Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/273 E. 2023/163 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/273
KARAR NO: 2023/163
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/07/2019
NUMARASI: 2014/1044 E. – 2019/341 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davacı, davalı ve feri müdahil vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili 11.08.2011 dava dilekçesinde özetle; 03.08.2010 tarihinde … turunda çay ocağı kısmında yerlerin ıslak olması nedeniyle müvekkilinin kayarak düştüğünü ve sol kol dirseğini kırdığını, müvekkili şirketin tedavisi için yaptığı masrafların karşılanması için davalıya 12.08.2010 tarihinde başvurduğunu, herhangi bir ödemede bulunulmadığını, olayla ilgili henüz savcılığa başvurulmadığını, müvekkilinin çıktığı gezide kolunun kırılması sonucunda ameliyat olduğunu, fizik tedavi ve rehabilitasyon hizmeti aldığını, tedavilerinin halen devam ettiğini, kolunda kalıcı güç kaybı meydana geldiğini, olayın “ bilinçli taksirle “ meydana geldiğini, davalı şirket çalışanlarının asli ve tam kusurlu olduğunu, sefere çıkacak ya da sefer halindeyken vapurun zeminlerinin ıslak bırakılmasının bu tür kazalara davetiye çıkarmak anlamına geldiğini, müvekkilinin üniversite mezunu olup ticaretle uğraştığını, tedavi sürecinde çalışamadığını için kalıcı güç kaybı olduğu gibi hem de manen büyük zarar gördüğünü iddia ederek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, tedavi masrafları, yol giderleri, ilaç masrafları vb için 6.000,00 TL, müvekkilinin çalışamadığı geçici gelir kaybı tazmini için 2.000,00 TL, kolunda meydana gelen kalıcı güç kaybı nedeni ile gelir kaybı 2.000,00 TL olmak üzere toplam 10.000,00 TL maddi, ayrıca kalıcı sakatlık nedeniyle ömür boyu çekeceği manevi ızdırap ile acı ve üzüntü için 10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, 25.08.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile toplam 4.000,00 TL olan çalışılmayan süre gelir kaybı ve maluliyet gelir kaybı talebini artırarak 131.754,57 TL ‘nin kaza tarihi olan 03.07.2010 tarihinden itibaren yasalı faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; “… “ isimli vapurun “…” seferi sırasında saat 19;30 sıralarında büfede alışveriş yapan davacının düşerek yaralandığını, omzunun incindiğini belirten yolcunun gemi personelinin yardımı ile ambulans çağırılarak hastaneye götürüldüğünü, hastanede olumsuz bir durumun meydana gelmemesi için bütün kontrollerin yapıldığını, gerekli tedavilerin derhal uygulandığını, olayda hiçbir kusuru bulunmayan gemi yetkililerinin iyi niyetli olarak tedavi için davacının anlaşmalı olduğu hastaneye sevk ettiğini ve tedavi ücretlerini karşılamayı talep ettiğini, iyi niyeti karşılıksız bırakıp harici masrafların karşılanmasını müvekkilinden talep ettiğini, görevli mahkemenin Denizcilik İhtisas Mahkemesi olduğunu, dava konusu hadisenin denizde yolcu taşıma işine ilişkin olduğunu, husumetin gemi donatanına yöneltilmesi gerektiğini, şehir hatlarının işlettiği gemide … isimli özel bir işletmenin görevli olduğunu, kabul manasına gelmemekle birlikte bir an için ıslak olduğu düşünülse bile büfenin önünü ıslak bırakanın Şehir Hatları personeli değil büfe personeli olduğunu, vapurda yedi adet gemi personeli bulunduğunu, bu personelin hiçbirinin gemi büfesi ile alakası olmadığını, büfenin bulunduğu katın ve büfe çevresinin temizliğinin tamamıyla … personeli sorumluluğunda olduğunu, taleplerinin herhangi bir hukuki dayanağının olmadığını, fahiş olduğunu savunarak davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir. İhbar olunan … -…İşletme ve Tic.A.Ş vekili; ihbar olunan davada davalı yanında müdahale talep ettiklerini, kazanın sorumlusunun davalı olduğunu, gemide sadece büfelerin işletmesini … A.Ş yaptığını, bu nedenle her yıl müvekkilinin büfe ve kafeteryadaki çalışacak personelin tedariki için ihale yaptığını, büfede çalışanların ihaleyi kazanan şirket elemanları olduğunu, büfelerde sadece garson niteliğinde elemanlar bulunduğunu, teknik şartnamenin 6. maddesinde yapılacak işin konusunun belirlendiğini, büfe elamanlarının sadece büfenin içini temizlediklerini, büfe dışı alanların tamamının gemiye ait olduğundan temizlik işlerinden davalının sorumlu olduğunu belirtmiştir.
İSTANBUL 50. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2011/4 ESAS, 2011/22 KARAR ve 10.11.2011 TARİHLİ KARARI ile; Deniz İhtisas Mahkemesinin görevli olması nedeniyle mahkemenin görevsizliğine, dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir. Görevsizlik kararı, temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. İstinaf incelemesine konu hüküm, görevli mahkemece verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkemece anılan gerekçeyle varılan kabul doğrultusunda, denetime ve hükme esas almaya uygun, kanunun ve yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre hesaplama yapılarak düzenlenen bilirkişi raporu doğrultusunda ve davacı tarafça mahkemece verilen yasal süre içerisinde davacının yaralanması nedeniyle yaptığını beyan ettiği tedavi masrafları ile bu masrafların tarafınca ödendiğine dair dosyaya kanaat uyandırır somut bir delil sunulmadığından, maddi tazminat talebi bakımından davanın kısmen kabulü doğrultusunda aşağıdaki hali ile hüküm kurulmuştur.Davacının manevi tazminat talebi konusunda ise ; davacının yolcu olarak bulunduğu davalı tarafça işletilen vapur boğaz turu esnasında vapur çay ocağı önünde meydana gelen düşerek yaralanması ile kaza nedeninin vapur çay ocağı zemininin ıslak ve kaygan olması da dikkate alındığında gerek olay anında gerek tedavi sürecinde davacının acı ve ızdırap çektiği gözönüne alınarak TBK ‘nun 56.maddesine göre davacı yararına manevi tazminata karar verilmesi gerektiği değerlendirildiğinden, davacının yaralanma durumu ile sosyal ve ekonomik durumu da gözönüne alınarak takdiren 5.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddi yönünde aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.” gerekçesiyle, maddi tazminat talebine yönelik davanın kısmen kabulü ile 29.355,15 TL’nin kaza tarihi olan 03/08/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine, manevi tazminat talebine yönelik davanın kısmen kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 03/08/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı, davalı ve feri müdahil vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kazanın müvekkilinin düşmesi sonucu meydana geldiğini, davalının vapurun zeminlerini ıslak bırakarak müvekkilinin yaralanmasına neden olduğunu, bilirkişi raporları ile davalının %100 kusurlu ve sorumlu olduğunun ispatlandığını, mahkeme tarafından müvekkiline %50 kusur atfedilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davalı tarafın kendi beyanları ile çeliştiğini, görgüsü bulunmayan tanık ifadesine dayanılarak farazi bir yaklaşımla müvekkiline kusur atfedilmesine itiraz ettiklerini, davalının %100 kusurlu olduğunu, vapur kaptanının tarafsız bir beyanda bulunamayacağının dikkate alınmadığını, TTK 806. maddesi gereğince taşıyıcının yolcuları gidecekleri yere sağ ve salim olarak ulaştırmakla mükellef bulunduğunu, maddi tazminata itiraz ettiklerini, … Tekstil tarafından sunulan belgede müvekkilinin 2010 Temmuz ayında asgari ücretle çalıştığı ve her ay ortalama 1.500,00 TL prim aldığının belirtildiğini, mahkeme tarafından müvekkilinin yaptığı iş ve öğrenim durumu dikkate alınarak emsal ücret araştırması dahi yapılmadan asgari ücret üzerinden karar verilmesinin haksız olduğunu, manevi tazminat yönünden miktarına itiraz ettiklerini belirterek reddedilen talepler yönünden kararın kaldırılmasını ve dava ile ıslah dilekçesine göre davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle;davanın zamanaşımı nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, 6762 sayılı TTK nın 1235/7. maddesinde gemi alacaklısının aynı yasanın 1259. maddesi gereğince bir yılda zamanaşımına uğrayacağını, olayda müvekkilinin kusur ve ihmalinin bulunmadığını, davacının çay ocağı önündeki zeminin ıslak olması nedeniyle düşerek omzunu incittiği iddiası ile iş bu davayı açtığını, TMK 6. maddesi gereğince herkesin iddiasını ispatla yükümlü olduğunu, %50 kusurlu kabul edilerek karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, SGK cevabından davacının iş göremeyeceği iddia edilen herhangi bir geçici iş göremezlik raporu bulunmadığını, çalışmaya devam ettiğinin anlaşıldığını, tazminatın kabulünün mümkün olmadığını, bilirkişi tarafından davacı hiç çalışmayacak gibi değerlendirildiğini, kabul edilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, davacının kaza nedeniyle acı ve ızdırap çektiğinin kabul edilmesinin haksızlık olduğunu, mahkeme tarafından 29.355.15 TL kısmen kabulüne dair verilen kararın anlaşılamadığını, son bilirkişi raporunda toplam zararın 27.577,82 TL olarak belirtildiğini iddia ederek kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Feri Müdahil vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkeme kararına esas teşkil eden raporda isabetli ve hukuka uygun değerlendirmeler yapıldığını ancak kusur oranının hatalı olduğunu, kapının eşiğinin olacağını, gemide alınacak bir tedbirin mümkün olmadığını, kapı eşiğinin hiç olmaması denemeyeceğine göre davalının kusurundan söz edilemeyeceğini, kapı eşiği olduğuna dair ikaz levhası konulmasının ise çok zorlama bir yorum olduğunu, bir gemide veya başka bir işletmede kapı önüne böyle bir ikaz levhası koymanın hayatın olağan akışına ters düştüğü ve pratikte de uygulamasının imkansız olduğunun açık bulunduğunu, sonuç olarak kazada davacının %100 kusurlu olduğunun kabulü ile davanın reddi gerektiğini, 01.10.2018 tarihli raporda maddi tazminat bedelinin 27.577,82 TL olarak hesaplanmasına rağmen kararda 29.355,15 TL bedele hükmedildiğini, gerekçenin açıklanmadığını belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, deniz yoluyla yolcu taşıma sözleşmesi nedeniyle yolcunun uğradığı cismani zarardan kaynaklı maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davacı, davalı ve feri müdahil vekillerince, yasal süreleri içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında, donatanı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, işleteni … Sanayi ve Tic.A.Ş ‘ye ait gemide yolcu iken ıslak zeminde kayarak kolunun çıktığı ve hastaneye kaldırıldığı konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, tarafların olayda kusur ve ihmallerinin olup olmadığı, mahkemenin %50 ‘şer oranda tarafları kusurlu kabul etmesinin ve buna göre tazminata karar verilmiş olmasının, hüküm altına alınan maddi tazminatın, davacının gelirine dair araştırmanın ve hesabın yerinde olup olmadığı, davanın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, manevi tazminatın az veya fahiş olup olmadığı hususlarına ilişkindir. Dosya kapsamından ve 03.07.2010 tarihli davalı elamanlarınca tutulan tutanaktan, 03.07.2010 tarihinde saat 19;30 civarında …ni yapacak olan … gemisinde yolcu alımı esnasında gemiye Eminönü iskelesinden binen ve o esnada geminin büfesinde alışveriş yapan davacının gemide büfenin önünde düşerek kolunu incittiği, daha sonra özel ambulans ile hastaneye götürüldüğü, ailesine teslim edildiği, … Ortopedi Kliniğine ait 03.07.2010 tarihli epikriz raporunda, davacının başvurması sonucunda, sol dirsekte ağrı, hareket kısıtlılığı nedeniyle sol dirsek kırığı tespit edildiği, yatış yapıldığı, 04.07.2010 tarihinde taburcu edildiği, 22.07.2010 tarihli dirsek ameliyatı doktor ücreti serbest meslek makbuzu, reçeteler olduğu, davacı tarafça 12.08.2010 havale tarihli dilekçe ile davalı idareye yazılı başvuruda bulunarak ıslak zeminde düşerek sol kol dirseğini kırdığını, faturaların sunulduğunu gereğinin yapılmasını rica ettiği, faturalar toplamını 6.059 TL, faturasız 500,00 TL olarak belirttiği, davalı tarafça cevap verilip ödemede bulunulmayınca iş bu davanın açılmış olduğu anlaşılmıştır.20.04.2015 tarihli Adli Tıp Kurumu 3.Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun raporunda; “…Tıbbi belgelerinin tetkikinden 2000 yılında sağ dirsek fraktürü nedeniyle opere olduğunun anlaşıldığı, vapurdan düşme sonucu yapılan tetkiklerinde sol kolunda çıkık redüksiyonu yapıldığı anlaşıldığı, muayenemizde her iki kolunda hareket kısıtlılığı saptandığı, ancak sol kolundaki yaralanmanın olayla illiyeti olduğu dikkate alındığında; … TC kimlik numaralı, 1970 doğumlu …’ın 03/07/2010 tarihinde geçirmiş olduğu kazaya bağlı gelişen arızası, 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak ve meslek grup numarası bildirilmemekle Grup1 kabul olunarak: Gr1 VII(12Aa……….10)A %14 x 4/5 = 11.2 E cetveline göre %11.1(yüzdeonbirnoktabir) oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, İyileşme süresinin 03/07/2010 tarihinden itibaren 2(iki) aya kadar uzayabileceği…”belirtilmiştir. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Profesör Doktor…’in dosyaya ibraz edilen tarihsiz raporunda, sonuç olarak davacının yaralanmasına sebebiyet verilen hadisede kusur oranının tespitinin uzmanlık konusu olmadığı, beyana göre kapı eşiğine takılarak düştüğünün söylendiği, her iki düşme şekli ile kişinin dirseğinde çıkık meydana gelmesinin mümkün görüldüğü, düşme sonucunda kişinin sol dirsek ekleminde çıkık meydana geldiği, bu çıkığın aynı gece acil şartlarda ameliyatsız olarak kapalı redüksüyon ile yerine oturtulduğu ve alçıya alındığı, kırık saptanmadığı, ameliyat yapılmadığı, tedavinin daha sonraki aşamalarına ilişkin dosyada herhangi bir belge ve bilginin olmadığı, kişinin sol dirseğinde düşme sonucunda çıkık meydana geldiği, bu nedenle tedavi süresince acı ve ızdırap çekmiş olması ve kişisel bakım ve yardıma ihtiyaç duyacağının açık olduğunu, hastanenin çıkık tedavisini SGK kapsamında yapmış olduğu tedavül faturasının bulunmadığı, davacının sadece fark faturalarının yansıtıldığı, dosyada toplam 1.900,86 TL ödemesi yapılmış para makbuzu veya alındı fotokopisinin mevcut olduğu, 4.000,00 TL değerindeki makbuzun dayandığı ameliyat raporlarına yapılan tedaviyi belirten tıbbi dokümanlara ihtiyaç duyulduğu, tıbbi delilin dosyada bulunmadığı bu nedenle makbuzun değerlendirmeye alınmadığı, davacının dirsek çıkığı tedavisinin herhangi bir komplikasyon gelişmediği sürece normal tedavi süreci göz önüne alınarak üç haftası alçılı olmak üzere iki ay sürmesinin tıbben beklenmesi gerektiğini, bu zaman dilimi içerisinde kişinin çalışabilmesi ve/veya mesleğini icra edebilmesinin beklenmemesi gerektiği, olayın meydana gelmesinde donatan ve/veya işletenin kusur durumu ile maddi zararın hesaplanmasının diğer bilirkişiler tarafından cevaplandırılmasının uygun olacağı belirtilmiştir. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı İstanbul Liman Başkanlığının 30.11.2012 tarihli … isimli gemi ile ilgili mahkemeye vermiş olduğu cevabı yazıda, Türk Uluslararası Gemi Sicilinin 1031 sırasında kayıtlı … isimli geminin 03.08.2012 tarihi itibariyle donatanın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, işleteninin ise …A.Ş olduğu belirtilmiştir. Davacı vekili tarafından 13.07.2015 tarihli dilekçeye ekli olarak davacının gelir durumunu gösterir belge ibraz etmiştir. Söz konusu belgenin incelenmesinden, dava dışı … Ürünleri ve … Sanayi … antetli kağıdı üzerine yazılmış ilgili makama şeklinde firmada müşteri temsilcisi olarak çalışan …’ın 2010 yılı Temmuz ayında asgari ücretle çalışmakta olduğu, aylık ortalama 1.500 TL prim aldığının belirtildiği, ekli herhangi bir başkaca bir belgenin olmadığı görülmüştür. 31.03.2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacı’nın gelirinin mahkemenin, 02/7/2015 tarihli ara kararında, davacıya olay tarihindeki gelir durumuna dair belgeleri sunmak üzere 2 haftalık süre verildiği, … Tekstil Ürünleri ve … Sanayi … tarafından imzalanan 6/7/2015 tarihli belgede “Firmamızda Müşteri Temsilcisi olarak çalışan …ın 2010 gah Temmuz ayında asgari ücretle çalışmakta olduğu ilave olarak aylık 1.500 TL prim aldığı” açıklamasının yer aldığı, istemin, yolcu taşıma sözleşmesinden kaynaklandığı, uyuşmazlığın 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na tâbi olduğu, bu hususun Yargıtay’ın İçtihadı Birleştirme Kararına konu olduğu,Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu E. 1970/4 K. 1971/5 T. 20.12.1971, sayılı kararının ilgili kısmında ; “Bir deniz kazasında donatanın ağır kusuru yüzünden ölen yolcunun desteğinden yoksun kalanlar tarafından açılacak maddi ve manevi tazminat davalarındaki zamanaşımı süresinin gerçeğe ve kanun koyucunun maksadına uygun bir biçimde belli edilmesi ancak taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözülmesine yarayan maddi hukuka ilişkin hükümlerin tayini ile mümkündür. Bu da, yasanın denizde yoleu taşıma mukavelelerine ait ikinci kısma sonradan eklenen 1130. maddedir. Sözü geçen maddenin ilk cümlesi taşıyıcıyı herşeyden evvel yolcuları gidecekleri yere sağ ve salim olarak ulaştırma vecibesiyle yükümlü tutmakta, ikinci cümlede anılan borç gereği gibi yerine getirilmeyip yolcular kazaya uğrarlarsa bundan meydana gelen zararların 806. madde uyarınca karşılanacağı, kural olarak kabul edilmekte, daha sonra sorumluluğun gemi ve navlun tutarı ile sınırlı bulunduğu öngörülmektedir. Kanun kayucu tarafından bu madde ile denizde ve karada yolcu taşıma sözleşmelerinden doğan birbirine benzer tazminat davaları, ayrı ayrı hükümlere ve zamanaşımı sürelerine bağlanma sakıncalı görülmüş, birliği temin, belirli hükümlerden yararlanan kimseler arasında eşitliği sağlama amacı güdülmüştür. 1 130. madde yoluyla kara taşımalarına ait 806. Madde, denizde taşınan yolcunun ölümü yüzünden taşıyıcının sorumluluk halini, sebep ve kapsamını, tazminat ödeme borcundan kurtulmayı öngören durumları belli etmekle beraber hakkın sahibine ulaşması için aynı zamanda lüzumlu dava açma hakkını da ihtiva etmektedir. Yasada bu maddelerin düzenlenmesindeki sistem göz önünde tutulursa, bu çeşit tazminat davalarında Türk Ticaret Kanununun 1259. maddesi hükmü değil, donatanın sorumluluğunu düzenleyen, kazadan zarar görenlere dava açma yetkisi tanıyan ve tazminat isteme hakkının kaynağını teşkil eden 806. maddenin tabi olduğu kara taşınmasındaki 767. maddede yazılı zamancışımı sürelerinin uygulanması gerektiği sonucuna varılır. Şut halde, içtihadı birleştirme konusu olan ve donatanın ağır kusuru yüzünden ileri gelen deniz kazasındaki zamanaşımı, Türk Ticaret Kanununun 767/5. maddesi uyarınca on seneden ibarettir. Sonuç: Yukarda açıklanan nedenlerle bir deniz kazasında cismani zarara uğrayan yolcu veya ölümü halinde desteğinden yoksun kalan kişilerin açacakları tazminat davalarında zamanaşımının Türk Ticaret Kanununun 767. maddesindeki hükümlere tabi olduğuna, hadiseye donatanın ağır kusuru sebebiyet verdiğinden dolayı 767/5. madde gereğince dava zamanaşımının on seneden ibaret bulunduğuna ve Yargıtay Ticaret Dairesinin 15.7.1963 tarih … sayılı ilamının doğru ve kanuna uygun olduğuna ilk taplantıda üçte ikiyi aşan oyçokluğuyla karar verildi.” ifadelerine yer verildiği, söz konusu İçtihadı Birleştirme Kararı göz önünde tutulduğunda davanın zamanaşımına uğramadığı kanaatine varıldığı, gemideki büfenin … İşletme ve Ticaret A.Ş. tarafından işletildiği, dosyada bulunan 2010 yılı, Kafeterya Personel Hizmet Alım İşi’ne ait sözleşme incelendiğinde İş veren İdare …, …San. Ve Tic. A.Ş. olduğu görüldüğü, ne var ki, istemin yolcu taşıma sözleşmesine dayandığı ve yolcu taşıma sözleşmesinin davalı ile kurulduğuğ davalı’nın gemide büfenin işletmesini bir başka şirkete bırakmasının, gemide meydana gelen kazadan yolcu taşıma sözleşmesî uyarınca sorumlu olmadığı anlamına gelmeyeceği, davalının, 6762 sayılı TTK m. 1130 uyarınca yolcuları sağ ve salim olarak taşıma borcu altında olduğu, TTK m. 1130’un atıf yaptığı TTK m. 806 uyarınca: Taşıyıcının, yolcuları gidecekleri yere sağ ve salim olarak ulaştırmakla mükellef olduğu (f. 1). Yolcuların kazaya uğramaları halinde bundan doğacak zararları taşıyıcının tazmin edeceği, yolcunun kaza neticesinde ölmesi halinde onun yardımından mahrum kalan kimselerin dahi uğradıkları zararlara karşılık taşıyıcıdan tazminat isteyebileceği, şu kadar ki; taşıyıcının, kazanın kendisine veya yardımcılarına yükletilmesi mümkün olan bir kusurdan doğmadığını ispat ettiği takdirde bu iki haldeki tazminattan kurtulacağı, (£. 2). TTK m. 806 açık hükmü uyarınca uyuşmazlıkta davalının sorumluluktan kurtulması için kazanın kendisine veya yardımcılarına yükletilmesi mümkün olan bir kusurdan doğmadığını ispat etmesi gerektiği, dosyadaki mevcut deliller incelendiğinde, bu yönde bir ispata rastlanmadığı, heyetin teknik bilirkişisi tarafından yapılan değerlendirmede, dosyada bulunan tutanaklardan ıslak zeminde kaymada ayak öne doğru giderken ağırlık merkezi arkaya doğru yer değiştirir ve düşen kişinin arkasına doğru düşeceği, bu tür düşmelerin kafayı çarpma, el / kol kırılması veya çıkması ile sonuçlanabileceği, davacının kolunun çıkmasının ıslak zeminde kaymış olması bakkındaki beyanını güçlendirdiği kanaatine varıldığı, ayrıca heyetteki teknik kaptan bilirkişisi tarafından yapılan değerlendirmede, TTK 1130. madde hükümlerine göre, yolcuların yolculuk süresince sağ salim yerine ulaşmaları için gereken tedbirleri almanın kaptanın görevi olduğu, tabii olarak her işi kaptanın yapması düşünülemeyeceği, kaptana düşen görevin her bir işin uygun şekilde yapılmasını sağlamak, işi yapanlara gerekli talimatları vermek, işin yapılmasını denetlemek olduğunu, sonuç olarak her bir işin sorumluluğunun kaptana yüklendiği, gemide meydana gelen olaylarda, örneğin yolcu gemilerinde, gemi kazasından kaynaklanmayan kazalarda deniz kazası olarak tanımlandığı ve yolcu taşınmasını ilgilendiren bir konu olarak ortaya çıktığı, gemideki işlerin taşeronlara verilmiş olsa bile yolcunun muhatabının gemi kaptanlığı olduğu, yolcu gemilerinde verilen otel, sinema, büfe, spor hizmetleri gibi diğer hizmetlerin taşıyan ile yapılan bir sözleşme ile üçüncü kişiler tarafından verildiği, sözleşme ile hizmet verilmiş olsa da yolcunun sağ salim taşınması için alınması gereken makul tüm tedbirleri (emniyet ve güvenlik) almanın gemi kaptanlığının sorumluluğunda bulunduğu, bu doğrultuda gemi kaptanı gemini sevk ve idaresini tedbirli bir kaptanın göstereceği özen ve dikkat içinde yapması gerekir. Bu özen ve dikkat esas olarak gemi kaptanın, özellikle bar-restoran gibi alanlara yakın çalışan personele, mühtemel tehlikeler için, yerin ıslanması, şişe kırılması, gibi riskli olaylar için önceden talim yaptınp yaptırmadığı, talimat bulunup bulunmadığının araştırılmasına dayandığı, bu tedbirlerin yerlerin islak bırakılmaması hakkında gerekli uyarıların yapılması, talimat, denetleme ve yolcuları uyaracak tabelaların konulması ile mümkün olduğu, bu önlemleri almadığı takdirde yolcunun uğradığı zarardan sorumlu olacağı, her ne kadar İdare Şehir Hatları İşletmesi 3.bir şirket ile sözleşme yapmış olsa da geminin güvenliği, yolcunun güvenliği söz konusu olduğunda kaptanın sorumluluğunun devam etiğinin kabulü gerektiği, dosyada mevcut davacıya ait Mart ve Nisarı 2013 ayları Ücret Bordrolarında davacının … Yiyecek ve İçecek Hiz.A.Ş.de Hizmet akdi ile SGKlı olarak çalışmakta olduğu anlaşıldığından buna göre değerlendirme yapılacağı, dava dilekçesinde Üniversite mezumu olan davacının Ticaretle iştigal ettiği belirtildiği, diğer yandan; İstanbul-Çağlayan Kağıthane … Cad. … Sok. No:… adresinde faaliyet gösteren … Tekstil Ürünleri ve … San.ünvanlı İşyeri İşvereni tarafından tanzimli 06.07.2015 tarihli belgede davacının 2010 yılı Temmuz ayında anılan işyerinde Müşteri Temsilcisi olarak Asgari Ücretle çalışmakta olup, ilave olarak aylık ortalama (1.500,00)TL. Prim almakta olduğu belirtildiğinden buna göre değerlendirme yapılacağı, sonuç olarak, uyuşmazlığın 10 yıllık zamanaşımına tâbi olduğu, TTKm.1130’un atıf yaptığı TTK m. 806 uyarınca: Taşıyıcının, yolcuları gidecekleri yere sağ ve salim olarak ulaştırmakla mükellef olduğu, taşıyıcının, kazanın kendisine veya yardımcılarına yükletilmesi mümkün olan bir kusurdan doğmadığını ispat ettiği takdirde tazminat ödemekten kurtulacağı, uyuşmazlıkta davalının kusurlu olmadığını ispat edemediği, manevi tazminat isteminin mahkeme’nin takdirinde olduğu, bu yönde bir tazminata hükmedilirken tedavi süreci, iş ve güçten kalma süresi, daimi maluliyetinin bulunup bulunmadığı gibi hususların göz önünde tutulması ve uyuşmazlıkta bu hususların tamamının uzun süreli değil kısa süreli olduğu, hukuki durumun ve delillerin takdiri mahkemeye ait olmak üzere, 03.07.2010 tarihinde meydana gelen kaza sonucu %11.1 Malul kalan davacı …’ın Maluliyet nedeniyle Nihai ve Gerçek Maddi zararının (124.614,74)7TL’den (Yüzyirmidörtbinondört TL.Yetmişdört Krş.den) ibaret bulunduğu belirtilmiştir. 10.07.2017 tarihli ek bilirkişi raporunda; kök rapora davalının ve feri müdahil vekilinin beyan ve itirazları özetlendikten sonra kök rapordaki sorumluluk hususları ve diğer açıklamalara yer verilerek yeniden yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda önceki kök rapordan sonra asgari ücretlerde meydana gelen artışlar dikkate alınarak hesaplama yapıldığı sonuç olarak, 03.07.2010 tarihinde meydana gelen kaza sonucu X11.1 Malul kalan davacı …’ın Maluliyet nedeniyle Nihai ve Gerçek Maddi zararının (131.754,57)TL.den (Yüzotuzbirbinyediyüzellidört TL.Elliyedi Krş.den) ibaret bulunduğu belirtilmiştir. Davacı vekili tarafından bilirkişi rapor sonucuna göre gelir kaybı ve maluliyet gelir kaybına dair alacak talebi ıslah edilerek arttırılmıştır. Davacıya ait SGK hizmet döküm bilgileri dosya içerisine celp edilmiştir. 27.03.2018 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacı …’ın beyanında iddia ettiği gibi vapurun çay ocağı bölümünde ıslak zeminde kayıp düşerek mi yaralandığı, yoksa gemi kaptanının beyanında belirttiği gibi baş bahçeden büfe önüne girerken ayağının kapı eşiğine takılıp düşmesi sonucu mu yaralandığı hususunun, dosya içeriğinde taraflar haricinde bir başka tanık ifadesinin veya olaya ilişkin kamera kaydının mevcut olmaması sebebiyle net olarak tespit edilemediği, ancak, geminin boğaz turu yapmakta olan bir yolcu gemisi olduğu ve büfesinden aynı anda birden fazla insanın yiyecek-içecek aldığı hususu göz önüne alındığında, büfenin önünün ıslak olması halinde birden fazla kişinin düşüp yaralanması söz konusu olacağı bu bağlamda, somut olayda ayak takılmasının hayatın olağan akışına uygun olduğu görüş ve kanaatinin benimsendiği, davalı müessesenin, 6098 sayılı Borçlar Kanunu 49, 50 ve 417 no.lu maddelerinden yararlanarak bu gibi ayak takılmalarına meydan vermeyecek ortamı oluşturması ve yolcuları bu hususta uyarması gerektiği, basamakların bu gibi takılmalara meydan vermeyecek biçimde dizayn edilmesi halinde yine yolcuların takılmaya meydan verilmeyecek şekilde basamakları kullanmaları hususunda uyarı talimatları ile uyarılması, bu sonuçlu olay meydana gelmeyebileceğini, bu nedenlerle olayın meydana gelmesinde davalı müessese … SAN. VE TİC. A.Ş., %50 (yüzdeelli) oranında kusurlu olduğu, davacının ise, yaşam sürecinde sorumlu ve duyarlı bir yurttaş gibi hareket ederek, can emniyetini mutlaka gözetmesi gerektiği, davacı kazalının, karadaki normal bir zeminde değil aksine deniz üstünde hareket eden, sallanan ve her an rizikolar yaratabilecek bir zeminde bulunduğunu dikkate alarak, adımını attığı yerlere ve de basamaklara özenle bakarak hareket etseydi, bu gibi ayak takılmalarına meydan vermeyeceğini risksiz biçimde ortamda bulunacağı ve bu hadisenin söz konusu olmayacağını, bu bağlamda, kazalı davacının kendi can emniyetini gözetmeden özensiz ye riskli hareket ettiğinden ayağının takılmasına meydan vermesinde %50 oranında kusurlu olduğu, dava konusu kazanın 3.7.2010 tarihinde meydana geldiği, dosyada bulunan belgelere göre 1970 yılı doğumlu olduğu anlaşılan davacının kaza tarihinde 40 yaşında olduğu, uygulamada geçerli olarak kabul edilen P.M.F tablosuna (ortalama yaşam tablosu) göre davacının bakiye ömrünün 30 yıl olduğu, ancak, Yargıtay uygulamalarına göre olay sırasında 40 yaşında bulunan davacının emeklilik yaşı dikkate alınarak 60 yaşına kadar aktif yaşamını devam ettireceği göz önünde tutularak,davacının maddi zararını belirleyecek olan aktif çalışma süresinin “ 60 yaş – 40 yaş — 20 yıl” olduğu tespit edileceği, maluliyet ve kusur durumu da dikkate alınarak davacının 30 yıllık zararının; 1.198,24 TL ( İstirahatlı devre)x % 50 kusur = 599,12 TL101.993,69 TL ( Bilinen devre)x %50 kusur x % 11,1 maluliyet = 5.660,64 TL221.422,93 TL (Bilinmeyen devre )x % 50 kusur x % 11,1 maluliyet = 12.288,97 TL 174.109,20 TL (Pasifdevre) x %50 kusur %11,1 maluliyet = + 9.663.06 TL Olduğu, toplam maddi zararın ise 28.211,79 TL olduğu belirtilmiştir. 01.10.2018 tarihli bilirkişi heyet raporunda; dava konusu kazanın meydana gelmesinde davacını %50 oranında, davalının da %50 oranında kusurlu bulunduğu, maddi zarar hesabının buna göre yapılmasının uygun olduğu, 20.04.2015 tarih 2015/ 24318/ 4607 sayılı ve 6663 Karar nolu Adli Tıp Kurumu raporuna göre; 1970 doğumlu …’ın 03.07.2010 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı olarak E cetveline göre; – Meslekte kazanma gücü kaybı oranının %11,1 iyileşme süresinin ise olay tarihinden itibaren 2 (iki) aya kadar uzayabileceğinin oy birliği ile mütalaa olunduğu, davacının 03.07.2010 tarihinde geçirmiş olduğu kaza sonrası 2 ay iyileşme süresi için zararının 3.554,66 TL hesaplandığı ve %50 kusur yansıtıldığında talep edeceği zararın 1.777,33 TL olduğu, % 11,1 oranında maluliyet- sürekli iş göremezlik döneminin ise %50 oranında kusur yansıtıldığında 25.800,49 TL olmak üzere toplam zararının 27.577,82 TL olduğu belirtilmiştir. Mahkemece 01.10.2018 tarihli bilirkişi raporundaki tespit edilen kusur oranı ve zarar miktarı yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dava, deniz taşıması sırasında yaralanmadan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Olay tarihi 03.07.2010 tarihi olup, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi gereğince, olay tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK hükümlerinin uygulanması gerekecektir. 6762 sayılı TTK’nın 806. maddesinde taşıyıcının sorumluluğu düzenlenmiştir. 806. maddenin ilk fıkrasında taşıyıcının yolcuları gidecekleri yere sağ ve sağlim olarak ulaştırmakla mükellef olduğu, 2. fıkrasında yolcuların kazaya uğramaları halinde bundan doğacak zararları taşıyıcının tazmin edeceği belirtilmiştir. Aynı Yasa’nın 767. maddesinde ise müruruzaman başlığı ile taşıma akdinden doğan bütün davaların bir yılda müruruzamana uğrayacağı 2. fıkrasında ise müruruzamanın başlangıcının düzenlendiği anlaşılmıştır. Dava olay tarihinden bir yıllık süre geçtikten kısa süre sonra açılmış ise de bilirkişi raporlarında belirtildiği üzere işbu uyuşmazlıkta Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 20.12.1971 tarihli 1970/4 Esas, 1971/5 Karar sayılı ilamı ile 767. maddesi gereğince dava zamanaşımının on seneden ibaret olduğunun kabulü isabetli görülmüştür. Bu sebeple davalı ve feri müdahilin buna ilişkin istinaf başvuruları yerinde kabul edilmemiştir. Her iki tarafın bir diğer istinaf nedeni ise tarafların olaydaki kusur oranlarıdır. Mahkemece hükmü esas alınan bilirkişi raporunda ayrıntılı şekilde yer verildiği üzere, davacının iddia ettiği gibi vapurun çay ocağı bölümünden ıslak zeminde kayıp düşerek mi yaralandığı yoksa kaptanın beyanında belirttiği gibi büfe önüne girerken ayağının kapı eşiğine takılıp düşmesi sonucunu mu yaralandığı hususu kamera kaydının mevcut olmaması ve bir başka tanık ifadesinin bulunmaması da göz önünde bulundurularak yasal düzenlemeler kapsamında her iki tarafın %50’şer oranında kusurlu bulunulmasına ilişkin kabulde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Davacı tarafın geçici ve kesin maluliyetine dair tazminat miktarları davacıya ait SGK kayıtları ile davacının dosyaya ibraz etmiş olduğu dava dışı şirketin yazılı beyanları da dikkate alınmak sureti ile Yargıtay’ın ilgili dairelerinin tazminat değerlendirmelerine dair emsal kararlarına göre hesaplama yapılmıştır. Bu sebeple buna dair taraf vekillerinin aksine iddiaları isabetli görülmemiştir. Diğer taraftan olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi gereğince, bedensel bütünlüğün zedelenmesi ve ölüm halinde manevi tazminat düzenlenmiştir. Somut olayda davalı tarafın da kusurlu bulunduğu olay neticesinde davacı düşme sonucunda yaralanmış ve bu yaralanma neticesinde ise adli tıp raporunda belirtildiği üzere, iki ayda iyileşecek şekilde ve %11,1 oranında meslekte kazanma gücünü kaybedecek şekilde yaralanmıştır. Bu sebeple tarafların olaydaki kusur durumu, olayın meydana geliş şekli, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile dosya kapsamına göre davacı yararına taktir edilen manevi tazminat miktarı makul kabul edilmiş ve tarafların buna yönelik istinaf başvurularının reddi gerekmiştir. Mahkemece maddi tazminata ilişkin 01.10.2018 tarihli bilirkişi rapor sonucunun esas alındığı anlaşılmış olmakla birlikte, bilirkişi raporunda davacının geçirmiş olduğu kaza sonrası iki ay iyileşme süreci için zararının ve %11,1 oranındaki sürekli iş göremezlik zararının hesaplanarak %50 kusur oranı nispetinde toplam zararın 27.577,82 TL (1.777,33 TL + 25.800,49 TL) olduğu belirtilmiş olmasına rağmen mahkemece sehven davacının iki ay iyileşme süresi için %50 oranındaki tazminat miktarı olan 1.777,33 TL tutarlı tazminatın sehven toplam tutar olan 27.577,82 TL ile toplanarak 29.355,15 TL maddi tazminata karar vermiş olduğu anlaşılmıştır. Her ne kadar buna dair gerekçede bir ifadeye yer verilmemiş ise de söz konusu hatanın sehven gerçekleştirilmiş olduğunun kabulü ile davalı aleyhine gerçekleştirilen bu hata için yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden davalı ve feri müdahil vekilinin buna ilişkin istinaf başvurusunun kabulü ve hükmün yalnızca bu yönden düzeltilerek yerinden karar verilmesi uygun görülmüştür. Açıklanan bu gerekçelerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekili ve feri müdahil vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının düzeltilmek üzere kaldırılmasına ve davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekili ve feri müdahil vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının düzeltilmek üzere kaldırılmasına ve davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrtuda;1-Maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 27.577,82 TL maddi tazminatın, kaza tarihi olan 03/08/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin reddine, 2-Manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 03/08/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine, 3-Alınması gerekli karar harcı olan 2.225,39 TL’den, peşin alınan 734,00 TL’nin (ıslah dâhil) mahsubu ile bakiye 1.491,39 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,4-Davacının peşin olarak yatırdığı 734,00 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,5-Davacının yapmış olduğu yargılama gideri toplamı olan 3.841,30 TL’nin (18,40 TL başvurma harcı, 372,90 TL posta gideri ve 3.450,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere), davanın kabul ve reddi oranına göre takdiren 800,00 TL’lik bölümünün davalıdan alınıp davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,6-Davalının yapmış olduğu yargılama gider toplamı olan 3.650,00 TL’nin (50,00 TL posta gideri ve 3.600,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere), davanın kabul ve reddi oranına göre takdiren 2.500,00 TL’lik bölümünün davacıdan alınıp davalıya verilmesine, bakiye giderin davalı üzerinde bırakılmasına,7-Hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca, maddi tazminat bakımından belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücreti ile manevi tazminat bakımından belirlenen 5.000,00 vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,8-Hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca, reddedilen maddi tazminat bakımından belirlenen 16.626,51 TL vekalet ücreti ile manevi tazminat bakımından belirlenen 5.000,00 vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,9-Bakiye gider avanslarının, kesinleşmeyi müteakip, yatıran taraflara iadesine,10-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden;a-Taraflarca yatırılan istinaf kanun yolu başvuru haçlarının hazineye gelir kaydına,b-İlk derece mahkemesinin kararı kaldırılarak yeniden hüküm verildiğinden, taraflarca yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, talep halinde, yatıran taraflara iadesine,c-Kararımızın niteliğine göre, taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin kendilerinin üzerinde bırakılmasına, 14- Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 09.02.2023 tarihinde, oybirliğiyle kesin olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1a . maddesi uyarınca, dava değeri itibariyle verilen karar kesindir.