde bulunmuş ise de menfi zarar kapsamındaki alacak istemlerinin ileri sürülmesi yukarıda belirtildiği üzere işbu davada mümkün olmadığı gibi diğer zarar kalemlerine ilişkin taleplerini ise bilirkişi raporlarında belirtilmiş olduğu üzere ispatlayıcı bir delil dosyaya ibraz edememiştir. Aynı şekilde sözleşmenin haksız feshi somut olayda kişilik haklarına saldırı olarak kabul edilerek manevi tazminatı gerektirmeyeceğinden davacı tarafın buna yönelik istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 maddesi gereğince reddi gerektiğinden aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, bakiye 135,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, bakiye 1.021,05 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline Hazineye gelir kaydına, 4-Taraflarca istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendilerinin üzerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,6-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalı taraftan alınması gereken harç yönünden üye hakim …’nun karşı oyu ile oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.09.02.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.
KARŞI OY: Nisbi harca tabi olan davalarda, özellikle 492 sayılı Harçlar Kanunu ile bağlı tarife hükümleri, 5235 sayılı Kanun ve ilgili tüm yasal mevzuat, ulusal ve uluslararası yargı kararları kapsamında, ilk derece mahkeme kararı kaldırılarak esas hakkında karar verilmedikçe Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf kanun yoluna başvuran davalıdan başvuru aşamasında ve istinaf başvurusunda nisbi değil maktu karar ve ilam harcı alınması gerektiği kanaati nedeniyle, çoğunluğun nisbi harç alınmasına dair görüşüne katılmadığımı ve hükmün ilgili bentlerine muhalif kaldığıma dair görüşümü bildiririm.